Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 4 NİSAN 1995 SAU
12 KULTUR
1 4 U L U S L A R A R A S I İ S T A N B U L F Î L M F E S T Î V A L İ
PORTRE / ALAIN RESNAIS
1922 doğumlu Alain
Resnais, yaşayan Fransız
yönetmenlerin en önem-
lilerinden biri. Sinemaya
girişi 1948 VanGoghbel-
geseliyle olan Resnais,
1958'de ilk uzun metrajlı
çalışması Hiroşima Sev-
gilim"] gerçekleştirdı. Or-
taya koyduğu şiirsel anla-
tım tüm sinema dünyası-
nı şaşırttı.
Hiroşima Sevgilim'den
sonra yaptığı her filrn bü-
yûk ılgiyle karşılandı.
Geçen Yü Marien-
bad'da, Savaş Bitti, Provi-
dence, Amerikalı Am-
cam, Meio, Eve Dönmek
tstiyorum gıbi fılmlerden
sonra 1993 yılının flaşça-
lışmalan Sigara Içince ve
Sigara Içmeyince'yi
vönetti. Alain Resnais
Ugo Tognazzi
Scola'dan
'pembe
polisiye'
'Pembe polisiye' diye
niteleyeceğimiz film,
Ugo Tognazzi'nin
çok başanlı
tiplemesiyle ve
komedide hayli yol
almış.
Küçük bir taşra kentın-
de son suç teşkil edecek o-
lay iki yıl önce yaşanmış-
tır. Adliye biraz ortalığı
ısıtmak için komiser Pe-
pe'ye bölgenin zenginle-
rinin kirli çamaşırlannı
araştirma görevi verir.
Komiser Pepe şehri al-
tüst edip yûksek tabaka-
nın gizli kapaklı birçok
olayını dosya haline geti-
rir, hatta porno fılm yıldı-
zı olan arİcadaşının kanun-
suz bazı olaylan da bu
dosyanın içinde yer al-
maktadır. Dosyayı yargı-
ça teslim eder ve büyük
bir afenn alır. Ancak yar-
giç baltayı taşa vurduğu-
nun farkına vanr.
Dosya önemli ve güçlü
insanlann isimleriyle do-
ludur. Soruşturmayı rafa
kaldırmak en uygun dav-
ranış olacaktır. Komiser
Pepe'ye başka bir kente ta-
yinini istemekten başka y-
ol kalmamıştır...
'Rembe polisiye' diye ni-
teleyeceğimiz film, Ugp
Tognazzi'nin çok başanlı
tiplemesiyle ve komedide
hayli yol almış Scola'nın
diliyle vasatı aşan bir
çalışma.
BUCÜN
EMEK: 12.00'Karşıdakiler.
15.00' Ancı, 18.30/
Karşıdakiler
FİTAŞ 1: 12.00/ Kargalar.
15.00'Altın Yumurtlayan Tavuk,
18.30/Sevdiğım Herşey,
21.30/Sevgili Günlüğüm
FİTAŞ 2: 12.00/
Hiroşima
Sevgılim, 15.00/
Sebastiane,
18.30/Hiroşima
Sevgilim,
21.30/
Sebastiane
FİTAŞ3: 12.00
Yengeç Sepeti, 15.00/
Yann Görüşürüz Mario, 18.30/
Manisa Tarzanı, 21.30/ Yann
Görüşürüz Mario
REKS: 12.00/Sevecek Biri,
15.00/VahşıDoğu. 18 30'Bir
Kez Yasanır, 21.30/ Bahçe.
YARIN
EMEK: 12.00/Chungking
Ekspresi, 15.00/Nashville,
18.30/ Chungking Ekspresi,
21.30/Nashville
FİTAŞ 1: 12.00/ Hoşçakal
Amerika, 15.00' Toward the
Within. 18.30'Hoşçakal
Amerika. 21.30/ Toward the
Withın
FİTAŞ 2: 12.00/
Cehennemde İki
Devre, 15.00/
Kutlama, 18.30/
Cehennemde tki
Devre, 21.30/Kutlama
FİTAŞ 3: 12.00/
Babam Askerde, 15.00/
Lımonlu Kahve. 18.30/Sessız
Çığlık, 21.30/ Limonlu Kah\e
REKS: 12.00/ Kimse Benı
Sevrruyor, 15.00' Ölü Mevsim,
18.30/Woyzeck, 21.30'
Arzunun Kuralı.
KAÇIRMAYIN
Hiroşima Sevgüim:
Kadın Fransız, bir Alman askeriyle tra-
jik bir aşk yaşamış ama kendine gelmiş za-
manla. Evlenmiş, iki de çocuğu olmuş. Yıl-
lar sonra gittiği Hiroşima'da bir yandan sa-
vaşm soğuk yüzünü hissediyor, bir yandan
da genç mimarla kısa bir aşk öyküsü yaşı-
yor.( 1959,S/B,91dak.)
Ancı:
60 yaşında bir öğretmen mesleginı bıra-
kıp, doğduğu köye baba mesleği ancılığı
sürdürmeye gidiyor. Yolda geçmişini sorgu-
lama fırsatı buluyor, genç bir kızla ilişkiye
giriyor. Sonunda bu dünyada ona yer olma-
dıgına karar veriyor.(1986,140 dk.)
Yengeç Sepeti:
Geçen sezonun bol ödüllü fılmi Yengeç
Sepeti bu kez de Istanbul'dakı ulusal yanş-
mada birincilik anyor. Mutlu başlayan bir
haftasonu toplantısında aile bireylerinin
arasındakı çatışmalann su yüzüne çıkması
hüzünlü bir son hazırlıyor seyirciye. Yavuz
Ozkan'ın filmi Sadri Alışık'ın son çalış-
ması.(1994. 96 dk.) Hiroşima îsev güim'den sahnc
Moretti'nin kendi dünyasmdanBirkaç yıl önce eleştirmenler Nanni
Moretti'yi "yeni İtalyan sinemasının
öncüsü" diye adlandırdılar.
Oysa Moretti kimseye benzemeyen diliyle
kimsenin öncüsü olamayacak kadar özgün
bir yönetmen.
Öyle kı son fılmi "Sevgili GünlüğünTün
senaristi, yönetmeni ve aktörü olmak
yetmemiş, filminin konusu da kendisi,
kendi iç dünyasından seçmiş
Moretti'nın uzun süren kanser tedavisinden
sonra çektiği fılm, üç bölümden oluşuyor:
"Vespa'mda", "Ada" ve "Doktorlar". îlk
bölümde, yönetmenin sevgılı 'Vespa'sının
üstünde. Roma'nın kuytu mahallelerine
yaptığı ziyaretlere tanık oluyoruz. Moretti,
bu bölümü çekerken yaşamında en çok
sevdiği üç şeyi bir araya getırdiğini
söylüyor:
Ağustos'ta Roma'ya gjtmek, Vespa'yla
gezmek ve çahşmak.
Moretti'nin Joyce'un "Ulysses"ini
incelemek üzere inzivaya çekılen, ama
pembe dizilerden bir türlü vazgeçemeyen
arkadaşının yasadığı Sicılya açıklanndaki
adaya gidışinı anlatan 'Ada'daki karakterler
ise biraz Moretti'nin eskı filmlerindekı
kahramanlannı anımsatıyor. Ama
yönetmen, artık başkalannın yaşamlannın
'sanat yönetmeni'olmaktan hoşlanmadığını
söylüyor.
Üçüncü bölümde ise Moretti'nin kanserle
savaştığı günlerde doktorlara yaptığı
sayısız ziyaretlerin gerginliği ve ellerinin
arasından kayıp gittiğini gördügü yaşama
bağlıhğı var.
Bu kadar kişisel bir fılmi izlemenin
ınsanlan sıkıp sıkmayacağı konusunda ise
Moretti şunlan söylüyor: "Fîlmleriınin çok
fazla insana hitap etmediğini biliyorum.
Birçoğu 'Bu da film mı
r>
' divecektir. Benûn
zaten herkesin beğeneceği bir fılm yapmak
gibi amacım yok. Belki görmeden 'Sevgili
Günlüğüın'ün kimseyi ügüendirmeyeceği
düşünülebilir, ama gösterildiği yerlerde çok
sükse yapü."
'Hırslı'
Mercedes'in
oykiısu...
Mercedes, Los Angeles'ın dışındakı
üçüncü sınıf bir barda dans ederek yaşa-
mını kazanmaktadır.
Bu arada her fırsatta büyük düşü artıst
olmayı gerçekleştirmeye çahşmaktadır.
Geçmişte önemh rolîer bulmuş, kendı-
nı beğenmiş bir aktör olan Harry'yle iliş-
kisi vardır.
Latin Amerikalı Ernesto ise her gece
gittiği barda Mercedes'e aşık olmuştur,
ancak genç kadın duygulanna olumlu ya-
nıt vermez.
Bir gün Ernesto'dan on bin dolar borç
ister Mercedes.
Ernesto için ıyi bir firsattır, parayı ha-
zırlar.
Ancak on bın dolan Harry için ıste-
miştir Mercedes...
İlk uzun metrajlı filmi Lenz'i 1981'de
yöneten Alexander Rockvvell yolune He-
ro (1983 ),Sons(l 989) velnTtae Soup'la
(1992)devametmışti.
lnThe Soup'la Sundance Festivali'nde
birincilik ödülünü kazanınca büyük şir-
ketlerin dikkatini çektı.
Geçen yıl Sevecek Biri'ni Harvey Ke-
ite!, AnthonyQuinn gibı iki önemli karak-
ter oyuncusuyla yapma olanağını yakala-
yan Rockwell'in fılmi Venedik Film Fes-
tivalf ne de katıldı.
Özellikle hırsın ınsanlan nasıl yoldan
çıkardığını anlatmaya yönelik olan Se-
vecek Bın'nin 95 dakikalık kopyasını
(aslı 115 dk.) izleyeceğiz.
Allen'ın yeni fılmi ile Goldoni'nin librettosu
Kültür Servisi- ltalya'da yayımlanan
günlük gazete La Repubblica, 31 mart ta-
rihli sayısmda ünlü yönetmen Woody Al-
len'ın son filmi "BuDets over Broadwa>"
ile Niccolo Piccini'nın 1762 tarihli opera-
sı
w
La Bella Verita
B
nın dönemınin ünlü
komedi yazan CarloGoldoni imzalı libret-
tosu arasında şaşırtıcı benzerlikler olduğu-
nu ileri sürüyor.
" La Bella Verita"nın baş kahramanı Lo-
rano Godloci(Carlo Goldoni'ntn anagra-
mı) yeni bir operanın lıbrettosunu yazma-
ya çalışırken sürekli olarak oyunculann
rollerde değişıklik yapılması konusunda
ısrarlanyla karşı karşıya kalır.
Primadonna Petronilla odasına kadar ge-
lıp rolündeki soytanlıklan değiştirmesi
için onu ikna etmeye çalışır. Bir yanda gö-
zetleyen. yönlendıren, her ışe kanşan bir
emprezaryo. bir yanda ise gösterinin hami-
sinin gözdesı olan kaprisli bir aktris var-
dır...
La Repubblica, Goldoni'nin 'tiyatro
içindetiyatro'su ile Woody Allen'ın tiyat-
ro içinde sinema'sının temel kurgulannın
aynı olduğunu söylüyor. ayncabunun Wo-
ody Allen'ın bir filmiyle bir klasik eser
arasında tesbıt edilen ilk benzerlik olma-
dığını da eklıyor: "Allen'ın 'September'
filmindeki dörtiü aşk ilişkisi ile 'Cosi fan
Tutte' arasındakı benzerlik de herkesin
dikkatini çekmişti'".
Yazar Günter Walraff, Kuzey Irak operasyonuyla birlikte Türk Alman ilişkilerinde ortaya çıkan yeni durumu değerlendirdi
Yazarlar ıılıısal politikâya bagh kabnamah
ORALÇALIŞLAR
Günter VV'alraff. Türkiye'yi ve Türklen
yakından tanıyan bir Alman yazan. Al-
manlann Türklere yönelik ırkçı tutumlan-
na yönelttıği sert eleştirilerle dıkkat çeken
Walraff'ın Almanya'dakı Türklenn ugra-
dığı haksızlıklan anlatan "En Alttakıler"
kıtabı, Alman kamuyounda uzun tartışma-
lara neden olmuştu. WalrafF'la bir sempoz-
yum için geldıği Istanbul'da konuştuk. Ku-
zey h^k operasyonuyla birlikte Türk-Al-
man ilişkilerinde ortaya çıkan yeni duru-
mu tartıştık. Walraff.Türkdostubir Alman
olarak gelişmelerden oldukça kaygılıydı.
tkı ülkenm birbirini yeterince tanımadığı-
nı belirtiyor, karşılıklı olarak gehştırilen
ve tımandınlan anlatnsız tepkilerin gerek-
sizliğıne dikkat çekıyordu.
Geüşmelerden endişeliyim
- Ahnan kamuoyunda Kuze> Irak ope-
rasvonuna karşı >f
oğun bir tepki geüştLBu
bölge\i iyi tanıyan bir gazeteciolarakgeliş-
meleri nasıl yonımhıyorsunuz?
Önce şunu söyleyeyun: Ben, Alman-
ya'dakı ınsan haİdan ıhlallerine karşı en
sert saldınlan yöneltmiş, Türk işçılennin
haklannı en kararlı savunmuş ınsanlardan
binyim. Başka ülkelerde de ınsan haklan-
nı yaralayan olaylar olduğunda, kendımi
bu olaylara karşı tavır almak zorunda his-
sediyorum. Yazarlar, ulusal politikalara
bağlı kalmamalıdırlar. Gerektığinde hükü-
metlerin hoş karşılamayacağı tutumlan al-
maktan çekinmemelidirler.
Irak'a yönelik operasyonun amacı. ülke-
dekı ağır sorunlan unutturmak, dikkati
başka bir yöne çekmektır. Bu operasyonun
yaratacağı sorunlardan bü>-ûk endişe duyu-
yorum. Gerilla ile savaş yürütülürken sivıl
halka da zarar venlmesinden kaçınılamaz.
Bu savaş Türkiye'yı hem sıyası hem
ekonomik bakımdan çok kötü etkıleyecek-
tir. Ben de PKK ve Apo'dan nefret edıyo-
rum, ama sorunlann köküne ınmek gerek.
Türkiye'yi desteklemem Almanya'da
popülanteme zarar venyor.
- Abnan hükümeti 1 ürkiye'>-e silah yar-
•Bu savaş
Türkiye'yi çok kötü
etkileyecektir. Ben
PKK ve Apo 'dan
nefret ediyorum
ama, sorunlann
köküne inmek
gerek?
• Türk ve Alman
hükümetleri insan
haklan sorunlannı
önemsiz kabul
ediyor ve ayakbağı
olarak görüyorlar.
(Fotoğraf: HATİCE TLTVCER)
dımı yapı>t>r. sonra da bunu operasvonlar-
da kullamnca yavgarayı basıyor. Türki-
ye'nin aldığı silahlan bu bölgede kullana-
cağı bclli değil mi?
Ben zaten sılah satışını, Almanya'run
çağdışı, eskımış silahlan satmasını uygun
görmüyorum. Bu silah kardeşlığını, dün-
yanın neresınde olursa olsun onaylamıyo-
rum. Bence daha yapıcı bir siyası ilişkiye
gırilmeli. Türkıye'nin Avrupa Birliğı'ne
girmesinı destekliyorum. Almanya'da bu-
günkü durumda Tûrkiye'yı desteklemek
insana popülantesıni kaybettiriyor. Türk
ve Alman hükümetleri, ınsan haklan so-
runlannı, ekonomik sorunlardan daha
önemsız kabul ediyor ve ayakbağı olarak
görüyorlar. Türklerle, Almanlarbirbirlen-
nı çok az tanıyorlar. Bir köyde PKK'lıler
ınsanlan öldürüyorlar. Türk basınında Al-
man gazetelerinın bu olayı çarpıttığı söy-
lenıyor ve gayet düzeysız, saldırgan, kışkır-
tıcı eleştmler yapılıyor. Alman basını, Türk
basınına göre daha bağımsız. Devletı des-
teklemekten çok kendi fıkırterinı önplana
çıkanyor \e daha objektıf davranıyor. A-
ma Alman basınının da aceleden ve dıkkat-
sizlıkten haberlen çarpıttığı oluyor.
- Son Irak operasyonu sırasında Avrupa
ülkeleri. sert tepkiler gösterirken ABD da-
ha destekler bir hıtum içindeydi.?
ABD'nm dış pohtıkası hıç bir zaman gü-
venılır değıldır. Saddam'ı da daha önce on-
lar güçlendırmışti. Amenka burada zarar-
sız. koruyucu bir güç gıbı kendını göster-
tneye çalışıyor.
Ama gerçek öyle değıl. Kürt özerk yö-
netıminın bulunduğu ara bölge, bir ope-
rasyonla kaldınlmak ıstenıyor. Avrupa.
ABD ye göre daha vıcdanı bır tutum gös-
tenyor. Türkıye'nin de Avrupa birlığını ter-
cıh etmesınden yanayım.
Bu tür kutupiaşma ve ınatlaşmalara kay-
gıyla bakıyorum Bövle konularda ordu-
nun sözügeçiyor. Ordunun hayal gücü çok
zayıf, sorunlan çözmektense yeni sorunla-
ra yol açacak sorunlara neden oluyorlar.
Ekonomik ve sıyası sorunlar, dini geri-
cılıği güçlendınyor. Bu bana Almanya'da
1933 'te kitlelenn ekonomik sıkıntıdan, an-
tı-demokratık baskılan desteklemelerini
hatırlatıyor.
- Kuzey Irak'ta nasıl bır yönetim oluş-
mah9
Otorite orada yaşayan insanlann elınde
olmalı. Eğer zehırlı gazla bu ınsanlara sal-
dınlıyorsa, oradakı insanlann da kendıle-
nnı korumak amacıyla bır bölge yaratma-
ya haklan vardır.
Saddam Hüseyin de burada en uygun ol-
mayan kişı Sadece kendi çıkarlannı düşü-
nüyor, azınlıklan gözönünde tutmak ıste-
mıyor. Ordulann güç kazanması. demok-
rasıye değıl dıkatörlüklere neden oluyor.
Bu yüzden sivil yönetımleri tercih etmek
gerekır.
- Alman Hükümeti'nin bağımsız bir
Kürt devletinden yana oiduğu söylenebilir
mi?
Alman hükümeti adına ben açıklama ya-
pamam. Ama ben Kürtlenn kendi kültür-
lerinı özgürce geliştirmesınden yanayım.
Bu bölgede bağımsız bir Kürt devletinin
yararlı olacağı inancında değılun. Bölgeyi
kanşürmaktan başka bir sonuca yol açmaz.
Tanıdığım Kûrt politikacılan da bağımsız
bır Kürt devletinin yararlı olmadığını dü-
şünüyorlar. insanlann PKK'ya neden yö-
neldiğinın sebeplerinı araştırmak gerek.
Türkiye, olaylann daha da karmaşıklaşma-
suıa neden oluyor.
- Bab, Kürt sorununu mu, dini bağnaz-
bğu yükselişini mi daha tehlikeli görüyor?
Kün sorunu polıtık bır sorun. Çözülme-
si mümkün. Özal'ın da bu sorunun sıyasi
çözümü konusunda bazı çabalan olmuştu.
Köktendincı sıyası güçler ise dış ülkeler-
den de destek alıyor. Bu yüzden çözümü
daha uzun vadelı ve daha zor.
- Kürt sorununun kangren haline geune-
siyle. köktendinciliğuı yükselisi arasında di-
rekt bir bağlanb oiduğu yorumu yapılabi-
lirmi?
DirektbİT bağlantıdan söz edilemez. An-
cak Kürt sorunu Türkıye'nin durumunu
çok zorlaştuıyor. Köktendinciler de bun-
dan yararlanıyorlar. Zaten Güneydoğu'da
oylannın yüzde 50'ye yaklaşması da bu
gelişmeden yararlandıklannı gösteriyor.
Bu nedenle Kürt sorununa mantıklı çö-
zümler aranmalı.
- Türkiye'nin Almanya'da günah keçisi
haline getirildiği yolunda bir düşünce var.
Ne diyorsunuz?
Türkiye, yaptığı hatalarla bu davranışa
neden oluyor. Ben Alman Dışişlen Baka-
nı Kınkel'ın sıyası çızgısinı ve uyguladığı
polıtikayı hiç beğenmıyorum. PKK'yi de
Stalmıst, Pol Pot'çu olarak görûyor, onay-
lamıyorum. Ama iki ülkenın siyası ılışkı-
lennde bu ülkeler yaptıklan hatalan birbır-
leruıe açıkça söylemelıdırler. Bu eleştıriler,
anlayışla karşılanmalı ve dostça değerlen-
dinlmelı.
YAZI ODASI
SELtM İLERİ
Bu Kez Bir Oyun
Tiyatro Stüdyosu'nun yapımı, Küçük Sahne'den
sergilenen Çöplük'ü seyrettikten sonra Turgay
Nar'ın yaşamöyküsünü okudum. Bu genç sanatçı-
yı öyle yakından tanımadığımı, verimlerini bilmediği-
mi fark ettım. Oysa ilk şiir kitabının adı Hatıra Fo-
toğrafı, 1988'de yayımlanmış. İki üç yıl sonra Bir Ha-
tıra Fotoğrafı adıyla bir dizi televizyon söyleşisini ger-
çekleştırirken Turgay Nar'ın şiir kitabından elbette ha-
berim yoktu. Oysa bu krtap ödüller de kazanmış.
Edebiyat coşkusunu en çok duyduğum yıllarda,
orta yaşlı yazartarın yeni yazarlann eserlerinden ha-
bersiz oluşlanna hem şaşar, hem içerlerdim. Çöplük
bende bu duyguyu bir kez daha uyandırdı, fakat ken-
di adıma...
Turgay Nar yaşadığımız toplumsal ortamı bir çöp-
lüğe benzetiyor. Çöplüğün sarp dünyasında çöplü-
ğün çocuklan -onlar artık sokak çocukları değiller-
dir- var olmaya çalışıyorlar; cinsel sarsıntılan, eko-
nomik çıkmazlan, umarsız siyasal beklentileri içinde,
tıpkı bizim gibi, tpatıp bizlere benzeyerek. Zaman za-
man felsefelik tat taşıyan sözleri, zaman zaman, he-
le güncel siyasa söz konusu olduğunda yavanlaşı-
yor. Kimileyin yüce duygularia donanıyortar, kimile-
yin hayvani içgüdülerle. Böylece bir karabasan dün-
yasında ışıltılar parlayıp sönüyor. göz kamaştınp kay-
boluyor. Gerçekten etkileyici bir metin.
Etkileyici, çünkü yalnızca günün moda akımlanna
ya da öncü tiyatronun verilerine bağlı kalmamış, bir
yandan da -sanırım yönetmen Işıl Kasapoğlu'nun
çok başanlı çalışması aracılığıyla da- hayli yerli bir
toplumsal ortama göndermeler, Çöplük'ün yenilik
arayışını geleneksel çizgiye kolayca oturtuyor. Yüz-
yılların yılan motifı, özellikle Haço'nun cebinden çı-
kan, yakutu çağrıştırır bir çift Beyoğlu taşı yılan gö-
zü sahnesınde, eski masallann çağrışımlanyla dona-
nıyor.
Şu çöplük dünyamızda herkesin babaaz olduğu-
nu, kimsenin öyle namuslu geçinemeyeceğini trajik
ifadeyle dile getiren Çöplük metninde bir tek Isra-
fil'le Aymelek ilişkisinin olanaksızlığı işlevsiz geldi
bana. Doğrusu söylemeden geçemeyeceğim: Am-
ca çocuklan Aymelek'le Israfil'in sevgi ve cinsellik iliş-
kileri olanaksız kılınmış ama, dramatik kurguda kü-
çük çapta zedelenişler duyumsatıyor bu olanaksız-
lık. Keşke Aymelek'le Haço arasında kurulsaydı iliş-
ki diye düşünüyorsunuz. Hele Turgay Nar'ın söyle-
diklerini yineleyecek olursak:
"Insanınyaşadığı çöplükten Tann, Tann'nınyaşa-
dığı ı'nsandan nasıl her gün bir cinayet çıkıyorsa,
karnımızdaki çocuğun babası da yüzümüzdeki mas-
kelerin çöplüğüdür."
Böylece cinnet, öyle sanıyorum ki, daha uç nok-
talara varabilecek, daha uç noktalarda simgeselleş-
me olasılığı kazanacaktı... Bununla birlikte Turgay
Nar'ın edebiyata ve tiyatroya gönül vermiş olduğu-
nu ısrarla vurgulamak isterim.
Kuşkusuz bir tiyatro eleştirisi değil bu yazı. Yine de
Çöplük'e emeği geçenlerden söz açmak istiyorum.
Bir defa Tiyatro Stüdyosu'nun ve dolayısıyla Ahmet
Levendoğlu'nun her türlü tecimsel başarıdan bun-
ca uzak duran bir eseri seçmeleri, her şeyin bütü-
nüyle tecimselleştirildiği günümüzde, gerçekten ül-
küsel bir çabayı belgeliyor. Çöplük'ün bir Türk yaza-
nnca kaleme alınmış olması bu çabayı daha da de-
ğerli kılmakta. Işıl Kasapoğlu'na gelince, devingen,
kıpırtılı, gerilimli yönetimiyle küçücük bir mekânda
çöplükler ülkesini yansıttığı nasıl yadsınabilir... Bu
yansıtışta yıllann o kadar kadribilinmemiş usta bir sa-
nat adamının, Duygu Sağ«roğlu'nun tasanm çalış-
ması büyük destek. Demin vurguladığım gibi, küçü-
cük sahne üzerinde, o sannlı dekor, hem reel, hem
de feerik anlamıyla eşsiz bir çöplükler yurdunu yan-
sılıyor.
Sonra oyuncular: Birlikte çalışma fırsatı bulduğum
için Ahmet Uğurlu'nun gerçekten ne engin açtlım-
lan olan bır aktör olduğunu elbette biliyordum. Ha-
ço'da zaman zaman bilge, zaman zaman Dosto-
yevski kişılerini çağrıştınr bır 'budala', zaman zaman
ezik, zaman zaman da isyankâr kimliği eşsiz biçim-
de canlandırdı. Bu kadar uzun süre tiyatrodan uzak
kalışına, Ahmet Uğuriu adına değil, izleyiciler adına
üzüldüm. Hemen yanı başında, sahnede ilk kez iz-
lediğim Hâluk Bilginer yürek yakıcı bir oyunculuk
örneği veriyor. Cinayetler ortasında masum, geçmi-
şiyle ödeşememiş, belki bu yüzden geleceğini düş-
leminde bile tasariayamamış israfil'de Haluk Bilgi-
ner, geriye bir keder yumağı bırakıyor. Böylece iki de-
ğerli aktörun gerçekten birbirlerini tamamlayarak,
birbırlenne yeni yeni açılımlar sağlayarak oynadıkla-
rına tanıklık ediyorsunuz. Onlar ölçüsünde deneyi-
mi olmayan Zuhal Gencer ise büyük bir içtenlikle
Aymelek'i Bilginer ve Uğurlu karşısında ezdirmiyor,
tersine, taze bir oyunculuk örneği veriyor. Bu arada
"Gölgeler"de sahneye ürküntü ve acı taşıyan arka-
daşların emeğini unutmamak gerekir.
Bir de Cafer Yiğiter'in artistik ışık düzeni... Kısa-
cası, Çöplük, dar olanaklarla gerçekleştirilmiş, ama
değeri, anlamı, yenilikçiliği dört dörtlük bir tiyatro
eseri olarak belleğimizde iz bırakıyor.
Kolay, sıradan, hatta bayağı, bütünüyle ve bütü-
nünde derinliksiz Vş'lerin sükseden sükseye koştu-
ğu günümüzde Çöplük, muhakkak ki, yaşadığımız
asıl çöplükten bunalmışlara bir buçuk saat soluk al-
dırtacak.
Nupullah Can'ın imza giinü
• Kültür Servisi - Şair Nurullah Can. bugün saat
19.30'da, Triada Art Cafe'de, "Bir Şair Nasıl Yaşar,
Nasıl Yazar" konulu bir söyleşi gerçekleştirecek.
Nurullah Can, şürlerinden örnekler verdikten sonra
kitaplannı imzalayacak. ( 418 02 77)
Karadeniz Ereğlisfnde kitap fuarı
• Kültür Servisi -31. Kütüphane Haftası nedeniyle
Karadeniz Ere|lisi'nde düzenlenen "1. Kitap
Günleri"ne. Türkiye Yazarlar Sendikası'nı temsilen
genel başkan Ataol Behramoğlu ve genel sekreter
Necati Güngör katıldı. Halk Kütüphanesi Destekleme
Demeği tarafından bu yıl ilk kez düzenlenen ve 27
martta başlayan Kitap Günleri için 1 nısan cumartesi
akşamı yapılan törende, Halk Kütüphanesi Destekleme
Demeği başkanı Oktar Coşkuner ve TYS yöneticileri
birer konuşma yaparak halk kütüphanelerinin ve
kitabın ülke çapında yaygınlaştınlmasının önemini
belirttiler. Aralannda Cenk Koray, Barlas Özankça,
Savaş Büke ve Hüseyin Kıvanç'ın da bulunduğu
yazarlann okurlanyla söyleştiği ve kitaplannı
imzaladığı Kitap Günleri, okurlardan gelen istek
üzerine bir hafta daha uzatıldı.
Emin Rndıkoilu bugün Bîlsak'ta
• Kültür Servisi - Caz Demeği'nin düzenlediği salı
günü etkinliklen nisan ayında da sürüyor. Etkinlikler
kapsamında bugün Emin Fındıkoğlu, "iki Bine
Doğru" konulu bir söyleşi geTçekleştirecek. Bilsak'ta
yapılacak olan söyleşi saat 19.00'da. (243 28 99)