07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 NİSAN 1995 SAU 12 KULTUR 1 4 U L U S L A R A R A S I İ S T A N B U L F Î L M F E S T Î V A L İ PORTRE / ALAIN RESNAIS 1922 doğumlu Alain Resnais, yaşayan Fransız yönetmenlerin en önem- lilerinden biri. Sinemaya girişi 1948 VanGoghbel- geseliyle olan Resnais, 1958'de ilk uzun metrajlı çalışması Hiroşima Sev- gilim"] gerçekleştirdı. Or- taya koyduğu şiirsel anla- tım tüm sinema dünyası- nı şaşırttı. Hiroşima Sevgilim'den sonra yaptığı her filrn bü- yûk ılgiyle karşılandı. Geçen Yü Marien- bad'da, Savaş Bitti, Provi- dence, Amerikalı Am- cam, Meio, Eve Dönmek tstiyorum gıbi fılmlerden sonra 1993 yılının flaşça- lışmalan Sigara Içince ve Sigara Içmeyince'yi vönetti. Alain Resnais Ugo Tognazzi Scola'dan 'pembe polisiye' 'Pembe polisiye' diye niteleyeceğimiz film, Ugo Tognazzi'nin çok başanlı tiplemesiyle ve komedide hayli yol almış. Küçük bir taşra kentın- de son suç teşkil edecek o- lay iki yıl önce yaşanmış- tır. Adliye biraz ortalığı ısıtmak için komiser Pe- pe'ye bölgenin zenginle- rinin kirli çamaşırlannı araştirma görevi verir. Komiser Pepe şehri al- tüst edip yûksek tabaka- nın gizli kapaklı birçok olayını dosya haline geti- rir, hatta porno fılm yıldı- zı olan arİcadaşının kanun- suz bazı olaylan da bu dosyanın içinde yer al- maktadır. Dosyayı yargı- ça teslim eder ve büyük bir afenn alır. Ancak yar- giç baltayı taşa vurduğu- nun farkına vanr. Dosya önemli ve güçlü insanlann isimleriyle do- ludur. Soruşturmayı rafa kaldırmak en uygun dav- ranış olacaktır. Komiser Pepe'ye başka bir kente ta- yinini istemekten başka y- ol kalmamıştır... 'Rembe polisiye' diye ni- teleyeceğimiz film, Ugp Tognazzi'nin çok başanlı tiplemesiyle ve komedide hayli yol almış Scola'nın diliyle vasatı aşan bir çalışma. BUCÜN EMEK: 12.00'Karşıdakiler. 15.00' Ancı, 18.30/ Karşıdakiler FİTAŞ 1: 12.00/ Kargalar. 15.00'Altın Yumurtlayan Tavuk, 18.30/Sevdiğım Herşey, 21.30/Sevgili Günlüğüm FİTAŞ 2: 12.00/ Hiroşima Sevgılim, 15.00/ Sebastiane, 18.30/Hiroşima Sevgilim, 21.30/ Sebastiane FİTAŞ3: 12.00 Yengeç Sepeti, 15.00/ Yann Görüşürüz Mario, 18.30/ Manisa Tarzanı, 21.30/ Yann Görüşürüz Mario REKS: 12.00/Sevecek Biri, 15.00/VahşıDoğu. 18 30'Bir Kez Yasanır, 21.30/ Bahçe. YARIN EMEK: 12.00/Chungking Ekspresi, 15.00/Nashville, 18.30/ Chungking Ekspresi, 21.30/Nashville FİTAŞ 1: 12.00/ Hoşçakal Amerika, 15.00' Toward the Within. 18.30'Hoşçakal Amerika. 21.30/ Toward the Withın FİTAŞ 2: 12.00/ Cehennemde İki Devre, 15.00/ Kutlama, 18.30/ Cehennemde tki Devre, 21.30/Kutlama FİTAŞ 3: 12.00/ Babam Askerde, 15.00/ Lımonlu Kahve. 18.30/Sessız Çığlık, 21.30/ Limonlu Kah\e REKS: 12.00/ Kimse Benı Sevrruyor, 15.00' Ölü Mevsim, 18.30/Woyzeck, 21.30' Arzunun Kuralı. KAÇIRMAYIN Hiroşima Sevgüim: Kadın Fransız, bir Alman askeriyle tra- jik bir aşk yaşamış ama kendine gelmiş za- manla. Evlenmiş, iki de çocuğu olmuş. Yıl- lar sonra gittiği Hiroşima'da bir yandan sa- vaşm soğuk yüzünü hissediyor, bir yandan da genç mimarla kısa bir aşk öyküsü yaşı- yor.( 1959,S/B,91dak.) Ancı: 60 yaşında bir öğretmen mesleginı bıra- kıp, doğduğu köye baba mesleği ancılığı sürdürmeye gidiyor. Yolda geçmişini sorgu- lama fırsatı buluyor, genç bir kızla ilişkiye giriyor. Sonunda bu dünyada ona yer olma- dıgına karar veriyor.(1986,140 dk.) Yengeç Sepeti: Geçen sezonun bol ödüllü fılmi Yengeç Sepeti bu kez de Istanbul'dakı ulusal yanş- mada birincilik anyor. Mutlu başlayan bir haftasonu toplantısında aile bireylerinin arasındakı çatışmalann su yüzüne çıkması hüzünlü bir son hazırlıyor seyirciye. Yavuz Ozkan'ın filmi Sadri Alışık'ın son çalış- ması.(1994. 96 dk.) Hiroşima îsev güim'den sahnc Moretti'nin kendi dünyasmdanBirkaç yıl önce eleştirmenler Nanni Moretti'yi "yeni İtalyan sinemasının öncüsü" diye adlandırdılar. Oysa Moretti kimseye benzemeyen diliyle kimsenin öncüsü olamayacak kadar özgün bir yönetmen. Öyle kı son fılmi "Sevgili GünlüğünTün senaristi, yönetmeni ve aktörü olmak yetmemiş, filminin konusu da kendisi, kendi iç dünyasından seçmiş Moretti'nın uzun süren kanser tedavisinden sonra çektiği fılm, üç bölümden oluşuyor: "Vespa'mda", "Ada" ve "Doktorlar". îlk bölümde, yönetmenin sevgılı 'Vespa'sının üstünde. Roma'nın kuytu mahallelerine yaptığı ziyaretlere tanık oluyoruz. Moretti, bu bölümü çekerken yaşamında en çok sevdiği üç şeyi bir araya getırdiğini söylüyor: Ağustos'ta Roma'ya gjtmek, Vespa'yla gezmek ve çahşmak. Moretti'nin Joyce'un "Ulysses"ini incelemek üzere inzivaya çekılen, ama pembe dizilerden bir türlü vazgeçemeyen arkadaşının yasadığı Sicılya açıklanndaki adaya gidışinı anlatan 'Ada'daki karakterler ise biraz Moretti'nin eskı filmlerindekı kahramanlannı anımsatıyor. Ama yönetmen, artık başkalannın yaşamlannın 'sanat yönetmeni'olmaktan hoşlanmadığını söylüyor. Üçüncü bölümde ise Moretti'nin kanserle savaştığı günlerde doktorlara yaptığı sayısız ziyaretlerin gerginliği ve ellerinin arasından kayıp gittiğini gördügü yaşama bağlıhğı var. Bu kadar kişisel bir fılmi izlemenin ınsanlan sıkıp sıkmayacağı konusunda ise Moretti şunlan söylüyor: "Fîlmleriınin çok fazla insana hitap etmediğini biliyorum. Birçoğu 'Bu da film mı r> ' divecektir. Benûn zaten herkesin beğeneceği bir fılm yapmak gibi amacım yok. Belki görmeden 'Sevgili Günlüğüın'ün kimseyi ügüendirmeyeceği düşünülebilir, ama gösterildiği yerlerde çok sükse yapü." 'Hırslı' Mercedes'in oykiısu... Mercedes, Los Angeles'ın dışındakı üçüncü sınıf bir barda dans ederek yaşa- mını kazanmaktadır. Bu arada her fırsatta büyük düşü artıst olmayı gerçekleştirmeye çahşmaktadır. Geçmişte önemh rolîer bulmuş, kendı- nı beğenmiş bir aktör olan Harry'yle iliş- kisi vardır. Latin Amerikalı Ernesto ise her gece gittiği barda Mercedes'e aşık olmuştur, ancak genç kadın duygulanna olumlu ya- nıt vermez. Bir gün Ernesto'dan on bin dolar borç ister Mercedes. Ernesto için ıyi bir firsattır, parayı ha- zırlar. Ancak on bın dolan Harry için ıste- miştir Mercedes... İlk uzun metrajlı filmi Lenz'i 1981'de yöneten Alexander Rockvvell yolune He- ro (1983 ),Sons(l 989) velnTtae Soup'la (1992)devametmışti. lnThe Soup'la Sundance Festivali'nde birincilik ödülünü kazanınca büyük şir- ketlerin dikkatini çektı. Geçen yıl Sevecek Biri'ni Harvey Ke- ite!, AnthonyQuinn gibı iki önemli karak- ter oyuncusuyla yapma olanağını yakala- yan Rockwell'in fılmi Venedik Film Fes- tivalf ne de katıldı. Özellikle hırsın ınsanlan nasıl yoldan çıkardığını anlatmaya yönelik olan Se- vecek Bın'nin 95 dakikalık kopyasını (aslı 115 dk.) izleyeceğiz. Allen'ın yeni fılmi ile Goldoni'nin librettosu Kültür Servisi- ltalya'da yayımlanan günlük gazete La Repubblica, 31 mart ta- rihli sayısmda ünlü yönetmen Woody Al- len'ın son filmi "BuDets over Broadwa>" ile Niccolo Piccini'nın 1762 tarihli opera- sı w La Bella Verita B nın dönemınin ünlü komedi yazan CarloGoldoni imzalı libret- tosu arasında şaşırtıcı benzerlikler olduğu- nu ileri sürüyor. " La Bella Verita"nın baş kahramanı Lo- rano Godloci(Carlo Goldoni'ntn anagra- mı) yeni bir operanın lıbrettosunu yazma- ya çalışırken sürekli olarak oyunculann rollerde değişıklik yapılması konusunda ısrarlanyla karşı karşıya kalır. Primadonna Petronilla odasına kadar ge- lıp rolündeki soytanlıklan değiştirmesi için onu ikna etmeye çalışır. Bir yanda gö- zetleyen. yönlendıren, her ışe kanşan bir emprezaryo. bir yanda ise gösterinin hami- sinin gözdesı olan kaprisli bir aktris var- dır... La Repubblica, Goldoni'nin 'tiyatro içindetiyatro'su ile Woody Allen'ın tiyat- ro içinde sinema'sının temel kurgulannın aynı olduğunu söylüyor. ayncabunun Wo- ody Allen'ın bir filmiyle bir klasik eser arasında tesbıt edilen ilk benzerlik olma- dığını da eklıyor: "Allen'ın 'September' filmindeki dörtiü aşk ilişkisi ile 'Cosi fan Tutte' arasındakı benzerlik de herkesin dikkatini çekmişti'". Yazar Günter Walraff, Kuzey Irak operasyonuyla birlikte Türk Alman ilişkilerinde ortaya çıkan yeni durumu değerlendirdi Yazarlar ıılıısal politikâya bagh kabnamah ORALÇALIŞLAR Günter VV'alraff. Türkiye'yi ve Türklen yakından tanıyan bir Alman yazan. Al- manlann Türklere yönelik ırkçı tutumlan- na yönelttıği sert eleştirilerle dıkkat çeken Walraff'ın Almanya'dakı Türklenn ugra- dığı haksızlıklan anlatan "En Alttakıler" kıtabı, Alman kamuyounda uzun tartışma- lara neden olmuştu. WalrafF'la bir sempoz- yum için geldıği Istanbul'da konuştuk. Ku- zey h^k operasyonuyla birlikte Türk-Al- man ilişkilerinde ortaya çıkan yeni duru- mu tartıştık. Walraff.Türkdostubir Alman olarak gelişmelerden oldukça kaygılıydı. tkı ülkenm birbirini yeterince tanımadığı- nı belirtiyor, karşılıklı olarak gehştırilen ve tımandınlan anlatnsız tepkilerin gerek- sizliğıne dikkat çekıyordu. Geüşmelerden endişeliyim - Ahnan kamuoyunda Kuze> Irak ope- rasvonuna karşı >f oğun bir tepki geüştLBu bölge\i iyi tanıyan bir gazeteciolarakgeliş- meleri nasıl yonımhıyorsunuz? Önce şunu söyleyeyun: Ben, Alman- ya'dakı ınsan haİdan ıhlallerine karşı en sert saldınlan yöneltmiş, Türk işçılennin haklannı en kararlı savunmuş ınsanlardan binyim. Başka ülkelerde de ınsan haklan- nı yaralayan olaylar olduğunda, kendımi bu olaylara karşı tavır almak zorunda his- sediyorum. Yazarlar, ulusal politikalara bağlı kalmamalıdırlar. Gerektığinde hükü- metlerin hoş karşılamayacağı tutumlan al- maktan çekinmemelidirler. Irak'a yönelik operasyonun amacı. ülke- dekı ağır sorunlan unutturmak, dikkati başka bir yöne çekmektır. Bu operasyonun yaratacağı sorunlardan bü>-ûk endişe duyu- yorum. Gerilla ile savaş yürütülürken sivıl halka da zarar venlmesinden kaçınılamaz. Bu savaş Türkiye'yı hem sıyası hem ekonomik bakımdan çok kötü etkıleyecek- tir. Ben de PKK ve Apo'dan nefret edıyo- rum, ama sorunlann köküne ınmek gerek. Türkiye'yi desteklemem Almanya'da popülanteme zarar venyor. - Abnan hükümeti 1 ürkiye'>-e silah yar- •Bu savaş Türkiye'yi çok kötü etkileyecektir. Ben PKK ve Apo 'dan nefret ediyorum ama, sorunlann köküne inmek gerek? • Türk ve Alman hükümetleri insan haklan sorunlannı önemsiz kabul ediyor ve ayakbağı olarak görüyorlar. (Fotoğraf: HATİCE TLTVCER) dımı yapı>t>r. sonra da bunu operasvonlar- da kullamnca yavgarayı basıyor. Türki- ye'nin aldığı silahlan bu bölgede kullana- cağı bclli değil mi? Ben zaten sılah satışını, Almanya'run çağdışı, eskımış silahlan satmasını uygun görmüyorum. Bu silah kardeşlığını, dün- yanın neresınde olursa olsun onaylamıyo- rum. Bence daha yapıcı bir siyası ilişkiye gırilmeli. Türkıye'nin Avrupa Birliğı'ne girmesinı destekliyorum. Almanya'da bu- günkü durumda Tûrkiye'yı desteklemek insana popülantesıni kaybettiriyor. Türk ve Alman hükümetleri, ınsan haklan so- runlannı, ekonomik sorunlardan daha önemsız kabul ediyor ve ayakbağı olarak görüyorlar. Türklerle, Almanlarbirbirlen- nı çok az tanıyorlar. Bir köyde PKK'lıler ınsanlan öldürüyorlar. Türk basınında Al- man gazetelerinın bu olayı çarpıttığı söy- lenıyor ve gayet düzeysız, saldırgan, kışkır- tıcı eleştmler yapılıyor. Alman basını, Türk basınına göre daha bağımsız. Devletı des- teklemekten çok kendi fıkırterinı önplana çıkanyor \e daha objektıf davranıyor. A- ma Alman basınının da aceleden ve dıkkat- sizlıkten haberlen çarpıttığı oluyor. - Son Irak operasyonu sırasında Avrupa ülkeleri. sert tepkiler gösterirken ABD da- ha destekler bir hıtum içindeydi.? ABD'nm dış pohtıkası hıç bir zaman gü- venılır değıldır. Saddam'ı da daha önce on- lar güçlendırmışti. Amenka burada zarar- sız. koruyucu bir güç gıbı kendını göster- tneye çalışıyor. Ama gerçek öyle değıl. Kürt özerk yö- netıminın bulunduğu ara bölge, bir ope- rasyonla kaldınlmak ıstenıyor. Avrupa. ABD ye göre daha vıcdanı bır tutum gös- tenyor. Türkıye'nin de Avrupa birlığını ter- cıh etmesınden yanayım. Bu tür kutupiaşma ve ınatlaşmalara kay- gıyla bakıyorum Bövle konularda ordu- nun sözügeçiyor. Ordunun hayal gücü çok zayıf, sorunlan çözmektense yeni sorunla- ra yol açacak sorunlara neden oluyorlar. Ekonomik ve sıyası sorunlar, dini geri- cılıği güçlendınyor. Bu bana Almanya'da 1933 'te kitlelenn ekonomik sıkıntıdan, an- tı-demokratık baskılan desteklemelerini hatırlatıyor. - Kuzey Irak'ta nasıl bır yönetim oluş- mah9 Otorite orada yaşayan insanlann elınde olmalı. Eğer zehırlı gazla bu ınsanlara sal- dınlıyorsa, oradakı insanlann da kendıle- nnı korumak amacıyla bır bölge yaratma- ya haklan vardır. Saddam Hüseyin de burada en uygun ol- mayan kişı Sadece kendi çıkarlannı düşü- nüyor, azınlıklan gözönünde tutmak ıste- mıyor. Ordulann güç kazanması. demok- rasıye değıl dıkatörlüklere neden oluyor. Bu yüzden sivil yönetımleri tercih etmek gerekır. - Alman Hükümeti'nin bağımsız bir Kürt devletinden yana oiduğu söylenebilir mi? Alman hükümeti adına ben açıklama ya- pamam. Ama ben Kürtlenn kendi kültür- lerinı özgürce geliştirmesınden yanayım. Bu bölgede bağımsız bir Kürt devletinin yararlı olacağı inancında değılun. Bölgeyi kanşürmaktan başka bir sonuca yol açmaz. Tanıdığım Kûrt politikacılan da bağımsız bır Kürt devletinin yararlı olmadığını dü- şünüyorlar. insanlann PKK'ya neden yö- neldiğinın sebeplerinı araştırmak gerek. Türkiye, olaylann daha da karmaşıklaşma- suıa neden oluyor. - Bab, Kürt sorununu mu, dini bağnaz- bğu yükselişini mi daha tehlikeli görüyor? Kün sorunu polıtık bır sorun. Çözülme- si mümkün. Özal'ın da bu sorunun sıyasi çözümü konusunda bazı çabalan olmuştu. Köktendincı sıyası güçler ise dış ülkeler- den de destek alıyor. Bu yüzden çözümü daha uzun vadelı ve daha zor. - Kürt sorununun kangren haline geune- siyle. köktendinciliğuı yükselisi arasında di- rekt bir bağlanb oiduğu yorumu yapılabi- lirmi? DirektbİT bağlantıdan söz edilemez. An- cak Kürt sorunu Türkıye'nin durumunu çok zorlaştuıyor. Köktendinciler de bun- dan yararlanıyorlar. Zaten Güneydoğu'da oylannın yüzde 50'ye yaklaşması da bu gelişmeden yararlandıklannı gösteriyor. Bu nedenle Kürt sorununa mantıklı çö- zümler aranmalı. - Türkiye'nin Almanya'da günah keçisi haline getirildiği yolunda bir düşünce var. Ne diyorsunuz? Türkiye, yaptığı hatalarla bu davranışa neden oluyor. Ben Alman Dışişlen Baka- nı Kınkel'ın sıyası çızgısinı ve uyguladığı polıtikayı hiç beğenmıyorum. PKK'yi de Stalmıst, Pol Pot'çu olarak görûyor, onay- lamıyorum. Ama iki ülkenın siyası ılışkı- lennde bu ülkeler yaptıklan hatalan birbır- leruıe açıkça söylemelıdırler. Bu eleştıriler, anlayışla karşılanmalı ve dostça değerlen- dinlmelı. YAZI ODASI SELtM İLERİ Bu Kez Bir Oyun Tiyatro Stüdyosu'nun yapımı, Küçük Sahne'den sergilenen Çöplük'ü seyrettikten sonra Turgay Nar'ın yaşamöyküsünü okudum. Bu genç sanatçı- yı öyle yakından tanımadığımı, verimlerini bilmediği- mi fark ettım. Oysa ilk şiir kitabının adı Hatıra Fo- toğrafı, 1988'de yayımlanmış. İki üç yıl sonra Bir Ha- tıra Fotoğrafı adıyla bir dizi televizyon söyleşisini ger- çekleştırirken Turgay Nar'ın şiir kitabından elbette ha- berim yoktu. Oysa bu krtap ödüller de kazanmış. Edebiyat coşkusunu en çok duyduğum yıllarda, orta yaşlı yazartarın yeni yazarlann eserlerinden ha- bersiz oluşlanna hem şaşar, hem içerlerdim. Çöplük bende bu duyguyu bir kez daha uyandırdı, fakat ken- di adıma... Turgay Nar yaşadığımız toplumsal ortamı bir çöp- lüğe benzetiyor. Çöplüğün sarp dünyasında çöplü- ğün çocuklan -onlar artık sokak çocukları değiller- dir- var olmaya çalışıyorlar; cinsel sarsıntılan, eko- nomik çıkmazlan, umarsız siyasal beklentileri içinde, tıpkı bizim gibi, tpatıp bizlere benzeyerek. Zaman za- man felsefelik tat taşıyan sözleri, zaman zaman, he- le güncel siyasa söz konusu olduğunda yavanlaşı- yor. Kimileyin yüce duygularia donanıyortar, kimile- yin hayvani içgüdülerle. Böylece bir karabasan dün- yasında ışıltılar parlayıp sönüyor. göz kamaştınp kay- boluyor. Gerçekten etkileyici bir metin. Etkileyici, çünkü yalnızca günün moda akımlanna ya da öncü tiyatronun verilerine bağlı kalmamış, bir yandan da -sanırım yönetmen Işıl Kasapoğlu'nun çok başanlı çalışması aracılığıyla da- hayli yerli bir toplumsal ortama göndermeler, Çöplük'ün yenilik arayışını geleneksel çizgiye kolayca oturtuyor. Yüz- yılların yılan motifı, özellikle Haço'nun cebinden çı- kan, yakutu çağrıştırır bir çift Beyoğlu taşı yılan gö- zü sahnesınde, eski masallann çağrışımlanyla dona- nıyor. Şu çöplük dünyamızda herkesin babaaz olduğu- nu, kimsenin öyle namuslu geçinemeyeceğini trajik ifadeyle dile getiren Çöplük metninde bir tek Isra- fil'le Aymelek ilişkisinin olanaksızlığı işlevsiz geldi bana. Doğrusu söylemeden geçemeyeceğim: Am- ca çocuklan Aymelek'le Israfil'in sevgi ve cinsellik iliş- kileri olanaksız kılınmış ama, dramatik kurguda kü- çük çapta zedelenişler duyumsatıyor bu olanaksız- lık. Keşke Aymelek'le Haço arasında kurulsaydı iliş- ki diye düşünüyorsunuz. Hele Turgay Nar'ın söyle- diklerini yineleyecek olursak: "Insanınyaşadığı çöplükten Tann, Tann'nınyaşa- dığı ı'nsandan nasıl her gün bir cinayet çıkıyorsa, karnımızdaki çocuğun babası da yüzümüzdeki mas- kelerin çöplüğüdür." Böylece cinnet, öyle sanıyorum ki, daha uç nok- talara varabilecek, daha uç noktalarda simgeselleş- me olasılığı kazanacaktı... Bununla birlikte Turgay Nar'ın edebiyata ve tiyatroya gönül vermiş olduğu- nu ısrarla vurgulamak isterim. Kuşkusuz bir tiyatro eleştirisi değil bu yazı. Yine de Çöplük'e emeği geçenlerden söz açmak istiyorum. Bir defa Tiyatro Stüdyosu'nun ve dolayısıyla Ahmet Levendoğlu'nun her türlü tecimsel başarıdan bun- ca uzak duran bir eseri seçmeleri, her şeyin bütü- nüyle tecimselleştirildiği günümüzde, gerçekten ül- küsel bir çabayı belgeliyor. Çöplük'ün bir Türk yaza- nnca kaleme alınmış olması bu çabayı daha da de- ğerli kılmakta. Işıl Kasapoğlu'na gelince, devingen, kıpırtılı, gerilimli yönetimiyle küçücük bir mekânda çöplükler ülkesini yansıttığı nasıl yadsınabilir... Bu yansıtışta yıllann o kadar kadribilinmemiş usta bir sa- nat adamının, Duygu Sağ«roğlu'nun tasanm çalış- ması büyük destek. Demin vurguladığım gibi, küçü- cük sahne üzerinde, o sannlı dekor, hem reel, hem de feerik anlamıyla eşsiz bir çöplükler yurdunu yan- sılıyor. Sonra oyuncular: Birlikte çalışma fırsatı bulduğum için Ahmet Uğurlu'nun gerçekten ne engin açtlım- lan olan bır aktör olduğunu elbette biliyordum. Ha- ço'da zaman zaman bilge, zaman zaman Dosto- yevski kişılerini çağrıştınr bır 'budala', zaman zaman ezik, zaman zaman da isyankâr kimliği eşsiz biçim- de canlandırdı. Bu kadar uzun süre tiyatrodan uzak kalışına, Ahmet Uğuriu adına değil, izleyiciler adına üzüldüm. Hemen yanı başında, sahnede ilk kez iz- lediğim Hâluk Bilginer yürek yakıcı bir oyunculuk örneği veriyor. Cinayetler ortasında masum, geçmi- şiyle ödeşememiş, belki bu yüzden geleceğini düş- leminde bile tasariayamamış israfil'de Haluk Bilgi- ner, geriye bir keder yumağı bırakıyor. Böylece iki de- ğerli aktörun gerçekten birbirlerini tamamlayarak, birbırlenne yeni yeni açılımlar sağlayarak oynadıkla- rına tanıklık ediyorsunuz. Onlar ölçüsünde deneyi- mi olmayan Zuhal Gencer ise büyük bir içtenlikle Aymelek'i Bilginer ve Uğurlu karşısında ezdirmiyor, tersine, taze bir oyunculuk örneği veriyor. Bu arada "Gölgeler"de sahneye ürküntü ve acı taşıyan arka- daşların emeğini unutmamak gerekir. Bir de Cafer Yiğiter'in artistik ışık düzeni... Kısa- cası, Çöplük, dar olanaklarla gerçekleştirilmiş, ama değeri, anlamı, yenilikçiliği dört dörtlük bir tiyatro eseri olarak belleğimizde iz bırakıyor. Kolay, sıradan, hatta bayağı, bütünüyle ve bütü- nünde derinliksiz Vş'lerin sükseden sükseye koştu- ğu günümüzde Çöplük, muhakkak ki, yaşadığımız asıl çöplükten bunalmışlara bir buçuk saat soluk al- dırtacak. Nupullah Can'ın imza giinü • Kültür Servisi - Şair Nurullah Can. bugün saat 19.30'da, Triada Art Cafe'de, "Bir Şair Nasıl Yaşar, Nasıl Yazar" konulu bir söyleşi gerçekleştirecek. Nurullah Can, şürlerinden örnekler verdikten sonra kitaplannı imzalayacak. ( 418 02 77) Karadeniz Ereğlisfnde kitap fuarı • Kültür Servisi -31. Kütüphane Haftası nedeniyle Karadeniz Ere|lisi'nde düzenlenen "1. Kitap Günleri"ne. Türkiye Yazarlar Sendikası'nı temsilen genel başkan Ataol Behramoğlu ve genel sekreter Necati Güngör katıldı. Halk Kütüphanesi Destekleme Demeği tarafından bu yıl ilk kez düzenlenen ve 27 martta başlayan Kitap Günleri için 1 nısan cumartesi akşamı yapılan törende, Halk Kütüphanesi Destekleme Demeği başkanı Oktar Coşkuner ve TYS yöneticileri birer konuşma yaparak halk kütüphanelerinin ve kitabın ülke çapında yaygınlaştınlmasının önemini belirttiler. Aralannda Cenk Koray, Barlas Özankça, Savaş Büke ve Hüseyin Kıvanç'ın da bulunduğu yazarlann okurlanyla söyleştiği ve kitaplannı imzaladığı Kitap Günleri, okurlardan gelen istek üzerine bir hafta daha uzatıldı. Emin Rndıkoilu bugün Bîlsak'ta • Kültür Servisi - Caz Demeği'nin düzenlediği salı günü etkinliklen nisan ayında da sürüyor. Etkinlikler kapsamında bugün Emin Fındıkoğlu, "iki Bine Doğru" konulu bir söyleşi geTçekleştirecek. Bilsak'ta yapılacak olan söyleşi saat 19.00'da. (243 28 99)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle