Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
İAYFA CUMHURİYET 30 NİSAN 1995 PAZAR
OLAYLAR VE GORUŞLER
Sinema Vüz,Yaşında...
ERKSAN
S
anatlann ve bilimlerin varo-
luşlannın başlangıç tarihle-
ri bilinmez; başlangıç sınır-
lan geçmişin derinlikleri
içındedir. Edebiyat, resim,
müzik. tiyatro vb. gibi sanat-
hnn, matematik, flzik, kımya vb. gibi
ftn bilimlerinin, toplumbilim, ruhbilim,
y3ntembilim vb. gibı toplumsal bilimle-
rn, ne zaman var olduklannı bilimsel bü-
g olarak saptamak olanaksızdır. Tarihbı-
lm, sanat tarihibilim, teknoloji tarihibi-
lm, toplumsal tarihbilim alanlanndakt
araştırmalara ve düşünmelere karşın, sa-
natlann ve bilimlerin varoluşlannın baş-
langıç tarihlerini saptayan kanıtlann ve
tanıtlann yokluğu, kültür tarihinin dü-
şûndürücü bir boşluğudur.
Sanatlann ve bilimlerin varoluş tarih-
lerinin bilinmezliği ve karanlığı içinde
yalnız sinema sanatmın ve sinema bflinû-
nin varoluş tanhı bılinır. Bu tanh. Fran-
sız Louis Lumiere (1864-1948) ve Au-
gıtste Lumiere (1862-1954) kardeşlerin
28 Arahk 1895'te Paris'te yaptıklan bir
sınema-fılm gösterisi ile saptanmıştır. Si-
nemanın bu tarihteki ve bu teknik nite-
likteki varoluşundan önce, başta ünlü
Amerikalı bulucu (mucit) Thomas Edi-
son (1847-1931) olmak üzere çeşitli ulus-
lara ilişkin birçok bulucu, fılm çekimi ve
sinema gösterisi konusunda pek çok bu-
luşlar gerçekleştirmişlerdir. Fakat bu
fılm çekimi ve sinema göstenlerinden
hiçbiri, Lumiere Kardeşler'in yaptığı
fılm çekimi ve sinema gösterisinin uygu-
lamasından ve görsellığinden üstün ve
yetkin değildir. Bu nedensellikten ötürü;
tarih, bilim tarihi, sanat tarihi ve sinema
tarihi, Lumiere Kardeşler'in yaptığı bu
sinema filmi gösterisinı, sinemanın va-
roluşunun başlangıç tarihinı kesin olarak
saptamıştır.
Akıllı ve bilgili görünümlerinı koru-
mak ısteyen birçok yabancı sinema tarih-
çisi ve bunlann uysal çevirmenleri olan
bizim "kerametleri kendiierinden men-
kul" yerli sinema tarihçileri, kendilerini
zorlayarak*nıeman^^a»luşunu, l.Ö 'ki
çağlarda,Mısırve Grekuygarlıklan içın-
' de oluşujnnaya çalışımr. l.Ö. 4000 yıl-
lanndan, f.S. 4. yüzyjz kadar Mısır'da
kulianılan ve bütün ilRel yazılar gibi kö-
keni yan yana veya alt alta dizilmiş re-
simler olan Hiyeroglif > azısı, bu kışilere
göre sinemanın varoluşunun başlangıç
göstergesidir. Platon'un (Eflatun) (l.Ö.
427-347) Politeia (Dev let) adlı yapıtının
7. kıtabında. "klealar öğretisT kapsamm-
da tasarladığı "mağarakuramı''nda; ma-
ğaranın gınşinden gelen aydınlığın önün-
de dolaşan ınsanlann ve mağarada yanan
ateşın ışıgının önünde oynatılan kuklala-
nn, mağara duvanna yansıyan gölgelen,
gene bu kişilere göre sinemanın varoluş
başlangıcının ikinci belirtisidir. Sinema-
nın varoluşunun başlangıcını saptamak
isteyen bu kuramsal düşünceler. coşku
verecek buluşlar olmasma karşın, ne ya-
zık ki düşlem (fantezi) ve imgesel (haya-
li) düşüncelerdir. Sinemanın varoluşu-
nun kuramsal dönemlen ve uygulama
oluşumlan sanat ve bilim tarihlerince
açık olarak saptanmıştır
Devinimli (hareketli) görüntü düşün-
cesi ya da görüntülenn devmımi düşün-
cesi. sinemanın varoluşunu kuramsal ola-
rak oluşturmuştur. Sinemanın uygulama-
lı evresi, devmımli görüntü yapmak ya da
görüntülerin devinımini sağlamak iste-
ğının kuramdan eyleme dönüşme aşa-
masıdır Sinemanın varoluşunun kuram-
sal kaynağında görüntülerin de\ inimi dü-
şüncesı, sinemanın varoluşunun teknik-
bilim (technologic) kaynağında önce ma-
kine ve fotoğrafin. sonra elektriğin bu-
lunması vardır. Bu olağanüstü nitelikler
ve kuraldışı özellikler, sanatlar ve bilim-
ler arasında yalnız sinema sanatının ve si-
nema bilimin varoluşunun başlangıcının
bilinmesini sağlamıştır. Varoluşunun
başlangıcının bilinmesi, sinemanın eşsiz
bir ayncalığıdır.
içinde bulunduğumuz 1995 yılında,
dünya tarihinde ılk kez. sanatlar ve bilim-
ler arasında yalnız sinema sanatının ve si-
nemabilimın varoluşunun yüzüncü yılı
kutlanacaktır. 11 Hazıran 1994 tarihinde
bu sütunlarda yayımlanan "Sinemanın
100. Yıh" başlıklı yazımda, sınemantn
yüzüncü yılında bilinmesi \e yapılması
gereken tarihsel ve törensel bazı düşün-
celeri gündeme getirmiştim. Bu kez, o
yazımda oldukça aynntılı olarak açıkla-
dığım düşüncelerin uzantısı olarak şun-
lan yazmak ısterim.
Sinemanın yüzüncü yılında. bilimsel
araştırmalar yapılarak ve bilimsel bilgi-
ler oluşturularak yazılmış, kavramsal ve
kuramsal düşünceler içeren bir "Türk Si-
nema Tarihi" yoktur. Sinemanın yüzün-
cü yılında Türkiye'de bu içerik ve biçem-
de bir Türk Sinema Tarihi'nin yokluğu,
Türk kültürü ıçin büyük bir eksiklik ve
Türk sıneması için tchiikcli bir boşluk-
tur Tanhbılım, tarih yazmanın yöntemi-
nı saptamıştır. Sinema tarihi, tarihbili-
min yöntemini uygular. Tüm sanatlar gi-
bi sinema sanatı da içinde oluştuğu siya-
sal. toplumsal, ekonomik. kültürel, sa-
natsal, hukuksal, yönetımsel, teknolojik
olgulardan ve ortamdan soyutlanarak.
kendi iç dinamiğini oluşturan; dönüşüm,
devinim, etkileşim, yaratma, yetenek, be-
ceri, mesleksel türdeşlık gibi öğeler de-
ğerlendinlerek ve yorumlanarak tarihsel
dönemlere aynlamaz Sanatlann ve si-
nema sanatının tanhsel dönemlerinin
başlangıç ve bitış sınırlannı, dönüşüm ve
oluşum evrelennı, o sanatın içinde oluş-
tugu; sıyasal, toplumsal. ekonomik, kül-
türel, sanatsal, hukuksal. yönetimsel. tek-
nolojik olgular ve ortam saptar. Tarihbi-
limde olduğu gibi sinema tarihinde de
yöntem ve kuramsallık önce dönemle-
rin. dönüşümlerin ve oluşumlann sap-
tanmasıdır.
Türk sinemasının tarihsel dönemlen
şunlardır. 1) 1895-1923: 28 Arahk 1895
sinema var oldu. 2) 1923-1932: 29 Ekim
1923 Türkiye Cumhuriyeti Devleti ku-
ruldu 3) 1932-1939: 19 7.1932 -Sinema
Filmlerinin Sansürüne İlişkin Yönetme-
Hk" yürürlüğe girdı. 4) 1939-1945:
14.7.1934 tarih ve 2559 sayılı "PöUs
Ödev ve Yetkileri Yasası"nın 6. maddesi-
ne uyularak yapüan 9,7.1939 tarih ve
2/11551 sayıh ""Fümlerin ve FHm Senar-
yolannın Sansürüne tlişkin YönetmeUk"
yürürlüge girdi. 1 Eylül 1939: II. Dünya
Savaşı başladı. 5) 1945-1950:14 Ağustos
1945 II. Dünya Savaşı bitti. 1 Kasım
1945 Türkiye'de çok partili dönem baş-
ladı. 6) 1950-1960:14 Mayıs 1950seçim-
leri sonucu sıyasal yetke değişti. 7) 1960-
1971: 27 Mayıs 1960 Devrimi oldu. 8)
1971-1980: 12 Mart 1971 Türk Silahlı
Güçleri, devleti ve siyasal yetkeyı uyar-
dı.9) 1980-1986: 12 Eylül 1980 Türk Si-
lahlı Güçleri, devleti ve siyasal yetkeyi
yönetmeye başladı. 10) 1986-1995: 7 Şu-
bat 1986 tarih ve 3257 sayılı "Sinema, Vı-
deo ve Müzik Eserleri Yasası" yürürlüge
girdı.
Türkiye'de bulunan kurumlann ve
Türkiye'de yaşayan insanlann çoğunlu-
ğu; öznel, yapay ve taraflı değerlendir-
meler ile birbirlerine birçok ödül veri-
yorlar. Önüne gelen insanın, kendi key-
Fınce bir başka insana kol kanat germe-
si, bir komedi haline dönüşmüştür. Bu
arka çıkmalata, devlet ağırlığının katıl-
ması ile oyun, traji-komik bir gösteri ol-
muştur. Soytanlar ve maskaralar, ağır-
başlı efendilerin rolünü çalmıştır. Bu gü-
lünç ödül ve onurlandırma törenleri Tür-
kiye'de gelenek haline gelmiştir. Sapla
samanın birbirine kanştınldığı böyle bir
karanlıkta Türk sinemasının hiçbir za-
man unutmaması zorunlu olan, Türk si-
nemasının hiçbir biçimde ödeyemeyece-
ği gönül borcu olan kutsal kurumlan ve
kişileri vardır. Türk sinemasının ya da si-
nemasever Türklerin 1995 yılında, Türk
sinemasının bu öncülerinı ve yapıcılan-
nı anması ve onurlandırması zorunludur.
Gönül borcumuz
Sinemanın yüzüncü yılında anmamız.
onurlandırmamız ve gönül borcumuzun
olduğunu bılmemiz zorunlu olan Türk
sinemasının öncüleri ve yapıcılannın ba-
şına, şu olguyu, kunımlan ve kişiyi koy-
mak gereklidır:
Devletin ve özel büyük sermayenin
hiçbir parasal katkısı olmayan süreğen
(kronik) ekonomik bir ortamda, odediğı
sinema bilet paralan. sevgisi. beğenisi.
hoşgörüsü, iyiliği, cömertliği, vefakârlı-
ğı ile Türk sinemasını var eden ve bir an
bile Türk sinemasını bırakmayıp yaban-
cı sinemayı yeğlemeyen Türk Ulusu, I.
Dünya Savaşı içinde, 1915 yılının başın-
da, savaşan tüm dünya ordulan ile özdeş
(aynı) zamanda "Merkez Ordu Sinema
Dairesi"ni kuran ve Türkiye'de sinema-
yı bir sanat, sanayi ve ticaret olarak baş-
latan Türk ordusu. Ittihat ve Terakki Par-
tisi tarafmdan 1 Şubat 1913 'te kurulan ve
Hürriyet ve Ittiîaf Fırkası tarafindan 1
Nisan 1919'da kapatılan, 1918'den beri
oluşan Kuvayı Milliye'nin ve Müdafa-
ayı Hukuk Cemiyetleri'nin öncüsü ve
kaynağı olan ve Türk sinemasının ilk ko-
nulu fılmlerini gerçekleştiren Milli Mü-
dafaa Cemiyeti.
19 Temmuz 1909'da kurulan, Türk
ulusunun verdiği bağışlarla Almanya'dan
Barbaros ve Turgutreis adlı büyük savaş
gemilerini, ünlü Nusret mayın gemisini,
dört muhribi, Fransa'dan yedi gambotu
satın alan, Ingiltere'ye paralanru peşın
ödeyı Sultan Osman, Sultan Fatih, Reşa-
diye adlı büyük savaş gemilerini, altı
muhribi ve iki denizaltıyı ısmarlayan, 2
Nisan 1919'da Hürriyet ve Itilaf Fırkası
tarafindan kapatılan, Türk sinemasının
ilk konulu Fılmlerini gerçekleştiren ku-
nımlardan biri olan Donanma Cemiye-
ti. I. Dünya Savaşı (1914-1918) sırasın-
da kurulan, 1919'da tüm gelirlennin yok
olmasma karşın Türk sinemasının ilk ko-
nulu filmlerinin yapılmasını büyük ola-
naksızlıklar içinde sağlayan Malûl Ga-
ziler Cemiyeti.
1921 'de Türk sinemasının ılk özel gı-
nşım film yapımlannı parasal ve töresel
olarak destekleyen. Milli Mücadele sıra-
sında Anadolu savaşının başansı için Is-
tanbul'da gizli çalışmalar yapan, saltanat
ve hılafet tarafindan idam cezası verilen,
Atatûrk'ün övgü ile onurlandırdığı AK
RızaÖztuna (1861-1954)... Ünlü düşü-
nür Karl Jaspers'in (1883-1969) "Unut-
mak thanetdr" sözünü, düşünmek zo-
rundavız.
ARADABtR
Yrd.Doç.Dr. AYŞE ATALAY
TüPk Toplumu ve Şiddet
Gün geçmiyor ki gerek basında gerekse görüntülü
yayında şiddet olaylan ile karşılaşmayalım. Bu tip olay-
lar bizı, ister ıstemez, şıddete neden bu denli yatkın
olduğumuz sorusuna itiyor.
Kimi bilim adamlanna göre sakjırganlık, insanda do-
ğuştan var olan bir dürtüdür. insan yaşamını ikı ıçgü-
dü yönlendirir. Bunlardan biri insanı yapıcılığa götü-
ren libido, öbürü de yıkıcılığa götüren thanatos 'tur.
Saldırganlığa yol açan bir başka neden de engelleme-
dir. Gerek libido, gerekse thanatos veengelteme, as-
lında psikolojı terirrrteri olmasma karşın bu kavramlar-
dan yola çikarak saldırganlık konusundaki tutumunu
değerlendırmek açısından Türk toplumuna bir ayna tu-
tabilir. *
Thanatos (ya da yıkıcı saldırganlık), ortalama bir
Türk ailesinde özellikle erkek çocuklara erkek olma 'nın
bir göstergesı olarak benimsetılen. normal bir davra-
nış kalıbı haline getinlen saldırganlıktır. Bu saldırgan-
lık ileride evliliklerde "erkek değil miyim, kanmı hem
döverim hem severim" anlayışını dogurur. Erkek ço-
cuklara, yıkıcı sakjırganlıklarını dışa vurabilmelerı için
seçilen oyuncaklar arasında satranç takımlan ya da
zekâ geliştirici oyuncaklar yenne tabanca, tüfek, ça-
kı gibı saldırganlık dürtülenni harekete geçiren oyun-
caklar alınır. Çoğu anneler de genellikle hıç durmadan
çocuğun hastalıkları, başarısızlıkları konusunda ka-
ramsar varsayımlarla uğraşırlar. Bu tip anneler çocuk-
larındaki olumlu değışikliklere pek sevinmezler. Onun
için de gelişen yeni bir şeyi fark etmezler. Çünkü böy-
te bir değişimi fark edecek bilgı ve eğıtim düzeyine sa-
hip değildirler. Bu tür anneler çocuklarına gözle görü-
Kir bir zarar vermezler, ama onlann ıçindeki yaşama
sevincinı yavaş yavaş öldürürier. Yahut çocuklannda
kıyaslama yoluyla sürekli aşağılık kompleksı yaratır-
lar. Boylece çocuğun ilerikı yaşlarda başanlı insanla-
ra karşı kın beslemesıne yol açarlar. Toplumumuzda
özellikle başanlı insanları hedef alan Bızans oyunlan-
nın kökenini burada aramak gerekır.
Bir başka saldırganlık nedeni de engellemedir. Bi-
reye, kendisini gerçekleştirme. geliştirme konusunda
son derece kısrtlı olanaklar sunan azgelişmiş toplum-
larda engelleme, saldırganlığa yol açan en büyük sos-
yo-kültürel etkendir. Çünkü azgelişmiş toplumlar, ola-
nakları kıt olmakla kalmayıp, aynı zamanda baskıcı
toplumlardırda. Bireye, özgüryaratıcılıkalanlarını bir-
takım bahaneler yaratarak kapatıriar. O zaman bireye
kendini kanıtlamanın tek yolu olarak şiddet kalır. Bu-
radaşiddet (başka bir deyişle yok etmek) yaratıcılığın
yerini alır. Artık yaşam sevincinin yerini ölüm sevgisi
almıştır.
Yaşam sevincinı ölüm sevgisine dönüştürmek ne
kadar kolaysa, ölüm sevgisini yaşam sevincine dönüş-
türmek de o kadar zordur. Yapılan evlilıklerin büyük bir
çoğunluğunun görücü usulüyle gerçekleştirildiği bir
toplun ıda yukanda anlattığımız geleneklerin de bas-
kısıylayüreği ölüm sevgısiyle dopdolu, hemen hemen
her gün ellerinde masum insanlan yok etmeye yöne-
lik korkunç aletlerle dolaşan insanlara, ratingi en yük-
sek "realıty show"lara, trafik canavarlanna, sevgiyi
sadece şarkılarda bulan insanlara pek şaşmamak ge-
rekir. Çünkü gerek aile içinde gerekse eğitim kururn-
lannda geleneklerle, göreneklerle faşizmi her gün ye-
niden üretiyoruz. Asıl korkuncu da bu olsa gerek.
TARTIŞMA
Üç başkanın söyledikleri...çlerinden biri de
I
cumhurbaşkanhğı
yapmış üç eski
Genelkurmay
Başkanı'nın
yaptıklan birkaç
konuşmaya değinmek
istiyorum.
Birinci konuşma;
Eskı Genelkurmay Başkanı
Cemal Tural (rahmetli)
1974 yılında emekli
Tümgeneral CelUGürkan'ı
Kızılay'daki çalışma
yerinde ziyaret etmışti. O
ziyarette Tural, Gürkan'a,
"Doğan Avcıoğlu'nun
Türkiyenin Düzeni" adlı
kitabını okudum. Kitapta
Türkiye'nin önemli
sorunlanna ciddi çözüm
önerileri getirmiş. Bunlann
hepsinin altını kınnızı
kaîemle çizdim, tekrar
tekrar okuyorum. Avcıoğlu
öyle sandığımız gibi kötü
fıkırli biri değilmiş. Ben
bunlan daha önce
okusaydım, görevdeyken
en azından bir kaçını
hayata geçirecek tedbirleri
almaya çalışırdım"demiş.
İkinci konuşma;
Eski Genelkurmay Başkanı
ve Cumhurbaşkanı Kenan
E\Ten, "Unutulan
GerçekJer" adlı yeni
kitabında,
"Cumhurbaşkanlaruun
tarafsız olabilmelerinin yolu
da. ABD'de olduğu gibi'
başkanlık sisteminden
gecmektir.
Bazı kişiler, 'Başkanlık
sistemı bızi diktatörlüğe
götürür' iddiasını ortaya
atabilir. \ aktiyle ben de
öyle düşünmüş ve bu
yüzden anayasa yapdırken,
başkanlık sistemine sıcak
bakmamıştım. Ama
gördüm ki bu düşünce tam
doğru değildir" demiş.
Üçüncü konuşma;
Eski Genelkurmay Başkanı
Necdet Urnfc Pera Palas
TÜRKİYE YAZARLAR
SENDİKASI'NDAN
1 MAYIS ÇAĞRISI
"Demokrasi Platformu" yürüyüş kolunda, özgür-
lükleT ve haklar için, 1 Mayıs'ı yığınsal olarak kut-
luyoruz.
1 Mayıs pazartesi, saat 11.00'de, flamamız
altında buluşaüm.
Yer: Söğütlüçeşme Parkı (Kadıköy Belediyesi
karşısı)
Ueltem GOYMEN
ve
Ahmet TALÎ
29/Nisan/199S Kadıköy Evlendirme Dairesi
MVA
Vi(. VIÎNV* RMRfc WSlM
IU95 yihnda 12 vıhm d t U n n bu mDmamıı «rncı. vardan u i 9 H O İ
en ivi âmekkrinı ae^cnk. Tfirk rcsun <amtının hugfinânü. dünya öxfmde yaş^ın
b k \
SeçÜcıı yapıtkr. Ekim 199TR hanbuTd» Kibak ift Knpdoı tam,
cefkfi illenk dfioenkmoek bir dm tap ıW s»ut dürn-knT» onıtdacaktir
1 Ali AKAV S (
Z. Erol AKYAVAŞ Suıatcı
i Prof. ^dnın ÇOKER. Sonrç,. M.S.C Gârd Snadar Binlta. ÖSroan Ûyoi
4 H>khm DOSTOĞLU CMeri YânaidB
5 Pra(. J.lc ERZEN Smt T.rihrei. OCTL NfinarU Fıköheti Ö|renm C>«
6. Pmf. KWri ÖZA1ıTEN/S«nm MÛ. Cfert Soathr hk&kcs, Cipam, 0,oi
7 Ane DAClSTANU/Gsbnk R t U u « rfaftk tt&kr Müdnrf,
1 Ifcrbm 125.000000 TL<*wifljm, 5 «fct Bw> ÖdfilS ve adfll phketi
vcrdeceto» Ödûl dan ympAt « • afanfl^ Qfcî i^aıı ggceoektir Gagfcıııııgfc AKTC
Kçilen vapolv, birer totîifdu 3e bdgAnccefair
2 Sam Alma ve Öaj OdâSer \yna beı yqMİaı. aanHpbrm lunkn
lorraundı behnjUeri hedd ûarinden stnn almbilir ve ven Chtl Ödâler ik
Sergifcnaı vmftjm rihnCı RnUl W kjtAıeık deckmxcbk.
va da tüknik ko
l. Soıutcıtr yan
''aygun otmbdır. Konu, «ttçû. kaflanıkn nubeme
ında hcrhangi bîr snırhm yotmır
a en « A ık yapfil» kuıbbüir
katAatm* adûl abnuu) ohnhto
4. Seciri Konırda görev abnl» de ESBANK1, <aiqanlar faknian
1 Ön eteme. reamlerin 35 n a t t daafarmdan yapaKaknr Snnatphr
her btr yapc k^n en az bîn tâmunü gtaennrk âzere } <£a gönderebüîrler
Dialar da>t maUnesndt «Merime haar. cerçevcB bir biomde «dm edıleoktk.
DSaJarm öaerine banka yAelerânfen ya da agagıdaki adresom tenûn edüecek edfcerler
vapoanlınalı, v«pınn ûst ioafm faeüıuillıeli ve kabbna fanna eks&siz dddorutmahdlf.
Sanatçriarm vart$mava bvden bala yap"^11
kaolmalan danımunda, her dîa
numanbndınlınafa vc ba naraanİBr kanfan forrannds yaptiann «mtermm yanma
vaıAnahdır Bu kdsnllara ırymavan b»5vurular degcrknSrme dışı innkıbtaknr.
D y b n n kend8uınt iade ^^•"\'i" isteyen sanatcHar başka bk srfın fcenr*
adı so^adı ve açk adreslenm yssafak. dîaatn gert tstuiıkierBiî be&rten
bir not il<9nnıdidırler Dialar, ££ank'a V S ile nahhâtlü üfnlerilmeli
y2 UA HaSİdbux Ksr^uığıtvu cucn CCHHTI i'ilHfM'lplıi
2 DiaWın son tesfim tariht, 7 \ğustos l ^ y t j r PosOfkn kaynsickıan ^edkrader
v« dt&cr nedenkrle bu Urihtcn saaa ESBANK'ı utaşan resimkr
etegetkndırme dışı buakılacdctv
3 Ön Stpa Kurui 21, 22 v« 23 ,\çu«c« 1995 ar&lennde İMnbufda topUıwmi<
ve SODUÇI» vanşmanla» pootsı iSe dayurukakot.
4 Ön efemnic vapntarm oripDaflen göntkrÜmoTcrttir.
deme \apaknn dîaianndso inpÜKakcr.
biUrikcck *lnx ekfan ya da haramahr ktndilrrir» ı k o f a a ı b K
kargo ile tesHnt edeccklerdh
2 lsicnn son teJhfl I»rihi, l^ EylOI 1995 Cuma gûnûdür Bu tarihtm n u a
ESBANK'a ulajan resmkr dejerbndirnere aamnrvKaktv.
3 Scr> dtmt nın jûn 19-20-21 Eyiûl I99S taAiennde Uanbul'da loplaıiacaktac.
4 Yafntkrm uygun b r >enne ilqrB-itecek etikerte; «anatpnei dât soyadı.
acık >azı$ma adreat ve tejefonu. yapırın adı, bovutbrt, telcniğı.
vspvm tarAı ve fivan befimkceclir
5 Sonuctar yanştnaolanı hasm ılaniaft ve poarayla duvanılacaktaT
Gag3umıeyen yapniar. jonudann Han edydaji tarihlvn irlttTcn en geç bir ay içinde
tanabplar arafmdan ffn altnnnüıdır Bu sârerân bkİBiîıaJtn sonra geri aanmayan
yapobr konusunda ESBANK'm herhangi bir sommbıl^u »uinnr
YapnJartn geri abnaca|ı y«r daha sonra duvmuiacaktır.
1 Vap.kr KBANIC» tcsBrn ^ ı U * tarihrrn iAmcn, ^ . »bnotjv» kidar sigorta
kapamı >,inde<Kr. Yaoriann, elden ya da kanjo ile ESBANK'a tölim edâVnesıne
kadar gecen sûre kpnde ve yansmanın ^onuclanıp ES&ANK'tan çeri alınnautndan
sorcra ohqabÜec£k haaarlaroan banka sorumlu değiUir Yapniann svrgilenmesi
komsunda uzraan feunıluslarb ısbıHfğt yaptltp gereken özen
hasndan FSB \NK nrumkı de^ldlr.
2. Yanşmaya kablan tanatcdar, vaptthnnm dnyuro aıaaoyla medyada
kulhnıhaasnı kabul ederkr.
Yareımaya kanlanlar vukandakı kosalktn kabu) etfnis savıbrlar
w\ı,aNiıtRMt SMIM tttte vç VA*I*UA
ESBAKK REKLAM \ T H A U O A IU5KİLKR M C D Ü R t O G t
kıkbi Cadd» Odakuk- ls Merkoi. kat 12 Tepeba* 30050 barinıl
Tel (0212) 2İ2 «5 00 (3 Hat) 252 27 00 (4 Hat) Faks: (0212) 252 74 0»
Oteli'ndeki Ulusal Birlik
Dayanışma Derneği'nin
düzenledigi toplantıda
yaptığı konuşmada,
"Atatûrk'ün devrim ve
inkılaplan çiğnenjyor.
Kavuklular, sartkhlar
sokaklarda dolaşnor,
aralannda belediye
başkanlannın da
bulunduğu bazı kişiler dini
nikâhı gecerü sayıyor.
Bunlann karşısında
susmayalnn''demiş.
<!LX
-' *
Bu konuşmalardan şu
sonucu çıkanyorum:
Ülke yönetimınde birinci
derecede sorumluluk
üstlenen kişilerin bile ülke
sorunlanna çözüm
bulmalan için mutlaka
emekli olmalan ya da
görevden aynlmalan
gerekıyor!..
Erol BilbUik
C. Memduh
Altar
üzerine...
% nci Kut'un 6 nisan
~ W " tarihii
• "CumhuriyeTin
• "TarUşma"
H sütununda
-Jaa^_ yayımlanan "Cevat
Memduh Altar'ın
Ardından'* başlıklı yazısı,
ülus olarak ne acı bir
durumda bulunduğumuzu
vurgulaması açısından,
ilginçti. Olke kültürüne
yıllar yılı emek vermiş,
doksan yaşına kadar
üniversitelerde müzik
dalında kusaklann
yetişmesine çalışmış,
ansiklopedılere girmiş,
aydınlanmacı. M. Kemal
Atatûrk'ün kurdugu
cumhuriyete inanmış
Sayın C. Memduh Altar'ın
ölüm haberi. haber
bültenınin en sonunda
yayimlandı! Bunankörlük,
daha ileriye gitmeye gerek
yok, komşu ülke
Yunanistan'a bakıldığında
bile. çirkin geliyor insana.
Çünkü izleyebildiğimiz
kadanyla bu komşu ülkede,
bir kültür adamının. bir
sanatçının, bir ressamın, bir
edebiyatçının ölümü, haber
bültenlerinin en başında yer
alan "flash" haberdir. O
denli ki devlet başkanıyk
ilgili haberin bile
önündedir! Şimdi Batı'daki
bu uygulamaya
baktığımızda rahmetli C.
Memduh Altar'ın ölüm
haberinin yayındaki sırası
"Ruhsuzluk değil de ne?"
dersek, haksızlık mı etmiş
oluruz? Kültür adamlanna,
• sanatçılara, sağlıklannda da
ölümlerinde de gereken ilgi
ve saygıyı göstermeyen
medyanın, daha uzun yıllar
terör ve cinayet haberleri
vermesi, kendisinin dahi
yok edilmesi tehlikesi,
giderek artacaktır.
Ahmet Yorulmaz
Ayvalık
PENCERE
Medyada Ozgürlük
ve Bağımsızlık?..
12 Mart'tan sonra sıkıyönetim itan edilince, daha
ılk gün, kargalar kahvaltılannı etmeden, görevliler bi-
zim evin kapısına dayandılar. Tam o sırada telefon
çaldı, hattın ötekı ucunda Çetin Altan!
- Geldiler mi?..
- Evet..
- Eli kulağında, bizimkiler de geliyor, biraz sonra
kapıyı çalarfar...
Orgeneral Faik Türün Istanbul Sıkıyönetim Ko-
mutanı'ydı, ilk işi ikımizı içeri almak oldu, ardından
işkencelerin geleceğini daha bilmiyorduk, Çetin'le
Selimiye'de buluştuk, Maltepe Tutukevi'ndeki "Ün-
lüler Koğuşu'nûa anılanmıza anılar katacaktık.
O yıllarda içtiğimiz su ayn gitmezdi, Ahmet ile
Mehmet kuçüktüler, zeytin gözlü Zeynep onlardan
da küçüktü, ölümü yüreğime hicran gibi oturan Ke-
rime'nin sabırlı sevecenlıği tümünü kucaklıyordu.
Kaleminı kendisinden çok severdi Çetin, avareliği de
şaıraneydi; ama, bir baba olarak sorumluluğun bilin-
cinde yaşadı. 12 Mart ara rejımi çocuklar için acılı bir
dönem oldu.
Bugün Çetin, Ahmet, Mehmet üçlüsü birlikte yaa-
yorlar.
Bir baba için ne mutluluk!..
Dün bizim gazetede Ahmet Altan'ın mahkeme
koridorlannda çekilmiş fotoğrafını gördüm. Yazarlı-
ğın bedelini babadan oğula ödeten bjr ülkede yaşı-
yoruz. Ahmet Altan'ın bir yazısı yüzünden çalıştığı
gazeteden aynlması da ayn bir olay!.. Bu işler Çe-
tin'in de benim de başından kaç kez geçti? Bırakır>
bir gazeteden aynlmayı, basın dünyasının dışına kaç
kez itildik?..
Olayın bir yüzü bu!.. - J
•
Ya ötekı yüzü?..
Son günlerde gazeteci ile gazete ve yazar arasın-
dakı ilişkiler uzennde tartışılıyor.
Medya çok hızlı...
Tartışmalar Doğan ve Sabah gruplannın rekabeti
üzerine oturtulduğundan, gerçek ortaya çıkmıyor.
Milliyet gazetesı sahıbi Aydın Doğan a saldın siya-
seti öne çıkıyor; fikir özgürluğü adına yalan söyleni-
yor, gerçeklenn üstüne bir şal örtülüyor.
Oysa 'patron' ile 'işçi' arasındaki bağıntıyı daha
geniş ufukta incelemeden bir aydınlığa kavuşmak
olanaksız...
Babıâlıden başlayarak medyalaşan basın dünya-
sında yıllardan beri kovulan gazetecinin naddi hesa-
bı yoktur.
27 Mayıs devrirniyle "iş güvencesi" diye bir kav--
ram ortaya atılmıştı. Kısa sürede yozlaştınldı. Bugün
televizyon kültürüyle yetişmış kuşak ekranda ne
seyrediyor? Neoliberalizmin anavatanı Amerika'da
patron işçiye der ki:
- Kovuldun!..
Işte o kadar.
"Yeni Dünya Düzen/"nde emekçinin yazgısı patro- .
nun ıki dudağı arasındadır Yeni Dünya Düzeni'ni sa-
vunup, sendikacılığı dışlayanlar ve işçinin güvence-
lerine karşı çıkanlar, patron gazeteciyi kovarsa ne
söyleyebılirler?..
Arabesk bir şarkıyı söyleseler çok daha iyi olacak;
ama, yazı yazıyorlar.
•
Medyadakı tekelleşmeyi şimdiye değin ele alıp
tarttşan bir babayığit ortalıkta görünmüyor.
Doğrusu tekelleşmenin maşallahı var.
Eskıden seçenekler vard»; tk gazeteden ayrılan
yazar, bir "başka gazete"ye giderdı. Şimdi bir "toaş-
ka gazete" yok!.. Gazeteci ya Aydın Doğan'a gide-
cek, ya Dinç Bilgin'e!.. Çünkü başında, Cumhuriyet
ile şeriatçı medya'dışında iki patrort var...
Ama bugün yazar, çizer, gazeteci takımı kadar Ay-
dın Doğan ve Dinç Btlgin de özgur değiller...
Tekelleşmenin gerçekleştiğı medyada patronlar da
özgür olamazlar. Türkiye'de bir yandan devletin ya-
saklan, öte yandan tekelleşmenin yasalan, medyada
bağımsızlık diye bir şey bırakmadı.
Sorun budur.
Ve ne yazık ki bu sorunu konuşmak, Kürt sorunu-
nu ele almaktan daha da güçtür. Tekelciliği ele alma-
dan gazetecinin özgürlüğünden söz açmak da
okura yalan söylemekle eşanlamlıdır.
izmir genelevPne girdik.
"•netıiMtçlk"in
"nhmet çavuş nasılsın
hülyn dudaklarından asdsın "
bsp'dı kadmhrm zafari
tmntmn kaç yüzn varT
çizgUeriyie
ÇAGRI
Emekçi halklann özgürlük taleplerini hep birlikte
daha güçlü haykırmak için tüm halkımızı "HAK-
LIYIZ KAZANACAĞIZ" pankartı arkasında bir
arada olmaya çağınyoruz.
DlSKy'Genel-lş Sendikası 2 Nolu Bölge Şube Mali
Sekreteri: Alaaddin UÇAR
DİSK/Genel-lş Sendikası 1 Nolu Şube Başkanı:
ŞÜKRÜ KARTAL
DtSK/Genel-lş Sendikası 7 Nolu Şube Başkanı:
Erol EFCİCİ
DÎSK/ Genel-Iş Sendikası 6 Nolu Şube Sekreteri:
HASAN KAYA
HAKLAR VE ÖZGÜRLÜKLER PLATFORMU, (
TİYAD, ÇAĞDAŞ ÖZGÜR-DER, ORTAKÖY
KÜLTUR MERKEZİ4 BEM-SEN, SAĞLIK-SEN,
HALKJN HUKUK BUROSU, ÜYÖ-DER, DLMK,
KURTULUŞ, DEVRlMCt GENÇLlK, MEMUR
GERÇEĞ1, İŞÇİ HAREKETİ, HALKJN GÜCÜ,
KÜLTÜR VE SANATTA TAVIR, HALKLAR VE
ÖZGÜRLÜKLER BÜLTENİ,
Yer: Kadıköy Belediyesi önü Saat: 9.00