Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
G Ü N D E M MUSTAFA BALBAY
• Baştarafi 1. Sayfada
lar, hepimizin özlemi.
Bu yazıyı (hoştur söylemesi) Gelsen-
kirchen Şehir Parkı'nda yazıyoaım.
Çevremde müthiş bir "gürüliü" var. Kuş
sesleri birbirine kanşıyor. Kimi klasik;
"cik, cik", kimi ıslıkçalargibi...
Az ötemde bir genç kız, altüst, döne
döne sevişiyor, köpeğiyle... (Ben olabil-
diğince ilgilenmemeye çalışıyoaım, ete-
ğiyle...)
Karşımda yeşillik perde perde yayılıp
yükseliyor. önde yerden bttme ince ye-
şil yapraklı dallar, arkada fidan boylu
rüzgâr düşkünü ağaçlar. Sonra, yorgun,
derin çizgili gövdelenni onurla taşıyan
yıllanmış ağaçlar.
Önceki sabah, gün doğarken bu
parkta koşmuştum. Git git bitmez. Inat
ettim; en uç noktasını bulacağım! Ba-
şaramadım. Labirent, toprak yollarda,
çiçek tarlalarının arasında dön dolaş...
Kaybolmaktan endişelendim, bildiğim
yönden geri döndüm.
llk kez gittiğim birkentte, "ilk"aradık-
larımın başında, parklar gelir. Bizım
"park" anlayışımız, kazara boş kalmış
birkaç parseilik bir alana, üç-beş bank
koyup 10-15 ağaç dikmektir. Adlan da
her iktidar döneminde değişir. Anka-
"ra'da Ziya Ül Hak Parkı'nın adı Alpas-
Çevre Bilinci...
lan Türkeş oldu. Daha önceki adı da
Oysa kent kültününün geliştiği ülkeler-
de, parklar ayrı bir planlama, ayn bir mi-
mari. Budapeşte'de Güzel Sanatlar Mü-
zesi'nin yanındaki parkın içinde bir yer-
den bir başka yere gitmek için küçük
otobüsler işletiliyor. Önceki yıl gittiğim
Madrid'deki Returo Parkı, kentin mer-
kezini gösteren haritanın neredeyse üç-
te biriydi. İçinde, insana uçsuz bucak-
sız çayırlardaymış hissi veren ağaçsız
yeşilliklerden sudeğirmenlerine kadar
herşey vardı...
Kiev'deyse kent tümüyle park. Ge-
çen yıl yağmur altında birkaç tur attık-
tan sonra, geniş gövdeli bir ağacın altı-
na sığınıp kendi kendime mınldanmış-
tım: "Heeey Kiev, ağaçlar arasında bir-
kaç ev..."
Bu yerleri dolaşırken hep kendi ken-
dime sorarım: "Acaba bizim belediye
başkanlanmız, kent yöneticilerimiz bu-
ralan hiç görmüyor mu?"
Verilecek sayfalarca yanıt var. Türki-
ye'nin en büyük kentinin belediye baş-
kanı, imarı olmayan, kaçak bir binada
oturduğunu övünerek teüevizyondan i-
lan etti. Belediye meclislerinde niçin
herkes imar komisyonuna girmek isti-
yor? Ben her şeyden vazgeçtim; Istan-
bul'un bugünkü haliyle korunmasına ra-
zıyım.
Almanya'da ise çevrenin değeri,
'7cayjbed//?ce"anlaşılmış. Ren "asitçu-
kuru"o\unca, kara ormanları solunca,
kuşlar başka diyarlann yolunu tutunca,
Almanlar işin ayırdına varmışlar. "Al-
manya'nın bahçıvanı Tann babadır" di-
ye bir deyim var. Yağmur, güneş, yağ-
mur, bulut toprağı yeniden yeşille banş-
tırmış. Ancak nehirierdeki canlılığın ge-
ri gelmesi çok zor.
Bahar müjdecileri
Önceki gün akşam üzeri Ren'in bü-
yük kolu Ruhr Nehri kıyısındaydım. Bü-
tün gün süren, siyasi, ekonomik konuş-
malann, toplantılann ardından nehir ge-
zintisi "yazkaçamağı"gibiydi. Gözü ra-
hatsız etmeyen, seyrek birkaç yapı ve
göz alabildiğince uzanan ağaçlar. Orta-
da nehir.
Kuşlar insanlara alışmış. Serçeler, pa-
tates kızartmasını çok seviyor. Masanın
kenanna konuyorlar. Tabağa dokunmu-
yorlar. Ama bir-iki kanş ötesine konan
patatesi incecik gagalarına saplayıp ftr-
lıyoriar. Benim tabağı paylaştık.
Ama nehir kahverengi, kirli kahveren-
gi. Ölü akıyor.
Biz bahan erik, badem çiçekleriyle
karşılıyoruz. Almanya'da bahan "per-
çinleyen" kiraz çiçeği ağaçlarıymış.
Türkçeye "kiraz" değil, "Mraz çiçeği
ağacı" diye çevirdiler. Çünkü çiçek açı-
yormuş, ama meyve vermiyormuş. Bi-
ze anlattıklanna göre bugünler, en gü-
zel çiçek açtıklan dönemmiş. Gerçek-
ten de görülmeye değer. Çiçekten dal-
lar ve yapraklar görünmüyor. Pembe
tonlarındaki çiçeklerin bahar müjdesi,
televizyonlara da haber konusuydu...
Almanlar, doğa intikamını almaya
başlayınca uyanmışlar. Acaba biz ne
zaman uyanacağız? Çevre kiıiiliğinden
toplu ölümler başlayınca mı? Yaşadığı-
mız kentlerde doğal yaşam tümüyle yok
olunca mı? Bir nükleer santral kurup
patlatınca mı?
Sağlıklı bir çevre için, önce insanlan-
mızın bunu istemesi gerekiyor.
Seçip başımıza getirdiğimiz yönetici-
ler için Güneş bilmem ne kadar uzak-
lıkta bir yıldızdan başka bir şey değilse;
güzel doğa, "herhangi bir manzaray-
sa"; ağaçlar, "yakıp ısınmaya yarayan"
nesnelerse; su "kente getirince oysağ-
layacak", akıcı ve ıslatıcı bir şeyse işi-
mizçokzor...
HAFTAYA BAKIŞ
&HMET TANER KIŞLAL1
H Baştarafi 3. Sayfada
Gerçek üç:
236 metre boyunda ve baca yükseklıği 19 metre
olan bir gemi "transatlantik" demektir. Atatürk'ü Sam-
sun'a götüren gemi ise, tam 63 bin grostonluk olma-
sı gereken böyle bir geminin yanında "kayık" gibi ka-
lacaktır.
•••
Bu olay, Atatürk'ü yıpratma çabasındaki sahtecili-
ğin ne ilki ne de sonuncusu...
Istiklal Mahkemeleri'nde verilen idam cezalarını 30
bine çıkarmışlardı. Prof. Ergün Aybars. gerçeğin
1300 dolaylarında olduğunu belgeleriyle kanıtladı.
"Bize Nasıl Kıydınız" diye bir fılm yapmışlardı. Fil-
min konusunu oluşturan kişinin hayatta olan çocuk-
lan isyan ettiler. Yalan oMugunu ortaya koydular.
Atatürk'ün kökeni ile ailesiyle ilgıli hakaretleri ise hiç
saymıyorum...
Ama bu kez, olay bir başka boyut kazandı. Çirkin
oyunlara "numaracı cumhuriyetçiler" ile birlikte Ata-
türk'ün kurduğu ve kendi mirası ile desteklediği bir
kurumun adı da alet edildı.
Kurum, 12 Eylülcülercedevletleştirilipbaşına "me-
murlar atanmıştı. Son olay, başına getirilen kişilerin
kimliklerini de ortaya koymuş oldu.
Atatürk'ün adını bile ağzına almak istemeyen, çok
zorlanınca ancak "MustafaKemal"diyen... Kullandı-
ğı dil Atatürk'ün diline ters, kafası ve inancı Atatürk'e
ters... Atatürk'ün miras gelirlerinden aldığı aylık ile
Atatürk düşmanlannın yalanlannı doğrulayan bir kişi
var şimdı Türk Tarih Kurumu'nun yönetiminde!
Bu alçakça oyun vesilesiyle onu tanımamız çok iyi
oldu!
•••
Elbette ki bu oyuna bilerek ya da bilmeyerek alet
olmuş olanların halktan özür dilemeleri gerekir... El-
bette ki Atatürk'ün kurumunun başkanı olduğunu id-
dia eden kişinin de, eğer birazcık onuru varsa, istifa
etmesı gerekir.
Saym Fatih Çekirge'nin, "basın ahlakı"na sahip bir
gt-zeteci olarak, yeni bir program yaparak yanlışı dü-
zeftmesini bekliyorum. Ankara'nın RP'li belediye baş-
kanı da, herhalde yeni afişler bastırarak "günah"\nı
telafı etmeye çalışacaktır.
Ama Türk halkından asıl özür dilemesi gereken ki-
şi Kenan Evren'dir!
Çünkü, hukuku çiğneyerek.. Atatürk'ün mirasına e)
koyan. kurumlannı kapatan, devletleştiren ve başla-
nna Atatürk ve Kemalizm karşrtlarının gelmesini sağ-
layanyönetimin "baş sorumlusu" odur!
Hata ettiğini açıktan kabullenmeli, Anıtkabir'de diz
çöküp "af" dilemelidir!
Ve bir de... Numaracı cumhuriyetçilerin savlan ve
düşünceözgüriükleri üzerinde çok duyarlı olan.. Can
Dündar, Zürfü Livaneli ve AJi Kırca gibi isimlerden.
kendilerinesaygının birgereği olarak, birer "fep/a"ya-
zısı bediyorum.
"Tartısel gerçekler" ve "basın özgüriüğü" üzerin-
deki djyarlılıklarının bir gereği olarak!..
'Siyaset Meydanı'na sansür
B Baştarafi 1. Sayfada
rumluluk duygusunun yokluğunun acısınm
çekildiğıni vurgularken, gazeteci Melih Aşık.
programı "ikindcumhuriyetçfler korosu" ola-
rak nitelendırdı ve
u
Ali Kırca'vavazık oldu,bir
ydda kazandıgını birgecede yedi" değerlendır-
mesinı yaptı. Hürnyet Gazetesı Genel Yayın
Yönetmenı ErtuğrulOzkök''Arkadaşımızda-
vetediliyor.oraya katuacağını söylüyor.son da-
kikada da vazgeçiyorlar. Kendilerini tarifertik-
leri imaja çok uygun bir göriintü orta>a çık-
madı" diye konuştu. Arena Programı Genel
Yönetmeni Uğur Dündar ise "AJi'yie de ko-
nuşmamız gerekir, ama eğer çağnlma var da
daha sonra iptale gidilmişse, Siyaset Meyda-
nı'nın hoşgörülü. çoksesK, demokrat havasına
ters düşer diye bakıyorum" dedi.
Konuyla ılgih olarak görüşûnü almak iste-
digimiz Ali Kırca'ya ulaşamadık.
Genellikle 25-30 kişilik katılımla gerçekleş-
tirilen 'Siyaset Meydanı'' programı dün Yeni
Yûzyıl'ın yazarlan ağırlıkta olmak üzere, AJi
Kırca dahil dokuz kişiyle yapıldı. "Terör ve
Demokrasi" konulu programa, eski CIA Or-
tadoğu Masası Şefi Graham Fuller, Gfilay
Göktürk, Ali Bavramoglu. Ahmet AJtan, Can
Dündar, Yalçın Özer, Fchmi Koru ve ınsan
haklanndan sorumlu Devlet Bakanı Algan Ha-
caioğtu katıldılar.
Gazeteci ya2ar Emin Çölaşan'ın programa
Ankara'dan katılacağı duyurulmasına karşın
Çölaşan programda yer almadı. Emin Çölaşan
dünkü köşesinde "Sahte Kahramanlar" baş-
lıklı yazısında, kendisine sansür uygulandığı-
nı açıkladı. ATV yetkililerinın kendisine son
anda telefonla "istanbul'a gelirseniz kaniırsı-
mz" dediklerini belirten Çölaşan. "Anladım Id
beni oraya katmayacaklar. Kcsin danışıklı dö-
\ üştü. Tckerlcrinc çomak sokacaktım hcpsinin
birden" dedı.
Çölaşan, Cumhuriyet'in konuya ilişkın so-
rusu üzerine olayı şöyle anlattı:
"Ankara'dan programa katüacağun bildiril-
di. Haber bülteninde anons edildim. Ondan
sonra saat 18J0 civarlannda telefon edi\orlar,
olmuyor bu iş diyorlar. Varım ağızia. tstan-
bui'a gelirseniz kabhrsınız diyoıiar. Bu saatten
sonra Istanbul'a ben nasıl geiirim. Anladım ki
beni orava katmayacaklar. Ke$in danışıklı dö-
vüştü.Tekerierineçomaksokacaktım hepsinin
birden. Ali Kırca, Ahmet AJtan olaunı da tar-
nşacaklannı söyledi. Ben o konuda belgeler ge-
tirecektim ora>a, onlan açıklayacaküm, Dinç
Bilgin'lc ilgili. Araşbrma yapüm, bir sürii in-
sanla konuştum. kulaklanna kar su>iı kaçn
tahmin ediyorurn. Çölaşan bizi benzetecek di-
ye düşündüler herhalde. Tam utanç \erici bir
şike var."
Emın Çölaşan. dünkü 'Sahte Kahramanlar'
başlıgıyla Hümyet'te yayımlanan yazısında
'Siyaset Meydam'ndaki 'Terörve Demokrasi'
konulu programa değınerek "Dün gece mey-
danu a>nı doğrultuda düsünen kimselere bı-
rakma>ı tercih ediyorlar. Işi ahbap çavuş iliş-
kisiyle götürüj-orlar. Ya beni arayıp ısrarla
progranıa çağıran, Ankara'dan kaolacağımı
bilen, bu durunıu haber bülteninde kendi ağ-
zıyla kamumuna duyuran Ali Kırea?.. O ne-
rede?.. Ybksa Rufaikrden, Dinç Bilgin'den ya
da başkalanndan gelen sansür emri sonrasın-
da mancup mu oldu? Kim bilir!" yorumuna
yer verdı.
Çölaşan yazısında aynca. "Fikir özgüriü-
ğü adına piyasada dolanan sansürcülerin
maskesi düşrü. Onlar için her türlü özgür-
lük. kendi işlerine geldiği sürece \ardır. Si-
zi gidi sahte kahramanlar siziii" değerlen-
dırmesını yaptı.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Na-
il Gürelı, açıklamasında özet olarak şu görüş-
lere yer verdı: "Sorunlara bireysel bazda ba-
kıbyor ve tartışılıyor. Bu da tartışmalan çoğu
kez çifte standart uygulamay a > öneitiyor. Çö-
züm yollan gündeme dahi gelmiyor. Temel so-
run burada. Oysa sorunlara bireysel değü, ku-
rumsal bakmaiıyız. Sorunlan kunımsal olarak
tarnşmalı. çözüm \ollannu >ani kurallan bir-
tikte koymalıyız. Sorunlan çö/menin, barışı
ve kuralları egemen kılmanın birinci koşu-
lu örgütlü olma bilincidir. Bu bağlamda,
sendikasızlaşma çok önemli bir eksikliktir.
büyük bir yanlışlıktır. Medya gücünü ken-
di sorunlannı çözmek, mesleğinin onurunu
korumak için kullanmıvor."
Gazeteci Melıh Aşık ise son Siyaset Mey-
danı'nı, "tkinciCumhurivetçiler korosu" ola-
rak değerlendirdi. Melih Âşık şunlan söyledi:
"Bir süredir basın özgüriüğü diye bağı-
ranlann kendi boy aynasındaki görüntüle-
rini Siyaset Meydam'nda izlcdik. 4 tane Ye-
ni Yüzyıl vazan. Graham Fuller, Fehmi Ko-
ru, malum 2. cumhuriyetçiler korosunu
oluşturmuşlar, karşıları tamamcn bomboş.
Akıllı bir adam olsa bence Emin Çölaşan'ı
konuştururdu. Galiba Çölaşan'ın konuştu-
rulmaması Fuller'e kı\akçılık. .Ali Kırca'ya
yazık oldu, bir yılda kazandıgını bir gece-
de yedi."
Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni
Ertuğrul Özkök de şunlan söyledi:
"Arkadaşımız davet ediliyor, oraya katı-
lacağını söylüyor, son dakikada vazgeçiyor-
lar. Şimdi Siyaset Meydanı imajı Türki-
>e'de meclislerde konuşulamayan konula-
nn rahatça tartışıldığı bir plarform yarat-
maktı. Dolayısıyla bizim görüşümüz değil
ama kendi savundukları ve kendilerini ta-
rif ettikleri imaja çok uygun bir göriintü
ortaya çıkmadı."
Kanal D'de yayımlanan "Teke Tek" prog-
ramının yapımcısı Fatih Altaylı da Emın Çö-
laşan'a uygulanan sansüre şaşınmadığını be-
lirterek. "DefalarcaradyovetelevizyondaTür-
ki\e'de tek çahşmayacağım gnıbun, Sabah
gnıbu olduğunu söyledim. Bu da, bu gnıp ile
ilgili düşencemi ortaya koyuyor" dedi.
ÇGD Başkanı Mustafa Ekmekçi konuya
ılışkin kişisel görüşlerini şöyle açıkladı:
"atv'de AB Kırca'nın hazıriadıgı 'Siyaset
Mevdanı'nızaman zaman beğeni ile izlediğün
olur. Bazılannı. özelUkle sonuncusunu gazete-
cilik açısından beğendiğimi söyieyemem. Ko-
nuşmacı seçiminde elbette ki karşıt görüşlere
yer verflmesi özgürlük ortamının yaranlması-
mn bir gereğidir. Böyle yerlerde, ne yazık ki şe-
riatçınk, sabr arası ya da üstü kapalı da olsa
yapılageunektedir. tzlenceyi düzenleyenler. \a-
zarlar gibi dikkadi olmak zorundadırlar. Öf-
rendiğim kadamla Emin Çölaşan*ayapuan da
oyunun bir başka parcasıdır."
Kutlar'ın katili yakalandı! Q\jfo şİddetin dlŞaVUTUmu...
I Bayarafı 1. Sayfada
da bilg içermeyen açıklama-
ya göre zanlılara atfedılen
eylem iökümü şöyle:
1- Srtü korncu Halü Ba-
la'nın (MürülmesL
2- :••. 11.1994 tarihinde
Çapito Migros mağazası'na
bombakonulması.
3- il.12.1994 tarihinde
Türldytgazetesi önüne bom-
bakofltanasL
4- .5.12.1994 tarihinde
Lalelı >antindeki oyuncakçı
dükkânna bomba konulma-
sı
5- T12.1994 tarihinde 4.
Lt *enJİeki OR-KO mağaza-
sua btaba konulmasL
6- :-12.1994 tarihinde
Kıdıko Migros mağazasına
bcmbaıonulması.
7-1.: 1995 tarihinde Divan
Oteli öanebomba konulma-
SL
8- 111995 tarihinde Ha-
lic Kccrüsü'ne bomba ko-
nulmas ve Istanbul'un muh-
te'if «rierinde bombalama
eylemleri
Teröristlerin belirlenen ey-
lemlerinin biri dışında tümü-
nün 1994 yılı kasım-aralık
aylan ile 1995 yılı Ocağı'nda
lstanbul'da gerçekleştirilme-
si dikkat çekti.
Başbakan Çiller, polis ör-
gütünü "titiz ve özveriB''ça-
hşmalan nedeniyle kutlaya-
rak şunlan kaydetti "Devlet
güvenlik güçleri, kaynağı ve
bedefleri konusunda hiçbir
aynm yapmaksızm terör ey-
lenılerinin üzerine kararlıhk-
la gftmekte. genel güvenlik ve
esenligj bozacak hertüriü ey-
leme karşı bütün gücü ile mü-
cadele etmektedir. İstanbul
gibi yoğun bir nüfus hareke-
tine sahip kentte bu eylemle-
rin aydınlatılması. faillerin
suç deüüeri ile biriikte yaka-
lanması. polisin ne denli dik-
kat ve iizıeri ile çalışügıru, ba-
şanlı sonuçlara ulaşbğın] or-
taya kovmaktadır. Herkes İs-
tanbul polisinin bu başansuu
kabul etmdi ve kuÜamaİHhr."
ERDALATABEK
Liselerde neleroluyor? Milli maçı kazanı-
şımızı kutlarken neden silah kullanıyoruz?
Neden her sorunu şiddet yoluyla çözmeyi ön-
celikJe destekliyoruz. Akhmıza hemen geli-
veren dövmek, vurmalc, yere sermek duygu-
lannın kaynağı nedir? Giderek gücünü arttı-
ran bir 'şiddet kültürü' yaşadığımız gerçek-
tir. Toplumdaki çalkantılarda bu 'şiddet kül-
türü'nü beslemektedir. Burada ilk basamak
'çaresizlik'tir. Sorunlannı açıklayamamak,
paylaşamamak, çözememek çok büyük sı-
kıntılaryaratmaktadır. Ekonomik sıkıntılann
bunalttıgı aileler. insanlar, üzüntü ve öfkeden
başka ne duyabilir? Sosyal sınıflar arasında-
ki uçurumlann derinleşmesi önlenemezse or-
taya ne çıkabilir? insanlar duygulannı dışa
vuramazlarsa, birikimleri öfkeye dönüşürse
nasıl ifade edebilir? Çaresizlikten sonraki ba-
samak 'umutsuzluk'tur. Çaresiz insan kendi-
ni anlatabilme, derdini paylaşabilme umudu-
nu kaybedince büyük bir yalnızlık duygusu-
na kapılır. Artık 'şiddet kültürü' beslenmek-
tedir. Bundan sonraki basamak 'çözfimsüz-
lûk'tür. Çaresizlikten sonra gelen umutsuz-
luk, umutsuzluktan sonra gelen çözümsüzlük
artık birikimini yapmıştır. Eğer bu aşamada
insanlann dışavurumuna açık bir demokra-
tik ortam olursa, insanlar konuşabilir, tartı-
şabilir, kendini ifade edebilir. Böyle bir or-
tam da yoksa tehlikeli bir suskunluk oluşur.
'Şiddet kültürü'nün kısır döngüsü oluşmuş-
tur. Şimdi artık 'şiddetin dışavunımu' için
fırsat beklenecektir. Bir genç için bu firsat,
'kız meselesi' olur. Bir fanatik için bu firsat
"inandığı şeye sataşılması' olur. Toplum için
de bu firsat, milli maçı kazanmak olur. Sün-
net düğünleri, eğlenceler hep bu fırsatlan ya-
ratır. Hele de 'milli maç kazanmak' gibi,
'sünnetdüğünü' gibi olaylann 'şiddetin dışa-
vurumunu meşrulaştıımasr durumunu da
dikkate alırsak bundan böyle de silahlann
konuşmasmı doğal saymamız gerekecektir.
Bugün ülkemizde kimlerde ne sayıda silah
bulunduğu bile bilinmemektedir. bısanlann
neden silah sahibi olmaya bu denli önem ver-
dikleri araştınlmamaktadır. Herfirsattaşid-
dete başvurmanın ekonomik, sosyal p-
sikolojik, kültürel boyutian üzerinde durul-
mamaktadır. Kalabalık kentler, artan nüfus,
zorlaşan çözümler, yaygınlaşan umutsuzluk
çoktan tehlike sinyalleri vermektedir. 'Şiddet
kühürü'nü görmezden gelmek daha da pa-
halıya mal olabilir. Zaman kaybetmeden
görülmesi gereken budur.
OLAYLARIN
ARDEVDAKT
GERÇEK
I Baştarafi 1. Sayfada
açıklamalıdır. Yok henüz
soruşturma aşamasın-
daysa, Başbakanlık Basın
Merkezi, niçin açıklama
gereği duymuştur?
Dileriz ki Başbakanlığın
basın açıklaması birsakın-
ca yaratmaz, olgunlaşma-
mış bir sonucun dışavuru-
mu olmaz, polisin çabala-
nnı boşa çıkancı bir nitelik
taşımaz. Çünkü TRT'nin
haber bültenlerinde Sayın
Bayan Tansu Çiller'in poz
poz fotoğraflanyla birinci
haber olarak sunulan açık-
lamanın, Başbakan hesa-
bına bir propaganda aracı
olarak kullanıldığını anla-
mamak olanaksızdı.
Türkiye'de polis çok
güç koşullar altında çalışı-
yor. Dünyanın gelişmiş ül-
kelerinde bizimki gibi bir
toplum yapısı ve kentsel
doku yoktur. Göçlerle ku-
şatılmış şehirlerin bilinme-
yen mahallelerinde polislik
kolay değil. Uygar ülkeler-
de toplumun dökümü bil-
gisayaıiara kayıtlıdır, bizim
halimiziseortada...
Bu halimize karşın, faili
meçhul cinayetler orta-
mında polisimiz bir başan
kazanmışsa, bunu siyasal
yatırım konusu yapmak
için Emniyet örgütünün
önüne geçmek, doğrusu
yakışıksız kaçıyor.
•••
K.Irak'ta
18 PKK'li
öldürüldü
ANKARA (AA) -Türk
Süahlı Kuv\etleri'nce (T-
SK) Kuzey Irak'ta sürdürü-
len Çelik Harekatrnda. dün
18 terörist daha öldürüldü,
harekâtın başından bu yana
ele geçirilen terörist sayısı
541'i ölü, 13'ü sağ olmak
üzere 554'e ulaştı. TSK'nin
Kuzey brak'ta son 48 saat
içindeki kaybının 1 şehit, 5
yaralı olduğu belirtildi.
Öte yandan Bingöl'ün
Solhan ilçesi kırsal alanında
7 çoban kaçınldı, Iğdır'da
ise bir teröristin cesedi bu-
lundu. Diyarbakır'ın Dicle
ilçesinden Bingöl 'ün Solhan
ilçesine 2 bin dolayındaki
koyunu götürmeye çahşan
20 çoban birgrup PKK'li ta-
rafindan alıkondu.
7 çoban kaçınldı
Çobanlann 13'ünü ser-
best bırakan teröristler, 7 ço-
banı kaçırdılar. Kaçınlan ço-
banlann bulunması için ope-
rasyonlann sürdüğü bildiril-
di.
IğdırValiliği'nden verilen
bilgiye göre yaklaşık üç ay
önce bölgede operasyon sı-
rasmda güvenlik kuvvetle-
riyle girdiği çatışma sırasın-
da yaralanarak kaçan ve da-
ha sonra öldüğü belirtilen te-
röristin cesedi, Iğdır'ın Me-
lekli kasabası Kasımtuğ
mevkiinde bulundu.
Beş altm kapak
getirin, bedava
> EfesPilsen'i .
goturun! -
UA i.ltîllSiVİ UU ibliji
Pilsen
BİRA"
'50:
Bakkalınızdan, marketinızden mutlaka
yeni altm kapaklı Efes Pilsen'i isteyin, açın.
Buzz gıbı Efes'in tadını çıkarın. Ama sakın kapağını
atmayın. Çünkü bu kapak, "altın" kapak.
Beş altm kapak birıktirıp bakkalına, marketine
getıren herkes, normal kapaklı bir Efes Pilsen alacak.
Evet, beş altm kapağı getirin,
bir şişe bedava Efes Pilsen'i götüriin.
Haydi altına hücum!
EFES PİLSEN
Güzel bir dünyanın kazançlı içeceği