28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
G Ü N D E M MUSTAFA BALBAY • Baştarafi 1. Sayfada lar, hepimizin özlemi. Bu yazıyı (hoştur söylemesi) Gelsen- kirchen Şehir Parkı'nda yazıyoaım. Çevremde müthiş bir "gürüliü" var. Kuş sesleri birbirine kanşıyor. Kimi klasik; "cik, cik", kimi ıslıkçalargibi... Az ötemde bir genç kız, altüst, döne döne sevişiyor, köpeğiyle... (Ben olabil- diğince ilgilenmemeye çalışıyoaım, ete- ğiyle...) Karşımda yeşillik perde perde yayılıp yükseliyor. önde yerden bttme ince ye- şil yapraklı dallar, arkada fidan boylu rüzgâr düşkünü ağaçlar. Sonra, yorgun, derin çizgili gövdelenni onurla taşıyan yıllanmış ağaçlar. Önceki sabah, gün doğarken bu parkta koşmuştum. Git git bitmez. Inat ettim; en uç noktasını bulacağım! Ba- şaramadım. Labirent, toprak yollarda, çiçek tarlalarının arasında dön dolaş... Kaybolmaktan endişelendim, bildiğim yönden geri döndüm. llk kez gittiğim birkentte, "ilk"aradık- larımın başında, parklar gelir. Bizım "park" anlayışımız, kazara boş kalmış birkaç parseilik bir alana, üç-beş bank koyup 10-15 ağaç dikmektir. Adlan da her iktidar döneminde değişir. Anka- "ra'da Ziya Ül Hak Parkı'nın adı Alpas- Çevre Bilinci... lan Türkeş oldu. Daha önceki adı da Oysa kent kültününün geliştiği ülkeler- de, parklar ayrı bir planlama, ayn bir mi- mari. Budapeşte'de Güzel Sanatlar Mü- zesi'nin yanındaki parkın içinde bir yer- den bir başka yere gitmek için küçük otobüsler işletiliyor. Önceki yıl gittiğim Madrid'deki Returo Parkı, kentin mer- kezini gösteren haritanın neredeyse üç- te biriydi. İçinde, insana uçsuz bucak- sız çayırlardaymış hissi veren ağaçsız yeşilliklerden sudeğirmenlerine kadar herşey vardı... Kiev'deyse kent tümüyle park. Ge- çen yıl yağmur altında birkaç tur attık- tan sonra, geniş gövdeli bir ağacın altı- na sığınıp kendi kendime mınldanmış- tım: "Heeey Kiev, ağaçlar arasında bir- kaç ev..." Bu yerleri dolaşırken hep kendi ken- dime sorarım: "Acaba bizim belediye başkanlanmız, kent yöneticilerimiz bu- ralan hiç görmüyor mu?" Verilecek sayfalarca yanıt var. Türki- ye'nin en büyük kentinin belediye baş- kanı, imarı olmayan, kaçak bir binada oturduğunu övünerek teüevizyondan i- lan etti. Belediye meclislerinde niçin herkes imar komisyonuna girmek isti- yor? Ben her şeyden vazgeçtim; Istan- bul'un bugünkü haliyle korunmasına ra- zıyım. Almanya'da ise çevrenin değeri, '7cayjbed//?ce"anlaşılmış. Ren "asitçu- kuru"o\unca, kara ormanları solunca, kuşlar başka diyarlann yolunu tutunca, Almanlar işin ayırdına varmışlar. "Al- manya'nın bahçıvanı Tann babadır" di- ye bir deyim var. Yağmur, güneş, yağ- mur, bulut toprağı yeniden yeşille banş- tırmış. Ancak nehirierdeki canlılığın ge- ri gelmesi çok zor. Bahar müjdecileri Önceki gün akşam üzeri Ren'in bü- yük kolu Ruhr Nehri kıyısındaydım. Bü- tün gün süren, siyasi, ekonomik konuş- malann, toplantılann ardından nehir ge- zintisi "yazkaçamağı"gibiydi. Gözü ra- hatsız etmeyen, seyrek birkaç yapı ve göz alabildiğince uzanan ağaçlar. Orta- da nehir. Kuşlar insanlara alışmış. Serçeler, pa- tates kızartmasını çok seviyor. Masanın kenanna konuyorlar. Tabağa dokunmu- yorlar. Ama bir-iki kanş ötesine konan patatesi incecik gagalarına saplayıp ftr- lıyoriar. Benim tabağı paylaştık. Ama nehir kahverengi, kirli kahveren- gi. Ölü akıyor. Biz bahan erik, badem çiçekleriyle karşılıyoruz. Almanya'da bahan "per- çinleyen" kiraz çiçeği ağaçlarıymış. Türkçeye "kiraz" değil, "Mraz çiçeği ağacı" diye çevirdiler. Çünkü çiçek açı- yormuş, ama meyve vermiyormuş. Bi- ze anlattıklanna göre bugünler, en gü- zel çiçek açtıklan dönemmiş. Gerçek- ten de görülmeye değer. Çiçekten dal- lar ve yapraklar görünmüyor. Pembe tonlarındaki çiçeklerin bahar müjdesi, televizyonlara da haber konusuydu... Almanlar, doğa intikamını almaya başlayınca uyanmışlar. Acaba biz ne zaman uyanacağız? Çevre kiıiiliğinden toplu ölümler başlayınca mı? Yaşadığı- mız kentlerde doğal yaşam tümüyle yok olunca mı? Bir nükleer santral kurup patlatınca mı? Sağlıklı bir çevre için, önce insanlan- mızın bunu istemesi gerekiyor. Seçip başımıza getirdiğimiz yönetici- ler için Güneş bilmem ne kadar uzak- lıkta bir yıldızdan başka bir şey değilse; güzel doğa, "herhangi bir manzaray- sa"; ağaçlar, "yakıp ısınmaya yarayan" nesnelerse; su "kente getirince oysağ- layacak", akıcı ve ıslatıcı bir şeyse işi- mizçokzor... HAFTAYA BAKIŞ &HMET TANER KIŞLAL1 H Baştarafi 3. Sayfada Gerçek üç: 236 metre boyunda ve baca yükseklıği 19 metre olan bir gemi "transatlantik" demektir. Atatürk'ü Sam- sun'a götüren gemi ise, tam 63 bin grostonluk olma- sı gereken böyle bir geminin yanında "kayık" gibi ka- lacaktır. ••• Bu olay, Atatürk'ü yıpratma çabasındaki sahtecili- ğin ne ilki ne de sonuncusu... Istiklal Mahkemeleri'nde verilen idam cezalarını 30 bine çıkarmışlardı. Prof. Ergün Aybars. gerçeğin 1300 dolaylarında olduğunu belgeleriyle kanıtladı. "Bize Nasıl Kıydınız" diye bir fılm yapmışlardı. Fil- min konusunu oluşturan kişinin hayatta olan çocuk- lan isyan ettiler. Yalan oMugunu ortaya koydular. Atatürk'ün kökeni ile ailesiyle ilgıli hakaretleri ise hiç saymıyorum... Ama bu kez, olay bir başka boyut kazandı. Çirkin oyunlara "numaracı cumhuriyetçiler" ile birlikte Ata- türk'ün kurduğu ve kendi mirası ile desteklediği bir kurumun adı da alet edildı. Kurum, 12 Eylülcülercedevletleştirilipbaşına "me- murlar atanmıştı. Son olay, başına getirilen kişilerin kimliklerini de ortaya koymuş oldu. Atatürk'ün adını bile ağzına almak istemeyen, çok zorlanınca ancak "MustafaKemal"diyen... Kullandı- ğı dil Atatürk'ün diline ters, kafası ve inancı Atatürk'e ters... Atatürk'ün miras gelirlerinden aldığı aylık ile Atatürk düşmanlannın yalanlannı doğrulayan bir kişi var şimdı Türk Tarih Kurumu'nun yönetiminde! Bu alçakça oyun vesilesiyle onu tanımamız çok iyi oldu! ••• Elbette ki bu oyuna bilerek ya da bilmeyerek alet olmuş olanların halktan özür dilemeleri gerekir... El- bette ki Atatürk'ün kurumunun başkanı olduğunu id- dia eden kişinin de, eğer birazcık onuru varsa, istifa etmesı gerekir. Saym Fatih Çekirge'nin, "basın ahlakı"na sahip bir gt-zeteci olarak, yeni bir program yaparak yanlışı dü- zeftmesini bekliyorum. Ankara'nın RP'li belediye baş- kanı da, herhalde yeni afişler bastırarak "günah"\nı telafı etmeye çalışacaktır. Ama Türk halkından asıl özür dilemesi gereken ki- şi Kenan Evren'dir! Çünkü, hukuku çiğneyerek.. Atatürk'ün mirasına e) koyan. kurumlannı kapatan, devletleştiren ve başla- nna Atatürk ve Kemalizm karşrtlarının gelmesini sağ- layanyönetimin "baş sorumlusu" odur! Hata ettiğini açıktan kabullenmeli, Anıtkabir'de diz çöküp "af" dilemelidir! Ve bir de... Numaracı cumhuriyetçilerin savlan ve düşünceözgüriükleri üzerinde çok duyarlı olan.. Can Dündar, Zürfü Livaneli ve AJi Kırca gibi isimlerden. kendilerinesaygının birgereği olarak, birer "fep/a"ya- zısı bediyorum. "Tartısel gerçekler" ve "basın özgüriüğü" üzerin- deki djyarlılıklarının bir gereği olarak!.. 'Siyaset Meydanı'na sansür B Baştarafi 1. Sayfada rumluluk duygusunun yokluğunun acısınm çekildiğıni vurgularken, gazeteci Melih Aşık. programı "ikindcumhuriyetçfler korosu" ola- rak nitelendırdı ve u Ali Kırca'vavazık oldu,bir ydda kazandıgını birgecede yedi" değerlendır- mesinı yaptı. Hürnyet Gazetesı Genel Yayın Yönetmenı ErtuğrulOzkök''Arkadaşımızda- vetediliyor.oraya katuacağını söylüyor.son da- kikada da vazgeçiyorlar. Kendilerini tarifertik- leri imaja çok uygun bir göriintü orta>a çık- madı" diye konuştu. Arena Programı Genel Yönetmeni Uğur Dündar ise "AJi'yie de ko- nuşmamız gerekir, ama eğer çağnlma var da daha sonra iptale gidilmişse, Siyaset Meyda- nı'nın hoşgörülü. çoksesK, demokrat havasına ters düşer diye bakıyorum" dedi. Konuyla ılgih olarak görüşûnü almak iste- digimiz Ali Kırca'ya ulaşamadık. Genellikle 25-30 kişilik katılımla gerçekleş- tirilen 'Siyaset Meydanı'' programı dün Yeni Yûzyıl'ın yazarlan ağırlıkta olmak üzere, AJi Kırca dahil dokuz kişiyle yapıldı. "Terör ve Demokrasi" konulu programa, eski CIA Or- tadoğu Masası Şefi Graham Fuller, Gfilay Göktürk, Ali Bavramoglu. Ahmet AJtan, Can Dündar, Yalçın Özer, Fchmi Koru ve ınsan haklanndan sorumlu Devlet Bakanı Algan Ha- caioğtu katıldılar. Gazeteci ya2ar Emin Çölaşan'ın programa Ankara'dan katılacağı duyurulmasına karşın Çölaşan programda yer almadı. Emin Çölaşan dünkü köşesinde "Sahte Kahramanlar" baş- lıklı yazısında, kendisine sansür uygulandığı- nı açıkladı. ATV yetkililerinın kendisine son anda telefonla "istanbul'a gelirseniz kaniırsı- mz" dediklerini belirten Çölaşan. "Anladım Id beni oraya katmayacaklar. Kcsin danışıklı dö- \ üştü. Tckerlcrinc çomak sokacaktım hcpsinin birden" dedı. Çölaşan, Cumhuriyet'in konuya ilişkın so- rusu üzerine olayı şöyle anlattı: "Ankara'dan programa katüacağun bildiril- di. Haber bülteninde anons edildim. Ondan sonra saat 18J0 civarlannda telefon edi\orlar, olmuyor bu iş diyorlar. Varım ağızia. tstan- bui'a gelirseniz kabhrsınız diyoıiar. Bu saatten sonra Istanbul'a ben nasıl geiirim. Anladım ki beni orava katmayacaklar. Ke$in danışıklı dö- vüştü.Tekerierineçomaksokacaktım hepsinin birden. Ali Kırca, Ahmet AJtan olaunı da tar- nşacaklannı söyledi. Ben o konuda belgeler ge- tirecektim ora>a, onlan açıklayacaküm, Dinç Bilgin'lc ilgili. Araşbrma yapüm, bir sürii in- sanla konuştum. kulaklanna kar su>iı kaçn tahmin ediyorurn. Çölaşan bizi benzetecek di- ye düşündüler herhalde. Tam utanç \erici bir şike var." Emın Çölaşan. dünkü 'Sahte Kahramanlar' başlıgıyla Hümyet'te yayımlanan yazısında 'Siyaset Meydam'ndaki 'Terörve Demokrasi' konulu programa değınerek "Dün gece mey- danu a>nı doğrultuda düsünen kimselere bı- rakma>ı tercih ediyorlar. Işi ahbap çavuş iliş- kisiyle götürüj-orlar. Ya beni arayıp ısrarla progranıa çağıran, Ankara'dan kaolacağımı bilen, bu durunıu haber bülteninde kendi ağ- zıyla kamumuna duyuran Ali Kırea?.. O ne- rede?.. Ybksa Rufaikrden, Dinç Bilgin'den ya da başkalanndan gelen sansür emri sonrasın- da mancup mu oldu? Kim bilir!" yorumuna yer verdı. Çölaşan yazısında aynca. "Fikir özgüriü- ğü adına piyasada dolanan sansürcülerin maskesi düşrü. Onlar için her türlü özgür- lük. kendi işlerine geldiği sürece \ardır. Si- zi gidi sahte kahramanlar siziii" değerlen- dırmesını yaptı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Na- il Gürelı, açıklamasında özet olarak şu görüş- lere yer verdı: "Sorunlara bireysel bazda ba- kıbyor ve tartışılıyor. Bu da tartışmalan çoğu kez çifte standart uygulamay a > öneitiyor. Çö- züm yollan gündeme dahi gelmiyor. Temel so- run burada. Oysa sorunlara bireysel değü, ku- rumsal bakmaiıyız. Sorunlan kunımsal olarak tarnşmalı. çözüm \ollannu >ani kurallan bir- tikte koymalıyız. Sorunlan çö/menin, barışı ve kuralları egemen kılmanın birinci koşu- lu örgütlü olma bilincidir. Bu bağlamda, sendikasızlaşma çok önemli bir eksikliktir. büyük bir yanlışlıktır. Medya gücünü ken- di sorunlannı çözmek, mesleğinin onurunu korumak için kullanmıvor." Gazeteci Melıh Aşık ise son Siyaset Mey- danı'nı, "tkinciCumhurivetçiler korosu" ola- rak değerlendirdi. Melih Âşık şunlan söyledi: "Bir süredir basın özgüriüğü diye bağı- ranlann kendi boy aynasındaki görüntüle- rini Siyaset Meydam'nda izlcdik. 4 tane Ye- ni Yüzyıl vazan. Graham Fuller, Fehmi Ko- ru, malum 2. cumhuriyetçiler korosunu oluşturmuşlar, karşıları tamamcn bomboş. Akıllı bir adam olsa bence Emin Çölaşan'ı konuştururdu. Galiba Çölaşan'ın konuştu- rulmaması Fuller'e kı\akçılık. .Ali Kırca'ya yazık oldu, bir yılda kazandıgını bir gece- de yedi." Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök de şunlan söyledi: "Arkadaşımız davet ediliyor, oraya katı- lacağını söylüyor, son dakikada vazgeçiyor- lar. Şimdi Siyaset Meydanı imajı Türki- >e'de meclislerde konuşulamayan konula- nn rahatça tartışıldığı bir plarform yarat- maktı. Dolayısıyla bizim görüşümüz değil ama kendi savundukları ve kendilerini ta- rif ettikleri imaja çok uygun bir göriintü ortaya çıkmadı." Kanal D'de yayımlanan "Teke Tek" prog- ramının yapımcısı Fatih Altaylı da Emın Çö- laşan'a uygulanan sansüre şaşınmadığını be- lirterek. "DefalarcaradyovetelevizyondaTür- ki\e'de tek çahşmayacağım gnıbun, Sabah gnıbu olduğunu söyledim. Bu da, bu gnıp ile ilgili düşencemi ortaya koyuyor" dedi. ÇGD Başkanı Mustafa Ekmekçi konuya ılışkin kişisel görüşlerini şöyle açıkladı: "atv'de AB Kırca'nın hazıriadıgı 'Siyaset Mevdanı'nızaman zaman beğeni ile izlediğün olur. Bazılannı. özelUkle sonuncusunu gazete- cilik açısından beğendiğimi söyieyemem. Ko- nuşmacı seçiminde elbette ki karşıt görüşlere yer verflmesi özgürlük ortamının yaranlması- mn bir gereğidir. Böyle yerlerde, ne yazık ki şe- riatçınk, sabr arası ya da üstü kapalı da olsa yapılageunektedir. tzlenceyi düzenleyenler. \a- zarlar gibi dikkadi olmak zorundadırlar. Öf- rendiğim kadamla Emin Çölaşan*ayapuan da oyunun bir başka parcasıdır." Kutlar'ın katili yakalandı! Q\jfo şİddetin dlŞaVUTUmu... I Bayarafı 1. Sayfada da bilg içermeyen açıklama- ya göre zanlılara atfedılen eylem iökümü şöyle: 1- Srtü korncu Halü Ba- la'nın (MürülmesL 2- :••. 11.1994 tarihinde Çapito Migros mağazası'na bombakonulması. 3- il.12.1994 tarihinde Türldytgazetesi önüne bom- bakofltanasL 4- .5.12.1994 tarihinde Lalelı >antindeki oyuncakçı dükkânna bomba konulma- sı 5- T12.1994 tarihinde 4. Lt *enJİeki OR-KO mağaza- sua btaba konulmasL 6- :-12.1994 tarihinde Kıdıko Migros mağazasına bcmbaıonulması. 7-1.: 1995 tarihinde Divan Oteli öanebomba konulma- SL 8- 111995 tarihinde Ha- lic Kccrüsü'ne bomba ko- nulmas ve Istanbul'un muh- te'if «rierinde bombalama eylemleri Teröristlerin belirlenen ey- lemlerinin biri dışında tümü- nün 1994 yılı kasım-aralık aylan ile 1995 yılı Ocağı'nda lstanbul'da gerçekleştirilme- si dikkat çekti. Başbakan Çiller, polis ör- gütünü "titiz ve özveriB''ça- hşmalan nedeniyle kutlaya- rak şunlan kaydetti "Devlet güvenlik güçleri, kaynağı ve bedefleri konusunda hiçbir aynm yapmaksızm terör ey- lenılerinin üzerine kararlıhk- la gftmekte. genel güvenlik ve esenligj bozacak hertüriü ey- leme karşı bütün gücü ile mü- cadele etmektedir. İstanbul gibi yoğun bir nüfus hareke- tine sahip kentte bu eylemle- rin aydınlatılması. faillerin suç deüüeri ile biriikte yaka- lanması. polisin ne denli dik- kat ve iizıeri ile çalışügıru, ba- şanlı sonuçlara ulaşbğın] or- taya kovmaktadır. Herkes İs- tanbul polisinin bu başansuu kabul etmdi ve kuÜamaİHhr." ERDALATABEK Liselerde neleroluyor? Milli maçı kazanı- şımızı kutlarken neden silah kullanıyoruz? Neden her sorunu şiddet yoluyla çözmeyi ön- celikJe destekliyoruz. Akhmıza hemen geli- veren dövmek, vurmalc, yere sermek duygu- lannın kaynağı nedir? Giderek gücünü arttı- ran bir 'şiddet kültürü' yaşadığımız gerçek- tir. Toplumdaki çalkantılarda bu 'şiddet kül- türü'nü beslemektedir. Burada ilk basamak 'çaresizlik'tir. Sorunlannı açıklayamamak, paylaşamamak, çözememek çok büyük sı- kıntılaryaratmaktadır. Ekonomik sıkıntılann bunalttıgı aileler. insanlar, üzüntü ve öfkeden başka ne duyabilir? Sosyal sınıflar arasında- ki uçurumlann derinleşmesi önlenemezse or- taya ne çıkabilir? insanlar duygulannı dışa vuramazlarsa, birikimleri öfkeye dönüşürse nasıl ifade edebilir? Çaresizlikten sonraki ba- samak 'umutsuzluk'tur. Çaresiz insan kendi- ni anlatabilme, derdini paylaşabilme umudu- nu kaybedince büyük bir yalnızlık duygusu- na kapılır. Artık 'şiddet kültürü' beslenmek- tedir. Bundan sonraki basamak 'çözfimsüz- lûk'tür. Çaresizlikten sonra gelen umutsuz- luk, umutsuzluktan sonra gelen çözümsüzlük artık birikimini yapmıştır. Eğer bu aşamada insanlann dışavurumuna açık bir demokra- tik ortam olursa, insanlar konuşabilir, tartı- şabilir, kendini ifade edebilir. Böyle bir or- tam da yoksa tehlikeli bir suskunluk oluşur. 'Şiddet kültürü'nün kısır döngüsü oluşmuş- tur. Şimdi artık 'şiddetin dışavunımu' için fırsat beklenecektir. Bir genç için bu firsat, 'kız meselesi' olur. Bir fanatik için bu firsat "inandığı şeye sataşılması' olur. Toplum için de bu firsat, milli maçı kazanmak olur. Sün- net düğünleri, eğlenceler hep bu fırsatlan ya- ratır. Hele de 'milli maç kazanmak' gibi, 'sünnetdüğünü' gibi olaylann 'şiddetin dışa- vurumunu meşrulaştıımasr durumunu da dikkate alırsak bundan böyle de silahlann konuşmasmı doğal saymamız gerekecektir. Bugün ülkemizde kimlerde ne sayıda silah bulunduğu bile bilinmemektedir. bısanlann neden silah sahibi olmaya bu denli önem ver- dikleri araştınlmamaktadır. Herfirsattaşid- dete başvurmanın ekonomik, sosyal p- sikolojik, kültürel boyutian üzerinde durul- mamaktadır. Kalabalık kentler, artan nüfus, zorlaşan çözümler, yaygınlaşan umutsuzluk çoktan tehlike sinyalleri vermektedir. 'Şiddet kühürü'nü görmezden gelmek daha da pa- halıya mal olabilir. Zaman kaybetmeden görülmesi gereken budur. OLAYLARIN ARDEVDAKT GERÇEK I Baştarafi 1. Sayfada açıklamalıdır. Yok henüz soruşturma aşamasın- daysa, Başbakanlık Basın Merkezi, niçin açıklama gereği duymuştur? Dileriz ki Başbakanlığın basın açıklaması birsakın- ca yaratmaz, olgunlaşma- mış bir sonucun dışavuru- mu olmaz, polisin çabala- nnı boşa çıkancı bir nitelik taşımaz. Çünkü TRT'nin haber bültenlerinde Sayın Bayan Tansu Çiller'in poz poz fotoğraflanyla birinci haber olarak sunulan açık- lamanın, Başbakan hesa- bına bir propaganda aracı olarak kullanıldığını anla- mamak olanaksızdı. Türkiye'de polis çok güç koşullar altında çalışı- yor. Dünyanın gelişmiş ül- kelerinde bizimki gibi bir toplum yapısı ve kentsel doku yoktur. Göçlerle ku- şatılmış şehirlerin bilinme- yen mahallelerinde polislik kolay değil. Uygar ülkeler- de toplumun dökümü bil- gisayaıiara kayıtlıdır, bizim halimiziseortada... Bu halimize karşın, faili meçhul cinayetler orta- mında polisimiz bir başan kazanmışsa, bunu siyasal yatırım konusu yapmak için Emniyet örgütünün önüne geçmek, doğrusu yakışıksız kaçıyor. ••• K.Irak'ta 18 PKK'li öldürüldü ANKARA (AA) -Türk Süahlı Kuv\etleri'nce (T- SK) Kuzey Irak'ta sürdürü- len Çelik Harekatrnda. dün 18 terörist daha öldürüldü, harekâtın başından bu yana ele geçirilen terörist sayısı 541'i ölü, 13'ü sağ olmak üzere 554'e ulaştı. TSK'nin Kuzey brak'ta son 48 saat içindeki kaybının 1 şehit, 5 yaralı olduğu belirtildi. Öte yandan Bingöl'ün Solhan ilçesi kırsal alanında 7 çoban kaçınldı, Iğdır'da ise bir teröristin cesedi bu- lundu. Diyarbakır'ın Dicle ilçesinden Bingöl 'ün Solhan ilçesine 2 bin dolayındaki koyunu götürmeye çahşan 20 çoban birgrup PKK'li ta- rafindan alıkondu. 7 çoban kaçınldı Çobanlann 13'ünü ser- best bırakan teröristler, 7 ço- banı kaçırdılar. Kaçınlan ço- banlann bulunması için ope- rasyonlann sürdüğü bildiril- di. IğdırValiliği'nden verilen bilgiye göre yaklaşık üç ay önce bölgede operasyon sı- rasmda güvenlik kuvvetle- riyle girdiği çatışma sırasın- da yaralanarak kaçan ve da- ha sonra öldüğü belirtilen te- röristin cesedi, Iğdır'ın Me- lekli kasabası Kasımtuğ mevkiinde bulundu. Beş altm kapak getirin, bedava > EfesPilsen'i . goturun! - UA i.ltîllSiVİ UU ibliji Pilsen BİRA" '50: Bakkalınızdan, marketinızden mutlaka yeni altm kapaklı Efes Pilsen'i isteyin, açın. Buzz gıbı Efes'in tadını çıkarın. Ama sakın kapağını atmayın. Çünkü bu kapak, "altın" kapak. Beş altm kapak birıktirıp bakkalına, marketine getıren herkes, normal kapaklı bir Efes Pilsen alacak. Evet, beş altm kapağı getirin, bir şişe bedava Efes Pilsen'i götüriin. Haydi altına hücum! EFES PİLSEN Güzel bir dünyanın kazançlı içeceği
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle