28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
ÖAYFA CUMHURİYET 30 NİSAN 1995 PAZAR 14 KULTUR 7. Uluslararası İstanbul Çizgi Film Festivali bugün sona ererken ülkemizdeki sorunlar da gündeme geldi 'ÇÜzgifilııı^duraldama noktasında' PELtNÖZER Istanbul'da geçen günlerde ilgınç bir festıval gerçekleşti: "7. üluslararası İstanbul Çizgi Film Festivali". 30 ^ülkeden 200 çızgi fılmı meraklısıyla •buluşturan bu festival, özellikle televizyonlarda kendilerine sunulan ^ticari çızgı fılmlen görmeyı •reddedenleri memnun etti. Bugün sona erecek olan festivalde hem :canlandırma sanatınm ılginç örneklen hem de daha önce Tiirkıye'de hıç gösterilmemış, doğrudan fılm üzenne ıboyama, bilgısayar animasyonu, kolaj animasyonu gibi alışılmadık teknikler kullanılarak ûretilen fîlmler göstenldi. rSinemanın doğuşuyla varolan bu (sanatın örneklerine festival Jcapsamında özellikle çocuklar ilgı gösterdı "Çocuklara Yönetik BölünTde 2 salonda 800-1000 kişıyı bulan seyircı sayısı, "Büyüklere Yönelik BölünTde 100"e kadardüştü. Özellikle sinema yazan, yönetmen, 'grafiker ve yetışkın sinemaseverlerden 'hak ettiği ilgiyi göremeyen festival, bir grup sinemasever içın tam bir şenlik oldu yinede. Festıvalin koordinatörü Erhan Cerrahoğiu'ndan, Türk çizgi filminin 4)ugünü ve festival üzerine bılgı aldık' - lluslararası bir çizgi film festivali düzenleme fikri nasd doğdu ve getişti? Uluslararası Çızgi Fılm Festivali, F, Ankara"da, çocuk ti> atrosu kokenlı Anadolu Sanat Merkezi yönetıcılen tarafından, sanat merkezi etkinlikleri çerçevesinde çocuklara yönelik bir düzenleme isteğıyle doğdu. 1992 yılında Anadolu Sanat Merkezi'nin kapanması ıle îstanbul'a taşınması kararlaştınlan Uluslararası Çizgi Film Festivali, firmamız Demo Ltd.'nın devralmasıyla farklı bir kimlik kazandı 1994 'te ilk kez uluslararası 1200 anımasyon stüdyosu ve dünya festıvalleri ıle gerçekleştirilen yazışmalar sonucunda, canlandırma sinemasmın seçkin örnekleri ve estivalin koordinatörü Erhan Cerrahoğlu, ülkemizde çizgi film sanatının, 3-4 stüdyoda gerçekleştirilen ticari çalışmalarve 10-15 animatörün kişisel çabasıyla ayakta kalmaya çalıştığını vurguluyor. Hem özel sektörün ilgisizliği nedeniyle hem de hükümetlerin uyguladığı yanlış politikalar sonucunda duraklama noktasına geldiğini belirtiyor. çocuklara yönelik özel programla ızleyıci karşısına çıktı. Bu yıl 7. festivali kapsamlı bir programla düzenledık. - Türkiye'de çizgi fflm sanatmuı bugünkü durumu üzerine bügi verir misiniz? Ülkemizde çizgi film sanatı 3-4 stüdyoda gerçekleştirilen ticari çahşmalar ve 10-15 animatörün kişisel çabasıyla ayakta kalmaya uğraşıyor. Yaklaşık 200 anımasyon sanatçısı ile varlığını sürdüren bu sanat dalı, gerek özel sektörün bılgisızliğınden kaynaklanan ilgisizliği nedeniyle g c hukumetlenn uvguladığı yanlış politikalar sonunda duraklama noktasına geldi Her şeye karşın, mizah dergılerinin ve çizgi romanlann önemlı satış rakamlanna ulaştığı ve birçok dergide dünya çapında yeteneklen banndıran çizerlenn bulunduğu ülkemizde, çizgi fılm sanatı varlığını sürdürecektir. Olkemizin, Kore ya da Polonya gibi, Avrupa'nın animasyon atölyesı olması için mucizelere değil, pazarlama için yatınma ihtıyacı var. - Çizgi film festivaDerinin Türk çizgi fflrn yaratıcılanna sağladjğı katküar nelerdir? FestivaDer aracıhğry la Türkiye'de üretikn çizgi filmler uluslararası pazara açüabüiyor mu? Festivallenn Türk çızgi filmlerine üç katkısı var. Ilki, dünyada ûretilen örnekleri görerek sanatlannın dünyada nasıl algılandığı konusunda fıkir sahibi olabiliyorlar. tkincisi, basına ve izleyicilere ulaşmak ve yapıtlannı gösterebilmek için ıhtiyaç duyduklan platforma kavuşuyorlar. Uçüncüsü ise uluslararası piyasalarda festıvalin adı geçtiği sürece ülkemizde de bu sektörün varhğı kabul edilerek pazara açılma fırsatı buluyorlar - Festrvalkri gerçekJeştirmek için gereken finansı nasıl sağladınız? Kültür Bakanhğı'nın festivalleri katkısı nedir? Festıvalin fınansmanı, sponsor firmalar ve TC Kültür Bakanlığı tarafından karşılanıyor. Kültür Bakanlığı, geçen altı yılda festıvalimize kısıtlı da olsa destek vermişti. Bu yıl ise destek talebimızin gündeme alındığı tarafimıza yazı ile bildirilmesine karşın henüz bir ödeme ya da yardım edileceğıne daır bir yazı elimıze ulaşmadı. Ancak sponsor destekleri sonrasında kalan bütçe açığımızı Kültür Bakanlığı'nın karşılayacağını umdugumuz için şirketimızin imkânlannı kullanarak gereklı harcamalan yaptık. Çizgifîbninsosyolojik boyutu da var EMRESENAN: ' Çizgi filmciliğimiz sessiz sakın harikalar yaratıyor. Bu yalnızca boş bir iddia değil. Az da olsa ortaya çıkan ürünlere baktığımızda görü- nen bu. Gerek bilinen ustala- nmız, gerek genç lcuşak şu bırkaç yılı oldukça verimlı geçirdi. Hıç tanımadığımız ısimlerden umulmadık tatta arünler izledik. Şımdi haklı olarak sorulabılir. "Bu film- ler nerede, biz neden göremi- voruz?" Yanıt hayh acıklı Özel TV kanallan yerli çizgi film satın almıyorlar, proje- leri desteklemiyorlar. , Sinemalar kısa filmler göstermıyorlar. Dahası yatı- nmcılann aklma çizgi film projeierine yatrnm yapmak gelmiyor. Bütün bunlar, çiz- gi filmcıleri yeni projeler "~~~^~ üretmekten, festivallerde uluslararası yapımlarla baş başa yanşmaktan, yurt- dışına fılm pazarlamaktan alıkovmu- yor Onlar zaten tuhaf kahramanlardır. Hiç uslanmayacaklar, bir gün tüm ürünlerinin değerleneceğıni bilerek çizmeye devam edecekler. lzleyiciler ise lütfen, küçücük, ama dopdolu şen- likleri izlesinler, haklı olduğumu göre- cekler. ALt MURAT ERKORKMAZ: Çizgi film Türkiye'de diğer sanat dallanna paralel olarak, ancak onlar- dan çok daha verimsiz bir şekilde sız- lana sızlana gelişmeye çalışıyor Dün- yada uygulaması geniş kıtlelerce yapı- lan bu sanat dalı, bizde kişisel çabalar dışına taşamıyor. Geçmişte kurulmuş olan atölyeler; pazar, eleman, bılgı. kültür ve heyecan yetersızliklennden, çok kısa ömürlü oldular. Bir çizgi ça- lışma birçok ülkeye satılmadığı takdır- izgi filmi sadece eğlence ve reklamcılık alanında yararlı bir sanat aracı olarak görmek, sosyolojik bir yanılgıdır. Temel insancıl ve toplumsal sorunlann anlaşılmasına olağanüstü yardımcıdır. Çocuklann ve gençlerin yetiştirilmesinde pedagojik anlamdaki işlevi yadsınamaz. -*\ Î* -• • j de masrafını çıkaramaz, ancak bu du- rumu bile bile yapımcılar hep tek gös- tenmlık yapıtlara zorlandılar TRT ve Kültür Bakanlığı gibi kurumlar, sadece kendi gösterimleri için filmler yaptırdı, yüksek maliyetler yerine az masraflı uyduruk işleri teşvik edip hem bu sa- natı hem de sanatçının içindeki heye- canı yok ettıler. DERVtŞ PAStN: Çızgi filmi sadece eğlence ve rek- lamcılık alanında yararlı bir sanat aracı olarak görmek, sosyolojik bir yanılgı- dır. Temel insancıl ve toplumsal sorun- lann anlaşılmasına olağanüstü yardım- cıdır. Çocuklann ve gençlerin yetişti- nlmesınde pedagojik anlamdaki işlevi yadsınamaz. Çizgi filmi sosyolojik bir fenomen düzlemine çeken nedensellik de budur Güncelle sınırlı politıkalarla yönetılen ülkemizdeki durum ise ol- dukça düşündürücü Toplum üst yöne- tımlerı, çızgi filmın toplumbılimsel önemıni değil fark etmeleri, bu ülkede böyle bir sanat aracının varlığından bi- haber durumdadırlar. Fiili durum bu kadar acı olunca, çizgi film uzun vade- li hıçbir plan ve programda. konjonk- türlerde, toplumsal sorun bağlamında kendıne yer bulamamaktadır. Ülkemiz devlet bazında bir çızgi filmsizliği ya- şamaktadır. Dolayısıyla çizgi fîlm, je- nerasyonlann eğitimindeki fonksiyo- nunu yerine getirememektedir. Büyük bir kriz içinde yok olma tehhkesi ile karşı karşıya olan Türk çızgi fılm sa- natını kurtaracak, sektörü sanayi halıne getirecek talebin, TRT tarafından yenı- den oluştuıması gerekmektedir. Festi- valler, kamuoyunun, medya, kamu ve özel sektör üst yönetimlerini bilgilen- dirmesi açısından büyük önem taşı- maktadır. TUNÇ tZBERK: 3'ünden 70'e ınsanlann büyük bir keyifle izlediğı çızgi fılm, dünyada TV kanallannın artmasıyla, gerek nitelik gerekse nıcelik olarak gelişme göster- mektedir. Ülkemizde çizgi film, önce- leri reklam sektöründe tecimsel film- lerle kendını göstermış; "firmalann, isj bugün verip dün istemesi!" mantığıyla gıttikçe nıtelıksız hareketlı şekıllere dönüşmüş; bu yüzden reklam alanında çizgi fılm yapımlan azalarak yok de- necek düzeye inmiştir. 80'lı yıllarda TRT yönetiminde gö- rev alan ve 23 Nisan Çocuk Şenli- ği'nın babası sayılan Dr. Tekin Ozer- tem'ın çabalanyla, yabancı kültür he- gamonyasına karşı yerli yapımlara yö- nelınmiş, ne hikmetse bu kişinin görev değışikliği sonucu TRT, Türk çizgi filmcilerine kapısını kapatmıştır... Di- ğer TV kanallan ise yabancı yapımla- nn açık pazan halıne geldiğinden, yerli yapımlara gereken ilgı gösterilmemiş- tir. Bu kanallann kültürümüze katkısı konusunda bir düşünceleri de yoktur. Kültür Bakanhğı'na gelince; Türkiye bütçesınden binde beş pay alan bakanlık, ancak çizgi fılm sanatçısı ölmesin, sürünsün, biz de bakanlık olarak bir şeyler yaptık mantığıyla projelere maddi destek vermeye çalışmaktadır. Projelere venlen destek, emeği karşılamaktan uzak ve bıktıncı bürokratik engellerle, sanatçıyı üretmekten çok, yıpratıcı özellik kazandırmaktadır. Bu koşullarda yüksekokullan- mız bir tarafta çizgi fılm elemanı yetiştınrken dığer yönde mesleğe 30-35 yılını vermış msanlar, atöl- yelerini kapatrnak üzeredir. ORHAN BÜYÜKDOĞAN: Türk canlandırma sinemasının ciddı sorunlan vardır. Dün, bir elin parmaklan kadar az "gönül vermiş" sanatçının canla başla eser vermeye çalıştığı bu sanat " " " dalı, hiçbir ciddi destek görme- miştir. Bugün ise gönül verenler çoğal- mıştır, potansiyel oluşmuştur ve yine hiçbir destek görmemektedir. Artık dünyanın Türk canlandırma sanatı ıle tanışma zamanı gelmiştir. Kültürümüzün ülkemizde de devamlı sergilenmesi ihtiyacını hissediyorum. Çizgi fılmin eğitim alanlannda da iyi sonuçlar verdiği bilinmektedir. Gele- neksellik kazanmak lazımdır. Bunun için de profesyonel çahşmalar gerekir. Profesyonellik için gerekenlerden en önemlilerı, dış pazarlara atlamak; bunun için ise anımasyon eğitimi şart. Günümüzde yok denecek kadar yeter- siz eğitim şartlan vardır. Bir diğeri ise cihaz parkurlandır ve yatınm gerekti- rir. Bütün bunlar canlandırma sineması- nın sanatkârlannın sırtına yüklenmiş- tir. Onlar ne yapabılirler ki? Destekten kastımız budur işte. KOŞEBENT ENIS BATUR Aydınlar ve Medya Geçen sayılanndan birinde, Le Nouvel Observa- teur dergisi, canalıcı önemde bir söyleşiye yer ver- di. Salman Rüşdî-Bernard Henri Levy ikilistyle der- ginin yaptığı konuşmanın anatemasını "aydınlarla medyanın ilişkisi'' oluşturuyordu. Bernard Henri Levy, 1970 sonrası bir dönem orta- lığı kasıp kavuran "yeni ///ozoHann sonuncusu, en genci. Sol cepheden eleştirilen "yeni sağcı" yafta- sıyta ele alınan bu beyaz gömlekli dandy'nin önem- li bir düşün adamı olarak görüldüğünü, görülebile- ceğini söylemek güç açıkçası. Gene de etkili oldu- ğunu itiraf etmek gerekir: Bosna konusunda da gö- rüldüğü gibi, son derece etkin biri çünkü. Televizyo- nu, basını, neredeyse kendi yatak odasını, banyosu- nu kullanıyormuşçasına rahat, fütursuz bir biçimde kullanıyor. Salman Rüşdî, bütünüyle kendi iradesiyie olmasa bile, bir o kadar medyatik kılınmış bir yazar. Kendi payıma, başına gelenleri onaylamam şüphesiz söz konusu değil; ne ki, bütün bunlann onu iyi bir yazar kıldığını, kılabileceğini de sanmıyorum. Bu ikilinin medyayı kullanış biçimleri, medyanın bu ikiliyi kullanış biçimiyle biıieştiğinde ortaya tuhaf bir gerçekJik çıkıyor. Gündemi en sık belirleyen onlar oluyor. Derin, kalıcı işler çıkardıklannı düşünmesem de, ışık tuttuklan sorunlan hafifseyem'ıyorum: Sonuç olarak, her türlü baskıya diklenen insanlar bunlar, üstelik hedef kimliği taşımak sanıldığı kadar kolay katlanılabilecek bir durum değil. Herkes göze ala- maz, alamamıştır. Türkiye'de de özellikle son dönemde, medyayı bu yolda kullanan, medya tarafından aynı yolda ele alı- nan, konu edilen yazar, bilim adamı ya da sanatçılar olduğu göze çarpıyor: Yaşar Kemal'den Aziz Ne- sin'e, Zürfü Livaneli'den Orhan Pamuk'a. Tokta- mış Ateş'ten Bedri Baykam'a, Doğu Ergil'den Ab- durrahman Dilipak'a pek çok örnek. Kamuoyunu yonlendirmeye, uyarmaya, aydınlat- maya çalışan insanlar bunlar. Görsel, sözlü ya da ya- zılı kanallan kendi doğrulannı ıfade etmek, eğri ya da yanlış gidişatı adlandırmak için kullanmaian doğal bana kalırsa. Her toplumun, her bireyin yoruma ge- reksinmesi vardır. Bu aydınlar, aciliyet sınırtan içinde eyleyen kişiler: Sonuçlan çok sonra ortaya çıkacak.^ etkileri zamanla anlam taşıyacak bir üretimden çok^/ sıcağı sıcağına venlecek tavırlar temelinde seçimle- rini yapıyorlar. Bu tercihe olsa olsa saygı duyulur, di- ye düşünüyorum. Bunun tek doğru tercih olduğunu ileri sürmemek koşuluyla tabiı. Le Nouvel Observateur dergisi, söz konusu söy-' leşide, söz konusu ikiliyi öteki seçeneği anımsata- rak biraz sıkıştınyordu ömeğin. Aynı alanlarda büyük' emek sarfeden, buna karşılık ortada gözükmekten' hoşlanmayan aydınlar da var Pierre Bourdieu bun-, lardan biri. ; Pek yakında, dilimizde ilk kitabı yeni kurulan Ke-' sit Yayınlan arasindan çıkacak olan Bourdieu, günü-; müz toplumbilimcılerinin en önemlilerinden biri. Otu-^ zu aşkın kitatnnın, yüzlerce makalesinin, yönettiği "Toplumsal Bilimlerde Araştırma " ve "Uber" dergi-' lerinin yanı sıra, sıkı bir eyiem adamı: Başkanlığını' SalmanRüşdTninyaptığı "Uluslararası YazariarPar-j lamentosu"nun gerçek kurucusu sözgelimi. Bir sû- redir kendisiyle yazışıyorum. Orta vadede Türk ya-, zannı, aydınını daevrensel zeminde yer almaya ça-; ğıracak bir iki proje üzerinde yol almaya çalışıyoruz., Bourdieu'nun ayıncı özelliği, gizliliğe elbette değil,, ama anonim üretkenliğe büyük önem vermesinden' kaynaklanıyor. Düşünce, ifade, azınlık kültürleri ya da' araştırma özgürlüğü bağlamında yürüttüğü, öncülü-' ğünü üstlendiği bütün projelerde kişinin ya da kişi- lerin yerine işin ve eylemin öne çıkmasını esas alıyor. ı Geçen yıl, kırk yılın bir başı yaptığı söyleşılerden bi- rinde, Diderot - d'Alembert tarzı ansiklopedistlerin' tarzında kolektif düzlemde üretken olan bir aydın tü- rüne gereksinme olduğu görüşünü savunmasının' nedeni de buydu. Görsel, sözsel ya da yazılı medyanın gerektiğince ve gereğince kullanılmasından yanayım. Kişisel üre- tim bağlamında bir yazar, sanatçı ya da bilim adamı, bunun ayannı kendisi yapar, yapmalıdır. Kolektif bağ- lamda farklı bir ayar aranmalıdır: Ipin ucu kaçınldı- ğında, üretkenliğin ya da görünüriüğün ne kadan toplumsal sorumljluktan, ne kadan kişisel efsane arayışından hız almaktadır, bunu ayırdetmek güçle- şebtlir. • Maçka Mezat ve Artium Sungur Sanat Evi'nden iki müzayede Kültür Servisi - Bugün Istanbul'da iki müzayede gerçekkştirilecek. Maçka Mezat'ındüzenlediği"Sa- nat Eserieri Müzavedesi", bugün saat 15.00"te Hyatt Regency Balo Salonu'nda gerçekleşecek. Müzayedede, Kütahya yöresının köv dokuması "Batı Anadolu Hahsı" 1 mılyar 600 mılyon liradan açıkarttırmaya sunulacak. Hoca AH Rıza'nın "Dere" adlı yağlıboya peyzajı 1 mılyar liradan, "Boğaz" adlı peyzajı ise 750 milyon liradan satışa sunulacak. Amadeo Preziosi'nın "Son Cemaat MahallT ve Sami Yetik'in "Kazlar" adlı tablolan 600'er mil- yon liradan. Avni Lifij'in a Süle>maniye Camn" ad- lı yağlıboya peyzaj1 550 mılyon liradan satışa sunu- lacak. Bu müzayedede ah- şap üzerine istanbul işı. döşemesi metalh ipek do- kuma Hereke kaplı "Os- manlı Beşik", 500 milyon- dan açıkarttırmaya katıla- cak. Artium Sungur Sanat Evi'nin düzenlediği 'Sa- Maçka Mezat'ın müzayedesinde 'Baü Anadolu Hahsı' nat Eserieri Müzayedesi' de 1 milyar 600 milyon liradan açık arnrmaya çıkacak. bugün saat 12.30'da The Marmara Oteli Büyük Balo Salonu'nda iz- lenebilir. Bu müzayedede Hoca Aü Rıza'nın "Pey- zaj" adlı yağlıboya tablosu 1 milyar 250 milyon liradan satışa sunulacak. Namık tsmail'ın "Alie Tör'ün Portre- si "adlı ahşap üzerine yağlıboya tablosu, Ce- vat Dereli'nin "Pfeyzaj" adlı yağlıboya tab- losu 300'er mılyon liradan, Naci Kalmu- koğlu'nun "Oryantalisfadh kompozisyonu ve Givanian'ın "Dobnabahçe'den Bella Vis- ta" adlı yağlıboya tablosu 250'şer rrulyon li- radan, Nazmi ZJya'nın ahşap üzerine yağlı- boya "Peyzaj" adlı tablosu ise 200 mılyon liradan alıcı karşısına çıkacak. Müzayede- de Fahrunissa Zeid'ın "Feridun Karakaya (Cilalı Ibo)" portresi teklif usulüyle satışa sunulacak. 'Anne Frank'ın Günlüğü' tiyatroda Kültür Servisi - îlk gençlik çağlanmızda pek çoğumuz "Anne Frank'ın GünlüğüT 'nü okumuş, iki yıl kaçtıktan sonra ailesıyle biıiikte yakalanıp Auschvvitz'e götürülen bu lcüçük kızın acıklı öyküsüyle gözyaşı dökmüşüzdür. Tavan arasında kapaiı geçen bu iki korkunç yılı iki Amerikalı aktör; Frances Goodrich ve Albert Hackette sayfa sayfa inceliyor ve bir oyun yazıyorlar. Georges Nerveus tarafından Fransızca'ya aktanlan bu oyun, Pierre Franck tarafından sahneye konuyor. Bugünlerde Paris Theatre Hebertot'da sahnelenmeye başlanan oyvın, daha önce Lyon'da izleyici karşısına çaktı. Anne Frank'ı, Bertrand Tavernier'nın Berlın Film Festivalf nde AJtın Ayı ödülünü alan son fılrru "Appafyla yıldızı parlayan Marie Gillain canlandınyor. Tavernier'nin fılminde zengin erkekleri baştan çıkanp paralannı çalan Nathalie rolünde gördüğümüz Gillain, bu oyunla 'çocuksu, masum 1 bir kimliğe bürünüyor.u O>Tinu okuduğum zaman altüst oldum" diyor Mane Gillain: "Çokgenç yaşta aşkla tanışan bu kızın sesini duyar gibi oktum. Onu yeniden yaşama döndürmek Lstedim". Baba Otto Frank rolünde ise tiyatro ve sinema sanatçısı Bernard Crombey var. Crombey, "Anne Frank'ın Günlüğü"nü oynamanın kendisine bir sorumluluk yüklediği görüşünde: "Her akşam bir tarih dersi yaşar gibiyim. Lyon'da bize sorular sormak için bekleyen, çıkısta Idtabı satın alan gençler olu>T)rdu. Kendi kendime boşuna oynamadığunızı sövlüyordum. Oyıınun etkisi inanılmaz. böyle bir şeyi daha önce görmemiştim". Crombey 'in canlandırdığı Otto Frank, oyunda acılan dindirmeye çalışıyor- "Güçlü, bflge, güvenilir bir adamı oynuyorum. Daha önce oynadığım gel-gitli, fırtınalı karakterierden çok farklı". Otto Frank ve ailesi bir tavanarasına saklanıyoriar. Bu kapaiı yerde sürekli bir arada olmanın etkisiyle Anne, sık sık annesıyle tartışmaya başlıyor. Bu arada anne, baba ve oğullan Peter'den oluşan Van Daan aılesı de onlara katılıyor Oytında Peter'i Andre Techine'nin "Les Roseaux Sauvages" adlı filminde rol alan sevimli ve genç oyuncu Frederk Gorny canlandınyor. Fredenc, kitabı ve oyunu okuyvınca çok etkilendiğini söylüyor "Baştan itibaren, daha ilk okuyuşta bu roiü çok sodim, çünkü Peter'in gençlikten olgunluğa geçisi var. İlk aşk heyecanları ve öfke krizleri CHümün onun yaşamına son vereceğhıin biüncinde ve onun yaşmda bu dayanılmaz bir şey. Oyunda gerilim, mizah, ve gerilimin ardından gelen mutluluk anlan iç S O S Y A L Y A Y I N L A R KTTAP SARAY'DA BÜYÜK KİTAP ŞÖLENİ Bütün Kitoplarda %30İNDİRİM Babıâli Cad. No. 14 - Cağaloğlu/tstanbul Tel.-Fax: (0212) 522 52 13 - Tel. 528 33 14 Pazar Hariç9-19.00 arası GALERI • ATÖLYE ^ H 293 89 78 (3HAT) Paris'te sahneyenmey e başlayan 'Anne Frank'ın Günlüğü'nde Anne Frank'ı ovnayan Marie Gillain, 'Marie' fflmindeki rolüyle Paris Film Festivali'nde ödülalmışD. AYŞE ERKMEN "Bu Galeri" 25 Nısan - A Uvı/ıntn 1995 ) u ıı «,l.;aa.ı l«,.,l», SANAT SHERİSİ GlNAYSAGlN'u ANMA SERGISI 2 Mayıs - 24 Mayıs T I; Bankası Parmakkapı Sanat Galerısı Beyoğiu. Tti 244 20 21 SATILIK Marmara Adası'nda 12 daireli, 48 yataklı komple pansıyon Tel.:(0 266)89 58110 (0 266) 89 58 228
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle