Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2NİSAN1995PAZAR CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Anka'da
çağdaş
rr-ı •• 1 • • •
Turk şıınKültür Servisi - "Anka"
adlı Türk sanat ve edebiya-
tı dergisının Ataol Behra-
moğhı yönetimınde Fran-
sızcaolarak Paris'teyayım-
lanan Aralık 1994, 24/25
no'lu sayısı. Fazıl Hüsnü
DağUrca'dan 90'h yıllara
dek çağdaş Türk şiirine ay-
nlmış. Dergınin birinci bö-
lümûnde Ataol Behramog-
lu'nun çağdaş Türk şıin
üzenne bır sunuş yazısı ıle
Sebastien Labrousseun
"Dağlarca'yı Franaszca'da
Okuraak ve Sevmek", Ti-
moıır Muhidine'ın "Savaş
Sonrası Türk Şöri Bir Do-
ğudan Bir Başka Doğu'ya",
Jean- Baptiste Para'nın
"Ataol Behramoğlu'nun Şi-
irine Giriş" baslıklı ıncele-
me yaalan yer alıyor.
Derginın ıkinci bölümü
ise "tki Savaş ArasT, "Dag-
larca \e Birkaç Usta", ''Sa-
vaş Sonrası", "Ikinci Yeni",
"Güdümlülük Karşısında
Ozan", "Genç Şnr"başlık-
lan altında 69 şiir çevirisi-
ni ıçenyor. Dergide; 'Nedp
Faal Kısakürek, Asaf Ha-
let Çelebi. Ahmet Muhip
Dıranas, Fazıl Hüsnü Dag-
larca,Orhan\etlOkta> Ri-
fat, Melih Cevdet Anday,
Behçet NecatigU. Cahit Ir-
gat Cahit Külebi. Orhon
Murat Anburnu. Salah Bir-
seL Sabahattin Kudret Ak-
saL Necati Cumah, Atilla tl-
han, Can YüceL, Metin E-
loğlu. Ahmmet Arif. llhan
Berk, Turgut l yar. Edip
Cansever, Cemal Süreya,
Ece Ayhan, Gülten Akın,
Sezai Karakpc, Ahmet Ok-
t», KemaJ Özer, Ozdemir
lnce, Hilmi Yavuz, Clkü Ta-
mer, Metin Alnok, Ataol
Behramoğlu, Ismet Özel.
Refik Durbas, Nihat Beh-
ram, Gülseli Inal, Enis Ba-
tur, Yaşar Mirac. Tuğrul
Tanyol, Adnan Özer, Enver
Erean ve Küçük tsken-
der'in Fransızcayaçevrilen
şiırleri yer alıyor. Şiırlerin
büyük çoğunlugunun çevı-
nsi Yaşar Avunç'a aıt. Ah-
met Sovsal. Tunour Muhi-
dine, Babür Kuzucuoğiu,
Bal Kırdar.Sibel Berk- Boz-
demir, Ercan Eyüboğhı ve
Zühal Tfirkkan da dergide
yeralan şıırçevınlerine im-
za atmışlar.
Cemil
Ergün'ün
'görsel
günlükler'i
Kültür Servisi- Cemil
Ergün'ün yağlıboya ve
akrilik ağırlıklı çalışmala-
nndan oluşan ilk kişisel
sergısı 14 nisana dek Tak-
sim Sanat Galerisı'nde
gezilebilir. Cemil Ergün
1984 yılında Mimar Sinan
Üniversitesi Güzel Sanat-
lar Fakültesi Resim Bölü-
mü'negirdi. 1988'deProf.
Ergm Fnan AtöJyesrnden
mezun olan sanatçı Prof.
Kadri Özayten ile Yüksek
Lisans programına başla-
dj. "Graflitr konulu tez
çalışmasını tamamlayarak
Yüksek Lisans programı-
nı bitirdi ve 1991 yılında
M.Ü. G. S. F.'nde Temel
Sanat Eğitimi Araştırma
Görevlisi olarak çalışma-
ya başladı. Sanatçı bu ku-
rumda Prof. Kadri Özay-
ten ile "Çağdaş Sanatta
Anlatım Oğesi Olarak
Ateş" konulu Sanatta Ye-
terlilik programını sürdü-
rüyor. 1993'te Avusturya-
Salzburg Yaz Akademi-
si'nde KunitoNagaoka ile
baskı resim çalışmalan
yapan Ergün, 1988'denbu
yana çok sayıda karma
sergiye katıldı.
Sanatçı sergisi üzerine
şunlan söy lüyor: "Bireyin
otorite karşısında küçül-
düğü ve emikiiği bir za-
manda yaşryoruz. Mini-
mum düzeyde gerçekleşen
söylemler de, büyük ege-
men gücün duvarlanna
çarparak parçalanmak-
ta_ Bu trajik çarpışmada,
bellek ve zaman katlan
arasında gizlenen olgusal
imgeleri kadrajlayarak,
yeniden günceUeştirmeyi
deniyorum. İçimizde izler
bırakarak geçen anılann
kayıtlannı belirli simgesel
ağuiıklar taşıyan eteman-
iara dayandırarakoiuştur-
duğum resimlerimi, "gör-
sel günlükler' biçiminde
değerlendiriyonun. Bu
esinle, sergimin adını da
sahiplenen 'Çağı Günlü-
ğünden' bşiığı altında bir
dizi olusturdum. Yapükla-
nm, bireyi zamana bir 'taç
koyma" şansının eiinden
abndığı tüm zamanlara
sismogrank bir gönder-
medir."
Cemil Ergün'ün gravür-
lerinden oluşan ikinci kişi-
sel sergisi de 17- 29 nisan
tarihleri arasında Fransız
Kültür Merkea'ndeaçıla-
cak.
Şakir Eczacıbaşı ile Türkiye'de kültür yaşamı ve 14. Uluslararası İstanbul Film Festivali üzerine
Gençliğin sanata ilgisi arbyor
Kühür Servisi- tstanbul, bu yıl da festi-
valler dönemine başladı. Yaşamımız ilkya-
zın umutlan gibi renkJeniyor, yeni boyutlar
kazanıyor, daha çok anlam kazanıyor festi-
vallerle birlikte. Ne 5 Nisan kararlan ne de
27 Mart sonrası sanata karşı alınan tavır,
festivallerin coşkusunu etkilemiyor, Çünkü
artık. 'sanat, 1990'lar Türkiyesi'nde genç
kuşaklann vazgeçemeyecekleri alanlardan
biri' Şakir Eczacıbaşı'nın vurguladığı gi-
bi. istanbul Kültür ve Sanat Vakfı Başkanı
Şakir Eczacıbaşı ile günümüz Türkiye-
si'nde kültür sanat yasarru ve 14.Uluslara-
rası tstanbul Film Festivali üzerine konuş-
tuk.
- Sanat alanında Türkrve'd* ne gibi geliş-
meler oluyor?
ECZACIBAŞI - Son yıllardaTürkiye'de
sanat alanında çok olumlu gelişmeler olu-
yor bence... Yalnızca İstanbul 'da yüzü aşkın
resim galerisinde, sekiz dokuz ay boynnca
sayısız sergiler sunuluyor. Niteliklı konser-
lerin sayısı gittikçe artıyor. Resim fuarlan,
kitap fuarlan açıhyor... Fotoğraf sergileri.
fotoğraf yanşmalan birbirini kovahyor...
Her bir kitabın baskı sayısında. okuma me-
raklılannın gücünü aşan fiyatlardan ötürü,
önemli bir artış olmasa bile, her konuda ya-
yımlanan kitap sayısı büyük hızla yükseli-
yor.
Oanat açısından yakın
dönemlerin belki de en
önemli olayı, gençlerin
sanata karşı büyüyen
ilgisi...istanbul Kültür ve
Sanat Vakfı 'nm yıl boyunca
gerçekleştirdiği uluslararası
beş şenliğide öncelikle
gençler dolduruyor.
Grafik düzen açısından, baskı açısından,
eski dönemlerin çok üstünde, nitelikJi ya-
pıtlar çıkanlabiliyor. Resimler ve heykeller,
en değerli sayılan eşyalarla birlikte açık art-
tırmalarda olağanüstü büyük değerlere sa-
tılabiliyor. Gazeteler, dergiler, televizyonlar,
sanat konulanna ve sanatçılara çok daha ge-
niş yerler veriyor. O arada. birçok banka şu-
besi, sanki bir sanat galensi işlevini yürü-
tüyoımuş gibi, her üç haftada bir duvarla-
nndakı resimleri değiştirerek sergiler açı-
yor. Boş duvarlan sanatçılara resim asma-
lan için vennek, bir bakıma sanata katkıda
bulunmanın en kolay ve masrafsız yolu...
Geçenlerde bir kebapçıda açılan bir resim
sergisi için davetiye bile aldım. Ama olsun;
resimler banka koridorlanna, lokantalann,
kcbapçılann duvarlanna kadar yayılıyor
ya...
Tûrkiye içine kapanıkhğı aşıyor
Sanat açısından yakın dönemlerin belki
de en önemli olayı, gençlerin sanata karşı
büyüyen ilgisi... İstanbul Kültür ve Sanat
Vakfi 'nın yıl boyunca gerçekleştirdiği ulus-
lararası beş şenliği, öncelikle de gençler
dolduruyor.
Gerçekte, dünyaya açılmakta olan Türki-
ye, iletışım araçlannın da etkisiyle, içine
kapanıkhğı aşıyor; dünyada ekonomiden
sanat ve kültüre dek her alanda olup biten-
Ieri yakın ilgiyle izlemeye başlıyor. Ulusla-
rarası İstanbul Film Festivali'nde birkaç yıl
önce filmlerinin toplu gösterisi sunulan yö-
netmen Bernardo Bertolucci, koskoca sine-
malan dolduran gençlerin, fılmlerin sonun-
da coşkuyla alkış tutmasını biraz da şaşkm-
lıklakarşılamış, 'böytecoşkulannicedJrhk;-
bir festivalde gönnedigini'belirterek "Tu-
haf bir etektrik var bu kentte" demışti, 'ade-
ta erotik bir tutku_'1994'te BBC Senfoni
Orkestrası'nın ünlü şefi Günther Herbig,
Aya lrini'deki konserlerinde gençligin^o-
ğunlukta olmasını sevinçle izlemişti. On-
ceki yıl yapılan Altın Lale Ödülü'nün Se-
çiciler Kurulu Başkanı, tanınmış sinema yö-
netmeni ve Venedik Film Festivali'nin di-
rcktörü GDlo Pontecarvo^loğrudan sinema
sanatına böylesine ilgi gösterihnesine baş-
ka şenliklerde az rastlandığını belirterek ka-
panış töreninde. 'tstanbul Füm Festrvali'nin
dünyadaki en önemli ilk dört şenlikten biri
sayddığını' açıklarruştı.
Gençler sanattan vazgeçmiyor
Türkiye'de sanat açısından ilginç bir olu-
şum gözleniyon
Bütün gelişmişliklerine karşın, Batı top-
lurnlan genellikle daha bir doymuş, daha bir
durmuş oturmuş nitelik taşıyorlar. Türkiye
gibi geîişmekte olan bir ülkede ise, bizdeki
türden zengin bir uygarlık birikimi de var-
sa, belki de geçmişte yitirilen zamanı yaka-
lama kaygısıyla daha bir coşkuyla yeni bir
şeyler yapmak, yaratmak için koşuşturulu-
yor.
Bundan 25-30 yıl önce tstanbul'da sergi
açılan ancak iki üç galeri bulunuyor; ulus-
lararası düzeydeki büyük konserlerin sayı-
sıysa yılda dört beşi geçemiyordu. Baskı
sayılan birkaç bin dolayında bulunan iki üç
sanat dergisi yayımlanabiliyordu. Onlar da
hep edebiyartan söz eder, öteki sanatlara
pek ilgi duymazlardı. Türk Sinemateki'nin
kurulmasından önce Hollyvvood'un ticari
sineması dışında ülkede nitelikJi pek az film
izlenebilir; sinemanın gerçek sanatçılan ço-
ğu kez yeterince bilinmezdi bile... Oysa sa-
nat, I990Tar Türkiyesi'nde genç kuşakJa-
nn vazgeçemeyecekleri alanlardan biri ol-
muştur artık...
- Sanat aianındaki dinamizmekarşın, de-
ğtşik siyasal ya da dinsel eğilimlerdeki çev-
relerin sanata karşı aldıklan kısrtiayıa tav-
n nasıl değerlendirtyorsunuz?
ECZACIBAŞI - Türkiye'nin başkentin-
de düzenlenen bir uluslararası sergide, Po-
lonyalı bir ressamın yapıtının 'müstehcen'
olduğu gerekçesiyle gösterimden kaldınl-
ması, kent alanlanna konmuş heykellerin
cinsellikle suçlanabilmesi, bale sanatının
bile bedenin açık saçıkhğıylâ değerlendiril-
mesi ya da tstanbul'daki Bizans surlannm
yıkılmasını öneren düşüncelerin ortaya atı-
labilmesi çok acıdır elbette... Ama bu kar-
şı çıkışlar, yıne de sanata çok daha etkin bi-
çimde sahip çıkılması yönünde uyancı bir
etkide de bulunuyorlar. Örnek olarak, sana-
ta dönük bu tür kısıtlama ya da engelleme-
ler karşısında, televizyonlarda milyonlarca
kişinin izleyeceği açıkoturumlann düzen-
lenmesi, basında bu konularda günlerce tar-
tışmalaryapılması. ortadaki sorunlarla ilgi-
li aynntılı düşünceler açıklanması geçmiş-
te akla bile gelmezdi. Herkes, kendi inan-
cını kendine saklar ve böylece sanatın ev-
rensel nitelikleri. yaratıcılığın neden kesin-
likle özgür olması gerektiği, kültürün işlev-
leri gibi sorunlar yeterlı biçimde toplum
önünde değerlendirilmez, gerçekler ve doğ-
rular gün ışığına çıkamazdı.
Yeniden düşünüp değeriendirmek...
Tıpkı insan yaşamında da görüldüğü gi-
bi, aşın ölçüde korunanlar hastalıklara da-
ha kolay kapılırlar. Türkiye Cumhuriye-
ti'nin başlangıcindan bu yana, laiklik, kla-
sik Batı müziğinden resim ve heykele ka-
dar çağdaş sanatlar, Türk yazını, bazen ya-
salar, bazen da geliştirilen politikalarla, el-
den geldiği ölçüde korunmuşlardır. O gü-
nün koşullannda kaçınılmaz görünen bu uy-
gulamalar, bugünün ortamına erişilmesini
sağlamıştır. Günümüzün demokratik yaşa-
mında ise, geçmiş uygulamalarla ilgili tar-
lışmalar, kültür ve sanatın ana ilkeleri ko-
nusundaki karşı yaklaşımlar, bu resmi uyu-
lamalann giderek salt bir alışkanlık duru-
mundan çıkmasını sağlayacak ve elde edi-
len gelişmeler bir daha düşünülüp değerlen-
dirilerek onlar adına savaşmak için belirli
bir sağlıklılığı ve coşkuyu da yanı sıra ge-
tirecektir.
kın ülkeden, üç bine yakın uzun metrajlı ve
pek çok da kısa metrajlı film gösterildi; Si-
nematek'te... O yıllarda Doğu Avrupa ülke-
lerine karşı duyulan kaygı ve tepkileri, gü-
lünç denilebilecek kadar sıkı sansür ortamı-
nı, yıldız sineması anlayışlannı bir türlü aşa-
mayan ticari film gösterimlerini düşünür ve
o arada politik eylemlerin, sokak çatışma-
lannın başını alıp gittiği güncel yaşamı göz
önüne getirirseniz, Sinematek'teki çalışma-
lann ne zorluklar altında gerçekleştirilebil-
diğini daha iyi anlarsınız. Onat Kutlar, bun-
lann tümüne de göğüs geriyor, her şeyle uğ-
raşmaktan yılmıyor; salonu dolduran genç-
liğin coşkusu ona yetiyordu. Bir genç sine-
macı özgün bir yapıt ortaya çıkardığında,
sevincine diyecek yoktu, Onat'ın... Hele
YdmazGüney'in Fılmlerini ilk kez Langlo-
is'ya gösterdiğimiz günkü sevincini hiç
unutamam. Sonra, 1970'lersonlanndabaş-
layan ilk İstanbul Sinema Günlen'nde, gi-
derek Uluslararası istanbul Film Festivalle-
ri'nde hep aynı ilgi, aynı coşku...
Türkiye sinemasının dışa açılması ve ni-
telikli Türk filmlerinin çevrilmesi için de
Onat Kutlar, son dönemlerde özellikle Av-
rupa Birliği fonlanndan kaynaklar sağlan-
ması amacıyla büyük uğraşlar veriyordu.
Kutlar, yalnız sinemaya değil; Türkiye'nin
edebiyat, sanat ve kültürüne de öylesine yo-
ğun ilgi duyuyordu ki bu konularda nereden
bir yardım ya da destek istense hemen ora-
ya koşuyordu. Kutlar kadar iyi bir yazann,
oldukça az yapıt bırakmasımn bir nedeni
belki de buydu.
Onat Kutlar, kişisel etkinliklerinden çok,
toplu çalışmalan seviyor; Anadolu gelene-
tstanbul Kültür ve Sanat Vakfi Başkanı Şakir Eczacıbaşı, Türkiye'de devictin kültû-
re verdiği önemin Kültür Bakanüğı bütçesinden anlaşılabileceğini söylüyor.
Sabahattin Eyuboğlu'nun İnönü'yle ilgi-
li bir anısı geliyor aklıma... fsmet tnönii,
hem Köy Enstitüleri hem de Eyuboğlu'nun
başında bulunduğu klasik çeviri yapıtlar ya-
yınlan için şöyle demişti:
"Yeni kültür ve eğhün kurumlannın. ne
yapıhp edilip kendi başlanna ayakta dura-
bilecek, kendi kendilcrini savunacak dunı-
ma getiriuneleri gerekir.''
Inönü, tek parti döneminin elbet bir gün
sona ereceğini biliyor ve ileri sayılan her ku-
rumun bir gün demokrasi ortamında tartış-
ma konusu olacağını. saldınlara uğrayaca-
ğını seziyordu. Gençliğin sanat ve kültüre
duyduğu ilgi ve coşku karşısında, kültür ku-
rumlannın giderek gelişeceğine; üstelik,
tartışmalar, çekişmeler sonucunda daha de-
rinlemesine düşünülüp bilinçli biçimde be-
nimsenerek serpileceğine inanıyorum.
- 14. Uluslararası
Film Festrvali'nde
Onat Kutlar bulun-
mayacak. Yıllarca
birlikte çalıştınız,
Kutlar'la_ Onat Kut-
lar'ın sinemaya. kül-
tür yasamına kattala-
rmdan söz eder misi-
niz?
ECZACIBAŞI -
Onat Kutlar'la 1965
yılında tanışmıştık.
Elbette ki, Türk Dil
Kurumu Ödülü'nü al-
mış bulunan 'İshak'
adlı öykü kitabıyla
daha önceden adını
duymuş, yapıtlannı
okumuştum, onun... Onat Kutlarbir gün ka-
pıdan içeri girdi ve "Türkiye'de Sinema-
tek'i ne zaman kunıyoruz?" dedi. Kutlar,
Paris'ten yeni dönmüştü. Fransız Sinemate-
ki'nin kurucusu Henri Langktis, o yıllarda
Sabahattin Eyuboğlu'yla birlikte yaptığı-
rruz Eczacıbaşı Kültür Fîlmleri'ni gördüğü-
nü Onat'a anlatarak, Türk sinemasının an-
cak bır sinematekin de kurulması yoluyla
geliştirilebileceği inancıyla, o konudaki gi-
rişimlere benim öncülük edebileceğimi söy-
lemişti.
Sinematek'in kuruluşunda ve sonrasmda
on yılı aşkın süreyle Kutlar'la bir arada ça-
lıştık. Kutlar, sabahın erken saatlerinde Si-
nematek'i açıyor; gece yanlan, son göste-
riden sonra Sinematek'ten aynlıyordu.
1965-1975 arasındaki yıllarda, 4O'ı aş-
C_>rzel girişimciliğe önem
veriyor, devleti küçültmek
istıyorsak, bürokrasinin
baskılanndan ve
verimsizliğinden
yakınıyorsak, kültür sanatta
özerklik diliyorsak her yeni
sanat ya da kültür
girişiminde devlet kapısını
çalmaktan vazgeçmemiz
gerekir.
ğinde olduğu gibi, sanat üstüne çalışmala-
nn imeceyle yapıImasını istiyor ve bunu da-
ha yararlı buluyordu. Türkiye'de sinema ko-
nusunda şöyle diyordu, Onat: "Elbette ûl-
kemizde sinemanm tarihi çok daha eskflere
dayanır. Ama, bence gerçek tarih, yakın
dostluklann tarihidir. 196S, Sinematek'te
başlay^n ve bugün de süren dostluklann do-
ğum tarihidir. Ve biz, bir a\ııç insan, bu dost-
luğu sürdürmeyi başaranlardanız."
Genç yeteneklere destek olmayı, onlara
güven vermeyi Kutlar bir görev sayıyor; sa-
nat alanında genç insanlann ortaya çıkarak
kendilerini kanıtlamalannı bekliyordu.
Onat Kutlar'ı tanıyan, çalışmalannı izle-
yen, yazılannı okuyan herkes, hepimiz, onu
çokarayacağız...
- Sanat ve kültüre özel kesim ve kamunun
katkılan özellikle ekonomik bunalım ve yük-
sek enflasyon ortam-
lannda nasıl bir deği-
şim gösteriyor?
ECZACIBAŞI -
Ekonomik sorunlar
ortaya çıkınca, ilk ke-
silen, kültür ve sanat
giderleri oluyor. De-
mek ki hâlâ bir 'lüks'
sayılıyor, sanat ve
kültür etkinlikleri...
Demokratikleştik-
çe, devlet de kültür ve
sanat çalışmalanna
daha az önem veri-
yor. Onca olayın ara-
sında, 'Şimdi zamanı
^m ' nu bunJann' denile-
biliyor. Oysa, büyük
sorunlara kültürel açıdan da yaklaşılmadık-
ça, bunalımlar, yüzeysel olarak çözümle-
nebiliyor... Günümüzün dünyasında en
önemli sorunlann başında, çeşitli kûltürle-
rin bir arada yaşayabümesi, hangi dinden,
hangi ulustan, hangi inançtan ya da hangi
ırktan olursa olsun insanlann birbirini tanı-
yıp anlayabilmeleri geliyor. Bu da ancak
geniş bir kültür yaklaşımıyla sağlanabilir.
Türkiye'de devletin kültüre verdiği öne-
min düzeyi, Kültür Bakanlığı 'nın bütçesin-
den de belli olmuyor mu? Genel bütçenin
ancak binde beşi kadar kaynak alabiliyor
Kültür Bakanlığı...
Cumhuriyetin kurulmasından sonra, dev-
letin kültür ve sanata yıllarca gösterdiği ya-
kın ilgi bulunmasaydı, Türkiye'nin bugün
geldiği düzeye varması kesinlikle mümkün
olamazdı. tşte Devlet Tiyatrolan, Devlet
Opera ve Balesi, Devlet Orkestra ve Koro-
lan, konservanjvarlar, birçok ile yayılmış
bulunan müzeler, Türk Dil Kurumu, Türk
Tarih Kurumu, tstanbul Belediyesi'nin Şe-
hir Tiyatrolan, Halkevleri ve daha niceleri...
Cumhuriyetin kuruculannı, Atatürkve Inö-
nü başta olmak üzere ne kadar saygıyla an-
sak azdır. Ama kamu iktisadi teşekkülleri
de çok yararlı olmuştu, sanayi atıhmının
gerçekleşmesinde... Bugün sanayi alanında-
ki gelişmelerin temeli, KİT kuruluşlandır.
Ne var ki, artık çağ değişmiş; merkeziyet-
çiliğin, her şeyi devletten beklemenin, her
konuda devleti söz sahibi yapmanın sakın-
calan, demokrasi açısından da ekonomik
verimlilik açısından da gelişme ve dışa açıl-
ma açısından da ortaya çıkmıştır.
4
Yalnız devlef dersek^.
Özel girişimciliğe önem veriyor, devleti
küçültmek istiyorsak, bürokrasinin baskıla-
nndan ve verimsizliğinden yakınıyorsak,
kültür sanatta özerklik diliyorsak her yeni
sanat ya da kültür girişiminde devlet kapı-
sını çalmaktan vazgeçmemiz gerekir. Bi-
limde. araştırma ve geliştirmede, kültür ve
sanatta, toplum ve çevre sorunlannda, 'Yal-
nız devlet' dersek, giderek yalnız tıcaret ve
sanayi alanlan kalır, özel girişimciliğe... O
zaman da, devleti küçültmek, girişimci bir
toplum yaratmak gerçekleşemez elbette.
Kaldı ki, geçmiş tarihimizde, Osmanlı Im-
paratorluğu'nun geniş devlet anlayışı için-
de bile toplumsal konulann, kültür ve sana-
tın, devlet dışında, vakıflar yoluyla destek-
lenmesinin en ilginç örnekleri verilmişti.
Kuşkusuz, bütün bu gelişmelere karşın,
kültür ve sanatın hâlâ salt devletçe destek-
lenip yürütülmesini isteyenler de eksik de-
ğil... Keynes şöyle diyordu:
"Hangisi daha büyük tutuculuktur aca-
ba: Geçmişi bilmemek mi, bugünü bilme-
mekmi?"
ekonomik sorunlar ortaya
çıkınca, ilk kesilen, kültür ve
sanat giderleri oluyor.
Demek ki hâlâ bir 'lüks'
sayılıyor sanat ve kültür
etkinlikleri...
Demokratikleştikçe, devlet
de kültür ve sanat
çalışmalanna daha az önem
veriyor. Onca olayın
arasında, 'Şimdi zamanı mı
bunlann' denilebiliyor.
Oysa, büyük sorunlara
kültürel açıdan da
yaklaşılmadıkça, bunalımlar,
yüzeysel olarak
çözümlenebiliyor...
- Uluslararası tstanbul Festivallerini eko-
nomik açıdan gerçekleştirebilmek için ts-
tanbul Kültür ve Sanat Vakfi neleryapıyor?
ECZACIBAŞI - lstanbul'dakı uluslara-
rası şenlikleri, kişilerin ve kurumlann ge-
niş katkılanyla, özerklik içinde sürdürmek
için büyük uğraş veriyor, İstanbul Kültür
ve Sanat Vakfı... Nisan ayı başından kasım
sonuna kadar uzanan bir süreyi kaplayan
uluslararası beş şenliğin giderlerinin yüzde
9O'ı, izleyicilerin aldıklan biletlerin gelir-
lerinin yanı sıra, özel lcuruluş ve kişilerin
destekleriyle karşılanıyor. Kültür Bakanlı-
ğı'nın katkılan ise, yüzde 8-10 dolayında
kalıyor.
Kültür ve sanat çalışmalannda ilk koşu-
lun, özerklik olduğuna inaruyoruz. Özerk-
lik, sorumluluk da getirir kuşkusuz... Dev-
letin ve yerel yönetimlerin kültür aianında-
ki sorumluluklan nedeniyle, elbette, onlar-
dan da her zaman belirli destekler istenecek-
tir. Bu, kamunun görevlerinden biridir. A-
ma İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı, ekono-
mik açıdan hiçbir zaman devlet kurumlan-
na bağımlı durumda da olmayacaktır.
Türkiye'de kültür ve sanat alanlanndaki
desteklerle iigili gelişmeler bir süredir se-
vinç verici...
Artık birçok kunıluş; kurum kimliği açı-
sından, kendilerini, toplumsal açıdan önem
taşıyan konularla da uğraşan kurumlar ola-
rak tanıtmak istemektedir. Halka, özellikle
de toplumun çok büyük bir kesimini oluş-
turan gençlere...
Ozel kurumlara belirli kimUk
Birçok özel kunıluş, yalnız kendi alanla-
nnda yararlı işler yapmakla yetinemeyecek-
lerini çok iyi bilmektedirler. tstanbul'u bir
'dönya kültürbaşkenti'ne dönüştürmek için
uğraş veren İstanbul Kültür ve Sanat Vakfi
ile bu alanda işbırliği yapmak, özel kurum-
lara da belirli bir kimlik veriyor. Film Şen-
liği'nin festival sponsorluğunu bu yıl İstan-
bul Menkul Kıymetler Borsası'run üstlen-
mesi, bumın en iyi örneklerinden biridir. is-
tanbul Kültür ve Sanat Vakfı'nın kurum
sponsorluklannı ise, Emlak Bankası, Re-
nault Mais, The Marmara Oteli, IBM ve
DHL kuruluşlan almış bulunuyorlar. Bir-
çok özel kunıluş ise festivallerde program
sponsorluklannı sürdürüyor.
Erkekler ve kadmlar
- Sinemaseverlere, 14. Uluslararası Film
Festivali hangi yenilikleri sunuyor bu yd?
ECZACIBAŞI - Uluslararası Istanbul
Film Festivali programlannda Uluslararası
Altın Lale Yanşması ve Ulusal Yanşma'nın
da aralannda bulunduğu Sanatlar ve Sine-
ma, Edebiyartan Beyazperdeye, Dünya Sine-
masının Genç Yıldızlan, Dünya Festivalle-
rinden gibi geleneksel bölümlenn yanı sı-
ra bu yılın özelliğini oluşturan yeni bölüm-
ler de var: Gençliğin Ateşi Muzik, Erkekler
ve Kadınlar, Erotik Öyküler_
Çizgi Filmler bölümünde ise Fransız can-
landırma fılmleri yer alıyor. Yannın sinema
sanatçılan ve sinemaseverleri için iki yıl
önce başlatılan Çocuk Şenliği de sürdürülü-
yor.
PENALTI
MEMET BAYDUR
Uzaklarda Bir Gece
Tanıdığım en münevver insanlardan biri olan Sa-
yın Fuat Andıç'la bir sohbetimizde söz dönüp do-
lanıp atasözlerimize geldi. Ekonomi profesörlüğü-
nün, kendi alanında uluslararası bir uzman olması-
nın yanı sıra, belleğindeki tarih ve edebiyat hazine-
sini de benimle cömertçe paylaşan, Sayın Andıç,
atasözlerimize ikdisadi açıdan, günümüzde geçerii
olduğu için Amerikan Dolan kurundan yaklaşırsak ne
olacağını sordu. Demokrat Parti liderlerinin "herma-
hallede bir milyoner" diye tutturmasından sonra
Adalet Partisi ve Anavatan Partisi liderlerinin bunu
yeterti bulmayıp mahalledeki herkesi milyoner ettik-
lerini, yine de millete yaranamadıklannı konuştuk.
Yüzden fazla rakamı bir araya getirememiş yoksul
halkımız milyonlarla, milyarlarla konuşur hale geldi,
bizlerse tutmuş ilerleyen Türkiye'den şikâyet ediyo-
ruz. Enflasyonik bir şekilde ilerliyor ülkemız. Nasıl
ilerlesin yani? Ağır ezgi fıstıki makam mı?
Konuştuk diyorum ya, aslında Sayın Andıç sakin
güleryüzlü, bilgece anlatıyor, bense hayran hayran
dinliyordum, belleğimde not alıp kopya çekerek. Türk
parasının ortalıktan kalkıp dolann mutlak hâkimiye-
tinin kurulmasındaki haklılığı ve güzelliği konuşup
karara bağladık. Global ekonomiye giren Türkiye'de
bundan daha iyi ne olabilir? Üstelik dolar çıktıkça çı-
kıyori Fransız Frangı devalüe oldu. Ingiliz Sterlini de-
valüe oldu. Oh olsun! Kalleş Ingilizlerle, pis Fransız-
lara layık olan da budur zaten. Yaşasm dolar! Bu
arada, son derece mevsuk bir membadan haber al-
dığımıza göre, her şeyimizi çağdaş uygarlık düzeyi-
ne(!) çıkarmaya son derece kararlı olan yöneticileri-
miz ve bu arada lisanımızı da düzeltmeye kararlı okur
yazarlanmız, atasözlerimizi de modem şekle sokmak
için bir komisyon kurmuşlar. Komisyonun görevi,
atasözlerinde geçen para sözcüklerini dolara çevir-
mek. Aynca hükümet de bundan büyük faydalar
bekliyor. Böylece global ve modern olduğumuz ka-
nrtlanacak, Avrupa Birliği'ne girmemiz kolaylaşacak.
Değiştirilen atasözleri şöyle:
Dolar dolan çeker.
Dolan olan bukjur kaynatır, dolan olmayan bıyık oy-
natır.
Akıl dolarla satılmaz.
Beş sent ver söylet, on sent ver sustur.
Dolarla hana eşek bağlanır.
Pırasa dolar ile, her şey sıra ile.
Kar kuyuda, dolar pintide saklanır.
Dolar isteme benden, buz gibi soğurum senden.
Nezaket dolarla satılmaz.
Dolar peşin, boktur işin.
Sini tıkırtısı, dolar şıkırtısı, kadın fıkırtısı kalbe fe-
rahlıktır.
Dolar tükendi, dükkân kapandı.
Dolann çoksa dostun da çoktur.
Dolann çoksa kefil ol, işin yoksa şahit ol.
Kiminjn dolan, kiminin duası.
Alınan haberiere göre para kelimesi geçen bütün
atasözlerini ya da deyimleri kolayca değiştirememiş
bu komisyon. "Ciğeri on para etmez"\ değiştirmek
isterken işler kanşmış. Ciğeri on dolar etmez diye-
meyecekleri için, ciğeri on sent etmezi önermişler.
Komisyon üyelerinden biri "Ben Amerika 'yı kanş ka-
nş dolaştım üç hafta. Orada on sente daym derier.
Ciğeri bir daym etmez demek daha doğnıdur" de-
yince ortaltk kanşmış. Bazı üyeler, "Daym, dime di-
ye yazılır. Halkımız da bunu daym diye değil, dime
diye okur, o da yanlış olur" diye itiraz etmişler. Bu-
nun üzerine öneride bulunan üye, diğer üyeleri, Türk-
leri kabiliyetsizlikle itham etmekle ne yapmış... It-
ham etmiş! Ömek olarak yıllardan beri Coca Cola di-
ye yazıldığı halde, herkesin bunu bal gibi Koka Ko-
la diye okuğunu, dime'ın da dime diye yazılıp daym
diye okunacağını söylemiş. Güneydoğu Anadolulu
bir komisyon üyesi ise o bölgenin ünlü:
Dime dime dime, yar dime dime
Ben üzüm sarhoş, sen şarap vinme
şarkısının yanlış okunması olanağı üstünde dur-
muş. Bu mesele henüz bir karara bağlanmadan, bu
sefer de "Akakça kara gün içindir" sözünün "Ak do-
lar kara gün içindir" şekline dönüştürülmesi üzerine
bir tartışma daha çıkmış. Dolar ak olmaz yeşil olur,
diyen bir üyeye, bir başka üye, yeşil dincilik demek-
tir, sen dini dünya işlerine kanştıran bir yobazsın de-
miş. Bunun üzerine öbür üye yerinden fıriayarak Ata-
türkçü olduğunu haykınmıştır. Uzun müzakereden
sonra ak ile yeşili aradan çıkanp, bu atasözünü "Do-
lar, kara gün içindir" şeklinde değiştirmeye karar
venmişlerdir.
Sevgili Fuat Andıç'la sohbetimiz uzadı, keyifle yu-
dumlanan kayısı likörüyle gecenin bir saatine kadar
sürdü. Sonunda Ahmet Paşa'nın bir beyitiyle kapa-
dık gecenin kepengini.
Sor dil-i bîçâremin hâlin perîşan zülfüne
Hâlini bilmez perîşânın perîşan olmayan.
Şeref Keskin'den doğa resimleri
• Kültür Servisi - Ressam Şeref Keskin'in yapıtlan 14
nisana kadar Ümit Yaşar Galerisi Kadıköy Şubesi'nde
sergileniyor. Sergide, sanatçının 1993-94 yıllanna ait
tuval üzerine yağlıboya ve kanşık teknik çalışmalan
yer alıyor 1981 yılında Akademi'den mezun olan Şeref
Keskin, bir süre resim öğretmenliği yaptı. Çok sayıda
karma sergiye katılan sanatçının bu üçüncü kişisel
sergisi. Bu sergide yer alan çalışmalannda lekeyi ana
unsur olarak vurgulayıp renk ve dokuyu da yardımcı
öğeler olarak seçtiğini belirten sanatçının, resimlerinin
konusunu betonlaşan büyük şehirlerde görmeye özlem
duydugumuz ağaçlar ve doğa görünümleriyle
Kapadokya izlenirnleri oluşturuyor. (411 35 01)
Sanatçılardan çevre kampanyası
• Kültür Servisi - Moda'da bir çevre kampanyası
başlatılıyor. Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk,
Edip Akbayram, Banş Manço, Nüldıet Ruacan, Banu
ve çevre sakinleri bugün saat 10.30"da Moda Kadıköy
Kız Lisesi'nin ön kapısında buluşup çöpleri toplayıp
çevreye düzen verecekler. Modahlar, Moda'ya sahip
çıkmakla işe başlayıp daha sonra bu kampanyayı tüm
İstanbul'a yaymayı amaçlıyorlar. Modalılar herkesi bu
kampanyaya katılmaya çağınyorlar.
Karşı Edebiyat dergisi on yaşında
• Kühür Servisi - 1986 yılıdan beri yayımlanmakta
olan Karşı Edebiyat dergisi on yaşına bastı. Burhan
Günel yönetimindeki derginin 92-93 ortak sayısında
şiirleriyle Onat Kutlar, A.Nevzad Odyakmaz, Ahmet
Uysal, Mehmet Kıyat, Yusuf Alper, Avni Cinozoğlu,
Oscar Wilde, Orhan Göksel, Zühtü Bayar, Ali Özenç
Çağlar. Betül Kaba. Mazhar Alpan, Hüseyin Köse, Tan
Doğan, Kuvvet Yurdakul, Yasemin Yılmaz, Mustafa
Topal, F.Kadri Gül, Saliha Ulusoy, tlhan Büyükcebeci;
yazı ve öyküleriyle Burhan Günel, Hüseyin Kılıç,
Aydoğan Yavaşlı, Muzaffer Buyrukçu, Hayri Kako, Ali
F.Bilir, Ruşen Hakkı, Hidayet Karakuş, Sevda Yüksel,
TamerK.Bilginyeralıyorlar. (Adres: PK.371 06423
Kızılay-Ankara).