Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 2 NİSAN 1995 PAZAR
10 PAZAR YAZILARI
Avrupa'da şeriatçı Islam fobisiBatı Avrupa'da bir heyula
dolaşıyor. Fundemantalizm
heyulası. Batı Avrupa]ı,
nerede lslamın adı geçse
orada şeriat görüyor.
Eskiden komünizm
korkusuyla titreyen
Avrupalı, şimdi şeriatçı
tslam heyulasıyla
ürperiyor. Avrupalı,
Müslümanlarla şeriatçılan
ayırmakta güçlük çekiyor.
Avrupalı bu yüzden Islam
dünyasından gelen
muhaliflere hemen kucak
açıyor. Muhalifler,
Avrupalının şeriatçı Islam
fobisini meşru kılarken
öbür yandan muhalif olma
özelliğiyle fobiyi
hafıfletiyor, fobinin
paranoyaya dönüşmesini
engelliyor. Birleşmiş
Milletler, Sosyal Kalkınma
Zirvesi'ni Kopenhag'da
düzenledi ya. binlerce
insan da kalktı Kopenhag'a
geldi; zirveyi etkilemeye
çalıştı. Ben yazınin girişi
icabı sadece iki kişiden
bahsedeceğim, bu ikisinin
düzenlediği toplantılan
anlatacağım. Birincisı
Türkiye kamuoyunun artık
içli-dışlı olduğu bir isim.
Bangladeşli feminist, şeriat
muhalıfı Teslime Nesrin.
İkincisi de yine Islam
dünyasının önde gelen
feministleri arasında
sayılmasına rağmen
Türkiye'de fazla
tanınmayan Faslı bir
sosyolog, şeriat muhalifi
Fatima Mernissi.
Teslime
Nesrin'i tanıyorsunuz.
Jinekolog iken
şiirlerinde,
romanlannda tslama
saldırdı diye hakkında
fetva çıkanlıp lsveç'e
kaçmak zorunda
bırakılan dişi kaplan.
Profesör Fatima Mernissi
ıse Fas'ınbaşkenti
Rabat'taki 5. Muhammed
Üniversitesi'nde öğretım
üyesi. Çeşitli Av-rupa
dillerinde yayımlanmış
birçok kitabı var.
Mernissi'nin ilgi alanı da
Nesrin gibi İslamda kadın
Ama Mernissi, Nesrin'e
göre güvercin.
İki yazann bakış açılan
KOPENHAC 1
FERRUH
YILMAZ
oldukça farklı. Teslime
Nesrin, PEN'ın Danimarka
şubesi ve Danimarka'nm
önde gelen gazetelerinden
Politiken'in davetlisi olarak
Kopenhag'a geldi.
Nesrin'in Kopenhag'a
gelişi günlerce öncesinden
afişlerle duyuruldu.
Toplantı salonunun önünde
büyük bir izdiham
yaşanırken izleyiciler
büyük güvenlik önlemleri
altında salona alındılar.
Toplantıya Nesrin'le
dayanişmak için
gelen
Danimarkalılar
kadar, Danimarka'da
yaşayan
Müslümanlar ve
Tunus, Pakistan gibi
ülkelerden gelen
kadınlar da büyük ilgi
gösterdiler. Nesrin
konuşmasında, tslami
kurallara uygun
davranmadıklan için
taşlanan,
kırbaçlanan öldürülen
kadınlann hikâyelerini
anlattı, Batılı kadınlardan
ülkesindeki kadınlara
destek olmalannı istedi,
kadınlara savaş açan
mollalara lanet yağdırdı,
kadınlardan alkış topladı.
Ama Nesrin sadece alkış
toplamadı. Tunus'tan,
Pakistan'dan gelen
kadınlar, Iran'daki
mollalann baskısından
kaçan mülteci kadınlar,
Nesrin'i Batı'ya
yaranmaya çalışmakla
suçladılar; Batı'nın
tslam dünyasını toptan
köktenci bir dünya
olarak gösterme çabalarına
alet olmakla eleştirdiler.
Nesrin'i, sadece Islam
köktenciliğine değil, her
türlü köktenciliğe karşı
olduğunu açıklamak
zorunda bıraktılar. Faslı
feminist sosyolog Prof.
Fatima Mernissi'nin
toplantısı, Nesrin'inki
İlkbahar Kuzey'e
nazlanarak gelir
STOCKHOLM
GÜRHAM
UÇKAN
İlkbahar Kuzey'e nazlı bir
gelin gibi gelir; yavaş,
yavaş. çekimserce ve
bekleyeni inleterek. Bana
kalırsa dünyanın her
yerinde ilkbahar,
çocuklarla gelir Paslı
tozlu bisikletleri
balkonlardan, bu ülkede
hemen her apartmanda
olan •'çocuk arabası ve
bisiklet odasTndan. en
yalancı güneşe kanarak
çıkanrlar. Aşın bir
iyimserlikle ısı derecesini
azımsayarak ince
giyinirler. Annenin, çocuk
kapıdan çıkarken son anda
eklediği kalın kazak. daha
evin köşesini dönmeden
okul çantasını boylar bile.
Kuzey'e ilkbahar. egzotik
adlı nezleyle, griple gelir:
Singapurgribi, çinnezlesi
gibi. Bizde de "norveç-
gribi" adının kullanıldığını
okuyunca gülmüştüm,
hcrkesın suçu uzaklardaki
birilerine attığını
düşünerek. Stockholm'e
ilkbahar, nngabalığıyla
gelir. Görünüşü (ne yazık
ki yalnızca görünüşü)
istavrite benzeyen balıkla.
Fosforlu misinaya
bağlanmış beş-altı çengel,
yemsiz olarak Baltık
Denizi'nin sulanna
sallanır. Burada bu tür
balık a\ lamaya u
çekme
usulü" derler. Sürü
halinde, yüzeye yakın
yüzen reginalar. yalnızca
fosfora kanarak açarlar
ağızlannı ve bir çekışte
üçü-beşi bir arada
yakalanırlar. Yaza doğru
sular ısınmaya başlayınca.
regina kıyıdan uzaklaşır,
derinlere iner. Stockholm'e
ilkbahar, bir an önce
bronzlaşma telaşındaki
gençlerle gelir. Ozellikle
genç kızlar, solaryumlan
doldururlar. Gırit'in.
Rodos'un, Mallorca'nın.
Kanarya Adalan'nın,
Antalya'nın kumsallannda
"bembeyaz parlamaktan"
nefret ederler. Bıraz
yanmış olarak
güneşlenmeye başlamak
isterler. Kuzey'e ilkbahar
nazlı bir gelin gıbi gelir
ama, bir tadımlık aşk gibi
çabucak gider. Ansızın
ağaçlann yapraklan
yeşeriverir. Göllerdeki son
buz adacıklan yok olur.
Aceleci "beniunutma"
çiçeği kendini gösterir.
Turnalar Güney'e gebneye
başlar. Hele
İskandinavya'nın tek
zehirti yılanı olarak engerek
de gözükmeye başladıysa.
arûk yaz gelmiştir, ilkbahar
biryana-
Dünya
kadınları
elele
Dünyanın dört bir yanından 100'ün üzerinde kadın paraşütçü, bulutlar
arasında el ele tutuşabilmek için, önceki gûn ABD'nin Florida
evaletinde bir araya geldiler. İzleyenlerin ncfeslerini kesen gösteriler
sunan korkusu/ paraşütçülcrin amacu yeni bir dünya rekoru kırmak.
Bu alanda son dünya rekoru, gökyüzünde el ele turuşmayı başaran 100
paraşütçü kadın tarafından kınlmıştı. Bu akşama kadar sürmesi
bekknen atlayışlara katılan kadınlaruı amacı ise bu sayıyı en azından
104'e yüksehip yeni bir rekor kırmak.
Bir muhalif daha eksildi dünyadan
Aydın dediğin muhalif olmalı! Bir kez
daha bu yargıya vanyorum. Ama bu sefer
içimde bir hüzün var. Çok sevdiğim bir
insanı yitirdim. Rus aydınlannın en ahlaklı
temsilcilerinden biri kansere yenildi.
VTadimir Maksimov artık yaşamıyor. Ünlü
bir yazardı Maksımo\. Doğma büyüme
muhalifti. Çocuk yaşında sürgünleri gezdi.
Akıl hastanesine kapatılmak istendi.
Yurttaşlık hakkı elinden alındı. 1974"ten
sonra Paris'te yaşamak zorunda kaldı.
Kontinent adlı muhalif bir dergi çıkardı.
Çok sayıda roman yayımladı. Son yıllarda
Rusya'ya dönmek istese de, iktidann
engellemeleriyle karşılaştı. Eski rejime
olduğu gibi, yenisine de karşıydı. 1993
sonbahanndaki parlamentonun
bombalanmasına ve hâlâ süren Çeçen
Savaşı'na karşı tavır almıştı. Son bir buçuk
yıl içinde, Pravda gazetesinde, iktidan -
belki de Rusya ölçülerine göre en sert
üslupla- eleştiren makaleler yazıyordu.
Yalnızca birkaç gazetede çıktı ölüm haberi.
Yalnızca bir televizyon kanalında
gösterildi cenazesi.
Izlerken aklımdan
birçok şey geçti. Bu
arada iki yaşlı Rus
aydınını daha
düşündüm. Bin, Sergey
Kovalev. O da yıllarca
büyük acılara katlanmış
bir muhalifti. Birkaç yıl
MOSKOVA
HAKAN
AKSAY
önce, yeni ıktidarla antikomünizm ortak
paydasında birleşti. Devlet başkanlığı ve
parlamento insan haklan yetkilisi oldu.
1993'te parlamentonun yakılmasını
"komünistlere son darbe" diyerek
desteklemişti. Ama Çeçen Savaşı'nda daha
fazla dayanamadı. Bir ay boyunca
Grozni'de yaşadı ve gerçekleri bütün
dünyaya duyurdu. Iktidarla arası bozuldu.
Ve geçtığimiz günlerde, yenıden
muhalefete döndüğünü ilan etti. Gerek
uluslararası, gerek de ulusal düzeyde
giderek daha çok ilgi görür oldu. Ve
gelelim üçüncü ihtiyara. Onu hepiniz
tanırsınız: Aleksandr Soljenitsin. "Gulag
Takımadalan~nın
ünlü yazan.
Sürgünlerin ve
yurdundan
kovulmanın tadını
iyi bilenbirkişi.
Ulkesine dönüşü,
Rusya'da geçen
yılın en önemli
olaylanndan biri sayılmıştı. Halk ondan
çok şey bekliyordu. Parlamento baskınını.
rıpkı Kovalev gibi değerlendırmişti. Çeçen
savaşına da karşı çıkmadı. Her ne kadar
Rusya'daki pek çok sorunu eleştirse de,
iktidarla ilişkilerini bozmamaya özen
gösterdi. Boris Yensin'i bir kez bıle
eleştirmedi. Bir gazetecinin, devlet
başkanını nasıl değerlendirdiğiyle ilgili
sorusuna oldukça "özgün" bir yanıt verdi:
"Bir şey diyemem. Sağhkh bir karara
varmak için, aradan belki de onyıUann
geçmesi gereldr." Son anketler Yeltsin gıbi.
Soljenitsin'in de saygınlığından epey şey
yitirdığini gösterdi. Yine başa dönelim.
Maksimov öldügü gün, gördüğüm bütün
Rus tanıdıklara onun kim olduğunu bilip
bilmediklerini sordum. Pek azı tanıyordu
ünlü yazan. Oysa o, kendisini tanımayan
Ruslar için ne acılara göğüs germişti! Işte
gerçek bir aydm, diye düşündüm. Ve işte
gerçek aydmın yazgısı! Maksimov'un son
televizyon söyleşisinden bir cümleyi
anımsadım: "Gördügüm her gerçeği
açıklayabümek, bir aydın için en büyük
keyiftir! Bütün keyifİerin olduğu gibi,
bunun da bir bedeli vardır. Ben,
karşılaşnğım bütün sorunlan, bu keyfımin
bedeli olarak değeriendirdiğinıden dotayı,
yaşamımdan jakınırmorum.'" Yüreği beş
para etmez devlet adamlannın
cenazelerinin yüzbinlerce kişilik
mitinglerle kaldınldığı bir dünyada,
yalnızca 20-25 kişi katıldı Paris'teki
cenazeye.
Tabut toprağa indirilirken aklıma gelen bir
sorudan ürperdim: Acaba kaliteli
muhaliflerin sayısı giderek azalıyor mu
gezegenimizde?
Tarama ve humus savaşlan
Tarama ve humus. Türk işi mi Rum
işi mi? Yoğurdun Türk'ü Rumu olur
mu? tmambayıldının ne kadan Türk,
ne kadan Rum? Yalancıdolmanın,
kahvenin, pidenin, musakkanın,
lokumun? Bunlann ne kadannı
Türkler uluslararası mideler için
üretiyor? Ne kadannı Rumlar? Bu
sorulann yanıtlan, Londra'daki
süpermarketlerin raflannda. Türk işi
bildiğımiz ne kadar yiyecek varsa
bunlan uluslararası mideler için
üretenler Rumlar. Sırf Türkler
tüketsin diye üretenler ise Türkler.
Hem Türk hem Rum kültüründe
geçerli birçok tadı en iyi pazarlamayı
becerenler yine Rumlar. Onıeğin.
bizde de rakı mezeleri arasında
vazgeçilmezlerden sayılan tarama,
Türkten çok Rum tadı olarak
bilıniyor. Çünkü tüketici, satın aldiğı
tarama kutusunun üzerinde Rumca
yazılar görürse, bunu Türklerin de
üretebileceğini akıl etmez. Humus da
öyle. Türkler üstelik humusun
kavurmasını da bilirler. Üzerine
çamfıstığı serpilmişini de.
Rumlannki bu kadar çeşitli tadı bir
arada sunamadığı halde onlannki
tanmır da Türklerinki bilinmez.
LONDRA
EDtP
EMtL
ÖYMEN
Londra'da bir Rum işletmesi \ar.
Mültı milyonluk tesislerinde
beyazpeynirden humusa. taramadan
imambayıldıya, salamuraya kadar
çok çeşitli ve bol üretim yapıyor.
Tesislerinde yüzlerce kişiye de ış
saglıyor; Katsuris Kardeşler.
lngiltere'de tarama salatasına artan
talebi karşılamak üzere işi genişletme
karan aldılar. Bunu da gayet akıllı ve
dinamik bir şekilde basına tanıttılar.
O kadar ki Sanayi Bakanlığı,
Katsuris Kardeşler' e yanm milyon
sterlın teşvik fonu sağladı. Bakan
Yardımcısı Tun Eggar, ışıyan
yüzüyle Bay Katsuris'i kutlayarak
"Taramayı yann değil, bugün
viyeceğjzunıanm!" dedı objektiflere
bakarken. Türklerin. başkentin
uluslararası damağına yönelik bu
kadar etkin bir üretimı yok. Gıda
sanayiimiz ve damak zenginliğimiz,
bir turizm fuanndan öbürüne, sadece
turizm uzmanlan ve sektör
temsikilerine yönelik tanıtımla
sınırlı. Bız tencerede pışirip
kapağında yemeğe alışmışız.
lngiltere'de yapılan gıda üretimi,
Türkler için. Türkiye'den yapılan
yiyecek ithalatı da yine Türkler için.
Yabancılara yönelik bir girişim yok.
O kadar ki lüks yiyecek
dükkânlannda Türk lokumu diye
saçma sapan yabancı macunumsu
şeyler satılıyor. Lokum sanıp bunu
alanlar, gerçek Türk lokumu
hakkında ne düşünür? Yabancılar,
zaten Rum kültürüne ait olarak
tanıdıklan taramayı, humusu,
imambayıldıyı, musakkayı.
baklavayı, "Tüirk" kahvesini, hatta
beyazpeyniri, Türk işi tadamazlarsa
Rum mutfağına ait saymayı nasıl
sürdürmesinler? Rumlar, kültürlerini
büyük bir beceriyle hatta doğal bir
kolaylıkla tanıtmayı bilirler.
Türklerse bu işi ıkına sıkına zorla
yaparlar. Inandıncı ve etkili
olamazlar. Rumlarda kendini
pazarlama ve tanıtma becerisi galiba
genetik bir özellık.
Azeri gazetesi
Ankara'yı suçladı
BAKU (AA) - Türki-
ye'nin Bakü Büyükelçisi
Altan Karamanoğlu'nun.
17 martta bastınlan darbe
girişiminde "rolü bulundu-
ğu" söylentileri üzerine
Bakü'den aynlmak duru-
munda kaldığı öne sürüldü.
Bakü'de yayımlanan
"Ayna" gazetesi, devlet
karşıtı olaylara ılışkın bazı
"söylentilere'', dünkü sayı-
sının manşetmde yer verdi.
Gazetede.
u
Cumhurbaş-
kanı'nın. 14 martta Kopen-
hag dönüşü öldürülmesi
planlanmış" üst başhğının
altında, "Türkiye'nin Bakü
Büyükelçisi Altan Karama-
noğlu, özel polis biriiğinin
ayaklanmasında rolü bu-
lunduğu söylentileri üzerine
Bakü'ye terk etti" ifadesı
kullamldı.
Olaylara ılişkin tüm de-
tayların yakında resmen
açıklanmasının beklendiğı
kaydedilen haberde, darbe-
cılerin, Alıyev'in, Kopen-
hag dönüşü, havaalanından
Bakü'ye ulaşmasım engel-
lemeyi planladıklan görü-
şüne yer verildi.
Bakü Bine Havaala-
nı'nın, Aliyev'in dönüşü sı-
rasında özel polis birlikle-
nnce kuşatılmasının öngö-
rüldüğü belirtilen haberde,
havaalanı polısı ve cumhur-
başkanlığı korumalannın,
bu sırada özel polis birliği-
ne mukavemet edebüecek
güç ve sayıda olamayacak-
ları varsayımından hareket
edildiği anlatıldı.
Bu arada Müsavat Partisi
Milletvekili Prof. Dr. Ada-
let Rahirali, Azerbaycan
parlamentosunun son top-
lantısında konuşan Millet-
vekili Sultan Memme-
do\'un. "Azerbaycan'da fa-
ali\et gösteren büyükelçüik-
lerin bu cümleden Amerika
Birteşik Devletleri ve Türki-
ye büyükelçiliklerinin ca-
susluk yaptığuu beyan cde-
rek bunlann kapanlması"
talebınde bulunduğu açık-
ladı.
kadar cafcaflı
duyurulmadı. Ama
Mernissi de
Danimarka'daki Islamla
ilgilenen Danimarkalı
çevTelerden,
Danimarka'daki Mûslüman
ülkelerden gelen göçmen
ve mülteci kadınlardan
büyük ilgi gördü. Mernissi
konuşmasında, Arap
ülkelerindeki köktenciliğin
gelişmesinden Batılı
ülkelerin petrol ve silah
politikasını sorumlu tuttu.
Mernissi, Batılı ülkelerin,
Arap petrollerini daha
rahat kullanabilmek ve
petrole ödedikleri paralan
silah satışıyla geri
alabilmek için, Arap
halklan adına pazariığa
oturacak demokratik
yönetimler yerine,
diktatörlükleri ve saltanat
yönetimlerini tercih ettiğinı
anlattı: şeriatçı
hareketlerin, demokratik
olmayan bu ortamlarda
gelişebilen tek siyasi
muhalefet olduğunu
söyledi.
Mernissi, şeriatçı
hareketlerin bu bağlamda
Batı karşıtı siyasi
söylemlerine dikkati çekti.
Mernissi, şeriatçı
hareketleri önleyebilmek
için Batı'dan yardım
istemek yerine, Arap
ülkelerindeki
demokrasileri
geliştirmenin şart
olduğunu, bunun için de
kadınlann siyasi yaşama
aktif olarak katılmalan
gerektiğini söyledi.
Mernissi anlattıklanyla,
toplantıya katılan
Mûslüman kadınlann
büyük bir çoğunluğunun
alkışlannı topladı. Şenat
yanlısı Faslı kadınlann
başörtüsü takamadıklanna
yönelik şikâyetlerini
yumuşak üslubuyla
cevaplandırdı; başörtüsüne
karşı olmadığını, ancak
kendısinın de istediği gibi
giyinmesine kanşılmaması
gerektiğini belirterek
protestolan eritti, yok etti.
Danimarka'dan Islam
dünyasının önde gelen iki
feministi geçtı. Birisi,
büyük gürültü kopardı,
televizyonlara çıktı, Batı
dünyasuıdan şeriatçılara
karşı yardım istedi. Öbürü
aynı ilgiyi görmedi. Batı
dünyasından yardım da
istemedi, çözümü
Mûslüman ülkelerdeki
demokratikleşmeye
bağladı. Danimarka'dan iki
feminist kadın geçti. Birisi
medyanın, öbürü
izleyenlerin saygısını
kazandı.
Allah'm gölgesi
Almanya üzerinde
STUTTCART
AHMED
ARPAD
İmam Ali, Fatih, Yavuz
Sultan Selim; Almanya'da
üç cami.
Hamburg, Pforzheim ve
Mannheim kentlerinde.
Yavuz Sultan Selim açılalı
birkaç ay oldu. Radyo
televizyon ve gazete
muhabirlerinin yoğun
ilgisini çekiyor. 2 bin 500
kişilik bu cami daha
açılmadan da dikkatleri
üzerinde toplamıştı. Çevre
halkı, karşı çıkmış,
"Mahallemizde böyle bir
Mûslüman tannevini
istemeyiz" demişti.
Mannheim Belediyesi'nin
cami yapımı için yer
gösterdiği köşe arsa da
üstelik büyük Liebfrauen
Kilisesi'nin tam
karşısındaydı.
Benzeri sorunlar. birkaç
yıl önce Pforzheim
Camii'nin yapımında da
yaşanmıştı. Stuttgarter
Zeitung gazetesinde bir
köşeyazan bu sorunu ele
almış ve "tstanbul'da
Köln Katcdrali" başlığı
altında, "Bize İstanbul'da
IdUse yapbnrlar mı" diye
sormuştu; bu kentimizde
yüzyıllardır 146 kilıse ve
sinagog olduğunu
bilmeden sanınm. Ancak
Alman toplumunun
çoğunluğu. 2 milyonun
üzerinde Müslümanın
yaşadığı ülkesınde bu gibi
konulara yine de her
geçen yıl daha ılımlı
bakmakta.
Onlann çekindiği, radikal
Islamcı ve şeriat yanlısı
14dernek. Alman
ilgilileri üye sayılannı 21
bin 200 olarak
açıklamakta. Onlara göre,
Müslümanlığın tüm
dünyaya hükmetmesi için
çaba gösteren bu dinciler,
demokratik sisteme karşı
çıkıyor, Batı
ülkelerindeki yaşam
şeklini reddedıyor.
Gittikçe daha büyük
camilerin açılmasına izin
vermekle ya da bazı
eyaletlerde olduğu gibi
Müslümanlann
din derslerini
öğretim programma
almakla, iki milyona
yakın Türkün bazı kötü
niyetli derneklerin
tuzağına ve kucağına
düşmesi engellenmek
ıstenıyor.
Geçenlerde Stuttgart'taki
bir toplantıda konuşan
Ankara Üniversitesi
profesörlerinden Beyza
BUgin, salonu dolduran
Almanlara, tslamda
kadının rolünü anlattı.
"Kuran, kadının bu kadar
kapanmasını istemiyor ki"
dedi Bilgin.
Bazı kadınlan yürüyen
çadırlara benzetip "Bu,
erkeğin kadına
hükmetmek istemesinden
başka bir şey değüdir"
diye devam ettr.
"Kuran gerici değüdir.
Onu günümüzde
istedikleri gibi
yorumla\an ve
uygulayanlar gericidir."
Başörtülü, uzun
mantolu genç kızlara
Stuttgart'ın büyük König
Caddesi'nde de
rastlanıyor.
Ancak başörtûyü kızlann
hepsi isteyerek takmıyor.
Ailesinin zoru ile böyle
giyinen birçok kızımızın
sorunlan, Stuttgart
Gençler Evi'nde Eyalet
Politik Eğitim
Merkezi'nin düzenlediği
bir toplantıda tartışıldı.
Başörtülü ve uzun
mantolu 60
Türk kızının anne ve
babalan ile katıldığı
toplantıda ebeveynler,
çocuklannın bu yabancı
ülkede kültürel
kişiliklerini yitirme
endişesi içinde
olduklannı anlattılar.
Kızlan ise "Evde
baskı altında olduğumuz
yetmiyormuş gibi
Alman toplumu da bizi
kabul etmiyor" diye
konuştular:
"Sorunlanmızı anlayan
yok. İş ararken de
zorluklar ile
karşdaşıyonız."
llgililer iyi niyet
gösteriyor.
Toplantılar devam edecek.
Amaç, ana-babalarla
kızlannı birbirine
yaklaştımıak. Toplum
tslama her geçen gün
daha ılımlı bakıyor.
Yoksa Almanlar dinimizi,
dinci geçinen şeriat
yanlısı radıkallerden daha-
iyi kavramaya mı
başladılar?
KULTUR KOIEII '
KÜLTÜR KOLEJİ
EĞİTİM KURUMÜVRI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1995/1996 ÖĞRETİM YILI İÇİN
İNGİÜZCE ÖĞRETİM YAPAN UŞE,
FEN LİSESİ, İLKOKUL VE ANAOKULU BÖLÜMLERİNE
ÖĞRETMENLER ve YÖNETİCİLER
ALINACAKTIR
ÖĞRETMENLER (En oz be?yı
l deneyımlı
• ANAOKULU : Anaokulu öğretmenleri ve çocuk gelişimi uzmanlan
• İLKOKUL : Sınıf öğretmenleri
• USE : Tüm branş öğretmenleri (İngilizce-Türkçe)
• FB») ÜSESİ : Tüm branş öğretmenleri (Türkçe)
• DERSHANE : Her branşta dershane öğretmenleri
EĞİTİM YÖNETİCİLERİ/UZMANLAR (İngilizce bilgisitercihnedenidir)
• USE : Müdür
• REHBERLIK : Rehberlik uzmanları ve psikolojik danışmanlar
• ÖLÇME/DEĞERLENDffiME : Konusunda uzmanlar
• BILGİ İŞLEM : Programcıbr ve operatörler
• HALKLA ÜŞKİUİR : Konusunda uzmanlar
BAŞVURU
• İSTAhBUL İÇİ BAŞVURUIAR
• BTANBUl nŞ) BAŞVURUAR
Kühür Koleji Genel Müdüriüğü, İnjan Kaynaktan
Sekreterliğinden rarvdevu alnmalıdır
(0212-559 04 88 EX 476
Uz. Psk. Nuran Pullukçu Çetinoğlu)
Gend Müdüdük İnsan Koynaldon Sekretediğine özgeçmiş
ve (otografla btrlılde posta yolu ile boşvurulmalıdır.
• Başvurular gcdi Mulaaichr.
• SON BAŞVURU TARİHİ 28 NİSAN 1995TİR
KÜLTÜR KOLEJİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
İNSAN KAYNAKLARI SEKRETERUĞİ
9.-10 KJSJM 34 750 ATAKÖY-İSTANBUL
TEÜ (0212) 559 04 88 FA* 560 47 79