25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 NİSAN 1995 PAZAR 8 PAZAR KONUGU S U N U S Wns/arara« PEN Kulübü 'nün eski "istenmeyen adam " ilan edilişini Kai Falkman 'ın - başham ve bugünkü ikinci anlatımından dinledik Peki ama, bu arada başkanı îsveçli ünlüyazar Per Westberg, Westberg, Türkiye 'yle ilgili ne gibi izlenimlere İstanbul'daydı. Tüneldeki tarihi tsveç sahipti? Westberg, honuşmasında Türkiye'yipek Konsolosluğu binasında Başkonsolos fazla tanımadığını söylüyor; ancakyıllam basfacı Kai Falkman ve eşi Sigrid'in, onunına verdiği rejimlerin değil, kültürün beslediği çiçeklerin davette Westberg 'le karşılaştık Güney Afrika 'yla damgalannı vurduklannı anlatıyordu. ilgili uzun amştırmaları, Rodezya dan, Yazarhğının yanı sıra gazetecilik de yapan Per Robert Mugabe 'yle yaİan dostluğu yüzünden Westberg 'lefikir özgürlüğü, insan haklanna saygı, kovuluşu, Mozambik bağımsızlık hareketine Türkiye 'nin Avrupa daki imajı, Isveç 'te basın ve duyduğu yahnlık nedeniyle Portekiz de medyanın durumunu konuştuk PERWESTBERC Stockholm, 1933 doğumlu. Sanat tarihi öğrenimigördü. I953yüından bu yana tsveç 'in en yüksek tirujlı günlük gazetesi Dagens Nyheter 'in yazarı ve eleştirmeni. 1976-82 arasında aynı gazetenin genelyayın müdüriüğü görevini yürüttü. 196 7- 78 arası Isveç PEN Kulübü Başkanlığı yaptı. Mario Vargas Llosa 'dan sonra 1979-86 ile 1989-90 yılları arasında Uluslanovsı PEN Kulübü başkanlığım yürüttü. Şimdiki halde aynı kuluşıın ikinci başkanı. Kırk kadar roman, şiir kitabı ve Afrika ile Üçüncü Dünya ülkeleri üzerine kitap yazdı.Soyadınm içindeM ilk "e " harfi yerine aslında Isveççede uzun u e " olarak okunması gereken "a " harfınin üzerinde iki nokta bulunuyor. Ancak Türkçede bu harfbulunmadığı için soyadını Westberg olarak yazdık. Ffldrler basla altmda tutuhnamah• Bir kanşıklık, bir hükümet darbesi, bir iç çatışmada ilk can kayıplan hep entelektüeller, yazarlar, gazeteciler, çizerler, sanat adamlan içinden oluyor. Sanki cahil insanlar bu entelektüellere karşı bir aşağılık duygusu, bir kıskançhk içindeler. Bu durum gerekten kaygı verici. LEYLA TAVŞANOĞLU -Gazeteci ve ya- zann fikir veyazma özgürlüğü bağlamında Batı ülkelerindeki durumla Türkiye benze- ri ülkelerdeki durumu nasıl değerlendiri- yorsunuz? ESTBERG-AslındaTürkiye'yle ilgili fi- kir beyan edebilmek için burada yeterince uzun zaman kalmadım. Ama sanıyorum in- sanlar, temelsel olarak insan haklan ve ifa- de özgürlğüne içtenlikle inanmalılar. Fikir- lerin. düşüncelerin, askeri baskılar gibi aşı- n ve sert baskılar altında tutulmadan ifade edilebilmelerine ortam sağlanmalıdır. Etnik sorunlar bulunan her ülkede bunlar mesele olur. Görebildiğim kadanyla Türki- ye içinde çok canh tartışmalar var. Bu tar- hşmalar gazetelere taşmıyor. Ama yine gö- rebildiğim kadanyla gazeteler öyle fazla okunmuyor. Yani dar bir çevre gazeteleri okuyor, tartışıyor. Ama geniş kitle neredey- se başka bir evrende yaşıyor. Bu bağlamda Türkiye"de sanıyorum pek çok Avrupa ülke- sinden daha fazla kutuplaşma var. Entelektüelleriniz bir yanda konuşuyor. yazıyor. Ama kırsal alanda yaşayan insanlar bunlan işitmiyorlar bile. Ben Türkiye'deki durumu, iyi bildiğim Güney Afrika'nın du- rumuyla kıyaslamaya çalışhm. Güney Afri- ka da benzer zorluklardan geçmişti. Ama sonunda bir mucize oldu. Beyazlar ve Zulu- lar tek bir federal sistemin mozaikleri ola- rak birleştiler. Slogan da "Tek Ulus, Çok Kültür" oldu. Ülke içinde şu anda 11 res- mi dil var. Pek çok üniversite, farklı dil- lerden eğitim veriyor. Ama koşul, ülkenin birlik ve bütünlüğü- nü korumak. Bu deney şimdilik büyük başan kazan- dı. Pek çok ülke, ben- zer bir çözüme ulaşa- bilmek için can atı- yor. Türkiye'de Türk- ler ve Kürtler için de benzer bir çözüm bu- lunabilir. LEYLA TAVŞA- NOĞLU -Sizbirko- nuşmanızda tspanya diktatörü General Franco 'nun ölüp git- tiği ve unutulduğu- nu, ancak tspanya İç Savaşı'nda öldürülen ünlü ozan Federico Garcia Lorca nin mısralannın her zaman- ki canlüığıylayaşadığını söylediniz. Bu söz- lerinizi biraz daha açar mısınız? WESTBERG - Diktatörler gelirler, gider- ler, ama kültür ve kültür ürünleri her zaman canh kalır. Mozartyüzyıllar sonra yine bel- leklerde. Müziği her zamanki gibi yaygın olarak dinleniyor. Ama kaç insan Mozart döneminde kralın ya da diğer yöneticilerin kim olduklannı hatırhyor? Bertolt Brecht her zaman belleklerde kalıyor. Ama onun döneminde Almanya'da kimlerin yönetici olduğunu anımsayan var mı? İnsan. kültürün bu kadar güçlü olmasından gerçekten bü- yük mutluluk duymah. Ama pek az politi- kacı ve hükümet yöneticisi bu gerçeğı algı- layabiliyor. Bugün dünyada anti-entelektü- el akımm çok güçlü oldugunu görüyorum. Türkiye'de de aynı durumun geçerli olup ol- madığuu bilmiyorum. Bir kanşıklık. bir hükümet darbesi, bir iç çatışmada ilk can kayıplan hep entelektüel- ler, yazarlar, gazeteciler, çizerler, sanat adamlan içinden oluyor. Sanki cahil insan- lar bu entelektüellere karşı bir aşağılık duy- gusu, bir kıskançhk içindeler. Bu durum ge- rekten kaygı verici. Politikacılann, ülke içindeki aydınlara göz bebekleri gibi bakmalan, onlan korumalan ve onlann eleştirileri, yaptıklan muhalefet- ten keyif almalannı dılerdim. Ama bunun yerine siyasiler, kendilerini eleştirenleri ce- zaevine göndermek. daha da öte, öldürtme- yi yeğliyorlar. Dünyanın pek çok ülkesinde bunun örneklerini görüyoruz. LEYLA TAVŞANOĞLU - Bir gazeteci- yazar olarak Türkiye'nin Batı ülkeleriyle Uişkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Özelliklegümrük birliği anlaşması sürecin- de izlenimleriniz nedir? VVESTBERG - Batı ülkeleri derin bir çık- maz içinde. Ortadoğu bölgesinde tran, Irak ve Islam köktendinciliğinin etkileri ve bun- lann gittike güçlendiği hissediliyor. Batı ül- keleriyle Müslüman ülkeler arasında gözle görülebilir bir kutuplaşma var. Türkiye hep bu etkilerin önünde, laik bir Müslüman ülke olarak tampon görevi yap- tı. Ama Batı, azınlık haklan gündeme gelin- ce bir ikilem içine girdi. Bu bağlamda Tür- kiye'deki Kürt sorunu Türekiye'yi kucakla- mak isteyen pek çok Batı ülkesi için bir en- gel oluşturuyor. Ama sanıyorum bu ülkeler, Türkiye'nin, gümrük birliği anlaşmasını im- Diktatörler gelirler, giderler, ama kültür ve kültür ürünleri her zaman canh kalır. zalamasını memnunlukla karşılıyorlar. İn- san haklan ve ifade özgürlüğü sorunlannda ilerleme kaydedilmesi durumunda da Türki- ye'nin asama aşama Avrupa'yla bütünleş- mesi gerçekleşecektir. Gerçekte Batı, Türkiye'yi hiçbir sekilde Iran'a ya da Ortadoğu'nun diğer Müslüman ülkelerine benzetmiyor. Ama önce Batı'nın, Kürt sorunundan kaynaklanan çıkmazını aş- masını sağlamak lazım. Tabiı kı Batı ülke- leri, Kürt sorununu sizin gibi algılamıyor ve değerlendirmiyor. LEYLA TAVŞA- NOĞLU-ftrtaamo, insan haklan ve ifa- de özgürlüğü konu- sunda Türkiye 'yi köşeye sıkıştırmak isteyen Batı ülkeleri kendi içlerinde pek mi masum? VVESTBERG - Hiçbir ülkenin hiç- bir zaman masum olduğuna inana- mam. Ülkeler yalan- cıdır, güvenilmez- dirler; aynı konular- daki tutumlan za- man zaman değişir, her zaman kendi çı- karlannı düşünürler; çifte standartlan var- dır, BM'deki ahlakı değerleri farklı fark- hdır. Bir insanın ah- laki değerlenyle bir ülkenin, bir ulusun ah- laki değerleri değişiktir. Bu da hiç kuşkusuz üzücü. Ama yine de şunu belirtmemde ya- rar var: Avrupa Birliği'ne girmek için belli standartlar bulunuyor. Bunlann içinde açık demokrasi, insan haklanna saygı, ifade öz- gürlüğü, insanlann yanlannda avukatlan ol- madan birkaç günden fazla gözaltmda tutul- mamalan bulunuyor. Bu değerler çok önemli. Çünkü Avrupa, ilk kez doğuya doğru açılıyor. Doğal olarak da kendisinden doğuda kalan ülkelerden bu değerleri isterken titiz davranıyor. Ama dediğim gibi, hiçbir ülke tam anla- mıyla temiz, dürüst, masum değildir. Üste- lik bu sözünü ettiğim Batı ülkeleri çok güç- lü: ama hepimizin bildiği gibi, Türkiye, o ka- dar güçlü değıl. Aslında Isveç de o kadar güçlü bir ülke değil. Ama daha birkaç aydır Avrupa Birliği'nin birparçası. Bu, gerçekçi politikadır. Bunu sörmelisiniz. LEYLA TAVŞANOĞLU - Türkiye'den hiçbiryazann Nobel edebiyat ödülü alama- masının nedeni sizce nedir? Türk yazarla- n gerçekten kötü yazarlar mı, seslerini mi duyuramıyorlar, yoksa neden tamamıyla politik mi? VVESTBERG - Pek çok ülkeden pek çok yazar, Nobel edebiyat ödülünü almadı. Za- ten Nobel ödülü de şimdiye kadar 95 kez ve- rildi. Bence bunun nedeni birden fazla. Ben Türkçeyi ya da birkaç yazann dışında Türk edebiyatını bilmiyorum. Batı dillerine çev- rilmiş Türk şiirlerini okudum. Ama çoğu kez bu çevirileri okurken şiirlerin gerçek değer- lerini kavrayabilmekte çok zorlandım. Zaten çeviride bir şeyler eksilir. Bu eksikliği he- men hissedersiniz. Ama çağdaş >a da kla- sik olsun, Çin, hatta Japon şiirinde aynı duy- guyu duymuyorsunuz. Çünkü ifade biçimi Batı şiirine çok yakın. Aynca Isveç Nobel Komıtesi gayetbağım- sız çahşıyor. Kendi zevkine göre seçimini yapıyor. Yazannız Yaşar Kemal'le Kırgız ro- mancı Cengiz Aytmatov arasında benzerlik- ler buluyorum. tki yazar da romanlannda kendi ülkelennin gelenekierini, kırsal kesim insanının yaşamını anlatıyor. Yaşar Kemal de Cengiz Aytmatov da 1970'lerin sonu ve 1980'lerin başında No- bel edebiyat ödülü için çok güçlü adaylardı. Ama bana öyle geliyor ki artık ıkisi de eski- di. Belki bana öyle geliyordur. Ama ben bu- nu düşünüyorum. Bana göre Yaşar Kemal 'ın de Cengiz Aytmatov'un da Nobel edebiyat ödülünü almalan için artık vakit çok geç. Bugün Güney Amerika'da efsanevi öykü- ler yazan yazarlar çıktı. Mısır'da bir Necip Viahruz var. Ama Nobel Komitesi'nin Türk edebiyatını sürekli izlediğıni biliyorum. Bu konuda danışmanlan var. Ama aynm yapıl- dığı doğru değildir. LEYLA TAVŞANOĞLU - Peki Türkya- zarian kendilerini, yapıtlannı mı tanttamı- yortar? VVESTBERG - Sanıyorum işin gerçeği bu. Birkaç Türk yazannın kitaplan Isveççeye ve Batı dillerine çevrildi. Yakın zamanlarda Or- han Pamuk'un 'Beyaz Kale'si önemli ölçü- de ilgi uyandırdı. Ama bu da Türk yaşamı- nı yansıtan bir roman olarak değerlendiril- medi. Özetle söylemek gerekirse, pek çok ülke- den yazarlar hâlâ Nobel edebiyat ödülünü alabilmiş değil. Örneğin müthiş biredebiya- tı olan Brezilya'dan hiçbiryazarşimdiye ka- dar bu ödülü almadı. LEYLA TAVŞANOĞLU - tsveç'te bası- na devlet sübvansiyonu uygulandtğmı bili- yoruz, Bunun kuralı ve yaran nedir? Süb- vansiyon nasd uygulanıyor? VVESTBERG - Benim gençliğimde ts- veç'te pek çok günlük gazete yayımlanırdı. Babam gazeteci olduğu için evimize çok sa- yıda gazete girerdi. Her sabah bizim posta kutusundan sadece Stockholm'da basılan on iki günlük gazete çıkardı. Bugün ise Stockholm'da sadece dört gün- lük gazete basılıyor. Bunlann ikisi sabah, ikisi de akşam gazetesi. Akşam gazeteleri daha sansasyon haberciliği yapan, tabloid boyda gazeteler. Bunlar öbür iki sabah ga- zetesi kadar etkili ve ciddi değil. Sabah ga- zetelerinden biri bağımsız liberal, diğeri de yine bağımsız muhafazakâr. Ne gariptir ki hemen hemen her dönem iktıdarda bulunan sosyal demokratlann ise sadece tek bir ak- şam gazetesi var. Bir başka gazeteleri de tsveç'in üçüncü büyük şehri olan Malmö'de yayımlanıyor. Sosyal demokratlar gazetecilik ve yayıncı- hkta son derece başansızlar. Ama hâlâ en yüksek oy oranına sahipler. Çünkü tsveç'te gazeteler doğrudan oy sahibini etkilemiyor. Yıllar önce tsveç'teki bütün siyasi partiler bir araya gelerek lsveç'te yayımlanan gaze- telere devlet sübvansiyonu tanınması kara- nnı aldılar. Ama bunun koşulu da gazeteler- de her türlü siyasi görüşün yer alması. ülke- nin bir bölümüne tek bir siyasi düşüncenin hâkım kılınmaması, çoksesliliğrn sağlanma- sıydı. Bu arada 1950'lerde televizyonlann ve radyolann sayılannın artması, reklam veren- lerin daha fazla reklam broşürleri yayımla- maya yönelmeleri gazeteleri parasal bir kri- ze sokmuştu. 1960'lann ortalannda bu kriz yüzünden ülkede yayımlanan gazete sayısı da yanya inmiş, birtakım basın gruplan oluşmuş, güç odaklan ortaya çıkmıştı. O dönem ülkenin kuzeyindeki lOObinnü- fuslu bir kentte, biri sosyal demokrat öbürü liberal iki gazete yayımlanıyordu. Sübvan- siyon yasası da çıkmıştı. Sosyal demokrat gazete günde bin tane satıhyordu. Liberal olanın tirajı daha düşüktü. Bu gazete bunun üzerine sübvansiyon için devlete başvurdu. Yüklüce de bir sübvansiyon aldı. Bu, ilk uy- gulamalardan birisiydi. Sosyal demokrat ga- zetenin yöneticileri bu durumu görünce ken- di tirajlannı düşürmeye çalıştılar, ama başa- ramadılar. Bu iki gazete arasındaki sübvan- i siyon rekabeti bugüne kadar sürdü. LEVXA TAVŞANOĞLU - Yani sübvan- siyon almak için ikinci derecede gazete mi olmak gerekiyor? VVESTBERG - Evet Bakın şimdi; Stock- holm'da yayımlanan ikinci büyük gazete yıl- da sekiz milyon dolar gibi bir sübvansiyon ahyor. Gazete liberal, ama sosyal demolcrat devletten bu ödeneği sağlayabiliyor. En çok satan ve benım genel yayın müdürlüğünü bir zamanlar yaptığım Dagens Nyheter gazete- si ise hiç sübvansiyon almıyor. Hem tiraj hem de reklam gelirleri var. Devletten süb- vansiyon alması için bir gazetenin en çok İMAM HATİPLİLER İKTİDARA MI YÜRÜYOR? HANGİ ÜNİVERSİTELERDEN MEZUN OLUYORLAR? DAHA SONRA DEVLETİN HANGİ KADEMELERİNDE GÖREV ALIYORLAR? YARINA NASIL HAZIRLANIYORLAR? AZERBAYCAN'DAKİ DARBENİN PERDE ARKASI... DÜNYA TARİHİNİN EN İLGİNÇ DARBE GİRİŞİMİNDE TÜRKİYE'NİN ROLÜ NEYDİ? CHP GENEL SEKRETERİ ADNAN KESKİN KONUŞTU: "CHP ÇİLLER'E ENDEKSLENMEYECEK" MENEKŞE GÖZLERDE ÇOK VEFA VARMIŞ!.. SAZ-BARLARLA CAZ-BARLAR YARIŞIYOR. KLASİK TÜRK MÜZİĞİ YİNE GÖZDE... TERÖR, DERİ DEĞİŞTİRİYOR ÖNÜMÜZDEKİ BEŞ YIL İÇİNDE ABD'YE NÜKLEER SALDIRI OLABİLİR' MİCROSOFT SİZİ NASIL "TANRI" YAPIYOR... RATINGLERDE "YALAN RÜZGARI" HERKES BEN BİRİNCİYİM DİYOR. HANGİSİ DOĞRU? HANGİ KANAL İZLENME ŞAMPİYONU? TIP DÜNYASI KAN KAYBEDİYOR DOKTORLAR SAYGINLIKLARINI NEDEN KAYBEDİYOR? 1980'Lİ YILLARDA NELER OLDU? satan gazete olmaması. aynı zamanda da si- yasi, sosyal ve kültürel konularda çok etkili olması gerekiyor. Sadece haberyayımlayan, hiçbir köşe yazan, yorum yazısı bulunma- yan bir gazeteye sübvansiyon verilmez. Olkenin kuzeyınde yayımlanan aşın sol eğilimli bir gazete var. O da devletten süb- vansiyon ahyor. Hiç kimse tarafından kayı- nlan bir gazete değil. Ama kurala uygun ol- duğu için ödeneğı alabilıyor. Bence bu sübvansiyon, gazetelerin denge- leri olmalannı sagladığı gibi, günün birinde parasızhktan kapan- malan tehlikesinin de önüne geçiyor. Bir anlamda sosyal de- mokrat gazeteler, bu sübvansiyonun venl- mesine olanak sağla- dılar. Çünkü genelde hep ikinci derecede satan gazetelerdir. LEYLA TAVŞA- NOĞLU - Yani bu devlet sübvansiyonu bir anlamda, gazete yönetimleriyle hü- kümetin arasındaki UişkUeri de şeffaflas- tırıyor mu? VVESTBERG-Ta- bii, dediğiniz gibi gizli bağlantılan en- gelliyor. Ama bizde çıkış yolu bu değildi. tsveç'te basına sübvansiyon uygu- lanmasındakı amaç, gazetelerde çoksesliliğin sağlanmasıydı. Stockholm'de ikinci derecede satan muha- fazakâr gazeteyi ele alalım. Bunun günlük ti- rajı 220 bin. Dagens Nyheter'in tirajının ya- nsından biraz fazla. Bu muhafazakâr gaze- te, dediğim gibi, devletten yılda sekiz mil- yon dolar sübvansiyon ahyor. Bunun üç katı kadar da ilan geliri var. Sa- Politikacılann, aydınlara göz bebekleri gibi bakmalannı ve yaptıklan muhalefetten keyif almalannı dilerdim. tıştan da yılda yaklaşık 7.5 milyon dolar gi- bi bir geliri bulunuyor. Buna ek olarak bazı muhafazakâr eğilimli şirketlerden de bağış kabul edebiliyorlar. Bu arada dikkatinizi çekmek istediğim bir husus da, Stockholm'da yayımlanan akşam gazetelerinden sosyal demokrat olanının tş- çi Sendikası'na (LO) ait olması. Bu da ga- yet yasal bir durum. Sahibinin LO olmasına karşıhk Aftonbladet, sık sık sendikayı gayet sert bir dille eleştırebiliyor. Isveç'teki pek çok gazetenin yazı işleri, patronlardan bağımsız yayın yapabiliyorlar. Genel yayın müdürü, patrondan bu özgürlü- ğü istiyor ve bunu, imzalanan bir anlaşmay- la da sağhyor. Ama tabii, patron kimi ister- se genel yayın müdürlüğüne getırebiliyor. LEYLA TAVŞANOĞLU - Peki, İsveçte basında tekelleşmeyi engeUeyen biryasa var mı? VVESTBERG - Aslında bu konuda bir ya- sa yok. Böyle bir yasanın çıkması için çahş- malaryapıhyor. Bugüne kadar basın patron- lan, fazla ileri giderler, kendi bünyelerinde çok fazla sayıda yayın organına sahip olur- larsa devletın müdahalesiyle karşılaşacak- lan kaygısı ıçindeydiler. Bonnieradh Isveç'uı en eski yayınevi var. Ben de onlarla anlaşmah olarak bağhyım. Bu yayınevi, Dagens Nyheter'in sahibi. Gü- nün birinde Isveç'in en büyük filmcilik şir- ketini satın aldı. Derken tsveç'in güneyinde en çok satan gazetenin de sahibi oldu. Bu- nun üzerine mecliste, basın ve medyada te- kelleşme eğilımlenni denetlemek üzere bir komısyon kuruldu. Bu da yayınevıne, "Bun- dan sonra İsveç'te başka hiçbir yayın organı satan alma düşüncesinde değfliz" açıklama- sını yapması için yetti de arttı bile. Son za- manlarda tsveç 'te ortraya çıkan ikinci büyük bir medya patronu var. Adı Jan Stenbeck. New York'ta oturuyor. Önce birkaç televiz- yon kanalı, ardından gazeteler, daha sonra da birkaç radyo istasyonu satın aldı. Sonradan görme bir işadamı olarak nitelenip pek faz- la sevilmiyor. Bu Stenbeck denen işadamı, önüne ne gelirse satın almak sevdasında. Şansını sonuna kadar zorluvor. Günün birin- de lsveç'te bir anti- tekel kanunu çıkan- hrsa bu adamın yü- zünden olacaktır. LEYLA TAVŞA- NOĞLU - Demin gazetelerin patron- lar tarafından ata- nan genelyayın mü- dürlerinden söz et- tik. Siz nasıl atan- mıştmız? VVESTBERG - Önce üç yıllığına bir sözleşme imzala- dım. Sonra bu söz- leşme bir üç yıllığına daha yenilendi. Söz- leşmede benim ga- zeteyi "liberal bir nıhla yöneteceğim" yazıhydı. Bu o kadar muğlak bir ifadeydi ki... tstediğim her şe- yi yazabileceğim, is- tediğim her haberi koydurabileceğim anlamına geliyordu. Pat- ron isterse sözleşme süresi sonunda genel yayın müdürünün işine son verebilir. Buna benzer bir şey erkek kardeşimin başına geldi. Şimdilerde ise artık genel yayın müdür- leriyle içer yıllık değil, üçer yıllık sözleşme yapmayı yeğliyorlar. BİLKENT ÜNİVERSİTESi HAZIRLIK OKULU ÖĞRENCİ ALINACAKTIR Bilkent Üniversitesi Hazırlık Okulu, Yükseköğretim Kurulu kararı ile kurulmuş bulunan, üniversite kampusu içrnde yer alan ve genel ortaöğretim derslerinin yanında müzik ve sanat alanlarına ağırlık veren bir ortaöğretim kurumudur. 1995 - 1996 öğretim yılı için Orta Hazırlık, Orta 1, Orta 2, Orta 3 ve Lise 1 sınıflarına, 3 - 4 Haziran 1995 günleri yapılacak olan özel bir seçme sınavı ile ögrenci alınacaktır. İlgilenenlerin bilgi almak üzere 24 Nisan 1995 gününden itibaren Kayıt Kabul İşleri Müdurlüğü'ne başvurarak randevu almalan ve ilgili formları doldurarak sınav ücreti ile birlikte 31 Mayıs 1995 günü mesai saati bitimine kadar teslim etmeleri gereği duyurulur. Kayıt Kabul İşleri Müdürlügü: Bilkent Üniversitesi Hazırlık Okulu, Doğu Kampusu, Bilkent 06533 Ankara Faks :(312)266 49 63 e-mail :school @ bups. bilkent. edu.tr Telefon:(312)266 49 61 (312)266 49 62 BAŞBAKANLIK GÜMRÜK MÜŞTEŞARLIĞI HALKALIGİRİŞ GÜMRÜK MÜDÜRLÜGÜ Yesilyurt Ekm Sokak, No: 31 /1 Bakırköy,1STANBUL adresinde mukim, Baral Dış Ti- caret ve Tunzm Sanayi LtdŞtı. firması adına Gümrük Giriş Beyannamelennden doğan ve karşılannda miktarlan gösterilen kamu alacaklannın tahsili için çıkartılan tebligatlar firmasının adreste bulunamaması sebebiyle iade edilmiştir. 7201 sayılı Teblıgat Kanunu'nun 28 ve 31. maddeleri gereğince teblıgat yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğine karar verilmiştir. Yukanda belütilen nedenler ile anılan adreste faaliyet gösteren şırketin belirtilen bor- cunun 15 gün içinde Gümrügümüz Saymanhğına ödenmesi, aksi halde 6183 sayılı A.A.T.U.H. Kanunu'nun 55-60 ve 114'üncü maddeleri gereğince işlem yapılacağının bi- linmesi ilanen teblıg olunur. AHMETKIRAL GÜMRÜK MÜDÜRÜ DosyaNo: 56658/155- Beyanname No / Tarihi 37881'30.4.1992 Basın: 15993 Ajnme Alacağı Miktan 18.274.000.-
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle