Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 16 NİSAN 1995 PAZAR
14 KULTUR
1 4 U L U S L A R A R A S I Î S T A N B U L F İ L M F E S T İ V A L İ
PORTRE/ ZHANG YIMOU
195O'de Çin'ın Xian bölgesinde doğdu. 1966'da
Kültür De\Tİmi başladığında lisedeydi. 1968'de tekstil
işçisı oldu. Boş zamanlannda fotoğraf çekiyordu.
1980'dePekinSinema
ve Sanatlar
Akademisi'ne girdi \e
80'lerin ortasinda
mezun oldu.
1988de KızılDan
Tarlalan'yla
yönetmenliğe başladı ve
Berlin Film
Festivali'nde Alün Ayı
kazandı. 1990'daJu'
Dotı'yla_Cannes'da
BunueJ Ödüiû'nü aldı.
1991'deKızıl
Fenerter'le, 1992'de
Qui Ju'nun Öyküsü'yle uluslararası ününü pekiştirdi.
Bugüne dek on ıki film çeken Zhang Yimou, Çin Halk
Cumhuriyeti'nin en iyi yönetmeni kabul cdiliyor.
Intikam,
belleğini
yitirince...Şililı yönetmen Gonzak) Justiniano'nun
dördüncü uzun metrajlı konulu fılmi olan
"Amnesia"da (Hafıza Kaybı) olaylar Şili'de,
Valparaıso'da geçiyor. Altmış yaşındaki
Ramirez, bir otobüs yolculuğu sırasında
gördüğü bir adanru tanıyormuş gibi bir
duyguya kapılır. Çok uzun zamandır, sanki
yûz yıldtr görmediği biridir bu. Kısa süre
sonra, bu konunun peşine düşmek ûzere
otobüsten iner. Ramirez'in takip ettiğı adam.
Zuniga, otuz yil önce bir tutuklu kampında
meydana gelen tüyler ürpertici olaylann
sorumlusudur. Acımasız bir adam olan
Zuniga, esırlere karşı gaddarlıklannda,
Ramirez'i de zorla kendine suç ortağı
etmiştir.
Ramirez, ne
bunu
unutmuş ne
de Zuniga'yı
affetmiştir.
Zuniga'yı
bulmak, onda
saplantı
haline
gelmiştir.
Onun izıni
bulur bulmaz,
kampta
hayatta
kalmayı
başarmış bir esir olan Carrasco'yla bağlantı
kurar. Kendilerine eziyet etmiş bu adamı
yakalayıp öldürmek ûzere anlaşırlar. Yeniden
karşılaştıklannda kendine dostça yaklaşan
Zuniga'ya aynı şekilde davranan Ramirez,
onu kurduklan tuzağa çekmeye çalışır.
Sonunda Ramirez ve Carrasco, Zuniga'yı
istedikleri gibi kapana sıkıştırmışlardır. Ama
o an geldiğinde öç alma arzusuyla affetme
içgüdüsü arasında kalan Ramirez, onu
öldürmekte tereddüt eder. Artık hiç kimsenin
anımsamak istemediği, ancak onlar için hâlâ
sûren bir savaşa katılmış, tarih içerisinde
silinip gitmiş iki insanın öyküsünü anlatan
"Hafiza Kaybı", Güney Amenka'dan gelen
etkileyici bir film.
Bugün
EMEK: 12.00/ Yaşamak.
15.00/ Kızıl Güvercin, 18.30/
Yaşamak, 21.30/ Woodstock
FİTAŞ1: 12.00/ Hair, 15.00/
Lamarca, 18.30'Hair, 21.30/
Lamarca
FtTAŞ 2:
12.00/Hafıza.
Kaybı,
15.00/inek,
18.30/
Hafiza Kaybı,
21.30'İnek
FİTAŞ3: 12.00/ Kral ve Kuş,
15.00' Ulusal Yanşma Birincisi,
18.30' Ozanlar. Ressamlar,
Müzisyenler, 21.30/ Amn Lale'yi
Kazanan Film
REKS: 12.00/ Göğe Erişin.
15.00/ Pink Floyd- Duvar, 18.30/
Her Gün Pazar. 21.30/ Tutku
tmparatorluğu
K A Ç I R M A Y I N
Hair:
Vietnam'da savaşmak üzere
birhğine gitmeden öne New Y-
ork'a uğrayan Bukowski, bir
grup hippiyle karşılaşır ve dost
olur. Hippiler onu yüzlerce ki-
lometre katederek bırlığinde
ziyaret ederler... Tiyatro sah-
nesinin ünlü müzikali For-
man'ın yorumuyla da çok be-
ğenildi. Mûzikal tanhinın en
önemli yapıtlanndan biri Hair.
(1979-118 dk.)
Kızıl Güvercin:
Bir otomobil kazasında bel-
leğini yıtiren genç politikacı
Mıchele (Nanni Moretti) ken-
dini deplastnana giden bir su-
topu takımının otobüsünde bu-
lur. Politika ile sutopu arasın-
da büyük benzerlik vardır. Su-
topunda tribünden su altındaki
fauller görülmez, tıpkı politikada kapalı kapılar ardm-
da dönen dolaplar gibi. (1989-87
dk.)
Tutku tmparatoriuğu:
Japon usta Oshima'nın başya-
pıtlanndan biri olan Tutku Impara-
torluğu. 19. yüzyılda bir yaşlı fay-
toncunun, genç kansı ve onun âşı-
ğı tarafından öldürülmesi; ancak
faytoncunun hayaletinin bu iki tut-
kunun esiri olan insaru rahat bırak-
maması üzenne kurulu. (1978-108
dk.)
Lamarca:
Devrim ateşiyle yanan yüzbaşı
Carlos Lamarca ordudaki görevin-
den aynlarak yasadışı sol bir örgü-
te kaülır. Askeri yönetime karşı ge-
rilla hareketinin içinde yeralır...
Sergio Rezende'nin Latin Ameri-
ka'da efsane olmuş Lamarca'mn
son iki yılını anlattığı film tek-
niğinden çok içeriğiyle öne çıkıyor.( 1994-125dk)
Festival Yaşamak'la noktalamyor
SUISGU ÇAPAN
Yaklaşık 30 yıl kadar önce.
şimdi zaman zaman oyuncu-
luk yapan Fransız şarkıcı Jac-
ques Dutronc'un 700 milyon
Çinliden söz ettiği ünlü şarkı-
sında da vurguladığı gibi, sek-
terliğın ve kargaşanın ortalığı
sarmasına yol açan, ürkütûcü
kültür devriminin. koyu bağ-
nazlığı döneminde. başkan
Mao babanın önderliğindeki,
dünyayı tehdit eden, kızıl bir
"san bela"olarak Batı'nm
gündemine girmişti Çin. 15
günden beri süregelen festiva-
limızı noktalayacak "Huozhe-
Yaşamak'", işte bu komünist
Çin'ın yakın tarihine, varlık-
tan yokluğa düşüp ülkenin çal-
kantı ve sorunlanyla yaşamla-
n gölgelenen bir ailenin öykü-
süaracıhğıylabakıyor, 1940'lı
yıllardan 1970'lere dek.
Cannes'dan özel ödüllü
Geçmiş yıllarda, festivalde,
Berlin 88 Altın Ayı Ödüllü
"Kıal Dan TarbuarT, Vene-
dik 91 Gümüş Aslan Ödüllü
"Kırmızı Fener" ve Venedik
92 Altın Aslan Ödüllü
u
Qui
Ju'nun Öyküsü" gibi filmle-
nyle tantdığımız. son dönem-
deki Uzakdoğu sinema çıkar-
masının belki de en önemli yö-
netmeni haline gelen, kamera-
manhktan yetişme Zhang Yi-
mou'nun geçen yıl Cannes'da
jüri özel ödülünü kazanan
"Yaşamak" filmi yazar Yu
Hua'nın romanından uyarlan-
mış, özgün ve sürükleyici bir
epik. Lüks içinde, zengin bir
yaşam süren, varlıklı bir Çin
ailesinin kumar tutkunu reisi
Fugui'nin (Cannes 94'te en iyi
erkek oyuncu seçilen, harika
bir Ge You) kumarda her şeyi-
ni yitirmesi, güzel kansınca
terkedilmesi ve yaşlı babası-
nın da kederinden ölmesiyle
Yaşamak, varlıktan yokluğa düşüp ülkenin sorunlanyla yaşamı gölgelenen bir ailenin öyküsü
çulsuz bir sokak serserisine
dönüştüğü ilk bölümde,
194Ö'lann ve fırtına öncesinın
Çini'ne yollanıyoruz.
Çankayşek'in milliyetçile-
riyle Mao'nun komünistleri-
nin ölümüne kapıştıklan iç sa-
vaş felaketi kapıyı çalmazdan
önce, sokaklarda gölge tiyat-
rosu (bir çeşit Karagöz) göste-
rileri yaprp su satarak ailesini
geçindirmeye uğraşan Fugui,
kötü seçim yapıp milliyetçile-
rin safında yer alınca, yine ka-
derin sillesini yer ve bir kez
daha dağılır aile.
Derken komünistlere katı-
Iıp köyüne dönen Fugui'yle
ailesinin öyküsü. komünist
düzenin ülkeye egemen oldu-
ğu 1950'lerde yeni bir sürece
girer, büyük Mleri hamle" hare-
ketinin coşkusu Fugui'yle gü-
zel ve cefakâr kansı Jiazhen'i
(Tune'ın eleştirmeni Rkhard
Schkkeharafından 'dünyanın
en güzel kadını' olarak selam-
lanan, yönetmenin de yakın
zamana kadar hem gönlünün
kraliçesi. hem de rüm filmle-
rinde başköşeye oturttuğu
gözde yıldizı olan "Qui Ju"y-
la Venedik 92de en iyi kadın
oyuncu seçilmiş, Gong Li'ye
dikkat!) de sanp sarmalar. Fil-
min 4. bölümü diyebiieceği-
miz 196O'lı yıllardaysa, kılıç
kadar keskin kültür devnmi-
nin şerrinden, kızlannı, (boru-
su öten, nüfuzlu bir kızı) mu-
hafız reisiyle evlendirerek
kurtulan Fugui-Jiazhen'in
yaşlılıklannı hikâye ediyor
Zhang Yimou. son bölümde
de genç yaşında kültür devri-
minin çalkantılanna kapılıp
tarlalara, çiftliklere, ülke üre-
timine katkıda bulunmak üze-
re gönderilen aydınlar arasın-
da yer alarak •hayaönın 10 yı-
lını kaybetmiş' yönetmen
Zhang Yimou'nun kamerası-
nı. ailenin inişli-çıkışlı öykü-
süne odakladığı "Yaşamak"ın
arka planını da Çin'in 30-40
yıllık tarihsel dönûşümleri ve
sancılı toplumsal değişimleri
oluşturuyor iki saatliğine. Po-
litikacılan ve yöneticileri mu-
halif söylemiyle sürekli çile-
den çıkaran Zhang Yi-
mou'nun belirgin eleştirel tav-
nnın yanı sıra, yer yer mendil
ıslatanbir melodram görkerni-
ne de bürünen, ideolojik da-
yatmalardan uzak, olanca şid-
deti ve terörüyle kültür devri-
mini yansıtan başanlı kalaba-
lık sahneleri, insancıllıği ve
zevkli görsel düzeyiyle göz
alan bu filmine ilgisiz kalmak
ne mümkün?
Kadının (Gong Li, seyircide
gonklar çaldıran, güzel ve ba-
şanlı bir oyuncu gerçekten)
gitgide merkez karaktere dö-
nüştüğü "Yaşamak"ın drama-
tik gerilımi, bildik melo reçe-
tesine dayanıyor.
Kimi zaman 'kaosa dönü-
şen bir dünyada' ayakta ve ha-
yatta kalabilmek mücadelesi-
ni aktanrken, tarih ve ahlak
dersi de veren, apansız altûst
edilmış hayatlann, acılann, fe-
laketlerin, uzaklaşma ve
umutlann da tanhıni görüntü-
leyen bu görkemlı Zhang Yi-
mou epiğı. •birtakım güçlük-
lerle zor koşullar karşısuıda
her zaman için umudun yîö-
rilmcmesi gerektigini'' vurgu-
luyor son tahlilde. Melo'dan
yergiye açılan bir çızgide sey-
rederek, iki saati aşkın bir sü-
rede, karşımıza biçemi ve
özüyle etkileyici ve dokunak-
li bir Çin destanı getiren "Ya-
şamak"ı ve yönetmen Zhang
Yimou'yu tanıma firsatını biz-
ce kaçırmavın festivalin son
gününde!
Kurt Masur, Istanbul
Müzik Festivali'nde
Kültür Servisi - New
York Filarmoni Orkestra-
sı'nın müzik direktörü Kurt
Masur, bu orkestrayla hazi-
ran ayı içinde gerçekleştire-
ceği Avrupa turnesi çerçeve-
sinde lstanbul'a da gelecek.
Orkestra, herhangi bir prog-
ram değişikliği olmaması ha-
linde 7-27 haziran tarihleri
arasında gerçekleştireceği,
yedi Avrupa üîkesinin dokuz
kentini kapsayan turne çer-
çevesinde Uluslararası Istan-
bul Müzik Festivali'ne katı-
larak iki konser verecek.
Kurt Masur yönetiminde-
ki New York Filarmoni Or-
kestrası, 22 ve 23 haziranda
Atatürk Kültür Merkezi'nde
gerçekleştireceği iki ayn
konserde, Beethoven.Shosta-
kovich, Webern, Barber ve
Mahler'in yapıtlannı seslen-
direcek.
Masur'un orkestrayla ger-
çekleştireceği bu ikinci tur-
nenin sponsorluğunu Citi-
bank üstleniyor. Turnenin ilk
konseri 7 haziranda Paris'te
gerçekleştirilecek. Orkestra,
daha sonra Istanbul dışında
Köln, Düsseldorf, Amster-
dam, Birmingham, Londra,
Viyana ve Atina'da konserler
verecek.
New York Filarmoni.
Uluslararası Istanbul Müzik
Festivali'nin yanı sıra Pa-
ris'te Theatre du Chatelet'de
gerçekleştirilecek ve yalnız-
ca Beethoven'ın yapıtlannın
seslendirileceği festivalle,
Viyana Yaz Festivali'ne de
konuk olacak.
New York Filarmoni'yle
çıkacağı ikinci Avrupa turne-
sini heyecanla beklediğinı
ifade eden Kurt Masur, *New
York Filarmoni'yle Strauss,
VVebern, Barber, Shostako-
vich, Beethwen ve Mahler'in
müzigini sunmak her zaman
çok heyecan >erici. Bu reper-
tuvan özelükle bu turne için
seçtim" diyor.
'Kültürel mirasa sırt çevrilmeıneli'
PELİN ÖZER
Elena Safonova. adıyla olmasa da
canlandırdığı iki karakterle sinema-
severlere tanıdık gelen bir oyuncu.
O, Mikhalkov'un "Siyah Gözler"
filmindekı "Küçük Köpekli Ka-
dın", Claude Miller'in "Eşükçi
Kız"ındaki soprano...
Safonova dabu yıl Altın Lale 3ü-
risi'nde görev lıydi. .Sinemaya 17
yaşında tesadüfen giren Safonova,
o yıllarda hep bir tiyatro sanatçısı
olmayı düşlemiş. Birdenbire ken-
dini sinemanm içinde bulmasına
karşın, Petersburg'da tiyatro eğitimi
almış. Ancak okulu bitirdikten iki
yıl sonra tiyatroya veda edip sine-
mayı tercih etmiş. ilk kez bu yıl, ilk
aşkı tiyatroya geri dönmüş. Sanat-
çı, bugünlerde riyatrocu eşiyle bir-
likte Jean-MarieBesse'nin "CeQui
Arrtve Ce Qu'on Attend" adlı
o>oında rol alıyor. Tiyatro ve sine-
ma oyunculuğu arasında bir fark
görmüyor sanatçı. Farkın sahnele-
me anlayışında olduğuna, yönetme-
nin bakış açısmın. kültürel ve oyun-
culuğu etkilediğine ınanıyor.
Rusya'da 30 filmde rol alan sa-
natçı Mikhalkov la birlikte "Siyah
GözJer" filminde çalıştıktan sonra
dünya çapında tanınmış. Safonova,
Mikhalkov'un 'kendine özgü' bir
yönetmen olduğunu düşünüyor:
"Onunla çalışmak benim için ol-
dukça önemli bir deneyim oldu.
Herkesin a>Tiı şekilde sinema yapu-
ğı bir dönemde o kendi dilini yarat-
mayı başarabilmiş bir yönetmen..."
Fransa'da ilk kez Claude Miller'in,
oldukça ilgi gören ve iki yıl önce
Altın Lale Odülü'nü kazanan "Eş-
likçi KJZ" adlı filminde rol almış
Safonoava. Bu filmde canlandırdı-
ğı rolün çok zor olduğunu vurgula-
yan sanatçı, filmde yeterince başa-
nlı olamadığını düşünüyor: "Eşlik-
çi Kız, Fransa'daki ilk filmimdi ve
Ûk ke/ bu fılmde Fransızca konuş-
tum. Claude Vliller da çok esprili,
çok iyi yönetmen. Onunla çalışmak
başlı başına bir zevk."
Rusya'da yaşanan son değişimle-
rin sinemayı da etkilediğini düşü-
nüyor Safonova. Ona göre en kor-
kuncu da sanatçılann sahip olunan
kültürel mirasa sırt çevirmesi. Po-
litikadaki değişimlerin insanlann
düşünce yapılanna, bakış açılanna
yansıdığını. sanatçılann inanıknaz
bir hızla değıştığini düşünüyor:
"Tüm sanatçdar, Rus kühürü bu-
güne dek hiç var olmamış gibi bü-
yük bir hızla değişim gösterdiler.
Büyük bir yalan yaşannor bugün
Rusva'da. İnsanlar. karanhk bir tü-
nelde ileıiiyor.
Artık Rusya'da yılda ancak bir-
kaç film çekilebiliyor. Moskova'da
stüdyolaruı aeredeyse hepsi kapa-
lı.Televizyonda da aynı durum söz
konusu. Hangi kanalı açsamz Mek-
sika dizileri, Amerikan dizileri çıkı-
yor karşınıza. Ar&k sinemacılann
amacı da tam anlamıyla sinema
yapmak ohnadığı için bu konuda
yeteri kadar ısrariı değiller. Bugün-
lerde büyük bir kanşıklık yaşanı-
yor, ancak ileride her şey düzene gi-
recek mutlaka.""
Sanatçı. bugünlerde bir yönetme-
nin ilk filminde rol almaya hazırla-
nıyor. Ekonomik sorunlar yüzün-
den çekımleri ertelenen filmin yö-
netmeni Oaude Miller'in da asis-
tanlığını üstlenmiş olan genç sine-
macı CamilleGuichart. Yönetmen,
bu filmde yaşamın hızlı akışı için-
de kendini kaybolmuş hisseden bir
kadmı anlatacak. Çekimlerine bu
yaz başlanması planlanan filmin
ileri bir tarihe ertelemnesinin ne-
deni ise yapımcı bulunamaması.
Tanıtma Fonu'ndan festivallere destek
ANKARA (AA) - Başbakanlık Tanıtma Fonu,
Türkiye'nin kültür ve sanat alanında tanıtılma-
sına büyük katkı sağlayan uluslararası festival-
lere yaklaşık 28.5 milyar lira destek sağlayacak.
Başbakanlık Tanıtma Fonu, Kültür Bakanlı-
ğı, Dışişleri Bakanlığı ve Başbakanlık'tan tem-
silcilerin katıldığı en son toplantısında. Türki-
ye'nin uluslararası platformlarda sesini duyuran
festivallen destekleme karan aldı. Tanıtma fo-
nu, Sevda-Cenap And Müzik Vakfı tarafından
her yıl uluslararası sanatçılann katılımıyla geT-
çekleştirilen ve bu yıl 12.'si yapılan Uluslarara-
sı Ankara Müzik Festivali'ne 8 milyar lira des-
tek verecek. Tanıtma fonu. lstanbul'un kültür
hayatında büyük bir önemi bulunan Istanbul
Kültür ve Sanat Vakfı'na da festivallerde kulla-
nılmak üzere 10 milyar lira destek sağlamayı
kararlaştırdı. Fonun ayırdığı kaynak, vakıf tara-
fından her yıl düzenlenen uluslararası film, ulus-
lararası müzik ve uluslararası tiyatro festivalle-
rinin organizasyonu için kullamlacak. Tanıtma
Fonu, bu >ıl Türkiye'de ilk kez gerçekleştirile-
cek "Ankara *95" adlı uluslararası tiyatro festi-
vali için de yaklaşık 10.5 mih/ar lira (250 bin do-
lar) katkı sağladı. Temmuz ayında Ankara'da
düzenlenecek festival kapsamında "Avrupa
Gençlerinin Tiyatro Buluşması"."Uluslararası
Amatör Tiyatrolar Biıiiği'nin 22. Dünya Genel
Kurulu' 'ile "9 Bölgenin En t>i Amatör Tryat-
rolan Festmdi"gerçekleştirilecek.
KOŞEBENT
ENtS BATUR
'Ruhspop'dan
'Yükselen Değerler'e
Yıllardır, en hafifınden 'ilginç' sayılabilecek kitap-
lan topluyorum. Üzerinde ağır ağır çahştığım bir an-
tolojinin ham maddesini oluşturan bu özel kütüpha-
nede, Sökeli Uzay Şairi'nin bütün eserieriyie 'Tek-
sasta Islamın Gücü' adlı çizgi-roman yan yana du-
ruyor. Yakın çevremdekiler, bu tuhaf koleksiyonuma
katkıda bulunuyorlar. Son katkı, 1948'de Ankara'da
basılan 'RuhsporEsas Nizamnamesi.'
Beş yüksek bürokrat tarafından kurulan Ruhs-
por'un 'mevzu, maksad ve gaye'si, 35 sayfalık bro-
şürün hemen başında şu cümlelerie açıklanmış: "Ru-
ha, şer temayüllerini zaifleterek eksiltme, hayır te-
mayüllerini kuvvetlendirerek çoğaltma melekelerini
kazandırmak yolunda, tekâmülünü teshil ve temin
gayesiyle, spor yaptırmaktır. Ruh halleri karşısında
duyulan hayretin, yıldızlar nizamının yapmış olduğu
tesirden daha derin bulunduğu düşünülerek, çekir-
dek bir fıkir vermek ûzere, bazı spor mevzulan, ge-
lişigüzel, şöytece sıralanmıştır: Şuur, Hak, Sevgi, Sa-
bır, Fıkir, His, Kalb, lyilik, Tesamuh, Saygı, Basiret,
Inanç, Vazife, Güleryüzlülük, Takib, Temiztik, Sami-
miyet, Ketumluk, Açıklık, Sadakat, Fedakârtık... Te-
vazu, Şefkat, Iffet, Hürriyet, Eşittik, Hayâ..."
Burada, 'Ruhspor'un çözümlemesiniyapmayagi-
rişecek degilim. 1948'in Türkiye'sinde, hangi gerek-
sinmelerin, hangi ortamın beş yüksek bürokratı bu
metni kaleme almaya, bu tür bir çaba için buluşma-
ya yönelttiği farklı bir araştırmanm konusu olabilir
ancak.
Beni düşündüren, daha çok, bugün 'Ruhspor'a
nasıl baktığımız. Girişim de, broşür de olsa olsa 'mat-
rak' bulunacaktır. Ciddiye alınması durumunda ise,
büyük olasılıkia, çatık kaşlı bir analiz çıkacaktır orta-
ya: Bu 'maneviyatçı' perspektifın arkası didik didik
edilecek, bileşkenlerine aynştınlıp yargılanacaktır,
'Ruhspor'un optiği.
Türkiye'nin, Türkiye'de yaşayan insanlann genel
durumuna bakınca, kendi payıma ne matrak bula-
biliyorum bu belgeyi ne de eleştirel bakacak gücü
toplayabiliyorum zihnimde. Nizamnamede sözü edi-
len özgürlük, eşitlik, saygı, hak, sabır, adalet gibi te-
mel ve evrensel kavramlardan geçtim, asıl üzerinde
durulması gereken kesit öteki kavramlann önümüz-
de açtığı alanda beliriyor: Feragat, vefa, nezaket, ik-
ram, sebat, merhame.t, insaf, kanaat, emanet... her
biri bıçak gibi saplanıyor gözümüze, okurken.
Maddeci bakış açısmın maneviyatçı dünya görüş-
lerinin tekeline bu kavramlan devretmesi bağışlan-
ması güç bir yanlışlığın sonucuydu. Maneviyatçı ke-
simler, su katılmadık maddecilikleri ile bu kavramla-
nn içine iyice boşalttılar. Vefadan ya da merhamet-
ten söz etmek demodeliğin, kanaattan ya da ema-
netten söz etmek enayiliğin kapsamına alındı. Ma-
teryalist ile maneviyatçı benzer çıkar çarklan kurup
dişlilen birbirilerine geçirdiler. Nereye mi vardık? öy-
le görünüyor ki, insana yaraşır özelliklerin hemen
hepsinin en kolay çiğnenebildiği, vandalca yaşama
ölçülerinin her türiü 'değer'i hızla silip attığı bir dün-
yada yaşamayı elbirtiğiyle hak ettik.
Bize özgü bir durum mu bu? Bütün dünyada sal-
lanmıyormu temel insani değerier? Çok iyimserola^
mayız bu çerçevede, gibi geliyor bana: Toplumsal ve
siyasal haklann güvence altına alındığı, bireysel hak-
lann sağlam sağlamasının yapılabildiği, ekonomik
haklılığın gözardı edilmediği ülkelerin insanları biz-
den çok daha yumuşak, anlamlı, derin bir hayatın
arayışı içinde. BBC'den izliyoruz: Bir grup, insan,
gönüllü olarak, yaralı hayvanlan iyileştirmek için di-
diniyor. Gazetelerde okuyoruz: Bir grup insan, hiç-
bir karşılık beklemeksizin, özürlüler için gündelik
hayatı nasıl kolaylaştırabileceklerini araştınyoriar.
Gidip görüyoruz: Hiçbirçıkanolmaksızın, bir grup in-
san, Burundi'de öksüz kalan çocuklan kendine dert
edinip örgütlenmişler.
Hayatımıza, yeniden, o 'demode' ölçüleri kazan-
dırmanın yollannı aramamız gerekmiyor mu? Kanaat,
emanet, vefa, sadakat, şefkat, basiret ve saygı... Bir
zamanlar Aile'nin ve Okul'un gündeminde ilk sırayi
tutan pek çok değer geri plana itildi. Onlann yerini,
ne pahasına olursa olsun kazanç, başarı, hırs, reka
bet aldı.
Böylesi 'yükselen değer'ler ile yükselen toplum-
lar, bireyler olmuş mudur?
Tarliament Superband Jazz
Festivar yaklaşıyor
• Kültür Servisi- " Parliament Superband Jazz :
FestivaF'in ikincisi; 6, 7, 8 ve 9 haziran tarihlerinde
Istanbul Açıkhava Tiyatrosu'nda gerçekleştirilecek.
Festival bu yıl da ünlü sanatçılarla cazseverleri bir
araya getirmeyi amaçlıyor. 1989'dan 1993 yılına kadar
"Parliament Superband Konserleri" adı altında birçok
caz sanatçısını caz tutkunlan ile tanıştıran ve
geçtiğimiz yıl daha geniş kitlelere seslenmek üzere
sanatseverlere bir caz festivali armağan eden
festivalde; The Brecker Brothers ve The ReBirth Brass
Band, Chick Corea ve Electric Band II, Tania Maria-
Nouvelle Vague ve Airto & Flora Purim- Fourth World
ile James Brown başanlı konserler vermişlerdi.
Aynntı Yaymlanı'ndan Yanık
Portakal'
• Kültür Servisi- Aynntı Yayınlan, Kara Aynntı
dizisinde Charles Wîlleford'un "Yanık Portakal" adlı
kitabını yayımladı. Füsun Ulmar'ın çevirdiği bu kitapta
Willeford. sanat dünyasındaki kimi efsanelerin nasıl
oluştuğunu anlatıyor. Paris'ten, "başan"nın diyan
Amerika'ya kadar kadar uzanan bir coğrafyada geçen
hikayenin dört aktörü var: Nihilist- Sürrealist diye
adlandınlan yeni bir akımın kunıcusu bir ressam. hırslı
bir resim eleştirmeni, ünlü bir ressarrun tablosunu ne
pahasına olursa olsun ele geçirmek isteyen bir
koleksiyoncu ve sanat dünyasının entrikalanndan,
efsanelerinden uzak, eleştirmeni seven, iddiasız, seksi
bir kadın... Kitapta, sanatçı hırslan, kimliklerindeki
'kara aynntılar'la çakışır ve tehlikeli bir biçime
dönüşür. Aynntı Yayınlan Catherine Baker'in
"Zorunlu Eğitime Hayır" adlı kitabının da ikinci
basımını gerçekleştirdi.
"Birey Otananuı Vazgeçümez
Gereklilijji'
• Kühür Servisi- tstanbul Devlet Tiyatrosu'nun
Atatürk Kültür Merkezi Birim Tiyatro'da düzenlediği
Pazar Sohbetleri'nin bu haftaki konusu, "Birey
Olmanın Vazgeçümez Gerekliliği".
Fatmagül Berktay, Ahmet Cemal, Aziz Nesin
ve Hilmi Yavuz'un katılacağı sohbet, bugün saat
15.30'da gerçekleştirilecek. Çağdaş olmanın her
şeyden önce, birey olabilmekten geçtiği ve birey
olmadan sağhklı bir toplumun oluşamayacağı
gerçeğini kabul edersek. içinde yaşadığımız toplumun
asal sorunlanndan birinin "birey olamamak" olduğu
görülür. Sohbet, bu tema etrafında "birey olma"yı
tartışmayı amaçlıyor.