Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 15 NİSAN 1995 CUMARTESİ
HABERLER
hönü'nün Özer
Çiller iislubu
• ANK\RA (ANKA) -
Dışişleri Bakanı Erdal
Inönü, Başbakan Tansu
Çiller'in eşi Özer Çiller'in
'devlet işlerine kanşıyor'
iddiası karşısında,
diplomatik bir üslupla bir
yandan Özer Çiller'i
savunurken bir yandan da
uyardı. Inönü, TBMM
Başkanvekili ve RP Çorum
Milletvekili Yasin
Hatipoğlu'nun, Özer
Çiller'in, yabancı
büyükelçilerle Başbakanhk
Konutu'nda yediği öğle
yemeğine ilişkin yazılı
soru önergesine şu yanıtı
gönderdi: "Sayın Özer
Çiller, Sayın Başbakan'ın
eşi sıfatıyla çeşitli sosyal
faaliyetlere iştirak
etmektedir. Bu cerçevede,
Ankara'da görevli bazı
yabancı büyükelçilerle
sosyal nkelikli bir öğle
yemeği düzenlemiştir. Bu
yemeğin resmi bir niteliği
bulunmamaktadır."
Lahey'de Arap
desteğî
• NEWYORK(AA)-
Uluslararası Lahey Adalet
Dıvanı'nda boşalan üyelik
için Türkiye'nin aday
gösterdiği Mehmet
Güney'in Arap Birliği
üyesi ülkelerin desteğini
kazandığı öğrenildi.
Türkiye'nin BM Daimi
Temsilcisi Büyükelçi tnal
Baru'dan aldığı bilgiye
göre Arap Birliği'nin
verdiği destek, Güney'in
22 oy daha alması
anlamına geliyor. Lahey
Adalet Divam'na
seçilebilmek için bir
adayın 185 üyenin üçte
ikisinin oyunu alması
gerekiyor.
Belediyeye
SSK'den haciz
• ORDU (AA)- SSK ve
tller Bankasf nın alacaklan
nedeniyle Ordu
Belediyesi'nin mallanna
haciz konuldu. Alınan
bilgiye göre tller Bankası
13.5 milyar. SSK ise 4.5
milyar lira alacağından
dolayı, belediyenin
mallanna haciz koydurdu.
SP yöneticiteri
yargı öniinde
• ANKARA (AA)-
Anayasa Mahkemesi'nce
kapatılan Sosyalist
Parti'nin (SP), aralannda
eski Genel Başkanı Ferit
llsever ıle Merkez Karar ve
Yürütme Kurulu üyelerinin
de bulunduğu 38 sanığın,
5'er yıla kadar hapis
cezalan istemiyle
yargılanmalanna devam
edildi. Mahkeme başkanı,
uzun süredir aramalara
rağmen bulunamayan ve
bir süre önce hakkında
gıyabi tutuklama karan
çıkanlan sanıklardan Yusuf
Cacim'in yakalanması için
tstanbul ve Beyoğlu
cumhuriyet savcılıklanna
yazılan yazılann iade
edildiğini söyledi.
Mahkeme başkanı,
duruşmayı başka bir güne
bıraktı.
Şehit astsubay
• GELtBOLU
(Cumhuriyet) - Tunceli'nin
Aliboğazı mevkiinde
teröristlerle meydana gelen
çatışmada şehit olan
Piyade Komando Astsubay
Çavuş Özcan Akbal,
doğum yen olan
Gelibolu'da öğle namazını
müteakip yapılan askeri
törenle toprağa verildi.
Çanakkale Vali Yardımcısı
Remzi Ataman, 2. Kolordu
Komutanı Korgeneral
Necdet Tımur, Gelibolu
Kaymakamı ve Belediye
Başkanı, tören kıtası ve
çok sayida Gelibolulunun
katıldığı törende. terör
örgütü aleyhine sloganlar
atıldı.
Erdem'den
Rumlara yanıt
• ANKARA
(Cumhuriyet Bürosu) -
Spordan sorumlu Devlet
Bakanı Şükrü Erdem,
Kıbns Rum Kesimi'nin
Türkiye'yi, Kuzey Kıbns
Türk Cumhuriyeti'yle
(KKTC) ulusal maç
yaptığı için Avnıpa
Hentbol Federasyonu'na
şikâyet etmesinin
"uluslararası kamuoyunu
yanıltma" amacına yönelik
olduğunu söyledi.
Erdem, KKTC'den
dönüşünde yaptığı
açıklamada, şikâyetin
anlamsız olduğunu
belirterek "Rumlarbu
olayda bir gol yediler.
Şimdi onu telafi etmeye
çalışıyorlar" dedi.
TBMM Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu taslak raporu:
Catnfler Hizl>ııllalı üssüPKK'yle yOİIan aynbyor Araştırma Komisyonu'nun
taslak raporunda Güneydoğu Hizbullahı'nı PKK'nin
kurdurduğu ancak sonradan yollannm aynldığı
belirtiliyor. Raporda, Batman'daki 60 camiden 40 'ına
Hizbullahçılann egemen olduğu ileri sürülüyor.
H6P Camİye bfe
1
IMtitail Hizbullah'ın camileri 'üs'
olarak seçtıği ve 'her camiye bir rnilitan' yerleştirerek
örgütlendiğı de taslakta dile getirildi. Taslakta aynca,
Hizbullahçılann amacınm bağımsız bir Kürt devleti
kurmak olduğunun ortaya çıktığı vurgulanıyor.
TÜREY KÖSE
ANKARA - TBMM Faili Meçhul Sıya-
sal Cinayetleri Araştırma Komisyonu'nca
hazırlanan rapor taslağında, şeriatçı Hiz-
bullah örgütünü Güneydoğu'da PKK'nin
kurdurduğu, bu örgütün militanlarının
PKK'nin Bekaa Kampf nda eğitim gör-
dükleri ve lran'dan da yardım aldıklan.
ancak daha sonra terör örgütlennin yolla-
nnın aynldığı bildirildi. Taslakta, Olağa-
nüstü Hal Bölgesi'ndekı camilerin imam-
sızlık nedeniyle açılamadığı, 'fahri
imamlann' da PKK'li ya da Hizbullahçı
olduğu belırtilerek. "Batman'daki 60 ca-
miden 40'ında Hizhullah'ın taraftarlan-
nın ağırlığı bulunınaktadır" dendı. Hiz-
bullah'ın camileri 'üs' olarak seçtiği ve
"Her camhe bir rnilitan" yerleştirerek ör-
gütlendiği de taslakta dile getinldi.
PKK'yle aynlan yoüar
Taslak raporda, "Güneydoğu Hizbul-
lah'' başlığı altında bu örgütün kuruluşu
şöyle anlatıldı:
u
Hizbullahçı olarak bilinen bu örgüt ilk
önce Melle Abdullah adlı şahsm öndcrli-
ginde bölgede çalışmalannı sürdürmüş-
tür. PKK taranndan bu örgütün ilk kuru-
luşunda Bekaa Kampı'nda ayn bir yer ve-
rflmiştir. Orgüt faaliyetlerini ve eğhîınleri-
ni PKK kampından yürüten bu şahıslar.
PKK'den Hizbullah'a
'Hizbulzulüm' suçlaması
ANK\RA (Cumhuriyet Bürosu) -
TBMM Faili Meçhul Siyasi Cinayetleri
Araşürma Komisyonu'nca hazırlanan
rapor taslağında, PKK'nin Hizbullah'ın
tabanını hedef alarak, bu kesime yönelik
çalışmaiar başlatrtğı anlatıldı.
PKK'nin, yayımladığı bildiride
Hizbullah'ı tt
Hizbuizulüm'"olarak
adlandırdığı belirtilen taslakta, bu
çalışmalar hakkında da şu bilgiler
verildi: "PKK. Güneydoğu Anadoiu
Bölgesi'nde Hizbullah örgütünün
kendüerine > önelik eylemlerini azaltarak
bu kesim tabanını yanına alabilmek için
bu kesime hoşjelecek birçok eylemde
bulundu. Orneğin,fiıhuşyerlerini
kapattırdı. içki ve kuman yasaktadı.
Bunun yanında bu kesimi denetimi
aJönda tutabilmek için 15 Ağustos 1993
tarihli 'Benthudan' isimli yaşadıp
dergüerinde kendilerine bağlı İslami
Halk Hareketi' adlı bir örgüt kurdu.
Kendilerine bağlı mollalar vasıtasryla
bfldirifer ya>ımiadj. Bu bildirilerin
birinde, 'Kendüerini Hizbullahçı olarak
tanıtan, gerçekte ise Hizbulzulüm olan
bir grup, 4 yıldan beri yüzlerce
Müslümanı sopayla, satırla ve silahla
vurdular. Bu zulûmcüler son olarak iki
Müslüman csnafı satıriarla. bir
Müslüman genci de silahla katlettiler'
denjyor."
daha sonradan ismi PKK'ye bağlı olarak
"Yurtse\er tmamlar Birliği' olarak belir-
lenmiştir. Bu birlik, Melle Abdullah olün-
ceye kadar faaliyetlerini PKK ile birlikte
sürdürmüştür ve İran'dan yardım almış-
Or. Amaçlan, Kürt-tslam devleti kurmak-
tır. Melle Abdullah'ın ölümünden sonra,
bir bölümü PKK kampından aynlmıştır.
tdil ilçesinde bir imamın PKK taranndan
öldürülmesi üzerine bölgede PKK aleyhi-
ne silahlı eylemlerde bulunmuşlardır."
Taslakta. Güneydoğu'da örgütlenen
Hizbullahçılann amacınm bağımsız bir
Kürt devleti kurmak olduğunun ortaya
çıktığı belirtilerek, -Hizbullah adlı örgüt
ve bölücü, bölgeci olan PKK'yi ortadan
kaldırmak ve kurulması gereken İslam
devtetine giden yokla daha rahat hareket
edebUmek için bir bütün halinde faaliyet
göstermişlerdir'' dendi.
Taslak raporda, Hizbullahçılann daha
sonra görüş aynlığına düşerek "İHm" ve
"Mennl"diye iki gruba aynldıklan anla-
tıldı. Menzil cemaatinin liderliğinı Fklan
Güngör'ün, llim cematinin liderliğini de
Hüseyin Veooğlu'nun yürüttüğü aktanldı.
Taslak raporda llim cemaatinin 'silahlı
mücadeie' yöntemtnı seçtiği vurgulanarak
şu bilgiler verildi:
"tlimciler silahlı mücadeleye girerek
şiddet uygulayip hedefe vaniması gerekti-
ğjni, aynı zamanda bölgede faaliyet göste-
ren PKK'ye karşı savaş açümasını benim-
sedüer. PKK'nin ortadan silinmesiyle İs-
lam devletinin daha koby kurulacağını sa-
vundolar. tlûnciler PKK'nin tam bir din-
siz ve Marksist örgüt olduğunu savunur-
ken. Menzilciler bu yöntemin karşısında
oldular. Bu yüzden iki grup arasında da
çaüşma başladı. Menzilciler PKK ile dev-
let arasuıa girmenin faydalı otmadığını sa-
vundular"
Taslak raporda, Olağanüstü Hal Bölge-
si'ndeki camilerde imam sayısmın yeter-
siz olduğuna dikkat çekilerek, şu sapta-
maiarda bulunuldu:
"Birçok cami uzun yıl-
lardan beri imamsızhk yü-
zünden açılamamaktadır.
Bundan dola>u bölgede ya-
$a>an vatandaştan dini bil-
gisi olan ve Arapca-Kürtçe
bilen bazı kimseler 'fahri
imamlık' adı altında cami-
lerde vatandaşa namaz kıl-
dırmaktadırlar. Devletin
yapamadığını \-apmaya ça-
İışan bu kişik'rin büyük bir
çoğunluğu yasadışı PKK
veya Hizbullah örgütünün
mensubu olduğundan,
bunlanntehinehalkı devle-
te karşı tahrik edici telkin-
lerde bulunmaktadırlar.
Fahri imamlık kurumuna
yol açan faktörler yok edi-
lerek bu kurum ortadan
kaldınlmalı, devlet camile-
re kendisinin kadrolu
imamlannL bu bölgede Şa-
fii mezhebinin voğun oluşu
da göz önünde tutularak
atanmahdır.
Cezavir'deki yabancılar radikal İslamcı terör örgütlerinin boy hedefL
Strateji dergisine göre terör örgütleri yakın gelecekte nükleer silah kullanacak
Dînci terör en tehlikelisi• Strateji dergisinde
yayımlanan bir makalede,
terör örgütlerinin yakın bir
gelecekte nükleer,
biyolojik ve kimyasal silah
kullanabilir hale geleceği
belirtildi.
ANKARA (AA) - Strateji der-
gisinde yayımlanan bir makalede,
2000'li yıllann en tehlikeli terö-
ristlerınin çok tutucu. etnik ve
dinci kın ile harekete geçenler
arasından çıkacağı bildirildi. Te-
rör örgütlerinin Jasa bir süre için-
de nükleer. bfyolojik ve kimyasal
silahlannın da olacağı belirtilen
makalede. gelecekte "süper te-
rör" olarak tanımlanan yöntem-
lerin kullarulacağına dikkat çekil-
di.
Amerika Birleşik Devletleri
Savunma Bakanlığı için "Tero-
rizm 2000" adlı kitabı hazırlayan
Forecastıng International Genel
Müdürü Marvin J. Cetron ve
Omni dergisinin editörlerinden
Owen Davies'in kitaplarının da
özeti olan "Terorizmin Gelecek-
teki Yiizü" adlı makale "The Fu-
turist" adlı dergide yayımlandı.
Makalenin Türkiye'deki yayın
hakkını alan Strateji dergisi. söz
konusu incelemeye son sayısında
yer verdi.
Teröristleri, geçmişte öldürücü
olan silahlarla politik gayelerine
ulaşmaya çalışan "insafsız firsat-
çılar" olarak tanımlmayan maka-
le >azarlan, önümüzdeki 15 yılın,
teröristlerin daha yıkıcı sılahlara
ulaşıp bunlan kullanmak ısteye-
ceklerı bır "süper terör" çağı
olabileceğini kaydettiler.
Politik güç sağlama
Geleceğin teröristlerinın sade-
ce siyasi ideolojilerle değil, çok
tutucu etnik ve dinci kin ile hare-
kete geçenlerden oluşacağının
belirtildiği makalede, "Amaçlan
için ise nükleer, biyolojik ve kim-
yasal silahlar oldukça idealdir"
denıldi.
Makalede, sivilleri şiddet ey-
lemleriyle yıldırarak politik güç
sağlama peşinde koşan gelenek-
sel tıpte terörün, dünya üzerinde
her yıl yaklaşık yüzde 15 oranın-
İngiltere'vi kana bulavan IRA masaya oturup silah bırakü.
da bir artış sağlayacağına dikkat
çekilerek. şiddet yanlısı dinci ve
etnik terör gruplannın çoğalma-
sıyla ortaya çıkacak istikrarsızlı-
ğa paralel olarak eski Sovyetler
Birliği ve Doğu Avnıpa'da kuru-
lan "mini devletierin" sayılannın
artmasının da uluslararası terör
olaylannın iki veya üç kat büyü-
mesine neden olabileceği vurgu-
landı.
Terörle ortaya çıkabilecek en
tehlikeli eğilimin teknolojiye
bağlı olduğunun vurgulandığı
makalede şöyle denildi:
"Soğuk savaşın sona ermesiyle
birlikte kitle imha silahlannın
kontrol dışı kullanılma riski orta-
ya çıkmıştır.
Terör örgütleri ve bunlann des-
tekçisi devletlerin elinde nükleer,
biyolojik ve kimyasal silahlar şu
anda yoksa da. kısa bir süre için-
de olacaktır. Kitle imhasına yöne-
lik silah teknolojileriyle birlikte
bunlan kullanma hevesli grupla-
nn çogalmasıyla terörün yüzü de
değinmiştir.
Araçlann ve isteklerin bir ara-
ya geldiği bu ka>şak, terörist mü-
cadelenin doğasında nitelik degi-
şikliği yaratan, ileride hatırlana-
cak bir gelişme noktasıdır. Inter-
national Forecastıng tarafından
bir araya getirilen Terör Danışma
Kurulu üyelerine göre, önümüz-
deki beş yri içinde. ABD'ye yöne-
Vk ani bir nükleer, biyolojik veya
kimyasal saldırı olasılığı gittikçe
arüîiaktadır."
Ekonomik terör
Bir ulusun ekonomisini hedef
alan terörist eylemlerin oldukça
etkili olabileceği, Mısır'da radi-
kal dincilerin yabancı turistleîe
saldırarak ülke ekonomisinin te-
mel direklerinden turizm sektörü-
ne büyük zarar verdiği kaydedi-
len makalede, içine siyanûr kanş-
tınlmış iki üzümün bulunmasıyla
Şilili üreticilerin dışsatım pazan-
nın ortadan kalktığı belirtildi.
Lübnan'ın Bekaa Vadisi'nde
yaşanan sahte para operasyonu
ile ilgili son raporlann, kalpazan-
lığın nasıl konvansiyonel gruba
girmeyen bir silah olarak kulla-
nabileceğinin altını çizdiğine dik-
kat çekilen makalede, "Eğer te-
röristler bir ülke\i sahte paralaria
istila eder ve özellikJe bu tür bir
işlem diğer ekonomik savaşlar ve
daha geleneksel terör sakünlany-
la bir arada gerçekleşirse hükü-
metin ekonomik güveni ve istikra-
n sarsmbya ugrayabüir" denildi.
Bflgisayar \1rtisfi
Terorizmin bir ülkenin altyapı-
sına yönelebileceği, bunun için
bilgisayar virüsünün kullanılma-
sı, bankacılık sistemı ve borsanın
hedef alınabileceği anlatılan ma-
kalede, kürtaj karşıtı gruplar ile
radikal çevrecilenn de şiddete
yönelebileceği bildirildi.
Terörist gnıplann, hükümetin
karşı koyma gücünün üstünde
olan birçok eylemi aynı anda ger-
çekleştirebileceği de kaydedilen
makalede şöyle denildi:
"Ekonomik ve politik çıkaria-
rın hâkim olduğu bir dünyada,
sanay ileşmiş Batılı ülkelerin çoğu,
terör başlanna geldiginde ilgile-
necektir. Birçok gelişmiş ülke, ola-
sı utanç noktalarını gizleyecek
'incır yapraklan' bulabildikleri
müddetçe teröristler ve yandaş-
lannı banndırmaya çalışacaklar-
dır."
Fahri imamlar
Batman il merkezindeki
60 camiden 40'ında Hiz-
bullah taraftariannın ağır-
lığı bulunmaktadır. Bu ca-
milerin büyük bir kısmın-
da fahri imamlar görev
yapmaktadır. Bu fahri
imamlar vasıtasıyla da Hiz-
bullah örgütünün eylemle-
rinde kullandıgı 13-15 yaş-
lanndaki çocuklar camile-
rin yanlannda bulunan ve
'medrese'olarak adlandırv
lan odacıklarda örgüt eğiti-
minden geçirUmektedüier.
Hizbullah'a yönelik olarak
bölgede yapılan soruştur-
malar sırasmda yakalanan
sanıklann ifadelerinde de,
bu örgütün camileri üs ola-
rak seçtiği tespit edilmiş-
tir." Iran rejimini örnek
alarak teokratik bir devlet
kurmak için faaliyet göste-
ren Hizbullah' ın "Yüksek
öğrenim, orta öğrenim,
halk ve askeri birim" ol-
mak üzere dört birimden
oluştuğu, bu birimlerin
kendi alanlarında İslami
anlatarak taraftar kazan-
mayı hedeflediği bildirildi.
CUMARTESİ '
YAZILARI ;
ATAOL BEHRAMOĞLU ;
Yazar ve Politika
llhan Selçuk ilk karşılaşmamızı anımsar mı bil-
mem? 196O'lı yıllann ortalarında (65-66?), Anka-
ra'da, Işık Yenersu'nun yanlış anımsamıyorsam
Küçükesat taraflarındaki evinde, sanatçı arkadaş-
larla bir akşam buluşmasında tanışmıştık. Otuz yıf
öncekı o arkadaş toplantısında, balkon ya da teras
gibi bir yerde llhan Selçuk'la bir ara yan yana du-
rup konuşmamız, bugünmüş gibi gözlerimin önün-
de. Konuşmamızın aynntılannı şimdi anımsamıyo-
rum. Fakat konu, o dönemde soldaki güncel tartış-
malardan biri olan, yine o günlerin deyimleriyle,
"tepeden inmecilik" ve "tabandan örgütlenme"
kavTamlanydı... Ben, bazı başka arkadaşlanm gibi
koyu bir TIP militanı, genel merkezci, Aybar'cı çiz-
giyi savunanlardandım... Yirmili yaşlann o kendine
aşırı güveni ve heyecanıyla, Yön çevresinin önde
gelen ideologlanndan biri olarak gördüğümüz Ithan
Selçuk'a belki de fazlaca bir hırçınlıkla bir şeyler
söylemiş olmalıyım ki, tartışmayı kesmek için, du-
ruşunu ve her zamanki sükûnetini bozmadan söy-
lediği sözler kelimesi kelimesine aklımda: "Şairsek
şiihmizi yazalım..."
•••
196O'lı yıllarda hayatımın en önemli iki konusu
şıir ve politikaydı. "Şaır mi, yoksa politikacı mı ol-
malıyım?" sorusu da beni en çok uğraştıran bir iki-
lemdi... Kulisler, dar anlamdaki örgütlenme çalış-;
maları beni ilgilendirmiyordu. Fakat üniversite öğ-*
renci hareketinin önde gelen eylemcilerinden biı>
olarak da politika günlük hayatımın bir parçasıydı../
Fakat 1970 başlarında Paris'te "Mustafa Suphr
Destanı"na çalışmaya koyulup da günlerimin nere-'
deyse bütün saatlerıni bu işe vermem gerektiğinî
gördüğümde, yetenegimin en çok bu yönde oldu-.
ğunu, en çok bu işten zevk aldığımı, en çok bu işe
zaman ayırmam gerektiğini fark ettim. Öncelikle
edebiyatçı, şair, sanatçı olduğuma ilişkin duygum
kesinleşti.
••• i
Yazar ve politika ilişkisi, bir hayii trajik yanlan da-
olan, bir çırpıda çözümlenebilmesi güç bir sorun-
dur. Yazarlar, politikayla ilişkilerinde düş kınklığına
uğramaktan ve uğratmaktan geri kalmamışlardır...
Yazarlık ve politikacılık, ortak hedeflerine, benzer
yanlarına karşın, derin farklılıklar içerirler. Politikay-
la ilişkili yazarlann bu ilişkileri de birbirinden farklı-
dır. Bizim edebiyatımız bakımından çok hızlı ve ana
çizgilerde bir özetleme yapacak olursak, Namık
Kemal vb. Tanzimat yazarları, edebiyat alanında
da, güncel politikada da etkindirier. Her iki alanda
da kuramcı ve eylemcidirler. Sonraki bir dönemin
şairi Tevfik Fikret, yazar-politika ilişkisinde çok
farklı bir çizgidir. Fikret için politika, yaprtında ve ki-;
şisel tutumunda ortaya konan bir fikir ve ahlâk ol-,
gusudur. Nâzım Hikmet, bambaşka bir çizgidir.;
Sanatsal çalışmasını sürdürürken, hayatının bütün,
dönemlerinde, inandığı politikanın aktif bir militanı,
bazen kuramcısı, bazen yöneticisi, bazen "sıra ne-\
feri'dir... . . "*,
' J ^ \ıjl ı t l 1 1
• ••
Günümüzde Türk edebiyatçısı politikayla ne öl-
çüde ilgilidir? Aktif, güncel politikada günümüz ya-
zannın yeri, konumu, etkisi nedir? Bu da tek tek
yazarlar bakımından ele alınması gereken bir ko-
nudur. Genel bir bakışla, günümüzde edebiyatçı-
yazarlarımızın aktif politikaya bir hayli mesafeli dur-;
dukları söylenebilir.
Bir yazar, görüşlerini (Yasalar, yasaklar nedeniy-
le) ülkesinde yayımlayamıyorsa, ülke dışında ya-;
yımlaması anlaşılır bir şeydir. Ve bu, bazı durumlar-
da gereklilik, zorunluluk da olabilir. Bu görüşlerin
yayımlandığı yayın organının niteliği de, böyle bir
durumda, aynntıya ilişkin bir konudur. Yıne bir ya-
zann, kendi ülkesinde yayımlayabileceği görüşleri-
ni ülke dışında bir yayın organında yayımlaması da
(o görüşleri beğenelim, ya da beğenmeyelim), çok
doğal, anlaşılır bir olgudur. Fakat şaşırtıcı ve anla-
şılmaz olan, bu türden bir yazının, yani ülke içinde
de yayımlanması mümkün, herhangi bir olağandı-
şılığı bulunmayan bir yazının, sırf dışarda, yabancı
bir yayın organında yayımlandı ve yazan (ünlenme-
den önce politikayla ilişkisinin derecesi pek bilin-
mese de) Batı'da da popülerlik kazanmaya başla->
yan biridir diye, daha sonra, söz konusu yazann-
kendi ülkesinde, medya tarafından pohpohlanarak,
özel ve apayrı bir önem taşıyormuşçasına okura
sunulmak istenmesidir...
Bu noktada, söz konusu yazan değil, okuru ap-
tal yerine koyan, aslında kendi köşe yazarianna da
saygısızlık eden, görgüsüz, iki yüzlü, "medyatik"
olmak ve "satmak" için her değeri gözden çıkar-
maya hazır ve Batı karşısında aşağılık duygusu
taşıyan bir medyanın ayıplanması, kınanması
gerekir diye düşünüyorum...
Hacaloğlu konuyu Bakanlar Kuruluna getirecek
'PoUsyorgısızinfazyapU'
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)- Ankara
Batıkent'te hücre evi olduğu öne sûrülen
bir eve polis taraftndan düzenlenen
baskmda, kısa sürede 3 kişınin
öldürülmesi, Bakanlar Kurulu'nda
tartışma yarattı. Baskın yapılan dairede
incelemede bulunan insan haklanndan
sorumlu Devlet Bakanı Algan Hacaloğlu.
ardında üç ceset bırakan polis
operasyonunu "yargısız infaz" olarak
nitelerİcen hazırlatacağı bir raporla konuyu
tekrar Bakanlar Kurulu gündemine
getireceğini açıkJadı. Çağdaş Hukukçular
Derneği, "infazcı ponsler"in
yargılanmasını isterken İnsan Haklan
Derneği Ankara Şubesi, yaşamını yitiren
üç kişiye, "yere yaonlarak yakından ateş
edildiğini7
' bildirdi. Edinilen bilgiye göre
önceki günkü Bakanlar Kurulu
toplantısında CHP'li Devlet Bakanı Algan
Hacaloğlu, olayın gelişimini anlatarak
Içişleri Bakanı Menteşe'ye, "O insanlar
sağ olarak yakalanmazlar mrydı" sorusunu
yöneltti. Menteşe'nin de Güneydoğu
Anadolu'daki terör olaylanndan
bahsettikten sonra, "bke olarak amacunız
bütün teröristleri öncelikle sağ olarak
yakalamaktırr
' açıklamasında bulunduğu
öğrenildi. Hacaloğlu, Cumhuriyet'in
konuya ilişkin sorusu üzerine, "Konunun
üzerine gkliyorum. Sayın Başbakan'la
görüşeceğim'' dedi. Olayın bır "yargısız
infaz" olduğunu vurgulayan Hacaloğlu.
operasyonda öldürülenlerin isimlerinin
belirlendiğıni, ancak şimdilik bu isimleri
açıklamak istemediğini bildirdi.
Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Genel
Başkanı Avukat Şenal Sanhan, ,
Batıkent'teki yargısız infaz olayına katılan
polıslerin isimlerinin derhal belirlenip en
kısa zamanda yargı önüne çıkanlmalannı »
istedı. Sanhan. "LTkede işkence olduğunu
kabul eden ve işkence aletierini kakürma ;
emri veren bir başbakanın, bu öldürmeleri •
görmezlikten gelrnesi mümkün olamaz. •
Teröre karşı mücadeie ettiklerini iddia '•
edenlerin, terör uy gulamay a haklan
yoktur" dedi. Sanhan, operasyonun '
yapıldığı evde inceleme yaptıklannı 2
beiirterek, "Gece ortası bir apartmanın 4. <
kaonda bulunan maktûUerin bulunduğu <
eve kapıyı çalarak, kinılik ve arama emri
göstererek girmekle yükümlü olan ponsin, ";
kapıy ı kırarak eve girmesi ve yatak '
odalannda insanlan katletmesi hiçbir >
gerekçe ile mazur gösterilemez" diye \
konuştu. Polisin. olayı "meşru müdafaa
hakkT olarak göstermesinin ^
olanaksızlığına değınen Sanhan, iç '
hukukta, polisin hangi hallerde silah
kullanabileceği ve silahın vücudun hangi >
bölgelerine yöneltileceği, hangi koşullarda
olursa olsun yaşamsal bölgelere ateş
edilemeyeceğinin düzenlendiğine dikkat
çekti. Sanhan, devlet tarafından
korunması zorunlu olan yaşama hakkının, >
önce öldürmeme yükümlülüğü '
üstlenilerek sonra da bireyleri saldınlara
karşı koruyarak güvence altına alınmasını ;
istedı. 3