03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 NİSAN 1995 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER Milli Eğitim Bakanlığı, şehir merkezlerindeki okul binalannın satışı için yasa taslağı hazırladı Okul satışına yasa lıazır•Bakanlık, ülke genelinde 156 okulun satışına ilişkin envanter çalışması yaparken projeden 50 trilyon liranın üzerinde gelir bekliyor. Milli Eğitim müdürlüklerinin tekliflerinde, satılması planlanan okullann fiyatlan 1 milyar ıle 5 trilyon lira arasında değişiyor. EMtNEKAPLAN ANKARA-Milli Eğitim Bakanlığı, şehırmerkez- lennde rantı yüksek okul ve kurumlann satılabılme- sı ıçın yasa taslağı hazırladı. "Milli Eğitim Bakan- UğTnın Taşmmaz Sann Alması veya Satmasuıa İliş- kin Yasa TaslağTnda, bakanlığa devlete an taşın- mazlan Malıye Bakanlığı'nın ızniyle satma yetkisi verilmesı öngörûlürken ûlke genelinde 156 okulun satışından 50 trilyonun üzerinde gelir bekleniyor. Milli Eğitim Bakanlığı, okul binalannın satışına yönelik hazırlanan "Milli Eğitim Bakanlığı'nın Ta- şmmaz Saün Alması veya Satmasuıa tlişkin Yasa TaslağTna son şeklini verdi. Taslakta, devlet taşın- mazlannı Maliye Bakanlığı'nın izniyle Milli Eği- tim Bakanlığı'na satma yetkisi venlmesi öngörûlür- ken satışlardan elde edilecek gelirin araç, gereç ve donatım ile her türlü arsa, bina satın alınması, ka- mulastınlması ve yapımmda kullanılmak ûzere ba- kanlıkça bir devlet bankasında açtınlacak hesaba yatınlması hükme bağlandı. Taslakta okullann sa- tışına gerekçe olarak giderek metropolleşen büyûk yerleşim yerlennde konut alanı olmaktan çıkmış ve iş merkezine dönüşmüş semtlerdeki okullarda eğı- timın gûrültülü ve nskli trafik ortamı ıçınde sûrdü- riilmeye çalışılması gösterildı. Milli Eğitim müdür- lüklerinden bakanlığa yapılan tekliflere göre satıl- ması planlanan bazı okujlar ve değerleri şöyle: Istanbul: Burgazada Öğretmenevı (250 milyar), Bakırköy llkokulu (250 milyar). Behramağa llk ve Anaokulu (130 milyar), Yeşilköy 50. Yıl Lisesı ve pansiyonu (450 milyar), Levent Kız Meslek Lisesi (2 trilyon), Anadolu Otelcilik ve Tunzm Meslek Li- sesi (2 trilyon), Z. Kalkavan Anadolu Denizcilik Meslek Lisesi (3 trilyon), Kabataş Lisesı (5 trilyon). Balipaşa llkokulu (2 trilyon), I. Ahmet Örnekal ll- köğretim Okulu (900 milyar), Muhsin Adil Binal ll- köğretım Okulu (80 milyar), Özdemiroğlu tlköğre- tim Okulu (900 milyar), tbrahım Öktem tlköğretim Okulu (30 milyar), Bahariye llköğretim Okulu (600 miryar), Moda llkokulu (900 milyar), Kadıköy Halk Eğitim Merkezi (500 milyar), lhsan Sungu llköğre- tim Okulu (400 milyar), Kücükyalı Merkez llkoku- lu (500 milyar). Feyzullah llköğretim Okulu (500 milyar), Nazmi Durahi llkokulu (300 milyar), Şair Nigar llkokulu (1 trilyon), Rüştu Uzel Kız Meslek Lisesi (1.5 trilyon), Nişantaşı Anadolu Lisesi (1 tril- yon), Maçka Akif Tuncel Meslek Lisesı (2 trilyon), Maçka llköğretim Okulu (750 milyar), Kandilli ll- kokulu (50 milyar), Firutan Kma] Lisesi (900 mil- yar), Mahmutpaşa Ortaokulu (1 trilyon) Kayseri: Nazmi Toker tlkokulu (20 milyar), Fe- ridun Cmgıllı llkokulu (20 milyar), H. Ali Karamer- can llköğretim Okulu (20 milyar), Merkez Pratik Kız Sanat Okulu (20 miryar), Yahyalı Yavuz Selim llkokulu (1 milyar) Gaziantep' Şehit Adem Yavuz Ortaokulu ve Zü- beyde Hanım Anaokulu (38 milyar), Dayı Ahmeta- ğa llkokulu (37 milyar) Sört: Inönü llkokulu (24 milyar), 14 Eylül llko- kulu (15 milyar) Aydın: Mahmut Esat Bozkurt llkokulu (175 mil- yar), Yedieylül tlkokulu (750 milyar) Bahkesir: Merkez Altıeylül llkokulu, Merkez Ali Şuuri llkokulu Tekirdağ: Anadolu Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi (100 milyar), Çerkezköy Atatûrk llkokulu (115 milyar) Sıvas: Selçuk llkokulu (50 milyar), Koyulhisar Çamlıyaka llkokulu (5 milyar) Mersin: Erdemli Kızkalesi llkokulu (5 milyar) Bursa: Hamzabey llkokulu (2 milyar) Adana: Plevne llkokulu (30 milyar), Kazım Ka- rabekir llkokulu (200 milyar), 29 Ekim llkokulu (20 milyar), Hayriye-Kemal Kusun llkokulu (250 milyar), Inkılap llkokulu (100 milyar), Dosteller ll- kolculu (100 milyar), Celalettin Sayhan llkokulu (800 milyar), 23 Nisan tlköğretim Okulu (800 mil- yar) Ümversiteler bilimsel dergj alaımyor Kimin ne kadar borcu var? YÖK: Bilimsel dergi ve yaym satın aldıgı aracı kuruluşlara borcu 80 milyar lıraya ulaştı. Maliye Bakanlığı bu borcun ödenmesi için yalnızca 15 milyar lira ödenek ayırdı. 1995 yılı için tüm aboneliklerini iptal etti. Boğaziçi Üniversitesi: Yaklaşık 18 milyar lira bilimsel dergi borcu var. Borç, vakıf desteğı\ le ödenmeye çalışılıyor. Marmara Üniversitesi: Yaklaşık altı milyar lira borcu bulunuyor._ Ege Üniversitesi: Tıp fakültesinın borcu 3 5 mılyar liraya ulaştı. Üniversite borcunu ödeyebılmek ıçın 'taksit'le ödeme yolunu seçti. Akdeniz Üniversitesi: Bilimsel dergi ve yayın borcu 1.5 milyar lira. Çukurova Üniversitesi: 4.5 milyar liralık borcun ödenememesi nedeniyle üniversite bilimsel dergi abonelığınde yüzde 15 oranında indirime gitti. Gaziantep Üniversitesi: 1.5 milyar liralık borcu var. 1995 yılı için tüm abonelikleri- ni iptal etti. Dide Üniversitesi: Ödenek sıkıntısı nedeniyle 300 olan dergi aboneliğini 60 dergiye kadar düşürdü. Selçuk Üniversitesi: 1.5 milyar lira dergi borcu var. 19 Mayıs Üniversitesi: 1.5 milyar lira dergi borcu bulunuyor. Uludağ Üniversitesi: 4.5 milyar lira dergi borcu var. Hacettepe Üniversitesi:Yaklaşık 6.5 milyar lira dolayında borcu bulunuyor. Universiteler 160 milyan aşan borçlan nedeniyle bilimsel dergi sayısmda indirime gitmek zorunda kalıyor EMtNE KAPLAN / FİGEN ATALAY Üniversiteler, bütçe yetersizlıği nedeniyle bilimsel der- gi aboneliklenni iptal ediyor. Toplam borçlan 160 milyar lirayı aşan üniversıteler, ya dergi sayısını azaltarak ya da 1995 yılı için aboneliklerini keserek çözüm bulmaya çalı- şıyor. Doğu ve Güneydoğu'daki bazı üniversitelerin ise bi- limsel dergi yerine Islamcı dergi aboneliğini tercıh ettikle- ri belirtiliyor. 1995 yılının bütçesinin yetersizliği ve döviz kurlannda- ki yüksek artış nedeniyle Yükseköğretim Kurulu Yayın ve Dokümantasyon Merkezi ile Gaziantep Üniversitesi, 1995 yılı için tüm aboneliklerini iptal ederken aralannda Boğa- zıçi, ODTÜ, Marmara, Istanbul, Yıldız Teknik, Çukurova ve Karadeniz Teknik üniversitelerinin de bulunduğu çok sa- yıda üniversite, dergi sayısında indirime gitmek zorunda ka- lıyor. En yüksek bilimsel dergi ve yayın abonelıği borcu olan Ölmeyen James Bond tngiliz Gizü Haberalma Orgütü'nün acar ajanı 007 James Bond, ölmek bir yana, eskimek bilmiyor. 1960'üyıllardaSean Connery ile özdeşleşen, ancak ünlü aktörü eskittikten sonra, Roger Moore ile yoluna devam eden Bond'un son fdmi "Alön Göz", Rusya'nın StPetersbourg kentinde çekttiyor. Bond, gene attığuu vurup tuttuğunu kırıyor. Hem de eski Sovyetier Biriiğfnin dünyayı titreten KGB ajanlanna kök söktürmecesine. Filmin görsel açıdan kusursuz olması için, en tehhkeli sahnelerde İngiliz komandolan rol alıyor. Tabii Rus askerlerinin kılığına bürünmüş olarak (FOTOĞRAF: AP) üniversite, Boğaziçi Üniversitesi. 450 bin dolar borcu olan üniversitemn Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Hamit Fışek, bor- cun ödenebılmesı için üniversite vakfından destek gördük- lerinı belirterek u Dergi gidenerinivakıfdesteğiolmasabüt- çeden karşdamak mümkün değiL Bu öğretim yılında fatu- ranın 200 bin dolar daha az olması için dergi sayısını mec- buren azalttık. Bu durumun eğitim kalhesini etkilememesi mümkün değü" dıyor. Marmara Universitesi'nin 1994 yılından kalan kitap ve dergi borcu ise yaklaşık 150 bin dolar. Marmara Üniversi- tesi'ne 1994 yılında yurtdışmdan getırtilen 658 yabancı derginın yalnızca 324'ünün bedeli ödenebilmiş. Rektörlü- ğün bu konuda verdiği bilgiler şöyle: "Bu borcun ödenebilmesi için 1995 >ılında dergi abone yenilenmesinde bir kısıntrya gidilmis olmakla birlikte 1995 yılı için aynlan ve bugünkû kurla yaklaşık 250 bin dolarfak kütüphane ödeneğimiz eğer serbest bırakılırsa kullaıula- caknr. Geçen yıl okluğu gibi ödeneklerde kısınü yapüması ya da dövizin sıçraması ha- linde ancak 1994 yılı borçla- n ödenebilecek, 1995 yıh abone bedelleri 19%'ya sar- kacakorf Yıldız Teknik Üniversite- si Rektörü Prof. Dr. Turgut Uzd, üniversitenin 132 bi- limsel periyodik yayına abo- ne olduğunu belirterek şöy- le diyor: "Bu sayı yetersiz- dir. Ancak parasal değeri dö- vize dayahdır. Aynlan öde- nek bu miktan zor karşıla- makta, aynca tamamı ser- best olmadığı için de kur ayarlamalanyla değer kay- betmektedir. Bugünkü değe- ri yaklaşık 100 bin dolardır. Aynlan ödenek, altı milyar nradır. Kur artışı ne olur bi- lemeyiz. Kısrtlama yapmak zorunda kalıyor,yeni periyo- dik yayım alımı yapanuyo- nız, yeni kitap alamıyoruz." Orta Doğu Teknik Üni- versitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Türker Gürkan. bütçelerinin 32 milyar lırası- nın kitap ve periyodik alımı için aynldığma dikkat çeke- rek "Bu rakam üitiyaclan- mızuı çok alündadır. Kitap ve periyodik ödenegimizin 65 miryar liraya çıkması du- nımunda ihtiyaçlanmız kar- şuanabilir" diyor. 'Lastik İşkolu Dünya Konferansı'na katılan ICEF Genel Sekreteri Victor Thorpe: Sendikalar işverenin gerisinde kaldı GtNNURtLHAN Uluslararası Kimya, Enerji ve Genel Işçi Sendikalan Federasyonu (ICEF) Genel Sek- reteri Vfctor Thorpe, dünya lastik üretimi- nin yüzde 70'ini yöneten ve aralannda re- kabet olan (Michelin, Bridgestone ve Good- year) üç şirketin çalıştırdıklan işçilerin üc- retlerini, sosyal haklannı ve sayılannı düşür- me konusunda dayanışma ıçinde olduklan- nı söyledi. Bu yıl Istanbul'da gerçekleştirilen Ulus- laıarası Kimya, Enerji ve Genel lşçi Sendi- kalan Federasyonu (ICEF) 'Lastik İşkolu Dünya Konferansı'na 24 ülkeden 123 kişı kanldı. DlSK'e bağlı Lasrik-lş Sendikası'nın ev sahipliği yaptığı konferansta sendikacılar ve sektör temsilcileri, bu sektörde çalışan iş- çilerin sorunlannı tartıştılar. tki gün boyun- ca süren tartışmalann sonunda ekonominin globalleşmesinin bütün dünyada çalışanlar açısından olumsuz sonuçlar doğurduğu so- nıx;u ortaya çıktı. Thorpe'un yanıtian Konuyla ılgıli sorulanmızı ICEF Genel Sekreteri Victor Thorpe'a yönelttik. -GlobaDeşmenin lastik tşkolundaki sonuç- lan neler oidu? V. THORPE: tlk sonucu, çok büyük ve çok az sayıda şirketin bu sektörü kontrol ediyor olması. Dünya lastik üretiminin yüz- de 70'ini üç şirket yönetiyor (Michelin, Bndgestone ve Goodyear) Hemen bütün ülkelerde işlermeleri olan b« üç şirket rekabet halindeler, ancak aynı zımandaçalıştırdıklan işçilerin ücretlerini, ICEF Genel Sekreteri Victor Thorpe. sosyal haklannı ve sayılannı düşürmek ko- nusunda dayanışma içindeler. Hedeflen ise çok az işçiyle en yüksek kalitede ve fazla üretim yaparak karşılığmda en düşük ücre- ti ödemek. Son on yıldır büyük oranda ar- tan bu eğilim içinde geliştirilen yeni yöne- tim tekniklerinin tümüne itiraz etmiyoruz. Ancak, ürettiklerimizden pay almak istiyo- ruz, yeni sosyal haklar, yeni kazançlar elde etmek istiyoruz. Birbaşkagelişme;şırketlerin sendikalar- la değil, işçilerle birebir ilişki kurmak yö- nündeki tercihlerinin artması. 'Tereihimiz toplu pazarfak' Bizim tercihimiz toplu pazarlık ve toplu eylem. Ama onlannki de her zaman kişisel ilişki ve işçilerin üretime yönlendirilmesı. Işte bunlardan bir tanesi de Amerika'da Las- tik işçilerSendikası URW'nun gerçekleştir- diği ve 12 temmuzda başlayan Bridgestone • Cumhuriyet'in sorulannı yanıtlayan Thorpe, 'Sendikalar hâlâulusal düzeyde faaliyet yürütüyorlar. Toplu iş sözleşmesini eski yöntemlerle uyguluyorlar. Oysa karşılannda mücadele eden işverenlerin stratejileri bambaşka' diye konuştu. • Thorpe'a göre sendikalann da kendilerini yeniden yapılandırması gerekiyor. Her değişimi kavramak ve kendi tutumlanm yaratmak zorundalar. lastik fabrikasındaki grev 4 bin 200 işçinin, 3 bin 200'ü işten çıkanldı. tşçilerin kesin- likle geriye ahnmayacağı bildirilirken yer- lerine yeni işçıler alınıyor. Amerika'daki işyerleri lastik işkolunda büyük yertutuyor. Bu şirketin yönetımı, ye- ni bir yöntem kullanarak işyerlerindeki bü- tün işçilerin, ücretlerini, sosyal haklannı, tatil olanaklannı, sağlık sigortalannı düşür- meye çalışıyor. Orneğin 20 dolar saat ücretlerini 8 dola- ra indirmek istiyor. -Çokuluslu şirkerler lastik üretimi için ne- den Doğu ve Güney ülkelerini tercih ediyor- lar? V. THORPE: Tercıhlerinde ıki yön var. Birisi üretime, diğeri tüketime yönelik. Ör- neğin Malezya, Kore, Tayvan. Hindıstan. Bunlar aynı zamanda çok büyük pazarlar. Bu pazarlann yüzde 20-30'lara varan büyük bır genişleme ivmesi var. Diğer yönü de Amerikan ve Japon pazar- lanna nazaran çok çok düşük emek pazar- lannın buralarda bulunması Chnneğin Malezya'da çoktecrübeli bir las- tik işçisinin aldıgı ücret yüz dolar civann- da. Amerika ve Almanya'daki meslektaşlan- nın ücretlerini bulmak için bu rakamı 10 ile çarpmamz gerekli. 'Ucuz işgücû kullanıyorlar' Çokuluslu şirketlenn buralan seçmeleri- nin üçüncü bir nedeni de var ki bu ülkeler- de işçi sağlığı, iş güvenliği ve çevre gibi ko- nularda sosyal düzenlemelerin yapılmamış olması. Dolayısıyla işverenlerin bu konuda yü- kümlülüğü olmuyor, daha ucuz işgücü kul- laruyorlar ve maliyeti de düşürüyorlar. - GlobaOeşen ekonomi, çauşanlann elle- rindeki haklan da geriye alma eğfliminde. Bu sonuç karşısuıda sendikalann tutumu ne otanah? V. THORPE: Sendikalar hâlâ ulusal dü- zeyde faaliyet yürütüyorlar. Toplu iş sözleş- mesini eski yöntemlerle uyguluyorlar. Oy- sa karşılannda mücadele eden işverenlerin stratejileri bambaşka. Sendikalann da bunu yakalayıp kendilerini ona göre yapılandır- ması gerekiyor. Her değişimi kavramak ve kendi tutum- lanm yaratmak zorundalar. Tabii burada değişimin kendisini ortadan kaldiramayız. Ama bu değişıme sosyal bo- yutlar katabiliriz. Değışımlenn toplumun tamamına yarar- lı olmasını sağlamak yönünde çalışmalan- mızı sürdürebiliriz, yoğunlaştırabiliriz. Yeni üniversiteler, dergilere ilgisiz Yeni kurulan üniversitele- rin çok az bir bölümü bilim- sel dergi ve yayınlara ilgi gösterirken kuruluşlanndan bu yana iki yıl geçmesine karşm Mersin, Harran, Niğ- de, Pamukkale, Çanakkale 18 Mart, Celal Bayar ve Af- yon Kocatepe üniversiteleri ile Gebze Yüksek Teknolo- ji Enstitüsü'nün, dergi ve yayın ahmında bulunmadık- lan belirtildi. Bu arada, özellikle Doğu ve Güneydoğu'daki bazı üniversitelerin bilimsel der- gi yerine Islamcı dergilere abone olduklan, bu üniver- sitelerdeki öğretim görevli- lerinin alanlanyla ilgili ge- lişmeleri izlemelerinin daha da zorlaştığı belirtiliyor. YÖK Başkanı Prof. Dr. Mehmet Saglam, üniversi- telere aynlan ödeneklerin kullanımına tasarruf tedbir- leri nedeniyle Maliye Ba- kanlığı'nca izin venlmedi- gini, 1994 yılında bütçelerin yalnızca yüzde 20'sinin kul- lanılabildiğini söyledi. Prof. Dr. Sağlam, ödeneklerin kullanılmasının engellen- mesiyle üniversitelerin her türlü yatınmı ve dergi alımı- nm da kısıtlandığını kayde- derek şunlan sö> ledı: "Büt- çelerin beürlenmesinin he- men ardından tasarruf ted- buieri karan ahnıyor. Böyle olunca bütçemizde aynlan ödeneği bile kullanamryoruz. Bütün kısıtlamalar yatınm- lara yapılıyor. Ünrversiteleri yıl sonunda tasarruf tedbir- lerinin dışına çıkarabiklik. Ancak bu dönemde de inşa- at mevsimi bittiği için yaü- nmlar yine yanda kaldı." ARAYIŞ TOKTAMIŞ ATEŞ Demokratikleşme Öğrencim ve arkadaşım Şeref Özgencil'in özel bir TV kanalı için hazırladığı "Soru Yağmunı" başlıklı program, gitgide daha keyıf verici olmaya başladı. Bunda Şeref'in canlı yayına alışması kadar, seçtiği ko- nular ve konuklann da önemi var. Sanıyorum ondan başka hiç kimse, farklı cephelerden bu kadar insanı bir araya getiremez (Tabii sevgıli Ali Kırca hariç...). Bu programa şimdiye dek bırkaç kez katıldım ve soru yö- nelttim. Kimi zaman yanrt aldım, kimi zaman alama- dım. Siyasetçilerimiz "kıvırtmakta" gerçekten uzman- laştılar. "Hiçbirşey söylemeden" saatlerce konuşa- biliyorlar. Osman Bölükbaşı'nın aktif siyasetı neden bıraktığını artık daha iyi anlıyorum. Etrafımızda yüz- lerce Bölükbaşı var. Katıldığım son "Soru Yağmurv "nun iki konuğu var- dı. Bunlardan bin, insan haklarından sorumlu Devlet Bakanı Sayın Algan Hacaloğlu, öbürü ANAP Grup Başkanvekili Sayın Hasan Korkmazcan. Bu iki ko- nuk, yukanda tanımladığım "siyasetçi" kavramının epey dışında kalıyorlardı. Hasan Korkmazcan'ı, daha öğrencilik günlerimden tanınm. Aynı dönemde cemiyetçilik yaptık. Fakülte- lerimiz ve içinde yer aldığımız cepheler farklıydı, ama ne de olsa aynı koşullann ürünüydük. Ve otuz yıldır, o kendi doğru bildiği yoldan gider, ben kendi doğru bildiğim yoldan giderim. Bu da hoş bır şey. Algan Hacaloğlu'nu da SODEP Istanbul ll Başka- nı'yken tanımıştım. Daha sonra sanıyorum Barbaros Bulvarı'ndaki işyerinde ziyaret etmiştim. Saatlerce konuşmuştuk. Ve aynı "frekansta" olduğumuzu memnuniyetle görmüş, "Işte böyle insanlar siyaset yapmalı" diye düşünmüştüm. önlerinde ne kadar za- manlan olacak bilemıyorum, ama insan haklarından sorumlu devlet bakanı olarak, ciddi katkılan olacağı- na eminim. Son Soru Yağmuru'nda, bu iki sayın konuşmacıya yönetttiğim soruların bugünkü yazımla ilgisi yok. Sor- duğum şey, "ne derece iyimser olduklan" idi. Fazla şaşırtıcı olmayan yanıtlar aldım. Toplantıda çok renkli isimler vardı. Ama renklilerin "en renklisi" hiç kuşkusuz Liberal Parti Genel Baş- kanı Besim Tibuk idı ("Bu Liberal Parti nerede" di- ye soranlara çok kızıyor). Konu demokratikleşme olunca, ister istemez Tür- kiye'deki askeri darbelere ve bunlann sorumlulanna geldi. 1982 Anayasası'nın ünlü 15. maddesı ortaya kondu. 27 Mayıs'ın, 12 Mart'ın ve 12 Eylül'ün sorum- lulan cezalandınlmadıkça, daha doğrusu yargılanma- dıkça, bu tür girişimlerın ardının kesilmeyeceği dile getirildi. Baktım 27 Mayıs "devrimi"; 12 Mart "müdahalesi" ve 12 Eylül "karşı-devnmi" ile aynı kefeye konuyor, "gümegidiyor". Hemen müdahaleettim, "27Mayıs'ı diğerieriyle aynı kefeye koyamazsıntz" dedim. "Elbet- te aynı kefeye konamaz" diye atıldı Besım Tıbuk; "27 Mayıs'ı yapanlann sorumluluğu çok daha ağırdır"... Buyrun bakalım. Mesele çok daha farklı yertere git- me eğilimini taşıdığından, konuyu kapattık. Ama ta- bii kapanmadı. Birkaç gün sonra Fehmi Koru aynı konuyu ele alarak bizim gibi "27 Mayıs'ı dığer aske- rigihşimlerden farklı bırbiçimde değerlendınme eği- liminde olanlan" eleştırdi. Ama seviyesiz ve yakışık- sız bir üslup kullandı. insan zaman zaman "Acaba bunlaria konuşma üslubu konusunda Hikmet haklı mı?" diye düşünüyor. Bir askeri hareketin "demokrasiye karşı" olması için, o memlekette demokrasinin var olması gerekir, tüm kurum ve kurallanyla işlemese bile. Aynca ikti- dardaolanlann "demokrat olması" ve "demokrasiye sahip çıkması" gerekir. DP iktidannda bunlann han- gisi vardı? Toplumlann bu kadar unutkan olmalanna izin vermemeliyiz. HrrJer iktidara seçımle geldi. Alman halkının özgür iradesiylesağladığı "pahamento çoğunluğu"ile "dik- tatöriüğünü" oluşturdu. Demokrasiye son verene ka- dar "demokrasi dışı" hiçbir uygulaması yoktu. Şimdilerde bu konularda çok sayıda kitap yayım- landı. Alman ordusu içinde değişik gruplar, Hitler'i devtrmek için planlaryapmışlar. Ancak becerememiş- ler. Eğer bu grupiardan bin, bir cunta, darbe ginşimin- de bulunsa ve başarılı olsa, "demokrasiye karşı" bir harekette mi bulunmuş olacaktı, demokrasiyi mi he- deflemiş olacakti? Yanlış anlaşılmak istemiyorum. DP yönetimi elbet- te bır Hitler yönetimine benzetilemez. Ama son yılla- nnda demokrasiyle pek ilgisi yoktu ve gitgide geriye kalıyordu. Zaman zaman aynntısına da girmiştim, a- ma kısacayineleyeyim. Demokrat Parti yönetimi "ço- ğunlukiradesi" ile "ulusal ıradeyi" kanştırmıştı ve de- mokrasiyi salt bir "çoğunluk yönetimi" olarak görü- yordu. Her zaman söylerim. 27 Mayıs "askerin kışladan çıkma alışkanlığının" başlangıcı olarak, kötü bir ge- lenek dogurmuştur. Ama çaresizdiler. Ve getirdikleri 1961 Anayasası ile Türk demokrasisine en az 30 yıl- lık bir ivme kazandırmışlardı. Toplumun gözlerini bağ- layan siyah kuşak, 1961 Anayasası'nın getirdiği öz- güriük ortamı ile çözülmüştü. Böylesine yakın tanhimizi unutmak ve saptırmak mümkün mü? Güneş balçıkla sıvanır mı, mızrak çu- vala sığar mı?.. CEMAD Baskanı Ökten: İstanbul'u yakıt sıkıntısı bekliyor İstanbul Haber Servisi - Istanbul'da hava kirliliğının en önemli nedenınin evlerde ve sanayıde kullanılan kötü kaliteli yakıtlar olduğu bılı- niyor. tl Mahalli Çevre Kuru- lu'nun 8 mart günü aldıgı ka- rarla, ıyileştııme ve zengın- leştirme testınden geçmeyen, belirlenen standartlara uy- mayan kömürlenn 1 mayıs tarihınden itibaren kente gi- rişı yasaklandı. Genç Maden lşletmecılen Demeği (GE- MAD) Başkanı Cemil Ök- ten, kurulun aldıgı kararlann hiçbirbilimsel temele dayan- madığmı belirterek önümüz- dekı kış lstanbul'da çok cıd- di yakıt sıkıntısı çekıleceğı- ne dikkat çekti. Ökten, İstan- bul Büyükşehır Beledıye- sı'nin öncekı gün açıkladığı hava kırlıliği haritasının da bilimsel yapılmadığını sa- vundu. Cemıl Ökten, dün. Swıss Otel'de yaptığı basın toplan- tısında, lstanbul'da yapılan hava kırlıliği ölçümlennınde sağlıklı olmadığını öne sü- rdü" dedı. Ökten, kirliliğin sorumlu- su olarak hiçbir cıddı bılım- se1 araştırmayapümadan kö- mürü göstermenın yanlış ol- duğunu söyleyerek "Kömür kaynaklı demek, bir maksat içcriyor. Bizim ürettiğimiz kömürler Sağlık Bakanlığı, Enerji Bakanlığı ve Çevre Bakanlığı'nın öngördüğü özelliklere uyuyor. Aynca TSE standartlanna da uy- gun. Bizim kömürierimiz, uygun sistemlerde yakıldığı zaman, kûietki gazlann ha- vaya yayıhna oranı minimu- ma iniyor. Kendi öz kaynak- lanmızla kûiiliği istenilen oranlann altına ûıdirmek mümkiinken, neden devleti- mizin kısrttı döviz kaynakla- nnı ithal kömiire aktaralım. Üstelik bunu da vatandaşın sırtına yükleyelim" dedı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle