Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 6 MART 1995 PAZARTESİ
TŞinayetlere BM
göz yumuyon'
• ANTALYA (AA) -
Milliyetçi Hareket Partisi
(MHP)GenelBaşkanı
Alpaslan Türkeş. dünya
devletlerinin bir gelişme
yanşı içinde olduklanm
belirterek. "Dünyadagelişmiş
7 ülke var, bu ülkelerin
8'incisi biz olmalıyız" dedi.
Türkeş, Antalyalı işadamlan
ve teşkilat yöneticileri
onuruna Ofo Otel'de verdiği
akşam yemeğinde yaptığı
konuşmada, Bosna-Hersek,
Azerbaycan ve Çeçenya
sorununa değindi. Türkeş,
Avrupa Konseyi, Birleşmiş
Milletler ve tnsan Haklan
kuruluşlanna rağmen,
Avrupa'nın ortasında
katliamlar yapıldığını, bu
cinayetlere BM ve ABD'nin
göz yumduğunu söyledi.
'Yunanistan,
teröre destek'
• BERLtN(AA)-lzmir
Büyükşehir Belediye Başkanı
Burhan Özfatura,
Türkiye'deki terörü
destekleyen dış kaynaklann
başmda Yunanistan 'ın
geldiğini söyledi. Özfatura,
Berlin'de düzenlenen "Türk
Turizmi ve Ege Bölgesi'nin
Durumu" konulu konferansta
yaptığı konuşmada, Yunan ve
Türk halklan arasında hiçbir
sorun olmadığını, sorunun
Yunan yöneticilerinden
kaynaklandığmı belirtti.
20 bin kişiye yeni
Işlmkânı
• ANKARA (AA) - Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Nihad Matkap, Iş ve tşçi
Bulma Kurumu tarafindan bu
yıl içinde 20 bin kişinin
meslek kurslanndan
geçirilerek işe
yerleştirileceğini bildirdi. lş
ve lşçi Bulma Kurumu (1İBK)
tarafindan yürütülmekte olan
istihdam ve eğitim proje
uygulamalan hakkında
açıklamada bulunan Nihad
Matkap, llBK'nin bu yıl
kuruma kayıtlı işsiz ve
mesleksiz yurttaşlardan 20
binini, iş piyasasında
gereksinim duyulan alanlarda
meslek kurslanna tabi
tutulacağını ve bu kurslan
başanyla bitirenlerin kurum
tarafindan işe
yerleştirileceğini söyledt.
Müttü Aga'ya
özgürHik çağnsı
• ANKARA (UBA) - Insan
Haklan Demeğı (İHD) Genel
Başkanı Akın Birdal,
Yunanistan'ın Larissa
kentinde tutuklu bulunan
seçilmiş Iskeçe müfrüsü
Mehmet Emin Aga'nın
serbest bırakılmasını istedi.
Birdal, "Aga'nın
hapsedilmesi demokrasi ve
özgürlüğe aykındır. Bu
konuya ilişkin olarak ilk
tepkiyi İHD olarak biz
eöstermiştik. Uluslararası
lnsan Haklan Federasyonu,
Af Örgütû, Birleşmiş
Milletler lnsan Haklan
Komisyonu nezdinde
girişimlerimizi sürdürüyoruz"
diye konuştu.
Hak-İş Başkanı
Çelik'ten suçlama
• ANKARA (ANKA) - Hak-
İş Genel Başkanı Necati
Çehk. EBK'nin
konfederasyona satışı
sürecinde aynldığı demokrasi
platformunu "Masturbasyon
yapıyorlar" diye suçladı.
Çelıİc, demokrasi
platformunda 'etkili olmak'
için bir araya gelindiğini,
ancak etkili olmak bir yana,
'hep birlikte batıldığını'
belirtti. Necati Çelik, yaptığı
açıklamada EBK'nin satışı
sürecinde dığer işçi
konfederasyonlannın aldığı
tavır, sermaye ile
özdeşleştiğini öne sürdü.
Çelık, Türk-lş Genel Başkanı
Bayram Meral ile DİSK
Genel Başkanı Rıdvan
Budak'ın sermaye ile aynı
cepheden Hak-lş'e
saldırdığım ifade ederek,
"Kırgınız. kişisel olarak da
kırgınım" diye konuştu.
ÇHerr ANAP'ın
shirini bozdu
• \NKARA (UBA) - Tansu
Çifier'in başbakanlığını
sütdürecek olmaşı Anavatan
Paıtisi milletvekillerinin
sircrierini bozdu. ANAP
Mıiletvekili Ali Er, Başbakan
Tansu Çiller'i 'uyuz keçi'ye
beızetti. Koalisyon
hiuümetinin Türkiye'nin
gefeceğini kararttığını öne
süıen Ali Er, "Hükümeti
ayıkta tutan tek şey çıkar
bimkteliği" dedi. Türkiye'de
kojlisyon hükümetinin
icnatlan sayesinde her şeyin
tersine döndüğünü belirten
AL Er, şunlan söyledi:
"•^örüklerde bir atasözü
vadır. 'Sürü geriye dönerse
uyız keçi başa geçer' derler.
HABERLER
HABİTATsürecinde 'UlusalRapor'aDoğru - 2 BİZ BIZE...
HABİTAT'a doğru "sürdürülebüir kentleşme" kavramını tartışmaya açan duvarlı çevreler, İstanbuFun tarihsel kimliğini koruvan bir planlı gelişmeyi savunuyor.
Zîrveye doğru si\ü görüşlerOKTAY EKİNCt ^ Ulusal rapor ve eylem planını tartışmak üzere oluşturulan
T
.... T- ,o n
, , '. , U A D t
'ulusal komite'nin sivil toplum örgütü konumundaki üyeleri,
Turkıve nın 1996 hazıranında HABI- -,...,. , . , .. . , •. _••-• i , ı ^ ı ı t l
TAT zirvesine sunacagı "ulusal rapor". Turkıye nın bugune dek ızledığı kentleşme pohtıkalannm resmı
ülkede yaşanan kentleşme sürecinin en savunma" kaygısından uzak bir gerçekçi değerlendirmesini
az 50 yıihk deneyımini ve sorunianm ser- yapabilmenin de başhca demokratik güvencesini oluşturuyorlar.
gilemesinin yanı sıra. yine bu deneyimin
sılığı, HABİTAT açısından ve bu "de-
genel beklentileri
tüm yönleriyle değerlendirilerek "gelece-
ğe dönük" yeni yaklaşımlann belirlen-
mesi açısından büyük önem taşıyor.
Birleşmiş MilletierHABİTATçevTele-
rinin bu "dünya buluşmasına"gündem
olarak getirdiklen "beşydhk(19%-2001)
eylem planına" da yine öncelikle yaşana-
gelen sürecin "gerçekçi" bir sorgulanma-
sıyla sağlıklı olarak saptanabileceği orta-
da. Bu nedenle. ulusal raporda Türkiye'de
bugüne dek izlenen kimi yanlış politika-
lann "resmisavunmasına"gidilmesiola-
mokrasi forumunun*
bakimından en ciddi tehlikelerden birini
oluşturuyor.
Çünkü, "objektif olmajan" ve sorunla-
n aşmak yenne bu sorunlann yaşanma-
sına neden olan politikalan "akla-
mak
w
yönünde takınılabilecek her türlü
tutum. salt kendi kendimizı değil "bütün
insanbğı yanıltmak" gibi çok ciddı olum-
suz sonuçlan da yaratma riskıni taşıyor.
Dahası. yine kentleşme ve iskân konu-
sunda yaşanagelen sorunlara büyük kat-
kısı olan "uluslararası politikalann" da
yüzyılın bu son büyük zirvesinde ele alı-
nıp, kıyasıya ırdelenmesi ve "evrenselöl-
çekte yargılanabilmesi" için. özellikle
ulusal raporlann bu saptamalardan "çe-
kinmeyecek" \eresmı ilişkilerin tartışma
tıkanıklığını aşan "özgür bir söylem-
le"HABÎTATa sunulması gerekiyor.
Kuşkusuz. böylesı bir hazırlığın sağ-
lıklı yapılabihnesi ve bir yandan ulusal bi-
rikimi tüm yönleriyle değerlendırme kap-
Eski damat 'Davulcu Asım', Zeynep Özal'la fırtmalı evliliğini ve kaynanası
Semra Özal'ı Cumhuriyet'e anIattı-2 •
Semra Hanım'ı hiç sevmedim
YILMAZ KARABACAK
"Özallann damadı" Asım Ekren, şöyieşi-
mizin dünkü bölümünde, Zepnep Özal'la
evlenmesi. kaçınlması ve Zeynep'le açıtıkla-
rı butik konusundaki sö> lentileri ve ola> lan
anlatmıştı. Bugünkü bölümdeki sorularaya-
nıtlan şöyle:
- Zeynep Özal'm ilişkileri var mıydı?
Ekren: Kendım çok sıkıntı çektim, hâlâ
da çekiyorum. Nasıl ödeyecegimi kara ka-
ra düşündüğüm 400 milyon lıra borcum var.
Geçen gün kızımla oturduk. bu olaylan sey-
rediyoruz. mahkemeler bilmem neler. Kı-
zım Işık Lisesı'nde okuyor. Okul
taksidini ödeyemedim, çocuğu
eve gönderdiler Devamsızlığı
kaç gün. onu soruyorum çocuğa.
*Baba,dedL ya hiç mi bir şey yap-
madınsen?" Dedim. "Baka>
a
-
gmı uzattın. çckirdeğini de aldın.
tele>iz>on seyrediyorsun. Ben sa-
na bunu verebildim. bir şey vere-
medim. Babam da bana bunu ve-
rebilmişti. Scn > apacaksın, ne ya-
pacaksan" dedım. Çok namus-
luyum da demiyorum. Ama be-
cenksizim. Cenabı Allah korudu
beni. Hiçbir şeye bulaşmadım dı-
yorum, o kadar.
-O dönem banka hesaplannda
mihonlar ve kredi karüarı söy-
ientUeri de çıktı_.
Ekren: O zaman bizimle çalış-
mak isteyen banka müdürlerinin
haddi hesabı yoktu. Asım damat
oldu ya. Çok büyük paralar gele-
cek ya. Tek tek geliyorlardı.
Aman hesabınızı bizde açın diye.
O anda kredi kartı istiyorsunuz
veriyorlardı size, bankanızda pa-
ranız olsun olmasın. Çünkü
Asım Ekren'siniz. Bu kredi kart-
lannı veriyorlardı. O bankayı ter-
cih edin diye. Bunu yapıyorlardı.
Çünkü herkesın bir beklentisi
vardı. Hatta son borcunu ben
ödeyemedim. Sanıyorum Zey-
nep Hanım'a girmiş bunun tebİi-
gatı. Bayağı da bir paraydı. Ay-
sin, elde hiçbir şey yok. Parasını ödeyeme-
diğim için bir süre kullandıktan sonra geri-
ye teslim ettim arabayı. Aynldıktan sonra
herkes emanetini istedi ve ben cascavlak
kaldım. Işte o dönemden sonra bu karşıiık-
sız çekler ortaya çıktı. Ondan sonra da dört
>ıldır bu kriz devam etti. Daha yeni yeni
kendime geliyorum.
- Zeynep Ozal ve diğerieri bunca malvar-
lığuıı nasıl vapülar sizce?
Ekren: Bu bir varatılış meselesidir. Bazı
insan ticarete yatkındır. bazı insan değildir.
Ben şımdi bile yapamı>orum. Bir mah elli
liraya alıp da yüz lıraya satamam ki. Ben
nldığmız sene 10-15 milyon gi-
bi bir paraydı. Asım Ekren, evlendiğine bin pişman olduğu Zeynep ve kayın
Bir de o dönem 3 bin dolar ki- vaüdesi Semra Özal ile mutiu günlerinde.
ra vererek oturduğunuz, Fener-
alışmışım davul çalıp para almaya. Türki-
ye'de bir yere gelen insanlann böyle şeyler
yapmayacaklanna inanmak istivorum. Izle-
dikçe de çok üzülüyorum, ne de olsa iki ev-
ladım var orada yani.
- Zeynep Ozal'la neden aynkunız?
Ekren: Zaten bir dönem sonra bittı, olay
bitti. Karar verdik, aynldık. Merhum Turgut
Bey öğrendığinde sordu bana, "Oğlum ni-
ye böyle bir şeye karar verdin" dedi. "Efen-
dim olmuyor, bu stresi taşıyamıyorum. Çok
doldum, sinir sistemim harap oldu, birbiri-
mize yararlı olamavız, zarar vermeye başla-
dık"dedim. Bunun üzerine o "Her zaman
bu ev sana açık. Her zaman yerin var bu sof-
rada. Çünkü biz senden hiçbir gün bir yan-
lışhk, bir şe> görmedik, bu kapı sana her za-
man açık" dedi. Çok ıyi bir insandı, veda-
laştık. O zaten son görüşmemiz oldu. Bir da-
bahçe'deki vüzme havuzlu lüks daire var,
bunu açıklavabilir misiniz?
Ekren: Kırasını bilmiyorum. Zeynep Ha-
nım tutmuştu. Hiç de sormadım kaç para bu-
ranın kirası diye. Çok güzel bir daire diye.
Arena'da çıkan dairedir o işte. Karşı daire-
de Tufan oturuyordu. Bilmiyorum kaça ki-
ralandığını.
- BMW' marka arabayı nasıl alduıız? Ha-
ni hiç paranız yoktu?
Ekren. Altımızda Toyota bir araba vardı
o zaman. Hâlâ Kalamış'ta, Fenerbahçe Cad-
desi'nde yeri olan bir arkadaşa gitmiştik. O
BMW"yi sordum. Dedim kı 'Bu araba ka-
ça, merak ettim'. Dedi kı 'Ya. al kullan.' 'Sen
manyak ınısın' dedim. Bir de baktım araba
getirildı kapının önüne. Bindimarabayagı-
diyorum. Sonra tabii ondan sonra ayrılık
geldi. Nereye arabanın parasını ödeyecek-
ha da göruşemedik.
- Semra Hanım?_
Ekren: Açık yüreklilikle söylüyorum.
Benim hiçbir zaman kendilenne Turgut
Bey'e olduğu kadar bir saygım sevgim ol-
madı. Semra Hanım da beni hiçbir gün se-
vemedi. Bu karşılıklı birilerişimdir. Herke-
si bir yere getiriyorlar. muhalefeti var, bası-
nı var. herkesi bir yerde bitiriyorlar. Semra
Hanım'ın bir söylediği doğru ise!.. Çünkü
kanunlar insanlann ev sahibi olmasını. mal
mülk sahibi olmasını engellemiyor. Kanun
ne diyor? Bu zenginliğin kaynağı belirtilsin
diyor. Bu anlamda bunlar hata, hafiflik ben-
ce. Çok üzülüyorum bunlara.
Bu aile herkesin saygı duydu-
ğu bir aileydi. Bugün bakıyo-
rum mahkeme kapılannda
Özal ailesinden birilerinin adı
bağnlıvor. Bu beni çok üzüyor.
Ama olaylann içerisinde ne ka-
dar varlar, ne kadar yoklar, onu
inanın ki bilmiyorum. Beni sa-
dece o ailedeki iki tane evladım
ilgilendiriyor. Onlann haricin-
de hiç kimse ile alakalı deği-
lim. Ama üzülüyorum, olma-
malan gereken olaylann içinde
isimlerinin geçmesine üzülüyo-
rum. Çocuklanmın sünnetine
bile çağırmadılar beni. Sünnet
olduklanm gazetelerden öğren-
dim. Bir babayım, bunun üze-
rine iyice kınldım. Adnan Bey
de olabilirdi, ben de giderdim.
çünkü benim soyadımı taşıyor-
lar. çocuklanmın yanında olur-
dum. Bu da ben de bir kırgınlık
yarattı ve açıkçasını söyleye-
yim. kafamdan ben bu aileyi tü-
müyle sildim. Çocuklanm ha-
riç. çocuklanm benim...
- Yani Özallarla tanışmak-
tan pişmansınız öyle mi?
Ekren: Keşke evlenmesey-
dim diyorum. Çünkü problem-
siz bvr hayatım vardı. En azın-
dan biz şimdi sizinle oturmuş
orkestrasyonlan konuşuyor
olacakken bugün bunlan konu-
şuyonız. Çünkü bir işe girer ve
yıpranırsınız. Belki sizden bir
şeyler gider ama avantajlarla çı-
karsınız. Ben korkunç bir ek-
siyle çıktım. Ben kamuoyunun
içine dolandıncı, köşe dönücü ve kenann-
da en az 20-30 milyar parası olan bir adam
diye çıktım, cebimde 150 bin lira para var-
ken. Bu savaşı gelin siz verin. Bu anlamda
çok zor bir şey. Ateşten gömlek yani, ben
size söyleyeyim. Bunlardan dolayı "Keşke
evlenmeseyiüm" diyorum. Bunlan derken
ağzım dilım geriye gidiyor. Çünkü nıye, iki
evladım var ama bakın onlar da mutsuzlar,
anne baba ayn yaşıyorlar. Keşke "Zeyiıep
Hanım beni refuze etseydi de evtenmesey-
dim" diyorum. Bir başbakan ailesine giri-
yorsunuz, bu onur verici bir olaydır. Bunla-
n yaşadım ben Turgut Bey ile. bir baba oğul
gıbi. Onun haricinde hiçbir kazancım olma-
dı. Zeynep Hanım için söylemiyorum tabii
ki. Ama olaylar olarak çok yıprandım.
BtTTt
samına alırken, öbür yandan olumsuzluk-
lann ve yanhşlann "artık yinelenmeme-
si" yönünde uygarca ve demokratik bir
toplumsal sorgulamanın gerçekleşebil-
mesi için, en sağlam güvenceyi siv il top-
lum örgütlerinin "duyarülığı" oluşturu-
yor. Nitekim, Türkiye'nin HABİTAT'a
hazırlanmasıyla sorumlu kılınan Toplu
Konut ldaresi'nın ülkedeki bu "sivil du-
yarhhğı örgütlemek" ve ulusal rapora yi-
ne aynı "demokratikpotansi>elin'"yansı-
masını sağlamak üzere düzenlediği geniş
katılımlı ulusal komite toplantılan da iş-
te bu anlayışın yaşama geçirilmeye çalı-
şılmasının bir ürünü.
2-3 şubatta Ankara'da gerçekleşen son
toplantıda sunulan raporlann düzeyi ve
içeriğı ise ülkemizdekı demokratıkleşme
çabalannın ve "ulusal çıkariaıia evrensel
sorumluluklann birlikte savu-
nulması" erdeminin, yine önce-
likle sivil toplum örgütlerine kar-
şı duyulmas! gereken "güvente"
gelişebıleceğını bir kez daha
göstenyor.
Birleşmiş Milletler'in HABİ-
TAT'tan sorumlu Genel Sekreter
Yardımcısı Jorge \VUheim'in de
katılarak bir konuşma yaptığı, iki
gün süren ulusal komite toplan-
tısında, Türkiye'nin görüş ve tez-
lerini içerecek olan ulusal rapor
için yoğun çabalar içerisinde
olan kimi demokratik kuruluşla-
nmızın sunduklan "ön raporlar-
da" özetle şu saptamalar yer alı-
yor:
TÜRKKENT: Cündemdeki
konu "kentlileşmek"
Ulusal rapora yönelik olarak
kapsamlı bir değerlendirme ya-
pan Türkiye Kent Kooperatifle-
ri Merkez Birlığı (TÜRK-
KENT). ülkemizdekı kentleşme
ve iskân sorunlannın sadece ulu-
sal ölçekte değil, aynı anda ulus-
lararası düzeydekı kimi polıtika-
lardan da kaynaklandıgını vur-
guluyor.
"Bir olgu küreselse nedenleri
de küreseldir" denilen Türkkent
raporunda. Türkiye'nin ve özel-
likle Istanbul'da doruğa tırma-
nan "kentsel büyümenin". Ba-
tı'dan ya da gelişmiş ülkelerden
farklı olarak daha çok "3. Dün-
ya ülkelerinde" gözlenen "kitle-
sel göç" olgusuna dayandığmın
altı çiziliyor.
Bu nedenle HABİTAT' ın kü-
resel ölçekte "gelişmekteolan ül-
kelerin dayaruşması" sürecini de
başlatabileceği ve Türkiye'nin
bunu dikkate alması gerektiği
anımsatılan raporda, sadece göç-
le ortaya çıkan kentleşmenin is-
kân ve çevre sorunlan yaratma-
sının yanında "kentiflesememe"
olgusunu da gündeme getirdiği
belirtiliyor. Türkkent, böylesi bir
sağlıksız gelişmenin "•demokra-
si bilincini köreltmesinin1
" yanı
sıra "kültürel kimlikleri de zede-
lediğmi" sav^narak ulusal rapo-
ra yönelik şu önemli değerlen-
dirmeyi yapıyor:
"tstanbul başta olmak üzere
Anadolu kentlerinde tarihten ge-
len 'doğayla uyumlu kentsel yer-
leşme' kültürü. göcün yoğun bas-
kısı ve kent arazilerinin yüksek
rant kaynağı olma sürecinde, ye-
rini tam tersi bir oluşuma terk et-
mektedir. (...) Türkiye, kendi ta-
rihsel birikimini de temel alarak,
HABİTAT'ın gündem'uıe. yer-
leşme geleneklennın sürdürül-
mesF sorununu aldırmak ve bu-
nu tartışmak görevryle de karşı
karşıyadır»."
HABİTAT Zirvesı'ne Türki-
ye'nin sunacagı ulusal rapor için
kendi görüşlerini belirlerken ay-
ru anda yoğun bir etkinlik prog-
ramı da geliştiren Mimarlar Oda-
sı, ülkede ve yine özellikle tstan-
bul'da yaşanagelen gecekondu-
laşmanın artık "kaçak kentleş-
me\e" dönüştüğüne dikkat çeki-
yor.
YVUN: Blgi çağmda bftıçl tophm
ERDAL ATABEK
Gençlene Ne Söylüyorsunuz?
Marmara Üniversitesi kampusunda oruç tutmayan öğ-
rencilere yönelik saldırılardan sonra geçmişin 'üniversite
olaylan' akıllara geldi. Üniversite oğrencilerine devletin üst
katlanndan 'sağduyulu olun, tahriklere kapılmaym' uyarı-
lan yapıldı. Devletin üst katlan, yani Cumhurbaşkanı, yani
Başbakan, yani ilgili bakanlar bunlan söylediler. Geçmişin
gençlik olaylan yeniden gündeme mi geliyondu? Toplu-
mun içine sürüklendiği kargaşanın öncüsü olan 'üniversi-
te olaylan', yeniden bir şeylere mi işaret ediyordu? Bizim
açık konuşmamayı erdem sayan toplumumuzda bu işler
hep 'birileri', 'biryeıier', 'bir şeyler mi?' türünden hıkmık-
larla dile getirilir. Oysa asıl tehlikeli işaretler, bu olaylardan
çok önce yaşanmıştır; ama bunlar üzerinde 'devletin üst
katlannda oturanlar' pek durmazlar. Neler mi?
• • •
Uğur Mumcu'nun bir suikastla öldürülüşü açıklanma-
mıştır. Uğur Mumcu, karşrtlannın bile kabul ettiği dürüst,
cesur, düşüncelerini korkusuzca açıklayan bir gazetecidir.
Türkiye'nin bütün dikenli konularının üzerine her türlü teh-
likeyi hiçesayarak gitmiş, hayatını bu yöndeki çalışmala-
nnın üstüne kurmuştur. Öyle planlı bir suikasta kurban edil-
miştir ki toplum dehşet içinde kalmış, milyonlar sokaklara
dökülmüştür. Bu cinayetin aydınlatılması salt bir faili meç-
hul cinayetin ortaya çıkarılışı olmayacak, toplumdaki gü-
vensizlığin bir ölçüde güverte dönüşmesi işlevini görecek-
tir. Uğur Mumcu cinayetinin aydınlatılamaması (ya da ay-
dınlatılmaması) toplumun tehdit altında tutulması demek-
tir.
Şimdi siz gençlere 'Uğur Mumcu gibi olun' diyebilir mi-
siniz? 'Dürüst olun, karakter sahibi olun, kişilik sahibi olun,
bildiğiniz doğrulan korkmadan söyleyın, yanhşlann üstü-
ne gidin' diyebilir misiniz? Bunlan, bu cinayeti aydınlata-
mayan hiç kimse söyleyemez. Ama bunlan gençlere biz
söyleriz. Şunu da ekleyerek söyleriz: 'Onursuz yaşamak-
tansa onuruyla ölmek, insana daha yakışır'. Yaşamak bir
böcek gibi yaşamak değildir. Biz hiç bir zaman ne öldür-
mekten ne de ölmekten yana oluruz, ama böcek gibi ya-
şamaktan yana hiç olmayız.
Gençlere bir şey söyleyebilmek için önce Uğur Mumcu
cinayetini açıklayabilmek gerekir.
• • •
Gençlere bir şey söyleyebilmek için önce Engin Civan
olayını aydınlatabilmek gerekir. Engin Civan olayını aydın-
latma görevini gazeteci Uğur Dündar üstlenmiş durum-
dadır. Uğur Dündar'ın belgeleri bulmak, bunlan araştırmak
ve açıklamak görevini yapması da kimseyi pek rahatsız et-
memektedir. Parlamento kıyak emeklilikte pek meşgul ol-
duğu için olmalı böyle ışlerle ilgilenmemekte, adalet me-
kanizmasının da daha önemli işleri olduğu için bunlara za-
manı kalmıyor olmalıdır. Uğur Dündar'ı hem kutlamalı hem
de teşekkür etmeliyiz. tyi de şimdi gençlere ne söyleyecek-
siniz? Engin Civan toplumda nasıl bir örnek oluşturuyor?
Parlak bir eğitim yapmış, başanlı bir banka genel müdü-
rünün para paylaşımındaki bir falsosu mu? Yoksa, bir sis-
temin parlak bir piyonunun trafik kazasına uğraması mı?
Ya da 'onun gibi olmamak' mı? Acaba bu toplumda işle-
yen mekanizmanın tek çarkı Engin Civan mı? Bir anlaşmaz-
lık çıkmayıp da vurulmasaydı ortaya herhangi bir şey çı-
kacak mıydı? Acaba milyon dolarları aktaran başka Engin
Civanlar yok mu? Işıkların üzerine odaklandığı Engin Ci-
van'la Selim Edes toplumu oyalarken başkaları karanlık-..
larda ellerini ovuşturmuyor mu?
Bu olaylar toplumun gözlerinin öoünde yaşanıp durur-
ken siz gençlere ne söylüyorsunuz? 'Sağduyulu olmak,
tahriklere kapılmamak' acaba ne demek oluyor. Asıl tah-
rikler yaşanan bu olaylar değil mi?
Uğur Mumcular'ın katilleri yakalanmazken Engin Civan
gibi işbitincilerin, artık kimler olduğu da bilinen kişilerin giz-
li hesaplarına yatırdığı paralar toplumsal tahrikin asıl ne-
denleri değil mi?
• • •
Asıl gençler size çok şey söylüyor, ama siz dinlemiyor-
sunuz bile. Tehlikenin büyüğü de burada.
Yılmaz'dan Demirel ve Çiller'e suçlama
Çiller, başbakanbğı
rodeo sanıyor
• ANAP Genel Başkanı Yılmaz 'kaçak'
suçlamalannı Cumhurbaşkanı Demirel'i de
eleştirerek yanıtladı. Yılmaz, "Kaçak olan kaçar.
Ben burdayım. Asıl kaçak Sayın Demirel'dir.
Millete verdiği sözleri yerine getirmeden
cumhurbaşkanlığına kaçmıştır" dedi.
OSMAN AYPOĞAN
RtZE - ANAP Genel Başka-
nı Mesut Yılmaz. Cumhurbaş-
kanı Süleyman Demirel'i. "mil-
lete verdiği sözleri yerine getir-
meden cumhurbaşkanlığına
kaçmakla" suçladı Yılmaz,
ANAP'm "Özal'ın partisi değil,
dürüst bir parti olduğunu" sa-
vunarak "Bizün kadar dürüst
parti yok" dedi. Hükümetin
medya üzerinde etkili olmak
içindevletolanaklannı insafsız-
ca kullandığını belirten Yılmaz,
"Medyanın önemli bir kısmı
devlet tarafindan besleniyor.
Medvanm Çiller hükümetini
desteklemesi mümkün değil.
Çünkü, bu kadar başansız bir
hükümet desteklenemez. Ama,
o zaman hükümetten aldıklan-
nın karşıhğını nasıl \erecekler?"
diye konuştu.
ANAP lideri Yılmaz, bayram
tatilini geçirdiği memleketı Ri-
ze'de mitinglerin yanı sıra yerel
televizyon kanallannın canlı ya-
yın programlanna katılıyor. Ri-
ze Çay TV'nin canlı yayımnda
sorulan yanıtlayan Mesut Yıl-
maz, Başbakan Tansu Çiller'in
DYP Genel Başkanlığı'na se-
çilmesinde en büyük katkıyı
kendisinin sağladığını söyledi.
Başbakan Çiller'in seçildiği
DYPkongresinde, "Vurvurin-
lesin, Mesut Ydmaz dinlesin"
sloganlan atıldığını anımsatan
Yılmaz, "Çünkü DYPdelegele-
ri siyasette benim öne çıkardı-
ğım genç, şehirti kitlelcri kucak-
layan birinin genel başkan olma-
sını istivorlardı. İşte bu yüzden
Çiller'in başbakan olmasını sağ-
layan benim" dedi. Yılmaz,
güçlü bir iktidarla kararlı.ve
programlı bıçimde sorunlan çö-
zebilmek amacıyla zamanından
1.5 yıl önce erken seçime gitti-
ğini belirtirken kendisine yönel-
tilen kaçak suçlamalannı Cum-
hurbaşkanı Demirel'i eleştire-
rek yanıtladı. Yılmaz, "Kaçak
olan kaçar. Ben burdayım. Asıl
kaçak Sayın Demirel'dir. Mille-
te verdiği sözleri > erine getirme-
den cumhurbaşkanlığına kaç-
mıştır" dedi.
Başbakan Çiller'in politika
yöntemıni de eleştiren Yılmaz,
"Sayın Çiller, başbakanbğı ro-
deo zannediyor. Ne kadar çok
başbakanhkta kalırsa, o kadar
başanlı olacağını /annediyor.
Ovsa önemli olan, başbakanhk-
ta ne kadar kalındığı değil; Tür-
ki\e'>i bir yerden alıp bir >ere
götürmektir'' diye konuştu. Par-
tisini iktidar dönemleriyle bir-
likte savunan Yılmaz, ANAP'm
"gizlenecek ve gocunulacak"
hiçbir yanı olmadığını savundu.
ANAPı "birtakun ufak tefek
hatalardan" anndırdıklanru ifa-
de eden Yılmaz, bir lider parti-
si değil, kadro partisi olduklan-
nı kaydederek "Biz rahmetli
TurgutOzal'ınzamanuıdaoldu-
ğu gibi 'Özal'ın partisi' değil;
bilgili, dürüst kadrolan olan
.\na>-atan Partisiyiz. Bizirn ka-
dar dürüst parti yok" dedi.
Rize'de 20 Ekim 1991 seçim-
lerinden bu yana kullamlmayan
ANAP selammı kullanmaya
başlayan Yılmaz, tnedyayı da
eleştirerek şu görüşleri dile ge-
rirdi: "Millet babasının da kızj-
nın da marifetlerini gördü.
ANAP olarak şimdi daha rahat
muhalefet yapma ortamı bul-
duk. .Ancak medya engeli nede-
niyle sö>1ediklerüniz \atandaşa
ulaşmıyor. Bugünkü hükümet
medya üzerindeetkili olabilmek
için devlet imkânlannı insafsız-
ca kullanmaktadır. Medvanın
önemli bir kısmı devlet tarafin-
dan beslenivor."