28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 MART 1995 PAZARTESİ 12 DIZIYAZI Balkanlarda savaşkorkusuSofya'da. Krallık Sarayı'nın tam karşısında Dimitrov'un anıtmezannı görmüştüm. Yıl- larca sarayla göz göze bakıştık- tan sonra kaldınlıpbaşka bir ye- re gömülmüştü ünlü devrimci. Lenin'ın de eli kulağındadır. Mumyasının Kremlin'den afıntp isimsiz bir mezarlığa götürül- mesi tartışılırken bir Alman işa- damının önerisini okudum ba- sında. Mumyanın dünya turuna çıkarılıp lunaparkta "şahme- ran" gösterirgibi halka gösteril- mesini öneriyordu Alman, bir mihon dolarla birlikte. Az para sayılmaz! Dimitrov'un anıtme- zan bomboştu. Beyaz duvarla- n, taş sütunlanyla, terk edilmiş bir eski zaman konağını andın- yordu anittan çok. Ve elbette Alelcsandr Nevski Kilisesi'nin altın kubbelen kadaralbenilı de- ğildı. Kilısenın önünde bir fo- toğraf çektirmiş. çok değil tam on yıl önce Moskova'da Kızıl Meydan'a bakan Mutlu Vasil Kilisesi'nin önünde çektirdiğim fotografın yanına koyanm umu- duyla saklamıştim. Şimdı nere- de oldufunu bile anımsamıyo- rum o fotoğrafın. Ama Ekim Devrimi'nden kaçan Beyaz Ruslann Sofya'da yaptırdıklan küçük kiliseyi çok iyi anımsı- yorum. Gördüğüm en sevımli. en cana yakın dinsel yapılardan biriydi. Tanh müzesini gezmiş- tim sonra, Bulgar komitacılann giysilerini. çapraz fişeklikleri- ni, silahlarını görmüştüm. Ve yanıma aldığım Ömer Seyfet- tin'in "Bomba"sını okumuştum yeniden. Boris ve Magda'nın öylcüsü Ömer Seyfettin bu öyküsün- de komitacılann acımasızlığını aşın gerçekçi, hatta abartmalı bir olay aracılığıyla dile getirir. Sosyalist Parti üyesi Boris'le genç ve güzel kansı Magda "kanü Makedonya"dan göç edip Amerika'dabaşlayacaklan yeni yaşamın düşünü kurmakta- dırlar. Magda hamiledir. Yeni dünyada. hertürlü kin, kavga ve vahşetten uzak bir diyarda do- ğuracaktıryavrusunu. Rüzgârlı, soğuk gecede ateşin karşısında saatlerce öpüşüp sevişmekten bıkmayan çiftin konuşmalann- dan bazı parcalan defterime not etmiştirrv. "- Çalışan mesut olur, diyor- du Boris, sosyalist marşını çabp mandolinini kucağından bırak- bktan sonra. Acaba sosyalistle- rin hayaii ne vakit hakikat ola- cak?''' Magda'nın yanıtı kesin- di: *- Hiç, hiç, hiçbir \-aldt™ On- lann hayali hep hayal kalacak! Yine insanlar fenalar elinde esir olacak, çalışmanın faziletini bir- çok adamlar inkâr edecek. - Evet, ben de bu hayalin ha- kikat olacağına kail değilim... Lakin bu hayaldeki insanhk fikrine meftunum. Düşün: Muharebelerkalkacak. Cina- yetler olmayacak, hain politi- ka unutulacak, herkes kardeş gibi.. çalışacaklar ve mesut olacaklar! - Heyhat! - Benden de heyhat! Hele burada. bu pis ve vahşi yerde, bu zalim Makedonya'da ra- • Ömer Seyfettin genç bir Türk subayıydı yüzyılın başında. Ülkücüydü, yetenekli bir yazardı. Ama yaşamının en güzel yılları, yazarlığının en verimli olabilecek dönemi Makedonya dağlarında komitacı kovalamakla geçti. • Ömer Seyfettin'in "Bomba"sında neredeyse yüz yıl önce yazdıkları bugün gerçek oldu. Oysa o zamandan bu yana nice sular aktı köprülerin altından. Sonunda üçüncü bir Balkan savaşının eşiğine dek geldik. Sofya, tarihsel yapılar açısından oldukça zengin bir kent. Bulgaristan Makedon devletini tanımasına karşın, Makedon halkını tanımıyor, Bulgar olarak görûyor onu. Bu da Makedonlarda gerginlik yaratıyor. hatla çalışmak mümkün de- ğil. Ah bu kanlı Mükedonya!" Öykünün sorj,unda Bulgar ko-' mitacılannın kestiklen Boris'in başı sevgıli kansına bir kutu içinde gönderilir. Genç sosya- listin kanlı başı birkaç yıl sonra patlak verecek Balkan savaşla- nnın habercisidir sanki. Make- donya felaketinin simgesidir. Ömer Seyfettin'in neredeyse yüz yıl önce yazdıklan bugün gerçek oldu. Oysa o zamandan bu yana nice sular aktı köprüle- nn altından. Ve HerakBt'e inan- dığımızdan. akan sular hep de- ğişikmiş gibi geldi bize. Sonun- da üçüncü bir Balkan savaşının eşiğine dek geldik. Omer Seyfettin genç bir Türk subayıydı yüzyılın başında. Ül- kücüydü, yetenekli bir yazardı. Ama yaşamının en güzel yılla- n, yazarlığının en verimli olabi- lecek dönemi Makedonya dağ- lannda komitacı kovalamakla geçti. Onu başında kalpak elin- de kılıçla. beyaz atının dizginle- rini tutarken çekilmiş bir fotoğ- • Ömer Seyfettin'in öyküsünde, Boris'in kansma söytediği sevda sözJerinde dite gelen özîem bugün de geçerli. Yeter ki etnik çatışmalar, tarihten kaynaklanan kinler, aşırı milliyetçilik duygulan dizginlenebilsin; düşmanlık sevgiye, nefret kardeşliğe, toprak kazanma hırsı birlikte yaşama özlemine bırakabilsin yerini. raftan anımsıyorum. Manastır- da. talim dönüşü bir su kenann- da çekilmiş bu fotoğrafı Galata- saray Lisesi'nden edebiyat öğ- retmenim rahmetli Tahir Alan- gu'nun kitabında görmüştüm. Kitabın arka kapağında başlan- na gelen tüm felaketlere karşın edebiyat tutkusu hiç azalmamış o kuşağın en erken göçen yaza- n Ömer Seyfettin'den şu alıntı vardı: "Evet ttalva Muharebe- si... Balkan Muharebcsi... Ben Yanya Kalesi'nde esir oldum. Vunanistan'da bir seneden ziya- de esirlik... İstanbul'a gelip ken- dimitoparlamayabaşlayacağım zaman annemin ölümii... Sonra Cihan Harbi... tşte dört senedir bu felaketli harbin müthiş buh- ranı içindeviz. Varım okka ek- mek otuz kuruşa satılırken kim edebiyatla uğraşabilir? Ama ben uğraştun". En güç koşullarda bile edebi- yatla uğraştı Ömer Seyfettin. Ne var ki, kendini tümüyle yapıtı- na verebilmek için ordudan ay- nldığı yıl Balkan Savaşı patla- ymca yeniden cepheye çağnldı. Her iki Balkan savaşına da katı- larak Bulgar ve Yunanlılarla dö- vüştü. BaLkanlarla ilgili öyküle- rine ve savaş bovaınca tuttuğu günlüğüne yansıyan dehşeti, bozgunu, acımasızca katledilen insanları. açlık ve yoksulluğu yakından gördü. Osmanlı impa- ratorluğu'nun çöküşünü, Köp- rülü'de tuttuğu notlarda müthiş bir sezgi gücüyle haber verdiği "kırmızı ve ateşin çizgili hudut- lan çirkin bir el" tarafmdan bo- zulan Balkan haritasının yeni- den çizilişini yaşadı. O tutsak- ken gençliğinin unutulmaz anı- lanyla dolu Makedonya, bölge- deki üç devlet tarafından payla- şıldı. Bugün de yeni bir savaş tehlikesiyle karşı karşıya bu böl- ge. ama herkes yine biidiğini okuyor. Sofya'da Tarih Müzesi'nde bir dönemin "Büyük Bulgaris- tan'" haritalannı görmüştüm Üsküp'te milliyetçi Makedon basmında "BüyüklVIakedonva" haritalannı gördüğüm gibi. Ku- ze> Yunanistan'ı.Trakya'nıntü- münü, bugünkü Sırbistan'ın bir bölümünü de içeren gerçek ha- ritalardı. Çocuk doğurup Make- donya'nın Türk nüfusunu ço- ğaltmasınlardiye genç Türk ka- dınlarının ırzlanna geçtikten sonra acımasızca doğrayan Ömer Seyfettin'in öykü kahra- manlanndan Bulgar zabiti Rad- ko'nun düşlediği "Tuna'dan Korent'e. Boğaziçi'nden Drac'a kadar yeşil Bulgar rengjne bo- yanmış'' haritalara ne kadar da benziyorlardı! Neyse ki Tarih Müzesi'nin duvarlannı süslü- yorlar şimdi, genel kurrnayın planlama dairesini değil. Ama Bulgaristan hâlâ Make- don devletini tanımasına karş,ın, Makedon halkını tanımıyor, Bulgar olarak görüyor onu. Ay- nı dili konuştuklannı, aynı din- sel inancı paylaştıklannı öne sü- rüyor. Bir de Makedonlara sor- malı! Bulgarlar'dan nasıl nefret ettiklerine birçok kez tanık ol- dum. Bu nefrette Ikincı Dünya Savaşı'nda Makedonya'yı işgal eden Nazi Almanyası'nın son- radan yönetimi Bulgar faşistle- rine bırakmasının da payı var sa- nıyorum. Zaten bir arada yaşa- mak zorunda olsalar da, bu zo- runluluğa hiç aldırmadan, Ma- kedonlar Bulgarlardan, Bulgar- lar Türklerden, Türkler Arna- vutlardan, Arnavutlar Sırplar- dan, Sırplar Boşnaklardan, Boş- naklar Hırvatlardan, Hırvatlar Ulahlardan, Ulahlar Çingene- lerden ve Çingeneler herkesten nefret ediyorlar. Biraz da Bal- kanlar'ın kaderi bu. Cllgorovun uyarısı Makedonya Devlet Başkanı Kiro GligorovYunanistan'da ik- tidara yeniden gelen, ama eski Başbakan Miçotakis'ten bu ko- nuda daha sert bir tutum sergi- leyen Papandreu'ya kutlama mesajı göndermiş. Yunanis- tan' ın baskısıyla, Avrupa Toplu- luğu ülkelerinin bağımsızlığını savaşmadan elde eden Make- donya Cumhuriyeti'ni salt ismi yüzünden tanımamalannı doğ- ru bulmadığını. bu durumun söz konusu ülkelerin kendı ılkele- riyle ve uluslararası anlaşmalar- la da bağdaşmadığını açıklamış aynca. Kosova'da yaşayan Ar- navut çoğunlukla, bu bölgeyi "Büyük Sırbistan"ın beşiği sa- yan Sırplar arasında çıkmâsı muhtemel birçatışmanın Make- donya'ya da sıçrayabileceğini, çünkü burada yaşayan Arnavut- lann doğal olarak Kosova'daki- Heriıj yardımma koşmak isteye- ceklerini, bunu firsat bılen Sır- bistan'ın da Makedonya'yı yut- mak amacıyla harekete geçebi- leceğini belirtmiş. Al sana bir Balkan savaşı daha! Bu üçün- cüsü yüzyıl başındakilerden da- ha kanlı, çok daha korkunç ola- bilir. Ne diyordu Boris, başı komi- tacılar tarafmdan kesilmeden önce: "Bu pis ve müthiş Make- donya'nın kâbuslannı busele- rimie senin gözlerinden silece- ğün!" Boris'in kansına söyledi- gi sevda sözlerinde dile gelen özlem bugün de geçerli. Yeter ki etnik çatışmalar, tarihten kay- naklanan kinler, aşın milliyet- çilik duygulan dizginlenebilsin; • düşmanlık sevgiye, nefret kar- deşliğe, toprak kazanma hırsı birlikte yaşama özlemine bıra- kabilsin yerini. Yarın: vardar'ın kıyısında DEMOKRATİK SOL PARTİ ÜZERİNE Doç. Dr. YıldızSertel Ekonomide ilk acbm, vergi reformu"Demokratik Sol" programı çerçevesi içinde. oldukça önemli ekonomik önlemler öngörülmek- tedir. Hiperenflasyonu, yatınmlarda durgunluğu, sosyal adaletsizlikten doğan huzursuzluğu, bütçe, iç ve dış borç açıklannı önlemek için; kamu har- camalan kısıtianacak, üretken alamara yapılma- yan >atınmlar durdurulacak, lüks harcamaİardan kaçınılacak. ağırlama-kutlama törenleri en azına indirilecek. Ek harcamalar ancak yeni kaynaklar oluşturarak yapılacak. Kamu gelirlerini arttırmak için öngörülen eylemler ise şunlardır: Gelir dağı- lımında adalet sağlayacak bir vergi reformu yapılacak, vergi dtşı kalan faali>et ve alanlar ver- gilendirilirken, ücretiiierden ve geri kalmış >öreler- den alınan vergiler azalülacak. Vergi kaçırma yol- lan kapatılacak. Para hacmindeki artış. gerçekçi gelirve iiretim arbslan beklentileriy le sınıriandın- bcak.(l) Ekonomik istikran sağlamak üzere bir "Top- lumsal Uzlaşma ve Anlaşma Kurulu" oluşturula- cak. Bukurula katılan işçi, işveren, çiftçi, esnaf ve zanaatkâr temsilcileri. belirli girişimlerin yatınm ve işleyişini planlayacaktır. Ecevit, bunun pratik- te çok verimli olduğunu söylemektedir. Bankalar üzerinde denetim kunılup, mevduat sahiplerine güven getirilecek. Hileli iflaslan önlemek üzere önlemler alınacak vb. (2) Cretim ve verimliliği artürmak için: Pazar ola- naklannı genişletmek, verimliliği arttırmak ulusal politika olacak ve ödüllendırilecek. Teknik öğre- time önem verilecek. (3) Tüketim savurganlığmı caydırmak, üretken yatınmlan özendinnek, dün- ya ekonomisiyle bütünleşmeyi hızlandırmak ve dışsatımı arttırmak da enflasyonu önleyici istikrar önlemleri olarak görülmektedır. Ancak dünya eko- nomisiyle bütünleşme, ulusal ekonomiyi ve bağun- • DSP'nin kamu gelirlerini arttırmak için öngördüğü önlemler şöyle: Gelir dağılımmda adalet sağlayacak bir vergi reformu, vergi dışı kalan faaliyet ve alanlar vergilendirilirken, ücretlilerden ve geri kalmış yörelerden alınan vergiler azaltılacak. Vergi kaçırma yolları kapatılacak. stzhğımızı güçlendirici, ülkemizde tanm ve sana- yiyı geliştirici üretken yatınmlan özendirici bir zemin üzennde hızlandınlacak. En önemlisi, "Üretken yaünmlar, ölü yaünmlardan ve spekû- latif etkinliklerden daha kârlı halegetirüecek." Bu- nunla Türk ekonomisinin ve genelde vahşi kapi- talizmin temel sonınuna parmak bastıklan kuşku- suz. Bunu gerçeldeştirmek için de hakça bir kre- di sistemiyle tefeciliği; tanmsal ürün bedellerini zamanmda ödeyerek, bu ürünlerin ucuza kapatıl- ması önlenecek, devlet ihaleleri etkili bir denetim sistemine bağlanacak ve diğer bu tür tedbirlerle, spekülatif kazanç olanaklan sınıriandınlacak. Terör ve Gihenlik sorununa, DSP daha ziyade Güneydoğu sorunu ve oranın yan feodal yapısı bi- çiminde bakmaktadır. Onlarca somn, "Yörenin >-an feodal yapısından kaynaklanan sömürü ve baskı sonınudur. Son yülarda bölgenin okumuş gençleri arasında yaygınlaşan işsizlik ve caresizlik de sonına başka bir boyut getirmektedir." (4) "DSP. ağa baskısına da. toprak ve gelir dagılımı adaletsLzliğine de son verecektir.'* (5) Partiye göre bu nedenle. bu yörelerde zaran dahi göze alarak fabrikalar kurulacak. O yörelerde bir işçi ve esnaf kesımi oluşturulacak; bu yörelerin ekonomik, sos- yal, kültürel yaşamı hızlanacaktır. "Köy-kenfle- rin de önce Doğu ve Güneydoğu'dakurulması ön- görülmektedır. Bunlar 5-10 köye altyapı ve sos- yal hizmetler sağlayan merkezîerdir. Belirli köy gruplan için hastane, okul, lise, fabrika kuracak- lardır. DSP'nin görüşüne göre, bu yörelerde uy- gulanacak kalkınma projeleri hem ıç göçleri azal- tacak hem de güvenlik sorununun çözülmesine bü>ük ölçüde yardım edecektir. "Gelişme köyden başlayacak" dedikleri vakit, bundan anladıklan şey, sanayiyi ihmal degildir. Ancak geri kalmış yörelerde çok uzun zamandan beri bekleyen reformlann yapılması, kalkınmada ulusal ölçüde denge sağlanması, tanmda demok- ratik bir kooperatif hareketiyle üretımi, verimlili- ği arttırmak. buradan sağlanacak gelirlerle sana- yi yatınmlan yapmaktır. Demokrasi ve insan haklan: DSP'nın yeni bir anayasa getirmeye hazırlan- dığına, bundan önceki yazıda değinmiştik. Iktida- ra gelindikten sonra, demokratik bir kurucu mec- lis kurulacak. Bir yıl içinde demokratik bir ana- yasayla toplumsal örgütlenmenin, siyasete katıh- mın önündeki bütün engeller kaldınlacak. Bugün- kü anayasada bulunan kadın-erkek eşitliğine ay- kın çağdışı hükümler kaldınlacak. Evlılik dışı bir- liktelikte kadının miras hukuku sağlanacak. Tür- kıye'nin ışkence ve diğer insan haklan sorunun- da kendisıni aklaması için gerekli önlemler alına- cak. TBMM'nin yetkılerinı elinden alan, yasa gü- cünde kararnameler kaldınlacak. Kişi hak ve öz- gürlükleri, düşünce ve basın özgürlüğü sınırlan- mayacak. Bunun dışında YÖK yasası değişririle- cek. üniversite özerklığine gerçeklik kazandınla- cak. Yargı organlannın bağımsızlığı güven altına alınacak. Sorgulamanın, her aşamada, insanhk onuruna saygılı biçimde yapılması, bağımsız yar- gı organlannın güvencesi altına alınacaktır. Sa- vunma hakkı geliştirilecektir. Devlet Güvenlik Mahkemeleri'nden söz edilmemektedir. DSP'nin, laiklik çerçevesi içinde, düşünce ve inanç özgürlüğünü garanti altına aldığını belirt- miştik. Milliyetçilik anlayışmda da. ırk ve soy, din ve mezhep ayınmı yapmadığını, hiçbir ırkın diğe- rine üstünlüğünü savunmadığını tekrarbelirtelım. Daha sosyal devlet. sağlık. eğitim gibi pek çok konuyu içeren bir programı, böyle küçük bir ya- zıda özetlemenin mümkün olmadığı açıktır. Önemli olan, Türkiye'nin önemli sorunlanna cid- diyetle eğilen birprogram bulunmasıdır. Bu prog- rarrıın bazı noksanlan vardır. Öngörülen ekono- mik önlemlerin bazılan, uzun vadede ve zorluk- larla uygulanabilecek önlemleTdir. Bu önlemler- den birçoğu ancak uzun vadede sonuç verebilece- ğıne göre, bunlann yanında bir de kısa vadeli ön- lemlerin öngörülmesi doğnı olabilir. Bunun gibi pek çok sorunlar tartışılabilir ve tartışılmalıdır, tartışılacak sorunlar bunlardır. Yurdumuzun şu koşullannda, "sen sağ ben sol; o koltuk bu çaö" gibi tartışmalar, bir çıkar yol bekleyen halkımız için de solun kendisı için de yıkıcı oluyor. Gelin hep beraber yurdumuzun geleceğini tartışalım. /. ' Gözün Aydın Türldye'', Demokratik Sol Parti nin 1991 seçım bildirgesi, sa. 9. 2. "Gözün Aydın Türhye", sa. 12-15, 3. "Gözün Aydın Türhye" sa. 14-15 4. "Gö- zün Aydın Türkiye", Demokratik Sol Parti'nin 1991 se- çim bildirgesi. sa 5 5 Aynı eser, sa. 5 BİTTİ T.C. DENİZLİ 1. ASLtYE HUKUK MAHKEMESİ EsasNo: 1994/463 Davacı Bağ-Kur Genel Müdürlüğü tarafmdan davalılar Sertap Vatansever vs. aleyhıne mahkememızde açılan tazmınat davasının yapılan açık yargılaması sırasmda; Davalılar Nazıf Karakuş, Mehmet Ali Akkoyun, Sertap Vatansever, Şinası Ergül, Şaban Çelik adlanna çıkanlan teblıgatlann bila ıkmal iade edildiği ve yapılan tüm araştırmalara rağmen adresleri tespit edilememiş olması nedeni ile ilanen teblıgat yapılmasına karar verilmiş olmakla işbu davalılann duruşma günü olan 14.4.1995 günü saat 09.00'da bizzat kendisı veya tutacağı bir vekille davasını takipettirmeleri veya gelmedikleri takdirde davanın yokluklannda bitırileceğı ve hükürn venleceğı hususu ilanen tebliğ olunur. Basın: 9281 POLITIKA VE OTESI MEHMED KEMAL Aynı Sofradaydık... Shakespeare'in "To be, or not to be"s\ var. Bu sorvı- lar ona benziyor. "Eski hükümeti dondurmak mı yenisini kondurmak mı?" Hangi dönemde olursa olsun bir hükümet bunalımı baş- ladı mı herkesin gözü kabinededir. Neresi boşalacak, bo- şalan yeri kim dolduracak? Laciler giyilir, hükümeti kura- cak olanın çevresinde dolanmalar başlar. Ne olur, ne ol- maz, gözden ırak düşülür de bakanlık elden gidiverir. Ba- kanlık sevdalıları sürgit tetiktedir. Biz eski hükümet kurmalarını kınardık, bu günler o gün- leri hem geçti, hem aştı. Milletvekilliği; girdisi, çıktısı belli bir sanat biçimine dönüştü. Her şey hesapla... Salonda içilen çay-kahveden, Mec- lis lokantasındaki yemeğe kadar her şeyin hesabı tutulu- yor, masrafa yazılıyor. Seçim sonu harcanana ekleniyor. Toplamı alınıyor. Bizim kânmız ne olacak diye eklenenler de katılıyor, hesap çıkıyor. TV camında Hikmet Çetin'in hükümet çalışmalannı iz- liyordum. Yanıbaşımdaki telefon çaldı. Kaldırdım aracı: "Alo.." Karşımda Felaket Ali.. "Ne o Ankara'da mısın?." "Nereden bildin?" "Ses/n derinden geliyorda..." "Senden bir adres soracağım." "Buyur." Adresi sordu, bilmiyordum. Felaket Ali kim demeyin. Benim ve Ekmekçi'nin yazı- lannı okuyanlar, Zara Sürgün Alayı'nda bulunanlar, eski tü- fekler bilirler. Olmadık günlerde böyle Felaket Ali bir yer- lerden çıkıverir. Karabatak gibidir, bir görünür, bir yiter. Fe- laket Ali, kafayı buldu mu gürül gürül bir Nâzım Hikmet okur ki tadına doyamazsınız. Hem de öyle kenarda, kö- şede kalanları bulur dinleyeni şaşırtır. Bağlama çalar. Za- ra'da, Kızılırmak'a doğru az mı çalmıştır. O günleri bilen- ler Ali'yı unutamazlar. Ha, gizli bir şairdir Felaket Ali. Yıllarca saklanmış, son- radan ortaya çıkmış. Bir şiir kitabı vardır. Son günlere ka- dar elimin altındaydı, okuyordum. Şimdi bana kızacak bir yere koymuşum bulamıyorum. Bağlama denince Prof. Muammer Aksoy Hoca gelir aklıma... 555 K günleriydi. Sıkıyönetim sokakta adam bı- rakmazdı, ne kadar ünlü kişi varsa derler, toparlar Mamak Hapishanesi'ne doldururdu. Bunlann içinde Muammer Hoca da vardı. Gündüz alır, gece 24'e kadar tutar, el ayak çekildikten sonra tuttuklannı kamyonetlere doldurur, ken- tin içinde yakın sokaklardan herkesi salıverirdi. Böyle tu- tuklamalarda Muammer Hoca'yla çok salıverilmiştik. Bi- lirdik alacaklar, bir süre sonra koyverecekler. Bir de sofrada öğrenmiştim. Muammer Hoca vejetar- yenmiş (et yemez). Balıkesir'de açık oturumdaydık. Bah- ri Savcı, Sami Karaören vardı. Sofraya etler, kebaplar, balıklar geliyor, Muammer Hoca elini sürmüyor. Buna kar- şılık yoğurda kaşık çalıyor, ayranı löpürdeterek içiyor. "Hoca, etler, balıklar..." diyorum. Bana bir şey söylemez. < Rakıya da dokunduğu yoktu. Hocayla bir sofradaydık ama bir taam etmiyorduk. BULMACA *± 1 2 3 4SOLDAN SAĞA: 1/ Süt, muhallebı ve ye- mek pişerken tencerenin dibinde yanan yapışkan bölüm. 2/ Gümüşbalığı- nın küçüğü... Hindis- tan'da büyük toprak sa- hibi prenslere verilen ad. 3/ Küçük teknelerde, ki- mi kez çapa yerine kulla- nılan büyük ve ağır taş. 4/ Koca... "Köle, kul" anla- mında eski sözcük. 5/ Ince pide halınde ek- mek... Alüvyon. 6/Hay- vanlara vurulan damga... Posta pa- keti. 7/Dingil... Uğur, talih. 8/Etki- sini artırmak için anlamın bilerek. isteyerek kapalı bırakılması sana- tı... Boru sesi. 9/Tanıtma filmi. YUK.\RTOAN AŞAĞIYA: 1/ Japongülü de denen ve beyaz, pembe ya da kırmızı renkte çiçek- ler açan bitki. 2/Harman yerindeki tahılın taş ve toprakla kanşık kalın- tısı... Pasak. 3/ Argoda karnı aç ya da parasız kimse... Bir tür ufak ve hafıf motosiklet. 4/Teknelerdeki hamuru kazımayayarayan araç... Cıvanın simgesi. 5/Birine dokunsun diye söylenen söz... Döne- rek ya da ilen geri hareket ederek, kendine dayanan bir parçanın belli bir hareketi yapmasını sağlayan mil. 6/ Uzak... Atıf Yıl- maz'ın bir filmi. 7/ Ispermeçet balinası. 8/ Yoksul, parasız, ge- çim sıkıntısı çeken. 9/Tantalın simgesi... Temayül. K.C.S.KOYUNLU DEKORATİF CAM VE AYNA SANAYÎ VE TÎCARET ANONİM ŞtRKETt'NDEN 1ASARRUF SAHİPLERİ İÇİN StRKÜLER SeTmayemiz 4.136.160.000- Türk Lirası nakit karşıhğı 2.127.840.000.- Türk Lirası iç kaynaklardan karşılanmak suretiyle 4.836.000.000.- liradan 11.100.000.000.- liraya artınlmaktadır. Artınlan sermayeyi temsil eden hisse senetleri Sermaye Piyasası Kurulu'n'ca 27.1.1995 tarih ve 10/97 sayı ile kayda ahnrruştır. Ancak kayda ahnma, ortakhğımızın ve hisse senetlerinin kunıl veya kamucatekefîülü anlamına gelmez. Ortakhğunız ile ilgili aynntıh bilgileri içeren izahname 3.2.1995 tarihinde Ankara Ticaret Sicili'ne tescil, 7.2.1995 tarih ve 3720 sayılı TTSG'nde ilan edilmiş olup aynca başvuru yerlerinde incelemeye açık tutulmaktadır. Ortaklanmızın yeni pay alma haklannı kullanmasından sonra kalan 4.136.160.000.-lira tutanndaki paylar 9.3.1995 ile 23.3.1995 tarihleri arasında, 15 gün süreyle, aşağıda belirtilen başvuru yerlerinde, halka arz yoluyla satılacaktır. Bir payın nominal değeri 5.000.- TL olup, 5.000.- TL'sından satışa arzedilecektir. Bu sermaye artınmında pay almak suretiyle ortak olmak isteyen tasarruf sahipleri, aşağıda belirtilen yere başvurarak iştirak taahhütnamesini imzaladıktan sonra, şirketle de mutabık kalınan pay bedellerini T.Vakıflar Bankası'nın Kızılay Şubesi'nde Sanayi ve Ticaret Bakanlığı adına açılan bloke hesaba halka arz süresi içersinde tam ve nakit olarak yatıracaklar ve ödemeye ilişkin makbuzun bir örneğini şirkete tevdi edeceklerdir. Hisse senetleri sermaye artınmının tescilini takip eden en geç 90 gün içinde geçici makbuz karşıhğında teslim edilecektin Hisse senedi dağıtımı, aynca yapılacak ilanla ortaklanmıza duyurulacaktır. Başvunı yerleri Şirket merkezi: Nergiz Sok. No: 2/6 06680 Çankaya / Ankara Tel.: 467 55 80-3 hat
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle