Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6 MART 1995 PA2ARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Sanatın 'tehdit altmda' olduğunu düşünen ve bununla mücadele etmek için tiyatro kuran Gencay Gürün:
Milli taknn gibi bir kadromuz var
ASUMARO
Önce, tstanbul Belediyesi Şehır Ti-
yatrolannın genel sanat yönetmeniy-
di. Sonra hakkında soruşturma açıldı,
soruşturmanın 'selameti için' açığa
alındı, derken görevine son verildi.
Hakkında çeşitli tartışmalar süredur-
sun, Gencay Gürün tiyatrodan vazgeç-
medi ve kendi tiyatrosunu kurdu. Os-
telik Devlet ve Şehir Tiyatrolan sanat-
çılan da dahil olmak üzere pek çok sa-
natçının el vermesiyle.
Yakında iki oyunla tiyatroseverlerin
karşısına çıkacak"Tiyatro tstanbul"
hakkında Gencay Gürün ile görüştük.
- Tiyatro İstanbul'u kurmaya ne za-
man, nasıl karar verdiniz?
Tesadüfen karar verdim. Benim ha-
yatunda her şey tesadüflerle olur zaten.
Şehir Tiyatrosu'ndaki görevime son
verilmişti. Önce açığa alındım, sonra
onun davası sürerken son verildiğini
duydum. Ve bu ışin biraz uzayacağı
meydana çıktı. O arada Bedrettin Da-
lan, salonunun boş olduğunu ve onu
kullanabıleceğimizi söyledi. Bu da ani-
den karar vermemize neden oldu. Çok
anı oldu, yoksa ben gelecek sezon ha-
zırlanarak açmayı tercih ederdim doğ-
rusu. Şimdi iki ayağımız birpabuca gir-
di. Çok kısa bir sürede bir organizas-
yona gitmek zorunda kaldık ki, biraz
zor oldu.
- Tiyatro tstanbul'un oynayacağı
oyunlar nasıl seçildi?
Ben oyun seçme alışkanlığı olan bir
insanım. 15-16 senedir bu işi yapıyo-
rum. Dağarcığımda her zaman birkaç
oyun bulunur. Ama şöyle düşündük:
Biz bır özel tiyatroyuz, dolayısıyla gi-
şeye bağımlıyız. Ödenekli tiyatro kadar
lüİcsümüz yok oyun seçiminde. Ama
gene de, sadece gişe oyunu olarak dü-
şünmedik. O da yıllann verdiği alış-
kanlık tabiı.
- Oyunlannızdan söz eder misiniz?
iki oyun seçtık. Bın, kalabahk kad-
rolu, çok ağır ve güncel mesajı olan bır
oyun: Ingiliz yazar CP.Taylor'ra "Ne-
reye Kadar" adlı oyunu. Oynandığı za-
man Londra'da yılın oyunu seçilmişti.
Nazilerin yükselme döneminde "Bana
dokumayan yüan bin yaşasın" turu-
munda olan 'iyidürüst' bir aydının ya-
vaş yavaş taviz vermesı, sonra işbirli-
ğine girmesi, ve sonra da o çarkın için-
de yürüyerek kendini Auschwitz'de
idareci olarak bulması. Şu anda Ausch-
vvitz'in ellinci yılı olduğu için çok uy-
gun göründü bize böyle bir oyun. Ve
aydınlann kendilerini sorgulamalan
gerektiğını düşünüyorduk zaten. Ha-
kan Alnner sahneye koyuyor. Cüneyt
Türel, Tomris OğuzaJp,Haluk Kurdog-
hı, Alp Öyken, Zerrin Sûmer, Asü Öy-
ken, Levent Güner gıbı oyuncular var.
- Bu oyunun bugün için bir giincelli-
ği olduğunu düşünüyor musunuz?
Bence her dönemde yeri var. Aydın-
lann her zaman kendılenni sorgulama-
lan gerekirdiye düşünüyorum, Konuş-
mak kolay ama bazı durumlarda aydın-
lann kendi sorumluluklannı yüklen-
melerinin önemini vurguluyor bu oyun.
- Aynı oyun Ankara Devlet Tiyatro-
su'nda da sahneleniyor—
Evet, orada onjınai adıyla, "lyi" di-
ye oynuyor. Onu da gördüm. Çok fark-
lı bır reji anlayışı var. Zaten güzelliği
de çok değışik iki yorum olmastnda.
-Diğer oyunusiz sahneye koyuyorsu-
mız_
Evet, ıkincı oyunumuz, bir sevgi
oyunu. daha yumuşak, tatlı, ama gül-
dürdüğü kadarda düşündüren bır oyun:
"Seneye Bugün". Yazan Bernard Sla-
de İki kışılik bir oyun, Nurseli Idiz'le
Can Gürzap oynuyor.
Senede bir gün buluşan bir çiftin 25
yıl süren öyküsünü anlauyor. Beş sene-
de bir görüyoruz onlan. yani altı sah-
nesi var. Ve o arada birbirlerine hayat-
lannı anlatıyorlar ve bu iki ınsanın ge-
lişmesıni, arkada da Amerika'nın top-
lumsal panoramasını görüyoruz. Viet-
nam Sava§ı, 68 hareketi ve bu oluşum-
lann iki insan üzerindeki etkileri, ama
bütün bunlann üstünde sevgi bağı var.
- Kadroyu nasıl oluşrurdunuz?
Gördüğünüz gibı çok güzel, milli ta-
kım gibi bir kadromuz var. Beni mutlu
eden bir şey bu oldu. Bütün bu büyük
oyuncular hiçbir şey sormadan ellerini
uzattılar ve hep birlikte bir tiyatro ku-
ralım dediler.
Çünkü hepımiz yaşam biçimimizın
tehdit edildıği düşüncesindeyiz. Sana-
tın tehdit altmda olduğu düşüncesin-
deyiz ve bunun mücadelesini vermek
istiyoruz. lyi bir şeyler yaratarak,
Gencay Gürün'ün kurduğu Tiyatro İstanbul' Istek Vakfi'nın SalomTnda oyun sahneteyecek. (KAAN SAĞANAK)
emeklerimizi olumlu biçimde kanalize
ederek ürün vermek istiyoruz. Oyuncu
seçimi yaparken, arkadaşiann izin ala-
bilecek olmalan ve işlerinin uygun ol-
ması göz önünde bulunduruldu.
- Sanatçdaruuzın bir kısmı Devlet ve
Şehir Tryatrolan'ndan: bu tiyatrolar-
dan destek gördünüz mü?
Böyle bır sanat atılımına sanatçılann
ve sanatsever ınsanlann yardım etme-
si çok önemli ve her zaman olmayan bir
şey. Bu defa Bedrettin Dalan başta ol-
mak üzere, Devlet Tiyatrosu Genel
Müdürü Bozkurt Kuruç her türlü yar-
dımı yapacağını söyledi, Şehir Tiyatro-
lan izin verdi, Cüneyt Türel'e, Hakan
Altıner'e; Murat Karasu da aynı bi-
çimde yardımcı-oldu bize. Ostelik bi-
ze dekor kostüm gibi konularda da yar-
dımcı olacaklannı söylediler ki bunlar
yeni kurulan bir tiyatro için çok önem-
li. Bizım dileğımiz, ciddi sanatlan des-
tekleyen tüm kuruluş ve medyanm bu
konuda bize yardımci olması. Türkiye
çağdaş uygarlık düzeyine gerçekten
ulaşmak istiyorsa bu arzuda olan kişi-
lenn hangı meslek dalında olurlarsa ol-
sun, el ele vermelen gerektiğını düşü-
nüyorum.
- Tiyatro tstanbul bundan sonra na-
sıl bir çizgi benimseyecek?
Benim bır çizgım vardır, hep kıstas
olarak oyunun düzeyini düşünürüm.
- Şehir Tiyatrolan'nın oyunlarnu ta-
kip ediyor musunuz?
Sadece iki oyun gördüm. Ben davet
edilmiyorum Şehir Tiyatrolan'na.
Ama benim zamanımda seçilmiş ve
provalara başlanmış olan bir oyun olan
"Askerligim''i görmek istedim. Kendi
ıstediğim oyun olduğu için. Bir de çok
sevdiğim bır yazar olan Memet Bay-
dur'un oyununu gördüm, "Tensing''i.
- Nasıl bir reji anlayışınız var?
Ben bu konularda konuşmaktan çok,
yapmayı seviyorum. îki tür rejisör var,
bıri çok güzel anlatır ne yaptığını, ben
anlatmaktan çok yaptığımın seyredil-
mesıni istiyorum. Ama çok doğal, teks-
ti ön plana çıkaran, rejisörü geri plan-
da tutan, çok dıkkat çekici "reji numa-
ralan" yapmaktan hoşlanmayan bır re-
jisörüm. Oyunda insanı vermeye çalı-
şınm çünkü bütün öyunlar insan üzeri-
nedir. Ve kendimi yazann önüne koy-
mamaya çalışarak yazan, oyunculan,
oyunu ön plana çıkaran bir reji anlayı-
şım var. Görünmez reji yapılmasını is-
teyen bir insanım..
Şimdi Amerika'nın küçük bir kentinde gösteri yapan Gregory Peck, geçmişte Sophia Loren gibi sinemanın en güzel kadınlanyla fihn çevirmişti.
Cesar Ödülleri'nin onur konuğu Gregory Peck, 79 yaşında ve hala oyunculuğu sürdürüyor
'Bir öyuncu asla emekli olmaz'Kültür Servisi- Gregory Peck, bu
yıl Fransa'da düzenlenen Cesar Ödül
Töreni 'nin onur konuğuydu. 79 yaşın-
da olmasına karşın hâlâ oyunculuğu
sürdüren Peck. sinemanın nostaljik
yüzleri arasına girmeyi reddederek
Amerika'nın küçük bir kentinde "one
man show" yapıyor ve bir oyuncunun
asla emekli olamayacağını savunuyor.
Le Figaro gazetesinde Gregory Peck
ile yapılan bir söyleşiyı sunuyoruz:
- Kutiamalar, saygı gecekrL. Siz (rf-
dukça tanuuyorsunuz!
An, evet! Özellıkle altı yıl önce Os-
car organizasyonuyla ilgilenmiştim.
Cehennem gibiydi! Tüm hazırlıidara
karşın son dakikalarda hep sorunlar çı-
kar. Şimdi bile rüyalanma giriyor.
- Avrupa ile baglannız \'ar mı?
Evet. Damarlanmda Irlanda kanı
dolaşıyor. BirzamanlardabirFransız-
la evlenmiştim. Babam Amerika'ya
gitmeden önce sekiz yıl Irlanda'da bir
çiftlıkte tütün yetıştirdi. 76 yaşınday-
ken insanlara kredi kartını göstererek
herkesi şaşırtıyordu. Çünkü onunla ay-
nı adı taşıyorduk ve o sıralar ben çok
ünlüydüm. Babam şaşıranlara dönüp,
"Evet, ben Gregor}' Peck'hn, ama son
günlerde kendimi pek sağhklı hisset-
miyonım!" dıye şaka yapardı.
- Siz dünyanın en güzel kadmlarmı
koOannıza aktanız. Sophia Loren, Ing-
rid Bergman, Ava Gardner, Audrey
Hepburn, Lauren Bacall»En çok han-
gisini tercih edersiniz?
Bu soruyu yanıtlamam oldukça zor.
Çünkü saydığınız kadın oyuncular ara-
sında hâlâ yaşayanlar var! Bu yüzden
oldukça diplomatik bir yanıt vermem
gerekiyor. Evet, hepsini de çok sevdi-
ğimi söyleyebılinm..
- Haydi, kendinia biraz zorlayın!
Ava Gardner ile pek çok nedenden
dolayı gerçekten de özel bir ilişkim ol-
du. Onunla ilk kez çalıştığımda 23 ya-
şındaydı. înanılmaz derecede güzeldi.
Onunla birlikte kantinden ıçen girdi-
ğimizde herkes, güzelliği karşısında
büyülenirdi.
- Bir erkek oyuncu için güzellik
önemli midSr?
Erkeklerin güzelliği üzerine hiç ka-
fayormadım! Beni kadınlann güzelli-
ği ilgilendiriyor! Ava ile tanıştığımda
27 yaşındaydım ve ilişkimiz oldukça
ilerlemişti. Onunla çok ortak yanımız
vardı. O da benim gibi çocukluğunu
ağaçlar arasında bir evde geçirmişti.
Çok iyı anlaşan taşralı iki gençtik.
- Siz davranışlannızla herkesi şaşır-
tan bir üısansuuz, Bu tavnnız canlan-
dırdığuuz rollere de yansıdı. Beyazper-
dede çok farklı karakterler canlandır-
duuz. Bu, özel bir seçün miydi?
Evet. Bunun nedenını açıklamak da
çok kolay. Çünkü ben tiyatrodan gelen
bir sinema oyuncusuyum. Yüzlerce ti-
yatro oyununda rol aldım. Bır filmden
diğerine atlamak bana oldukça büyük
avantaj sağladı. Sinemada hiçbir za-
man belli bir tipın adamı olarak tanın-
mak istemedim. Zaten bu durum çok
canımı sıkardı.
-Sizi kmbay fDmlerindebDe izkdik-
Evet! Hatta 1950 yılında beni "YH
hn kovboy stan" seçmişlerdi. John
Wa>Tie öfkesinden kudurmuştu! Bana
"Senin kovbo>' stan seçilmen beni gül-
mekten öldüriiyor!" dedı. Ben de ona
yanıt olarak "Marion (bu onun gerçek
adıydı). bu ödülü her yıl sen kazana-
mazsuı" dedim. Aynı polıtik görüşle-
ri paylaşmamamıza karşın iyi bir ço-
cuktu.
- Ne demek istiyorsunuz?
O muhafazakârdı, ben demokrat.
tron'a AIDS ödül getirdi
Spingsteen bu yıl dört Grammy aldL
CUMHURCANBAZOĞLU
-PhUadelphia Sokaklan"yla (Streets
of Phıladelphıa) gelen dört Grammy'den
sonra şımdi tüm müzik basını Bnıce
Springsteen'in başansını konuşuyor, onu
yeniden keşfetmeye çalışıyor.
Spnngsteen, "çift kişilikü" bır müzik-
çi. Kımıne göre 80'lenn ilk yansındaki
lakabına uygun tam bir "The Boss" (pat-
ron) o. Yaptıgı müzik; duygulara sesle-
nen, hoş tetnalaria dolu, insanlara roman-
tık anlar yaşahyor, sıkmıyor. Kımine gö-
re de Bob Dy lan, Beatles, RoUing Stones,
Pink Floyd'dan sonra gehnış en kaliteli
müzik adamı.
Müzik endüstrisi onun sûrekli "ushı"
olmasını. romantık parçalarla dolu plak-
lar yapıp çok satmasını arzuluyor. O ıse
etrafindkki dünyayı sorgulatnak istiyor.
Kim doğnı söylüyor? AIDS gibı bır
soruna eğilen kaliteli müzigıyle önce Al-
tın Küre ile Oscarödüllerinı. ardından da
dört Grammy alan bır müzıkçı, "yüzey-
serkabuledılebılırmi?
Bu değerlendırmelerin çıkış noktası,
uzun yıllar öncesıne dayanıyor. 50'h yıl-
lann ortasmda sıyahlann müzığınin ya-
yıldığını gören şov endüstrisi, Ehis Pres-
ley'e kapılannı ardına kadar açıp onu sa-
dece kalçasını iyi sallayan. bebek yüzlü
bir ılah olarak kullanmıştı. 70'lerin orta-
smda aynı işleme Bruce Springsteen ta-
bi tutuldu. Bu kez tehlike, sıyahlar yeri-
ne punkçılardan geliyordu. Punkçılar şar-
kılannda anarşızmden, yakıp yıkmaktan,
haksızlıklardan, yanı orita sınıf Amerika-
lılann duymak istemedikleri konulardan
söz ediyorlardı. Springsteen, punkçılar-
la aynı mekânlarda bulunsa bile iyi aile
çocuklanna orta yol şarkılar söylüyordu.
Ancak 80*li yıllann ortalanna doğru
Springsteen'in çizgısi değişmeye başla-
dı. önce onu New York'ta nükleer ener-
ji karşıtı konserlerde gördü hayranlan.
Ardından "No Nukes" (Nükleere Hayır)
adlı filmde oynadı. Afrika'da yardıma
muhtaç ınsanlar için düzenlenen "USA
for Afiica'' konserlerine katıldı, dolduru-
lan plakta yer aldı. Üç yıl sonra bu kez
Doğu Berlin'de 160 bin kişınin önünde
kutlanan Nıkaragua'dakı Sandınısta dev-
riminin dokuzuncu yıl konsennde sah-
nedeydı. Bitmedı; Sting, Tracy Chap-
man, Peter Gabriei gıbı ısımlerle "Hu-
tnan Rights! Now" turnesıne çıktı...
Yapıtlan birçok filmde kullanılmasma
karşın "Streets of Philadelphia"dan önce
hiçbir fılme müzik yazmadı Springsteen.
"Knznlaruı Sessizliği"nde Jonathan
Demme'nin yönetımini çok begendiğın-
den, AIDS gibi çok önemli bir soruna
Hollyvvood'un ilk kez bu denli egilmesın-
den dolayı sıcak bakmışft teklife. Aynı
filmden Nefl Young'ın Philadelphia adlı
parçası da Oscar'a aday gösterilmişti,
ama Springsteen'in yapıtı, heykelciği ka-
zandı. Daha önce art arda yaptıgı iki ilgi
görmeyen uzunçalan "Human Touch"
ve "LuckyTown"dan sonra Philadelphia
Sokaklan tam bır zafer oldu.
46 yaşındaki sanatçı bugünlerde, 'pat-
ron' diye tanımlandığı dönemdeki hıtle-
nyle Street of Phıldelphia'ya dörtyayun-
ianmamış eski parçasını da ekleyerek ilk
kez bır "Greatest Htts" albümü çıkardı.
Springsteen geçen yıl AIDS gibi sos-
yal bır konuya eğilmiştı, parçada anlat-
tıklannın politik yönü yoktu. Müzik pi-
yasası bu hareketi destekleyebilirdi. Dört
Grammy ile yeniden gündeme geimesi
sağlandı. Bundan sonra ış. yeni uzunça-
lardakı dığer parçalannı tanıtacak
Spnngsteen'e kalmıştı.
- PoHtikayla her zaman flgflendmiz
mi?
Artık polıtikayla eskisi kadar ilgile-
nemiyorum. Yalnızca uzaktan gözlem-
liyorum. Ama bir dönemler oldukça
etkindim. Vietnam Savaşı'na karşıy-
dım ve bu konuda, savaşm en yoğun
olduğu 1970-71 yıllannda, bu konuda
bir filmin yapımcıhğını üstlendim.
Büyük stüdyolar fılmi dağıtmayı red-
dettiler, çünkü fîlm Nixon karşıtıydı.
"The Trial of the Catosville Nine" ad-
lı bu film, çok az sayıda sinemada gös-
terime girdi. Ancak bu durum beni hiç
şaşırtmadı.
- Fılmografiniz oldukça üginç. Ame-
rika'da en çokhangi fflminizle tanındı-
nız?
1963 yıluıda bana Oscar kazandıran
RobertMuffigan ı "SessizlikveGölge-
ler" adlı fılmîe tanınıyorum. Okullar-
da, vatandaşlık derslerinde bu film
gösteri ldi. O yüzden sokaga çıktığım-
da gençler tarafından oldukça tanını-
yorum. Ben bu filmde siyahlann hak-
lannı koruyan Alabamalı bir avukatı
canlandınyordum.
- En son hangi fihnde rol aldnuz?
1991 yılında Martin Scorsese'nin
çektiği "Korku Burnu"nda rol aldım
en son. Bir gece Paris'teki Ritz Ote-
li'nde benimle görüşmek isteyen Mar-
ry ve de Niro il karşılaştım. Onlan gör-
mek beni oldukça şaşırttı. 1962 yılın-
da Robert Mitehum'un yönettiği Kor-
ku Burau'nun ilk çekıminde oyuncu
ve yapımcı olarak çahştığım için bana
rol teklif etmeye gelmişler. Küçük bir
rol olacaktı bu. Bakış açılan hoşuma
gitri ve önerilerini kabul ettim. Böyle-
ce o fılme duyduklan saygıyı göster-
me fırsatı buluyorlardı.
- Sürekh' rol yapma isteği içindesiniz
berhalde»
Tabii ki! Bir oyuncu asla emekli ol-
maz. Bir yıldır, Amerika'nın küçük bir
kentinde gerçekleştirdiğim iki saat sü-
ren bir "one man show"la kendi kök-
lerime, yani tiyatroya geri döndüm.
Tıpkı esİci günlerdeki gibi... Gösteride
23 dakika boyunca benim rol aldığım
fılmlerden bölümler gösteriyorum.
Ardından, öyküler anlatıyorum. Son
olarak da salonda dolaşarak bana yö-
neltilen sorulan yanıthyorum. Sizin
yaptığınız gibi onlar da bana sorular
yöneltiyor. Ama siz bana en önemli
soruyu sormadınız. Beni en güzel han-
gi kadın oyuncunun öptüğünü!
- Şimdi somyonım—
Hayır, cevap vermeyeceğim!
BU AŞAMADA
ŞUKRAN KURDAKUL
Can Yücel Gecesinden
Bende Kalan
Can Yücel, şiirinde tepkinin toplumsalla, isyanın küfür-
le, yiğrtliğin sevgiyie, mantıksızlığın matrakla, güncelliğin
tarihsellikle buluşmasındaki yerti yerindeliği tattırdı bize.
Rakısını paylaşır gibi.
•
Can'ın tepki patlamalanna bakıp onu çağdaş bir Ney-
zen gibi görenler yanılıyoriar. Can, hem gözünü budaktan
esirgemeyen bir kabadayıdır şiirde; hem de duyarlığının
önünü kesmeyen bir sevgi ustası.
•
Can'ın şiirinde bir sözcük ötek/ni kıskanfyor gibidir. Di-
zenin güzelliğinde rahatlayana kadar.
•
Neden Oniki'den vnrmayan dizesi yok gibi Can'ın.
Yedicanlı da ondan.
•
Can'ın lirizmi, inceyergiye "Bir edebiyat sorunu değil,
biryaşama çaresi" olarak tutunmaya çalıştığı yerde baş-
lar, "Bu feci vaziyet karşısında ancak humor ile yaşanabi-
lir'e kadar gider.
•
Lirizmini esirgeseydi Can, yergileri bu kadar içimize iş-
ler miydi...
"Devrimcilik gibi şairiik de
Inen darbeyi duyabilmektir.
Kaslannın liflerinde,
Ister coplann darbesi olsun
Ister bilincin..
Gelerek binbir işkenceden
-Insanlık gibi tıpkı-
Çığlıklarla türeyen Devrimci Şiir
Giderek sömürvye ve zulme
Karşı akımıdır sevincin."
(Darvvin Üzre)
*
Su uyur, düşman bile uyur, Can'ın dizeleri uyumaz.
•
Yüreğinin sökülür gibı olduğu zamanlar yaşadı Can şi-
iriyle. Ama Can Yücel ağacını sökemediler yaşamdan.
•
Oktay Rifat, sözcükleri resimde kullanma hevesiyle ba-
kıyordu doğaya. Can içindeki yaşgının üstüne gitmek için.
•
Yabancılaşmadı hiç.
Ne kendine. Ne eve barka. Ne hapishaneye, ne de top-
lumun atardamarlanna.
•
Genç sanatçı kulağına küpe mi anyor.
"Sazı akıllı akılsızlar, şiirde aklın yersizliğini savunmak-
tadıriar. Oysa bizim, sade şürierde değil bütün işlerimiz-
de çalışan emekçiJdtlelerin yarahanna uygun biraklı, da-
ha doğoısu bir akıl işleyişini, hatta bir mantığı yürüriüğe
koymamız gerekir. Gerekir de değil, şarttır. Çünkü akılsız
şiir kafasız kalmış Danton gibidir" sözleri ne güne duru-
yor Can'ın.
•
Ciddi komiğin biri sormuş Can'a:
- Bu kadar içerek nasıl yaşadın?
Yaşamın sultanında yanıt mı yok:
- Sen içmeyerek bw kadar nasıl yaşadın..
•
Devletliler, kadı eskileri, sömürgenler, sürüngenler, de-
mokrasi simsarlan, kalem efendileri, edebiyat memurla-
n... Yüreğınizı sıkı tutun:
Can Yücel geliyor..
Ankara Sanat Kunımu Tiyatro Ödülleri
• Kültür Servisi - Ankara Sanat Kurumu'nun, Ankara'da
sahnelenen oyunlar arasında yaptıgı değerlendirme sonucu
belırlediği tiyatro ödüllerinin sahipleri açıklandı. Orhan
Asena, Musa Aydoğan, Mehmet Ege, Şefik Kahramankaptan,
Atilla Sav, Sevda Şener ve Ayşegül Yüksel'den oluşan seçici
kurul, Diyarbakır Devlet Tiyatrosu'nu ödül yağmuruna tuttu.
Diyarbakır Devlet Tiyatrosu'nun sahnelediği "Ferhat ile
Şirin" ve "Miletos Güzeli"nin yönetmeni Coşkun Irmak,
1993-94 tiyatro mevsiminin umut veren yönetmeni, "Miletos
Güzeli"ndeki rolüyle Bülent Emin Yarar da övgüye değer
oyuncusu seçildi. "Miletos Güzeli"nin sahne tasanmını yapan
Hakan Dündar, sahne tasanmı dalında övgüye değer bulundu.
1993-94 Eleştirmenler Birliği Ödüllerini, Diyarbakır Devlet
Tiyatrosu'nda "Macbeth", "Korku" ve "Onikinci Gece" adlı
oyunlan sahneleyen Işıl Kasapoğlu ve Diyarbakır Devlet
Tiyatrosu aldı.
*Siyah hcr, Beyoğhı AKazar
Stnemasrmta
• Kültür Servisi - Anna Sewell'in 1877'de yayımlanan
romanmdan Caroline Thompson'm sinemaya aktardığı
"Black Beauty-Siyah Inci" adh film, Beyoğlu Alkazar
Sinemasf nda gösterimde. Senaryosunu da Caroline
Thompson'ın yazdığı, müziğini Danny Elfman'm yaptıgı
filmde Sean Bean, David Thewlis, Jim Carter ve Peter
Davison rol ahyor. Filmde 'Siyah Inci' adlı atm sevgi ve
güven arayışıyla, Londra'dan Vıktorya dönemi tngilteresi'nin
yeşil kırsal alanlanna dek uzanan duygu yüklü öyküsü
anlatıhyor. Filmin yönetmeni ve senaryo yazan Thompson'ın
senaryosunu yazdığı filmler arasında "Adams Ailesi',
"Makaseller" ve kısa bir süre önce izlediğimiz " Yuvaya
Dönüş", "Gizli Bahçe" yeralıyor. "Siyah Inci",
Thompson'ın ilk yönetmenlik denemesi.
Börtecene'nin yaprtJan Vakko Ankara
Sanat Galerisî'nde
• Küttür Servisi- Tülay Tura Börtecene'nin resimleri
çarşamba günü Vakko Ankara Sant Galerisi'nde sergilenmeye
başlıyor. 1955 yılında girdiği Devlet Güzel Sanatlar
Akademisi'nde 'galeride' Halil Dikmen'in, 'atölyede' Bedri
Rahmi Eyüboğlu'un öğrencisi olan saatçı, daha sonra ABD'e
gkti. Wisconsin Oniversitesi'nde resim ve seramik dalında
master çahşması yapan Börtecene, Vakko Sanat
Galerisi'ndeki yapıtlan için şunlan söylüyor "Kendimi her
zaman soyut dışavurumcu bir ressam olarak gördüm. Figüratif
ögeler içeren dönemimde bile, dışavurumcu bir ifade peşinde
oldum. 1991-1994 arası çalışmalanmdan oluşan bu
resimlerimde, Ferit Edgü'nün vurgulamış olduğu gibi kaos'un
bir dışavurumunu aradığım söylenebilir. Uzam ve zaman
içinde birdağılma ve toplanma, bir belirsizlik ve belirlenme
süreci". Börtecene'nin sergisi, 31 marta kadar açık kalacak.
Ttetorik' m kez Türkçede
• Kümîr Servisi -"Konuşma sanatı" üzerine bugüne kadar
yazılmış kitaplann en önemlisi olan "Retorik", Yapı Kredi
Yayınlan'ndan çıktı. Aristo'nun, konuşma sanatında temel
amaç olan inandıncılık ve ikna konusunda neler yapılması
gerektiğini örneklerle incelediğı kitapta aynca, konuşma
sanatının ahlaksal, politik ve eğitsel etkileri ele alınıyor ve bu
sanatın etik ve politika ile ilişkileri üzennde dunıluyor.
Mehmet H. Doğan'ın lngilizce'den çevirerek dilimize
kazandırdığı kıtap, iki bin dört yüz yıl sonra ilk kez Türkceye
kazandınldı.