28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
w SAYFA CUMHURİYET 5 MART 1995 PAZAR 14 KULTUR 'Başbakan' Oscar'a aday Kültür Servisi - "The Madnessof KingGeor- ge" fîlmındekı rolüyle En lyı Erkek Oyuncu da- lında Oscar'a aday gösterilen tngiliz oyuncu Ni- gel Havvthorne. yakında yıldız olacağı yolundaki söylentıler karşısında soğukkanlılığmı koruyor. "The Madness of King George"adlı fılm, Alan Bennert'ın aynı ad'ı oyunundan sinemaya uyar- landı. Telev ızyonda yayımlanan "Emret Başba- kanım" dızısinden tanıdığımız Havvthorne, son zamanlarda West End'de çalışıyor. Her gün Hert- fordshire'dakı evınden çıkıp trenle Londra'ya gi- diyor, Queen's Theatre'da peruğunu takıp, yük- sek topuklu ayakkabılannı giyıyor ve kendı yö- nettiğı "The Clandestine Marriage" adlı kome- dıde Lord Ogleby olarak sahneye çıkıyor. Bu oyunda, aynı zamanda ilk yönetmenlık deneme- smi gerçekleştirdi. Havvthorne kısa süre önce "The Madness of King George"un tanıtımı için, fılm şirketınin ıs- ran üzerine New York'a uçtu. Aslında West End'dekı prodüksıyonu bırakrnayı ıstemıyordu. Ama fılm şırketi, oyunun ıkı gece sahnelenme- mesı ıçın tıyatro topluluğuna para ödedi. Havvt- horne, New York'ta bır buçuk gün boyunca tam 27 gazetecıyle söyleştı. Bütün bunlar Amenkalı- lann Havvthorne'u yıldız \ apma konusundaki ka- rarlılığını göstenyor. Mesleğınm en voğun geçti- ği yıllar son yılları değıl. En başanlı ça- Iışmalannı 19501i ve 6O'li yıllarda gerçek- leştırdığını düşünü- yor. Güney Afhka'da büyüyen Havvthorne 1951 yılında Lond- ra'ya gittı ve yaşamı- nı sürdünnek ıçın çe- şıth tıyatrolarda kü- çük rollerde oynama- ya başladr "Her oyuncunun yapbğuu \apıyordum. Cha- ring Cross RoadveSt Nigel Hawhortne n vardı. Her gün dışan çıkıp ajanslan dolaşır- dım. O binalara girip. koridorlannda dolaşır, ka- pıtara vurup' Bugün yenı bır şey var mı?' diyeso- rardım". O günlerde çoğunlukla ikinci sınıf reperruvar tiyarrolannda bırhaftalık, on beş günlük ışjerbu- labılıyordu ancak. Mutsuz ve öfkelıydi. Ustelik gündelık yaşıyor ve para sıkıntısı çekıyordu. Sonunda Edvvard Bond,Christopher Hampton gibi yazarlann oyunlannda roller almaya başla- dı. 196O'lı yıllann sonlannda Royal Court'da ça- lışmaya başladı. 197O'lı yıllann başlannda mad- di durumu düzelmıştı. 'Emret BaşbakanınTda bilgi ve üstünlüğünü birleştirerek, küçük hare- ketlerle, ıyi zamanlamayla, yüzünü ıyı kullanma- sıyla, kısacası usta oyunculuğuyla yetkin bir ko- medyen olarak lngiliz halkının karşısına çıktı. Havvthorne "tnsanlar hâlâ bu diziden söz ediyor- bır. Murlu bir dönemdi, yaşamımı degiştirdi" di- yor. Bu dönemde kendı ısteğnle tnatroyu bıraktı: "Aruk tiv'atroyapınak zorunda kalmamamın çok büyük bir rahaüık verdiğini düşündüm. Ama son- ra, telırviz>on tiyatrm la karşılaştınldığında ne ka- dar kolav olursa olsun, thatromın sizi erdcmli lo- lan tek ugraş olduğunu anlıyorsunuz" Sonra tıyatroya döndü. National Theatre'da 'ShadonlandV adlı oyunda C.S. Levvis'i, 'The MadnessofGeorgelirdeKrarıoynadı. Buoyun- dan sinemaya uyarlanan fılm gösterime gırince, üstelık Amenka'da da ılgıyle karşılanınca, yıllar- dır birlikte çalışmak istediği, ancak kendisinin farkında bile olmayan insanlardan iş teklifleri al- mak Hawthorne'u çok eğlendirmiş. Havvthorne bugün altmış beş yaşında. Yaşıtlannın emekli ol- duğu bır çagda, onun önünde yenı bir gelecek var... Birliktelikleri sona eren Isabelle Adjani ve Daniel Day-Lewis birçok yönden bütünleşmişlerdi Gezgfaıei laılı, aşknıı yüreğmde taşır Kültür Servisi-Ünlü çift, Danid Day-Lems ve Isabelle Adjani arasmdaki ilişki, Adjani "nin hamileliğinin 7. ayında, Dav- Lewis "ın yolladığı birfaks mesajıyla sona erdi. The Sunday Tımes 'ta Chrissy Bey, Adjani ve Day-Lewis arasmdaki ilişkiyi ve ayrılışlarını inceliyor: O, bir konuşmasında, ikizi olan bir erkekle ilişki kurmanm harika olacağını söylemişti; daha sonra Daniel Day- Levvis le tanıştı. Yalnızca dış görünüşleri Adjani de Day-Lewis de bir ül- kede doğmuş ama kökleri başka bir ülkede olan ınsanlar. Day-Levvis, ruhunun lrlandalı olduğunu duyum- suyor; Fransa'da yaşamasına karşın Adjani de birkaç yıl önce, bir genç- lik hareketine destek vermek için Cezayir'e gitmişti. Ikisi de yürekli- liklerini perdede gösteren savaşçı- lar. Day- Levvis'in oyunculuk anla- yışı çılgınca: "InTheNameOfThe Father" (Babam Adına) filmınde canlandırdığı tutuklu Gerry Con- lan'ı daha iyi anlayabilmek için in- sanlardan onu dövmelerinı istemiş, "My Left Foot" (Sol Ayağmı) fil- mindeki felçli Christy Brovvn rolü- ne, yalnızca sol ayağmı kullanarak ve diğer oyuncular tarafından bes- lenerek hazırlanmıştı. Adjani, "Camüle Clauderfilmi için tutkuyla savaştı. Sankı bütün yaşamı buna bağlıymış gibi Claudel rolünü oynayabilmek için uğraştı. Claudel, Rodin'in sevgilisi, esin pe- risı ve tutkusuydu. Rodin, onu terk ettıkten sonra Claudel. paranoyak bir şekilde, kendisıni ve çalışmala- nnı yok etti ve yaşaminın geri kala- nını bir akıl hastanesinde geçirdi. Adjani fılmi. oğlu Barnaby'nin ba- bası, eski sevgilisi Bruno Nujt- ten'in yönetmesini sağladı. Nuyt- ten'in ikna olması gerekiyordu: "Isabelle'den çekimler sırasında uçaktan atlamasını asla isteyemem. Sırf, beni kızdırmak için paraşütü- nü açmayacak bir insan o." Ama ona paraşütünü açtırmaya- cak şey, duygusal yürekliliği değil; yalnızca kendine duyduğu aşk. Ad- jani, sıklıkla, aşkı ele alan oyunla- nn, kışinin kendisini canlı hisset- mesine yol açtığını ve aşkın tek ka- nıtının yıkım olduğunu söylüyor. Gerek Daniel Day-Lewıs'in, ge- rek Isabelle Adjani'nin babalanyla ilişkileri çok sorunluydu. Day-Le- wis, National Theatre'da "Hamlet''i oynarken bunahma girmiş, gelip kendisine korkunç şeyler söyleyen hayaletin, Danımarka kralı değil, kendı babası olduğunu iddia etmiş- ti. Babası, ûnlü şair CecBD«y-Le- wis, hastalıkh, katı ve uzak bir in- sandı ve çevresinde korku uyandı- nyordu. On beş yaşındayken baba- sını yitirdiğinde, Daniel yıkılmıştı. Bir şişe migren hapıyla kendisini yok etmeye başladı .Asla tanıyama- dığı için bir türlü se\emediği baba- sının hayaleti, onu her yerde izli- yordu. Ikisi de babalannı hoşnut etmek için duyduklan özlemden söz edi- yorlar. Adjani için bu, yaşam boyu sürecek bir arayış, bir olanaksızlık. Babasının, Adjani'ye duyduğu sev- değildi birbirine benzeyen. Birçok vönden, Daniel Day-Levvis ve Isabelle Adjani, bırbirleriyle bütünleşmişlerdi. îkisi de trajik kişiliklere sahip: Ketum, ahşılmamış, yıhcı ve anlaşılmaz. Day- Lewis 'e nerede yaşadığı sorulduğunda, "beürsiz"diyeyanıt veriyor. Aynı soruya Adjani'nin karşılığı, "Benbirgöçebeyim." Birlikte geçirdikleri son beş yıl boyunca Paris, Los Angeles ve Londra arasında gidip geldiler; Adjani 'nin Day-Levvis 'in motosikletinin arkasında dolaştığı ve iki ay içinde doğacak erkek çocuğuna hamile kaldığı ttalya 'ya gittiler. Îkisi. genellikle, uzun süre aynı ülkede kalmıyorlardı. Gezginci ruhlar, asla bir yere yerieşmezler; aşklarını evlerinde değil, yüreklerinde korumayı tercih ederler. Herhangi bir şey vaat etmeyen bir tutku için mükemmel bir ilişki türü bu; ama işin içine çocuk girince, Day- Lewis duraganltktan ve bir yere bağlanıp kalmaktan, babalıktan korkmuş olmalı. Geçen hafta, birfaks mesajı göndererek Adjani 'yle olan ilişkisini bitirdi. Faks ve telefon, ilişkilerinde önemli biryer kaphyordu. Adjani, zamana ve uzaklığa aldırmayan bir telefon hastasıydı. Bulunduğu yerin Paris, Los Angeles, New Yorkya da Japonya olması önem taşımıyordu. Yersiz yurtsuz ruhlar için makine aracılığıyla iletişim kurmak, daha kolay; daha acı ve daha tatlıdır. Yıllar süren birliktelikleri bir 'faks mesajıyla 1 sona eren çiftin valnızca dış görünüşleri değildi birbirine benzeyen. Îkisi de trajik kişiliklere sahip: Ketum, ahşılmamış, yıkıcı ve anlaşılmaz. Daniel Day-Lewis 'belirsiz" yerde yaşadığuu söylerken. Isabelle Adjani de 'Ben bir göçebeyim' diyor. gi, klostrofobikti ve yıkıcı bir güce sahipti. Adjani, babasını "yaşamı- nın aşkı" olarak tanımltyor. Küçük bir kızken babası onun aynaya bak- masını yasaklamış ve bedenini in- celemesinden korktuğu için Adja- ni'nin banyoda geçirdi ği zamanı da kısıtlamıştı. Onu çirkin olduğuna ve kendisinden başka hiç kirnse tara- fından sevilmeyeceğine inandırmış- tı. Isabelle Adjani'nin, aynalar ko- nusunda hâlâ belli takıntılan var. Ya ona, acı çeken ikiz ruhunu. Daniel Day-Lewis"i gösteren ayna? Adjani, Day-Lewis'in gözlerinde kendi yaşamının umutsuzluğunu, benzer evreni, uçurumu görmüş ol- malı. Birbirlerinin ruhlanna kan- şan, yalnızca acılan değil, aynı za- manda, birbirleri hakkında bildikle- ri ve beğenmedikleri her şey, genel anlamda güçsüzlüktü. llişkilerde, duygusal yönden çe- kici görünen şeyler, aynı zamanda, itici ve soğuk olarak da gözükebi- lir. Belki de bu yüzden, Day-Lewis ve Adjani, kafalannda, ilişkilerini başka bir ülkede yeniden tasarlama- dan önce, kısa süreli birlıktelikler yaşadılar. Adjani, kartlannı açık oy- nayıp hamile olduğunu söyleme- seydi. durum sonsuza kadar böyle sürebilırdi. Adjani, dünyadan elini eteğini çekmiş kişilıği yüzünden Fransızla- nn Garbo'su olarak görülse bile, Day- Levvis, daha yalnız bir ruha sa- hip: "Yalntnm ama bu benim terci- hiin. Yeni insanlar aramryonım." İn- san, cinsel yönden baskın olanın Adjani olduğunu düşünüyor. Day- Levvis'in cinselliğiyse soğuk, duy- gulan daha kınlgan. Daniel Day-Levus'in Winona Ryder, Sinead O'Connor ve Julia Roberts'a duygusal yönden bağlı olduğu biliniyor; ama o, hiçbir za- man kalıcı ve düzenli bir ilişki ku- ramadı. Birkaç arkadaşı. onun ka- dmlarla arasında nasıl mesafe bı- raktığını ve bellı bir niyeti olmadan onlara nasıl kur yaptığını anlatıyor- lar. Adjani, utangaç olmasına kar- şın, çok daha ısrarlıydı ve Day-Le- wis'e çok daha fazla gereksinim du- yuyordu. Geçmişte, Adjani, babasının ye- rini dolduracak kişilerle. akıl hoca- lanyla. yönetmenlerle birlikte oldu. Kendisinden 18 yaş büyük Warren Beatty'yle uzun süreli bir aşk yaşa- mıştı; ama aslında ona olan duygu- lan, gerçek babasına hissettiği çeliş- kıli korku ve sevgiydi. Beatty, onu, küçük bir kız gibi o kadar sarhoş et- mişti ki Adjani'nin tek istediği "onu kurtarmak, ona yardım etmek, onu büyütmek ve değiştinnek^ti. Ama lanetlenmiş.ti Adjani; çünkü istedi- ği, ona çekici gelen erkekler. kendi tanımlamasıyla, "yanm kalmış ka- rakter1er''di: "tçlerindeld çocuğun hâlâ yasadıgı karakterler beni etki- Uyor. Olgunlaşmış karakterler, hiç ilğimi çekmiyor." Sorun şu ki yanm kalmış karak- terler, eğitilmeyi reddeden, diğer çocuklardan özellikle de babalık yaptıklan çocuklardan kaçmak iste- yen çocuklardır. Aynaya bakıp bir- birlerini görmek, Adjani ve Day- Levvis için korkutucuydu. Daniel Day- Levvis için bu. tahammül ede- meyeceği bir şeydi. Petruccianni son albümüyle gurur duyuyor: Kariyerim değişecek Kflhür Senisi- Caz müziğinm küçük dev adamı Michel Petrucciani. yeni albümünü piyasaya çıkardı. Üç gün sürecek bir solo konserler dizisi için Paris'te bulunan ünlü piyanistin albümü, geçen sonbaharda Champs-Elysees Tiyatrosu'nda verdiği konserlerde kaydedilmiş. "Bu albümle gurur duyuyorum" diyor sanatçı, ve eklıyor: "Bu, geçen yıl boyunca verdiğim 83 solo konserin sonucu". tki CD'de. konsenn hemen hemen tümü yer alryor; ünlü caz melodilerinden oluşan bir potpuriden, sanatçının eşi için yazdığı "Lo>e Letter"a, "I Mean You"ve "Round Midnighfa, çok romantik bir "Besame Mucho" yorumuna kadar... "Bu albümün kariyerimde bir şeyleri değiştireceğinden eminim" diyor Petrucciani. Ünlü Amerikan plak şirketi Blue Note'dan aynlarak Dreyfiıs Jazz'a geçen Michel Petrucciani, burada ona büyük bir başan getiren iki albüm doldurdu: Bir yaylı çalgılar dörtlüsü ile çaldığı "Marvelous" ve orgcu Eddy Louiss ile birlikte doldurduğu "Conference de Presse". Ve bu iki konser CD'sınden sonra, sanatçı "Conference de Presse"in ikinci bölümünü yapacak. Fazla çabuk değil mi? "Her yeni bir şey yaptığımda. bir plak çıkarifayor. Belki çok sayıda plak oluyor ama bu bir sanatçının gelişimini belgeliyor. Benim istediğim Ki bir şeyler vapmak, Francis Dreyfus beni hiç bir şeye zoriamış değil. Eğer Champs- Elysees Tiyatrosu'ndaki o konseri sevmenuş olsaydım. bu albüm olmazdı. Oysa ki Blue ISote'dan çıkanlar arasında sevmediğim albümler de vardı". Yıl sonuna kadar, Petrucciani yeni bir proje gerçekleştirmeyi düşünüyor: "Cazla mektdiyi birieştirmek istiyorum. Çok melodik şarialar yazmak, ama içinde Afrika izleri taşıyacak. Perküsyon, insan sesi™" Ve Marvelous'tan parçalar çalacağı bir Amerika turnesi ile bir Alman televizyon kanahnda piyano çalıp müzikten söz edeceği program arasında Petrucciani. zaman bulup yaz festivallerine katılacak: "Belki de Eddy Louiss ile beraber™" Michel Petrucciani Kumpanya, Naz Erayda'nın gerçekleştirdiği 'Kim O'adlı oyunu sahneleyecek Eski Çeşme Sokağı'na pencereden bakış Kültür Servisi - Kumpan- ya'nın, Ekim 1994'ten beri pro- valannı sürdürdüğü, projesi ve mekân tasanmı Naz Erayda'ya ait olan "Kim O" adlı oyun, 11 marttan ıtibaren Istanbul Sarıat Merkezi Kumpanya Sahne- si'nde sahnelenecek. Oyunun yönetmenliğini üst- lenen Naz Erayda, Kumpanya Sahnesi'nin pencerelerinden görülen Tarlabaşı, Eski Çeşme Sokak'tan yolaçıkmış. Gerçek- leştirdiği mekân düzenlemesiy- le, oyun odası ve sokak arasın- da yan saydam bir ilişki kurmuş. Kadro, beş ayı aşkın bir süre dı- şandan içeri giren ses ve ışıkla- ra açık bir oyun alanında çalış- mış. Oyuncu kadrosuna sokak- taki geçmiş ve bugünkü yaşan- tılann, özellikle de azınlık kül- türlerinin imajlanyla yükleye- cek yoğun bir dramaturji prog- Oyun, 11 marttan itibaren tstanbul Sanat Merkezi Kumpanya Sahnesi'nde. ramı uygulayan Erayda, buna paralel olarak azınlık olma hali, çaresizlik, yalnızlık, korku, pa- ranoya, ulusal, toplumsal ve bi- reysel kimliklerimiz. zorunlu göç, aynmcıhk ve zamandan ka- çış gibi temalarla doğaçlama ça- hşmalar yaptırmış. Erayda, kadroyu çok özel bir coğrafya parçasınm kültürel renkleriyle yükleyerek ve bura- daki insani ve toplumsal durum- lann evTensel karşılıklan üzeri- ne benzetmeci olmayan bir an- latımla teatral anlar yaratmala- nnı isteyerek aynı anda hem son derece soyut ve evrensel hem de son derece somut ve yerel bir ifade yüküne ulaşmaya çalış- mış. 11 marttan itibaren sahnelen- meye başlayacak olan oyunun ^aati gün batımına göre her gün değişecek. 11 martta saat 18. 00'de başlayacak olan oyun, Sa- atli Maarif Takvimi'ne başvu- rularak hazırlanan bir çizelgeye göre her hafta yaklasık 7-8 da- kika daha geç başlayacak. Oyunculuk araştırmalannı BUge Arat. Nadi Cüler, Kerem Kurdoğlu, Burhan Ökınen, Mu- rat Özdoğan, Cenk Teliınen ve NeslihanYurtsever'in yürüttüğü oyunun ışık tasanmını Feyyaz Yalçm gerçekleştirmiş. 'Edebiyattan Beyazperdeye' ve 'Erotik Öyküler' Kültür Servisi- Istanbul Kültür ve Sa- nat Vakfi tarafından 1-16 nisan tarihleri arasında on dördüncüsü düzenlenecek olan Uluslararası îstanbul Film Festiva- li'nde yer alan bölümlerden biri de 'Ede- biyattan Beyaz Perdeye'. Geleneksel ha- le gelen bu bölümde. hem edebiyatı hem de sinemayı sevenler birbirinden seçkın yapıtlar izleyecek: 'DaghBarnabo'j'Sev- da YazT, 'Lamarca', 'Woyzeck', 'tngiüz- ce, Ağustos" ve 'Karşıdakiler' Etküeyici bir yaz aşkı Italyan yönetmen Mario Brenta'nın 'Bamabo delle Montagne-Dağh Barna- bo'su, karakterlerinin iç dünyalannı an- latırken sözcüklere pek gereksinim duy- madan doğanın tüm güzelliklerini gözler önüne seren bir serüven. Oyun yazanyken sinemaya geçen ve '80'li yıllarda birçok başanlı filmin se- naryosunu yazan Polonyalı yönetmen Fe- liks Falk, 'Lato Milosci-Sevda YazTnda etküeyici bir yaz aşkını anlatıyor. Brezilya'nın yeni kuşak yönetmenle- rinden Sergio Rezende'nin ülkesinde gösterime grrdiğinde büyük tartışmalara yol açan "Lamarca'sı, Che Guevara'nın devrim söylevınin coşkusuyia ordudan aynlan keskin nişancı Yüzbaşı Carlos Lamarca'nın cuntaya karşı verdiği sava- şın öyküsü. Genç Macar yönetmen Janos Szasz'ın 1994 yılında Chicago 'Golden Plaque' ödüllü fılmi 'Wöyzeck\ fılmine temel al- dığı Georg Büchner'ın oyunu gibi kah- ramanının bir kıskançlık ve yalnızlık gir- dabında boğuluşunu anlatan bir başyapıL lngiliz eğitimi görmüş bir gencin ken- di ülkesinde kendini nasıl yabancı hisset- tiğini anlatan kültür çatışması öyküsü 'Engbsh, August-İngÜLzce, Ağustos', Hintli yönetmen Dev Benegal'in ılk fil- mi. Bubölümün son filmı ise aynı zaman- da yazar ve eleştirmen olan Ispanyol yö- netmen JesusGaray'ın, 1930'lannStali- nist döneminde Batum'a atanmış bir Türk konsolosunun aşk öyküsünü işle- yen 'Els de Davant-Karşıdaküer 1 . Festivalin bir başka bölümünde de say- gın yönetmenlerden 'ErotikÖyküler' iz- leyeceğiz. Teması özgür cinsel yaşam, sıradışı fanteziler ve erotizm olan bu bö- lümde altı usta yönetmenin erotizmi ko- nu alan düzeyli ve çarpıcı orta metrajlı filmleri var. Sınır tanımaz yönetmen: Ken Russel Bu bölümün ilk filmi, 1980'den beri film çevirdiği halde daha çok 'Despera- tely Seeking Susan'la tanınan Amerikalı yönetmen Susan Seidelman'ın 'The Dutch Master-Flemenk Usta'sı. Seidel- man, Brooklynli diş sağlığı uzmanı Te- resa'nın cinsel yaşamındaki tekdüzeli- ğin, müzede gördüğü bir resimdeki ya- kışıklı gencin onu tablonun içine davetiy- le son buluşunu anlatıyor. Hollyvvood kurallanna pek uymayan Nev, Yorklu Bob Rafelson'un 'Wet-Is- lak'ının kahramanı ise banyo malzeme- leri satan dükkâna tam kapanmak üze- reyken gelip önce kendisi deneme koşu- luyla bir jakuzi almak isteyen çekici ha- nımın şaşırttığı dükkân sahibi. Hint sinemasının kendine özgü yalın sinema diline sahip yönetmeni Mani Ka- ul ise 'The Cloud Door-Buiutiann Kapı- H' ile Hint aşk şiirleri ve öykülerinden esinlenmiş erotik bir masal anlatıyor. lngiliz sinemasının sınır tanımaz yö- netmeni Ken Russel, 'The Insatiabie Mrs. Kirsch-Doyumsuz Bayan Kirsch'te, sa- hilde gördüğü kadını çılgınca arzulayan adam üzerine erotik bir fantezi kurmuş. Spike Lee ve Robert Townsend'in 'Çağdaş kara sinemanuı manevi babası' unvanını layık gördüğü yazar-yönetmen- aktör Amerikalı Marvin Van Peebtes'ın 'Vroom Vroom Vroom'unda ise çekin- gen bir gencin garip öyküsü işleniyor. Tek isteği Harley Davidson ve kız arka- daş olan genç, her iki isteğine de bir cin sayesinde kavuşuyor. Bölümün son filmi ise daha önce fes- tivalin konuğu olan Avustralyalı yönet- men Paul Cos'tan. Küçük insanlarla on- lann sıradışı öykülerinin ustası Cox, 'To- uch Me-Dokun Bana'da iki kadının öz- gürlüğü ve duygusallığı yavaş yavaş bir- birlerinde bulmalannı anlatıyor. Şair ve ressam Mustafa ipgat • Kültür Servisi- Şair ve ressam Mustafa Irgat kanser hastahğına yenik düşerek önceki gün yaşama veda etti. Irgat, dün Teşvikiye Camii'nde kılınan namazın ardından. Zincirlikuyu Mezarhğı'na defhedildi. Cahıt Irgat ve Mina Urgan'ın oğlu, Zeynep Irgat'ın ise ağabeyi olan Mustafa Irgat'ın resimlerinden oluşan bir sergi Yapı Kredi Kazım Taşkent Galerisi'nde sürüyor. 1950 Istanbul doğumlu olan Irgat'ın ilk şiiri 1971 yılmda "Yeni Dergi"de yayımlanmıştı. Şiirleri pek çok edebiyat dergisinde yayımlanan Irgat'ın ılk şiir kitabı "AitsizKimlik",1993 yılında Yapı Kredi Yayınlan'ndan çıkmıştı. Bir süre Cenajans'ta reklamcıhk da yapan Irgat, sinema yazılan da yazmış, bu yazılan "Yeni Sinema" dergisinde yayımlanmıştı. Akçıl, Ukrayna'da iki konser yönetti • Orkestra şefı Saim Akçıl. şubat ayında Ukrayna'da iki konser yönetti. Piyanıst Cana Gürmen ve Oleg Kudriyaşov'un solist olarak katıldıklan Kiev Oda Orkestrası'nın konserinde Mozart, Haydn, Grieg ve Stankoviç'in yapıtlan seslendirildi. Yine Akçıl'ın yönetiminde gerçekleştırilen Dnipropetrovsk Filarmoni Orkestrası'nın konserinde ise Mozart, Haydn ve Beethoven'ın yapıtlan yorumlandı. Akçıl, 1996 yılında gerçekleştirilecek Kosenko Festivali'ne davet edildi. Korsan kitaplara dikkat! • AıNKARA(UBA) Yayınevleri ve yayıncılar son günlerde sayılan oldukça artann korsan kitap baskısı yapanlann peşine düjtü. Korsan yayırüan önlemek için en kısa zamanda önlemler ahnması gerekitğine işaret eden yayıncılar yayıncılar, Kültür Bakanlığı tarafından hazırlanan Fikir ve Sanat Eserleri Yasası'nın da bir aan önce meclisten geçmesi gerektiğine işaret ediyorlar. AFA Yayınlan saahibi Atıl Ant, Tempo dergisine yaptığı açıklamaada korsan yayıncılığı önlemek için kitaplann arkasına bandrol konulması gerektiğini belirterek. bandrolün üstüne yayınevjnin, yazar adının. kaçıncı baskı olduğunun ve kitabın numarasının yer alması gerektiğini belirtti. Orhan Pamuk ise korsan yayınncuğın önlenmesinin Avrupa Birliği'ne girnıe konusundaaki ön koşullardan biri olduğunu belirterek, "Kültür Bakanlığının bu ve benzer nedenleri de göz önüne alarak hiç değilse bir kerecik doğru iş yapmasını diliyorum. Korsanlık denince herkes dudak süküp ilgilenmiyor, çünkü hırsızlık doğal bir şey. Kültürün doğal bir parçası haline gelmiş durumda" dedi. Masapacı'nm onuncu kişisel sergisi • Kültür Servisi - Gazetemiz çizerlerinden Kamıl Masaracı, onuncu kişisel sergisini Ankara'da açıyor. Kültür Bakanlığı Dünya Karikatür Galerisi'nde açılacak sergi, Karikatür Vakfi tarafindan düzenleniyor. Sergi 10 mart-7 nisan tarihleri arasında açık kalacak. Müjde Ar, amlapım yazacak • İSTANBUL(UBA)- Türk sinemasının başanlı kadın oyunculanndan Müjde Ar'ın, anılannı "Ay Biz Sizi Şey Zannederdik" adlı bir kitapta toplayacağı, sanatçının hedefleri arasında "Müjde Ar Vakfi" kurmanın da önemli bir yer işgal ettiği belirtildi. Sanatçının vakıf kurması halinde yazacağı tüm kitaplannı ve çekeceği tüm fılmleri vakıf adına gerçekleştirerek gelir elde etmeyi ve bu gelirle içinde bilgisayarlı sistem de bulunan bir kadınlar kütüphanesi kurmayı hedeflediği ifade edildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle