Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 5 MART 1995 PAZAR
10 PAZAR YAZILARI
'İnsan ağaç değil ki, niye
kök salsın' diyebilenlerMiluşka kederli, çok kederli
bugünlerde. Bizim binanm arka
avlusunda oturan arkadaşı
Maya, Berlin'i terk etti. Garda
onu bekleyen sessiz. kokusuz
bir elektronik trene binip gitti.
Yolculuğunun sonunda, belki
de bir daha hiç dönmemek
üzere Avustralya var. Miluşka
ve Maya. tkisi de Hırvat, ikisi
de Boşnak Müslüman kocalara
gitmiş. tkisi de bir gün
bavullan toplayıp uğursuz silah
seslerinden kaçarak Berlin'e
geldiler ve bizim binanın
mültecilere verilen giriş kattna
taşındılar. Miluşka, parkta ıslak
kumlara batıp çıkan
çocuklanmızın neşeli
kahkahalan arasinda ağlıyor.
"Omı merak etme" diyorum,
çünkü kocasi çok becerikli,
Avustralya'ya göçmen
yazılmış, kolay iş mi bu, nasılsa
o koskoca kıtada yerleşecek bir
toprak parçası bulurlar.
çocuklan okula gider, Maya bir
işe girer, burada sıkılmıyor
muydu.. Hem orada şimdi yaz
bile bitmemıştir daha.
Ama nafile. Miluşka asıl
kendisi ıçin ağlıyor. "Onlann
bir hedefi var" diyor. "bir
umudu, hayali var, benimse
yok." Bu kadar karmaşık bir
duyguyu, sadece yinni otuz
kelimesini bildiği Almanca'ya
nasıl sığdırabildi? Miluşka artık
Slovanskibrod'a,
Hırvatistan'daki ailesinin
yanına dönmek istiyor
çocuklanyla. Bosna-
Hersek'teki köylerini Sırplar
bir yıl önce haritadan silmiş.
lnşaatta kaçak çalışıp ayda üç
bin markı doğrultan çapkın ve
sorumsuz kocası ise "Sen
çocuklan ahp gft* diyor
(çocuklar üç tane). "ben biraz
daha bnrda kahp çaltşacağun,"
BERLIN
DtLEK
ZAPTÇIOĞLU
Ama Miluşka onu burada
bırakıp gitrnekten yana değil.
korkuyor, o halde aşağıdaki iki
gözlü, güneş görmediği için
rutubetten sınlsıklam evde
oturmaya devam edecek. Her
altı ayda bir Yabancılar
Polisi'ne gidip, oradaki suratsız
memunın pasaporruna
"müsamaha" anlamına gelen
"Duldung"mührünü basmasını
seyredecek sessizce, sonra
evtne dönüp yine kocasını
bekleyecek. Bir gün memur
kaşlannı kaldınp birtakım yasa
maddelerine atıfta bulunarak
mührû basmayı reddettiğinde
ise Miluşka, çaresiz
Hırvatistan'a geri dönecek.
Kocası Berlin'de kalabilmek
için her şeyi göze almış çoktan.
Sadece bu şehirde yüz bin
yabancı kaçak yaşıyor.
Pasaportsuz, kimliksiz, sigorta
karnesiz, ehliyetsiz, adressiz,
isimsiz yüz bin kişi. Onlar, bu
şehrin bütün kayıtlı
sakinlerinden çok daha örnek
birer vatandaş. Çünkü bütün
var oluşlan, dikkat çekmemek
üzerine kurulu. Meyhanede
kavga çıkınca ilk onlar kaçıyor.
Hakarete maruz kalınca
susuyor, kazaya uğrayınca özür
dileyip uzaklaşıyorlar. Onlann,
sigorta karnesiz de muayene
olabildikleri kaçak doktorlan;
reçetesiz ilaç aldıklan
eczaneleri; ruhsatsız araba
tamir ettirdikleri kaportacılan;
yalnızlıklannı birkaç saat için
gideren kaçak aşklan var.
Bu ülkeye vatan diyenler, en
çok onlara kızıyor. Çünkü
bütün yabancılar arasmda,
"vatan" kavramıyla bağlannı
en radikal koparanlar onlar.
Öteki yabancılar, bir türlü bu
ülkenin parçası sayılmadıkJan
için kızar ve üzülürken onlar
"dışarda" kalmayı tercih
ediyor. Onlar, çağdaş göçerler.
Paris'te, Prag'da, Budapeşte'de,
Marsilya'dalar şimdilik, ama
yann New York'ta veya
Melbourne'de olabilirler. Ve her
şeyi geride bırakabildikleri,
geldikleri yerde de kök salmaya
yeltenmedikleri için "vatan"
denen o esrarengiz duygunun
tüm kutsalhğını bir çırpıda
ortadan kaldınveriyorlar.
Kralın, aslında çıplak olduğunu
söylüyorlar. Çoğu birer adi
alışkanlıktan ibaret olan yüce
değerleri yadsıyorlar. lnsanın
ağaç olmadığmı. o yüzden de
kök salmadan da
yaşayabileceğini gösteriyorlar.
Evine, işine, ailesine, vaianına,
yüce değerlerine bağh olanlar,
onlann sorumluluk
duygusundan yoksun birer
zavallı, birer yapayalnız insan
olduğunu düşünüyor. Ama
onlara acımıyor. Çünkü hiçbir
yerde kök salmayanlar,
yerleşiklerin yüzlerine
ruttuklan aynayla aslında bütün
ahşkanlıklann ötesinde de bir
hayat olduğunu gösteriyor.
Bütün ınançlann ne kadar
göreceli. bağlılıklann ne kadar
geçici olduğunu. Onlardan
niçin nefret edildiğini anlamak
kolay. çünkü onlar. bütün ucuz
tesellilerimizi yalanlıyorlar.
Miluşka ağlıyor.
Benim akhma ise hiçbir dilde
onu teselli edecek bir kelime
gelmiyor.
'İsveçli politikacıları hiç
anlamıyorum' STOCKHOLM
Internefte fiber optik aşklarArtık aşklannı, birbirlerine
bilgisayarlan ile ilan edenler
var. Bunlar. süper fenni
fanatikler. Ingiltere"de işi bu
yola dökenler henüz az. Çünkü
aşkını bilgisayara muhtaç
olmadan yüz yüze ilan etmek
(şimdilik) daha doğal.
Bilgisayar Türkiye'de sadece
devlet dairelerinde ya da özel
işyerlerinde değil, evlerde de
kullanılmaya başlanah henüz
10 yıl oldu. Oysa sanki çok
daha uzun zamandan beriymiş
gibi değil mi? Ve Türkiye'de
de bilgisayarlannı başka
bilgisayarlara bağlayıp
"konuşanlar" da var artık.
Bunu, uluslararası bir iletişim
ağına girerek yapmak en
zevklisi tabii. En tanınmış
iletişim agı Internet artık
Türkiye'de de... Birkaç tuşla
Amerikan Kongresi
kitaplığındasınız, birkaç başka
tuşla Beyaz Saray'ın basın
bürosunda. ya da yabancı
günlük bir gazetenin
sütunlannda. Bu, o kadar
bilimkurgu değil: Bir büyük
gazetemiz, Ikitelli'den bu ağa
girip bir CIA raporuna ulaştı
ve bunu manşetten yayımladı
örneğin. Uluslararası iletişim
ağlanna takılanlar,
bilgisayarlannın karşısında
mıhlı. Bir numaralı kalça kası
Gluteus Maksimus
cahşamamaktan yorgun.
Işlemeyi unutuyor. Genişliyor.
Gözler ekrana takıh.
Gözbebekleri sürekli odaklı.
Ağız büzük. Kollar hep aynı
açıda alçıda gibi. Bir tek lütfen
oynayan, parmaklar. Hepsi de
değil ha! Birkaç tanesi sadece.
LONDRA
EDİP
EMtL
ÖYMEN
Dünya çapında 30 milyon
bilgısayar, Internet'e
bağlanmış. Bunlann içinde,
bilgi ve akıl sunan bilgisayar
sayısı da 4 milyon kadarmış.
Bunlann sunduklan bilgi ve
akhn peşine düşmek için
tanınan sürede ise değişiklik
yok: 24 saat. Uyumayı
unutarak bilgisayanndan bilgi
ve akıl arayanlann sayısı
artıyor. lletişimciler ve bilim
adarnlan dışmda kalanlann bu
kadar çok bilgi ve aklı nerede
nasıl kullanacaklan meçhul.
Bazısı için Internet, dostluk ve
ahbaplık kurmak ıçin firsat.
Londra'da bilgisayar dolu bir
kahvehane açıldı bir süre önce.
Internet üyesi. Ya gidip sizin
gibi merakhlarla ahbaplık
kurmanız mümkün. Ya da sizin
gibi kafayı bu işe takmış
biriyle ekranda konuşrnanız
mümkün. Sonradan o kişi ile
gerçekten tanışabilir misiniz,
normal bir ilişki kurabilir
misiniz belli değil tabii. O da
sizin gibi aklını sadece
ekranma takmış olabilir. Ama
kahvehane iyi dolu. Saat 9-5
ha babam çalışmak zorunda
olmayan bir sürü tip içerde.
Çoğu öğrenci, turist, ya da 9-5
düzenine giremeyip özgür
takılanlar. 5 sterlin verip 325
bin liraya ekranın başına
geçiyorsunuz. Biri gelip
omuzunuzdan size neyi nasıl
yapmanız gerektiğini anlatıyor.
Ondan sonrası size kalmış. lşte
Internefdesiniz. Buna, bilgi
otoyolu da deniliyor. Otoyolda
istediğiniz yerde durun. Kapıyı
çalın. Açarİarsa konuşun.
Açmazlarsa başka kapıya.
Internet'de kapı çok. Ömür
biter Internet bitmez.
Londra'nın bu en sibernetik
kahvehanesinin adı da çok
uygun: Cafe Cyberia. Okımuşu
hem Sibirya'yı hem sibernetiği
çağnştınyor. Ekranlar aracılığı
ile birbirlerini tanıyan, tanışan
ve hatta evlenenler olmuş.
Bunlara fıber optik aşıkJar
denilmesi boşuna değil. Ama
fıber optik aşklan bitince,
basacaİdan bir "iptal" komut
tuşlan da var mı acaba?
Seçimler nedeniyle daha önce
yazmıştim, bu ülkedeki
politikacılan bir türlü
anlayamadığımı, bu nedenle de
seçimlerin bile seçime
benzemediğini. Gerçekten de,
kadınlı erkekli bunca bakan,
parlamenter, müsteşar. kuvvet
komutanlan nelerle
uğraşıyorlar? Hele başbakan?
Bunca zamanı çalışarak
geçirdiklerine bakılırsa ya bu
insanlar iş narkomanı, bir çeşit
mazoşistler ya da işlerini
bilmiyorlar... En azindan, yahu
hemen her gün havaalanına
gidip birini uğurlamadan, birini
karşilamadan olur mu?
Limuzinle de olsa, git gel iki
saat. Eee. orada VlP odası,
basın açıklama vs, al sana
yanm gün. Şimdi bu insanlar
bunca yanm günü bu işe
ayırmayıp da ne yapıyorlar?
Üstelik, her konuda hepsi ve
her gün basma demeç
vermeden nasıl dunıyorlar?
Olacak iş mi? Bu yüzden basın
da güç duruma düşüyor.
Başbakandan, filanca bakandan
gece yansı telefonla herhangi
bir konuda bilgi almadan,
ahbaplık kurarak
meslektaşlannı atlatmadan
köşe yazarhğı yapılır mı?
Başbakan kalkıyor, herkes gibi
kuyruğa girip herkesin bindiği
uçakla yolculuk yapıyor. Sen
başbakan mısm, alelade
vatandaş mı? Üstelik nerede
bedeya yolculuk eden gazeteci
mahiyetin? Senin nasıl
yorulduğunu görecekler,
kslığını kıyafetini yazacaklar ve
ortaya biraz haber çıkacak;
değil mı? Bir de bu insanlar,
kavga etmeyi bilmiyorlar.
Geçenlerde olduğu gibi, kırk
yılda bir ana muhalefet lideri
bir yazı yazarak başbakana
sataştı. Başbakan da bulunduğu
yerden bir yanıt verdi. Ee. hani
GÜRHAN
UÇKAN
nerede bunun devamı? Tam
ısınıyorsunuz ki konu
kapanıyor. Sen gel buraya, çık
özel bir TV kanalına benzet
adamı, kanıtla "erkeküğnıi''.
Bir de basın toplantılan var ki
sizlere ömür. Her şeyden önce,
itiş kakış yok. Ne bu?
Cenazede miyiz, basın
toplantısında mı? Toplantıyı
kim yapıyorsa, yanına iki
danışmanmı alıp geliyor,
kabinenin yansını değil.
Bunlann tümüyle tersinin
geçerli olduğu bazı adı gereksiz
ülkelerde, yeni yüzyıla girmek
için yöneticilerin pek
çalışmalanna gerek olmuyor.
Neden tsveçli politikacılar
bunca işi çahşmaya ayınyorlar,
anlayamıyorum.
Sam Amca, Meksika'yı kurtaramadı
ABD Başkanı Bill Cbnton da
Meksika ekonomisini içine
düştüğü krizden kurtaramadı.
Birkaç hafta önce Clinton'a
övgüler düzen Meksika halki.
ABD'nin Meksika ekonomisini
kurtarmak için sunduğu yeni
ekonomik paketi protesto etmek
için ülke çapında gösteriler
düzenliyoriar. Paketin yürürlüğe
konmasının ardından peso dolar
karşısında son aylardaki en
döşük değerine indi
Meksikahlann atalaraıdan
Azteklerin tarihi önderi
Çuahtemok'un kıhğma girmiş bir
gösterici, merkez bankasırun
önûnde mağlup vatan Sam
Amca'mn üzerine çıkmış, ABD'nin
de ekonomilerini kurtarmayı
başaramadığıru adeta dünyaya ilan
edhor.
Koyu bakışlar ve
hoyrat gülüşler aynıOna, Marakeş'in sayısız gece
klüplerinden birinde rastladım ve ilk
görüşte âşık oldum. Kız arkadaşıyla
karşılıklı o kıvrak Berberi ritmlerine bel
kıvınyordu. Koyu kahverengi bakışlan
ve hoyrat gülüşüyle sanki bambaşkaydı.
Göz göze gelmemeye özen göstermeme
rağmen gizli gizli onu seyretmekten
kendımi alamadım. Onunla başka bir
yerde, başka bir ortamda
karşılaşmadığıma kahroldum, şansıma
küstüm. Çünkü gece kulübü, Marakeş'te
de. Kopenhag'da da, Istanbul'da da olsa
gece klübü. Marakeş'in gece kulübleri ve
diskoteklerinde göz süzen dünya güzeli
dilberlerin de tek hedefi para. Marakeşli
dilberler de masaya ancak içki
ısmarlatmak için oturuyorlar. Onlara da
viski yerine alkolsüz renkli sıvılar
veriliyor. ödenen paradan sonunda onlar
da paylannı ahyorlar. Onlar da geceyi,
parayı bastıranın koynunda
tamamlıyorlar. Onlar da belki dünyanın
en eski mesleği diye anılan mesleği icra
ediyorlar. Aynı nedenle ben, onlara da
koyu bakışlanna ve hoyrat gülüşlerine
rağmen meyil vermeyi reddediyorum.
Marakeş'in gece klüplerine kıvrak
Berberi ritmlerini dinlemek için
gidiyorum. Ama o, bütün çabama
rağmen gizli bakışlanmı keşfetti,
gözlerimi kaçıramadığımı hissetti ve
onaya gerek duymadan masaya teşrif etti.
Koyu kahverengi hoyrat gözleriyle başka
bir yerde, belki daha romantik.bir ,
ortamda karşılaşmadığıma bir kez daha
kahroldum, o gözleri gece klübünde
bulunmaya iten nedenleri düşünmeden
lanet okudum. Ama o, sanki
bambaşkaydı. Ne içki istedi ne de başka
bir şey. Koyu kahverengi gözlerin ve
hoyrat gülüşün sırn, biraz daha arttı;
mekân gerçekliğini, zaman boyutlannı,
ben inısiyatifimi kaybeftim. Belki
kaybermesek onu hiçbir zaman
anlayamayacak, size de
anlatamayacaktım. Sabahın altısında,
Marakeş'in kenar mahallelerinden
bınndeki tek göz odada uyumaya çalışan
diğerlerine aldırmadan, çıplak bir
ampulün kör ışığında fotoğraf albürnünü
gösteriyor. Nadya, koyu kahverengi
bakışlan ve hoyrat gülüşüyle belki
diğerlerinden farklı, ama hikâyesi,
sadece Fas'takı değil tüm dünyadaki
MARAKES
FERRUH
YILMAZ
meslektaşlannınkiyleaynı.Albümdeki
resimlerin birçoğu. uyumaya çalışan aile
efradına ait. Nadya, gelinlikli
fotoğraflannda sadece 13 yaşında. Bir
otelin havuzunda yüzerken kendisini
beğenen otel sahibiyle evlendirmişler
daha genç kız bile olmadan. Nadya,
şimdi 25 yaşında; üç çocuk sahibi ve
olgun bir kadın. Dayak, içki ve başka
kadınlar yüzünden iki ay önce boşandığı
kocasının resimleri çıktıkça yüzüne
tükürüyor. Nadya, koyu gözleri ve hoyrat
gülüşüyle o evrensel, ama soyut
hikâyenin canlı şahitliğini yapıyor.
Nadya'da ete kemiğe bürünen hikâye,
zaman ve mekâna bağlı gerçeklik
duygusunu yok ediyor. Marakeş'in kenar
mahallesindeki tek göz odanın sıvalan
dökülmüş duvarlan gidip geliyor, odanın
boyutlan değişiyor. O koyu kahverengi
bakışlanh ve hoyrat gülüşün gece
klübünde ne aradığını bu gerçekdışı
boyutta şimdi daha iyi anlıyorum, ama
bakışlar ve hoyrat gülüş gizemini
sürdürüyor. Ortak dil eksikhği,
kahverengi gözlerin koyu dennlığinde .
kendini yitiren inisiyatifsizlik ve merak
olmasa Nadya'yı hiçbir zaman
anlayamayacak ve size
anlatamayacaktım. Otelin resepsiyon
görevlisi, pasaport sormasa belki
kendime gelemeyecek. pasaportum
üstümde olduğu halde "Pasaportum
yok" deyip otelde birlikte kalmayı
reddetmeyecektim. "Pasaportum yok"
dememe rağmen pasaponumun üstümde
olduğunu fark etmese ve onunla birlikte
olmak istemediğimi anlamasa elimden
rutup ailesine götürmeyecektı; fotoğraf
albümünü gösterip annesine etli kuskus
yaptırmayacaktı. Onunla birlikte olmayı
reddetmesem, koyu kahverengi
gözlerine, hoyrat gülüşüne hayranlığım
belki sürmeyecekti. Ama ben onu şimdi
daha iyi anlıyorum; koyu bakışlanna,
hoyrat gülüşüne daha çok âşığım.
'...Ama kabahatin çoğu
senin canım kardeşim'Kjrgınım bugün Ruslara.
Kızgmım. Onlara karşı
sevgimi hiç olmazsa bir
günlüğüne rafa kaldırmak, bir
bahane bulup kavga çıkarmak
isteğiyle doluyum.
Onlarsa gözleri yaşlı
geçiyorlar önümden birer
birer.
Gözyaşlan televiryon
ekranlanndan odama taşıyor.
Ellerindeki hüzün çiçeklerini
ülkenin en tanınmış
gazetecisinin ayak ucuna
bırakıyorlar.
Vladislav Listyev gözleri
kapalı yatıyor. Yüz ifadesi
yaşammda hiç olmadığı kadar
sakin. Başındaki kurşun yarası
gizlenmiş nedense. Rusya
halkı, bir evladıyla daha
vedalaşıyor geleneklerine
uygun olarak.
Ve her vahşetten. her
alçaklıktan sonra olduğu gibi
bu kez de yaşam sürüp gidiyor
neyazıkki.
Belki bu sahneyi onu vuran
kimliği belirsiz kiralık katiller
de izliyorlar donuk bakışlarla.
Onlan kiralayanlar şu sıralarda
kadehlerine yeniden votka
dolduruyorlar keyifle.
Bense bu kara cellatlara karşı
nefretimi bile bastıran tek
duyguyla mücadele ediyorum.
Koltuğuma yığılmış, tanıdığım
ve tanımadığım Ruslarla
hesaplaşıyorum.
Nisıl bu hale geldi ülke birkaç
yıi içinde?
Öice koca devleti yıkıp
psramparça ettiler. Ekonomiyi
hızla batınp kötülüklere zemin
yîrattılar. Sonra parlamentoyu
yaktılar. Çeçenya'da bir ayda 4
bm çocuk, 25 bin sivili
kjtlettiler.
Hep sustunuz. Boşverdiniz.
MOSKOVA
Bugünle uğraşmadmız. Bütün
kininizi 70 yıllık geçmişinize
yönelttiniz. Politikadan
bıkacak, ona tepeden
bakacak kadar
"olguniaşrverdiniz."
Meydanı yağmacılara
bıraktmız. Sorduğumda hep
"geçim derdi" dediniz.
Özgürlüğü bir parça ekmeğe
değiştirmeyi demediniz
(birincisi olmadan ikincisinin
zehir zıkkım olacağını
anlayamadınız.)
Tolstoy'la ve Çaykovski'yle
vedalaştınız. Borş ve bilini
yemekten utanmaya
başladınız. Rubleyi terk
ettiniz. Batılı şarkıcılan ve
artistleri ayakkabı
numaralanna kadar
ezberlediniz. Hamburgerlere
ve dilinizin bile dönmediği
yiyeceklere sevdalandınız.
Dolara tapar oldunuz.
Kompleksli gözlerinize
"çağdaşhk" vurgusunu
yerleştınneye çalıştınız
beceriksizce.
Olkenizin satılmasına tepki
göstermediniz. Tek tük
gösterilere, mitinglere, gazete
yazılanna ve televizyon
programlanna yüz vermediniz.
Ortalarda dolaşan üç-beş
Amerikalı'ya saygıda kusur
etmediniz; IMF reçetelerini
hastalıklannıza çare
bellediniz.
"Savaşı keşke AJmanlar
kazansaydı da bugün refah
içinde \T
aşasaydık" diyecek
kadar alçaldınız.
Kazandığmız madalyalan,
Arbat sokağında turistlere
sattınız. Ve kızlanruz da
vücutlannı sundu yeşil
dolarlara. Oğullannız karate
kurslannı ve silah talimlerini
bitirip "konımaa" oldu.
Siz hep sustunuz. Bu onursuz
sessizliğinizle "uygar
dünya"ya katıldığınızı
sandınız. Başınızdaki
ahtapotun, bitmez tükenmez
kollanyla sizi boğduğunu
farketmek istemediniz. "Evet,
ama başka alternatif yok"
saçmalıklanyla yazgınızı altın
bir tepside ona sundunuz.
Ve şimdi ağlayarak
geçiyorsunuz genç bir cesedin
önünden. "Kabahat senin
demeye de dilim varmryor,
ama kabahatin çoğu senin
canım kardeşim" dizeleri
beynimde zonkluyor.
Bazılannızla yaptığım
tartışmalan anımsıyorum
aciyla. Sizin kör olası tarihi
sabnnıza ve
vurdumduymazhğınıza dil
uzattığımda, burnunuzdan kıl
aldırmadınız. Kah "Rustan
çokRus" oldum size göre.
Kah iç işlerinize kanşan bir
yabancı.
Anlamadımz. Yaşamının üçte
birini sizin ülkenizde geçiren
bir dostunuzun sevgi dolu
hiddetini anlamadınız. Benim,
haksızhklara göz
yumduğumdan dolayı, kendi
halkma da en az aynı şiddetle
haykırma isteğiyle yanıp
tutuşan biri olduğumu
anlamadınız.
Anlamasmı öğrenemedikçe,
ağlamak bir işe yaramayacak!
ÇUKURÖVA MAKtNA İMALAT VE TÎCARET ANONtVl ŞÎRKETİ'NDEN ORTAKLARIN YENÎ PAY ALMALAREVA
tLİŞKtNSİRKÜLER
Sermayemiz9.075.000.000-Türk Lirası nakit karşılığı 35.925.000.000-Türk Lirası iç kaynaklardan karşılanmak suretiyle 30.000.000.000.- Türk Lirasfndan
75.000.000.000.- Türk Lirası'na artınlmaktadır.
Arhnlan sermayeyi temsil eden hisse senetleri Sermaye Piyasası Kurulu'nca 22/02/1995 tarih ve 23/56 sayı ile kayda alınmıştır. Ancak kayda alınma, ortaklığımızın
ve hisse senetlerinin kurul veya kamuca tekeffûlü anlamına gelmez.
Ortıklığımız ile ilgili aynntılı bilgileri içeren izahname 24
/
02/1995 tarihinde Adana Tıcaret Sicili'ne tescil edilmiş ve .../..../1995 tarih ve sayılı TTSG'nde
yayımlanmış olup aynca başvunı yerinde incelemeye açık tutulmaktadır.
Ortaklanmızın artınlan 9.075.000.000.- TL'lik sermayeyi temsil eden paylardan, ellerindeki paylann %30.25 oranında yeni pay, %119.75 oranında bedelsizpay
alma haklan vardır.
Yeni pay alma haklan, aşağida belirtilen başvunı yerinde 13/03/1995 ile 28/03/1995 tarihleri arasmda, 15 gün süreyle kullandınlacaktır.
Bir payın nominal değeri 1.000.- TL. olup 1.000.- TL.'sından satışa arz edilecektir.
Ortaklanmız aşağıda belirtilen yere başvurarak sahip olduklan hisse senetleri karşılığmda yeni pay alma haklan ve bedelsiz pay alma haklannı kullanacaklardır.
Sermaye artınmına katıldıkJanna dair iştirak taahhürnamesini imzaladıktan sonra, şirketle de mutabık kalınan yeni pay tutannı Yapı ve Kredi Bankası'nın Tar-
sus Şubesi'nde Sanayi ve Ticaret Bakanlığı adına açılan bloke hesaba yeni pay alma hakkı kullanım süresi içerisinde tam ve nakit olarak yatıracakJar ve ödemeye
ilişkin makbuzun bir örneğini şirkete tevdi edeceklerdir.
Belirtilen yeni pay alma hakkı kullanım süresi içinde pay bedellerinin ödenmemesi halinde, iştirak taahhütnamesi olsa dahi talep işleme konmayacak ve önce-
den yapılrnış işlemler iptal edilecektir.
Bu sermaye artınmında yeni pay alma hakkını kullanmak istemeyen ortaklanmız, ilgili kuponu yeni pay alma hakkı kullanım süresi içinde satabilirler.
Bedelsiz pay alma hakkının kullanımı herhangi bir süreyle sınırlı değildir.
Hisse senetleri, sermaye artınmmın tescilini takip eden en geç 30 gün içinde, geçici makbuz karşılığinda teslim edilecektir. Hisse senedi dağıtımı aynca yapıla-
cak bir ilanla ortaklanmıza duyurulacaktır.
Yeni pay alma haklannın kullanılmasından sonra kalan paylar genel kurul gereğince, halka arz edilmeyerek, Çukuro\'a lthalat ve Ihracat T.A.Ş.'ne tahsis edile-
cektir.
Başvunı yeri: Adana Yolu Üzeri, P.K.: 61 33470 - TARSUS
Adres ve telefon numarası: 0-324-613 86 40 (3 hat)
Halka arz süresinin başlangıç ve bitiş tarihi:
Basın: 9425
GAYRİMENKUL AÇIK AKITIRMAİLANI
T.C.
SİNOP SULH HUKUK MAHKEMESİ tZALEYt ŞÜYU SATIŞ MEMURLUĞU'ÎNDAN
Dosya No: 1994'14 iz. şüyu-satış
Satılmasına karar verilen gayrimenkulün cinsi, kıymeti, adedi, evsafı: Sınop Merkez Ordu köyünde kain, Ks. 583, pafta no: 22, parsel no: 588, köyiçi mevkiili,
tarla ve ev cinsli, 4740 m2 miktarlı taşınmazm m2"si 2.500.- liradan toplam değerinin 802.357.000.- lira olduğu mahalli bilirkişi beyanmdan anlaşılmıştır.
Taşınmazın imar dununu: Sinop Bayındırlık Md.'nün 24.1.1995 gün ve 6/173 no.lu yazılannda, köy yerleşik alan haritası içinde olduğu, 3194 sayılı imar ka-
nununun belediye ve mücavir alan sınırlan içinde ve dışmda planı bulunmayan alanlarda uygulanacak imar yönetmeliğinin 43. maddesi gereği köy ve mezralann
yerleşik alanlan içinde yapılacak ifraz işlemlerinde parsel genişlikleri (10.00) m.'den, parsel derinlikleri (20.00) m.'den az olmayacak şekilde ifraz yapılabileceği
bildirilmiştir.
Şaüş şartlan: 1- Satış 10.4.1995 günü saat 9.30'dan 9.45'e kadar Sinop Hukuk Mahkemeleri Yazı lşleri Müdürlüğu odasında açık arttırma suretiyle yapılacaktır.
Bu arttırmada tahmin edilen kıymetin %75'ini ve rüçhanlı alacakhlar varsa alacaklan mecmuunu ve satış masraflannı geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir be-
delle alıcı çıkmazsa en çok arttıranm taahhüdü baki kalmak şartiyle 20.4.1995 günü 9.30-9.45'te ikinci arttırmaya çıkanlacaktır. Bu arttırmada da rüçhanlı ala-
caklılann alacağını ve satış masraflannı geçmesi şartiyle %40 nispetinde arttırana îhale olunur.
2- Arttırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin %20'si nispetinde pey akçesi veya bu miktar kadar milli bir bankanm teminat mektubunu vermeleri
lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı istediğinde 20 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Tellâliye resmi, ihale pulu, tapu harç ve masraflan alıcıya aittir. Birik-
miş vergiler satış bedelinden ödenir. KDV alıcıya aittir.
3- lpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (-) bu gayrimenkul üzerindeki haklannı, hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialannı dayanağı belgeler ile 15 gün
içinde dairemize bildirmeleri lazımdır. Aksi takdirde haklan tapu sicili ile sabit olmadıkça payİaşmadan hariç bırakılacaklardır.
4- Satış bedeli hemen veya verilen müddet içinde ödenmezse llK.'nin 133. maddesi gereğince ihale feshedilir. İki ihale arasındaki farktan. temerrüt faizden alıcı
ve kefilleri mesul tutulacak ve hiçbir hükme hacet kalmadan kendilerinden tahsil edilecektir.
5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup masrafi verildiği takdirde isteyen alıcıya birörneği gönderilebilir.
6- Satışa iştirak edenlerin şarrnameyi görmüş ve münderecahnı kabul etmiş sayılacaklan, başkaca bilgi almak isteyenlerin 1994^14 iz. şüyu-satış sayılı dosya nu-
marasıyla müdürlüğe başvurmalan ilan olunur. 10.2.1995
(+) hgiliier tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir.
Basın: 9264