25 Nisan 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Jumhuriyet tmtivaz Sahibi: Berin Nadi Genel Yayın Yönetmeni: Orhan Erinç • Genel Yayın Koordinatörü: Hikmet Çetinkaya # Yazıışleri Müdürlerı: Ibrahim Vüdız. Dinç Tayanç(Sorumlu) • Haber Merkezi Müdüru: Hakan Kara # Görsel Yönetmen: Fikret Eser Dış Haberier Ergun Balcı • lstıbbarat: Yılçın Çakır • Ekonomı: Bfilent Kızanbk 0 Radyo-TV' L'vgar Eremek- Ur • Kültür: Handan Şenköken • Spor Abdülkadir Vücelman • Yurt Haberlen. Mehmet Saraç • Makaleler: Sami Kıraörtn • Çeviri Scyfcttin Turhan • Düzeltme. Abdullah Yazıcı • Fotoğraf: Erdoğan KöseoğİD Yayın Kurulu: tlhan Selçuk (Başkan), Orhan Erinç, Oktay Kurtböke. Özgen Acar, Hikmet Çetinkaya, Şükran Soncr, Ergun Balct, Dinç Tayanç, tbrabim Yıldız, Orhan Bursalı, Mustafa Balbay. Ankara Temsilcisi: Mustafa Balbay • Haber Müdürü: Doğan Akın Atatürk Bulvan No: 125, Kat:4, Bakanlıklar-Ankara Tel: 4195020 (7 hat). Faks: 4195027 • Izmır Temsilcisi: Serdar Kınk, H. Ziya Blv. 1352 S. 2,3 Tel: 4411220, Faks- 4419117 • Adana Temsilcisi: Çetin Yiğenoğlu, Inönü Cd. 119 S. No:l Kat:l, Tel: 3522550, Faks. 3522570 Müessese Müdürü Eroi Erkut0 Koonfcnatör: Ahmet Korulsan # Muhasebe: Bölent Yen- er •tdare HüseyinGürer#tşletme. Onder Çeük • Bügı-tşİem: Nafl tnal • Bılgısayar Sistem Mür&vet Çfler • Reklam: Reha Işıt- man • Halkla mşkUer Nurten Berksoy Yayimlı?ıjı ve Bataa: Ycnı Gun Haber Ajansı, Basıo \e Yayıncılık A Ş TOrkocajCad 3*41 Cagaloglu 34334 tst. PK246 IstanbulTel. (0 212) 512 05 05 (20batl Faks (0 212)513 85 95 27MART1995 Imsak: 5.24 Güneş:6.50 Öğle:13.17 Ikindi: 16.44 Akşam: 19.30 Yatsı:20.50 ESAM Genel Kurulu • tSTANBUL(AA)- Eğitim ve Sağlık Muhabırleri Derneği (ESAM) Genel Kurulu dün yapıldı ESAM'ın lstanbul Tabip Odası K.onferans Salonu nda yapılan 4. Olağan Genel Kurulu'nda, başkanlık görevini sürdüren Gündüz tmşır ile eski Başkan Sibel Güneş'in listelen yanştı. Yapılan seçim sonunda, Yönetim Kurulu üyeliklerine Sibel Güneş, Yalçın Yılmaz, Esra Kazancıbaşı, Didem Unsal ve Gülseren Güver seçildi. Denetleme Kurulu da Müyesser Ünal, Cihan Oğuz ve Dilek Sûzen'den oluştu. ÇYDD'nin panei • tSTANBUL(AA)- Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Türkân Saylan "Çocuklanmıza, şiddet yerine çevre ve doğa sevgisi aşılamalıyız" dedi. Demeğın Zeytinburnu Şubesi'nce düzenlenen '"Çağdaş Insan ve Çevre'" konulu panelde konuşan Saylan, insanlann çevre konusunda doğadaİci uyumdan ders almalan gerektigini anlattı. Zeytinburnu Belediye Başkanı Adil Emecan da, Türkiye'nin son dönemlerde kritik günler yaşamakta olduğunu ifade ederek, "Özellikle Atatûrkçülük ve Kemalizm konusunda bazı güçler bizleri ortaçağ karanlığına sürüklemek istiyorlar" dedi. Gözlük defilesi • lstanbul Haber Servisi - Amerika Birleşik Devletleri'nin ve dünyanın en çok gözlük üreten firması unvanına sahip Baush-Lomb, kendi ürûnü olan Ray.Ban gözlüklerinin tanıtım ve pazarlamasını 1995 yüıyla birlikte Türkiye'de kendisi yürütmeye başladı. Bunun ilk örneği ıse önceki akşam Harbiye Askeri Mûzesi Kültür Sitesi'nde yapılan "Ray.Ban 1995 Modelleri Tanıtım Defilesi" ile gerçekleştirildi. Defıleye Arzum Onan, Özlem Kaymaz ve Deniz Pulaş gibi ûnlü mankenler katıldı. Zührevi hastalıklar • tSTANBUL(AA)- Türkiye'de son yıllarda cinsel ilişkiyle bulaşan hastalıklarda büyük artış oldugu bildirildi. lstanbul Eczacı Odası tarafından düzenlenen toplantıda, cinsel yolla bulaşan hastalıklarla ilgili olarak eczacılara bilgi verildi. lstanbul Eczacı Odası Başkanı Mehmet Domaç, cinsel yolla geçen hastalıklann fazla bilinmemesi ve bu konudaki tabular nedenıyle hastalıklann hızla yayılarak toplumlan tehdit eder duruma geldiğini ifade etti. Hastanelerde Özerkleşme densi • ANKARA (ANKA)- Hastanelerin sağlık işletmelerine dönüştürülmesini öngören "kamu kurum ve kuruluşlanna ait sağlık işletmelerinin yönetimi ile çalışma usul ve esaslan" hakkındaki yönetmeliğinin çıkanlmasımn ardından Sağlık Bakanlığı, hastaneleri özerkleştirmeye başlarken, hastanelerin bu dönüşüm sürecini kolay atlatabilmesine yardımcı olmak amacıyla konuyla ilgili eğitim seminerleri başlattı. Anemili panda • PEKİN(AA)-Çin'de Pekin Hayvanat Bahcesi'nde anemi hastalığı nedeniyle ölmek üzere olan bir panda, iki kara ayıdan yapılan kan nakliyle hayata döndü. Xinua Haber Ajansı, Yong Liang adlı iki yaşındaki pandaya 15 şubatta kan nakli yapıldığım ve pandanın sağlık durumunun normale dönmek üzere olduğunu bildirdi. Ajans, pandalann üreme mevsiminde olmalan nedeniyle bir pandadan diğerine kan nakli yapılmasının bu dönemde mümkün olmadığını, bu nedenle ayılardan alınan alyuvarlann pandaya transfer edildiğini kaydetti. 'Küçükhanmıefencli'ye mektııpSELİMİLERİ Belgin Hanım, Sadri Ağabey için yazdığım ya- zıyı henüz bitirmişken ve bu yazı daha yayımlanmamışken bu kez de sizin için bir şeyler çiziktirmek beni gerçekten üzüyor. Sizin bu beklenmedik ölümünüzle birlikte, biliyor musunuz. yeniyetmeliği- mizin, ilkgençlik günlerimizin en zarif simgelerinden biri de sön- müş oluyor. Belki de bir anlamda yetişme yıllanmızın en önemli si- nema anısı artık sona erdi. Izdüşümlerini uzun yıllardan beri yaşattığımız Küçükhanıme- fendi, yani sizin kişiliğinizde, fi- ziğinizde, oyunculuğunuzda be- lirmiş beyazperde hayali artık bir kez daha canlanmayacak. Oysa birtasan'm vardı: Dünün Küçük- hanımefendi'sini anılan, duygu- lanımlan içinde bir kez daha ya- şatmak. Film, eski bir sinema oyuncusunun, tıpkı sizin gibi fizi- ği bir ölçüde değişmiş, ama ruhu büsbütün anlamla donanmış bir Belgin Doruk, A, Ipkia, "Küçük Hanımefendf nin Şoförü'nde." yıldızın geçmişteki küçükhanı- mefendiyi arayışı. Biliyorum, son yıllar, daha doğ- rusu çok uzun yıllar, aşın kilo al- dığınız için insanlardan, toplum hayatından kaçtınız. Yine de bu senaryo önerisiyle size gelmeyi çok isterdim. Fakat yapımcıyı ne- reden bulacaktım? Başka bir ülke- de, sanatçısına, idollerine saygılı bir ülkede yaşasaydmız, elbette pek çok yapımcı bulabilirdim. Gelgelelim Belgin Doruk idolü- nün binbir çeşit değişmeceyle yok edildiği, küçühanımefendilerin yerine pek yayık hanımlann başı çektiği sosyal ortamda o senaryo ve film hayali yine ve ancak ken- di hayallerim arasında kalmaya mahkûmdu. Çok aziz ve çok değerli Belgin Hanım; sizi, büyük güçlüklerle bulabilmiş, Bebek'teki evinize te- lefon etmiştim. O sıralar eski gü- zellik kraliçeleri için bir yazı di- zisi hazırlıyordum; sizsiz elbette olmazdı. Telefona önce çıkma- mıştınız. Sonra komşunuz, ro- mancı Cahit Uçuk Hanım ararruş ve beni sizinle görüştürmüştü. Ki- taplanmı okuduğunuzu lütfedip söylemiş ve yüz yüze görüşme ta- lebimi kabul etmiştiniz. Sizi böy- le tanıdım. Artık kitaplar, roman- lar. Türk edebiyat içinde, kitap- lann dünyasıyla yaşıyordunuz. Birlikte Adalet Ağaoğtunu, Refik Halid'i. Pmar Kür'ü konuşmuş- tuk. "Eskileri ve yenileri bir ara- daokuyorum"diyordunuz. Oku- maktan duyduğunuz mutluluğu anlatmıştınız. Öte yanda, siz tabii hatırlamaz- sıruz, tanışıklığımız çok daha es- kilerdeydı SuçhdarAramızdafil- minin setine okul arkadaşım Ya- şar tlksavaş'la birlikte gelmış, si- ze fotoğrafuıızı imzalatmıştık. Bu fotoğraf eski bir albümün sayfa- lan arasındaydı. Bir hafta kadar önce oradan çıkarmış, yazı masa- mın üstüne koymuştum. "Bay Se- lim'e" diye imzalamışsınız. Yaz- maya, bitirmeye çalıştığım ro- manda size ilişkin bir bölüm var. Onu tekrar yazarken son defa te- mize çekerken hep fotoğrafinıza baktım. Okuyunca neler düşüne- ceğinizi düşünüyordum. Bana bir iki söz söylerdiniz değil mi? Saçlannız perçemli fotoğrafta, çekikçe gözleriniz bize göre hafif sola bakıyor, boynunuzda bir sıra inci ve şakağınıza dayadığınız sağ elinizde uzun beyaz eldiven. Za- ten Belgin Doruk dendi mi uzun eldivenler, vualetli şapkalar, siyah döpiyesler akla gelmez mi? Işte orada öyle za- rif, genç, beyaz- perdede oldu- ğunuzgibisiniz. Asıl Belgin Doruk ise ne kadar süsler- den, şıklıklar- dan uzaktı. El- bette şıktı, el- bette çok zarif- ti, ama bambaş- kadeğerlerlede donanmıştı. Ba- na ayırdığınız saatlerde ev ha- nımlığınızı, edebiyatsever- liğinizi, geçmi- şin güzel günle- rini coşkuyla anlatışınızı izleme, görme, dinleme fırsatı buldum. Bir fanus içinde kendinize yeni, bizim hiç ulaşamayacağımız, iyi- liklerle örülü bir dünya yaratmış- tınız. O fanusu hiç kaldırmamak gerekiyordu. Siz, masumiyetiniz- le ebedi gençliğe kavuşmuş gibiy- diniz. Eski fılmlerinizden, her biri masumiyetler, inceliklerle örülü salon komedilerinden, unutulmaz Küçükhanımefendi'lerden söz açarken "Biz bir şey yapmadık. Sadece aüeyi Türk filmlerine çek- tik. Şimdi çok güzel fılmler çeldn- yor_" diyordunuz. Ama bizim ku- şak sizin o çok güzel filmleriniz- le, Göksel Arsoy'lu romantizmi- nizle, Ayhan Işık ve Sadri Ahşık'lı yan rüya, yan güldürü filmleri- nizle kimbilir toplam kaç saat mutlu oldu... Hani nerede sizin zamanlannı- zın vefalı, duygulu, yoksulluğun- dan haysiyet fişkıran sinema se- yircisi? Bana öyle geliyor ki Bel- gin Hanım, sizlerin eşsiz siyah- beyaz fılmleriniz bugün bile tele- vizyon ekranlannda memlekete • Belgin Hanım, sizlerin eşsiz siyah- beyaz filmleriniz bugün bile televizyon ekranlannda memlekete muhtaç olduğumuz iyiliği, merhameti, sevgi ve şefkati söylemeye devam ediyor.Ah Belgin Hanım, çocukluğumun, ilkgençliğimin en zarif idolü! Belgin Doruk, üsttekifotoğrafiyıllarönce Seüm tkri'ye "Bay SeUm'e" diye imza- lanuştL muhtaç olduğumuz iyiliği, mer- hameti, sevgi ve şefkati söyleme- ye devam ediyor. Küçükhanımefendi'lerin üç baş oyuncusu, üçünüz de çekip gitti- niz Belgin Hanun. Sizlerle birde- vir kapandı. Benzeri tekrar yaşan- sa diye dua ettiğimiz bir ma- sumiyet devri. An Belgin Hanım, çocuk- luğumun. ilkgençliğimin en zarif idolü! Işık Yenersu'ya göre ülkemizde tiyatro, çağın gelişmesine ayak uyduramadı Güzeli sunma sorumluluğumuz var ŞÜKRAN SONER Dünya TiyatrolarGünü'nü, özeltiyatro- lann parmakla sayıldığı, kamu tiyatro- lannın da hem sayısal hem de kalite olarak büyük bir gerileme yaşadığı bir ortamda kutluyoruz. Dev tiyatro sanatçılanmızın bir bölümü sanat kalitesinden çok şeyin yi- tirildiği kötü televizyon şovlannda, önem- li bir diğer bölümü beklemede. Az sayıda kişi biraz daha nitelikli televizyon dizi ve kültür programlannda ya da çevrilebilen film sayısı her gün biraz daha azalan sine- mada. "Medyanuı egemen oldugu bir dünyada, önce tiyatro, en önemli baa sanat daDan yok mu oluyor?" Değerii tiyatro sanatçımız Işık Yenersu ile kültür ve sanat etkinlikleri içinde en önemli, en işlevsel, temel sanatlardan biri olan tiyatro sanatımızın durumu, gıdişi üz- erinde bir değerlendirme yaptık.. • Bir bir kapanan tiyatrolar, film çekemeyen sinema dünyası. Kitleler televizyona esir düşmüş. Medya dünyasında önce tiyatro, kimi temel sanat dallan yok mu oluyor? Işık Yenersu'ya göre sadece değişim geçiriyor. Ancak ülkemizde bu değişime uyum sağlayacak koşullar sağlanamadığı için bir bunalım süreci, boşluk yaşanıyor. -Medya ya da televizyon çağında, tiyatro sanad yok mu oluyor, yoksa ülkemizde yaşanan özel bir durum, sorun mu var? YENERSU - Tiyatrolanmızm bir bir ka- panmasında pek çok etken var. Ekonomik sıkıntı en belirleyici. Bir oyunun gerçek- leşmesi için gerekli para ölçüsü çok büyüdü. Ûlke ekonomisi ile koşut bir gelişme tiyatro sanatının gerilemesini ge- tirdi. Tabii televizyon da çok büyük bir etken. Gelişmiş ülkelerde çekilmiş en kötü dizilerde bile teknik, sanatsal gösteri, kalite var. Birkaç saniyede birçok sahne değişiy- or. Sinemada da üstün bir teknik var. Seyir- cide doyum olmaz bir büyü yaraöyor. Çok güçlü bir-iki oyuncu, fevkalade yönetici ile bir tiyatro oyunu gerçekleştirdiğinizde artık seyirciyi doyuma ulaştıramıyorsunuz. 30 yıl öncesinin teknolojisi ile bugün geli- nen noktayı Türkiye'de yakalayamadık. Bir yandan da yaşama dair sorunlar değişti. Tiyatro sanatında ne çağın sorunlannı yansıtacak oyun, ne çağın gelişimine koşut oyun tekniği yakalayabildik. Kısacası çağın gelişimine ayak uyduramadık. -Bütün bu gelişmeler dünya için de geçer- U değil mi? YENERSU - Gelişmiş ülkelerde, tiyat- ro sanatı da çağın gelişmelerinden, teknolojiden paymı aldı. 3 saniyede dekor değişiyor. Tiyatro için en önemli olan ışık- landırmada olağanüstü gelişmeler var. Canlı gibi yağmur. kar yağdınlabiliyor. Tiyatroda biraz turistık, müzikal bir değişim ağırlık kazansa da dansla, teknikle oyuncu açısmdan da çok büyük bir değişim yaşandı. Bizde ise tiyatro eğitiminde dahi hâlâ Stanislavski ekolü devam ediyor. Bütün bunlara seyircinin ekonomik sorun- lar, sıkıntılar nedeni ile tiyatroya gelmek- ten vazgeçtiğini, tam tersine olarak da tiy- atronun çok pahalı bir sanat alanı haline Yenersu, halkın ücretsiz yararlanabildiği tek araç olan televizyonda, tiyatro ve sine- ma sanaa ve diğer tüm sanat kollannda, kah'teb' çok az iş yapdmasımnflDtemizaçısuv dan kaygı duyulması gereken bir durum olduğuna işaret ediyor. geldiğini eklerseniz, ortaya bizdeki tablo çıkar. -Tiyatro sanatının taraflan bu değişimi görememiş, yakalayamamış olabilir mi? YENERSU - Eğer bir sorumlu araya- caksak, bunun sorumlusu, sanat insanlan, biziz dememiz gerekiyor. 12 Eylül sonrası depolitizasyon agırbasü. "Bizsanatçüaro- larak bütün sanat kollannda ne yapbk" diye baktığımda, pek de bir şey yap- madığımızı görüyorum. Tiyatro sanatının yeniden var olmasuıı, bir şeyler üretilmesi- ni istiyorsak, kafa kafaya gelip bir şeyler üretmek, çözüm yollan bulmak zorun- dayız. -Televizyon etkisi karşısmda durabüir misiniz? YENERSU - Tiyatrolann kapanmasının ardından, tiyatro sanatçısı arkadaşlanmız televizyonlara dağıldılar. Ya da geçinmek için butik açmak da dahil sanatla ilışkisi ol- mayan işler seçtiler. Ne yazık ki tele- vizyonda ölçü port\ r eyin kalınlığı, kalite, sanat değeri değil, yükselen değerlerle bir- likte para oldu. Çok değerli bazı tiyatro oyunculan, televizyon yıldızı olmayı seçti- ler. Bu yolu seçmeyen pek çok değerli ti- yatro sanatçısı da İcöşesine çekilip bekle- meye başladı. -Halk televizyonun esiri olduğuna göre tam tersi bir çaba gerekmiyor mu? YENERSU - Televizyonlar reating peşinde. Etkilemek için ünlü sanatçılan alıyorlar. Ancak ucuz maliyetli, çok seri çalışma içinde, ne senaryo, ne de ortaya Çikan oyunun kalitesine baİalıyor. Kalite için gerekli temel ilkeler yok ediliyor. tşte bu noktada bence sanatçıya önemli bir so- rumluluk düşüyor. Kaygının seyirciyi çek- mekten öte, kalitede yoğunlasması gerekiyor. Bence sanatçının bu konuda bir sorumluluğu var. "Halk bunu seviyor" deyip işin içinden sıynlmak hakkımız yok. Tam tersi halka güzeli sunma sorumlu- luğumuz var. -Tiyatro; sinema. sanan seven, bOen kit- leyeyönelik sergilenh or. Oy sa televizyonda, kültür düzeyi ne olursa olsun geniş kitleler var. tzieyidnin kmeselkşmesi, sanat kalitesi- ni düşüren bir etken değil mi? YENERSU - Tiyatro, sinema izleyeme- miş halk kitlelerini, iyiyi bilmediği için yargılayamazsımz. Halkın bir fıkri yok ki kalitesizi seçsin. Biz kalitesizi sunarsak, elbette onu izleyecek. Ama televizyon kanallan düzeyli fılmler, düzeyli sanat etkinlikleri, diziler için çaba gösterse, her alanda televizyonda da düzeyli iş yapılsa, halkın onu seçeceginden hiç kuşkunuz ol- masın. Düzeyli bir şeyler yapmak bizim sorumluluğumuz, bunun bir yolunu bul- mak zorundayız. -Snnımlıılan nerede arayacağız? YENERSU - Başta televizyon kanal- lannın sahipleri. Aslında yıldızlara büyük paralar verip, bununla reating sağlamak. pahalı olan kaliteden kaçmak eğiliminde- ler. Bu noktada sanatçılar da etkili ola- bilirler. Sorumlular da. Kaliteli bir şeyler yaratmak için çaba göstermek, direnmek durumundalar. Sanatçının bir toplumun ge- leceği üzerinde büyük sorumluluğu vardır. Bir ülkeyi yüceltmek için şöyle bir yol i- zlenebilir: En azından benim ütopyam bu: Topluma ulaşabiimiş yüzlerce sanatçı, ülkeyi yüceltecek düşüncelerle yola çıkıp, toplumu uyarmayı iş edinse, toplum hiç mi uyandınlamaz? • lyi yazarlar ortaya çıkmalı, toplumu ileriye çekecek ürünler vermelidirler. Sanatçılar bu eserleri iyi sahnelemek, iyi sinema, televizyon ürünü vermek için sorumluluk duymalıdırlar. Çıkış noktasını ancak buradan görebiliyorum. Belki de öncelikle, yapılmakta olan işlerde kalite arayışından yola çıkılabilir. Sanatçı var oluş nedeni ile ölüme, öldürmeye karşı, yaratıcıdır. Hele tiyatro. Tiyatro yaşamın kendisidir. Uygarlık tari- hi, insana, insan haklanna karşı sanatın verdiği mücadele örnekleri ile yazılıdır. Ortaçağ karanlığı, insan haklanna karşı bütün karanlık dönemler, başkaldıran, sanat ve sanatçının öncülüğünde aşılmıştır. Kültür ve sanattan yoksun kalmış bir toplumda gelişme düşünülemez -Bizde böyle bir öncü işlev görülmüyor gibi. Bir sanatçı erozyonu mu var? Yanıh- yor muyum? YENERSU - Büyük bir küskünlük var. Moral bozukluğu var. Örneğin günün sorunlannı yansıtan isterdoğrudan tiyatro, isterse televizyon dizileri için olsun, iyi oyunlaryazılmıyor. lyi yazarlar ortaya çık- malı, toplumu ileriye çekecek ürünler ver- melidirler. Sanatçılar bu eserleri iyi sah- nelemek, iyi sinema, televizyon ürünü ver- mek için sorumluluk duymalıdırlar. Çıkış noktasını ancak buradan görebiliyorum. Belki de öncelikle, yapılmakta olan işlerde kalite arayışından yola çıkılabilir. -Ya tiyatro sanan, o ne olacak? YENERSU - Çoktan yapılması gereken bir dönüşümü yaşamak gerekiyor. Tiyatro eğitiminden, senaryosundan başlayarak el- bet Öyle teknik sahneler var ki bazen ayak- ta durrnak için bile bir ip cambazı kadar yetenek istiyor. En azından döner sahnede ayakta durmayı öğrenmek, oyun gücüne dansı katmak, çağdaş oyunculuğa göre hazırlanmak zorunlu. Tabii çağdaş ve artık çok pahalı olan tiyatro sanatını halka u- laştırabilmek için gelir kaynağı bulmak önemli. Galiba sanatçılann bu işin nasıl o- labileceği konusunda öncelikle bir araya gelmeleri, örgütlenmeleri, var olan sivil toplum örgütlenmelerini, devleti, sorum- luluklan üzerinde uyarmalan gerekecek. Tiyatromuz çağa uyumlu değişimi yakaladığmda, yeniden var olacak, tele- vizyonun varlığı ile yok olmaktan kurtula- caktır. 59 Yaşındaydı Belgin Doruk artık yok • Türk sinemasının küçük hanımefendisi Belgin Doruk önceki gün geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi. Doruk'un cenazesi yann Şişli Camii'nde kılınacak namazdan sonra toprağa verilecek. Kültür Servisi - Türk Sineması'nın zarafetiyle gö- nüllere taht kuran "Küçük Hanunefendisr Belgin Do- ruk artık yok. Önceki gün geçirdiği kalp krizi sonucu 59 yaşında aramızdan aynlan Doruk, yann öğlen Şişli Camii'nde kılınacak cenaze namazından sonra Zincirli- kuyu Mezarlığı'nda toprağa verilecek. 1936 yılında Ankara'da doğan Belgin Donık, 1951'de Yıldız Dergi- si ve lstanbul Film'in açtığı yanşma- da Ayhan Işık ve Mahir Ozerdem ile birlikte birinci oldu. Bu, onun sine- ma serüveninin de başlangıcı oldu ve 1952'de ilk filmi "Çalarcah'mn De- finesi"ni çevirdi. Ertesi yıl Avrupa Güzellik Yanşması'nda Türkiye'yi temsil eden Doruk, sinemada ilk çı- kışını "YeşU Köşkün Lambası" fil- miyle yaptı. Filmlerinde hep ağırbaş- lı, hanım hanımcık karakterler çizdı. Ayhan Işık'Ia birlikte rol aldıklan "Küçük Hanımefendi" serisi çok tu- tuldu. Yönetmen Fanık Kenç ile ev- lenip boşanan sanatçı. daha sonra Özdemir Birsel ile evlendi. 1975'te sinemadan aynlan Belgin Doruk'un bir kızı ve bir oğlu vardı.Küçük hanımefendi 150 civarında filim çevirmişti. Kültür Bakanı Timurçin Savaş, Türk sine- masının Turist Ömerinden sonra 'Küçük Hanımefen- di'si Belgin Doruk'u da kaybetmiş olmaktan büyük acı duyduklannı belirttL Savaş, "Türk sinemasına uzun yıl- lar emek veren ve küçük hanımefendi tiplemesiyle bir döneme damgasını vuran Belgin Doruk, örnek kişiligi ve filmleriyle daima kalbimizde yaşayacaktır. Belgin Do- ruka Tanndan rahmet, ailesüıe ve tüm sanat camiasma başsağuğı diliyorum" dedi. Devlet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Dr. Yıkurun Ak- tunada, Doruk'un ölümü dolayısıyla bir mesaj yayım- layarak duyduğu üzüntüyü dile getirdi. Antonioni'ye yaşam boyu başan Oscar'ıROMA (AFP) - Bıre- yin, entelektüel kuşaklan etkisi altına alan yalnızlı- ğını vurucu bir biçimde işleyen 83 yaşındaki Ital- yan yönetmen Michelan- gelo Antonioni, kırk yılı aşkın bir süredir sinemaya katkılan nedeniyle bugün yaşam boyu başan Oscan ile ödüllendirilecek. Antonioni, 1974 yılın- da çekilen 'The Passen- ger-Yolcu'filminde rol alan Amerikalı oyuncu Jack Nkholson'ın elinden alacak ödülünü. Sophia Loren, Robert de Niro, Al Pacino. Elia Kazan, Mar- tin Scorsese, Bernardo Bertolucci, Francis Ford Coppola gibi oyuncu ve yönetmenlerin, bu ödülün Antonioni'ye verilmesi için Film Akademisi'ni destekledikleri belirtili- yor. 1982 yılında konuşma- sını engelleyen bir kısmi felç geçiren Antonioni, kendisine büyük hayran- lık duyan Alman yönet- men Wim Wenders'ın yardımlanyla çektiği 'Al di la deUe nuvole - Bulut- ların Ötesinde' adlı son filmini bugünlerde ta- mamlıyor. Film, sinema- nın 100. yılı kutlamalan çerçevesinde ağustos-ey- lül aylannda gerçekleştiri- lecek özel' bir festivalde gösterilecek. Ferrara'da orta sınıf bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Antonioni, Bologna Universitesi'nde ekonomi öğrenimi gördü. Bir süre sinema eleştir- menliği yapan Antonioni, 1940'larda yönetmenliğe yöneldi. Marcel Carne, Roberto Rossellini ve Federico Fel- lini'ye asistanlık yaptı. 1964 yılında çektiği 'II Deserto Rosso - Kml Çöl' (Venedik Film Festivali Altın Aslan Ödülü), Londra'da çektiği 1966 yapımı 'Blow Up' (Can- nes Film Festivali Altın Palmiye Ödülü) ve 1970 yılında ABD'de çektiği Zabriskie Point' ona uluslararası alanda ün ka- zandırdı. 1982 yılında 'Identiflcazione di una Donna' filmiyle Cannes Fikn Festivali'nde Büyük Ödül'e değer görüldü. SOKAKTAKf APAM HE
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle