Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 2 MART1995 PERŞEMBE
14 KULTUR
Orhan Pamuk, 'Kara Kitap 'ın Almancayayımlanması nedeniyle Almanyay
da çeşitli okuma gecelerine katıldı
DtLEKZAPTÇIOĞLU
BERLtN - Orhan Pamuk, "Kara
Khap"ın Almancasının yayımlanma-
sı nedeniyle geldiği Almanya'da çeşıt- ı
li kentlerde okuma gecelerine katıld i
ve basınla mülakatlarda bulundu. Ai-
manya'nın önde gelen yayınevlerin-
den Münih'teki Hanser Verlag tara-
fından basılan "Kara Kıtap"a (Das
schwarze Buch) Alman basını ilgi
gösteriyor.
Bunda Hanser Verlag'ın saygınlı-
ğı, "Umberto Eco'nun yayınevi" ola-
rak tanınması; son aylarda özelhkle
Norveçli felsefe öğretmeni Jostein
Gaarder'in "Sofie'nin DünyasT adlı
romanıyla bestseller listelerinde bı-
rinci sırayı işgal etmesi de bıraz rol oy-
nuyor. "Kara Kitap"ı Almancaya
Ingrid tren çevirdi.
Fransızca baskı tûkendi
Kıtabmın Hanser Verlag tarafindan
Türkıye'den değıl, New York'taki aja-
nından satın aldığını belirten Orhan
Pamuk, romanın Fransızca çevirisi-
nin ilk baskısmın tükendiğini ve Fran-
sa'da ikınci baskıya geçildiğinı anlat-
tı. "Kara Khap" hakkında Alman ba-
sınında -eleştırmenler kıtabı okuduk-
Ben doğrudan potitikay la ilgilenmek isteyen bir yazar değUim, hiçbir zaman da oJmadım. Fakat oniki yildır kita-
planm yayımlanıyor ve hayat beni oraya getirdi ki, bütün direnmeme rağmen ben kitaplanmda değil ama kitap
dışı hayatımda bir çeşh günlük politikanın içinde buldum kendimi. Bunun sebebi Türkiye'nin ükanmasıyla ügili.
'Kitap (lisi hayatmıda polîlıka var'
tan sonra- yayımlanacak yazılar, kuş-
kusuz kıtabm satışında etkili olacak.
Ancak yazann Münih. Duisburg Aac-
hen, Stuttgart ve Berlin'deki okuma
gecelerine gösterilen ilgi. kitabın "az
satmayacagT konusunda ümit verdı.
Orhan Pamuk ıle Beriın'de, Türki-
ye'ye dönmeden bir gün önce konuş-
tuk.
- Almanya'da " Kara Kitap"yeni ya-
yımlanıyor, ama Türkiye'de onu izle-
yen "Yenı Hayat" çoktan piyasada.
"Yeni Hayat" Türkiye'de savaşla,
bombalaria, kazalaria, kısacası şiddet-
k dolu 199O'lı yıllann etkilenmesini
taşıyor gibigörünüyor. Siz Türkiye'de-
ki olaylan nasıl yaşryorsunuz?
ORHAN PAMBK - Ben doğrudan
politikayla ilgilenmek isteyen bir ya-
zar değilim, hiçbir zaman da olma-
dım. Hafta ilk kıtaplanm çıktığı vakit
benden önceki kuşak yazarlanna kı-
yasla durumumu saptadım ve bunun
provokatif olarak altını çızmek için
"Ben fUdişi kulesinde yaşayan bir ya-
zanm"dıye açıkca söyledım.
Şiddet ve ükanmayla ilgili
Fakat on ıkı yıldır kıtaplanm ya-
yımlanıyor ve hayat beni oraya getir-
di ki bütün direnmeme rağmen ben
kitaplanmla değıl, ama kitap dışı ha-
yatımda bir çeşit günlük politikanın
ıçmde buldum kendimi. Bunun sebe-
bi demın sözünü ettiğimiz şiddetle ıl-
gili. Türkiye'nin tıkanmışlığıyla ilgi-
fi.
- Ne riir bir bkanmışhk?
Türkıye bir çeyt cemaatlere bölün-
dü. Bir yanda şeriatçı bir cemaat, bir
yanda Kürt kımligının tanınmasını is-
teyen bir cemaat, yine o köktenci ce-
maatın karşısınaaynı köktencilikle la-
ık ve Batılılaşmacı olarak çıkan bir
cemaat, vesaire.
Devletın yapısına da uygun olarak
bu cemaatler arasında demokrarik bir
toplumda oluşması beklenen ortak bir
dıyalog oluşmadı.
Devlet, cemaatleri, demokrasiyi da-
raltarak ve bir şiddet uygulayarak bır-
leştirmeye çalışıyor, bunda da başan-
lı değil.
Örnek: Türkiye'de Kürt sorununun
asken yoldan çözümu. ülkeyı tama-
men bir felakete sürüklüyor. Ülkede-
ki mıilıyetçiliğı, Türk milliyetçiliğinı
körüklüyor.
PKK'yle devlet arasında sürüp gi-
den savaş, Kürtlerden çok Türkler için
korkunç acı vericı hale geldi. Savaşın
mali bedeli de ülkenin taşıyamayaca-
ğı bir hale geldi.
Aydınlar üzerindeld baskı
Bu savaş yüzünden perde arkasın-
da ülkeye hâkım olan askerin bastır-
masıyla demokrasi kısıtlanıyorve bü-
tün bunlardan sonra da demokrasi kı-
sıtlandığı için ister ıstemez yazarlar,
aydınlar, kendilerinı devletle çatışır
vaziyette buluyorlar Yaşar Kemal va-
kası bunun bir örneğidır.
- Aydınların devletle bütünleşmiş
olarak mı yaşamalan gerekir?
Hayır, gerekmez, çatışıyorlar, ister
istemez çatışmalar başladı.
- Niçin şimdi başladı? Ötekiler ne-
den susuyor?
Türkiye'de son dört beş yıldaki
medya patlamasıyla bir de gazetele-
nn, televizyon istasyonlannın tekel-
leşmesıyle sıstemi radikal bir şekılde
eleştıren aydınlann sesı duyulmaz ol-
du.
' Sözünü esirgemeyenbir kabadayı'Kültür Servisi- "Ben ölürsem ar-
kamdan ne derler di\e merak ediyor-
dum. Bu senaryov u uy gulamadım, ama
eğer bu geceki gibi olacaksa derhal ölü-
rüm" dıyordu Can Yücel, kendısı ıçın
Devlet Tıyatrolan'nda düzenlenen "Sa-
nat InsanlarT gecesının sonunda.
Arkasına yaslanıp elinde şarap kade-
hiyle yaşam öyküsü, düzyazı ve şıırle-
rinden oluşan bir dramatık belgesel şek-
linde hazırlanmış programı ızlerken,
dostlannın kendisı ıçın söyledikleri gü-
zel sözlen dınlerken çok keyıflı görü-
nüyordu.
Her konuşmacı onu nasıl tanıdığını,
onunla ılgilı anılannı anlatıyor, o da ya-
şarken bunlan duymanın tadını çıkan-
yordu. Önce tüm ışıklar söndü ve kulis-
ten Yücel'ın Onat KuÜar ıçın yazdığı
şiırduyuldu. Devlet Tıyatrosu sanatçı-
sı Nttiat heri'nın sesınden. Sonra TV-
mur Selçuk pıyanosunun başına geçtı
ve "Eldeki bir kuş daha kuştur, dalda-
ki iki baykuştarT dızeleny le selamladı
Yücel'ı. Devlet Tıyatrosu sanatçılan
ise Yücel'in yaşamında önemlı yer tut-
muş olaylan, kışılen canlandırdılar. şı-
ırlerinden bölümler okudular. Arada bir
de onu yakından tanıyan bir konuşma-
cı geliyordu mikrofonun arkasına.
ilk konuşan Şükran KurdakuL"Can
sözcüğünü budaktan esirgemeyen bir
kabadayıdır" dıyordu. "Can Yücel'in
şürinde bir sözcük diğerini kıskanıyor
gibidir. Neden onikiden vurmayan di-
zes yok bizi Can'ın? Yedi canlı da on-
dan. Yüreğinin çökecek gibi olduğu za-
manlar yaşadı Can şüriyle ama Can Yü-
cel ağacını sitemediler yaşamdan. Su
uyur, düşman bile uyur, Can'ın dizeleri
uyumaz. Devlerliler, kadı eskileri, sö-
mürgenler, sürünenler. kalem efendile-
ri, edebiyat memurian, yüreğinizi sıla
tutunuz. Can Yücel burada!"
Öner Yağcı kendı deyımıyle 'yaşa-
mın yanuş gjdişine dur diyen, öfke ve
sev gi dolu. günlük yaşamı âklının ve bi-
rikiminin süzgecinden geçirerek sorgu-
layan" duzyazılanndan soz ettı Can Yu-
cel'ın: "Can Yücel, yaşamdan aldıgı
sözcüklerie yeni v« aydınlık olan bir baş-
ka yaşamın temellerini atmasını bilen
bir yan ustasıdır ilk önce. Sanatın, ya-
şarada var olan her atanu her anı kâp-
sayabileceğine olan inancııu, önüne çı-
kârtılan her zorluğu yenmeyi başara-
rak daha güçlendiren bir inadın simge-
sidir Can Yücel*'.
Can Yücel'le ortak yanlannın utan-
gaçlıklan olduğunu söyleyerek söze
başlayan RefikDurbaş ıse Yücel'in şı-
ırinın en belırgın özellığının güncel
olaylarla doğrudan. dolaysız bağ kura-
bılmesı olduğunubelırttneekledı: "Şi-
irlerini bütünteyen ikinci bir kaynak da
göndermeierden y ararlanarak geniş bir
çağnşım rincirinin kurulması. Shakes-
peare'den Gönül \azar'a, Ahmet Ha-
şim'den çevresinde birlikte yaşadığı ar-
kadaşlanna kadar geniş bir ilgi alanı
var. Dalgasını geçiyor hayaüa. En çok
da kendisiyle. Gündeminde her şey var:
Politika daşehvçt de tarih de güncel oian
da. özede ölümü ve yaşamı kucaklayan
her şey".
TuDcel Kurtiz,4
Can Baba'nuı şıirle-
rinı ınanılmaz bir coşkuyla okuyarak
hem dınleyenlenn soluklannı kesti.
hem de onun ne kadar ıyı anladığını ka-
nıtladı Ardmdan Zeliha Berksoy çıktı
sahneye ve 15 yıl önce yıne orada sah-
nelenen. Can Yücel'in Brecht'ten çevır-
dığı "KafkasTebeşirDairesrne ılışkın
anılannı aktardr "İlkokumaprovamız-
da büyük bir heyecanla oturduk masa-
nın başına. Can geldi. 'Oyunu ben oku-
yacagım' dedi. Ve oyunu üç saat Can,
bir senfoni gibi okudu. O üç saatin
nasıl geçtiğini. neler olduğunu asla
hatırlamıyorum. Sadece yüreğimin
kabardığını \e her bir cümlenin bey-
nime berrak bir şekilde nasıl yansı-
dığını hatırlıyorum. O okudu, biz
oyunu anladık".
Devlet Tıyatrosu sanatçılan Can Yü-
cel'in 'Türkçesöylediği'Shakespeare'in
"Bahar Noktası"ndan bir bölüm oyna-
dılar Hemen ardından da bu oyunu sah-
neley en Başar Sabuncu. kısa bir konuş-
ma yaptı.
"Vuvarlak Kafalılar ve Shri Kafan-
Iar"dan söz etmek ise Rutkay Aziz'e
düşüyordu. Ancak Azız, o günlerde ya-
şadığı bır olayı da aniattı. "Osıradaes-
ki eşim doğum halinde hastanedeydi.
Can Baba yanıma geldi. mis gibi tavuk-
çu kokuyordu. Ankara'da tavnkçu kok-
mak demek. bir rakının hakkını verdi-
ğiniz bir süreçten geçmeyi ifade eder.
Dedi ki 'Rutkay, bır oyunu her zaman
koyarsın, ama bır çocuk her zaman doğ-
muyor, çek git hastaneye'."
Ve alkışlar arasında Can Baba çıktı
bu kez sahneye. Önce şarabından bır
yudum aldı, sonra da açık hav ada olmak
yenne oraya kapananlara şıin adına te-
şekküretti.
'Ikinci
Nöbetçinin
Sıkıntılan'
Kültür Servisi - tstanbul
Şehır Tıyatrolan'nın bu yıl
başlattığı kısa oyunlar dizisi
çerçevesınde yeni bır oyun
sahnelenmeye başlandı:
"İkinci Nöbetçinin Sıkınüla-
n". Orhan Günerin yazdığı,
Arif Akkaya'nın yönettıği
oyunda Naşit Ozcan. Hümay
Güldağv e YavuzŞeker rol alı-
yorlar. "İkinci Nöbetçinin Sı-
kmnlan", canı sıkılan, bır şey
yapmayan, hiçbir şeye başla-
yamayan birini anlatıyor. Hı-
zıyla başları döndüren bir
çağda, kocaman bir metropol-
de yaşayan •yalnızlar ordu-
su'ndan birini.
Nöbetçinin sıkıntılan, bir
tiyatro sahnesinde, tam da
"Hanüet" sahnelenirken alev-
lenir Oyunda Danimarka
KrallığTnın şatosunda sur nö-
beti tutmakta olan ikinci nö-
betçi rolündedir. Ama bu
oyundan bıkmıştır artık. Ro-
lünü terk eder ve sahneden çı-
kar. Bir oyun yazmayı düşje-
mektedir. "Birini anlarmakis-
tiyonım"der: "Canı sıkılan_.
Bir şey yapmay an_. Hiçbir şe-
ye başlayamayan birinL. Biri
var.- Etrafı kalababk... Hem
de çok kalabalık... Her gün
yüzterce insanla beraber, ama
geceleri yatağa girdiğinde bir
y ığın pişmanlık, iç sıkınösu..
Yaruı yine aynı hatalan tek-
rar etmeyeyim diye sözler ve-
rir kendine. Ama çevresinde
görünmez bir nükleer buiut
kümesi gibi dolaşan can sıkın-
ÜSL..''
Oyun, Harbiye Cep Tiyat-
rosu'nda salı günleri 18.00 ve
20.30'da, perşembe ve cuma-
lan 15 OO'te "Pfeynirti Yıunur-
ta" ve "Açık Evlflik" ıle dönü-
şümlü olarak sahnelenecek.
Yaşar Kemal gibi, Aziz Nesin gibi
ünlü yazarlar ancak yurtdışında sesle-
rini yükselttikleri zaman. medya bu-
nu görmemezlikten gelemiyor.
Aslında Yaşar Kemal'ın söylediği
sözleri Türkiye'de pek çok aydın uzun
zamandır söylüyor.
Ancak Marcuse'ün "repressif tole-
rans"dedıği şey medyanın patlama-
sıyla Türkiye'de de bır çeşit geçerlılik
kazandı Bugün hapishanelerde yüz-
lerce gazetecı var, pek çok yazar ki-
taplanndan dolayı içeri tıkılmış vazi-
yette.
Aydınlar susmuyorlar, ama medya-
nın tekelleşmesı ve kamuoyunun ya-
vaş yavaş milliyetçileşmesı. aydınla-
nn sesinın ustalıkla fark ettirilmeme-
sıne neden oluyor. Şuna dıkkat çek-
mek ıstiyorum: Son üç ayda durum-
lar değişti, aydınlann üzerinde de-
mokrasiyi daraltmak yolunda bır ça-
ba var.
Eleştiriye tahammülsüzlûk
- Nasıl değişti? Üç ay önce herkes bu
konudaki fikrini daha mı rahat söylü-
ywrdu?
Kamuoyu da medya da eleştiriye ta-
hammülsüz hale geldi. Bundan üç yıl
evvel Demirel-lnönü koalisyonu ku-
Rilduğunda Yaşar Kemal' in veya baş-
ka bir yazann ben aynı sözlerden yar-
gılanacağını sanmıyorum. O zaman
hava başkaydı. Tek sesli medya, de\ -
letin yavaş yavaş yükselen mılhyetçi-
lık akımına kapılmaya başladı; bu da
sürüp gitmekte olan savaşın bir sonu-
cu
- Önceki hafta Cem BoynerAlman-
ya'daydı ve Alman gazetelerine verdi-
ğj demeçlerden birinde Türkiye'de ka-
muoyunun da artık bu savaşm bitme-
sini istediğini söyledL Türkiye toplu-
munda bu savaşın bir an evvel bitme-
si ve bu tahammülsüzlüğün kalkması
yönünde bir eğüim var mı sizce?
Bu sa\ aşın bir an evvel bitmesi ge-
rektiğine ben de inanıyorum ve bu ko-
nuda yalnız olduğumu sanmıyorum.
Öte yandan kamuoyunun da savaşın
acılarına doyduğunu sanmıyomm.
"Savaş pek çok acıya mal oldu ve biz
bunu bitirelim" görüşü yalnızca mil-
lıyetçilıgj ve devletı destekleyen Türk
kamuoyunda değil. PKK sempatizanı
kamuoyunda da hâkim değıl. ıkı tara-
fın basını da savaşta kazandıklan za-
ferleri abartarak yazmaktan hoş-
lanıyorlar.
'Ettore Scola'yı öyle sevdik Id...'
CUMHUR CANBAZOĞLU
Yedinci yaşına basan Ankara
Uluslararası Film Festivali (10-
19 mart) bu yıl 'Ustalara Saygı'
bölümünü Ettore Scola ile Sat-
yajit Ray'e ayırdı.
Ettore Scola, Türk sinemase-
verin çok sevdiği, kendine yakm
bulduğu bir yönetmen. Sco-
la'nın filmınin programda ol-
madığı yerli festival düzenlen-
medi gibi bir şey bugüne kadar.
I988'de, o günkü ismı 'Sinema
Günleri' olan Istanbul Festiva-
li'nde yine 'Ustalara Saygı Bö-
lümü'ndeki Scola gösterisi hâlâ
belleklerde.
60'h yıOarda sinemava girdi
Ankara'da bu yıl ttalyan usta-
nın beş fılmı programda: 'Mü-
sadenizle, Kadmlardan Konuşa-
hm' (Se Permettete Parliamo Di
Donne-1964), 'KıskançlıkDra-
mı' (Dramma Di Gelosia-1970),
Birbirimizi Öyle Sevmiştik ki"
(C'erevamo Tanto Amati-
1974), -Özel Bir Gün' (Una Gi-
omata Partıcolare-1977) ve 'Ai-
k'(LaFamiglıa-1987).
Scola, 1931 Trevico doğum-
lu. '60'h yıllarda 'Mare Aureüo'
adlı mızah dergisinde çalıştık-
tan sonra senaryo yazarak sıne-
maya girdı. Savaş sonrasınm en
önemli Italyan komedileri 'Un
Americano a Roma' (Yön: Ste-
no), 'II Sorpasso' (Yön: Dino
Risi), i Mostra' (Yön: D. Risi)
ve 'La Marcia Su Roma' (Yön:
D. Risi) gibi senaryolan yazan
ekipte yer aldı.
Ünlû komedilere imza atü
1964 te 'Müsaadenizle Ka-
dmlardan Konuşahm'la kame-
ranın arkasına geçti. 6O'lı yıllar-
da 'La Congiuntura'(1965),
'Kahramanlanmız Afrika'da
Ettore Scola, MarceDo Mastroianni ile biriikte 1989'da Venedik Rlm Festivaii'ne kablan 'Saat Kaç" adlı filmde.
Esrarengiz Bir Biçimde Kaybo-
lan Dostlannı Buunayi Başara-
bilecek mi?' (1968), Kıskanç-
lık Dramı' (1970) gibi ünlü ko-
medilere imza attı.
Sonra daha duygusal ve birey-
sel fılmlere yöneldi, önemli ya-
pıtlar verdi art arda. Almanlara
karşı savaşta güç bırliği yapan
üç partizanın banş döneminde
ideallerinı nasıl yıtirdıklerini an-
lattığı 'Birbirimizi Öyle Sevmiş-
tik ki'yle Italya'da yılın gişe re-
korunu kırdı. Moskova Festiva-
Iı'nden büyük ödülü, Fransa'dan
da en iyi yabancı film Cesan'nı
getirdi ülkesine.
Sıra, faşızmi iktidar yapmış
bır toplumun geçmışınden bir
sayfa açmaya gelmişti. Eşcinsel-
lıkle suçlanmış ve radyodaki
işinden kovulmuş Gabriele ile
üç çoeuk annesi Antonietta'ya
'OzelBirGün' yaşattı Scola. Ar-
dından eskı dostlan bir balkona
toplayarak özeleştin yaptırdı
'Teras'ta.
Dönem filmi: Balo
Kalktı. hıç söz kullanmadan
müzik ve dans eşliğinde 'dönem
fümi' 'Balo'da (Ballando Bal-
lando) 2. Dünya Savaşı ve son-
rasını aniattı: "Ancak bu kadar
yapüır"dedirtti.
'Aile' ıle 1986'da yine gişe re-
korlan kırdıktan sonra sinema
nostaljisini vurgulayan 'Splen-
dor'u çekti. Splendor, ilk yönet-
menlik denemesini gerçekleşti-
ren GiuseppeTornatore'nın ay-
nı konulu 'Cennet Sûıemasıyla
(Nuovo Cinema Paradiso) ister
istemez kıyaslandı. Sonunda
'usta'nın yapıtmm daha iyi ol-
duğunda karar bırliğine vanldı
Bu arada ttalya'da Komünist
Parti'nın güçlü olduğu dönem-
de, komünistler adına ıktidan
denetleyecek gölge kabınede
kültür bakanlığı görevini yük-
lendi.
9O'lı yıllarda ise 'Mario, Ma-
ria ve Mario'yla Berlin Duva-
n'nın yıkılmasıyla solculann
yaşadıklan değer aşınmasını an-
latacağı uçlemeye başladı. Bu-
günlerde üçlemenın ikinci filmi
'Fakir Bir Gencin Romanı'nı
(Romanzo dı un Gıovane Po\e-
ro), 'Özel Bir Gün'ü çektiği ay-
nı mekânlarda yönetmekle meş-
gul.
Tondaki tipler'
Genelde Marceüo Mastroian-
ni, Massimo Troisi, Vittorio
Gassman ve Stefanıa Sandrel-
lı'yle çalıştı'usta'. Ancak Mast-
roiannı'yle özel bır dil oluştur-
muştu. Fellini'nın de dediği gibi
bakışlannda derinlık olmayan,
son derece sıradan yüze sahip
Mastroianni her role gidebile-
cek bır tıpti. ttalyan toplumunu
kara mizahla sorgulama yolunu
seçti Scola.
Acılar, zayıflıklar, zor ilişki-
ler. tutuculuk, sıkıntılargibi bir-
çok kanşık konuyu sade bir an-
latımla, düz çözümlerle sundu
insanlara. Kahramanlan toplu-
mun dışladıği, silik, 'fbndaki
tip'lerdi Bunlarkendimizleko-
lay özdeşleştirdiğimiz, bizim
korkulanmızı. bizim sevinçleri-
mizı yaşayan ınsanlardı.
Scola, hep yeni şeyler aniattı,
insanlar da Scola'nın gözüyle
yaşama bakmayı çok sevdı.
Ürdünlii rock
• KUDÛS (AA) - Ordün'ün
"Mirage" adlı rock grubu,
konser vermek üzere Israil'e
gitri. Ordün ile lsra.il
arasında imzalanan banş
anlaşması çerçevesinde
Israil'e giden gnjp, ilk
konsenni bugün Hayfa
kentinde verecek. lsra.il
Dışışleri Bakanlığı Kültürel
Işler Daıresı tarafindan
davet edılen grup, Ingilizce
ve Arapça şarkılar söylüyor
ve konserlerde son olarak da
banşa ilışkın bir ilahi
okuyor.
"İkikalas
Birheves" ç*tı
• Kültür Servisi- "ikikalas
Birheves" adlı tiyatro
dergisinin ocak-şubat
sayısında. Avram
Ventura'nın '"Joshua
Sobol'la Getto Üzerine",
Zerrin Akdenizli Çelenk'in
"Tiyatroda Sahne-Mekân ve
Zaman", Nurullah Ataç'ın
"Tıyatroya Karşıt mıyım?",
Selda Özdemir'in "Robert
Wilson ve Yeni
Biçimselcilik" ve Joan
Holden'ın "Melodram"
başhklı yazılannın yanı sıra
Steve Grant ve Tony
Mıtchell'ın Dario Fo ve
Franca Rame'yle yaptıklan
bir söyleşi yer alıyor.
Dergide aynca, Brecht'in
çalışma günlüğünden
ahntılar yapılıyor.
Kore Demokpatik
Ha» Cumhupiyetl
sergisi
• Kühür Servisi - Kore
Dostluk Dernegı tarafindan
düzenlenen el sanatlan,
fotoğraf ve kitap sergisi
pazartesi günü açıldı. Kore
Dost-Der Başkan Yardımcısı
Pang Dae Ok. genel sekreter
vekilı Kun Yong Bom ve
başkanlık kurulu üyesi Kim
Cong Chol'ün katıldığı sergi
Gala Kültür Merkezi'nde 6
marta dek ızlenebılecek.
(IstikJal Cad. Aznavıır
Pasajı 21273 Yapı Kredi
Bankası karşısı,
Galatasaray)
CRR'de bayram
konseri
• Kühür Servisi-Devlet
Sanatçısı Hüseyin Sermet,
Seker Bayramrnın ikinci
günü olan cumartesı günü,
saat 19.30'da Cemal Reşit
Rey Konser Salonu'nda
pıyano resitali verecek.
Çalışmalannı yurtdışında
sürdüren ve uluslararası
birçok ödülün sahibi olan
sanatçı, konserinde
Mendelshon, Ravel ve Uivi
Cemal Erkin'in yapıtlannı
yorumlayacak.
Theatrama,
Romanya
turnesine çıkıyor
• Kültür Servisi -
Theatrama Tiyatro
Topluluğu, Fransız yazar
Michel Vinaver'in
Türkçeye çevrilen ilk oyunu
olan "Sessiz tsyan"ı Foks
Fun Kültür Merkezi'nde 21
mart tarihine kadar
sergilemeye devam ediyor.
Ayşe Başkut'un yönetip
başrollerden bınnı
üstlendıği oyunda,
Tamer Kurter, Semıh
Benkarmona, Erick
Garcın ve Fulya Kurter rol
alıyor.
Lale Oraloğkı
tiyatpoya
dönüyor
• Kültür Servisi - Lale
Oraloğlu, sekız yıl ara
verdiği tiyatroya "Sarah
Bemhardt-Istakozun
Çığlığı" adlı oyunla geri
dönüyor. 15 martta Şişli
Tiyatrosu ve Capitol Müjdat
Gezen Tiyatro Salonu'nda
sahnelenecek olan oyunun
yazan John Murrell. Lale
Oraloğlu tarafindan
Türkçeleştirilen oyunda
Oraloğlu'nun yanı sıra
Murat Genç rol alıyor.
Yönetmenlığini Izzet
Bana'nın yaptığı oyunun
dekor ve kosrürnlerini
Deniz Uyguner hazırladı.
1951 yılında Muhsin
Ertuğrul'un teklıfı ile
Küçük Sahne'de
profesyonel tiyatro
sanatçılığına başlayan
Oraloğlu, 1987 yılına dek
"Denizden Gelen Kadın",
"Kötü Tohum", "Ağaçlar
Ayakta Ölür'", "Lady
Chatterley", "Altona
Mahpuslan", "Pygmalion",
"Karanlığın lçinden",
"Anna Frank'ın Hatıra
Defteri" gibi yapıtlan
sahnelemesinin yanı sıra
otuz beş kadar filmde başrol
oynadı.