25 Nisan 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19 MART1995 PAZAR 10 PAZAR YAZTLARI Mega patronun halkı uyutma öyurnıEvvel zaman içinde bir ülkede yayımlanan kitle gazetekrinden birinin patronu "Fiyat kırsak acaba ne olur" diye sormus kurmaylanna. Bir ayağı Avustıalya'da bir ayağı Amerika'daki uluslararası patronun mega laırmaylan hemen otunıp hesap kıtap yapmışlar. "lyi olur efendim'' demişler. Bunun üzenne patronun birçok gazetesinden bir tanesinin fiyah sadece tek bir günlügüne indinlivermiş. Büyük patronun renkli fasafıso gazetesinin tek bir günlügüne bile 6500 lıra gibi bir paraya satılmasına halk çok sevinmiş. Ve gazetenin tırajı bir tek o gün 54 bin birden fırlamış. Ertesi gün ise yine 32 bin liradan satılmaya devam etmiş. Ama ne olmuş? Gazete o ay içinde, tıraj almamış mı! Tirajı yüzde 11,2 oranında artmamış mı! Büyük patron ve mega kurmaylan buna önce çok şaşmışlar. "Hayret yahu" demişler. "fîyau tek bir gün kırdık, o gün tiraj aldık. tyi bunu anladık. Ertesi gün eski fiyattan sattık. Yine tiraj aldık. Bu nasü iş? Bu halk keriz mi?" Büyük patron başını sallamış. "Ey benim mega kunnajianm" demiş. "Halkın keriz otduğunu yeni mi anladımz? Yıllardır onlara gazete diye kafa bulandıncı, gündem degiştirici, doğru>Ti eğri, eğriyi de daha eğri anlatmıyor muyuz? Ve btri almaya devam etmiyoriar mı?" Mega kurmaylar başlannı sallamışlar. Kenz halk, durmadan gidip o gazeteyi aJa ala bir bakmış ki fiyatın ineceğı yok. Haydı hop, tıraj gerisin geriye eski düzeyine inmiş. Sonra da gerilemiş. Ocak ve şubat satış rakamlanna göre hatta yüzde 5 azalmış satış. Ama büyük LONDRA EDÎP EMİL ÖYMEN patronun umurunda değılmış. Şımdı o, fıyatı yenıden zırt diye ındıreceği günü bekliyormuş. Halk keriz ya, onunla ara sıra oynamak ıyi olur diyormuş. Ama o ülkede onun kadar uluslararası olmasa bile başka büyük patronlar da varmış. Onlan almış bir telaş. Halkın kerizliği istatistik olarak saptandı ya, ne oiacak bu işin sonu diye. Çünkü demek ki halk. gazetenin içinde yazanlara değil, anlatılan görüşlere, yapılan yorumlara değil, satış fiyatına göre alıyormuş ya da almıyormuş. Patronlar dertlenmışler Her sabah masalanna konulan tıraj raporlanna göz atıp hızla mide ilaçlanna uzanmışlar. Bir tane de gazete varrruş içlerinde durumu sarsak. Ama 290 bin kişi ha babam de babam usanmadan yılmadan bu gazeteyi alıyormuş. Oysa gazete son yıllarda ağır hastalık geçirmiş. Dalağı, böbreği, midesinin yansı, akciğerinin dörtte bıri alınmış. Sağlığı hala bozukmuş. Sayfa sayısı azalmış. Albenısi sönmüş. Ama görüşlerinı, hastalığına rağmen savunmuş. Bu 290 bin ınatçıyı merak etmiş mega patron. "Bağımsız" aksak gazeteyi neden terk etmedıklerini soruşturmuş. Sonuca tepkısi bilinmiyor. Ama raporun ana fîkri basına sızdınldı: "Tekd temsifcisi oknadtğı jçin." Yabancı gözüyle Mekong DeltasıDokuz adet büyük nehrin Güney Çin Denızı'ne ulasarak döküldüğü Mekong Deltası, Vietnamhlann tam anlamıyla "ekmek teknesi.' Burada üretilen pirinç, Vietnam nüfusunun tamamına yetecek nicelıkte. Saygon'dan 70 kilometrelik bir yolculukla vanlan Mytho kenti, bu deltanın en büyük yerleşim birimı. Vietnam mitolojısinde 'ejderha', Tann yüceliğınde bir tasanmsal yaratık. Kapısı her zaman açık ve yiyeceklerle donatılmış tapınaklan san. kırmızı, yeşıl koyu renkli boyalarla yapılmış yılan ağızlı bu tasanmsal yaratıklar bekler ve kendısine inananlan tüm kötülüklerden korur. Işte bu nedenle olsa gerek, Vietnamhlann ekmek teknesi olan deltayı sulayan bu dokuz nehre 'dokuz ejderha' adı takılrruş. Dokuz ejderhanın suladığıtopraklar, bir tepsi gibı dümdüz ve de taşsız; ilaç ıçin taş aransa bulunmaz. Vietnamlılar gereksinim duyduklan taşlan, deniz içındeki kayadan adacıklan kırarak sağlarlar. Denız içinde yansı yenmiş, ötekı yansı da yenmeye hazır kaya adacıklan gördüğünüzde, "Acep bu da ne ki?" diye şaşırmaya gerek yok. Bir de bu denlı sulak, venmlı topraklar yetmıyormuş gibi bu nehirlenn sürüyüp getirdığı koyu çamurlu atıklara. ivedi denn köklü tropik bıtkiler dıkerek toprağın denize doğru daha da uzamasını sağlıyorlar ve böylece bir yılda kayıtlara göre toplam 74 metre kare yer kazanıyor Vietnamlılar. Turistik amaçla bambudan yapılmış sandallarla yapılan nehır ağzı gezılen, bütünüyle doyumlu bir macera: Gökdelenler gibi dikılmiş. hindıstancevizı, papaya. muz, mangu, kivi, gülelması ağaçlanmn zaman zaman gölgesinde ve aralannda dolaşmak; belıne değin çamura gömülmüş insanlann çamurbalığı ve çamurkereveti avlamalanna yakından SEUL ALİ R12A BALAMAN taruk olmak, hindistancevizini glikozla kanştırarak akide şekeri yapan atölyelen görmek ve orada aylığı 30 Amerikan Dolan'na çahşan insanlarla bırlikte olmak ve o havayı solumak insanı bambaşka dünvaJara sürüklüyor... Bir de, fstanbul Boğazı'ndaki eski Çingene vapurlannı anımsatan, sandaldan biraz büyük motorlu takalarla bir yakadan ötekine taşınan bisıkletli, motosıkletli, tavukhı, ekmek sepetlı, ama ille de konık şapkalı sade. yoksul ama onurlu mu onurlu, güler yüzlü insanlan tanımak, onlarla gülümseme. sıgara ve selam takası yapmak gerçekten doyumsuz bir keyif... Çin felsefesinde 'geomannk kuram' adı venlen eski bir kurama göre, yerleşim yeri. ev ile mezar arasında; rüzgâr, su, ateş, odun. maden ve toprak gibi kozmik değişkenlere özen gösterilerek seçilmelidir. Bu felsefeye uyarak ya da uymayarak Vietnamhlar, Güney Asya'da en uygun alanı seçmişler. Yıllardır verdikleri savaşlara karşm adlannı, birkaç on yılda dünyaya duyururlarsa buna şaşmamaİc gerek. Bizdeyse bu kuramın tam tersı uygulamalar, o denli çok ki. Örneğın, tzmır'in verimli Bomova ovası, Türkiye'nin en azından yansını besleyecek bir gizli güce sahipken üniversite, kışla, fabnka ve apartmanh yerleşime açıldı. Çevredeki dag etekleri de sankı planlı bir biçimde, gecekonducular ıçin boş bırakıldı. olmak o kadar kolay mı?Bilgece bir öğüt var Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol! Kulağa hoş geliyor. Konuşmanın arasında bir punduna getinp bu cümleyi söylüyorsun ve herkes sana katılıyor. Ne güzel! Risksiz bir tarhşma tezi! Öyle ya, doğal olmak gereğine karşı çıkılır mı hiç? Ben de doğalhktan yanayım. Ama bu işi ne sonuna kadar becerebiliyorum ne de beceren birine rastladım bugüne dek. Örnek vereyim. AnJamadığım şeyleri soranm genellikle. Ama sormaya çekindiğim, sormaktan yorulduğum ya da yanıttan sıkılacağımı tahmin ederek sorudan vazgeçtığim de olur. Böyle zamanlarda anlamış gibi yapanm. Bazen sözcükle aldatınm: "Tamam, anladuıT derim. Bazen başımı sallanm. Bazen de gülümserim. Aslında anlamsız gülümsemeden daha aptalca bir şey yok galiba. Çok ciddi, hatta acı bir sorundan söz ederken bile gülümseyen insanlar var. Herhalde insan gülümserken kendinden daha emin görünüyor. (Acaba bazı politikacılar, kendilerine yönelik sert eleştirileri dinlerken sıkıştıklannı belli etmemek için mi "mütebessim" bir gerginliği seçerler?) Bir başka örnek. Bakıyorum, Rusya'da da Türkiye'de de insanlar, topluluk içinde "tuvalet", "heb'' gibi sözcükleri kullanmaktan kaçınıyorlar. Oraya gitmek istediklerinde sanki o bayağı sözüğü lanetlemiş insanlar arasında saptanmış bir şifreyi kullanıyorlar; örneğin, el yıkamak istiyormuş gibi yapıyorlar. fç çamaşırlarla ilgili konuşmaktan kaçınan insanlar da MOSKOVA HAKAN AKSAY az değil. Cınsel konular mı1 .' Haşa! Onlar tümüyle yapmadığımız ve bilmediğimiz ayıp şeylerdir. En doğal eylemlerden ve insan vücudunun bazı organlanndan çekinen kişiler için en acı şey, herhalde "göründükleri gjbi" olmalandır. Tuvalet konusundan fazla uzaklaşmadan iki örnek daha vereyim. Birincisi, tuvalet sonrası, ya da yemek öncesi, başkalanna karşı elini yıkıyormuş gibi yapan, gidip lavabonun önünde birkaç saniye dikilen. hatta musluğu boş yere açıp kapayan insanlar. Bır de tuvaletteyken dışardaki ayak seslerinden çekinen insanlann "nefsi müdafaa" amacıyla numaradan öksürmesine veya sesini düzeltircesıne bazı gırtlak hınltılan çıkarmalanna bayılınm. Moskovalı kadınlar için yaşamsal önemde bir kibarlık ölçütü var: Erkeğin kendisine palto tutması. kapıyı açıp önden buyur etmesi ve sandalyesine oturmasına yardım edıyor gibi yapması. Biliyorum, başka yerlerde de bu kurallan sevenler bulunur. Ama burada, adamın kendisine mal gözüyle bakmasına, yanında sağa sola tükürmesine, hatta sövmesine ses çıkarmayan kadınlann, bu konularda son derece acımasız eleştirmenler halıne geldiğini gözlemişimdır. Demek ki aynı önemi vermeseniz bile, bu konuda "olmadığınız gibi" görünmenizde yarar vardır. Aslında karşı cins işin içine ginnce doğal olmak zorlaşıyor. Arada kökü tarihe ve doğaya dayanan bir titreşim bulunuyor. Hele karşıdaki hoşa giden biriyse, kişi durup dururken olduğundan daha sempatik, daha iyi, daha akıllı görünmek için ne saçmalıklar yapmıyor ki? İnsan, patronu, doktoru, bakkalı, çocuğu karşısında hep başka roller oynuyor. Kimimiz daha az, kimimiz daha çok. Ama hep olduğumuzdan farklı görünüyoruz ve göründüğümüzden farklıyız. Bir tek çocuklar hariç. Onlar dünyayı ve yaşamı tanımak gibi çok önemli bir işle uğraştıklan için böyle saçma sapan şeylere zaman ayırmıyorlar. Bir güzel insan daha geçti gitti Opse olur l\tt*W\Q 7 yaşmdald minik tngiliz kızı Amy Cooper, Truro kentindeki Cornwall Doğal Parta'na anne- "*• V İ İ J babasıyla birtikte yapüğı gezide ilginç birdost edinmiş: Turuncu bir kurbağa. Annesinin anlarüğı mas3 ^1 geçiri>oraklından.Hanikötüyürekli cadıyakışıklı prensebüyiiyaparakkurbağahaline getirir de güzel genç kız öpünce eski haline döner. Sakm şu bizim turuncu kurbağa da?._ STOCKHOLM Zûlfû LJvaneH, henüz şımdiki Zülfii Lıvanelı değılken sanınm Politika gazetesinde 'Devrimsiz Devrimdler' başlıklı bir dizi yazı yayımlamıştı. Yazının konusunu, dünyanın her köşesinde Isveç'e, özelhkle Stockholm'e gelen polıtik göçmenler oluşturuyordu. Bir süre sonra, sıra bizım insanlanmıza da geldi. Işte ilk kez o zaman tanıştım Ekrem Aydm ile. Yalnız değıldi; çoğu 'sendikasız sendikacılar' olarak buraya gelmek, uğruna çok şey verdikleri ve vermeye de hazır olduklan Türkıyemizi bir süre için bırakmak zorunda kalmışlardı. Aydın'ın sevgili Maden-tş'i kapatılmış, DISKın kapısına kilıt konmuştu. Aydın, çizgisini burada da sürdürdü. Türkiye'den gelen bazı sığınmacılann aksine, ilk olanak bulduğunda ışçilik yapmaya başladı. Önce eşini, özverüi, bilge insan Yüksel Haoım'ı buraya getirmeyi başaTdı. tki sevgili çocuğu, Emel ve Devrim, hiçbir zaman aklından çıkmıyordu. Sanınm tsveç'teki en önemli mutluluğu, çocuklanna Arlanda Havalimanı'nda sanldığı an yaşadı. 'Dost' derdi sevdiklerine, 'görüşemiyt)ruz dost' derdi telaş içinde geçıp gıden günlerin kjyısında bucağında karşılaştığı insanlara. Benim için büyük onurdu onun dostu olmak. Bir başka güzel insan, yine politik göçmen Enver Türkoğlu'nu burada yitırmiştik ansızın. Stockholm'deki tören yerinde. Rüzgâr serin esiyordu. Az ıleride iki kişi duvar örüyordu. Şimdi onunla birlıkte gelenlerden bazılan, ilk olanak çıktığında derhal kollan sıvadılar, köşeyi dönmek için. O ise yurduna döndü. Diğer birçok dava arkadaşıyla birlikte derhal yurdunda yanm bıraktığı işini sürdürmeye başladı. Bu sıcak bakışlı, güleç, ciddi, özverili ve dürüst insan, Metal-lş ve Maden- tş sendikalannda yerini almışken belkı de gördüklerini kabul edemedi yüreği ve 3 mart günü aramızdan aynldı. Güle güle, sevgili dost- F( onomısr Istanbul ve Ankara'da geçen hafta meydana gelen olaylan yorumladı: Türkiye Cezayir değil, ama...Dış Haberler Senisi - tngiliz The Economist dergisi, Türki- ye"de son günlerde meydana gelen olaylarhakkında yayımladığı yo- nımda 'Baülı ülkelerin Cezayir ve Türkiyede yönetimin köktendin- cilerin eline geçmesinden kaygı- landığını' bildırdı. The Economist "Türldy« ile Ce- rayir arasında ne fark var"başlık- lı yazısında iki ülke arasında bir dizi benzerlik bulunduğunu, an- cak temelde büyük fark olduğunu, Cezayir'de diktatörlüğün Türki- ye'de ise demokrasinin bulundu- ğunu belirtti. Dergi laikliğin kar- şısında olan ve tslami devlet ku- rulmasını isteyen Refah Parti- si'nin hızla geliştiğine de dikkat çekti. The Economist'in yorumu özetle şöyle: "Gerek Cezayir gerekse Türld- ye güçsüz hükümctler tara&ndan yönetilnıektedir. tki ülkede de tş- • The Economist, Cezayir'in askeri dikta rejimiyle yönetilmesine karşılık, Türkiye'de demokratik bir yönetim bulunduğunu bildirdi. Dergi, buna rağmen Türkiye'nin artık 'laikliğin sağlam bir kalesi' olarak görülmediğini belirtti. başuıdaki hükümetkr IMF tara- findan sunulan reçeteleri uslu bi- çimde uygulayarâk bir yandan voksullan eznıekte. öte yandan iş- sizliğin artmasına yol açmaktadır. Şiddet olaylan Türkhe'de de Ce- zayir'deki boyııtlara ulaşırsa, bu NATO ülkesinde siyasal düzen tehlikeye düşebilir. tki ülkede de köktendinci akun güçleıüyor." Temelfark Ancak bu benzerliklere karşın iki ülke arasında büyük fark var. Önce tstanbul'da 12 Mart'ta pat- lak veren olaylann niteliği bula- nık. Alevilerin kahvelerine ateş açan militanlann kimler olduğu ve hangi gnıplann üyesi bulun- duklan bilinmiyor. Bu olaylarda dinin Cezayir'de olduğu gibi baş- rolü oynadığı sanılmıyor. PKK Saldm Türkiye'nin Avrupa'ya yakJaşmasına karşı olanlar ya da PKK tarafından gerçekleştirilmiş olabilir. Refah Partisi'ne gelince. Bu parti gerçi geçen yıl yerel seçim- lerde oylann % 19'unu alarak bü- yük başan kazandı. Birçok bele- diyeyi ele geçirdi. Ama Türklenn çoğunluğu, Refah Partisi'ni ikti- darda görmek istemiyor. Türkiye'de laikJik için en bü- yük tehlike seçim yasasından ge- liyor. Bu yasaya göre Refah Partisi oylann dörtte birini toplayarak parlamentoda en büyük parti ko- numunagelebilir. Olkede gelecek seçımler 1996'da yapılacak. Bu noktada Türkiye ile Cezayir arasındaki en büyük farka gelıyo- ruz. Cezayir'de askeri diktatörlük vardır. Türkiye ise demokratik rejimle yönetiliyor. Tansu ÇOler hüküme- ti insan haklan konusunda ilerle- me kaydetmeyi vaat ehniştir. Enflasyon %130 Bu arada ekonomiyı de unut- mamak gerekiyor. Türkiye'de enf- lasyon % 130'un üzerinde seyre- diyor; işsizlik artıyor. Bu olgu da kitlelerde hoşnutsuzluğu arttın- yor. Ancak durum yine de Ceza- yir'dekine benzemiyor. Türkiye'de şiddet olaylannın büyük bölümü dinsel değil, etnik kökenli. Ülkedeki laiklik karşıt- lan Cezayir'deki gibi radikal de- ğiller. Devlete karşı savaş açmış da değiller. LaikBk Türkiye'de laikliğin kökenleri Cezayir'dekinden daha derinlere iniyor. Üstelik Islamcılar seçim- lerde Cezayir'de olduğu gibi (FIS, 199 l'de oylann % 47.5'ini almış- tı) oylann çoğunu toplayamıyor- lar. Ama yine de ne olacağını kim- se kestiremez. Eğer Islamcılar ik- tidara gelmeye yetecek miktarda oy toplayabilirlerse Türk ordusu müdahale edebilir. Bu da ülkede şiddet olaylannı başlatır. Türkiye gerçi Cezayir değildir. Ama Türkiye'nin laikliğin kalesi olduğu da artık ileri sürülemez. GerryAdams Beyaz Saray'da • Kuzey Irlanda'nın bağımsızlığı için silahlı mücadele veren îrlanda Cumhuriyetçi Ordusu'nun siyasi kolu olan Sinn Fein'in lideri Adams, ABD Başkanı Bill Clinton tarafından verilen bir resepsiyona katıldı. Yıllarca Erişmek Istediğiniz M u t l u l u ğ a Ve Sahip Olmak Istediğiniz Yuvanıza Yakında Kavuşacaksınız. Ve işte Yeni Adresiniz.. WASHINGTON (AA) - Yıllarca Ingi- liz çıkarlanna karşı terör ve bombalama eylemleri gerçekleş- tiren, suikastlar dü- zenleyen IRA'nın si- vasi kanadı Sinn Fe- in'in lideri Gerry Adams Beyaz Sa- ray'da bir resepsiyo- na katıldı. Adams, îrlanda Başbakanı John Bruton'un VVashington'da bulunması ve trlandalılann Aziz Patrick Gü- nü nedeniyle duzenlenen Tesepsiyona Beyaz Saray tarafından çağnlmışh. ABD Başkanı Bill Clinton, Bruton ile gö- rüşmesinden sonra Kuzey îrlanda"da ateşke- se gidenlenn, eldeki silahlann bir daha hiç kullanılmaması için yeni bir adım atmalan ve masa başına oturmalan çağnsında bu- lundu. Adams ise yaptığı açıklamada, IRA üye- si olmadığını, yasal bir siyasi parti olan Sinn Fein'in silahlar üzerinde denetimi bulunma- dığını iddia etti. Irlanda Başbakanı Bruton da "Adams'ın teknik olarak silahlar üzerinde bir denetimi olmayabilir, ama IRA nezdinde korkunç et- kisirâr"dedi. Başkan Clinton'ın, Adams'ın ABD'ye gı- rişine ve bağış toplamasına ızin vermesi Washington-Londra ılişkilerinde "ciddi'' so- runlara yol açtı. Ingiltere Başbakanı John Major'ın, son birkaç gündür Clinton'ın telefonlanna çık- madığı ifade ediliyor. Ingiltere ile ABD ara- sındaki "ozeT ılişkinin bittiği yolunda yo- rumlaryapıhrken Beyaz Saray sözcüsü Mi- ke MeCurry şöyle dedi: "Burdar anlamsız sözler. ABD ile tngflte- re arasındaki özel ilişkinin bittiginin alö kez ilan ediMiğini ben hatıruyorum. Bazüanrun ölüm ilanlan çıkannak için çok kararh oJ- malanna karşın özeliBşkikrimtz otdukça iyi gjdiyor." Başbakan Major'ın, hafta sonunda Clin- ton ile telefon görüşmesi yapacağı dabildi- rildi. Sinn Fein Lideri Gerry Adams, Amerikan Kongresi'ndeki bir yemek sırasında da Baş- kan Bill Clinton ile bir görüşme yapmıştı. Ingiltere IRA'yı terörist bir örgüt olarak görürken Clinton geçen yıl Adams'm ABD'ye girişine izin vennişti. Bill Clinton, bu kez de Adams'ın ABD'de bağış toplama- sına izin verdi. îngiltere, bir süre önce ateşkes ilan eden IRA'nın silahlannı tümüyle bırakmasını is- rıyor ve Adams'ın ABD'de toplayacağı pa- ralann silahlar için kullanılacağından endi- şe ediyor. ABD, bağışlann "meşru siya- si"amaçlar ıçin lcullanıldığının kanıtlanma- sını ve hesaplan denetlemesini koşul olarak getirmişti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle