Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 19 MART1995 PAZAR
10 PAZAR YAZTLARI
Mega patronun
halkı uyutma öyurnıEvvel zaman içinde bir ülkede
yayımlanan kitle gazetekrinden birinin
patronu "Fiyat kırsak acaba ne olur"
diye sormus kurmaylanna. Bir ayağı
Avustıalya'da bir ayağı Amerika'daki
uluslararası patronun mega laırmaylan
hemen otunıp hesap kıtap yapmışlar.
"lyi olur efendim'' demişler. Bunun
üzenne patronun birçok gazetesinden
bir tanesinin fiyah sadece tek bir
günlügüne indinlivermiş. Büyük
patronun renkli fasafıso gazetesinin tek
bir günlügüne bile 6500 lıra gibi bir
paraya satılmasına halk çok sevinmiş.
Ve gazetenin tırajı bir tek o gün 54 bin
birden fırlamış. Ertesi gün ise yine 32
bin liradan satılmaya devam etmiş.
Ama ne olmuş? Gazete o ay içinde,
tıraj almamış mı! Tirajı yüzde 11,2
oranında artmamış mı!
Büyük patron ve mega kurmaylan buna
önce çok şaşmışlar. "Hayret yahu"
demişler. "fîyau tek bir gün kırdık, o
gün tiraj aldık. tyi bunu anladık. Ertesi
gün eski fiyattan sattık. Yine tiraj aldık.
Bu nasü iş? Bu halk keriz mi?" Büyük
patron başını sallamış. "Ey benim
mega kunnajianm" demiş. "Halkın
keriz otduğunu yeni mi anladımz?
Yıllardır onlara gazete diye kafa
bulandıncı, gündem degiştirici,
doğru>Ti eğri, eğriyi de daha eğri
anlatmıyor muyuz? Ve btri almaya
devam etmiyoriar mı?"
Mega kurmaylar başlannı sallamışlar.
Kenz halk, durmadan gidip o gazeteyi
aJa ala bir bakmış ki fiyatın ineceğı
yok. Haydı hop, tıraj gerisin geriye eski
düzeyine inmiş. Sonra da gerilemiş.
Ocak ve şubat satış rakamlanna göre
hatta yüzde 5 azalmış satış. Ama büyük
LONDRA
EDÎP
EMİL
ÖYMEN
patronun umurunda değılmış. Şımdı o,
fıyatı yenıden zırt diye ındıreceği günü
bekliyormuş. Halk keriz ya, onunla ara
sıra oynamak ıyi olur diyormuş.
Ama o ülkede onun kadar uluslararası
olmasa bile başka büyük patronlar da
varmış. Onlan almış bir telaş. Halkın
kerizliği istatistik olarak saptandı ya, ne
oiacak bu işin sonu diye. Çünkü demek
ki halk. gazetenin içinde yazanlara
değil, anlatılan görüşlere, yapılan
yorumlara değil, satış fiyatına göre
alıyormuş ya da almıyormuş. Patronlar
dertlenmışler Her sabah masalanna
konulan tıraj raporlanna göz atıp hızla
mide ilaçlanna uzanmışlar. Bir tane de
gazete varrruş içlerinde durumu sarsak.
Ama 290 bin kişi ha babam de babam
usanmadan yılmadan bu gazeteyi
alıyormuş. Oysa gazete son yıllarda
ağır hastalık geçirmiş. Dalağı, böbreği,
midesinin yansı, akciğerinin dörtte bıri
alınmış. Sağlığı hala bozukmuş. Sayfa
sayısı azalmış. Albenısi sönmüş. Ama
görüşlerinı, hastalığına rağmen
savunmuş. Bu 290 bin ınatçıyı merak
etmiş mega patron. "Bağımsız" aksak
gazeteyi neden terk etmedıklerini
soruşturmuş. Sonuca tepkısi
bilinmiyor. Ama raporun ana fîkri
basına sızdınldı: "Tekd temsifcisi
oknadtğı jçin."
Yabancı gözüyle
Mekong DeltasıDokuz adet büyük nehrin Güney Çin
Denızı'ne ulasarak döküldüğü Mekong
Deltası, Vietnamhlann tam anlamıyla
"ekmek teknesi.' Burada üretilen pirinç,
Vietnam nüfusunun tamamına yetecek
nicelıkte. Saygon'dan 70 kilometrelik
bir yolculukla vanlan Mytho kenti, bu
deltanın en büyük yerleşim birimı.
Vietnam mitolojısinde 'ejderha', Tann
yüceliğınde bir tasanmsal yaratık.
Kapısı her zaman açık ve yiyeceklerle
donatılmış tapınaklan san. kırmızı,
yeşıl koyu renkli boyalarla yapılmış
yılan ağızlı bu tasanmsal yaratıklar
bekler ve kendısine inananlan tüm
kötülüklerden korur. Işte bu nedenle
olsa gerek, Vietnamhlann ekmek
teknesi olan deltayı sulayan bu dokuz
nehre 'dokuz ejderha' adı takılrruş.
Dokuz ejderhanın suladığıtopraklar, bir
tepsi gibı dümdüz ve de taşsız; ilaç ıçin
taş aransa bulunmaz. Vietnamlılar
gereksinim duyduklan taşlan, deniz
içındeki kayadan adacıklan kırarak
sağlarlar. Denız içinde yansı yenmiş,
ötekı yansı da yenmeye hazır kaya
adacıklan gördüğünüzde, "Acep bu da
ne ki?" diye şaşırmaya gerek yok. Bir
de bu denlı sulak, venmlı topraklar
yetmıyormuş gibi bu nehirlenn
sürüyüp getirdığı koyu çamurlu
atıklara. ivedi denn köklü tropik
bıtkiler dıkerek toprağın denize doğru
daha da uzamasını sağlıyorlar ve
böylece bir yılda kayıtlara göre toplam
74 metre kare yer kazanıyor
Vietnamlılar. Turistik amaçla
bambudan yapılmış sandallarla yapılan
nehır ağzı gezılen, bütünüyle doyumlu
bir macera: Gökdelenler gibi dikılmiş.
hindıstancevizı, papaya. muz, mangu,
kivi, gülelması ağaçlanmn zaman
zaman gölgesinde ve aralannda
dolaşmak; belıne değin çamura
gömülmüş insanlann çamurbalığı ve
çamurkereveti avlamalanna yakından
SEUL
ALİ
R12A
BALAMAN
taruk olmak, hindistancevizini glikozla
kanştırarak akide şekeri yapan
atölyelen görmek ve orada aylığı 30
Amerikan Dolan'na çahşan insanlarla
bırlikte olmak ve o havayı solumak
insanı bambaşka dünvaJara
sürüklüyor... Bir de, fstanbul
Boğazı'ndaki eski Çingene vapurlannı
anımsatan, sandaldan biraz büyük
motorlu takalarla bir yakadan ötekine
taşınan bisıkletli, motosıkletli, tavukhı,
ekmek sepetlı, ama ille de konık
şapkalı sade. yoksul ama onurlu mu
onurlu, güler yüzlü insanlan tanımak,
onlarla gülümseme. sıgara ve selam
takası yapmak gerçekten doyumsuz bir
keyif... Çin felsefesinde 'geomannk
kuram' adı venlen eski bir kurama
göre, yerleşim yeri. ev ile mezar
arasında; rüzgâr, su, ateş, odun. maden
ve toprak gibi kozmik değişkenlere
özen gösterilerek seçilmelidir. Bu
felsefeye uyarak ya da uymayarak
Vietnamhlar, Güney Asya'da en uygun
alanı seçmişler. Yıllardır verdikleri
savaşlara karşm adlannı, birkaç on
yılda dünyaya duyururlarsa buna
şaşmamaİc gerek. Bizdeyse bu kuramın
tam tersı uygulamalar, o denli çok ki.
Örneğın, tzmır'in verimli Bomova
ovası, Türkiye'nin en azından yansını
besleyecek bir gizli güce sahipken
üniversite, kışla, fabnka ve apartmanh
yerleşime açıldı. Çevredeki dag etekleri
de sankı planlı bir biçimde,
gecekonducular ıçin boş bırakıldı.
olmak o kadar kolay mı?Bilgece bir öğüt var Ya olduğun
gibi görün ya da göründüğün gibi
ol! Kulağa hoş geliyor.
Konuşmanın arasında bir
punduna getinp bu cümleyi
söylüyorsun ve herkes sana
katılıyor. Ne güzel! Risksiz bir
tarhşma tezi! Öyle ya, doğal
olmak gereğine karşı çıkılır mı
hiç? Ben de doğalhktan yanayım.
Ama bu işi ne sonuna kadar
becerebiliyorum ne de beceren
birine rastladım bugüne dek.
Örnek vereyim. AnJamadığım
şeyleri soranm genellikle. Ama
sormaya çekindiğim, sormaktan
yorulduğum ya da yanıttan
sıkılacağımı tahmin ederek
sorudan vazgeçtığim de olur.
Böyle zamanlarda anlamış gibi
yapanm. Bazen sözcükle
aldatınm: "Tamam, anladuıT
derim. Bazen başımı sallanm.
Bazen de gülümserim.
Aslında anlamsız gülümsemeden
daha aptalca bir şey yok galiba.
Çok ciddi, hatta acı bir sorundan
söz ederken bile gülümseyen
insanlar var. Herhalde insan
gülümserken kendinden daha
emin görünüyor. (Acaba bazı
politikacılar, kendilerine yönelik
sert eleştirileri dinlerken
sıkıştıklannı belli etmemek için
mi "mütebessim" bir gerginliği
seçerler?)
Bir başka örnek. Bakıyorum,
Rusya'da da Türkiye'de de
insanlar, topluluk içinde
"tuvalet", "heb'' gibi sözcükleri
kullanmaktan kaçınıyorlar.
Oraya gitmek istediklerinde sanki
o bayağı sözüğü lanetlemiş
insanlar arasında saptanmış bir
şifreyi kullanıyorlar; örneğin, el
yıkamak istiyormuş gibi
yapıyorlar. fç çamaşırlarla ilgili
konuşmaktan kaçınan insanlar da
MOSKOVA
HAKAN
AKSAY
az değil. Cınsel konular mı1
.'
Haşa! Onlar tümüyle
yapmadığımız ve bilmediğimiz
ayıp şeylerdir. En doğal
eylemlerden ve insan vücudunun
bazı organlanndan çekinen kişiler
için en acı şey, herhalde
"göründükleri gjbi" olmalandır.
Tuvalet konusundan fazla
uzaklaşmadan iki örnek daha
vereyim. Birincisi, tuvalet
sonrası, ya da yemek öncesi,
başkalanna karşı elini yıkıyormuş
gibi yapan, gidip lavabonun
önünde birkaç saniye dikilen.
hatta musluğu boş yere açıp
kapayan insanlar.
Bır de tuvaletteyken dışardaki
ayak seslerinden çekinen
insanlann "nefsi müdafaa"
amacıyla numaradan öksürmesine
veya sesini düzeltircesıne bazı
gırtlak hınltılan çıkarmalanna
bayılınm.
Moskovalı kadınlar için yaşamsal
önemde bir kibarlık ölçütü var:
Erkeğin kendisine palto tutması.
kapıyı açıp önden buyur etmesi
ve sandalyesine oturmasına
yardım edıyor gibi yapması.
Biliyorum, başka yerlerde de bu
kurallan sevenler bulunur. Ama
burada, adamın kendisine mal
gözüyle bakmasına, yanında sağa
sola tükürmesine, hatta
sövmesine ses çıkarmayan
kadınlann, bu konularda son
derece acımasız eleştirmenler
halıne geldiğini gözlemişimdır.
Demek ki aynı önemi vermeseniz
bile, bu konuda "olmadığınız
gibi" görünmenizde yarar vardır.
Aslında karşı cins işin içine
ginnce doğal olmak zorlaşıyor.
Arada kökü tarihe ve doğaya
dayanan bir titreşim bulunuyor.
Hele karşıdaki hoşa giden biriyse,
kişi durup dururken olduğundan
daha sempatik, daha iyi, daha
akıllı görünmek için ne
saçmalıklar yapmıyor ki?
İnsan, patronu, doktoru, bakkalı,
çocuğu karşısında hep başka
roller oynuyor.
Kimimiz daha az, kimimiz daha
çok. Ama hep olduğumuzdan
farklı görünüyoruz ve
göründüğümüzden farklıyız.
Bir tek çocuklar hariç. Onlar
dünyayı ve yaşamı tanımak gibi
çok önemli bir işle uğraştıklan
için böyle saçma sapan şeylere
zaman ayırmıyorlar.
Bir güzel insan daha geçti gitti
Opse
olur
l\tt*W\Q
7
yaşmdald minik tngiliz kızı Amy Cooper, Truro kentindeki Cornwall Doğal Parta'na anne-
"*• V İ İ J babasıyla birtikte yapüğı gezide ilginç birdost edinmiş: Turuncu bir kurbağa. Annesinin anlarüğı
mas3
^1
geçiri>oraklından.Hanikötüyürekli cadıyakışıklı prensebüyiiyaparakkurbağahaline
getirir de güzel genç kız öpünce eski haline döner. Sakm şu bizim turuncu kurbağa da?._
STOCKHOLM
Zûlfû LJvaneH, henüz şımdiki
Zülfii Lıvanelı değılken sanınm
Politika gazetesinde 'Devrimsiz
Devrimdler' başlıklı bir dizi yazı
yayımlamıştı. Yazının konusunu,
dünyanın her köşesinde Isveç'e,
özelhkle Stockholm'e gelen
polıtik göçmenler oluşturuyordu.
Bir süre sonra, sıra bizım
insanlanmıza da geldi. Işte ilk
kez o zaman tanıştım Ekrem
Aydm ile. Yalnız değıldi; çoğu
'sendikasız sendikacılar' olarak
buraya gelmek, uğruna çok şey
verdikleri ve vermeye de hazır
olduklan Türkıyemizi bir süre
için bırakmak zorunda
kalmışlardı. Aydın'ın sevgili
Maden-tş'i kapatılmış, DISKın
kapısına kilıt konmuştu. Aydın,
çizgisini burada da sürdürdü.
Türkiye'den gelen bazı
sığınmacılann aksine, ilk olanak
bulduğunda ışçilik yapmaya
başladı. Önce eşini, özverüi, bilge
insan Yüksel Haoım'ı buraya
getirmeyi başaTdı. tki sevgili
çocuğu, Emel ve Devrim, hiçbir
zaman aklından çıkmıyordu.
Sanınm tsveç'teki en önemli
mutluluğu, çocuklanna Arlanda
Havalimanı'nda sanldığı an
yaşadı. 'Dost' derdi sevdiklerine,
'görüşemiyt)ruz dost' derdi telaş
içinde geçıp gıden günlerin
kjyısında bucağında karşılaştığı
insanlara. Benim için büyük
onurdu onun dostu olmak.
Bir başka güzel insan, yine
politik göçmen Enver
Türkoğlu'nu burada yitırmiştik
ansızın. Stockholm'deki tören
yerinde. Rüzgâr serin esiyordu.
Az ıleride iki kişi duvar örüyordu.
Şimdi onunla birlıkte gelenlerden
bazılan, ilk olanak çıktığında
derhal kollan sıvadılar, köşeyi
dönmek için. O ise yurduna
döndü. Diğer birçok dava
arkadaşıyla birlikte derhal
yurdunda yanm bıraktığı işini
sürdürmeye başladı. Bu sıcak
bakışlı, güleç, ciddi, özverili ve
dürüst insan, Metal-lş ve Maden-
tş sendikalannda yerini almışken
belkı de gördüklerini kabul
edemedi yüreği ve 3 mart günü
aramızdan aynldı.
Güle güle, sevgili dost-
F( onomısr Istanbul ve Ankara'da geçen hafta meydana gelen olaylan yorumladı:
Türkiye Cezayir değil, ama...Dış Haberler Senisi - tngiliz
The Economist dergisi, Türki-
ye"de son günlerde meydana gelen
olaylarhakkında yayımladığı yo-
nımda 'Baülı ülkelerin Cezayir ve
Türkiyede yönetimin köktendin-
cilerin eline geçmesinden kaygı-
landığını' bildırdı.
The Economist "Türldy« ile Ce-
rayir arasında ne fark var"başlık-
lı yazısında iki ülke arasında bir
dizi benzerlik bulunduğunu, an-
cak temelde büyük fark olduğunu,
Cezayir'de diktatörlüğün Türki-
ye'de ise demokrasinin bulundu-
ğunu belirtti. Dergi laikliğin kar-
şısında olan ve tslami devlet ku-
rulmasını isteyen Refah Parti-
si'nin hızla geliştiğine de dikkat
çekti.
The Economist'in yorumu
özetle şöyle:
"Gerek Cezayir gerekse Türld-
ye güçsüz hükümctler tara&ndan
yönetilnıektedir. tki ülkede de tş-
• The Economist, Cezayir'in askeri dikta rejimiyle yönetilmesine karşılık,
Türkiye'de demokratik bir yönetim bulunduğunu bildirdi. Dergi, buna rağmen
Türkiye'nin artık 'laikliğin sağlam bir kalesi' olarak görülmediğini belirtti.
başuıdaki hükümetkr IMF tara-
findan sunulan reçeteleri uslu bi-
çimde uygulayarâk bir yandan
voksullan eznıekte. öte yandan iş-
sizliğin artmasına yol açmaktadır.
Şiddet olaylan Türkhe'de de Ce-
zayir'deki boyııtlara ulaşırsa, bu
NATO ülkesinde siyasal düzen
tehlikeye düşebilir. tki ülkede de
köktendinci akun güçleıüyor."
Temelfark
Ancak bu benzerliklere karşın
iki ülke arasında büyük fark var.
Önce tstanbul'da 12 Mart'ta pat-
lak veren olaylann niteliği bula-
nık.
Alevilerin kahvelerine ateş
açan militanlann kimler olduğu
ve hangi gnıplann üyesi bulun-
duklan bilinmiyor. Bu olaylarda
dinin Cezayir'de olduğu gibi baş-
rolü oynadığı sanılmıyor.
PKK
Saldm Türkiye'nin Avrupa'ya
yakJaşmasına karşı olanlar ya da
PKK tarafından gerçekleştirilmiş
olabilir.
Refah Partisi'ne gelince. Bu
parti gerçi geçen yıl yerel seçim-
lerde oylann % 19'unu alarak bü-
yük başan kazandı. Birçok bele-
diyeyi ele geçirdi. Ama Türklenn
çoğunluğu, Refah Partisi'ni ikti-
darda görmek istemiyor.
Türkiye'de laikJik için en bü-
yük tehlike seçim yasasından ge-
liyor.
Bu yasaya göre Refah Partisi
oylann dörtte birini toplayarak
parlamentoda en büyük parti ko-
numunagelebilir. Olkede gelecek
seçımler 1996'da yapılacak.
Bu noktada Türkiye ile Cezayir
arasındaki en büyük farka gelıyo-
ruz. Cezayir'de askeri diktatörlük
vardır.
Türkiye ise demokratik rejimle
yönetiliyor. Tansu ÇOler hüküme-
ti insan haklan konusunda ilerle-
me kaydetmeyi vaat ehniştir.
Enflasyon %130
Bu arada ekonomiyı de unut-
mamak gerekiyor. Türkiye'de enf-
lasyon % 130'un üzerinde seyre-
diyor; işsizlik artıyor. Bu olgu da
kitlelerde hoşnutsuzluğu arttın-
yor. Ancak durum yine de Ceza-
yir'dekine benzemiyor.
Türkiye'de şiddet olaylannın
büyük bölümü dinsel değil, etnik
kökenli. Ülkedeki laiklik karşıt-
lan Cezayir'deki gibi radikal de-
ğiller. Devlete karşı savaş açmış
da değiller.
LaikBk
Türkiye'de laikliğin kökenleri
Cezayir'dekinden daha derinlere
iniyor. Üstelik Islamcılar seçim-
lerde Cezayir'de olduğu gibi (FIS,
199 l'de oylann % 47.5'ini almış-
tı) oylann çoğunu toplayamıyor-
lar.
Ama yine de ne olacağını kim-
se kestiremez. Eğer Islamcılar ik-
tidara gelmeye yetecek miktarda
oy toplayabilirlerse Türk ordusu
müdahale edebilir. Bu da ülkede
şiddet olaylannı başlatır.
Türkiye gerçi Cezayir değildir.
Ama Türkiye'nin laikliğin kalesi
olduğu da artık ileri sürülemez.
GerryAdams
Beyaz Saray'da
• Kuzey Irlanda'nın bağımsızlığı için silahlı mücadele veren îrlanda
Cumhuriyetçi Ordusu'nun siyasi kolu olan Sinn Fein'in lideri Adams,
ABD Başkanı Bill Clinton tarafından verilen bir resepsiyona katıldı.
Yıllarca Erişmek Istediğiniz M u t l u l u ğ a Ve Sahip Olmak Istediğiniz Yuvanıza Yakında Kavuşacaksınız. Ve işte Yeni Adresiniz..
WASHINGTON
(AA) - Yıllarca Ingi-
liz çıkarlanna karşı
terör ve bombalama
eylemleri gerçekleş-
tiren, suikastlar dü-
zenleyen IRA'nın si-
vasi kanadı Sinn Fe-
in'in lideri Gerry
Adams Beyaz Sa-
ray'da bir resepsiyo-
na katıldı.
Adams, îrlanda
Başbakanı John Bruton'un VVashington'da
bulunması ve trlandalılann Aziz Patrick Gü-
nü nedeniyle duzenlenen Tesepsiyona Beyaz
Saray tarafından çağnlmışh.
ABD Başkanı Bill Clinton, Bruton ile gö-
rüşmesinden sonra Kuzey îrlanda"da ateşke-
se gidenlenn, eldeki silahlann bir daha hiç
kullanılmaması için yeni bir adım atmalan
ve masa başına oturmalan çağnsında bu-
lundu.
Adams ise yaptığı açıklamada, IRA üye-
si olmadığını, yasal bir siyasi parti olan Sinn
Fein'in silahlar üzerinde denetimi bulunma-
dığını iddia etti.
Irlanda Başbakanı Bruton da "Adams'ın
teknik olarak silahlar üzerinde bir denetimi
olmayabilir, ama IRA nezdinde korkunç et-
kisirâr"dedi.
Başkan Clinton'ın, Adams'ın ABD'ye gı-
rişine ve bağış toplamasına ızin vermesi
Washington-Londra ılişkilerinde "ciddi'' so-
runlara yol açtı.
Ingiltere Başbakanı John Major'ın, son
birkaç gündür Clinton'ın telefonlanna çık-
madığı ifade ediliyor. Ingiltere ile ABD ara-
sındaki "ozeT ılişkinin bittiği yolunda yo-
rumlaryapıhrken Beyaz Saray sözcüsü Mi-
ke MeCurry şöyle dedi:
"Burdar anlamsız sözler. ABD ile tngflte-
re arasındaki özel ilişkinin bittiginin alö kez
ilan ediMiğini ben hatıruyorum. Bazüanrun
ölüm ilanlan çıkannak için çok kararh oJ-
malanna karşın özeliBşkikrimtz otdukça iyi
gjdiyor."
Başbakan Major'ın, hafta sonunda Clin-
ton ile telefon görüşmesi yapacağı dabildi-
rildi.
Sinn Fein Lideri Gerry Adams, Amerikan
Kongresi'ndeki bir yemek sırasında da Baş-
kan Bill Clinton ile bir görüşme yapmıştı.
Ingiltere IRA'yı terörist bir örgüt olarak
görürken Clinton geçen yıl Adams'm
ABD'ye girişine izin vennişti. Bill Clinton,
bu kez de Adams'ın ABD'de bağış toplama-
sına izin verdi.
îngiltere, bir süre önce ateşkes ilan eden
IRA'nın silahlannı tümüyle bırakmasını is-
rıyor ve Adams'ın ABD'de toplayacağı pa-
ralann silahlar için kullanılacağından endi-
şe ediyor. ABD, bağışlann "meşru siya-
si"amaçlar ıçin lcullanıldığının kanıtlanma-
sını ve hesaplan denetlemesini koşul olarak
getirmişti.