26 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 MART1995 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI Azerbaycan petrolleri TPAO, Şah Deniz Projesi 'nde AİNKARA (AA) - Azerbaycan'ın en önemli ikinci petrol projesi olan Şah sa- halannın üretimi ve işletılmesi ıle ilgilı oluşturulan konsorsıyumda, Türkıye Pet- rolleri Anonım Ortaklığı da (TPAO) yer aldı. TPAO'nun yüzde 15 katılım payı ile yer aldığı Azerbavcan Şah Deniz Projesi ile ilgilı teknık. görüşmelere Londra'da başlandığı bıldırildi Londra"da, konsorsi- yuma üye şirketlerin yetkılileri arasında yapılan teknik görüşmelerden sonra, ku- rulması planlanan ortak şirketin ana sta- tüsü belirlenecek ve ortak yatınm için erut çalışmalanna geçilecek. Azerbaycan Şah Deniz Projesi, geçen yıl içınde Azerbavcan Milli Meclisi'nde "öncelik hakkTnı alan BP şirketi liderli- ğinde oluşturulan Norveçli State Oil, TPAO ile .Azerbaycan devlet petrol kuru- luşu SOCAR'ın ıçinde bulundugu kon- sorsiyum tarafında gerçekleştirilecek. 1993'te 4.9 trilyon lira zarar eden kuruluşlar, 1994'de 3.5 trilyon lira kâra geçtiler Sanayi Bakaıılığı ııııı KTPleri karda ANKARA (Cunıhuriyet Bürosu) - Siya- si kulıslerde gündemi, kabinede gerçekle- şebilecek son değişiklikler oluşrururken, Sanay i ve Ticaret Bakanı Mehmet Dönen. bir toplantı düzen- leyerek, bakanlığına bağlı kamu iktisadi kuruluşlannın 1994 yılı başanlannı an- İattı. Dönen'ın ver- di6i bilgiye göre; 1993 yılmda 4 tril- yon 970 milyar lira zarar eden, Sanayi Bakanlığf na bağlı. Gübre Sanayiı (TÜGSAŞ), Şek'er Şırketi. SEKA, Çi- mento Sanayi i (Çı- tosan). Makıne ve Kımya Endüsrrisi Kuru- mu (MK.EK.). İGSAŞ. 1994 yılında 3 tril- yon 531 milyar lira kâra geçtiler. Sanavi ve Ticaret Bakanı Mehmet Dö- •Bakanhğına bağlı TÜGSAŞ, Şeker Şırketi, SEKA, ÇİTOSAN, MKEK ve ÎGSAŞ'ın geçen yılı kârla kapattığını açıklayan Mehmet Dönen'in, kuruluşlann en büyük zararı SHP Amasya Milletvekili Tahir Köse zamanında yaptığını savunması dikkat çekti. nen. dün düzenlediği basın toplantısında. bakanlığına bağlı kamu iktisadi kuruluşla- nnın 1994 yılı kâr-zarar durumlannı açık- ladı. KlT'lerin 1994 yılında kâra gectiğini anlatan Dönen"ın, kuruluşlann en bü- yük zaran SHP Amasya Milletve- kili Tahir Köse'nin bakanlık görevini yürüttüğü 1992- 1993 döneminde yaptığını savunma- sı da dikkat çekti. 1994 yılı ıçinde 6 KlT'te calışan top- lam personel say ısı- nın yüzde 13 ora- nında azalarak, 61 bin 325'den. 53 bin 567 \ e düşürüldüğünü belirten Mehmet Dönen. personel sayısın- daki düşüşün tamamen emekli olan çalı- şanlann aynlmasıyla sağlandığını bildirdi. KIT'LERDE KAR-ZARAR (milyar TL) Kuruiuşadı SEKA ÇİTOSAN İGSAŞ T. Şeker Fab. TÜGSAŞ M.K.E.K. Kâr/ zarar Dönem İşletme Dönem İşletme Dönem işletme Dönem işletme Dönem İşletme Dönem Işfetme Topiam dönem zaran Toplamdönem Topiam dönem kân kârt 1993 sonu 1994 sonu -1,577.8 -317.2 -313 140 435 312 200 622 -2,551 -21 -1,163 415 -5,605 63.5 -4.970 -356.7 1.720.6 3.781 702 1,848 1,371 966 3,967 -1,737 365 -970 1,920 -3,064 6,595 3,531 1995 yılı hedef 3.426.8 4.365.3 1.763.7 432.8 1.771.3 1.509.3 1.000.0 4.000.0 -251.7 1.313.1 2.345.7 5.234.0 -251.7 10.307.5 10.055.8 DUNYA EKONOMISINE BAKIŞ/ERGİNYiLDrzoĞLU LONDRA Kaosun eşiğinde beklerken... Çarşamba günü: Meksika Pesosu ve do- lara bağlı dığer paralar düşüyorlar; dolar, mark ve yen karşısında düşüş rekorlan kın- yor; marka bağlı paralar da düşüyorlar; piya- salar panik ıçinde. Dünya para piyasaları bir uçurumun eşiğıne kadar geliyor, henüz aşa- ğı düşmüyor ama şairin dediği gibi "Baktık- ça titriyor hayal-i istikbalin." Gerçekten de, sorun ilk anda gö- rüldüğü gibi sadece para piyasala- nnda sert bir dalgalanma; dolar dü- şüyor, mark ve yen çıkıyor sorunu değil. Karşı karşıya kaldığımız du- rum globaîleşmenin dünya ekono- misi üzerinde yarattığı gerginlikler ile ABD ekonomisinin ve devletinin bu koşullarda düzenleyicilık, liderlik gö- revini; doların da sığınak işlevini ar- tık üstlenemez hale gelmesiyle, yani uzun dönemli dönüşümlerle yakından ilgili. Doların bu haftaki rekordüşüşünün arkasındaki kısa ve uzun dönemli etken- lere baktığımızda daha iyı görebiliyoruz. Meksika, Barings ve sığınak sorunu Aralık ayında ABD Merkez Bankası (FED). Meksika krizinin birglobal mali kri- ze dönüşmesini engellemek içın harekete geçti. Ancak FED'in 20 milyar dolarlık bir 'swap' işlemini tereddüt etmeden ger- çekleştirmesi yatırımcıların dikkatinden kaçmadı. Meksika ekonomisinin hızla durgunluga düşmesinin ABD'deki olası etkilerinden zaten endişelenen para pi- yasaları, bu kurtarma paketinin çapı 50 milyar dolara çıkmaya başlayınca dolar- dan kaçmaya başladılar. 'Sığınakpara' olarak mark ve yen değer kazandı. Son- ra Barings krizi pıyasalarda tekrar bir sar- sıntı yarattı ve yatınmcılar yine marka sı- ğındılar. Mark yine yükseldi. Artık piyasa- larda mark sığınak olarak algılanıyordu. Markın güçlenmesine yol açan Mek- sika ve Barings sarsıntılannın yanı sıra, başka etkenler de var. Bunlardan biri ABD ve Almanya'da faizlerin farklı yön- de ilerlemesi. ABD'de ekonomik to- parlanma uç noktasına ulaşmış du- rumda. Yavaşlama işaretlerı belir- meye başladı. Bu koşullarda FED'in açıkladığı gibi bundan sonra faizler artmayacak, hatta düşmeye başla- yacak. Atlantik'in öbür yakasında ise durum farklı. Avrupa ve Almanya ekonomik topar- lanmanın henüz başındalar. Almanya'da fa- izlerin bu yıl sonuna kadar en az bir kere da- ha artması gerekiyor. Uluslararası mevduat hareketlerı kısa dönemde faizleri izlediği için bu beklenti dolardan marka geçışi hızlandırı- yor. Le Monde'un (8 mart) "Le RoiMark" (Kral Mark) yorumuna göre bir dolar-mark parite- si oluştu bile. Bu koşullarda bu iki para ara- sındakı ikilı hareketler ister istemez markın yükselmesine bağlı olarak, marka bağlı pa- ralar, dolayısıyla Avrupa Para Sistemi, üze- rinde basınç yaratıyor. Avrupa'daki zayıf pa- ralar değer kaybediyorlar. Geçen hafta ster- lin, peseta, Fransız Frangı, Italyan Lireti de mark karşısında tarihsel olarak düşüş rekor- lan kırdılar. Fransa, Belçika ve Danımarka ise Avrupa Para Sistemi içinde kalabilmek için fa- izleri yükseftmeye başladılar. Dolann zayıfla- masına yol açan bir diğer kısa dönemli etken de ABD yönetiminin demokrat bir başkan ile cumhuriyetçi bir mec- lis arasında bütçe açıklarını kısa- cak politikalan çıkaramaz hafe gelmesi. Markın güçlenmesi ile ilgili iki kısa vadeli et- kenden daha söz edılebilir. Birincisi, Al- manya'nın siyasi ortamı Avrupa'daki diğer ülkelerden daha istikrarlı. Bundesbank'ın po- litikalannın, politik nedenlerden do- müdahale ettiklerinde bir dolar 240 yen ve 3 mark kadardı. Bugün bir dolar 90 yen ve 1.4 mark (Financial Times 11.3.95). Düşüşünün kronikleştiği 1987 yılından bu yana dolar, yen karşısında yüzde 68, mark karşısında da yüz- de 29 değer kaybetmiş. Bu düşüş bu yılın ba- şında hızlandı. Dolar, yılbaşından bu yana marka karşı yüzde 9, yene karşı da yüzde 10 değer kaybetti. Kısacası dolann değer kaybetmesi aslında uzun süreli ama son zamanlarda hızlanmaya başlayanbireğilim. Bueğilıminarkasındaba- zı yapısal sorunlar var. Birincisi ABD'nin büt- çe ve cari hesaplar açığı. ABD ekonomisinin çapı göz önüne alındığında bunlar tek tek o kadar büyük değil. Ancak birlikte ele alındı- layı beklenmedik bir şekilde değişmesi söz konusu değil. ikincisi ise Almanya para poli- tikası esas olarak iç istikrar göz önüne alına- rak yönetiliyor. Bu günlerde yüksek işçi üc- retlerını ve iç borçlanmayı karşılayabılmek için de markın değerinin yüksek ve enflasyo- nist eğılimlerin kontrol a/tında olması gereki- yor. Bu koşullarda mark, her sarsıntıda sığı- nak para olarak güçleniyor, dolar ise zayıflı- yor. Gözümüzü kısa dönemden kaldırdığı- mızda görürüz ki dolar, mark ve yen karşısın- da 1980'lerin ortasından beri düşüyor. 1985'te Plaza Anlaşması'yla G7 ülkeleri bir- liği o sıralarda aşırı değerlenmiş olan dolara ğında, ABD ekonomisinin kronik bir kaynak sorunu ile karşı karşıya olduğunu gösteriyor- lar. Bu kaynak sorunu yüzünden yönetim sü- rekli emisyonu genişletiyor. Bu sorun, ABD'nin 1970'lerde net alacaklı bir ülke du- rumundan 1993'te net borçları GSMH'nin yüzde 10'una ulaşmış bir ülke haline gelme- sinde de kendini gösteriyor (OECD, Econo- mic Outlook, aralık). ABD'Iİ fon yöneticileri- nin portföylerinde dış yatırımların payının 1990 larda dayükselmesi (fon yöneticileri ya- bancı kâğıtları satın alırken dolar verdikleri için) uluslararası piyasada dolar arzını sürek- li arttırdı. Ancak dolann zayıflaması, dolar ta- banlı kâğıtlara ve aktiflere ilgiyi (burada önem- li olan özellikle Japon yatınmcılar) azaltıyor ve dolara olan talebi de zayıflatıyordu. Bu da dolann düşmesıni hızlandınyordu. Son yıllarda ABD ekonomisinin dolar böl- gesi ve NAFTA yolu ile istikrarsız Latin Ame- rika ülkelerine giderek daha sıkı bağlanması dolara güvensizliği arttıran etkenlere bir ye- nisini ekledi: Meksika krızi sırasında, para pi- yasalarında "Bundan böyle her Latin Ameri- ka khzinde dolar arzı artacaktır" türünden bir beklenti oluştu. Deliler, tımarhaneyi ele geçirmiş Geçen hafta dolar, kendısine bağlı olan pa- ralan da berabennde sürükleyerek düştü. Ay- nı anda Avrupa'da zayıf paralar mark karşısında devalüasyona ve faizleri arrtırmaya zorlandılar. Yüksek faizler, düşen borsalar; ekonomik to- parlanmayı boğma ve iş- sizliği yüzde 10'luk bir düzeyden başlayarak yeniden arttırmaya baş- lama tehlikesı yarattı. Tüm bunlann globaîleş- menin özelliklerine uy- gun olarak büyük bir hız- la gerçekleşmesi, geçen hafta birçok analiste pa- ra piyasalarının kontrol- den çıkmaya ve genel bir 1 sistemik tehlike oluştur- maya başladığını düşün- dürecekti. Nomura Re- search'ın baş iktısatçısı Nicholas Knight, para piyasalarına bakarak "Deliler, tımarhaneyi ele geçirdi" derken Wall Street Journal, tahvil ve hisse senedi piyasalannı da peşinden sürükleye- cek, global ticareti aksa- tacak çok geniş çaplı sistemik bir kriz olasılı- ğından bahsediyordu. Tüm bu karışıklıkların ve sistemik kriz tehlike- lerinin arkasında yatan ana etken bence şu: ABD ekonomisi, doları, uluslararası genel eşdeğer bir sığınak para olma statüsünü korumaya de- vam edecek şekilde destekleme yeteneğini giderek yitiriyor. Buna karşılık bugün sığınak para olarak beliren mark, henüz yeterince yay- gın değil ve Almanya'nın global politik konum- lanması da markı bir 'geneleşdeğer' para dü- zeyine çıkarmaya uygun değil. Öyleyse, dolar uzun dönemli düşüşüne, mark-dolar bağlan- tısı güçlenmeye ve global para piyasalan uçu- rumun kenarında daha bir süre korkulu rüya görmeye devam edecek. Globalleşme iler- ledikçe kâbuslar şiddetlenecek. Şairin dediği gibi "Baktıkça titrerim hayal-i istikbalime." DOKTORLARİŞKENCE TUZAĞINDA MERKEZI BOSTONDA BULUNAN ULUSLARARASI HEKİMLER BIRLİĞİ'NİN İSTANBUL DAKİ GİZLİ TOPLANTISI TÜRK HEKIMLERINE IŞKENCEYİ BEURLEME YONTEMLERI NASIL ÖĞRETİLDI9 TIP DOKTORLARI, İŞKENCECİLERLE IŞBIRLİĞİ YAPMAYA "HAYIR" DIYOR. TÛRKİYE "ARKA BAHÇE"SİNE "REFAH'LA UZANIYOR... REFAH PARTISINDEN KUZEY IRAKTAKIISLAMCI KURTLERE PARA YARDIM 1 AKIYOR IRAK ISTIHBARAT ORGÜTUNUN ŞOK RAPORU HAREMDEN ASK MEKTUPLARI YAVUZUN AYKIRI DAMADI. KANUNİ'NIN ROZA Sl. ABDÜLHAMİTİN AYAKLARINA KAPANDIĞI KADIN VE OSMANU'NIN YASAK ŞEHR1 HAREMIN. YASAK AŞKLARI MÜSLÜMAN Ml KALALIM HIRİSTİYAN Ml 0LALIM? KURTULUŞ SAVAŞI YILLARINDAKI DIN TARTIŞMALARININ ILGINÇ OYKÜSU. KİRACILARA UMUT IŞIĞI ARTIK EV SAHIPLERININ OĞLU ALMANYADAN" ZOR GELECEK •TÜRKIYE PARTILER CENNETI HER İKİ AYDA BİR PARTI KURAN TURK MILLETI 1923 TEN BERİ 164 PARTI KURDU • IHD ULERE MAFYA TARZI GOZDAĞI: INSAN HAKLARI SAVUNUCULARININ YAŞAMLARI TEHLIKEDE • NAZIM HIKMET IN TEYZESI SARE HANIM • CAN DUNDAR ŞOHRETI RASTLANTI DEĞİL • PODYUMLARDA INSAN HAKLARI RUZGARI ESIYOR • BALIKLI RUM HASTANESI'NDE AKŞAM GUNEŞI • CUNEYT ULSEVERIN YORUMU. OMER AŞICI NIN -KANGURU'SU VE MUSA KART J EREGLİ YATIRIMCISI BLOK SATIŞTAN NASIL ETKİLENECEK? ERDEMİR'DE YÜZDE 30, YÜZDE 70'İ KONTROL EDEBİLİR Mİ? ERDEMİR ÖZEL TEKEL OLUR MU? IŞ DUNYASI INTERNETLE TANIŞIYOR TARIMDA VERİMLİ YATIRIM: KİVİ DOSYA: ALTININ TÜRKİYE GÜNLÜĞÜ BORSA ŞİRKETLERİNİN AÇIKIANAN1994 BİLANÇ0LAR1 ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Gümrük Çizgileri Otomobil sürerken ulaştığınız "en yüksek" hız nedir? Saatte 150 km mı? Ya saatte 250 km'ye ne dersiniz? Yarış otomobillerinin hızıdır bu. Oysa 250 km/saat uçak- ların iniş yani "duracakları" sıradaki hızlandır. En yüksek ile en düşük hız göreli kavramlardır. A.Einstein'ın bilime kazandırdığı görelilik kuramı, toplumsal, ekonomik ve si- yasal çözümlemelere, nedense bir türlü getirilemiyor. Gümrük Birliği Anlaşması (bundan sonra isterseniz GBA diyelim) ile yaklaşık 150 yıl öncesinin Baltalimanı Anlaşması arasında "koşutluk" kurmak kağnı ile uçağı özdeş saymak olur. "Görelilik" algılanmazsa "Tanzimat" kafası yakıştırması sürer gider. Kafalar kanşır. • • • Sermaye ne zaman ulusaldır? Sermaye "üretim" amacıyla bulundugu ülkenin üretim olanaklarını geniş- lettiği ölçüde, "üretime bağlandığı" oranda yerlidir ve ulusaldır. Sermaye üretimden koptukça kolayca uçar, gider. Sermayenin ticaret ve finans türJeri "bu açıdan" ulusal sayılmaz. Kaldı ki Türkıye 1988 sonrasında ser- maye giriş çıkışlan açısından tam serbestlik dönemine girmıştir. Türkiye Osmanlıdan başlayarak bir "ulusal sanayi" yaratma çabalarını 1980'e dek sürdürdü. Sanayileşme sürecinde en başarılı olunan dönem 1930'lu yılların dev- letçilik dönemidir. Planlı dönemde, yani 1960 sonrasının hızlı sanayileş- mesi bir dizi yanlışı da içerir. Ülke, 1980 sonrasında sa- nayileşme iddiasından vazgeçmiş, sanayıleşmeyi tü- müyle "piyasa koşullanna" bırakmıştır. Var olan koşullar- da "devlet eliyle ya da yoğun devlet desteğiyle sanayi- leşme" dönemi geride kalmıştır. Gündemde. yeni demir- çelik, kâğrt, makine ve motor üretimi tasanmları, son on beş yıldır hiç yoktur. Özelleştirme, bu "ulusaldan kaçış"m çok önemli bir boyutudur. Kaldı ki sermayenin, "sendikacılığı hoş gör- me", "sosyal sigorta borçlannı zamanında ödeme" ve "vergilerinı verme" gibi "toplumsal sorumluluklarını anımsama" olasılığı, Avrupa içinde daha fazla olacaktır; olmak zorundadır. Sermaye daha istikrarlı bir ortamda "daha az kâr oranlanyla" çalışacaktır. Ücretlere gelince, Avrupa ülkelerinde topiam net kat- ma değer ya da ulusal üretim içinde emeğin payı yakla- şık yüzde 70 dolayındadır; kalan yüzde 30 da sermaye- nin payıdır. Üİkemizde ise bu oranlar tümüyle tersinedir. Emeğin payı tartışma konusu olan sanayınin alt sektörlerinde dolaylı vergiler, aşınma ve eskime paylarından anndırıl- mış, yani net katma değerin ortalama yüzde 15-25'i do- layında değişiyor. 12 Eylül gibi baskı dönemlerınde bu pay daha da azalıyor. Yerli sanayinin çalışan başına ödediği birim ücretler de Avrupa ülkelerinin onda biri dolayındadır; eğer Avru- pa Birliği ortalaması saat ücretı 100 alınırsa Türkiye'de bu 13 dolayındadır. Sonuç olarak GBA sonucu, ne top- lamda ne de bireysel düzeyde, katma değer içinde emeğin payının azalması olasılığı yok denecek kadar azdır. Işsizliğin artacağı görüşü de gerçekçi sayılamaz. As- lında Türkiye'de "işsizlik" konusu tam bir bilinmezlik ıçindedir vabilindiği kadarıyla da çok büyük boyutlarda- dır. Bu nedenlerle "ulusal üretimden ve emekten yana'\ olanlann GBA'ya karşı çtkmasının, günümüzde ekono-^ mik bir dayanağı bulunmuyor. • • • Ya bundan sonrası? Gelecek yıllarda Türkiye iki yolda gidebilir. Yollardan biri tam üyeliktir; öbürü de Avru- pa'nın dışında kalmaktır. izlenmesi gereken tam üyelik yoludur. Asıl, son amaç olarak tam üyelik alınmazsa, üretim güçlerinin gelişmesi sağlanamaz. Üretimsizlik, yoksulluk ve işsizlik birikimli olarak yogunlaşır. Tam üyeliğe giden yol, üretim yapısını ileri teknolojiye dayalı kılmaktan geçiyor. Bu da ulusal düzeyde yeni bir yaklaşımın sergilenmesini gerektiriyor. Gümrük birliği üretimde ileri teknoloji kullanılmasını gerektiriyor; birim maliyetin azaltılması ve ürün kalıtesinin yükseltilmesi gerekliliği bunu zorunlu kılacaktır. Yeni düzlemde ya- şamsal olan, hükümetin, işveren ve işçı kesimlerinin, meslek oda ve birlikleriyle üniversiteleri de içerecek bir yaklaşımla, öncelik verilecek sektörler başta olmak üze- re, üretimin niteliksel sıçramasının nasıl sağlanacağı ko- nusunda işbiriiğı yapmasıdır. Bu ışbirliği, işgücünün niteliğini yükseltmeyi, araştırma ve geliştirmeyi yani sermayenin niteliğini arttırmayı ve buna koşut kurumsal yeniden yapılanmayı içerirse an- lamlı ve verimli sonuçlar verir. » işgücünün nitelıği, eğitim ve öğretimin yaratıcı, akılcı ve teknik bir öz kazanmasını gerektirmektedir. Türkiye, eğitim yapısını baştan aşağı bu doğrultuda düzenlemeli, araştırma ve geliştirmeye daha çok kaynak ayırmalı, bu amaçla uluslararası işbirliği olanaklannı değerlendirecek düzenlemeleri hiç zaman yitirmeden yapmalıdır. Emek ve üretken sermayenin, yani üretici güçlerin "ni- teliğinin" geliştirilmesi için bir şok-silkinme sağlayabil- diği ölçüde GBA yararlı sonuçlar verecektir. SIVAS BİRİNCÎ ASLİYE HUKUK MAHKEIVIESİ'NDEN DosyaNo. 1993'503-1995'96 Davacı TEK Genel Müd \ekili tarafindan davalılar aleyhine açılan cebn tesci) ırtıfak hakkı tesisı davasında mahkememjzce\erilen karar- da. Sıvas Kılavuz Mahallesı, pafta- 200, ada- 198. pars«l: 10'da kayıth bulunan taşınmazda kamulaştınna planında belırtilen 160 m2'lık şent dahıhndekı kesımde 8.000.- TL bedel karşılığında davacı TEK Genel Müd. yaranna daımı ırtıfak hakkı tesısıne \e bu hususun karar kesın- leştığınde tapuya tescılıne karar venlmış olup tüm aramalara rağmen bulunamayan davalılar Medıne (Osman kızı). Halıme (Osman kızı), Me\lüde (Osman kızı) ve Osman oğlu Hacı Yusuf a karar teblığ yer- ıne geçmek uzere ılan olunur Basın. 10100 i '_fJJ Ali Saydam Best FMde AHBey'in Oturma Odası'nda konuklarıyla Her Pazartesi saat 21.05'te
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle