Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
13 MART1995 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
ANI
Bir çift güvercin havalansa
Yanık yanık koksa karanfil
Değil bu arulacak şey değil
Apansız geliyor aklıma
Nerdeyse gün doğacaktı
Herkes gibi kalkacaktmız
Belki daha uykunuz da vardı
Geceniz geliyor akhma
Sevdiğim çiçek adlan gibi
Sevdiğim sokak adlan gibi
Bütün sevdiklerimin adlan gibi
Adınız geliyor aklıma
Rahat döşeklerin utanması bundan
Öpüşürken o dalgınlık bundan
Tel örgünün deliğinde buluşan
Parmaklannız geliyor aklıma
Nice aşklar arkadaşlıklar gördûm
KahramanlıkJar okiıdum tarihte
Çağımıza yakışan vakur, sade
Davranışınız geliyor aklıma
Bir çift güvercin havalansa
Yanık yanık koksa karanfil
Değil, unutulur şey değil
Çaresiz geliyor aklıma.
DEFNE ORMANI
K.öle sahipleri ekmek kaygusu
çekmedikJeri
Içın felsefe yapıyorlardı, çünkü
Ekmeklerini köleler veriyordu
onlara;
Köleler ekmek kaygusu
çekmedikleri için
Felsefe yapmıyorlardı, çünkü
ekmeklerini
Köle sahipleri veriyordu onlara.
Ve yıkıldı gitti Likya.
Köleler felsefe kaygusu
çekmedikJeri
tçin ekmek yapıyorlardı, çünkü
Felsefelerini köle sahipleri
veriyordu onlara;
Felsefe sahipleri köle kaygusu
çekmedikleri
tçin ekmek yapmıyorlardı, çünkü
kölelerini
Felsefe venyordu onlara.
Ve yıkıldı gitti Lıkya.
Felsefenin ekmeği yoktu, ekmeğin
Felsefesi. Ve sahipsiz felsefenin
Ekmeğini, sahipsiz ekmeğin
felsefesi yedi.
Ekmeğin sahipsiz felsefesinı
Felsefenin sahipsiz ekmeği.
Ve yıkıldı gitti Likya.
Hâlâ yeşil birdefne ormanı altında.
MeKh Cevdet kıblesiENtSBATUR
Melih Cevdet Anday'ın, sık sık şair ile aydın
arasındakj ilişkiyi sorgulayan denemeler
kaleme aldığı bilinir. Aydinı, aydın oluşu, bir
tek tavırlarla, tavır alma durumuyla
tanımlamakla yetinmemiştir: Zihnin işleyiş
mekanizması ve bu işleyişe eşlik eden etik
tercihler bir bütün oluşturmuştur onun
gözünde.
Bana öyle geliyor ki, Anday'ın
yaklaşımmı, tipik bir modem şair olan
Octavio Paz'ın duruşuna da tipik bir
antik şair olan Parmenides'in
duruşuna da yaklaştıran öz bu noktada
aranabılir: Kültürel haritası açısından
evrensel, entelektüel konumu açısından
zaman ötesiyle denkleşen bir şairle
karşı karşıyayız: Onda Parmenides ve Paz
kadar, Bâşö ve Petrarca, Karacaoğlan ve
Ruben Daıio da kayıtlıdır.
Gene de 'düşünce şairi' tamlamasıyla işin
içinden çıkmak kolay değil, Melih Cevdet'e
bakıldığında.
Presokratiklerin felsefı şiiri ya da Vohaire'de
rastladığımız şiiri felsefeye "alet etme"eğilimi
ile bir tutulamaz tabii onunkisi: Daha çok
EBot'un düşünce
giyinmiş şiiriyle aynı düzleme ait olduğunu
ileri sürmek mümkündür: Demek ki, bütün
klasik donanımına, gönderme
alanının tarihsel genişliğine karşın
modern bir şair var
karşımızda. Şairin gücü,
kalıcıhğı, biraz da onu
yerleştirme
zorluğumuzdan
beslenir: Tam tutup çerçevelediğimizi sanırız,
başka yerdedir.
Kadeş Savaşı'yla quantum fiziği arasında
sonsuz bir güzergâha dayanan Melih
Cevdet'in şiirini en iyisi, ait olacağı geleceğe
salıvermemiz belki de.
Onda bizi zorlayan, bir ölçüde de yazısının
gövdesi olmalı diyorum: Romanlar, oyunlar,
denemeler, gezi metinleri, çeviriler ile
merkezdeki şiirden halka halka yayılan,
karmaşık bir külliyeye dönüşen o harfobur
dünyada kaybolmak işten değil aslmda. Büyük
bir avantajı var okurun, Anday'ı izlerken:
Geriden gelen, eskimiş, ölçütleri hırpalanmış
bir ses, bir söz alış duyup dinlemiyor. Büyük
bir dezavantajı da var ama: Hâlâ, çoğu zaman,
bir öncünün atak, ileri çıkmış optiğiyle önüne
çıkıyor.
Melih Cevdet Anday, hiçbir satınnı
kaçırmadan izlemeye çalıştığım ender olgun
kuşak şair-yazarlardan biri. Sadık okuru
olarak, ikide bir beni tedirgin ettiğini hemen
söylemek isterim:
Yaşının ilerlememesine bakıp yaşımın
ilerlemesinden, ilerliyor olmasından
korkuyorum açıkçası; Melih Bey, yazı pratiği,
düşünce pratiği ile zaman teorisirû doğruluyor.
Her yazısında, dilediğimiz an dev bir yangına
devirebileceğimiz bir, birkaç kıvılcım
örtünüyor ya da açığa çıkıyor. Son yıllarda,
cüretle bilgeliğin müthiş titiz bir denge
yarattığına tanık oluyonız metinlerinde:
Sipsivri bir fıkir, yumuşak bir sentaksın içinde
fir dönüyor.
Melih Cevdet Anday: Yazınsal pusulamızın
kıblesi.
Melih Cevdet Anday 80 yaşındaKültür Servisi- PEN Yazarlar Der-
neği, bu akşam saat 19.00'da Atatürk
Kültür Merkezi'nde, Mefih Cevdet
Anday'ın sekseninci yaşını kutlamak
üzere bir toplantı düzenleyecek. Top-
lantıya konuşmacı olarak tlhan Sel-
çuk, Emre Kongar, Memet Fuat, Ay-
şegül YükseL Afşar Timuçin ve Şük-
ran Kurdakul katılacaklar.
Yıldız ve MüşfikKenter'in "Mika-
do'nun Çöpleri" oyunundan bir bö-
lüm sunacaklan toplantıya, Çağdaş
Bale Topluluğu ile Melih Cevdet An-
day'ın şiirlerinden bestelenen şarkıla-
n okumak üzere MeKke Demirag ile
Hüseyin Başaran da katılacaklar. Ay-
dın Hatipoğlu, Atilla ErgüL Güben
Tuncer ve Candan Sabuncu da An-
day'ın şiirlerinden ömekler sunucak-
lar
Orhan Veli ve Oktay Rifat'la
lisede tanışü
Öte yandan PEN Yazarlar Derneği,
şiirimizde tarihsel bir yeri olan 'Ga-
rip' akımının kuruculan Orhan VeK,
MeBh Cevdet ve Oktav Rifat'ın 1941
yıhnda yayımlanan 'Garip' adlı kitap-
lannın tıpkıbasımını bugün piyasaya
çıkanyor.
Melih Cevdet Anday, babasının ye-
deksubaylığını yaptığı sırada, Çanak-
kale'nin bir köyünde doğdu (1915).
Çocukluğu, ailesinin Kadıköy Baha-
riye'deki evinde geçen Melih Cevdet,
ilkokulu eski Fenerbahçe Stadyu-
mu'nun yanındaki taş mektepte, orta-
okulu Kadıköy Sultanisi'nde bitirdi.
Babasının görevi dolayısıyla lise öğ-
renimini Ankara'da, Ankara (Gazi)
Lisesi'nin dokuzuncu smıfinda sür-
dürdü.
7. A N K A R A U L U S L A R A R A S I F l L M F E S T Î V A L t :
Gün, Montand filıııleıimıı
CUMHUR
CANBAZOĞLU
7 Ankara Uluslararası Film
Festıvah'nin bugünkü
programında, adına toplu
gösteri düzenlenen Yves
Montand'nın filmJen öne
çıkıyor
Montand bölümünde yer alan
altı filmden Korkunun
Bedeli, Cesar ve Rosalie ile
Savaş Bitti'yı ızleyebilecek
sinemaseverler.
Polısiye, politik ve komedi
diye kabaca üç sınıfa
aynlabıleck Montand
filmlennden Korkunun
Bedeli, yönetmeni Henri-
Georges Clouzot'ya
Cannes'dan ve Berlin'den en
iyi fılm ödüllerini getiren,
1953 yılının en iyi siyah-
beyaz çalışmalanndan biri.
Film iki bölümden oluşuyor;
yönetmen ilk bölümde
Guetamala'nın dış dünyayla
pek ilişkisi olmayan kasabası
Las Piedras'taki yaşantıyı
gözler önüne seriyor.
Kasabada orman
kanunlan hâldm
Kasabada orman kanunlan
hâkim. Halkın sabahtan
akşama sömürüldüğü bir
ortamda kaba kuvvet ayakta
kalabilmek için tek geçerli
yöntem. Ikincı bölümde
kasabaya beş yüz kilometre
uzaklıkta bir petrol
kuyusunda yangın çıkıyor.
Yangının söndürülmesi için
kuyunun havaya uçurulması,
bunun için de nitrogliserin
yüklü iki kamyonun zarar
görmeden bölgeye
ulaştınlması gerekiyor. 2000
dolar karşılığı bir işçi, bir
FESTtVALDE BUGÜN
Kavaklıdere Sineması 'Miizik Odası" (12 15).
'Chanılata' (15 00), 'Hedd Wyn'(19 00),
'Apunun Dünyası'(21.30)
Kjzıhrmak Sineması 'Umut' (12.15), 'Dere &
Sokağa Çıkma Yasağı' (15.00). 'Savaş Bitti'
(19.00), 'Korkunun Bedeh" (21 30)
Megapol Kültür Sanat Sıtesı 'Batık Aşklar Mü-
zesi'(12'5)/Söyleşi (Kaan Girgin). 'Bulırçma'
(15 OOySöyleşı (Artun Yeres), 'I5' (19.00)/Söyle-
şı (Anmet Akıncı). 'Cesar *e Rosalie' (21.30)
Fransız Kültür Merkezı 'Yaşasın Kısa Film-
Türkiye'( 12 00), Aslında Hepimiz Aynı Dili Ko-
nuşuyoruz' (15 00-17.00)
Alman Kültür Merkezi Ulusal Belgesel Fılm Ya-
nşması (13.00). 'Portreler'f 16.00)
FESTtVALDE YARIN
Kavaklıdere Sineması. Tutknlar' (12.15). 'Rns-
sian Pizza Blues' (15 00), *Zeytinükierin Içinden'
(19.00). *AiI«'(2130)
Kızılırmak Sineması 'Bengisu & Aç Gözünü
Jack'(12 15). 'İlk Aşk' (15 00). 'B«e l\umsuz
Derler'/'Saygu Bir YaşamV'L'yumsuzlardan Yu-
pOere' (19.00) Megapol Külmr Sanat Sıtesı Aylak-
lar' (12.15)/Söyleşı (Altuğ Savasal). 'Balkan Bal-
kan' (15.00)/Söyleşı (Zafer Par). 'İkarusun
t'$i'( 19.00). 'Vincent, François, Paul ve Dtğerle-
ri' (21 30) Fransız Kültür Merkezi 'Yaşasın Kısa
Film-lspanya'(12 00), Uluslararası Canlandırma
Fılmlen Yanşması (14.00). 'Portrder' (15.30), 'As-
lında Hepimiz Aynı Dili Konuşuyomz' (17.00),
'Kırmızı Çember' (18 00) Alman Kültür Merkezr
Ulusal Belgesel Fılm Yanşması (13.00).
Caser ve Rosalie'nin başroUerinJ Yves Montand ile Ronry Schneider canlandınyor.
duvarcı, bir Alman ve Parisli
bir macera tutkunu bu
tehlikeli görevi yerine
getirmek için yola çıkıyor...
Korkunun Bedeli çok sert
sahneleri, gerilim dolu
anlatımı ve unutulmayacak
ustahktaki karakter
analizleriyle Clozeut'nun bir
başyapıtı. Montand'nm üç
fılmi içinde seçilebilecek ilk
yapım Korkunun Bedeli.
Savaş Bitti ise Montand'nm
politik çalışmalan içine
sokulabilecek, çok teknik ve
'ağır'bir film.
Diego adlı bir tspanyol
devrimci; Fransa'da
sürgündeyken geçmişini,
yaptıklannı, yapacaklannı
bir bir değerlendiriyor.
Kafası çok kanşık, hem
devrimi hem de hayatındaki
kadınlan düşünüyor. Bir
eylemci olarak fazla bir şey
gerçekleştirmemenin
sıkıntısını yaşıyor. Franco
rejiminden kaçan politik
sığınmacılann 30 yıldır
baskıcı rejime karşı verdiği
savaşın bir prototipi Diego...
1966'da Fransa adına
Cannes'a katılması Franco
tarafından engellenen Savaş
Bitti, ABD'den getirdiği New
York Film Eleştirmenleri
ödülüyle Cannes
yöneticilerine anlamlı bir
yanıt vermişti... Günün
üçüncü Montand fılmi bir
komedi.
Kanşık iüşküer yumağı
Cesar ve Rosalie tam bir
kanşık ilişkiler yumağı.
Rosalie, David'den
aynldığına çok üzgün, kalkıp
Ântoine ile evleniyor; ama
yürütemiyor. Hayatına Cesar
giriyor.
Yıllar sonra ufukta eski
sevgili David görününce
Rosalie bu kez Cesar'a sırt
çeviriyor.
Aslında Rosalie kimi daha
çok sevdiğini bilmiyor, o
sevmeyi seviyor. Rosalie iki
erkekten de bıkınca Cesar ve
David'e kader birliği
yapmaktan başka birşey
düşmüyor...
Şarkıcılığıyla, Prag
işgalinden sonra
Marksızmden uzaklaşan
politik görüşleriyle, sinema
serüveniyle 20. yüzyılın en
önemli sanatçılanndan biri
olan Yves Montand
filmografisinin özenle
seçilmiş örneklerini
kaçırmamak gerek.
Einstein'ın gününıüzdeki işlevi...
Kültür Servisi- Albert Einstein, "tn-
sanlar kemiklerime tapınmasın" diye,
cesedinin yakılmasını istemiştı. Şuan-
da, Walter Matthau, güzel yeğenı (Meg
Ryan) ile pek de zeki olmayan hoş bir
araba tamircisinin (Tim Robbins) ara-
sını yapmaya çalışan profesörü, kıt
akıllılığın hafıf ve duygusal birbiçim-
de ele alındığı "IQ" adlı fılmde canlan-
dınyor.
Filmın reklamında "Kalp, görelilik
kuramından daha önemlidir^deniliyor.
Oysa tarihsel açıdan doğruluk değeri
olmayan bir söz bu: Einstein'uıevlilik-
leri, onun denklemlere duyduğu tutku
yüzünden, güçlükler ve yanlışhklar
içinde çöktü, gitti. Afışte de, benzer
sekilde hatalı bir slogan kullanılıyor:
"Einstein, aşk tannsını ojnarsa, nere-
de bir aksilik çıkabiBr ki?"
tngıliz The Independent gazetesin-
de, Einstein'ın günümüzdeki işlevi ve
aptallığm yüceltildiği filmler eleştirili-
yor: Ölümünün üzerinden geçen 40 yıl
boyunca. Einstein'ın yüzü, bilgisayar-
lann, Carlsberg biralannın ve kadın ço-
raplannın satışında kullanıldı. Hatta
Califomia'daki bir reklam şirketi, onun
adını tescilli bir markaya dönüştürdü.
Einstein, hâlâ, düzenli olarak, tişört-
lerde, fincanlann üzerinde, afişlerde.
pop şarkılannda ve operalarda ortaya
çıkıyor.
Einstein'ın perdeye ya da sahneye
aktanlış şekli, toplumun eğılim ve kay-
gılanndaki değişiklikJeri gösteren il-
ginç birbarometre gibi. Huzur ve inan-
dıncılığm ortadan kalktığı bir dünya-
da, Einstein nasıl olur da. duygusal bir
komedinin kahramanı olabilir?
"IQ"nun yönetmeni Fred Schepisi,
profesörü çevreleyen söylencenin tu-
hafyönlerini vurguluyor. Einstein, ara-
da sırada, hoş vecizlerini dile getiriyor
("Tann, evrenle barbut ovnamaz"),
ama genellikle sevinç çığlıklan atarak
Harley Davidson motorsiklet kullanı-
yor ve "Amerikah otanak harika!" di-
yerek keyifle dondurma yiyor.
Albert Enstein, tiksindiğini ve kü-
çümsediğini söylediği her şey sayesin-
de, bir söylenceye dönüşüyor. Ayakka-
bılannı bağlayamayan, fotoğrafi çeki-
lirken dilini çıkaran ve her gün ne gi-
yeceğini düşünmemek için dolabında
a>-nı giysilerden birkaç tane bulundu-
ran dâhi; masumiyeti, tuhaflığı ve gör-
kemi çekici bir şekilde birbirine kanş-
tınyor.
Çağımızda, Einstein en temel gerek-
sinimlerimizi karşılıyor: Noel Baba,
Tann ve Forrest Cump'ı birleştinyor.
O, yalnızca anlaşılmayan değil, aynı
zamanda herkesi dehşete düşüren
denklemleryaratmasıyla anımsanacak.
Aptallığın verdiği eğlence Ameri-
ka'yı kasıp kavururken ("Fomest
Gump", 13 dalda Oscar'a aday göste-
rildi), Einstein, bir kez daha tanımlanı-
yor: Bu kez akılsızlığın dâhisi olarak.
Sınırsız zekâsı, çeyrek kıt akıllılığı sa-
yesinde, hoşa giden bir hale sokuluyor.
"IQ" fılmi, izleyiciye, budalalığın, ef-
sanevi bir varoluş biçimi olduğunu ve
bu yüzden, Einstein'ın bile, yeğenini,
saf birisiyle evlendirmek için çaba har-
cadığını söylüyor.
Bu da bir başan sayılabilir: Kendi
aptalhğımıza özür bulup onu geçerli
kılmak için, Einstein'ı kullanmak. Bü-
tün kavrama yeteneğiyle, Einstein bi-
le, ölümünün üzerinden geçen bunca
zaman sonra, hâlâ nasıl bir işe yaradı-
ğını görünce, herhalde çok şaşınrdı.
Burada onuncu sınıftaki Orhan Ve-
li ve Oktay Rifat'la tanıştı, arkadaş ol-
du. Şiınmizin yenileşmesini sağlayan
'Garip' hareketı bu arkadaşlıktan. bu
rastlantıdan doğdu.
Liseyi bitirince önce Hukuk Fakül-
tesi'ne, ardından Ankara Oniversitesi
Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'ne ya-
zıldıysa da öğrenimini sürdürmedi.
Bir yandan da Devlet Demiryolla-
n'nda memur olarak çalışıyordu. Bu
kuruluşun olanaklanndan yararlana-
rak sosyoloji öğrenimi görmek üzere
Belçika'ya gitti. Oç ay sonra döndü ve
Aydın'da askerliğini yaptı.
ilk şiiri 'Ukde', 1936'da Varlık der-
gisinde yayımlanmışrı.
Daha sonra, Yaşar Nabi. yeni bir
anlayışı getiren Melih Cevdet, Orhan
Veli ve Oktay Rifat'a derginin orta
sayfasını ayırmaya başladı. 1941'de
tek kitap olarak Orhan Veli'nin imza-
sı ve önsözüyle yayımlanan, bu üç şa-
irin şiirlerini kapsayan 'Garip' daha
sonra, aynı zamanda yeni şiir hareke-
tınin adı oldu.
'Soku* olduğu için işten aüldı
Askerlığınden sonra Hasan ÂU Yü-
cel'in önerisiyle Milli Eğitim Bakan-
lığı Neşriyat Müdürlüğü'nde memur-
luğabaşladı. tkinci kez askere alındı.
daha sonra Ankara Kitaphğı tasnif
memurluğunda çalıştı. İki yıl sonra
bu görevinden aynlarak Istanbul'a
döndü.
Akşam gazetesinde iç sayfa sekre-
terhğiyle basın yaşamına girdi. Gaze-
tenin sanat-edebiyat sayfasını da ha-
zırlıyordu. 'Solcu' olduğu için işine
son verihnce Doğan Kardeş Yayınla-
n'nın kitap bölümüne gırdi; çeviriler
yaptı, kitaplann baskı işleriyle uğraş-
tı. Aynı ne-
denle bu ış-
ten de çıka-
r 1 I d 1 .
1958'deCi-
had Baban
\c Semih
Tanca'nın
yönetimin-
deki Tercü-
man gazete-
sinde, Yaşar
Tellıdede adıyla köşe yazılan yazma-
ya başladı. Bir ay kadar da kendi adıy-
İa yazdıktan sonra, bu işine de son ve-
rildi. Büyük Gazete, Yeni Tanin ve Ik-
dam'da kendi imzasıyla da, Yaşar Tel-
lidede, Niyaz Niyazoğlu, Murat Tek,
vb. takma adlarla da köşe yazılan ve
denemeler yayımlayarak geçimini
sağlayan Anday, aynca takma adlarla
tefrika romanlan da yazdı.
1960'tan sonra NadirNadi'nin öne-
risiyle Cumhuriyet'te yazmaya başla-
dı.
Kendi adıyla yazdıgı dört romanı
ile anılan da önce Cumhuriyet'te ya-
yımlandı.
Çok sayıda yapıt
lstanbul Belediye Konservatuvan
Tiyatro Bölümü'nde fonetik-diksiyon
öğretmenliği yaptı, LCC özel tiyatro
okulunda mitologya dersleri verdi.
1964-69'da TRT Yönetim Kurulu
üyeliğinde, 1979-80'de Paris'te eği-
tim müşaviıiiği görevinde bulundu.
Yapıtlan arasında, Garip, Rahaü
Kaçan Ağaç, Telgrafhane. Yan Yana,
KoUan Bağh Od\ sscus, Göçebe Deni-
zin Üstünde, Teknenin Ölümü, Söz-
cükler, Ölümsüzlük Ardında Gılga-
mış, Tanıdık Dünya, Güneste (şiir);
Dogu-Batı. Konuşarak, Gelişen Ko-
medya, Yeni Tannlar, Sosyaüst Bir
Dünya, Dilimiz Üstüne Konuşmalar,
Maddecilik ve Ülkücülük, Yasak, Pa-
ris Yanlan, Açıkhğa Doğru, Sevişme-
nin Güdüklüğü ve Yüceliği (deneme);
Nlikado'nun Çöpleri, Dört Oyun,
Ölümsüzler. tçerdekiter (oyun): Ay-
laklar.Gizü Emk, tsa'nın GüncesL Ra-
zrye,Yağmuıiu Sokak, Dullar Çıkma-
n (roman); Akan Zaman Duran Za-
man 1 (anı); Sovyet Rus>a, Azerbay-
can, Ozbekistan, Bulgaristan, Maca-
ristan (gezi) ve çevınlen bulunuyor.
BUAŞAMADA
ŞUKRAN KURDAKUL
80. Yaşında Melih Cevdet
Katlanmaya çalıştığımız şu zor zamanlarda bile iyimser-
lik ağaçlanmın ender yaşanan bir sevinçle rüzgârlandığı-
nı duyuyorum:
Melih Cevdet seksen yaşında.
Melih'in seksen yaşını kutlamak neden bir utku şölenin-
deymişim duygusu yaratıyor bende.
Bunca yıl, bilgelere özgü sabırla, aykın toplum güçleri
karşısında düşünme inadını yitirmedıgi için..
Bunca yıl" sürecini, ilk şiirlerini yayımladığı 1936'lardan
başlayan bir zaman diliminin oluşturduğunu biliyoruz.
Kaç dönemin sancılarını içinde taşıdığını da biliyoruz.
Sabahattin Eyuboğlu, "Tanzimat, Batı düşüncesinin
ürûnlerini yanlış çevirilerie öğretmeye ça//£fr"demişti.
Cumhuriyet, kendi içindeki yasakçılığa karşın. en azın-
dan doğru olanı öğrenme yollannı açtı öğrenmek ısteyen-
lere.
Melih Cevdet ve kuşağının az sayıda düşün, edebiyat
adamını düşünsel iç dinamiğimizin öncüleri saymamız
bundandır.
Birincil özelliği ezberin kolaycılığına kaçmamaktı bu ku-
şağın.
Ikincisi, yeniden korkmamak.
Garip hareketi Nâzım Hikmet'le, 1941'lerde de "Tann
Şair" sayılan, Yahya Kemal'in varlığına karşın yeniyi ara-
ma cesaretınin ürünüdür.
Garip'çilenn tepkileri ve atılganlıklarıyla şiiri raydan çı-
kardıklannı söyleyenleryanılmışlardır. Garip, alışılmıştan öç
almanın ilk aşamasıydı şiirimizde.
Orhan Veli en alışılmamış şiirleri yazdığı yıllar, Ömer
Hayyam'dan, aynı ölçüyle, rubailer çeviriyordu. Melih
Cevdet, EdgarAllan Poe'nun güzelim "Annabel Lee"şi-
irinı.
Eskimeyen eskiyle sorunları yoktu ki Garip'çilerin.
Böyle olduğu için üçü de ilk kıtaplannın mürekkebi ku-
rumadan değiştırdiler şiirlerini.
Rahatı Kaçan Ağaç (1948), Telgrafhane (1952), Yan Va-
na (1956)...
Garip (1941) sonrası Melih Cevdet şiirindeki değişime
tanıklık eden üç önemli yapıtın adıdır.
Bu kitaplanna aldığı çoigu şiirde "kimizaman realiteyian-
lamamızın en göze çarpan belirtisi" olarak tanımladığı
güncele yaklaşma eğılimi ağır basar Melih Cevdet'in.
Tohum, Yörük Mezarlığı, Anı ve şimdilerde ezgisi kala-
balığın dilinden düşmeyen Şinanay bu yıllann ürünleri ara-
sındadır.
Hem içerik hem biçim yönünden kendini sınırlama ge-
reğini duymamak..
Melih Cevdet'in bu dönemini belirleyen özelliği böyle ta-
nımlayabiliriz.
Kollan Bağlı Odysseus (1963) ise kitabın yayımlandığı
yıl, Orhan Kemal'in de vurguladığı gibi Melih Cevdet'in
"sanatında kendi kendını aşan bir şiir" olarak karşılanmış-
tı. Düşünle söyleyiş arasındaki dengenin olabildiğince ger-
çekleştirildiği bu uzun şiir dolayısıyla yaptığımız söyleşi-
den birkaç satır vermek istıyorum:
"Bir şiirin özü, diyelim felsefesi felsefe ölçüleriyle eleş-
tihlirse ondan istenen doyurucu sonuç belki de alınamaz.
Çünkü o, kendi başına bir felsefe değil, belli bir felsefe-
nin hizasında takınılmış somut bir davranıştır, insanı bü-
tünüyle kavrama çabasıdır." (Ataç dergisi, sayı 12,1963)
Melih Cevdet'in "ben" dolaylarında dolaşarak insanı
bütünüyle kavrama çabası Kollan Bağlı Odysseus'tan son-
raki döneminin de genel özelliğidir diyebiliriz.
Bu yargıyı Çağdaş Türk Edebiyatı'nda şöyle açıklama-
ya çalışmıştım:
Şiirin yarattığı düşünsel ortamda eski-yeni, geçmiş za-
manla yaşanan zamanın geçırdiği aşamalardan bağımsız
olarak bir arada bütünselliğe kavuşmuş gibidir. Bilinen
dünyanın tarihselöğeleriyle şairin yaratmaya çalıştığı dün-
yanın yaşanmakta olan öğeleri birbirini tamamlamaya ça-
lışırlar bu bütünsellik içinde. Eski, ölümsüzlüğe doğru bir
tırmanış hevesı gibi sönüp kalmıştır dağlann bulutlara
özendiği çizgilerde. Yeniyse sorulann oltasına tutularak
kendini ve tarihsel olanı araştırmakzorundadır. Bu neden-
leeskiye, tanhselliğini yitırmemiş olana özgü öğelerle, ça-
ğın insanına özgü öğelerin bihikteliği vardır bu şiiherde.
Çağın insanı sorulan, kaygılan, unutamadıklan ile algıla-
dıklannın yörüngesinde kendisini arar görünür." (Cilt, 3.
Sf. 209)
Elli dokuz yıllık şiir uğraşından büyük utkuyla çıkan Me-
lih Cevdet'in denemeleriyle, oyun yazarlığı ile de yakın ta-
rihimizin vazgeçilmezleri arasındaki yerini biliyoruz.
1964'te Orhan Kemal iki arkadaşı ile biriikte "Komünist
Partisi'ne bağlı birhücre kurma" savıyla tutuklandığı za-
man Melih Cevdet, Türk Edebiyatçılar Birliği başkanıydı.
Ben, genel sekreteri.
Olayı "protesto" amacıyla düzenlediğimiz toplantıda
konuşmasını, okuyacağımız tümceyle bitirmışti Melih:
"Orhan Kemal'i yaratan bir toplumun geleceğinden
umut kesilemez."
Sevgili dostumun 80. yaşını kutlarken, ben de yazryı
şöyle noktalamak istiyorum:
Melih Cevdet'i yaratan bir toplumun geleceğinden umut
kesilemez...
Opera sanatçısı Nejat Boren öldii
• Kültür Servisi- lstanbul Devlet Opera ve Balesi
sanatçılanndan Nejat Boren, geçirdiği kalp krizine yenik
düşerek, dün öldü. 52 yaşmdakı sanatçı, Ankara Devlet
Konservatuan'nda eğitim görmüş. kariyerine Ankara Devlet
Operası'nda başlamışrı. Sanatçı uzun süredir lstanbul Devlet
Opera ve Balesi'nin kadrosundaydı. Özellikle "Rossini'yi
Sever misiniz?" temsilinde başanh bir performans gösteren
sanatçı, opera dünyamızın renkJi simalanndandı. Nejat için
Boren, bugün saat 11.00'de Atatürk Kültür Merkezi'nde bir
tören düzenlenecek.
14.Ukıslararası lstanbul FRm
Festivali için rezervasyonlar başlıyon
• Kültür Servisi- lstanbul Kültür ve Sanat Vakfı tarafından
gerçekleştinlecek olan 14. Uluslararası Film Festivali'ne ait
broşür ve rezervasyon formlan yanndan itibaren Atatürk
Kültür Merkezi gişeleri ile ilgilı festival sinema gişelerinden
temin edilebilecek. Doldurulmuş rezervasyon formlan 18-20
mart tarihleri arasında her gün 10.00-19.00 arası, Atatürk
Kültür Merkezi ön fuayesinde festival görevlilerine teslim
edilecek. Rezerve edilen biletler 25-28 mart tarihleri arasında
Istiklâl Cad. Luvr Apt. No: 146, Kat: 1, Vakıf Merkezi'nde
kurulacak olan sinema gişelerinden alınacak.
Mitos Yayınları'ndan yeni kitaplar
• Kültür Servisi- Mitos Yayınlan. mart ayı içinde
kitapseverlere yeni yapıtlar sunuyor. Nezihe Menç'in on yıl
aradan sonra yazdığı yeni oyunu 'Cin Sabahta', bunlardan
ilki. Kitap, yaşamda mutluluğu yaklaşamamış, duyarlı,
sevecen iki kadmın hüzün dolu öyküsünü anlatıyor. Herbert
Achtembusch'un 1994 yıhnda Almanya'da Alman dilinde
yazılmış en iyi oyun seçilen 'Çorap ve Cizmeleri' adlı oyunu
da yayımlanacak yeni yapıtlar arasında yer alıyor. Aynca
Stanislavski'nin Çehov'un 'Oç Kızkardeş' adlı oyununa ait
reji defteri, Giorgio Sterhler'in 'Insanca Bir Tiyatro' kitabı da
bu ay yayımlanacak. 'tnsanca Bir Tiyatro', ttalyanlann en
önemli tiyatro adamının tiyatro anlayışmı, deney ve
gözlemlerini aktardığı yazılannı bir araya getiriyor. George
Bataille'ın politik romanı 'Mavi Gökyüzü' ile 'Gözün
Hikâyesı' romanı da yeni kitaplar arasında.