Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 13 MART 1995 PAZARTESİ
12 DIZIYAZI
ABD,Menderes'i feda etti1954 genel seçimlerinde antilaik ke-
simın.toprak ağalan ve kent burjuvazi-
sinin desteğı ıle durumunu pekiştiren
Menderes. bunun bedelini, kendısine
destek veren kesımlere devlet kredı v e
olanaklannı paylaştırarak ödüyordu. Fa-
kat a>iıı zamanda bir büyük yanlış da ya-
pılıyordu. Çünkü. kent burjuvazisi he-
men hemen hepsi de ticari olan kredıler-
den yüzde 52 gibı büyük pay alıyordu.
Sanayı kesimınin aldığı kredı sıfırlarda
kalıyordu. (Aynntı için Azgelışmişlik
Sürecinde Türkiye/ Stefanos Yerasimos)
Yabancı sermaye 18 ocakta çıkanlan
"Yabancı Sermayeyi Teşvik Yasası*nı
yeterlı bulmamış. Menderes hüküme-
tinden yeni ödünler beklemeye başla-
mıştı. 7* Mart 1954'te Petrol Yasası da
çıktı. Yasa, ulusal Türkiye Petrollen
Anonım Şirketi'nı sekiz arama sahası
içine hapsederken. Shell ve Mobıl gıbı
şirketlere bütün Türkiye'yı açıyordu.
Petrol Yasası'na 1957 yılında yapılan
eklerle Türkıye'de rafınerı kurma ve iş-
letme ımtıyazı da verildi. Gariptir, ya-
bancı sermaye. petrol konusunda yıne de
Türkiye'ye karşı korku \e kuşkusunu
koruyordu.
Türkiye NATO üyesi olurken, ABD
ile içenklen uzun yıllar bilınmeyen bir
dizi anlaşma imzalar ve Süveyş Kana-
lı'nın korunması ıçin oluşturulan Bag-
dat Paktfna katılır. Oysa Bagdat Paktı,
ABD'nın Güneydoğu Asya'da oluştur-
duğu SEATO'nun devamı ve amacı,
ABD'nin bölgedekı çıkarlannı konımak
ve Sovyetler Bırlığı'ne karşı "kalkan'"
kurmaktır. Oysa Bayar-Menderes ikili-
sı, süreklı yardım sağlamak \e Ortado-
gu'da üstünlük kurma peşindedir.
Kraldan fazla kralcı
Menderes, "Kraldan fazla kralcı o\-
ma"nın belirgin örneğini. 1958 yılı
Temmuzu'nda gerçekleştirilen darbe-
den sonra Irak'a müdahaleden son anda
vazgeçmesi \e aynı yıl ABD'nin Lüb-
nan'a müdahalesınde her türlü olanağı
Amenkan ku\ vetlerine sağlamakla ver-
miştir. Bundan sonra da ABD de yardım
musluklannı. kendi çıkarlan doğrultu-
sunda açmıştır.
Örneğin 1960 yılına kadar çoğunlu-
ğu tahıl olmak iizere ABD. Türkıye"ye
238 mılyon dolarlık besin maddesi gön-
dermış ve bunların karşılığını da Türk
Lirası olarak taksite baglamıştır. Türki-
ye Merkez Bankası'nda bıriken bu pa-
ralar. daha sonra Türkiye"deki ABD şir-
ketlenne mali kaynak olarak kullandınl-
mıştır (Türkıye'nin Düzeni, D. Avcıoğ-
lu)
Demokrat Parti, arkasındaki ticaret
b.urjuvazısi ile toprak agalannın deste-
ğ^ınj korumak içirı r)asta iç ve dış kredl-
lef olmak üzere devletin her türlü olana-
ğını bunlann kullanımına açmıştı. Fakat
1956-1957'Jerde taraflann pay laşım ko-
nusundakı sızlanmalan, tepki ve giderek
tehdide dönüşmüştü.
Dagıtılan kredilerin yüzde 70'inin ge-
ri dönmemesi ve birbirini ızleyen iflas-
lar ekonomiyı tıkayınca, Türkiye, dış
borçlannı da ödeyemez duruma gelmiş-
ti. OEEC ekonomiye ilk müdahaleyi
Türkiye'ye bir heyet göndererek yaptı.
Büyük devalüasyon
Heyet. ıncelemelen sonunda ıpin ucu-
nu kaçıran Menderes hükümetine. kre-
dilerin sınırlandınlmasını. tanm refor-
mu yapılmasını ve beşer yıllık kalkınma
planlan hazırlanmasını önerdi. Aslında
bu, önen değil, bir çeşit direktifti. Çün-
kü. dış krediler ancak bunlann yenne
getirilmesi ve yeni ekonomik önlemler
alınması ile mümkündü. Ve 1958 yılı
Agustos ayında Türk Lirası devalüe edi-
lerek ABD dolannın Türk Lirası karşı-
sındaki değerı 2.80 liradan, 9 liraya çı-
kanldı.
OEEC'nin toprak reformu ve planlı
ekonomiye geçiş önerisi. Türkiye'de 27
Mayıs 1960'a kadar telaffuz bile edilme-
di.'
1957'den başlayıp 27 Mayıs'a kadar
devam edip gelen süreçte. aydın kesim
hem ekonomik koşullann ağırhğı altın-
da ezılirken hem de demokratikleşme-
den umudunu giderek kesiyordu. Ücret-
liler ve dar gelirliler satınalma güçleri-
nin eriyip gıtmesi karşısında çaresızdi-
ler. Basın ve ünıversite üzerinde baskı ve
sansür agırlaşırken muhalefetın de sesi
kısılmaya çahşılıyordu.
Ordu mensuplan ile kamu görevlile-
ri arasındakı ücret eşitsizlıgı özellikle
genç subay lar üzerinde olumsuz etkiler
yaratıyordu. Örneğin genç bir subay. or-
duev leri dışında herhangı bir yere gidıp
bir-ikı lokma bir şev yıyip içemiyordu.
Ordu mensuplannm Anadolu halkının
içinden. küçük burjuvaziden gelmiş ol-
ması da büyük önem taşıyordu.
27 Mayıs öncesınin olaylannı burada
aynntılanna inerek yinelemenin yaran
olduğuna inanmıyoruz. Çünkü, bizim
amacımız 12 Mart'a gıden yolu izleyip.
bu süreç içindekileri özetleyip anımsat-
maktır. Yalnız, burada bir noktayı vur-
gulamakta yarar görüyoruz:
ABD 27 Mayıs'a seyirci
kalıyor
Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın Tür-
kiye'yı bir küçük ABD yapacağını ilan
etrnesıne, Menderes" in de VV'ashington
yönetimi ıle çok sıkı ilişkiler ıçine gir-
mesıne karşın, bagıra bagıra gelen 27
Mayıs Ihtilali karşısında ABD seyırcı
kalmış, hatta Ankara'v ı bu konuda uyar-
ma gereğini bile duymamıştır. Oysa,
ABD ile Türkiye arasında imzalanan iki-
li gizli anlaşmalarda yalnız dışandan ge-
lecek degıl, içtekı tehlıkelere karşı aske-
ri müdahale yoluyla Türkiye'yı savun-
mayı ABD'nin üslenmesini öngören hü-
kümler bulunuyordu. Fakat ABD, De-
mokrat Parti ıktidannı desteklemek ve
korumak bir yana, darbe hazırlıklannı
önceden haber alan CIA'nın derledigi
bilgileri Ankara'ya aktarmamıştı. Yal-
Darbeler ve
Darbeciler
NECDET ONUR
• Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın Türkiye'yi 'Küçük Amerika' ya-
pacağını ilan etmesine, Menderes'in VVashington ile çok sıkı
ilişkiler içine girmesine ve iki ülke arasındaki gizli anlaşmala-
ra karşın, bagıra bagıra gelen 27 Mayıs İhtilali karşısında ABD
seyirci kalmış, hatta Ankara'yı bu konuda uyarma gereğini bi-
le duymamıştır.
• Türkiye Cumhuriyeti'nin, ABD yardımı hayalleriyle nasıl tuzağa
düşürüldüğünü Menderes, 1960 başındakavrayabildi. Girdiği ba-
taklıktan kendini ve ülkeyi kurtarmak için yeniden kredi aramaya
başladı. Sovyetler Birliği'ne yapacağı gezi ile dengeleyeceğini dü-
şünmüştü. Ama çok geç kalmıştı. Hakkında hüküm verilmişti.
nız burada bir noktanın altını çızmekte
yarar vardır: Bugüne degin, ABD'nin
27 Mayıs Hareketi'nı gerçekleştirenler-
le maddi bağı oldugunu gösteren her-
hangi bir belgeye ve kanıta rastlanmış
değıldir. Yalnız. ABD darbeyi Ankara
yönetimine haber vermemekle darbecı-
İerden yana tavır koymuştur. ABD'yi
böyle davranmaya. darbeciler hakkında
ayrıntılı bılgiye sahip olması ve çoğul-
cu demokratik rejimden yana olan ts-
met Paşa'yı karşısına almama düşünce-
sı mecbur etmiştir.
Attila İlhanınyorumu
27 Mayıs üzerine bugüne degin pek
çok iddia ortaya atılmış, pek çok şey ya-
zılmış ve söylenmiştır. Bunlar arasında
tarihi degerîer taşıyanlar oldugu gıbı.
ciddiye alınmaması gerekenlerde vardır.
Fakat Attila İlhan'ın 1977 yılı Mart ve
Mayıs aylannda Dünya gazetesınde yaz-
dıklan. üzerinde durulup düşünülmeye
değer şeylerdır:
-Menderes, 4 Ağustos 1958'de, Afri-
ka veAvrupa'daki uydulannın Paris Ku-
lübü'nde dikte edilen kararlann gereği
olan vardınılan da akredite etmemişti.
27 Mayıs İhtilai Hükümeti'nin Maliye
Bakanı Ekrem Alican, 10 Temmuz 1960
günü gazetelere verdiği demeçte, "4 ağus-
tos tarihli stabilizasyon programımn tat-
bıki karariannı müteakip, lhracat ve h-
halat Bankası ve Kalkınma tkraz Fonu
gibi ABD resmi fınansman müesseseie-
rinin memleketimize .vermeyi kabul et-
tikleri ve iki yıla yakın zamandan beri
ancak 900 bin dolarlık kısmı ıhraç edi-
lebilen beş yüz milyon dolarlık krediyi
kullanmak mteyındeyiz' dhordu. Apa-
çık değil mi? Menderes'i istikrar tedbir-
leri ile kıskıvrak bağlamış, 500 miNon
dolarlık kredi vereceğiz demişler. iki yü-
da sadece 900 bin dolar vermişler.
Emperyalizme karşı özgürlük ve ba-
ğımsızlık savaşını başlatmış Türkiye
Cumhuriyeti'nin, ABD v ardımı ha>alle-
riyle nasıl tu/ağa düşürüldüğünü Men-
deres. 1964) başında kav ravabüdi. Girdi-
ği bataklıktan kendini ve ülkeyi kurtar-
mak için veniden kredi aramaya başla-
dı. So>yetler BirU0'ne yapacağı gezi ile
dengeleyeceğini düşünmüştü. Ama çok
gec kalmıştı. Hakkında hüküm verilmiş-
ti.
Demokrat Parti'nin politikadaki tu-
tarsızhğı ve demokrasi dışı tutumu ne
düzeyde olursa olsun. asıl önemlisi ABD
iş çe\relerinin ve gizli istihbarat örgütie-
rinin bakışıdır:
Menderes>önetiminin döviz rezervie-
rinin sıfıra indiği bir dönemde, dış borç-
lar için ilan ctmeyi düşündüğü 'morato-
rium' ile Sovyetler'le kurmayı düşündü-
ğü ekonomik bağlann geliştirilmesi ve
de temmuz ayı içinde bu Uişkivi perçin-
leştirmek için Moskova'ya vapacağı ge-
zi olduğubilinmektedir." (Bıçagın Sırtın-
dakı Türkiye' S. Genç)
Aradan 35 yıl geçtikten sonra ortaya
çıkan belge ve bilgiler gösteriyor kı. 27
Mayıs'a ABD açıktan destek vermemiş-
tir. Fakat. 27 Mayıs'ta ABD'nin şöyle ya
da böyle etkisi v ardır. Çünkü ABD. ken-
dı çıkarlan nedenıyle DP iktidannın
devnlmesine 'yeşil ışık' yakmıştır. Bu-
nun en belirgin ve de bilinen kanıtı da
27 Mayıs'ı gerçekleştirenlerin radyolar-
da okunan ihtilai bildırisinde, Türkı-
ye'nin NATO'ya, CENTO'ya ve
ABD'ye bağlılığının devam edecegi ve
tüm anlaşmalara uyulacagınm ilan edıl-
mesıdir.
27 Mayıs bir büyük depremdir. Daha
sonra gelen 22 şubat ve 21 mayıs da bü-
yük depremlerden sonraki sarsıntılardır.
NATO'ya, CENTO'ya ve ABD'ye
baglı oldugunu ilan eden Milli Birlik
Komitesi'ni, ABD ve müttefikleri ile
sermaye ilk günden izlemeye almıştır.
MBK., 1 temmuzda Yabancı Sermaye
Teşvik ve Inceleme Komisyonu'nun ye-
niden çalışmasına izin verir. 17 temmuz-
da ABD Türkiye'ye 52 milyon dolarlık
yardım vermeyi kararlaştınr. Federal Al-
manya 50 milyon dolarlık kredi açar.
Askeri hükümet, Türkiye Petrollen
Anonim Ortaklıgı'nın dış borçlanma sı-
nınnı 300 milyon dolara çıkanr. Bütün
bunlar olurken Millı Bırlık Komıtesi
içinde de 'milliyetçi' ve 'solcu' gruplaş-
malar olur. 13 kasım sabahı Türkeş ve
14 arkadaşı önce gözaltına alınıp. he-
men ardından da yurtdışına sürgüne
gönderilır. 27 Mayıs sabahından itibaren
yeni rejimı kontrolü altına alan büyük
burjuvazınin, 14 kasımdan sonra etkın-
lıgi artar ve seçim garantısı verildikten
sonra Millı Birlik Komitesi'nin çıkarla-
nna aykm kararlan karşısında suskun-
luğunu korur.
Yarın. Askerler'in zaaf ve
üstünlükleri
Aradan 35 yıl geçtikten sonra ortaya çıkan belge ye bilgiler gösteriyor ki, 27 Mayıs'a ABD açıktan destek vermemiştir. Fakat, 27
Mayıs'ta ABD'nin şöyle ya da böyle etkisi vardır. Çünkü ABD, kendi çıkariarı nedeniyle, Moskova ile yeni arayışlara giren Menderes
iktidannın devrilmesine 'yeşil ışık' yakmıştır.
9
68 kuşağı ve 12Mart I ORAL ÇALIŞLAR
Gezmiş'in akupııııktıır şakası12 Mart'ın ilk günleri, henüzdarbe-
nin yeni şekıllendiğı günlerdi. Henüz
nasıl bir sistem kurulacağı netleşme-
miştı. Askerler de tam olarak ne yapa-
caklannı bilmıyorlardı. Ikınci adım 26
nisanda atıldı ve Nihat Erim hüküme-
ti ülke çapında sıkıyönetim ilan etti.
Asıl olanlar ondan sonra oldu.
Sıkıyönetimle birlikte. askeri mah-
kemeler kuruldu. Yüzlerce aydın hiç-
bir gerekçe göstenlmeden gözaltına
alındı. Askeri tutukevlen, ögretmen.
öğretim üyesi, yazar, gazeteci. ressam
ve üniversıte öğrencileriyle doldurul-
du. Yaşar Kemal, İlhan Selçuk, Müm-
taz SoysaL, .\ltan Öv-men, Muammer
Aksoy, Uğur Mumcu. l ğur AJacakap-
tan, Azra Erhat Behice Boran. Doğan
Avcıoğlu bu dönemde tutuklanan bazı
tanınmış isımler. Lısteyi uzatmaya
kalksak sayfalar dolar.
Tutuklanan aydınlar ve solcular.
uzun bir aradan sonra ilk kez askeri ce-
zaevlerine konuldular. O günden son-
ra sivıl cezaevlerinin yerini askeri ce-
zaevleri aldı.
Ankara'nın Mamak Askeri Cezaevi
de bu dönemde ünlendi. Önce Yıldınm
Bölge'deki barakalara konulan tutuklu-
lar. kısa süre sonra Mamak'a taşınma-
yabaşlandı.
Bizler Mamak Askeri Cezaevi'nin
ilk konuklan olduk. Bız siyası tutuklu-
larorayailkgıttiğımizde, bucezaevin-
de askerhklenndeki suçları nedeniyle
tutuklanan askerler yatıyordu. Siyah
ceketleri ve yeşil pantolonlanyla asker
tutuklular, asker kişı uygulamasına ta-
bi tutuluyordu.
Bız siyasilerin gelmesiyle birlikte,
cezaevinde iki farklı tutuklu tipi orta-
ya çıktı. Gerçekten asker tutuklular ile
askeri mahkemelerın tutukladıgı sivil
kışıler. Mamak Cezaev ı'nin bütün per-
soneli askerdi. Bu cezaevinin komuta-
nı Albay M.KemalSaldıranerdı Sal-
dıraner, Koregazisı. solcu düşmanı bir
subaydı. Yardımcıları arasında solcu-
lara düşmanlıgıyla tanınan iki personel
de dikkat çekıyordu. Bunlardan birisi
Doktor Yüzbaşı Metin Denli. diğeri
Üsteğmen Burhan Poturna'ydı.
ilk geldiğimız dönemde Mamak'ta
rahat bır tutukluluk geçırdiğimiz söy-
lenebilir. Ön ve arka olmak üzere iki
bölüme ayrılan cezaevinde toplam 9
kogu^vardı. Bukoğı^ların kapısı sıv il
cezaev lerinde oldugu gibi sabah gün-
doğumuyla açılıyor. günbatımıyla ka-
panıyordu. Arka bölümde iki havalan-
dırma vardı, ancak bu bölümdeki bü-
tün tutuklular sabahtan akşama kadar
birlikte olabiliyorlardı. Öndeki iki ko-
guş başka havalandırmaya çıkanlıyor-
du. Onlan da görmek mümkündü.
Asker tutuklular, askeri tutuklu elbi-
sesi giyiyor, bizler ise sivil elbiselerle
dolaşıyorduk. Askertutukluların saçla-
n askeri usul kesiliyor, biz normal tı-
raşımızı oluyorduk. Ama onlarla bir
aradaydık.
Albay Saldıraner bir komutandı. O
askerleri yönetmeye alışmıştı. Bizi de
birer asker olarak görüyor ve asker mu-
amelesi yapmak istiyordu. Üzerimizde
askeri bir disiplin kurmak en büyük he-
defıydi. Henüz darbenin ilk dönemın-
de, koşullar daha sertleşmeden bu he-
deflerine ulaşamayacağını bildigi için
önce bizi yumuşak çıkışlarla gerilet-
meye çalıştı. "Siz asker kişi sayılırsınız.
Çünkü sizi askeri mahkemeler tutuk-
ladı ve askeri cezaevinde kalıyorsunuz.
Bu nedenle saçlannızın askerler gibi
kesilmesi, savımlann askeri düzen için-
de yapılması ve kıyafetinizin de askeri
olması gerekir'' diyordu. Hatta bu ko-
nuda bizi ikna edebilmek amacıyla,
"Size er değil, subay muamelesi yapa-
yım, saçlannta subaylar gibi kestirebi-
• Bir geceyarısı, koğuşun
kapısı çalındı. Saat 02.00
falandı. Gardiyan Nafiz
bana, "Deniz seni
çağırıyor, önemli bir sorun
varmış, hazırlan" dedi.
Telaşla Deniz'in oldugu
hücreye gittim. Semih
Orcan, böbreğini tutmuş
acı içinde kıvranıyordu.
Deniz bana Semih'i
gösterdi, "Semih'in
böbrek sancılan tuttu.
Haydi Oral, sen
Maocusun, bir akupunktur
yap, şu çocuk bu acıdan
kurtulsun" dedi.
lirsiniz" dıyerek adım adım ilerlemek
istiyordu.
Bizler bu talebi reddettik. Ne kanun-
da, ne de yönetmelikte askeri mahke-
melerde yargılanan sivil kişilerin as-
ker kişi sayılacagına ilişkin bir hüküm
oldugunu söyledik. Tüzükler, kanun-
lar, yönetmeliklerkarşılıkh olarak açıl-
dı. Saldıraner hakblıgını kanıtlayama-
dı. Ama gün darbecilerin günüydü.
" Saldıraner, bir tartışmayı bahane
ederek Ankara Sıkıyönetim Komuta-
nı'na gitti. Aradan çok geçmeden bı-
zim asker kişi sayılacagımıza ilişkin
kanun TBMM'den geçti. Ardından as-
ker sayımlan, askeri kıyafetler, kısa ke-
silmiş saçlar gibi bir yığın yükümlü-
lükle yüz >-üze geldik. Bütün bunlann
uygulanması kavgalara, isyanlara ne-
den oldu. Ama sonunda zor hükmünü
yürüttü, bizler asker kişi sayıldık. Ko-
guşlanmıza kapatıldık. Ancak belli sa-
atlerde havalandırmaya çıkanldık. 12
Eylül dönemindeki birçok zorbalıgın
temeli 12 Mart'ta atıldı. Anayasa da ilk
kez 12 Mart'ta budanmaya başlandı.
Denizler de 12 Mart muhtırasından
kısa bir süre sonra Ankara Kapalı Ce-
zaevi'nden Mamak Askeri Cezaevi'ne
nakledildiler.Onlar "Ön Hücreler'' adı
verilen bölümde kalıyorlardı. flk dö-
nem rahatça görüşebiliyorduk. Gide-
rek ilişkimiz zorlaşmaya basjadı, gö-
rüşler yasaklandı. Ama bütün engelle-
re ragmen görüşmemız tamamen ona-
dan kaldırılamadı. Bir volunu bulan
Deniz. bizım koğuşlara geliyor ve ak-
şama kadar kalabiliyordu. Deniz Gez-
miş, neşeli. atılgan ve çok sempatik bır
arkadaşımızdı. Çok güzel taklitler ya-
par, esprıler patlatır, bulundugu yeri
neşeye bogardı.Onun bizim koğuşlara
kaçmasını dört gözle beklerdik.
O günlerde bir gece yansı, koguşu-
muzun kapısı çalındı ve gardiyanlar
beni çağırdılar. Sanıyorum saat 02.00
falandı. Gardiyan Nafiz bana, "Deniz
seni çağtri)or, önemli bir sorun varmış,
hazırlan'' dedi. Ben de geceyansı ne
olabilir diye telaşla v e heyecanla ran-
zadan atladım, pantolonumu aceleyle
giydim ve üç dört kapıyı aşarak Deniz-
ler'in kaldığı bölüme ulaştım. Aslında
bu saatte koğuşlar arası ziyaret kesin-
likle yasaktı. Ama sanınm önemli bir
şey vardı ki Deniz ne yapıp edip bu
olanağı yaratmıştı.
Kapılardaki zincirler söküldü. anah-
tarlar döndürüldü ve ben Denizler'in
oldugu bölüme sonunda ulaştım.
Denizler. Türkiye Halk Kurtuluş Or-
dusu (THKO) adlı bir örgüt kurmuşiar-
dı ve bu örgüt nedeniyle yargılanıyor-
lardı. 20 cıvannda arkadâş bu davanın
sanıgıydı. Kaldıkları yerler ikişer
kişilik hücreler halindeydi. Telaşla
Deniz'in oldugu hücreye gittim. "Gel
Oralcığım, önemli bir sıkınümız var,
bunu ancak sen çözebilirsin" diyerek
beni aldı ve başka bir hücreye götürdü.
O hücrede Deniz'in dava arkadaşı
Semih Orcan yatıyordu. Semih. böb-
reğını tutmuş acı içinde kıvranıyordu.
Ben de merak ettim. Deniz bana
Semih'i gösterdi, "Semih'in böbrek
sancılan tuttu. Haydi Oral, bir
akupunktur yap, şu çocuk bu acıdan
kurtulsun" dedi.
Benim akupunktur falan bıldiğim
yok. Ama Maocuydum, yani Çın
liderinin fikirlerine yakındım ya, o
zaman da akupunturu bilmem
gerekiyordu. Deniz. sırfmuziplik olsun
diye geceyansı beni uykumdan uyan-
dırmış ve bu şakayı yapmıştı.
Ben uyku sersemi yüzüne bakarken,
o kahkahalar atıyordu.
Yarın: Mahirler kaçınca
POLITIKAVEOTESI
MEHMED KEMAL
Bir Adonis Gibiydi...
Gazetede resmini görünce şaştım: "Nejat Melih Dev-
rim Polonya'da öldü" diye yazıyordu. Oysa bana ölmez
gibi geliyordu. Her dem yaşam dolu görünürdü.
Polonya'da yaşıyordu. Orada, bilmem kaçıncı kez ev-
Ienmiş, kendine bir yer edinmişti. Arada bir yerlerden çı-
kar, gelir, "Ben buradayım" gibilerden "ce"derdi. Bazan
da okunaksız bir yazıyla abuk sabuk mektuplar gönderir.
Türkiye'deki kızdıklarına söverdi. Bu sövdüklerinin içinde
kimler yoktu ki!
Son gördüğümün üstünden 10 yıldan çok geçmişti. Ya-
nında 10-12 yaşlarında bir kız çocuğu (maymununun etin-
den tutmuş birTarzan gibi) Polonya'dan gelmişti.
"Son karımdan olma son çocuk" demişti. "Karım ba-
şından attı, ben de gittiğim yere götürüyorum. Çin'den
geldik."
Cihangir'de, Aslanyatağı aralarındaki sokak içinde bir
otele yerleşmişti. Oteldekiler tanıyorlardı. Odası atölye gi-
biydi, her yerde tuvaller, resim kâğıtları... Besbelli gittiği
yere resimlerini de götürüyordu. O yıllarda suluboya çalı-
şıyordu. Bana da pembe bir sulu boya vermişti, hâlâ evin
duvannda durur.
Telefon etti, gidip gördüm. Öğle üzeriydi. Hacı Baba
Lokantası'nda yemeğe götürdüm küçük kız da beraber.
Tencere yemeği meraklısı oldugunu biliyordum. Lokanta-
nın sahibi Necati Bey'le tanıştırdım. Kim oldugunu anlat-
tım. Sakalı, iri kıyım gövdesiyle zaten tanınıyordu. Necati
Bey, sarmalar, dolmalar, çerkeztavuğu, patlıcan salatası
gibı mezeler ikram etti. Küçük kız, her gelene Fransızca
"Bu ne?" diye uzanıyordu.
12 Eylül darbesi günleriydı, geldi, gitti, bir daha uzun yıl-
lar görünmedi. Gazetelerde şurda burda sergi açtığına
ilişkin haberler çıkıyordu.
Nejat Devrim'i nereden tanıdığımı soracak olursanız an-
latayım. 194O'lı-45'li yıllardı. Nejat şair, ressam, sanatçı,
yazar, dalında ünlü 10-15 kışiyi Büyükada'daki Şakır Pa-
şa Konağı'na çağırmış, bir şölen vermişti. Çağrılanların
şımdi çoğunu anımsamıyorum. Ancak birfotoğraf çektir-
mişiz. Bu resim eski tüfeklerden Tıbbiyeli Muzaffer'de
var. Bende de vardı ama nereye koyduğumu şimdi çıka-
ramıyorum. Her yer dandini. Şöyle bir düşünüyorum da
şairlerden Asaf Halet Çelebi (eşi), Ömer Faruk Toprak,
ressamlardan Ferruh Başağa (eşi), Nuri lyem, Nasib
vardı. Yemiş, şarap içmiş, geceyı de orada geçirmiştik. Ak-
lımda kocaman, kesme bir aynayla duvara asılı bir Asya-
Avrupa haritası var. Nejat Melıh bu harıtalar üzerinden
'Ikinci Büyük Savaş'ı izlıyor.
Nejat Devrim, Hıfzı Topuz'un da Galatasaray'dan ar-
kadaşı imiş. Bunu 'Varisli Yıllar"öa anlatıyor. Ortaokulu bi-
tirdikten sonra kendini resme vermış. Annesi Fahrünni-
sa Hanım, Prens Zeyt'le evlenince arkadaşları ona prens
diye takılırlarmış. Nejat'ın babası Anadolu Ajansı Genel
Müdürü izzet Melih Devrim. Nejat 1947'de Paris'egıdıp
yerleşiyor. Önceleri fıgüratif resımleryaparken sonra abst-
re resımlere geçmış.
Askerliğini yapmadığı ıçin kaçak sayılmış. Uzun yıllar
Türkiye'ye gelememış. Ama Türkiye'nin sorunlanyla uzak-
tan ilgilenirmiş. DP ıktidara gelince CHP'nin mallarını elin-
den almış. Nejat, bunu protesto için Paris'te "CHP'nin
Mallarını Koruma Derneği" kurmuş. Bu malları almak için
Lahey Adalet Divanı'na kadar gitmeyi göze almış. "Ben
bir ressam olarak CHP'ye birçok şeyimi borçluyum" der-
miş. Nejat, Halk Partısi malları için elinden geleni ardına
koymamış. Bu yolda annesinin prensesliğıni bile kullan-
mış.
Maceralı yaşamı içinde onu ilah Adonıs'e benzetenler
vardır. Ne dıyor şair:
"Biblos ilahı genç Adonis bekliyor."
Bu dünyadan Nejat da gitti...
BULMACA
1 2 3 4 5 6SOLDAN SAĞA:
1/ Bükülmüş ham ıpek-
ten kıvırcık olarak doku-
nan bir çeşit çamaşır be-
zi. 2/Sanayı... Maksat. 3/
Polonya halkından olan
kimse... Bir çeşit yumur-
talı süt tatlısı. 4/ Küçük
çocuklan korkutmak ıçin
uydurulmuş yaratık. .
Şarkının sert bir biçımde
vurgulandığı disko mü-
zık üslubu. 5/Çayırkuşu.
6/ Hafif ve gözenekli bir
çökelti taşı... Brezil-
ya'nın plaka ışareti... Yanarken gü-
zel koku verdiği için tütsü olarak
kullanılanbirağaç. 7/Osmanlı Dev-
leti'nde kadılara ve müderrislere ve-
nlen ad. 8/ Sıkıntı verme, üzme...
Yumurta biçiminde olan. 9/Örnek.
VO)1C\RIDAN AŞAĞIYA:
1/ Kazı ya da araştırmalarda ortaya
çıkanlan eski çağlardan kalma eş\ a.
2/ Faiz... Hisse, pay. 3/ Türk müzı-
ğinde bir makam. 4/ Ses... Bakınn
simgesı... Büyük tonajlıtaşıtlarımal
eden bir Alman firması. ^Çocuklarda kann şişmesiyle beliren
bir hastalık. 67 Kimi yerlerde kadınlann boydan boya örtündük-
leri çarşaf... Yunanistan'ın plaka işareti... Bir nota.7/ Emirler,
beyier... Pullann sergilenmesi ya da korunması için özel olarak
hazırlanmış sayfa. 8/Yalnızca tek ve aynı rengin açıktan koyuya
değişik tonları kullanılarak yapılan resim... Sümerlerde sağlık
tannçası. 9/Yapının ya da arsanın boyutlannı ve sınırlannı gös-
teren harita.. Yaradaki irini boşaltmakta kullanılan bükülgen
tüp.
ONLAR ÖLMEDİLER
ONLAR, YÜREĞİMİZE VE
BİLİNCİMİZE GÖMÜLDÜLER!
13 Mart 1982'de Buca cezaevinde idam edilen
Seyit KONUK, Necati VARDAR
ve İbrahim Ethem COŞKUN
yoldaşlanmızm anılan,
sosyalizm mücadelemizde yaşıyor, yaşayacak...
Çanakkalo, Bursa, Urta (İzmlr) v« Sağmalcılar
cezaoylarindekl TKEP tutukhılan adına
Kenan İNCİ, ZaM YAŞ, Tuncay ATMACA
ve Murat TOPRAK