Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 13 MART 1995 PAZARTESİ
HABERLERIN DEVAMI
Laik
müfettişe
G U N D E M MUSTAFA BALBAY
ceza
YUSUFÖZKAN
ANKARA (Cumhuriyet Büro-
su) - Okullarda türban takan ve
"şeriat savunuculuğıT yapan öğ-
retmenler hakkında soruşturma
başlatan Milli Eğitim Bakanlıgı
llkögretim Müfettişı Mehmet Ak-
çasoy. görevden alındı. Akça-
soy'un "şeriatçı ögretmenler"e
ilişkin basına bilgi verdiği gerek-
çesiyle hakkında açılan soruştur-
ma tamamlanmadan görevden
alındığı öğrenildı. Milli Eğitim
Bakanlıgı, "uyuz, keüik ve sinü-
nt" hastalıklannı gerekçe göste-
rerek sahte rapor alan ve dersler-
de türban takan. "alerji" raporuy-
la sakallannı kesmeyen, sarık,
cüppe ve uzun sakallanyla dersle-
re giren ve "şeriatsavunuculugu"
yapan öğretmenler hakkında iş-
lem yapan llköğretım Müfettişi
Mehmet Akçasoy hakkında bir
süre önce soruşturma başlattı. So-
ruşturmaya, Akçasoy'un bu öğ-
retmenlerle ilgili olarak 12 Eylül
1994 tarihınde Cumhuriyet'te
-Milli Eğitim'dekiihanetçeteleri"
başhgıyla yayımlanan yazısıyla
"basına bilgi ve demeç vennek"
suçunu işlediği gerekçe gösteril-
dı. Akçasoy. soruşturma tamam-
lanmadan Milli Eğitim Bakanlıgı
tlköğretim Genel Müdürlüğü'nün
onayıyla müfettişlik görevinden
alınarak, Kıbns Bayraktar llkög-
retim Okulu'na rehber öğretmen
olarak atandı. Mehmet Akça-
soy'un, türbanlı ve sakallı öğret-
menleri görmezlikten gelen okul
müdürleri ve müfettişlerle ilgili
olarak kamuoyunu bılgilendiren
yazılan nedenıyle 5 kez görevden
alındığı ve yurdun çeşitli yerleri-
ne atandıgı öğreT\ildi.Akçasoy, la-
ik Türkiye'yi
v e
mesleğinı sevdi-
gi ıçin görevini yaptığını belirte-
rek "tlkönce soruşturma açtığım
şeriatçıögretmenlerigörevden alı-
vorlar. sonra da beni cezalandın-
yorlar. Bu, hukuk devletine yakış-
maz" dıye konuştu. Akçasoy. şun-
lan söyledi: "Bakan A>az fle gö-
rüşebilmek için tam 2 a> uğraşam.
Ancak randevu alamadım. Kendi-
sine bana \apilan haksızlığı anlat-
mak isterdim. Bakanlığın diğer üst
düzey bürokraüan yüzûme karşı
'büyük bir yanlışlık yapılmış. he-
men düzeltirız' diyorlar. Ama
hakkımda açılan soruşturma ve
işlemleri sürdürüyorlar."
• Baştarafı 1. Sayfada
ama, bu fırçayı kaybetmemesi ge-
rektiğini çok iyi kavramış. Yoksa as-
keriik bitmez.
ikinci ayın sonunda, onbaşı takı-
mı toplamış, bölük komutanı teftiş
edecek. Komutan, her askere ras-
gele bir şeyler sormuş. Sıra Me-
met'e gelmiş. Memet iyi asker, her
şeyi hazır. Komutan, çantadaki diş
fırçasının hiç kullanılmadığını gö-
rünce sormuş:
- Memet bu ne?
Memet kendinden emin, önce
künyesini okumuş, bağırarak karşı-
lık vermiş:
- Teftiş fırçası komutanım!
50 yıldır adam edemediğimiz de-
mokrasiyi Avrupa zoruyla yedi ay-
da kıvırmaya hazırlanıyoruz. Çil-
ler'e bakarsak iş tamam, yedi ay bi-
le sürmez.
Demokrasi dediğin ne ki, "Herkes
özgürdür" diye başlayan birkaç de-
meç vereceksin. Dile çok dolanmış
birkaç yasayı değiştireceksin, al sa-
na demokrasi!
Bugünlerde esen demokrasi rüz-
gârlarının Anadolu toprağında iyi
meyveler vermesini, yapılacak de-
ğişikliklerin Memet'in "teftiş fırçası"
gibi göstermelik kalmamasını dili-
yoruz.
Çünkü demokrasi için sadece ya-
salan degiştirmek yetmiyor, yasa-
larla biriikte kafaları da değiştirmek
gerekiyor.
Bazen bir kişinin başına gelenler,
yaşanan küçük bir olay, o ülkenin
Biiyiik Suç: Yazı Yazmak!
en net fotoğrafını veriyor.
Milli Eğitim Bakanlıgı (MEB) Mü-
fettişi Mehmet Akçasoy'un başı-
na gelenler de hem MEB'in ne du-
rumda olduğunu hem de demokra-
sinin neresinde olduğumuzu gös-
termesi bakımından ilginç.
Çiller ve vitrin arkadaşlannın Tür-
kiye'nin artıkAvrupalı olduğunu ilan
ettiği günlerde, MEB yöneticileri
müfettiş Akçasoy'un görevinden
alındığına ilişkin karan yazıyodardı.
Akçasoy, 27 yıllık bir eğitim
emekçisi. Bugüne dek, beş kez
sürgün edilmiş, defalarca maaşı ke-
silerek cezalandınlmış.
Suç mu?
Çok büyük. Sormayın. Olacak
şey değil.
Yazı yazmak ve öğretmen sendi-
kalarında görev almak.
Bardağı taşıran ve MEB'e illallah
dedirten en son yazısının öyküsü
şöyle:
Akçasoy müfettiş olarak Aksa-
ray'a grtmiş. Boğazköy ilköğretim
Okulu'nda bayan öğretmenlerin
bazılan başını, başörtüsünden de
öte, sıkıca bağlıyormuş. Yıne Ak-
saray'a bağlı Sanırtol Köyü Ilkoku-
lu Müdürü de göğsüne kadar sakal-
lı, sarıklı ve şalvariıymış.
Müfettiş olarak görevini yapmış
ve bu şekilde öğretmenlik yapama-
yacaklarını söylemiş ve tutanaktut-
muş. Bakmış ki hepsinin raporu var.
Türbanlı öğretmenler Aksaray Dev-
let Hastanesi Dahiliye Bölü-
mü'nden iki doktor bulmuşlar, rapor
almışlar. Doktor Hüseyin Karaka-
ya ve Kemal Soytorun'un öğret-
men Leyla Sakıcı ya verdiği rapor
şöyle:
"... Yapıian muayenesinde, kro-
nik sinüzit teşhis edildi. Soğuk ve
nemlihavalarda başını koruması ve
başını sıcak tutması ve kapatması
sıhhi yönden gereklidir."
Aynı okuldan başörtüsüyle derse
giren öğretmen Ünzile Gülsolmaz,
Akçasoy'un, "Raporiu musun?" so-
rusuna, "Hayır" karşılığını vermiş.
Bunun üzerine altında Gülsolmaz'ın
da imzası bulunan şu tutanaktutul-
muş:
"Rehberlik amacıyla dördünçü
sınıfa girildi. Ancak öğretmen Ün-
zile Gülsolmaz'ın dershanede ba-
şörtülü olduğu görüldü. Kendisine
sorulduğunda, 'Raporlu değilim.
Dinimin icaplan gereği ve müfettiş-
lerimiz geldiği için derslere bu şe-
kilde giriyorum' dedi..."
Aynı öğretmen, bu tutanaktan bir
ay sonra Aksaray Devlet Hastane-
si'ne gidiyor ve şu raporu alıyor:
"Hastanın yapıian muayenesin-
de migren ve kronik sinüzit tespit
edilmiştir. Başını sıkıca kapatması
tavsiye edildi."
Altında yine aynı imza: Dr. Kara-
kaya ve Op. Dr. Soytorun.
Akçasoy, şalvarlı, cüppeli, sakal-
lı, takkeli ilkokul müdüriüğü yapan
Ali Haydar Üçgünle ilgili belgele-
ri de bağlı bulunduğu bakanlığa bil-
diriyor.
Aradan aylar geçiyor, sonuç yok.
Bu kez, belgeleri doğrudan Milli
Eğitim Bakanı Nevzat Ayaz'a, iade-
li taahhütlü gönderiyor, "alındı" bel-
gesi kendisine ulaştıktan sonra
beklemeye başlıyor. Yıne hiçbir iş-
lem yok.
Akçasoy çareyi, yazmakta bulu-
yor. Bakanlığa daha önce belgesi-
ni gönderdiği olayları Cumhuriyet
gazetesinin ikinci sayfasında yazı-
yor.
Vay, sen misin bunu yapan? He-
men soruşturma. Kendi bakanına
aylarca sesini duyuramayan Akça-
soy, Cumhuriyet'le hemen duyuru-
yor!
Bakanlık, Akçasoy'un konu etti-
ği olayları bu kez "ciddi" inceliyor
ve okula cüppeli gelen müdürü gö-
revden alıyor. Ama bunu Akça-
soy'un yanına da bırakmıyor.
Akçasoy, geçen cuma günü, ba-
sına bilgi verdiği ve görüşlerini
"merkezi Istanbul'da bulunan gün-
lük bir gazeteye yazdığı" gerekçe-
siyle görevden alındı.
GB'nin gereklerinin ne olduğunu
anlamadan, "Avrupalı olduk" nara-
lan atanlara bir kez daha soruyoruz:
Çıkarmayı planladığınız demok-
ratikleşme yasalan, Avrupa kontro-
lüne uygun "teftiş fırçası" mı ola-
cak, yoksa beyinlere vurulmaya ça-
lışılan zincirieri bir daha kullanılma-
mak üzere çöpe atan bir süpürge
mi olacak?
Yargı Içişleri^ne inanmadıANKARA (Cumhurhrt Bü-
rosu) - Gazetemiz yazarı Uğur
Mumcu'nun 2 yıl önce uğradı-
ğı bombalı suikast sonucu yaşa-
mını yitirmesinden dolayı,
Mumcu'yTa korumadığı için taz-
minat ödemesi istenen Içişleri
Bakanhğı'nın "Olaydadevtetin
kusunı yoktur" biçimindeki sa-
vunması. yargıyı ıkna edemedi.
Ankara 8. Tdare Mahkemesi,
"ağır hizmet kusunı" işlediği
iddiasıyla Içişleri Bakanhğrna
açılan tazminat da\alannda. ara
karar vererek. ek bilgi ve belge-
ler istedi. Bakanlığın savunma-
sını yeterli bulmayarak, Mum-
cu'yu korumama gerekçesini
dayandırdığı 16 Ağustos 1991
tarihli Bakanlar Kurulu karan-
na dayah olarak çıkartılan "Te-
röre Karşı Koruma Tedbirleri
Yönetmetiği''ni isteyen mahke-
me, devletin "Mumcu'nun öV-
dürülmesinde hizmet kusuru
olup olmadığuıa". gelecek bel-
gelere göre karar verecek.
Mumcu'nun kardeşleri Avukat
Beyhan Gürson ve Ce\han
Mumcu tarafından bakanlık
hakkında açılan toplam 5 milyar
lira tutanndaki manevi tazminat
davasında çıkan ara kararda,
lçişleri Bakanlığı'nın savunma-
sını dayandırmasına karşın, da-
va dosyasına konulmayan ve
Resmi Gazete'de yayımlanma-
yan gizli yönetmeliğin mahke-
meye iletilmesi istendi. Geçen
ayın sonunda 8. Idare Mahke-
mesi'nde yapıian duruşmada,
lçişleri Bakanlıgı. Mumcu'yu
"terör örgütlerinin bo\ hedefı
olmadığıiçin" korumadığını iti-
raf etmişti.
Bakanlık Hukuk Müşaviri
Sami Ayduılı. Mumcu'nun doğ-
rudan doğruya koruma altına
alınacaklarkapsamınagirmedi-
ğini, koruma talebi olmadığı
için de korunmadığını ifade et-
mişti. Terörle mücadele eden
herkes için idarenin tedbir al-
masının mümkün olmadığını
belirten Aydmlı, "İdarenin ku-
suru yoktur. Ola>. idarenin eyle-
minden ve işleminden kaynak-
lanmamışOr*' demişti.
Mumcu'nun kardeşleri Bey-
han Gürson ve Ceyhan Mumcu
da. devletin terör örgütlerinin
hedefı olan "herkesi" isteğe
bağlı olmaksızın, re'sen koru-
makla görev li olduğu halde, bu
konuda gerekli yasal düzenle-
me ve işlemleri yapmadığını ile-
ri sürmüşlerdi. Gürson. duruş-
mada. Mumcu'nun "korundu-
ğuna inandınlmasına karşın,
korunmadığınr \ e "korunma-
sı gerekenlerin değil. korunmak
istenenlerin korunduğunu" vur-
gulamıştı.
Gürson, Teröre Karşı Koru-
ma Tedbirleri Yönetmeliği'nin
kapsam maddesinde "Terör ör-
gütlerinin açık hedefı haüne ge-
len veyagetirileııler'' ile ilgili dü-
zenleme yapılmasının öngörül-
mesine karşın, yönetmelikte bu
kapsama giren (kamu görevlisi
ve asker olmayan) sivii vatan-
daşların korunmasına ilişkin
hiçbir düzenleme yapılmadığı-
nı vurgulamıştı.
Alevilere saldırı
• Baştarafı 1. Sayfada
•ağzı bağlanmış şekilde ve gırtla-
gı bıçakla kesilerek öldürülmüş
olarak bulundu. Olayın hemen ar-
dından sokağa dökülen mahalle
sakinlen yaralılan araçlanyla has-
tanelere taşıdılar. tlk saldınya uğ-
rayan Dogu Kıraathanesı'nde al-
dıği kurşun yaralanyla ağır yara-
lanan HafflKaya(67) adlı bir Ale-
vı dedesi hastaneye yetıştirileme-
den yaşamınt kaybettı. Kahveha-
neler ve pastanenin silahla taran-
ması sırasında 21 kişi yaralandı.
Yaralılar. Özel Gaziosmanpaşa
Hastanesi ile Haseki. Cerrahpaşa
ve Çapa hastanelerine sevkedildi-
ler. Daha sonra hastanelerde teda-
vi gören 1 kişinin daha öldüğü öne
sürüldü. Hastanelerdeki yaralılar-
dan adlan belirlenen'ler şöyle:
Haseki: Rıza Balta. Kamuran
Sönmez, Özel Gaziosmanpaşa:
Hüseyin Bozoklu, Dursun Bozok-
lu. Arslan Bozoklu, Mehmet Can
Polat Süleyman Yarar, Murteza
Güler, Adem Güler, Tahsin Düz-
gün, Okmeydanı SSK: Banş Işık,
Samatya SSK: Süleyman Yaşar.
Özel Hayat Hastanesi Mahmut
Ahrntaş.
Olaylann duyulması üzerine
Gazı Mahallesi'nde yaşayan Ak-
vi yoırttaşlar sokağa döküldü. Bu
,arada bazı gruplar lsmet Paşa
Caddesi üzerinde bulunan araba-
lan devirip dükkânlan tahrip etti-
ler. Alevi yurttaşlar "cem evi tah-
rip edildi ve tarandı. Çok sayıda
Alevi öldürüldü"söylentilerinin
de yayılması üzerine yürüyüşe
başladılar. Alevi dedesi Halil Ka-
ya'nın da öldürüldüğü Doğu Kı-
raathanesi önüne kadar yürüyen
yurttaşlar "Polis nerede", "Faşişt-
lere ölüırT. 'Faşizme karşı otnuz
omuza". "CMigarşiçekil" dıye slo-
ganlar attılar.
Saatler 02.00"ye yaklaştığında
Alevi \atandaşlann başta Gazios-
manpaşa olmak üzere yürüyüşle-
ri sürüyordu. Olay yerine geç gel-
mekle suçlanan güvenlik güçlen,
özellikle Alevi vatandaşlann yü-
rüdüğü Gazı Karakolu önünde ba-
rikat kurdular. Polis, yüriiyüşü en-
gellemek içi havaya ateş açarken
. ıstanbul Emniyet Müdürü Necdet
Menzir. polisi alarma geçirdiğinı
açıkladı. Bu arada bazı televızyon
kanallan aranarak olay, Türkçü In-
tikam Tugayı (TİT) ve PKK adına
üstlenildi. Ancak bu üstlenme ha-
berleri Gazıosmanpaşa'ya ulaştı-
ğındatepkılerdahadaarttı. Saldı-
nyı protesto edenler.
u
Faşişttere
ölflm".
u
Poüs,fasistlerelele'' dıye
slogan atarak tepkilerini dile getir-
diler. Saatler02:00'eyaklaştıgın-
da Alevi yurttaşlar Istanburun
çeşitli semtlerinde yürüyerek tep-
kilerini göstermeye devam ediyor-
lardı.
• Gaziosmanpaşa'da ise Gazı
Karakolu yakınında yürümekte
kararlı olan yurttaşlann üzerine ve
ha\aya ateş açıldı. Atılan taş ve
sopaİarla çok sayıda polis de
yaralandı. Gruplar arasından da
sılahlarla ateş edildiği görüldü.
Gazetemiz baskıya girdiği sırada
saatler 02:00'yi gösterirken başta
Gaziosmanpaşa olmak üzere ken-
tin çok sayıdaki bölgesinde çatış-
malar ve yürüyüşler süniyordu.
Turing tablolanndan 745 milyon lira gelir sağlandı. Ayvazovski'nin tablosu satılamadı
ve
w
Salacakta Sabah'a 4.4 milyar
Kültür Servisi - Istanbul'da dün iki
önemli müzayede gerçekleştirildi. Maçka
Mezat'ın düzenlediği müzayedede
İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Turing
işletmeleri arasındaki anlaşmazlık sonucu
altı yapıt satişa sunuldu ve bu tablolardan
toplam 745 milyon lira gelir sağlandı. Bu
müzayedenin en pahalı yapıtı olan
Ayvazovski'nin "Boğaz'da Mehtap" adlı
tablosu satılamads. Tablo, 1 milyar 200
milyon liradan açık arttırmaya
sunulmuştu. Öte yandan Kile Sanat
Galerisi'nin düzenlediği müzayedede
Halil Paşa'nın "Sandallar", Hikmet
Onat'ın "Salacakta Sabah" adlı tablolan
2 milyar 200 milyon liraya alıcı buldu.
Halil Paşa'nın tablosu 1 milyar 650
milyon liradan, Hikmet Onat'ın tablosu
ise 1 milyar 250 milyon liradan satışa
sunulmuştu. Maçka Mezat'ın düzenlediği
müzayedede, Pembe Köşk'ten ilk olarak
sökülüp alınan. G. Loulan'ın "Doga" adlı
tablosu 15 milyon liradan satışa sunuldu.
tsmet Bulak adlı bir sanayici tabloyu 65
milyon liraya satın aldı. Werner'in "Köy
Ydu" adlı tablosu ise 15 milyon liradan
satışa sunuldu ve 100 milyon liraya alıcı
buldu. Bu tabloyu da Fenerbahçe
Kulübü'nün eski yönetim kurulu
üyelerinden Sema Küçüköz satın aldı. B.
Papadanın "Göksu Çeşmesi" 60
milyondan 120 mılyona liraya
yükselirken. Kadrinin "Boğaz'dan" adlı
SosyalisÜerin başvurusu
Londra'da ele abııacak
Basbakan Ciller'e hükümet suclaması
Teşekkürler sana Tanju
• Baştarafı 2. Sayfada
aydınlatıyor. Tanju'nun sekiz yılhk cezası böy-
lelikle Türk ulusu adına sekiz ayda tamamlanıyor.
Mahkeme heyetinden bir üye karşı oy kullanırken.
savcı itirazdabulunuyor. Medya,olayı aynntılany-
la veriyor. Oysa, Tanju'nun hapishane arkadaşı Pet-
rol-İş Sendikası eski Başkanı Sn. Münir Ceylan,
yazdığı bir yazı nedeniyle hüküm giydiği cezayı son
saniyesine kadar cezaevinde tamamlamıştır.
Uluslararası üne sahip değerli y azanmız Sn. Aziz
Nesin kendisine hakaret eden bir yayın organmı
mahkemeye vermiş ve yüce adalet onun için de te-
celli etmiştir.
Yargıtay, Aziz Nesin-'in hakaret edilmeye değer
bir kişi olduğuna karar vermiştir. Gazeteler böyle
yazıyor. Televizyonlar bunu ilk haber olarak veri-
yor. Davalar bitmiyor. birbirini izliyor. Kamuoyu-
na açıklananlardan bazılan belleğimizde izler bı-
rakıyor. Ünlü yazarYaşar Kemal, fikir suçuyla yar-
gılanıyor.
ANKARA (AA) -Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclısı (AKPM)
Başkanlık Divam'nın 14-15 mart tarihlerinde Londra'da yapacağı
toplantılarda, Sosyalist Grubun 'Türkiye'nin tam üyeliğinin askıya
alınmasınr isteyen başvurusu ele
alınacak. Toplantılara katılacak olan
Avrupa Konseyi Asamblesi Başkan
Yardımcısı ve Başkanlık Divanı
üyesi Sabit Kemal Mimaroğlu
(DYP Ankara Milletvekıli) ile Av-
rupa Konseyi Türk Parlamento
Grubu üyeleri Engin Güner
(ANAP İstanbul Milletvekili) ve
Selahartin Küıç bugün Londra'ya
gidecekler. Londra'da. Daimi Ko-
mite, Sıyasi Komite. Göçler ve
Mülteciler Komitesi ile Başkanlık
Divanı toplantısı yapılacak. İlk üç
toplantıdâ olağan maddeler, so-
nuncusunda ıseTürkıye'nin üyeli-
ğinin askıya ahnması konusu gün-
deme gelecek. Türkiye'yi Daımi
Komite ve Siyasi Komite toplantı-
Yazılan ve sözlü açıklamalan yüzünden seçkin
bilim adamlan, yazarlar ve çizerler cezalannı dol-
durmak için hapıshanelerde gün sayıyor. Evrakta
tahrifat yaparak yüzbin lirayı zimmetine geçiren
ve beş küsur yıla mahkûm edilen memur. başı eğik
mahkeme salonunu terk ediyor. Yolun ortasındaki
genç adamı ezip birkaç ay sonra tahliye edilen şo-
fbrle, ölen gencin gözyaşlan döken annesinin, çığ-
lıklar atan kızkardeşinin ve dahayüzlercesinin tra-
jik serüveni ekranlardan geçiyor. Mahkeme kori-
dorlannı arşınlayanlann dudaklanndan çok kez şu
sözler dökülüyor. "Mahkemenin vermediği adale-
ti ben kendi elinıle alınm."
Bu ürkütücü sözler, halkımız arasında bir özde-
yiş gibi dilden dile dolaşan şu tümceyi anımsatıyor:
Bu özdeyiş. "Tann ülkemizde kimseyi hastaneye,
mahkemeye ve hapishaneye düşürmesin" diye bir
yakanş ile bitiyor.
(*) Basına göre tamk, adı rüsvete kanşmış. mu-
teber olmavan bir şidir.
tısında Kılıç ve Mimaroğlu. Baş-
kanlık Divanı toplantısında da Mi-
maroğlu temsil edecek.
İstanbul Devlet Opera ve Balesi solist sanatçısı
NEJAT BOREN
aramızdan aynlmıştır.
'Her ölüm erkendir" diyordu şair, Nejat'ınki de çok çok
erken oldu. Ama onun sesini hep kulaklarımızda
duyacağız.
Ailesi, yakınlan, sanatseverler ve sanatçı dostlannın
başı sağolsun.
TOBAV İSTANBUL
Devlet Opera sanatçısı sevgili
NEJAT BOREN
12.03.1995 günü geçirdiği ani bir rahatsızlık sonucunda
vefat etmiştir. Cenazesi için ilk tören 13.03.1995
pazartesi saat 11.00'de AKM Büyük Sahne'de
yapılacaktır. Cenaze Levent Camii'nde öğle namazını
takiben Zincirlikuyu Kabristanf na defnedilecektir.
Tüm sevenlerine ve sanatçı dostlanna başsağhğı dileriz.
TOBAV ISTANBUL
L.\LE SARIİBRAHİMOĞLU
KOPENHAG/ANKARA -
Cumhurbaşkanı Süleyman Demi-
rel, DYP'nin koalisyon ortağı
SHP'nin. CHP çatısı altında bir-
leşmesinden sonra 51. hüküme-
tin kurulması gerektiğini yinele-
yerek. "Ben gidiyorum diye hü-
kümet meseVesi muallakta kahyor
değil, zaten muallakta. Benim
önüme mesele bugün (dün) gelir-
se ben haUederim" dedi. Cum-
hurbaşkanı Demirel, devlet işle-
rindeki aksamalara kendisinin de
çare bulamadığını söyledi.
Demirel. Birleşmiş Milletler
Soysal Kalkınma Zirvesi'ne ka-
ttlmak üzere gittiği Danimar-
ka'nın başkenti Kopenhag'dan
dönüşünde uçakta gazetecilerin
sorulannı yanıtlarken hükümete,
ana muhalefet partisine ve bası-
na eleştiri yöneltti. Demirel ken-
disini havaalanında karşılayan
Basbakan Tansu Çiller'i arabası-
na alarak. Köşk'te yaklaşık 10
dakikalık bir görüşme yaptı.
Demirel, gazetecilerin hükü-
met beklentileri üzerine yoğun-
laştırdıklan sorulanna karşılık,
" Hükümet beklentisi her zaman
vardır. Kaçmılmazdır hükümet
beklentisL Demokratik ülkelerde
hükümetler gelir, gitmez diye bir
şey yok ki, bakarsınız ertesi gün
sa'bahlevin hükümetdeğişir. Tür-
khe'nindurunıuodur. Hükümet
vardır. Benim beklenrim yoktur
demem mümkün değiL Hükümet
Doktora 6
garip'
soruşturma *
YUSIİFÖZKAN
ANKARA-ABD'de yayımla-
nan ünlû Op dergisi JAMA'da
yer alan 'tüm dûnyada sağhk
mensuplannın insan hakian çiğ-
nenerek cezalandırıldıklan' ko-
nulu haberde, şeriatçı örgütlerin
ölüm listesinde bulunduğu be-
lirtilen Türk Tabipleri Birliği
(TTB) Genel Sekreteri Dr. Ata
Soyer hakkında Sağlık Bakanlı-
ğı tarafından. "Türkiye'yi kü-
çük düşürdüğü" gerekçesiyle
çifte soruşturma açıldı.
Dr. Ata Soyer, "Türkiye'yi
asıi küçük düşürenler, bir yurt-
taşınuı ölümle tehdit edilmesi ile
ilgili olarak bugüne kadar hiç-
bir şey yapmayıp, ölüm tehdidi-
ne maru/ kalan hakkında soruş-
turma açanlardır" dedı
JAMA'nın Ağustos 1993 sa-
yısında yer alan "Tüm Dünyada
Sağlık Mensuplan İnsan Hakla-
n Çiğnenerek Cezalandınlıyor:
Vakalann Kısmi Listesi" başlık-
lı yazıda, Israil'den Mısır'a, So-
mali'den Türkiye'ye kadar insan
hakian ihlaline uğrayan sağlık
personelinin listesi yayımlandı.
Yazının Türkiye bölümündc,
PKK üyesi olduğu gerekçesiyle
gözaltma alınan Dr. Cemal Kah-
raman. Tüm-Sağlık Sen üyesi
olduğu gerekçesiyle işkence gö-
ren Nazlı Top, Tunceli'de faili
meçhul cinayete kurban giden
Dr. Hasan Kaya, yasadışı örgüt
üyesi olduğu savıyla gözaltına
alınan hemşire Mediha l'rabaz
ile TTB Merkez Konseyi Genel
Sekreteri Dr Ata Soyer'e yer ve-
rildi.
Yazıda, TTB Genel Sekreteri
Ata Soyer'in, Kuzey lraklı Kürt
sığınmacılara yardım organizas-
yonunu gerçekleştiren 28 kişiy-
le biriikte şeriatçı Islami Cihat
örgütünün ölüm listesinde bu-
lunduğu bilgisine yer verilerek
yaşamının tehdit altında bulun-
duğu vurgulandı.
Bu gelişmeler üzerine Sağlık
Bakanlıgı Teftiş Kurulu Başkan-
lığı Soyer'e "vermiş olduğu be-
yanat nedeniyle herhangi bir res-
mi birimden izin alıp almadığı
ve verdiği beyanatta amacının ne
olduğu"nu sordu.
Teftiş kurulu başkanlığının
soruşturma raporunu hazırlama-
sından sonra, Ata Soyer hakkın-
da, JAMA dergisine izinsiz ola-
rak bilgi ve demeç verdiği sa-
vıyla Sağlık Bakanlıgı Personel
Genel Müdüriüğü tarafından da
ayn bir soruşturma açıldı.
TTB Genel Sekreteri Soyer,
Sağlık Bakanlıgı Teftiş Kurulu
Başkanlığı'na gönderdiği yanıt
yazısında "Tarafima isnat edi-
len fıilin. görevimle ilgisi olmadı-
ğı gibi, hekimlerin meslek örgü-
tü TTB Merkez Konseyi'nin ge-
nel sekreteri olarak hiçbir mer-
ciden izin almadan açıklama
yapma ve yazı yazma hakkım
söz konusudur" dedi.
Soyer. yazısında şu görüşleri
dile getirdi:"Söz konusu maka-
lede. benim de içinde bulundu-
ğum 28 kişinin 1992 yılında tsla-
mi Cihat adlı bir örgüt tarafın-
dan tehdit edildiği belirtilntek-
tedir. Bu tehdit, ülkenin basın ya-
yın organlannda defalarca ya-
yimlanmasuıa, yetkililere çeşitli
yollardan yansıtılmasma karşın,
bu konuda hiçbir girişimde bu-
lunmavan ve önlem almayan yet-
kililerin. bir ABD dergisinde ay-
nı bilgilerin \er almasına böyle
bir tepki göstermesinL hakkım-
da soruşturma açmasını anlaya-
bilmişdeğilim. Ulkemizi küçük
düşüren' lerin, bugüne kadar bir
yurttaşının atdığı ölüm tehdidi
ile ilgili hiçbir şey yapmayıp,
ölüm tehdidine maruz kalan
hakkında soruşturma açanlar
olduğunu düşünüwnjm."
Haberimiz ihbar kabul edildi
Tamk olarak dinlenen
saıuk iade edilecek
GUlVEŞGtRSON
.4NKARA - Türkiye'de adının
kanştığı bir uyuşturucu kaçakçı-
lığı olayında. yargı organlannca
"tanık" olarak nitelendirilen ve
lsviçre'ye iade edilmesi gündeme
gelen Yugoslav vatandaşı Rıfat
Musa Salmani'nın, tamk değil,
"suçhT olduğu belırlendı.
Türkiye'de yargılanmadan ls-
viçre'ye iadesi gündeme gelen
Salmani, gazetemizde yer alan ha-
berin ihbar kabul edilmesi üzeri-
ne, Türk Ceza Kanunu'nun uyuş-
turucu ticaretine ilişkin hükümle-
rine göre yargılandıktan sonra ls-
viçre'ye iade edilecek.
Hakkında "suçlu" olduğuna
ilişkin savlar bulunmasına karşın
lsviçre'ye iadesi yolunda Bakan-
lar Kurulu karan bulunan Salma-
ni'nin, Türkiye'de de eroin ticare-
ti olayına kanştığı ve "suçortağı''
olduğu. "yüzteştirme" yapılarak
belirlendi.
İstanbul Devlet Güvenlik Mah-
kemesi (DGM), Salmani'nin Tür-
kiye'de kanştığı "teşekkul halin-
de eroin tkareti yapmak" suçun-
dan dolayı yargılanmasmı karara
bagladı.
Isviçre'nin eroin kaçakçılığı su-
çundan aradığı ve iadesini istedi-
ğı Salmani hakkında. 5 Mart 1995
tarihinde gazetemizde çıkan "Sa-
nık.tanıkoldu" başlıklı haber. ih-
bar kabul edildi.
tstanbul 1 No'lu DGM'de 8
Mart 1995 tarihinde yapıian du-
ruşmada. Salmani'nın eroin tica-
reti yaptıklan sa\ ıyla haklannda
kamu davası açılan Mustafa \e
Saadet Akyüz ile "suçortagıoMu-
ğunun aıüaşıklığı'' belırlendı Suç-
lulann ladesine Daır Avrupa Söz-
leşmesı'ne göre "iade amacına
muvakkaten" tutuklandı. Türki-
ye'de yargılanıp cezasını çektikten
sonra lsviçre'ye iade edilecek
olan Salmani, orada da 20 yıla ya-
kın hapis cezası ıstemiyle yargıla-
nacak.
ANAP'tan
iki aylık
olağanüstü
hale evet
PAMUKKALE (Cumhuri-
yet) - ANAP Genel Başkanı Me-
sut Ydmaz. yann TBMM'de oy-
lanacak olan olağanüstü halin 4
ay daha uzatılmasına ilişkin hü-
kümet tezkeresine, sürenin 2 aya
indirilmesi durumunda "evet"
oyu verebileceklerini söyledi.
Yılmaz, olağanüstü hal uygula-
masınm kaldınlmasınm terörle
mücadeleyi zaafa uğratmayaca-
ğını belirterek Genelkurmay
Başkanı Ogeneral tsmail Hak-
kı Karadayı'nın. ordunun terör-
le mücadeleden çekilmesi ge-
rektiği görüşüne katıldıklannı
söyledi.
görevine devam ediyor. Hükümet
başkanı, "Ben görevime de\am
ediyorum' diye beyan ednor. O
zaman beklentisi olanlara benim
diyeceğuıı yok" dedi.
Çare bulamryorum
Cumhurbaşkanı Demirel,
"Gerek bürokrasi gerekse bakan-
lar düzeyindedevlet işlerinin dur-
duğu yönünde rivayetler var, ne
diyorsunuz" sorusu üzerine, dev-
let işlerinin durma noktasına gel-
diğinin söylenemeyeceğini belir-
terek şu görüşleri dile getirdi:
"Sizin söylediğiniz şeylerin hiç
vaki olmadığını da söylejemem,
ama ben sizin sö> lediğiniz şeye de
çare bulamıyorum. Türkiye sub-
jektifin içinde yaşıyorsa, İd sizin
söylediğiniz nokta subjektiftir, o
süântKhr. Benimsöylediklerim ise
objektif, yani somut Hükümet
'Vanm, görevıme devam ediyo-
rum. edeceğim' diyor. Eğer bu
lafa inanılıyorsa, ondan dolayı
devlet dökülüyor diyorsanız, o
hususta benim yapacağım bir şey
yok. Çare Basbakan'da."
Demirel, Danimarka ziyareti-
nin hemen ardından Pakistan'a 6
günlük bir ziyaret yapacağının
anımsatılması üzerine de, şu kar-
şılığı verdi:
"Ben gidiyonım diye hükümet
nıeselesi muallakta kalıyor değil,
zaten muallakta. Benim önüme
mesele bugün (dün)gelirse halle-
derim. \ ann önüme gelecek olan
mesele bugün de gelir. Acaba rne-
sekyi ben mi oturup burada bek-
leyeyim. Devletin hizmetleri bun-
lar. Bir taraftan devletin hizmet-
leri askıda diyorsunuz,bir de ben
de mi bırakayım yani devletin iş-
lerini askıda?"
Demirel, Danimarka'ya git-
meden önce Basbakan Çiller ile
görüşerek, kendisine "Benimle
konuşacak bir meselen var mı"
diye sorduğunu ve "Ha>ır"yanı-
tı aldığını da belirtti. Dün sabah
TBMM Başkanı Hüsamettin
Cindorukile de görüştüğünü
anımsatan Cumhurbaşkanı De-
mirel, "Akşama kadar benimle
konuşacak meseleleri varsa ben
gene hazır olduğumu söyledim.
Benim önüme mesele bugün
(dün) gelirse ben hallederim. Be-
nim önüme bugün gelmeyen me-
sele yann da geuneyeeektir. yann-
dan sonra da gelmeyecektir. Yani
hükümet meselesinin askıda kal-
masının benim gezimle alakası
yoktur."
Demirel. ANAP Genel Başka-
nı MesutYümaz'ın. Cumhurbaş-
kanı'nın. ülkenin mevcut duru-
muna karşın yurtdışı gezileri
yaptığı yolundaki açıklamasına
ad vermeden tepki göstererek,
"Bunlar hıristik gezi değil, devtet
hizmetierini görüyorum" dedi.
Demirel, "Ben 48saat içine ne-
yi sığdumaya çalışıyorum. Yani
ben çatlayacak şekilde devlet işle-
rini görmeye çahşıyorum" diye
konuştu. Demirel, Çiller'in eşi
Özer Çiller'in, hükümet işlerine
müdahale etmesiyle ilgili bir so-
ru üzerine, bu meselelere girme-
yeceğini belirterek şu görüşleri
dile getirdi:"Her şeyi bana mı
söyleteceksiniz? Bütün işiniz. gö-
reviniz Çankaya ile hükümeti sı-
kıştırmak. Bu senan o Türkiye'de
40 senedir devam edjyor."
Bir gazetede çıkan ve kendisi
ile Çiller'i karşı karşıya getiren
yoruma da tepki gösteren
Demirel. "Devletin işlerinin şu
veya bu rutumumdan dolayı ak-
sadığına dair hiç kimse tekbir ör-
nek veremez. Cumhurbaşkam
görevini yapıyor. Hiç kimse bana,
işini aksatryor, önüne gelen ka-
nun, tavinleri günlerce bekletti
djyemez" dedi.
Tofaş hisseteri
Demirel, Tofaş hisselerinin
Basbakan'm konurunda açılması
ve Denetleme Kurulu'nun
görevini yapmadığı yolundaki
savlarla ilgili bir soru üzerine
şunlan söyledi :"Hangi iddia kar-
şısında Çankaya işin üstüne at-
layıp sava görevini yapnuş. S«v-
cuun el koyduğu bir şeye Çankaya
niçin el koyacak ki? Çankaya
ku\"vetler aynmı prensibine göre
yargı organı değU. Devlet Denet-
leme Kurulu her meseleye el koy-
maz. Her meseleyeelkoyduğu za-
man saveılara gerek yok. Beni
polemiklerin içine çekmek is-
teyebilirier. Bu polemikkre gir-
mek istemem. Mecbur olursam
girerim."