Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
23 OCAK 1995 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMI
Bahkesir'de sığır
vebası
• BALIKESİR
(Cumhuriyet) - Türkiye'nin
hayvancılıkta en gelişmiş
illerinden biri olan
Balıkesir'de, hayvan
hastahklan, sorun olmayı
sürdürüyor. Geçen yıllarda
görülen şap hastalıgından
sonra bu yıl da sığır vebası
çiftçilenn korkulu rüyası
halıne geldi. 1972 yılından
beri Balıkesir'de
rastlanmayan sığır vebası
hastalığı, son olarak
Kepsut'ta görüldü..
Büyükbaş hayvanlann kesin
ölümüne neden olan sığır
vebasının Irak"tan kaçak
giren hayvanlarla bulaştığı
tahmin edilirken hastalığın
yüksek ateş, ishal ve ağız
yaralan ile kendini
gösterdigi, ancak ınsana
geçmedigi öğrenildı.
Balıkesir'de sığır vebasına
karşı daha önce aşılama
çahşmalan yapıldığı
bildirildi.
KDV mükelleflne
uyarı
• ANKARA (AA) - Maliye
Bakanı tsmet Attila, KDV
mükelleflerinın yıllık
bildirim verme sürelennin 25
Ocak 1995Çarsambaakşamı
sona ereceğını hatırlattı.
Maliye Bakanı Ismet Attila.
yaptığı açıklamada. Katma
Değer Vergisi (KDV)
mükelleflerince her ay ikişer
örnek verilen Katma Değer
Vergisi beyannamelerinin 1
Ocak 1995tarihinden
itibaren 'bir ömek olarak ve
yılda bır kez" olmak üzere,
aylık beyannamelerde yer
alan tutarlann toplamlannı
içeren yıllık bildirim olarak
venleceğini söyledi.
İhalelerde devletin zarara uğratıldığı ve bazı bürokratlann maddi çıkar sağladığı belirtildi
Madeıüerde yolsıızhık iddiası
• Madencilik
sektöründeki çahşmalan
yürüten Maden İşleri
Genel Müdürlüğü'nde
bir dizi yolsuzluk
iddialan ileri sürüldü.
Iddialara göre, maden
sahalannın ihaleleri
siyasi tercihlerle
dağıtılıyor, bazı değerli
alanlar ihalelerden
kaçınlıyor ve kıymetli
madenlerin bulunduğu
alanlarda kâğıt üzerinde
daha az değerli maden
varmış gibi gösteriliyor.
KEMAL YL'RTERİ
ANKARA - Enerjı ve Tabiı
Kaynaklar Bakanlığı Maden Iş-
len Genel Müdürlüğütarafından
yürutülen maden sahalannın ıha-
lelerinde devletin mılyarlarca li-
ralık zarara uğratıldığı ve bazı
bürokratlann ihalelerden maddı
çıkar sağladığı öne sürüldü. Sav-
lar üzerine Maden İşleri Genel
Müdürlüğü'nün bazı yönetıcile-
ri için soruşturma başlatıldı.
Müfettişlerin, aralannda Ma-
den İşleri Genel Müdürü Fahret-
tin Cevher'in de bulunduğu ba-
zı üst düzey yöneticilerin görev-
den alınması konusunda görüş
belirttikleri ve raporun Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Veysel
Atasoy'un masasında bulundu-
ğu öğrenildi.
Maden İşleri Genel Müdürlü-
ğü'nün, 1993yılındaBaşbakan-
lık Teftiş Kurulu müfettişleri ta-
rafından denetlendiği belirtildi.
Denetlemenin ardından hazırla-
J
tddialara göre başta mermer olmak üzere kömür. lin> it gibi maden sahalan için açılan ihalelerde
bazı alanlar kaçınlırken, bazı kıy metli alanlar da ihalesiz olarak madencilere veriliyor.
nan raporun. dönemın Başbaka- incelemeye alındı. Edinilen bil- diirlük Bilgi Işlem Merkezi'nden
giye göre Kütahya ili sınırlarını Süleyman Demirel tarafından
Enerji ve Tabiı Kaynaklar Ba-
kanlığVnagöhderildiği ve26ay-
n konuda uyanda bulunulduğu
bildirildi.
İhalesiz devir
tddialara göre başta mermer
olmak üzere kömür, linyit gibi
maden sahalan için açılan ihale-
lerde, bazı alanlar ihalelerden
kaçınlırken, bazı kıymetlı alan-
lar da ihalesiz olarak madencile-
re veriliyor.
Bu şekiide yapılan işlemler-
den biri, yoğun şikâyetler üzeri-
ne Enerji ve Tabii Kaynaklar Ba-
kanlığı müfettişleri tarafından
içinde bulunan 1257 hektarlık
arazide Halit Zengin adında bir
madencı tarafından *krom' ara-
mak için ruhsat alındı. Ancak
madenci, çalışmalarda bulun-
mak için gerekli belgeleri ta-
mamlayamayınca, arazi 6 Nisan
1993 tarihinde bakanlığa geri
döndü.
flgili yasalara göre Maden İş-
leri Genel Müdürlüğü"nün söz
konusu arazide diğer madenci-
lerin de arama yapabilmesi için
ihale açması gerekirken müdür-
lük bu araziyi 1994 yılında açtı-
ğı ihalelerde göstermedi. Arazi-
nin durumuna ilişkin Genel Mü-
bilgıalındığındaönce 1257hek-
tar olarak belirtilen arazinin sa-
dece 212 hektar olarak gösteril-
diği ortaya çıktı. Savlaıa göre bu
arazi ıhaleden kaçırılarak eski
CHP milletvekillerinden Nuri
Korkmaz a verildi. Korkmaz'ın
eline geçen 212 hektarlık bölü-
mün, 1257 hektarlık alan içinde
kömür olan bölümü kapsaması
dikkatçekti.
Maden alanlan darahyor
Konuyla ilgıli çevreler, genış
bir alanda maden arayan bir ma-
dencinin gerekli harçları vere-
rek. maden aradığı alanın daral-
tılmasını isteyebileceğinedikkat
çekerek "Ancak, madcncinin ge-
rekli belgeleri tamamlaması üze-
rine geri dönen arsa bir bütün-
dür. Bu alanın tiimüyle ihalc edil-
mesi gerekir. Sadece bir bölümü-
niin ihaleye açılması dikkat çeki-
ci" değerlendırmesinde bulun-
dular. Tlgililer. kömür bulunan
bir sahanın tüccar için daha az
harç. devlet için dahaazgelirol-
duğunu belirttiler.
Bile büe 'hata'
Maden İşlen Genel Müdürlü-
ğü'nde maden sahalannın ihale-
lerinin duyurulması sırasında da
usulsüzlükler yapıldığı belirtıli-
yor. Edinilen bilgiye göre bazı
alanlar için duyurularda bılerek
hatalaryapılıyorvemadencilerin
bu ıhalclen almamalan sağlanı-
yor. Daha sonra hatalar düzelti-
lerek daha az sayıda madencinin
ihaleye girmesine ortam yaratı-
lıyor ya da maden bakımından
zengin bir alan, göstermelik iha-
leyle istenilen madenciye verili-
yor.
Kaynaklar, Aydın'da bulunan
1119173 ve Manisa'da bulunan
1127657 numaralı sahalann ma-
den yatağı olan alanlar olmasına
karşın. ihalelerde mermer saha-
sı olarak gösterildiğini savunur-
ken bu alanlann ihale edilmeden
madencilere verildiğini ileri sür-
düler. lddialara göre Içel'de bu-
lunan 1506474 velzmir'de bulu-
nan 1500893 numaralı sahalar
için de usulsüzlük yapıldı. Ko-
nuyla ilgili çevreler, bu alanlar-
da mermer bulunduğuna dikkat
çekerek mermer sahalannın 250
hektar ile sınırlı olarak ihale edil-
diğini, ancak bu arazilerden
İçel'debulunanın 1469 hektar ol-
duğunu aktardılar.
DÜNYA EKONOMİSİNE BAKJŞ/ ERGİN YILD1ZOĞLU LONDRA
IMF Üzerine Bazı Hatırlatmalar
1
982 borç krizinden, bu güne
kadar 70 ülkede, içeriği IMF ta-
rafından belirlenen 556 "Yapı-
sal Uyum Programı" uygulan-
dı. Programlann amacı, bu ül-
kelere, borç krizinden çıkmala-
nna yardım ederek bir ekonomık istik-
rar getirmek; en önemlı aracı ise piya-
sanın serbestçe işlemesinin önündekı
engelleri kaldırarak "sihirli elin işleme-
sini sağlamak"t\. Sonuç, IMF ve Dünya
Bankası'nın da artık kabul etmek zorun-
da kaldığı gibi tam bir başansızlık oldu.
IMF'nin "Yapısal Uyum Programı"n\n
içeriği hemen her yerde aynıydı: Kamu
harcamalarının, özellıkle sosyal harca-
maların kısılması; ücret artışlannın sınır-
landırılması, hatta ücretlerin düşürülme-
si; tanm ve sanayide desteklerin kaldı-
rılarak iç fiyatların dünya düzeyine geti-
rilmesi, iç pazarın dış rekabete açılma-
sı; yabancı yatırımcılan
ve sermaye hareketleri-
ni teşvik edecek yasal
ve kurumsal reformların
uygulanması; ihracatçı-
nın rekabet gücünü art-
tırmak için paranın sü-
rekli devalüe edilmesi ve
ihracatın, vergi iadesi,
teşvik vb. ile desteklen-
mesi. Kısaca tüm eko-
nomik kaynaklann borç
ödemek için döviz ka-
zanmaya yönlendirilme-
si, bu arada Batı ülkele-
rine yeni ticaret ve yatı-
rım olanakJan sunulma-
sı.
Mahşerin Dört
Atlısı
devletler dağılarak yerlerini savaşan
klanlaravesoykınmlarabırakırken, mut-
lak yoksulluk sının altında yaşayanların
sayısı, en muhafazakâr tahminlerle,
1993 'te nüfusun yüzde 30'una ulaşmsş-
tı. Şimdı Dünya Bankası, yoksulluk sını-
rı altında yaşayanların Afrika'da 2000
yılına kadar da yüzde 50 artmasını bek-
liyor. Latin Amerika'da mutlak yoksulluk
altında yaşayanların sayısı 1980'lerin
başında 130 milyon kişiden 1990'lann
başında 180 milyon kişiye, nüfusun ge-
liri en yüksek yüzde 20'sinin zenginliği,
en yoksul yüzde 20'nin 20 mısline çıktı.
IMF yapısal uyum programlarının uygu-
landığı 1980'ler boyunca gelişmekte
olan ülkehalklannıngeliri.ortalama yüz-
de 60 geriledi. 1980'lerin başında bu
programlar, Doğu Avrupa ülkelerınde
uygulanmaya kalkıldığında sanayı taru-
mar oldu, işsizlik muazzam boyutlara
Bu uygulamaların so-
nuçları tam bir felaket
oldu. Piyasanın serbest
kalan eli bu ülkelere is-
tikrar getirmedi, ama
adeta "Mahşerin Dört
Atlısı, açlık, doğal fela-
ket, salgın hastalık ve
savaşlar", gibi ortalığı
kasıp kavurdu. IMF "Ya-
pısal Uyum Programla-
n"nın Afrika'ya neye mal
olduğuna daha önce de değinmiştim.
Ihracatteşviklerinin yerel üreticiyi, iç pa-
zarın değil, dış dünyanın gereksinimi-
ne uygun tanm malları üretmeye zorla-
dığına, bunun ise yerleşik ekonomiyi ve
beslenme dengelerini altüst ettiğine işa-
ret etmiştim. Bu sırada ithalat serbest-
leştirilemediği için, gelişmiş ülkelerı de
çok yüksek verimlilikle üretilen hayvan-
cılık ve tanm ürünlerinin ithal edilerek iç
pazarda çok ucuza satılmasının yerel
üreticiyi ve ekonomiyi tarumar ettiğine
de. Bir sonuç, yerel tanmın yok olması,
kendine yeterli ekonomilerin kısa za-
manda besin ithalatçısı durumuna gel-
mesi ve böylece de dış kaynak/borç ge-
reksiniminin artmasıydı. Bir diğer sonuç
da sınırlı sayıda ihracata yönelik ürünün
üretiminin yaygınlaşması, ülke gelirleri-
nin dünya piyasasındaki döviz dalga-
lanmalarına endekslenmesi ve bu ara-
da örneğin ormanların Gana'da olduğu
gibi birkaç sene içinde kesilerek satıl-
ması ile doğal dengenin tümü ile bozul-
ması ve birbiri ardına gelen kuraklıklar,
çölleşme ve açlık. Yağmur yağdığında
da sel felaketleri. Bu dönemde, Afri-
ka'da birçok yerde ülke ekonomileri ve
di. Bu miktara ihracatın teşvik edilmesi
yolu ile ucuza satılan malların içinde
transfer edilen değerler dahil değil. Bu-
na karşılık IMF uyum programları uygu-
layan ülkelerin borç yükü azalmadı. Dış
borçlar 1980'de, yani borç krizi sırasın-
da, 658 milyar dolar iken, 1993'te 1.800
milyar dolara çıktı -borçlu ülkelerde ma-
li reformların yarattığı olanaklan kullanan
bazı vatandaşların ülke dışına kaçırarak
bankalara istif ettikleri paralann miktarı
da toplam borçlann yüzde 40'ına ulaş-
tı.- Ve itiraflar: "Yapısal uyum program-
larının bugüne kadar bir ışe yarayıp ya-
ramadığını söylemek zor... Gerçekten
de programın uygulandığı ülkelerin ço-
ğunda, enflasyonda artış, büyümede
düşüş görüldü." (Bir IMF Raporu: Akta-
ran Iktisat Dergisi, Ekim 1993, s. 19)...
"Bu programlann insani maliyetinın bu
kadar yüksek, ekonomik kazancının bu
kadar düşük olacağını
düşünmüyorduk. "
(Dünya Bankası'ndan
Bir Uzman: Aktaran
Moris Miller, 1991,
Debt ve Environment -
Borç ve Çevre.... Nevv
York). Şimdi de yargı:
"Yapısal uyum için mu-
azzam bir çaba göste-
rerek koşan bu ülkeler,
(istikrara kavuşarak)
ayaklannın üzerine de-
ğil, bir delikten içeri
düştüler." (Prof. Dom-
busch, MIT Üniversite-
si. Aktaran J. Pollack.
Essays in International
FinanceNo: 184,1991)
Ve bir başka
hikâye...
ulaştı, yoksulluk, önceki devlet kapita-
lizmi dönemi ile karşılaştırılamayacak
düzeylere çöktü. Açlık, yoksulluk ve do-
ğal felaketlerin, savaşların yanı sıra.
özellikle tüberküloz, kolera, bağırsak
enfeksiyonları, AIDS, trahom gibi salgın
hastalıklann yaygınlaştığı, ortadan kalk-
tığı düşünülenlerin de tekrar hortlama-
ya başladığı görüldü. Toplumsal çalkan-
tılar da cabası... 1988'de Bolivya'da
"Yapısal Uyum Programı"n\ uygulaya-
bilmek için olağanüstü hal ilanı ve sen-
dikacıların tutuklanarak sürülmesı; 1989
Karakas'ta ekmek fiyatı, yapısal uyum
programına bağlı olarak tavana çarpın-
ca, ayaklanma ve binden fazla ölü,
1989'da Nijerya'da, 1990'da Fas'ta ek-
mek ayaklanmaları, çatışmalar, ölüler,
yaralılar...
Hiç mi kazançlı çıkan yok?
1980'lerin başı ile 1990'lar başı ara-
sında, IMF'nin "Yapısal Uyum Program-
lan"n\n uygulanmasının etkisi ile geliş-
mekte olan ülkelerden, borç ve faiz öde-
meleri yolu ile gelişmiş ülkelere Mars-
hall yardımınm iki katından daha büyük
bir miktar, 178 milyar dolar transfer edil-
1980'lerdeki ekono-
mik manzara, her yerde
yukarıdakı gibi değil.
Bir de "Asya mucizesi"
var. Örneğin. Güney
Kore ve Tayvan'ın hikâ-
yesi farklı. Bu ülkeler,
başanlarını IMF yapısal
uyum programlanna dı-
renmeye, bu program-
lann temel taşı olan ser-
best piyasaya baş eğmeye değil, kont-
rol altına almaya. çabalanna, ekonomik
planlamaya borçlular (Le Monde Diplo-
matique, Eylül 1994; Nigel Harris,
1986, The End of the Third World): bu
iki ülkede devlet sanayinin planlanma-
sına doğrudan katılmış, destek vermiş,
iç pazarı dış rekabete karşı korumuş ve
yerel ekonomilerin güçlenmesini sağla-
mış, yabancı sermaye girişini kontrol et-
miş, buna karşılık teknoloji transferine
önem vermiş. Bu satırlardan sonra yer-
yüzünde cenneti bulduklannı düşüne-
cek olanlar varsa hemen hatırlatalım. Bu
ülkeler, aynı zamanda işçi ücretlerini son
derece düşük düzeyde tuttuğu, doğa-
nın hiç yarınlar yokmuş gibi yağmalan-
dığı ülkeler. Yani birer yeryüzü cenneti
olmaktan çok uzaklar. Ama hikâyeleri,
IMF politikalarının tek reçete olmadığı-
nı göstermek açısından öğretici. Ayrıca
işçilerin ve diğer emekçilerin demokra-
tik haklarının olmadığı bir ortamda eko-
nomik büyümenin ve sanayileşmenin fi-
yatı hakkında da bir fikir veriyorlar.
IMF'nin isminin yine çok geçmeye baş-
ladığı şu günlerde bunları hatırlamakta
belkı yarar vardır dıye düşündüm de...
Güneydoğu'ya
ekonomikcanhhkMEHMETFARAÇ
ŞANLIL'RFA-İçışleri Bakan-
lığı. Güneydoğu ekonomisine
canhhk getirmek için Kuzey
Irak'tan taşınan akaryakıt oranı-
nı yükselttikten sonra E-24 ka-
rayolu üzerinde kapalı bulunan
vüzlerce işyerine ışlerlik kazan-
dırmak amacıyla çalışma başlat-
tı. Bakanlık.yakıttaşımacılığıy-
la yeniden canlanan uluslararası
karayolu üzerinde oluşturulan
konaklama noktalanna yeni dü-
zenlemelergetırdi.
Kuzey Irak'tan getirilen akar-
yakıtla üç yıl aradan sonra yeni-
den ışlerlik kazanan E-24 kara-
yolunda ış yaşamını da canlan-
dıracak önlemler alındı. Çok sa-
yıda işyerinin Körfez Savaşı yü-
zünden kapandığı karayolunda
özellikle Viranşehır kesimınde
oluşturulan TIR denetleme \e
konaklama noktalanna standart
getirildi.
tçişleri Bakanlığı genelgesıne
göre konaklama istasyonlannın
üç ay içinde güvenlik önlemleri
almalan gerekiyor. Konaklama
merkezlen haberleşme. en az 20
yataklı ikinci sınıf otel. kafeter-
ya, kantin, dinlenme salonu,
akaryakıt ikmal, bakım servisi,
kurtancı. yangın söndürme araç-
lan, yedek parça ve satış yerleri
oluşturacaklar. Bu özellikleri ta-
şıyan konaklama tesisleri 25
ocak tarihine dek emniyet mü-
dürlüklerine başvuracaklar.
Adana MTA'nın
taşınmasına tepki.\DAN4 (Cumhurhet Güney
İUeri Bürosu) - MTA Doğu Ak-
denız Bölge Müdürlüğü'nün
Konya'ya taşınmak istenmesine.
çalışan işçılervememurlartara-
fından tepki gösterildı. Kamu
Çalışanlan Sendikalan Platfor-
mu da yüzlerce emekçinin soka-
ğa atılmasına zemin teşkil ede-
cek karardan mutlaka vazgeçil-
mesıni istedi.
MTA Doğu Akdeniz Bölge
Müdürlüğü önünde toplanan is-
çi ve memurlar ile mühendisler,
"MTA Konya'ya taşınamaz" ve
"İşçi memur el ele" diye slogan-
larattılar. "Tasarrufdeğil,perso-
nel kıyunr ve "Vaşasuı örgütlü
mücadelemiz" yazılı dövizler ta-
şıyan MTA çalışanlan, daha ön-
ce Konya'da bölge müdürü ola-
rak çalışan şu andaki Genel Mü-
dür Ziya Gözler'den kaynaklan-
dığını öne sürdüklerı karan ke-
sinlikle kabul etmedıklerini an-
lattılar. Çeşitli kamu sendikala-
nndan başkan ve temsilciler de
MTA Doğu Akdeniz Bölge Mü-
dürlüğü'ne giderek çahşanlara
destek verdiler.
ANKARA PAZARI
YAKUP KEPENEK
Sevgili Uğur (II)
Sana bu ikinci mektubumda da geçen bır yılı, alacaka-
ranlığı özetlercesine, özetlemeye çalışacağım.
Önce, senin katillerinin bulunacağına "namussözü"\ıer-
melerine karşın, hükümet edenler yine sözlerinde durma-
dılar. Yürütme, yasama ve yargı erklerinin sahipleri, top-
lumun beynine kurşun sıkanları, yıllardır bulmuyor ya da
bulamıyor. Suçluları bulmayanlann tarihsel ve toplumsal
sorumluluğunun hesabı da görülemiyor. On binlerin yazı-
lı, imzalı istemleri ve haykınşlan yanıtsız bırakılıyor, bırakı-
labiliyor.
Siyaset, hızlı birbiçimde "sağa "kayıyor, "Refahlaşıyor".
Refahlaşma, bireylerin ve kuruluşlann, tam bir ikiyüzlülük-
le, "öbür dünyacı bir gösterişe" girmesi, ahiretlik olması
ya da dindar kesilmesidir. Örneğin Başbakan'ın eşi geçen-
lerde "Allah ile konuştuğunu"aç\k\ad\. Sen buna hınzırca
güler ve Bay Özer Uçuran Tansuile Tanrı'yı karıştırmış"
dersın. Dersin de bu eğilim çok yaygın; önüne gelen dinin
kutsal saydığı ne varsa bunları satarak siyasal güç ve pa-
ra kazanıyor.
"Kahveniz nasıl olsun" dercesine ünlü Hoca, "Iktidara
gelişimiz kanlı mı kansız mı olsun "dıye sordu; istanbul sur-
lan yıkılmak istendi; sanatın "içine tükürüldü" ve Bosna
paraları "iç"; tüm "hırsızlık belgeleri hiç" edildi.
Yıl içinde HEP mılletvekilleri hapsedildı. Hükümet orta-
ğı partınin bir milletvekilıne Ankara'nın ortasında polıs da-
yağı çekildi. Milletvekillerinin başına bunlar gelırse, doku-
nulmazlığı bulunmayanların başına gelebilecekleri bir dü-
şün.
Öğretim üyeleri, sendikacılar, yayımcılar, salt düşünce-
leri nedeniyle, hapishanelere doldurulmuş bulunuyor. Se-
nin bıraktığm günlerden çok daha olumsuz bir "kişilikleri
yok etme" süreci yaşanıyor. Sıvas yangını ile ilgili dava so-
na erdi; düşünebiliyor musun, "Aziz Nesin kışkırttı" gibi
tam da "Aziz Nesinlik" bir gerekçeyle, insanlan diri diri ya-
kanların cezalan azaltıldı.
Ülkenın uluslararası düzlemde yüz akı olan usta yazar
Yaşar Kemat, bır Alman dergısınde yayımlanan yazısı ne-
deniyle cadı kazanına atıldı, neredeyse vatan haını sayıla-
cak. Bizde, Namık Kemal'den Mustafa Kemal'e uzanan
bir Kemal'leri haın ilan etme dar görüşlulüğü vardı, Yaşar
Kemal da bundan payını alıyor.
Ünlü 24 Ocak'ın bu yıldönümünde de ekonomi bıraktı-
ğından çok daha kötü; dolar, senin öldürüldüğün günler-
de 8 bin lıraydı, şimdılerde bunun beş katına ulaştı. Ser-
maye korunuyor, emek ezilıyor. Yıllık enflasyon yüzde
150'ye dayandı. "Tek yol" özelleştirme. Bununla da hal-
kın alınteri yağmalanıyor.
Avrupa'dan uzaklaşıyoruz; Doğu'ya yakınlaşıyoruz. Yi-
ne de Türkmenistan'ın doğalgazının "Türkiye üzerinden"
dünyaya geçişini kim sağladı dersin? ABD silah ticareti-
nin ünlüsü, eski Dışişleri Bakanı General A. Haig; anım-
sarsın, 1970'lerde de Islam kardeşlerimiz ülkemize petrol
ve dolar yardımı yapmak için VVashington'dan "izin" isti-
yordu. Şımdilerde de Türkmen boyları ile ilışkilerimizi
ABD'lı silah tüccarı eski generaller düzeniiyor.
Son günlerde "bir milyonluk banknotlar" dolaşıma çı-
kanldı; altmış milyonun neredeyse tamamı milyoneroldu.
Herkes milyoner de "kaç demokratımız var" dersen bu-
nun yanıtını veremıyorum...
Siyasal çalkalanma sürüyor. Dönekliğin bini bir para.
Sermaye, kimi eski solcuların da katılımıyla. yeni bir "libe-
ral sağ vitrin" süslüyor. SHP ve CHP senin ikinci ölüm yıl-
dönümünde birleşme kurultayı topluyor. Bir partide bulun-
ması gereken iki öğe, "ıdeoloji" ve "örgüt" birleşme süre-
cinde, inanmayacaksın, hemen hiç gündeme gelmedi.
Geçtik bunları, iç ve dış gelışmeleri göz önüne alan yeni
yaklaşımlar ve açılımlar sergilenmedi. Toplumu giderek
yoğunlaşan bir "çapraz ateş" altında bırakan Kürt soru-
nuna ve şeriat saldırısına çözüm de geliştirilmiyor. Geçen
martta yapılan yerel seçimlerde solun uğradığı büyük ye-
nilginin nedenleri tartışılamıyor; hesabı görülemiyor.
Sol kadrolar kendi özgüvenleriyle ayağa kalkacak yer-
de kurtarıcı arıyor. Birleşme; yetersiz, eski ve başarısız sı-
yasetçilerin siyasette kalmalannı sağlamaya, yani "kurta-
rıcıların kurtanlmasrna dönüşmüş bulunuyor.
Tüm bu olumsuzluklara karşın, Anadolu'da tıpkı "Kuva-
yi Milliye dönemi" gibi çok sayıda sol girişimler doğuyor;
özgün, temiz ve yeni sol çıçekler açıyor. Sana, bunlardan
birinin, "Türkiye Taban Oluşumu'nun, son bildirilerinden
bir bölümünü iletiyorum.
"... Sosyal demokrat ve demokratik sol partilerin ve sol
düşüncenın içine düştüğü bunalım, zayıflık ve yıpranmış-
lık siyasetin üretim alanından ve halktan kopuk dar kad-
ro ileyapılmasından kaynaklanmaktadır... Yıpranan veza-
yıflayan sosyal demokrasi ve sol düşünce değil, siyasi
partilerin yöneticileridir... Bağımsız cumhuriyetimizin fe-
melini oluşturan evrensel ve vazgeçilmez ulusal değerle-
rimize, Atatürk devrim ve ilkelerimize dünyanın ulaştığı tek-
nolojik düzeyle ilişkili değişımleri de ekleyerek temiz kal-
mış ve yeni kadrolar tarafından ve mutlaka yeni bir heye-
can dalgası..."
Kısaca, senin çok su verdiğin bu topraklarda yeni umut
tomurcuklan yaratılıyor.
Evet sevgili Uğur, bu yıllık da bu kadar.
Hazırlanan kararname taslağı Bakanlar Kurulu'na sunuldu
Gübrede sübvansiyona 10 trilyon
ANKARA (AA) - Gübrede bu
yıl uygulanacak sübvansiyon
esaslan belirlendi.
Tanm ve Köyışleri Bakanlığı
yetkililerinden edinilen bilgiye
göre tanmda kullanılan gübreye
süb\ansiyon ödenmesıne ilişkin
hazırlanan kararname taslağı,
Bakanlar Kurulu'na sunuldu.
Taslağa göre. tanm kredı. ta-
nm satış kooperatifleri birlikle-
n. Çaykur, şeker fabnkaları ve
Pankobirlik'e. gübre »übvansi-
yonunun dağıtımı konusunda
yetki verilmesi öngörüldü.
• Gübre sübvansiyonu ödenmesinde tanm satış
birlikleri, tanm kredi kooperatifleri ile şeker
fabrikalanna ağırlık verilecek. Sübvansiyon oranını
Bakanlar Kurulu belirleyecek. Sübvansiyon ödeme
süresi 3 aydan 2 aya indiriliyor
cek. Geçen yıl sadece tanm kre-
di kooperatiflerine bu yetki ta-
nınmıştı. Aynı şekiide, sayılan 3
bin civannda olan tanm kalkın-
ma kooperatifleri de sübvansi-
yon ödemelen konusunda, çıftçi-
ler adına mutemetlik yapabile-
cek. Kooperatifler. kolaylık ol-
Bu kuruluşlar, sübvansiyonla-
rı Ziraat Bankasfndan alarak
çitfçilere dağıtabilecekler. Tanm
kredi kooperatifleri. birlikler. şe-
ker fabrikaları. Pankobirlık ve
Çaykur'a, sübvansiyon ödeme-
lerinde aracılık etmeleri nede-
niyle yüzde I komısyon verıle-
ması amacıyla. çiftçinin fatura-
lannı alarak sübvansiyonlan Zi-
raat Bankası'ndan toptan tahsil
ederek çıftçıye dağıtabilecek.
Bakanlık yetkilileri, "Gübre
kullanan 3.5 milyon çiftçi var ise
2.5 milvonuna sübvansiyon bu
kuruluşlar aracılığı ile ödenecek.
Çiftçiler belgelerini birliklere, ko-
operatiflere. şeker fabrikalanna
verecekler. Bu kuruluşlar, süb-
vansiyon rutannı Ziraat Banka-
sı'ndan toptan alıp dağıtacak.
Böylece Ziraat Bankası'nın yükü
haflflerilmiş. olacak" dedıler.
Anında bilg
Çağrı cihazıyla dakikası dakikastna
para ve sermaye piyasaları
Tüm WIND0WS olanaklan ile
FOREKS PORTFÖY PROGRAMI;
• İMKB'den tüm hisse senetieriniıı takibi.
• Para piyasaiaruu izleme,
• Gelışmeleri grafik üzerinde inceleme .
• Portföy oluşturma. takip >e kısmi analiz.
• Geçmişe dönük bilgi saİdaoia,
• İç ve dtş piyasalardan naklen haber.
• Excel ile bağlanu.
BllglH
SEEBEST FIT*5*D* ISTICKE FKAIG1 30İ50 TL \XM ISLE1 GORVTOR
BAIIAXABUASI P1T4S4DA 811 OVT *XIS OHT) J99I7 TL SATIS KVB0
isîanbulTel &21
2)2316211 Fax 0(212)23280 77
Anka^a Tel 0(312) 4271913 (3 Hat) Fax. 0(312) 42714 63 ...ve Ötesi