29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 OCAK 1995 PAZARTESİ CUMHURİYET »« SAYFA KULTUR 15 Zehra Aral'ın resim sergisi Türkiye İş Bankası Parmakkapı Sanat Galerisi'nde sürüyor Itısanca yaşanması dîleğiyle... FERİDUN METİN Zehra Aral'ın Turkıye İş Bankası tstanbul Par- makkapı Sanat Galensf nde surmekte olan sergı- sı, bana yazma ısteğı verdı Yıllardan ben. onem- lı bır kısmıni oluşma surecı ıçınde çok yakından ızledıgım resımlenyle yarattığı ozgun duyarlılık alanı bende denn etkıler uyandınrdi her zaman Zehra Arai'la ılgılı ılk anılanm çok eskılere uza- nıyor Doğup büyüduğümuz taşra kentınde, her türden rneyve ağaçlannın bulunduğu bahçeler ıçındekı e\lerimızın kapısinı çalmadan gırerdık. Anneler, babalar, buyukannelenn bırlıkte oturdu- ğu çok çocuklu bıraıleydıler Zehrabenden on yaş kadar küçuktu Belleğimde ondan kalan ılk anı, evlennın onundekı, asma yapraklarıyla golgelen- mış, kaba taşlarla döşelı avluda. yaralı bır serçe gi- bı seke seke yuruyen, olümcul bır hastalıktan ye- m çıkmış, son derece zayıf. solgun, kınlgan. mı- nicık bır kız çocuğunun gorüntusudur Butun bu guçsuzluğu ıçınde, kuçuk çocuklara özgu masum muzıplıkler. şakalar yapmaktan da gerı kalmazdı. Oradan temellı olarak aynlıp İstanbul'a geldığım- de on yaşlanndaydı Daha sonralan Guzel Sanatlar Akademısı'nde öğrencı olduğu. de\let bursu ıle Pans'te egıtım gordüğü yıllarda da artık ıçten bır dostluğa donu- şen ilışkılenmız giderek dennleştı. yaşamını, ça- lışmalannı çok yakından ızledım Yırmı yıl kal- dığım yurtdışından donüşumde de bırlıkte oldu- ğum ilk ınsanlar arasındaydı Söyleşımıze. çok güç ce\ap \enlecek bır soru olduğunu bıle bıle. "Niçin resim yapıyorsun? Ni- çin başka bir şey değü de resim" "dıve sorarak gı- n>orum O da -Çok guç bır soru bu" dıyor ve " Başbuıgıçta tam anlamıylakendütğtndenoîdubu. Hatta ilk başladıgım zamanı anımsamıyorum bi- le"dıyedevamedı>or "Etkılendiğımherşey ben- de resim yapma isteği uyandınyordu. İçimden ge- leni yapryordum. Ama bilınçli bir çalışmay a donüş- tûğıinden bu yana yaşamsal bir geneksinim. ken- dimi, dunyayı anlama veanlatmaya çalışmanın yo- lu. başka bir de>işle, bir yaşama. kendini gerçek- leştirme biçimi oldu benim için." İlk yıllarda çevresınde resim yapan hıç kımse olmadığı ıçın bır ozenme duygusu da soz konusu değıldır "Büdigin gibi kıiçıik bir taşra kenh'ndey- dim ve kent sanat dünyasından uzakn. Resim sa- natı diye bir şeyin farkında bile değUdim." Resim ustalany la ılk ıtışkı^ı ıse Istanbul"a egıtım ıçın gı- den agabevının getırdığı Cauguin ve Cezanne'a aıt ıkı kuçuk resımlı kıtap yoluyla oluyor "Orta- okul ikinci sınıftaydım. Ozellikle Cezanne'ın re- simlerinden çok etkilendim. onun gibi resimler yapmay a başladım. Bır de Hayat dergisi vardı. Or- ta sayfalannda roproduksiyonlar yayımlardı. Empresyonistlerden, bizim eski ressamlardan fi- lan. Hatta bir keresinde bunlardan birini bir arka- daşın isteği ü/erine kopya etmiştim. Anıa bunun dı- şında başka kopyalar yaptıgımı hiç hatıriamıyo- rum. Kopya yapmay ı hiçbir zaman sevmedim." Istanbuİ'da bır Guzel Sanatlar Akademısı oldu- ğunu, orada resim eğıtımı venldığını de yıne ağa- beyı soy'Kıyor ılk olarak Bır tutku uyanıyor ıçın- de ve sonuç olarak bır dızı ekonomık soruna rağ- men akademıye gırmey ı basanyor "Her resim benim için yeni bir serüvendir" dı- vor Zehra Aral. "Sovlediğim gibi bir tur yaşama biçimidir." Pekı bu seruven sonucu ortaya çıkan re- sımlerle ne ıletmek ıstıyordu 7 Bakanlann nelen duşunmesını. nelen algılamasını. nelen hıssetme- sını ıstıyordu 0 -Buna cevap vermekte çok zor" dıye > ınelıyor "Resim çok zor bir olay. Resmi anlatmak ise daha da zor. Resmin birçok kendi iç sorunlan var ayn- ca. Ben daha çok dış etkilerin. doğanın, insanlann, toplum ola\lannın bende bıraktığı her tür etkiyi. yarattığı düşunce ve duygulan resünle anlatmaya Kâğıt ü/erine Yağlıboya 19" 1 !, 34\25 em. çalışıyorum. Yani resim yaparak düşünüyor,duy u- yor, kendimi tanıyorveanlatıyorum. \nlalmakis- tediğimı anlatabilmişsem, konuştuğum bu resim diliyle diğer insanlann yaşamına veni bir bakış, veni bir duyariık ekieyebildiysem o zaman kendi- mi başanlı hissedebiliyorum" dıyor tnsanlarla. çok çabuk ve sıcak ılışkıler kurar Zehra Aral, çoğunlukla da neşelıdir En cıddı ola> - lann gensınde bıle saklı olan mızahı bulup çıkar- manın da gızlı bır ustasıdır "Peki, biitıin resimle- rinden yansryan bu "acı" niye" dıye soruyorum bu kez dc "Teması ovle olmayan resimler için dc sö/ konusu bu." "Doğrusu tam olarak bilemiyorum. Örne- ğin şu resmi bir çiçekçi kadından csinlendim. Burada beni ilk çeken renk cümbüşü oldu. Çin- gcncnin çiçckleri ile ilişkisi oldu. Ama scn "acı"diyorsun. Benim resimlerim için başkaları da sövlüvor bunu. Kimbilir belki dc bilinçaltına verle^miş acılardan kav naklanıvor. Voğun acılı do- nemler va^adık çunku. Hâlâ da vaşıvoru/. Televiz- vonu açıvoruz, vürek kabartan habcrler. Gazete okuyoruz. sokağa çıkıvoruz, yine acılı bir olav ya da olgu. Kargınmış bir dünvada vaşıvoru/ sankL İnsan, sanatçı olarak dunyadan sov utlanamıyor. Tersine bütun bunları daha derinden duvuyor. Evet, diğer insanlarla biıiikte gcrçekten neşeli ölu- yorum. Ama resim tek başına >apılan bir sanat Tek başıma tuvalle karşı karşıva kaldığımda belki de o actlann tortusu yoğunlaşıvor ve bu, isteyerek >a da istemeyerek tuvak yansıvor. Bu tur acı konuian iş- lcvrsim birazda bunlann bir daha olmaması dile- ğimden getivor. İnsanca yaşanması dileğimden." "Burava şunu da eklemek istivorum" dıye de- v anı edıyor. "dramatik bir temav ı işk-diğimdc, ör- neğin Na/j doncmine ilişkin, bov nundan iple çeki- len insan resmindc olduğu gibi tcma, olav ın dramı, heni derinden etkilivor clbette. ama resmi yapar- ken teknik kavgılar, estetik kaygılar one çıkıyor. Dram duygusu kayboluvor. Bir cerrah gibi tıpkı. Hastav ı amelivat ederken kesip biçerken nasıl onun acısını hesaplamıvorsa. kendisi de acı duv mav ı bir vana bırakıvorsa, butun amacı tıp bilgisini sonuna kadar kullanarak hastay ı iv i etmekse. ben de bu ko- nular uzerinde voğunlaştığımda av nı duy guv la ça- lışıyonım. Vani vaphğım şeyin guzel resim olması. onu resim olarak gorebilmem öneçıkıvor. Zaten te- ma kendini ancak resim başanlıysa duv urabilir. Resim başanlıysa operatorün başansı gibi 0 tema- yı vaşatabildiğime inamvorum. Hiçbir zaman hi- kâvenin on plana çıkmasını istemivorum. Ama te- manın bende yarattığı duvariığın iletilebilmesini, başkalan tarafından algılanabılmesini istivorum. Onlann yaşamına çarpmasını, dunyalannda yer almasını İstivorum. Sovlcdiğim gibi sanat bir var oluş biçimidir benim için bu rvsimde vansımalı." "Bu vuzden valnı/ca estetik kavgılarla resim vapılmasını da anlamıyorum. Bazı resimler gö- riiyorum örneğin: ""şu renkler arasındakı ılışkı- ler ne guzel çozumlenmış" divorum. Hoşlanıyo- rum da. Ama sonra arkamı dönünce etkisi geçip gidivor. Bir boşjuk kalıvor. Vani bir sanat eseri kar- şısında bu sjnjtçının dunyayhı ılışkılerı nedır konusunda bazı algılamalanmız olmalı divorum. Vani bu dunvada yaşavan biri olarak nasıl u/ak ka- lınabilir veryuzunde olanlara? Uzak değilse, bu duvartığı, şu ya da bu biçimde nasıl yansımaz sa- natina bilemiyorum." \anı soyut sanat konusunda m\ sövluvorsun bunları. ornegın Kandinsky, Mondrian, Rotko ve daha birçok soyut sanat ustalanna da aynı gozle- mı bakıyorsun 1 ' -Havır ne soyut sanata ne de başka bir akıma karşı onvargılıdeğilim. Örneğin Mondrian'a sav- gım var. Ozgıin bir sanat fdsefesine davanarak sanat vapanlara savgı duvuvorum. \ma taklit- lerinden de sakınmak gerekiyor. Sanatçının > apıt- lanndan kendi dunvası vansımalıdır divorum." '19. yüzyıl melodramlannın uzantısı' Çürük Temel ile 'devingen' bir okuma tiyatrosu Eski zaman tiyatrosundan bir çeşniASUMARO Şehır Tıyatrolan'nın emeklı ustalan yıllar sonra venıden bı- raraya gelıyorlar, üstelık 80 vaş- gununü kutlayan bu ıhtıyar delı- kanlının Türk ızleyıcısıne ılk 'merhaba' dedığı o> unla Hüse- yin Suat Valçın"ın Fransız \azar Emile Fabre'ın o>Tinundan uyar- ladığı "Çünik Temer. bu kez Zihni Küçümen tarafından bır okuma tıvatrosu olarak sahneye taşınıyor 19Ocakl916tanhmdeılkkez sahnelenen" Çürük Temel'". bır boşanma olayı etrafında gelışen olayları ele alıyor Olayın baş- kahramanı, ılk kocasından ken- di ısteğıyle boşanmış, oğlu Fe- rit'ı kocasına bırakıp kızı Per- vin'ı de yanına alıp bır başka adamla evlenmış bır kadın Ço- cuklar buy udukten, çıftın dun> a- ya getırdıklen kızlan İclalevlen- me çağına geldıkten sonra sorun- lar da başlıyor Tam lclal'ın evlılık hazırlık- lan surerken adamın işlen kotu- leşıyor. bırde usrune Ferıt'le Per- vın mırastan uzerlenne düşen payı ıstıyorlar Olaylann ortasın- da kalan kadın, hepsını bırden memnun edecek bır formul ara- maya başlıyor Tıyatronun emeklı sanatçilan Nejdet Mahfi AyraL Şehime To- roa, Fuat İşhan,Jeyan Mahfi Tö- züm, Miicap Ofiuoğlu ve Nüvit Özdoğruya Hale Akınlı, Ceüle Toyon ve Sevil üluyt»run eşlık et- tığı oyunu gunumuz Turkçesıne Sezai Gülşen v e Doğan Vavaş çe- vırmış Ilkonceılksahnelenışın- dekı sufle defterı ve Fransızca aslı ele alınarak tekst çalışması- na başlanmış Zıhnı Kuçumen, 'Çürük Temel' okuma tiyatrosu olarak hazırlamrken ilk sahnelenişinın sufle defterındendeyararianılmı^. ıDL\RIM B\RA\) oyunun bazı >erlerını aslına ba- karak değıştırmek zorunda kal- mış ** İkinci perdeyi veniden uvarlatnak zorunda kaldım çıin- kiı v apılan değişikliklerle piyesin dengesi bozulmuşru. Final de çok anlaşılmaz haldeydi onu da aslı- na bakarak veniden uvaıiadık". Kuçumen, oyunun Turk toplu- muna ujdurulmasında da boş- luklar olduğunu. 1916'dakı ılk halını oynamak ıstedıklen ıçın bunlara dokunmadıklarını belır- tı>or Burjuva aılesının sergılenen dramının da Turk toplumuna ol- dukça yabancı olduğunu dıle ge- tıren Kuçumen. kadının oğlu ış- çı olacak dı>e korkmasının da bugun geçerlı bır şey olmadığı ınancında "Bugun artık oğlu iş- çi olacak diye korkan bir aile kal- dığını sanmıvorum. \dam iflas etmiş, bu iflas, burjuvazi arasın- da çok ayıp gorunen bir şey, her- kes birbiriyle bir servet yarışı içinde". O dönemin oyun tarzı Oy un bır okuma tiyatrosu ola- rak sahnelense de. oyuncular su- reklı bır >erde oturup rollerını okumuyorlar Oyuna kımı jest- ler de eklenmıs "Tiyatroda ku- ral yoktur. Evet, belli kurallar vardır ama her sahneye kovan bu kurallan veniden kendisi yaratır yeter ki, kabul edilebilir olsun. Biz burada devingen bir okuma tiyatrosu söz konusu ediyoruz. Bi- raz da o dönemin oyun tarzını vermek için". Konunun hıçbırguncellık taşı- madığını kabul edıyor Kuçu- men "19.yüzyıl melodramlan- nın bir uzantısı" dı\c tanımladı- ğı oyunun yıne de Turk se>ırcısı tarafından sevıleceğını, çunku Turk ınsanının aıle dramlarına meraklı olduğunu belırtıyor Boylesıne usta oyunculann bır arayageldığı bırekıpleçalışmak hem zevklı, hem de zor olmuş Kuçumen ıçın "Aynı sıkıntılan tekraryaşıyorum. Çünkii ben de emekli oldum, ben de uzun süre- dir bu tiyatroda piyes sahneye koymuyorum. \y nı kaprisler.ay- nı üziıntuler. aynı şikayetler. Ay- nı şeyleri tekrar yaşadık ama bu mutlu bir vaşantı oldu. Oyuncu- lar huysuz birer beygire benzer eğer benzetme yerindeyse, onla- nn dizginlerini zaptetmek çok zordur. Bende65yaşındayım,es- kisi gibi değilim, şimdi eve gidin- ce bir tane tansiyon hapı alaca- ğım. Çiınkü soy lediğinizin hepsi- ni almanı/ mümkun değil. Yine deeski arkadaşlanmla tekrar bir arada olmak gayet tabii nostal- jik, güzel bir şey, bundan da mut- luyum". Oyunun açılış konusmasını 1981 yılında ben tıyatro sahne- lennden uzak olan Viucap Oflu- oğlu yapıyor. eski arkadaşlany- la. sevdığı doslanyla bırlıkte ol- ma heyecanıyla Çuruk Temel'de yıllar sonra geltp hakkını almak ısteyen ogul Fent'ı Fuat İşhan canlandınyor 1916'da Ahmet Muvahhit'ın ust- lendığı rol ıçın İşhan şunlan so>- luvor "Oğul hem anasız büyü- menin, hem katı gerçeklerle, "ha- yatın guçlukleriyle karşılaşma- nın acısını çekiyor, onlann üste- sinden gelmek istiyor. Boylc bir ikilem yaşıyor". Okuma tıyatrolarını sevmeyen Nejdet Mahfi \yral ıse, yıne de 80 yıl sonra bu oyunun oynan- masından son derece hoşnut "Ben en eski aktör olarak rol al- dım, oynuyorum. Valnızca Şehir Tiyatrosu'nun değiL butun mem- leketin duayeniyim ben. Bu yaş- ta benden gayri ne tiyatroda ne filmde rol oynayan bir sanatkar var. Bu piyesin ilk temsilinde oy- nayan sanatkarlar bu işe ilk adımını atmış üstadlarımız. Ki onlann içinde ancak üç tane Türk aktörii var. Bu cihetten de cidden bu programı düşü- nen arkadaşlarımı/ çok iy i bir şey yapmış oluyorlar. Bu cid- den tarihe geçmesi icap eden bir şev". Oyunda Pervın rolun- de karşımıza çıkan Celile Toyon. 33 yıllık sanat ya>amında hn, bu kadar heyecanlanmadığını belır- tıyor \e okuma tıyatrosunun zor yanlanndan sozedıyor Eski zaman tiyatrosundan bir çeşni Iflasın es,ığıne gelen ışadamı rolündekı NüvitÖzdoğru.uygu- ladıklan abartılı. eski oyun tarzı- nın da kendıne gore bır tadı ol- duğu gorusunde "Onun da ken- dine göre bir estertği var. Biz bu piyeste eski zaman tiyatrosundan bir çeşni vernıeyeçalışıvonız. Bu- nu da samimi olarak yapıyoruz. Bu piyes o vakte göre ileri bir pi- yes. Vazılışşekliy lede. l pu/un ti- radlar yok, yer yer neredeyse İb- sen'i hatırlatacak bazı pasajlar var. Çok daha burjuva bir oyun olmasına rağmen teknik olarak daha modern havası \ar. Biz bu- nu eski zaman jestleriy le ve daha biiyük oynamamı/a rağmen, kendi karakterini de muhafaza ettik ve seyirciyi de güldiir- müvor". Ankara Birük Tiyatrosu salonsuz kaldı Kültür Servisi - \nkara Bırlık Tıyatrosu. kuruluşunun 25 yılına merhaba dedığı şu günlerde. Kocamustafapaşa'dakı ABT KultUr Merkezı kapatıldı Ankara Bırlık Tıyatrosu. Kocamustafapaşa'da pomo fılmler oynatan bır sınemayı kıralayarak bır kultur merkezıne donuşturmuş, salona da YavuzerÇetinkaya'nın adını vermıştı Kultur Merkezı'nde bır 'Çocuk Kulübü'nun yanı sıra bale, tıyatro. resım, muzık ve tıyatro atölyelen bulunuyordu "Giinese Merdiven Davavanlar' baslığı altmda Orhan Kemal. Nâzını Hikmet. Hasan İzzethn Dinamo ve Rıfat llgaz'ın anıldığı kultur merkezıne zaman zaman başka tıyatro toplulukları da konuk oltıp o>unlarmı sergılıyorlardı ABT daha once saldınlarla karşı karşıva kalmış, tehdıt telefonları almış makıne daıresınde çıkan vangından az bır hasarla kurtulmu^, kapıdakı Nâzım Hikmet ve Orhan Kemal panoları parçalanmıştı Aralannda başlavan anlaşmazlık sonuLU mal sahıbının aı,tıgı bın gızlı. dığen açık ıkı ayn tahlıye davasının sonuçlanmasıvla bıtıayı boşaltındk zorunda kalan \BJ ovunculurı eşvalarını Esen\urt Beledı>e Başkjnı Giırbü/Çapan'ın bulduğu bır kamyonla. Aras kargo ışçılenrıın de vardımıyla Esenyurt Beledıyesı'nın bır deposuna taşidılar l1 )7 ! yılının ılk a>lannda kurulan *\nkara Bırlık Tıvatrosu bır sure Anadolu"vu dolaştıktan sonra Ankara"da Çıilt^malan siırduımuş 'Gunesin Katli'. ' lı-nvke'. "ü/jjurlujjun Bedeli'. 'Uavulun Sesi' gıbı oyunlar sahnelemış. 12 EyluTden sonra ^nkara"dakı salonu kapatılmıştı 'İcraatın İçinden İnsan Manzaralan' \e -PirSultan Abdal' OMinlarını sahneleven ABT. vavıklamalar soruşturmalar. gozaltı ve ekonomık baskılarla. otuzu ^vrupa'nın dort ulkesinde olmak u?ere dort \uz kez sergılenen 'PirSultan Abdal' ovununa karsılık 79 mahkeme kararı. on ıdare mahkemesindcn yurutmeyı durdurmj kararıvla karşı kjrsıv ı kaldı AN \P ıktıdan donemınde bulabıldığı hersalonda 'PirSultan AbdaPı \c 'Ana'yı sahneledı Buoyun sergılenırken. ABT. Cmınonu Beledıvesı'nın desteğıyle Sultjn.ıhmet Cezae\ı'nın kultur merkezıne donuşmesi ı<,ın bır şenlık duzenledı ancak bu etkınlık kısa bır siıre Minr.ı yasaklandı ABT. şınıdı 'Ha/iranda Olmek Z«r" ve 'Ana' jdh oyunlarla perdelennı açnıak. veniden sevııcısıylc bulu^ıridk ıçın salon jnyoı (ABT'ye ulaşnıak ısteycn ızleyııılerı n,ın tcl ^^0 44 52) BUASAMADA ŞUKRAN KURDAKLL Kovuşturma Başlıga aldığım sozcuğu, sozlukler, suçlu sayılan bın ıçın soruşturma, araştırma, "takıbat" olarak tanımlıyor Aslmda edebıyatçılar, yazarlar loncasının erlenne, ya- şamlan ve sahıp çıktıkları kultur mırası oğretmıştır bu soz- cuğun anlamını Ne zamandan . ilk hurufat kasalarının, baskı makınelennın kullanılabıl- dığı Abdulaziz'lı yıllardan Sansurcubaşı II. Abdülhamıt donemınden Ozgurluk adına ozgurluge duşman kesılen Ittıhat ve Te- rakkı kabadayılarının ıktıdar zorbalığından Loncanın eski bır pîn Namık Kemal. 1872'deşoyleya- zıyordu • "Acaba memleketımızde kıtaptan başka men olunacak bır şey kalmadı mı?" Yazısını yayımladığı Ibret gazetesının murekkebı kuru- madan kovuşturmaya uğradı, Magosa zındanında buldu kendini Uygarlık savaşımındakı yerıne kımseler dokunamıyor Egemenlenn yerı tanhın çopluğu. Servet-ı Funûn dergısı, Hüseyin Cahit'ın Fransız yaza- rı P. Lacombe'dan çevırdığı "Edebıyat ve Hukuk" yazısın- da, "7 789 Fransız Devrımı'nden" soz edıldığı ıçın, buyuk devnmden 110 yıl sonra kapatılmıştı Kıtaplığımızdakı yerıne kımseler dokunamıyor Kovuşturma erbabının yerı tukenmışler mezarlığı Tek partı donemınde de sonrasında da nıce edebıyat adamı kovuşturmaya uğradı Parmaklığın arkasına gonde- rıldı Uygarlık tanhındekı yerlerıne barbarlar bıle dokunamı- yor Muddeıumumılenn, savcıların buluştukları yer. dıkta re- ]imı Attila llhan, izmır Savcılığı na goturulduğunde on yedı- sıne basmıştı henuz Adı demokrat olan partının egemenlerı Halkçı gazete- sındekı yazılanndan oturu Hüseyin Cahit Yalçın'ı ceza- evıne gonderdıklerınde seksen yılı gerıde bırakmıştı Attila hangı açıdan bakıyordu dunyaya. Huseyın Cahıt hangı açıdan Yıllar yılı dunya goruşu ayırt etmeksızın, dededen toru- na duşunurlerın karşısında yer aldı duşunmezler ordusu Loncamızın kultur mırasına dokunamadılar ama Çarın polısı, Puşkin'ın evındekı butun şıırlerı, şıır çalış- malarını alıpgoturduğu zaman "Durun, bırdakıka>"öemtş, şaırler şaırı "Kafamda kalanlan da gotursenız ya 1 " Yasak mı tanır ınsanoğlunun duşunme gucu. Işte toplum, ışte sız Doğru bulmuyor musunuz 9 Varsa karşıt duşuncenız ne gune duruyor? Şımdı Turkıye Buyuk Mıllet Meclısı ne egemen olan par- tılerın duşunebıtenlenne sorma hakkımı kullanmak ıstıyo- rum - Yaşar Kemal'ın o yazısından sonrakı tartışma ortamı mı demokrasıye yakışiyordu? Turkçemızın en guzel rornaniannı yaratan yazarımızı Devlet Guvenlık mahkemelerınde sorguya çekmek mı'' Bu kez de Yaşar Kemal'ın kışılığınde duşunme ve anla- tım ozgurluğu yargılanmak ıstenıyor Nerdesınız'" iyıleştırıcı hukumler getırecegı soylenen yasa tasarınız nerde'" • Gazeteye gorerek bakmayanlar ıçın yentden "PEN YazartarDerneğı Başkanı Şukran Kurdakul ve Ge- nel Sekreter Alpay Kabacalı yaptıkları ortak açıklamada şunlan soyledıler Yaşar Kemal'ın goruşlen genış bır şekılde tartışılıyor De- mokrasının duşunce ve anlatım ozgurluğunun onsuz ol- maz koşulu da genış bır tartışma ortamının varlığıdır Doğ- ruya ve gerçeğe ancak bu ortamda ulaşıhr Dunya olçu- sundekı yazarlarını goruşlennden dolayı cezalandırmaya yonelen bır ulkenın uluslararası alanda olumlu ımaj vere- meyeceğı açıktır Duşun ve anlatım ozgurluğune karşı ya- sakların sona ermesmı beklıyoruz (Cumhurıyet, kovuş- turma açıldığınm oğrenıldığı gun 11 Ocak1995.) 4 Nâzıııı hepiınize büyük güç veriyor' GLNERVLREKLİK BERLİN -Turkıve'de atılan her kahpe kurşun patlav an her sin- sı bomba bızıde burada ta uı, bın kılometre ıızjkta canevımız- den vuruvor ıımutlanmızda sevgımızde ve de ınançlanmızda onulmaz >aralar açıyor I^te tam bu siradj. o çıkageldı Nâzun Hikmet'ten okııduğu v e bııv uk bır ustalıkla ov nadığı şıırlerle y a- ralanmıza sankı nıelhem oldu Yenıden umut. ınanç verdı Se\- gı ektı ve gıttı N ıllanıı sanatçısı. sahnelenn yılmazbekçısı Gen- co Erkal Berlın"deydı Turk kultur topluluğu Dıvalog'uıı kuruluşunun 10 yıldonü- munedenıyleduzenlenenbırdylıketkınlıklerçerçevesındeçağ- rılı olarak Berlın'e gelen Genco Erkal \â/ım Hik- met'ın şıırlennden derlev ıp sahneye uyarladığı "İnsan- lanm" adlı oyunu ıkı gcce kapalı gışe oy nadı Dakıka- larcaayaktaalkışlandı Tık- lımtıkİımdolu Dallhaussa- lonunda oyunu birçok kışi duv ar kenarından ay akta ız- lerken. pek çok kışı de bılet bulamay ıp gerı donmek zo- runda kaldı Genco Er- kdl'ın bu denlı ılgı gorme- sının başlıca nedenı. uMa oyunculuğuııun yanı sıra-. Nâzım'ın onca şıırlerı ara- sindan. tam da bugune scs verecek. umut verecek. sev - gı verecek olanları seçmı^ olmasıydı hıç kuşkusuz Oyunda Nâ/ım ın lîursa Cczacvı'nde geçırdığı yıi- lar anlatılıyor O donemde şaırımızın cezaevınden yazdığı mektuplarla şıırlennın yanı sıra. "Memleketimdcn İnsan Manzarlan"ndan. "kuva-i Milliyc Des- tam"ndan. "Şeyh Bedrettin Destanı"ndan \e "Taranta Babu'ya Mektuplar"djn bolumlcr \ ar ov unda "Bizim kuşak Nâzım ileiç içe yaşadı, ben onu ozellikle genç kuşaklara tamtmak istivorum" dıyen Genco Erkal. gazetemıze vaptığı jçıklamayı şoyle surdu- nıyor "Evet ozan yalnızdır. dört duvararasına kapatılmışhr, bütün sev diklerinden uzaktadır. Onlara, mektuplanv la şiirieriy le sesle- nir. Fakat şuradan vola çıktını: Bir nzanı dort duvar arasına ka- patmak mümkun değildir. O, duş «ucuvle bütun duvarlan. bü- tun sınırian aşarak istediği yerv gidebilir. ^iirsel yoleuluklar va- pabilir. Nâ/ıııı da şiirlerini oluştururken. kendi de bir çeşit ozgür- lüğe kav uşuyor. Çunku. bir bakıyorsunuz, 14. y ü/y ılda Şey h Bed- reltın tayfasının arkasına takılmış.Osmanlı'y a karşı[isy an ediyor. Bir bakıvorsunu/, 2. Dunva Savaşı sırasında faşist İtalva'da: bir hakıyorsıınu/, kurtuluşSavaşıvıllanndakaradeniz'debirtakay- UıMıisi.ıl.ı K^nı.ıl l'.ıs.ı ya nıakineli tutek taşıyor. Vani sınır yok. Islcdiği ycre, istediği biçimdegidebıliyor." Genco Erkal, 'İnsanlanm'ı Ber- lin'de sahneledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle