28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 23 OCAK 1995 PAZARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER 'Majeste kraliçenin sadık muhalefeti' CELtL GÜRKAN Emekli General # ngiltere'de. parlamento adabında I ve resmi yazışmalarda, hükümet- ten söz edilirken "Majesteleri'nin Hükümeti" (HerHis Majesty's Gov ernmenl) ve muhalefetten söz edilirken de "Majesteleri'nin "Sa- dık" Muhakfeti" (Her Hıs Majesty s 'Lo- yaT Opposıtion) deyışi kullanılır. "Deviet •ben'im!" (L'Etat. c'est moi!) diyecek kadar despot 14. Louis Fransa- sı'nda aeçerli slogan "Tek Kral, Tek Ya- sa, Teklnanç" (L'n Roi, 'Une' Loi, 'Une' Foi) sözü ıdı. Burada, ıster istemez bır soru gelıvor akla: Acaba. Ingiltere'dekı 'iktidar'ı (hü- kümeti) ve 'muhalefet'i sankı 'tek' bır kişiye - kralıçeve ya da krala - mal \e ıza- fe eder gibı görünen. sözünü eltigimiz buyerleşmişgelenek. 14. Louis dönemi- ne özenilerek. 'hükümet'i. sadece krali- çenin (kralın) ıradesıni yerine getiren bir ; yürütme, yaptınm organı ve 'muhalefet'i de hükümdann elinde oynattığı, o ne der- se onu yapacak derecede hükümdara 'sa- dık' bir "yönetim yan kuruluşu" olarak görmek ve göstermek çabasının sonucu mudur? Kuşkusuz hayır! Tam tersine, "Majesteleri'nin Sadık' Muhakfeti" de- yişi. Ingıliz monarşık demokrasisınin çağdaş demokrasiye kazandırdığı ku- rumlaşmış bir ilke, bir ıçenktır \e şu an- lama gelir: • 1 - 'Muhalefet', "iktidar' partisi ıle ne denli çok \e sık uvuşmazlığa düşerse düşsün. yıne de majeste kraliçeye (kra- la) - dolayısıyla ülkeye - 'sadık' kalmak durumundadır. 2 - 'Muhalefet' de 'iktidar'dakı partı gibı aynı görgü (etiquette). nezaket \e nesafet (hakkanıvet) kurallanna uyar. so- rumluluk bilincı taşır ve asıl önemlisı; parlamento saygınlığının. ciddıvetınin. agırbaşlılığının ve güvenilirliğının ko- runmasına. en az "iktidar' kadar yardım- cı olur. Bunun ıçın de. yapılacak bır ge- nel seçım. kendisıne Avam Kamara- sı'nda çoğunluk verdığı takdirde hükü- meti kurmaya hazir bır "gölge kabine" ya da seçenek hükümet oluşturur. Keşke bizde de ana muhalefet bağla- mında. devlete. cumhuriyete 'sadakat'ı esas alan bir sistem gelişmış ve bu tür bir parlamento geleneğı yerleşmış olsaydı! Ne yazık kı o parlamenter ergınlige he- nüzulaşmışdegıliz. Rahmetlı Ismetİnö- nü'nün 1950-1960 dönemindekı üstün devlet anlayışına dayalı ana muhalefet li- derliği hariç. devlete. laik cumhuriyete 'sadakafı her türlü kişısel. partısel çı- karlara üstün tutan 'muhalefet' ve *mu- halifkr'görrneveözlem içindeviz. 'İkti- dar' koalısyonu ıle, 'muhalefet'i ıle şu parlamentonun hâl-ü pür-melâlıne bakı- nız: - Vatan büıünlüğünün kanlı savaşımı veriliyor: ama, 'terör yasas'nda yapıla- cak değişıklik konusunda.. - Uygariık âleminde yenmizi alıpdün- yayı üstümüze saldırmaktan caydıracak sosyal nıtelikli ve ınsan haklan bağla- mında acil "veniden yapılanma" gerek- sınımı kapımıza dayanmış: ama. 'de- mokratikleşmt vasası'nın ele alınmasın- da. - Hepsınden daha vahım veelîmolmak üzere. Başbakan'dan işkembe çorbası ya da pasta ıkramı vaadı almadan Vieclis toplantı salonuna gıımeyen parlamenter- ler ve 'milletin büvük meclisi' olmaktan çıkmış. 'milletin medisi' olması bile ne- rede ise tartışılır hale gelmış bir "siyasi \eiçtimaihe>et".vanı parlamento!.. Ge- lındesormayın 1828'e kadar. yÜ2\ıllar- ca imtıyazlı Hınstıyan reâyamız olarak yönetımımız altında yaşayan Yunanlı: kapıtalist \eOrtodoks âlemlerını arkası- na alıp da 16 kasımda bıroldubitti yara- tarak tarafımızdan "savaş nedeni (casus belli)" sayılacak bir davranış içıne gır- seydı -\a da 20 kasımda gırecek olsa - anayasamıza göre savaş ilanı yetkisi par- lamentoda olduğuna göre. böyle bır ka- ran vermek üzere TBMM salonuna gır- mek ıçın bu sayın milletvekillerımiz. ge- ne Başbakan tarafından ıllâ işkembe çor- bası ve yaş pasta ikramı koşulunu mu ile- ri süreceklerdı.. ya da sürecekler1 ' Kendibasıretsizligımizin(sağdu\udan yoksunluğumuzun) sonucu olarak elı- mızle yarattığımız güncel yaşamsal so- runlar yumagını elbirlip ıle çözmeye ça- lışacağımız yerde. marjinal partıler dı- şında. dışe gelır muhalefet partilen ola- rak ANAP ve RP'nın ve başlarındakı sözde (pseudo) ikı lıderın. bir kısım çı- karcı medyayı da yanlanna alarak. ıktı- dan başansız kılmak. alaşağı etmek ve 'her ne pahasına »lursa olsun erken seçi- me gitmek uğruna, çok zor günler yaşa- >an bu azizvatanın veçilekeş milletin yük- sekçıkariannıhiçesavmalan'.vakın teh- likeleri gönnezlıkten gelmeleri. herhal- de "majeste kraliç,eye/krala'sadık muha- lefet olmak değildir"! Muhalefet partı leri - hele ana muhale- fet partisi ANAP - ancak erdemleri (fa- zıletleri)üzenndebaşanlann: sürdürebı- lırler veTC Parlamentosuda,48\ıllık bır geçış dönemınden sonra artık. sıyasa! partıleri ıktıdara götürecek yolun "con- sensus" ile mümkün olabıldığı bır parla- mento olmak zorundadır. Süreklı saldınlarla yıpratılmak ıstenen ve maalesefbır ölçüde deyıpranan laık- lıkte restorasyondan - yani büyük Ata- tûrkdöneminin laiklik anlayışına dönüş - vazgeçtik. hiç degilse 1950'den günü- müze kadarkı erozyondan kurtarabildiğı- miz kadarı ile laık bır cumhuriyet, çağ- daş bir toplum olarak yaşamak istiyor isek şırrKİılık kaydıyla. >u ıki noktayı göz- den kaçırmamalıyız' 1- Kuruluş felsefesı ve amaeı malum ışbaşındaki lıder kadrosunun ıç yüzlen (zamıri) yeterince anlaşılmış ve icraatı da meydanda olan "adii dü/encL şeriat- çı" Refah Partisı'nden, bugünkü halı ıle. ne muhalefette ıken ne de, Allah koru- sun. iktidar olduğunda. bu ülkeye, hiçbır havır gelmeveceği artık sübuta ermiijtır (tanıtlanmıştır). Bu nedenle. bu aziz va- tanın ve cefakâr halkımızın sorunlannı ortadan kaldıracak siyasal. sosyal, eko- nomık, egitsel ve moral (ahlâki) çözüm- ler bu partı dışında aranmalıdır. 2- Ara seçımlı, erken genel seçimli ya da normal genel seçimli, bugün kabul edılebilır siyasal nskı en az, konjonktü- rel gereksinımlere yanıt vermede ve ge- çıcı de olsa bır ölçüde istikrar sağlama- daşansı en>üksek,kısacası "ehven-işer" bir siyasal çözümün. bır DYP-ANAPuz- laşmasından geçtiği gerçeginin, 1994 Türkivesi ıçınu sinequanon"(onsuzol- maz) koşul olduğu kabul edilmelıdir. Belki DYP'nin. koalısyon protokolü ve 49 ve 50. hükümet programlan ıle üst- lendığı ve bır ölçüde de uygulamaya ko- nulan yükümlülükleri ve angajmanlan nedeni ıle, pek fazla hareket serbestliğı olmayabilir ve dolayisı\la, ülke zaranna sonuç getirmesin dıye bugünkü mevzile- rınden büyük çaplı gen çekılmesıni bek- lememek de gerekebılır; ama ANAP, mu- halefette olmanın sağladığı serbestlık sa- yesinde daha rahat hareket etmek ve "cumhuriyete sadık bir ana muhalefet ol- ma" şansını ısabetle kullanma olanagı- na sahiptir. Mesut Yılmaz'ın yapacağı şey. seçim kampanyalannda halka vaat ettiğı "deği- şim"ı önce kendi nefsinde ve kışılığınde gerçekleştirmek, daha 'uzlasmaa', daha 'hoşgörülû' ve daha 'üretken' davran- mak: bağnaz. duygusal topluluklann de- ğıl. "majestelerinin-\amT.C.de\1etinin - sadık muhalefeti" olmaktır!.. Bu. ANAPın kaçınılmaz kaderidirbu- gün... Ülke.zayıfıktıdarlara.zayıfkoalıs- yonlara belkı bır ölçüde tahammül ede- bılir: ama. milliyetçi. laik veçagdaşcum- huriyet yanlısı olduğuna inanmak istedi- ğımız bu partının. yanlış, sekter bır mu- halefet (ana muhalefet (konsepti uygula- mada ısraretmesı sonucu meydanagele- bilecekbır ana muhalefet boşîuğunudol- durmaya hazır, fırsat kollayan "adil dü- zenci, reaksryoner" Refah Partisi kadro- lannın bu boşjuğu doldurmasına asla, e\et asla tahammül ü yoktur ve olamaz da!. ARADABIR Prof. Dr. SAHİR ERMAN 'Hoşgörü'den Ne Anlıyoruz 1995 yılının "hoşgörü yılı" olarak ilan edildiği bildirilmek- tedir. Anlaşılan farklı düşünüş ve inançta olan insanlann, özellıkle bu yıl içerisinde birbirlerine saygılı davranmalan, kendi görüşlerinin yanlış olabileceğinı düşünmeleri ve böy- lece kavga etmeksizin, yani banş içerisinde yaşamaları is- tenmektedir. Amacın yerinde olduğu kuşkusuzdur. Özellikle değişik küttür ve inançta olan insanlann yüzyıllar boyunca bır ara- da yaşadıkları ülkemizde son yirmi beş yıldan beri gözlen- mekte olan çekişme. sürtüşme ve kavgaların son bulma- sı açısından bu amacın sadece bir yıl için değil, fakat sü- rekli olarak gerçekleşmesindeki yarar, tartışma kabul et- meyecek derecede belirgindir. Bununla beraber, "hoşgörü"öen ne anlamak gerektiği- ni açık ve seçik olarak belirlemeden böyle bir ortamın ya- ratılamayacağı da meydandadır. Bunun içindir ki her şey- den önce, hoşgörünün "ne olmadığmı" bilmenin zorunlu olduğunu düşünmekteyiz. Bir kere hoşgörü, birtakım ana ilkelerden ödün verme- yi asla ifade etmez: Sırf kavga olmasın, Osmanlı dönemtn- de sık sık öne sürüldüğü gibi "gaile" çıkmasın düşünce- siyle, kanunsuz hareketlere göz yumulacak olursa buna "hoşgörü" degil, "suça iştiraketmek" denir. Nasıl ki bir kı- zın ırzına geçilirken seyirci kalan güvenlik güçleri bu suça iştirak etmış olurlarsa, 37 kişi cayır cayır yakılırken hare- ketsiz kalanlar da aynı durumdadırlar ve "hoşgörülü" de- ğil, "suç/u"durlar. Keza belirli fikirleri ileri süren bir kimseye karşı, yine fi- kir düzeyinde yanıt verecek yerde. onu linç etmek isteyen- lerın bır bakıma tahrık edildiklerıni kabul etmek ve adeta bu linç eyleminı "mazur" görmek de bir "hoşgörü" değil- dir: Nitekim Menemen'de kesilen Kubilay'ın katillerini yar- gılayan mahkeme. Kubıiay'ın müdahalesinde bir tahrik görmemış ve böylesine garip bir "hoşgörü"6en yana ol- mamıştır. Şu bilinmelidir ki "hoşgörü" asla "ödün verme" anlamı- na gelmez; aksi halde, bir toplumu ayakta tutan, bir ara- da yaşamanın temelini oluşturan ilkelerden ve bunların ifadesi olan yasalardan eser kalmaz. Çünkü verilen her ödün, atılan bır geri adımdır, fakat sadece "to/r"gerı adım değildir; belki yüzüncü, belki bininci geri adımın "birinci- s/"dir. Çünkü bir adım gerileyen kişi, sonuna kadar gerile- meyı de önceden kabullenmiş olan kişidir. Türkiye Cumhuriyeti'niayakta tutan en önemlı, hatta tek UArkasıl9.Sayfada Toplum sağlığına çağdaş bir çözüm Doç. Dr. SEMRA ERDOĞAN B ugün dünyada. herkese sağlık hızmeti sağlamada en geçerli yöntemın, temel sağlık hizme- tıni devlet elivle güçlendır- mek olduğu kabul görmüştür. Bu baglamda. toplum bireyle- nnin sağlıgını geli^tıren. sürdüren \e hasta- lıklan önleyen bakım sisteminın esaslan. her toplumda yeniden yapılanma sürecını zorun- lu kılmıştır. L luslararası sağlık örgütlen, bu yapılanma süreci içinde. halk sağlığı hizmetlerinin çatı- sını oluştururken, hemşıreye kilıt insan gücü rolünü vermiştir. Bu rollerin. bınnci basamak sağlık kunıluşlannda. evde. okulda, endüstri alanında uygulanmasını etkilı ve ekonomik bir yaklaşım olarak kabul etmiş: halk sağlığı hemşirelerine koruyucu hızmetlerin takipçi- si. çevresel zararlann saptanması ve gideril- mesinde harekete geçirici. sağlık taraytcısı, birincil başvuru ve sevk noktası olma yüküm- lülüğü getırmiştir. Ülkemızdeki temel sağlık hizmeti anlayı- şına dayalı örgütlenme. otuz beş yıldır işler- lık kazanamami!j; modelın eğitim çarkına ve sağlık insan gücü eğitımine ilişkın yetersiz- likler ne yazık ki bu yöndekı sağlık hizmet- lerini başansız kılmıştır. Aynca birinci basa- mak sağlık hızmetlen anlayışı. toplumun tüm bireylerine ve her gelışımsel dönemın önce- lıklı sorunlarına hızmet programları uygula- mak yenne. ana-çocuk sağlıgı ile sınırlı kal- mış ve hizmet açıklan kapatılamamıştir. Ov sa ülkemizde. 40 yıldan bu yana üniver- sıtelere baglı olarak 4 v ıllık (lısans) eğıtım programlanrıdan hem$ıre yetntırilmektedır. Bugün sayılan sekize yükselmi^ olan hemşı- relik yüksekokullanndan. ülke gereksinimle- ri. ulusal \e uluslararası \aptinm ve tavsive- ler. çağdaş hemşırelik rolleri kapsammda "sağlık merke/li bakım" vermçye hazır olan ögrencıler mezun edilmektedtr. Bu okullann hemşırelik programlan. sağlıklı ve degışık düzevde sağlık sorunu olan kişilenn yaşam- lannı yönlendıren. sağlık risklennı azaltan önlemîer için karar verebilen, bakım verme. eğitme. rehber ve danışman. rol modeli olma. bireyin sağlıgını savunma. yönlendirme. yö- netme ve araştırma gibı profesyonel rolleri üstlenebilen hemşireleryetiştırmevi amaçla- mıştır. Aynca dokuz anabilım dal'ından olu- şan vüksekokullanmızda, halk sağlığı hem- şırelıği. doğum ve kadın hastalıklan hemşı- reliği, çocuk sağlığı ve hastalıklan hemşire- liği alanlannda lisansüstü eğitim programla- nndan mezun olan ve birinci basamak sağlık hızmetlennde lıder olabılecek hemşirelenn sayısı da gıderek artmaktadır. Ancak. Sağlık Bakanlığımız tüm hemşire- lenn yaklaşık yüzde 10'unu oluşturan yükse- kögrenımlı hemşırelerden "alan hizmetle- ri"nde yararlanmamış. mezunlar tüm dünya ülkelerinın seferberhğınin tersine. sadece "hasta merke/Ji hizmetter"e yönelmek duru- munda bırakılmıştır. Hemşıreltk vüksekokullan öğretım eleman- ları çağdaş halk sağlığı felsefesını algılayan. örnek çalışma alanlannda uygulama fırsatı bu- lan öörencı ve mezunlarına. ıstenen hızmet modelım öğretmekten ne denlı mutlu oluyor- larsa. bu hızmetın vönetım ve uygulamasında kendılenne kadro açılmadığını söylemekten de o denlı üzüntü duymaktadırlar. Sayın yetkılılerden dıleğımız, daha fazla za- man geçirmeden yukanda özellıklerinı belırt- tığimız mezunlanmıza temel sağlık hızmetle- ri. ana-çocuk sağlığı ve aıle planlaması hizmet- lerı sunan merkezlerde. yönetıcı ve uygulayı- cı olarak görevlendırme yapılması ve yeni kad- rolar oluşturulmasıdır. Universitelenmizin hemşırelik yüksekokullan, temel sağlık hiz- metlerinin eğıtım. vönetım ve uygulama alan- lannda danışmanlık ve ışbırlıgıne açıktır. (*) Istanbul LnıvcrMtesı Florence Nıghtingale Hemşırelik Yük*iekokuluToplum Saghfı Hemşıre- lıği Anabilım Dalı Baskanı TARTIŞMA Kültür Bakanlığı'nın açıklaması ^f^^^A azetenizin 17 M \ Ocak 1994 M - ^ _ . tarihli sayısında • W "Tartışma'" ^L I köşesinde. ^ ^ » ^ P Solmaz Bakır ımzalı "Kuşaktan kuşağa aktanlmaü" ve Erengiz Somcl imzalı "Kültür Bakanlığı'mızın dikkatine" başlıklı ıki yazı yayımlanmıştır. Turing'i konu alan her ikı yazıya ilişkin olarak bakanlığımız bir açıklama yapmak gereği duymuştur. Söz konusu açıklama aşağıdadır: Turing'ın ışlettiğı bazı köşk ve kasırlann. mülk sahıbı olan Istanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından, kira kontrat süresinin bitmesi nedeniyle boşaltılmak ıstenmesı ıle başlayan tartışmalar üzerine bakanlığımız bir yasa tasansı hazırlamış ve Bakanlar Kurulu'na sunulmuştur. Tasannın. 18 Ocak 1994 tarihınde Bakanlar Kurulu'nca da kabul edilerek. Türkiye Büyük Mıllet Meclisi Genel Kurulu'na gönderilmesine karar verilmiştır. Tasan ile belediyelerin ve il özel ıdarelerinın elinde bulunan köşk. kasır. saray, ev ve benzeri sivil mimari ömekleri taşınmaz kültür varlıklannın daha ıyi korunabilmesi amaçlanmaktadır. Yerel yönetimlerin değişmesi ıle taşınmaz kültür varlıklannın korunmasında ve kullanımında farklı görüşlenn ortaya çıkması. böylesi mekânlann geleceğini nsk altına sokmaktadır. Kültür miraslannın gelecek kuşaklara en iyi şekilde korunarak aktanlması gerektiğine inanan bakanlığımız, buradan hareketle söz konusu yasa tasansını hazırlamıştır. Tasan yasalaştığında. belediyelerin ve ıl özel idarelerinin mülkıyetinde bulunan taşınmaz kültür varhklan bakanlığımıza devredılecek ve tunng olayında olduğu gıbi. tartışmalar bır daha yaşanmayacaktır. Solmaz Bakır ve Erengiz Somel adlı vatandaşlanmızın duvarlı yaklaşımına teşekkür ediyor. açıklamamızı kendılenne ve öbür okuyuculannıza aktarmanızı rica ediyor, başanlardıliyorum. Ali Salim Ka> ıncı Kültür Bakanlığı Basın \e Halkla Ilişkiler Müşaviri y e p y ı a r an ı s 11 PENCERE Düşünüyorum, Oyleyse Vamm... Gazete sayfalarının köşesinde bucağında sık sık bir du- yuruya rastlanır: "Kimliğimi yitirdim... N Yenisini çıkaracağtmdan, eskisinin hükmü yoktur." • Adına ister sosyalist deyin, ister sosyal demokrat, Tür- kiye'deki "solcu", kimliğini yitirdi. Sorun budur. Bugün "solda birlik" aranışının temelinde de bu yitikli- ğin nedenleri yatıyor. Kimliğini yitiren insan, kendi kendisıni biliyorsa iş, bir bel- geyi yeniden çıkarmaya kalır; ama, kimlik yitmesi, insanın kendi kişiliğini unutması anlamındaysa durum ağırdır. Solcu aynaya bakınca kendi kendisini tanıyor mu, kim olduğunu biliyor mu?.. Yoksa soruyor mu: - Ben kimim?.. Dünya görüşünü piyasa ekonomisiyle özelleştirme ara- sındakı daracık ve kısır çerçeveye yerleştiren bir kişinin sol- culuğu su götürür. "Yükselen değerter" diye anılan neoli- beralizm rüzgânnda feleği şaşmış bir kimsenin "solcu- yum" demesi, kendi kendisini aldatmasıdır. Küreselleşme, neoliberalizm, özelleştirme, "Yeni Dünya Düzeni" gibi siyasetlerin tuzağına düşmüş bir solcunun işin içinden çıkması olanaksız!.. Hele bu değerter çok kısa bir sürede foslayıp dökülürken sağ ideolojilerin kuyruğuna ta- kılan solcunun solculuğu laftan öteye geçemez. Solcu aynaya baktığı zaman kendi kendisini tanımalı ve demeli ki: - Ben benim!.. Sağın kimlik belgesinde kendi kişiliğini arayan bir solcu, sosyal demokrat olamaz. • "Solun birtiği" kapsammda SHP ile CHP'nin birleşme- si ne anlam taşıyor?.. Eğer bu birleşme, seçim sandığında oy toplamı hesabı üzerine bır gerekçeye dayanıyorsa... Hiç!.. Eğer bu birleşme, Baykal ya da Karayalçın'a birleşik partinin liderliğini sunacak bır fırsat sayılıyorsa... Hiç!.. Eğer bu birleşme, delegelerin kelle hesabı üzerine otur- tulacak bir taktiğe dönüşürse... Hiç!.. Eğer bu birleşme, koalisyon hükümetine endeksli bir si- yasete yol verecekse... Hiç!.. Ne demek hiç!.. Âlem yine ol âlem, devran yine ol dev- ran demek!.. Sosyal demokrat kesımde tükenişın, sürük- lenışin, eriyişin, kötümserliğin, halktan soyutlanmanın, gençlikten yalıtılmanın; tek sözcükle, olumsuzluğun birleş- meden sonra da sürmesı demek... • Sosyal demokratlann kimlik bunalımını çözebilecek bir kişi ufukta görünüyor... . Kimdiro kişi?.. Mümtaz Soysal!.. Solda temel sorun, genel başkanlık sorunu değil, birle- şik partinin fikir sorunu!.. Solda önce fikir açılımı gerekli!.. Solcu, kendisini sağcının ideolojisinden kurtarabilecek bir düşünsel güce kavuşup özgüvenini tazeleyebilecek mi?.. Particilik, genel başkanlık, kurultay, kulis mulis bir yana, bu işi yapabilecek Mümtaz Soysaf'dan başkası görülmü- yor. Sol "düşünüyorum, öyleyse vanm" diyebileceği bir açılımın politikada ilk adımını Soysal'la atabilir. AKLIN YOLU BİRDİR KİTAP DOSTLARI Size verilecek iş adreslerine giderek yeni kitap dostlarıyla tanışırken ortak üretimi hakça bölüşmeye ne dersiniz? 1yi yaşamak için kazanmak zorundaysanız, gelıp bir haftalık satış eğitimımize katılarak zamanı dürüst yollaria en kısa sürede paraya çevirin. Boş zamanı olan emekliler, lıse mezunu baylar-bayanlar 4.000.000 TL. maaş + prim + mavi kart GELBAL Basın Yayım Ltd. Şti. Istıklal Cad. Küçükparmakkapı Sok. 10/1 Beyoğlu (Ziraat Bankası'nın karşı sokağı) Başvurular salı günü saat 17.00'ye kadar geçerlidır. A r ç e l i k , e s k i f ı r ı n ı n ı z ı 1 . 5 0 0 . 0 0 0 T L , m i n i f ı r ı n ı n ı z ı 5 0 0 . 0 0 0 T L , o c a ğ ı n ı z ı 3 0 0 . 0 0 0 T L , p e ş i n a t a s a y ı y o r . e n i A r ç e l i k F ı r ı n l a r ' d a n v e y a M i k r o d a l g a e d i ğ i n i z i v e r i y o r . U s t e l i k t a k s i t l e ! MlCSfr TOHAM FtTAT I.430M0 IO.OJO.000 Î.03O.0O0 IJ.lXO.000 I.W0J00 ll.7K.0O0 ).««0.000 I3.7M.0O0 HtO.000 lt.3tO.OOC Z.İSO.000 17.400.000 3.3I0J00 3I.J«0.000 J.310.000 22.StO.OO0 İ.700M» 23.70OJtO0 1.740.000 17.940.000 1.930MK 13.010.000 3.7tO.OO0 34.1*0.000 TAKStf TOnAM ftfAT PtSİNAT f getırentçf peşınotı odemeve<:e4tlgr TAKSİT TOflAM FtYAT «0.000 it.no.ooo [.300.000 17100.000 \.l 10.000 ld.020J00 1.310.000 1İ.02O.0O0 2.230.000 7S.26O.0O0 2-3S0.OO0 79.7O0J0O0 1.7İ0.000 1.400.000 3O.3O0.OO0 İ040L000 J7MOLO0O hyaiionmao KDV *e bandrol dokıia r KDV bonrjroı 1 veya ü'ıjer vergt orania r nda c^ohtlecek degiiiJt t 't'er ^yatiara aysr yorsıt 'ocofrfrr * Kampcnyamn, Sanoyi ve fîroref Bakanttğı'mn 20.05.1994 torihli, 21940 foyı/ı fejmı Gozefe'de îJon edjfen reb/i^« vygundur. • Ürün/erimiz, 4rçe/ifc reHcifı Safıctfon'ndon res/»m edi//r. • Arfe/ifc "Sfftif" Kanağaç Cad. 2/4, «O3J0 Sürfüce, İstcnbut Dcrıyno Servısı • Kompanyomn, 20 $ubat 1995 tarih'me kadar geçerii ohp, ûretim imkântan ile ttmritdır. O «OO 341 «3 S3 û i o o 3 6 . e S . 7 E n y a k ı n A r ç e l i k Y e t k i l i S a t ı c ı l a r ı ' n a h e m e n u ğ r a y ı n . KORKUTELİSULH HUKUK HÂKİMLİĞt'NDEN Dos>«No: 1994/287 Davacı Ismail Üzüm ve- kılı Av. Fatıh Çakal, davalı- ları Ömer kı zı Havva, Dur- muşalı Üzüm. Düriye Üzüm, Fatma Gezen. Alı Ge zen, Bekir Gezen, Fat- mana Gezen. Düriye Ge- zen, Halil ibrahım Gezen, Hasan Gezen, Hatıce Ge- zen ve Fatmana Gezen aleyhine mahkememıze aç- mış olduğu ortaklığın gide- rılmesi davasının mahke memızde yapılan açık yar- gılaması sırasında verilen ara karan geregi; Korkutelı ilçesi Kiremitlı mahallesinde kaın 296 ada. 1 parsel sayılı taşınmazda hıssedar ve malık olarak gözüken davalı Ömer kızı Havva'nın adresı bilmme- dıği nedeniyle zabıta mari- fetıyle yapılan tahkikatta da tanınmadığmdan ve açık adresinin tespıt edilemedigi anlaşılmakla; Davalı Ömer kızı Hav- va'nın duruşmanın bırakıl- dığı 10.3.1995 gü nü saat 9 OO'da mahkememiz du- ruşma salonunda hazır bu- lunması veya kendisini ve- kıl ile temsıl ettirmesi, du- ruşmaya gelmediğı ve bır vekıl ıle de temsil ettirme- dıgı takdirde yargılamaya devam edilerek gıyabında hüküm verıleceğı hususu, dava dılekçesi ve duruşma günü ve saatı tebliğ yenne geçerli olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 5.1.1995 Basın: 2783
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle