Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 15OCAK1995PAZAR
14 KULTUR
Saydam yaşamnı aıılaııısız soını
NEDJLM GÜRSEL
LibemtioriâzL iki satırlık acı haber Fransa'nm bu
kuytu kasabasında derinden yaraladı beni:
"30 Arabk'ta İstanbul Marmara Oteli'nin pas-
tanesinde patlavan bombayla yaralanan yazar
Onat Kutlar dün yaşamını jitirdi.'*
Sevgılı Onati Yalnızca Ishak'm yazan değildin
benım ıçin. Paris'e gelmeden önce en sadık üye-
lerinden olduğun Sinematek'in yöneticisi de de-
ğildin. Adını, çok küçükken, annemden duymuş-
tum ilk kez. Gaziantep Lisesi'nden matematik öğ-
retmenin Leyla Gürsel'den. Sonra, gerçekte, aynı
lisede Fransızca öğretmeni olan babamın senı da-
ha çok etkilediğini, edebiyat merakını ve Fransız-
ca bilgini ona borçlu olduğunu öğrenecektim bır
yazından. Ve sana 1950'lerde Gaziantep'te Hen-
ry Miller'm "Le Printefnps Noir" adlı bır kıtabı-
nı hediye ettiğini.
Taşrada başlayan, Istanbul'un kültür çevrele-
rinde sûren, gerisi gelmese de Türkçeye en güzel,
en özgün öyküleri kazandırdıktan sonra sinema
eleştirileriyle yetkinleşen ve garip birbiçimde şi-
irle son bulan, daha doğrusu alçakça bir saldınnın
edebiyattan, şiirden, düşünceden, ne yazık ki çev-
remizde giderek azalan tüm güzelliklerden kopa-
np aldığı bir yaşam. Onat Kutlar'ın dürüst, say-
dam ve gerçekten anlamlı yaşamı. Ve anlamsız bir
son. Köktendincilerin listesinde kımbilir kimler
var daha, bilmiyorum.
Bildiğim bu hain saldın sonucunda yitirdiği-
miz Onat Kutlar'ın ölümünün yalnızca biz dost-
lannda değil, ülkemizin kültûr yaşamında da ka-
panması güç yaralar açacağıdır.
Çok sık görüşürdük. lstanbul'da, Çiçek Bar'da
genellikle, bazen de Paris'te. Cevat Çapan'la bir-
likte geldikleri Royaumont Manastın'nda düzen-
lenen bir şiir seminerine katıltnıştım geçen yıl.
Onat'ın şiirlerinden birini kendisiyle beraber Fran-
sızcaya çevirirken yaşadığım mutlu anlan anım-
sıyorum. Sakin, bilge tavırlannı, yumuşak sesinı.
Gece, keşişlerin ruhlannın dolaştığı manastınn
avlusundakı yürüyüşlerimizı. Ve son yıllarda
Cumhuriyet'te yayımladığı o birbinnden güze! ya-
zılan. Bir öykücü olarak Onat Kutlar'dan çok şey
öğrendiğimi belirtmeliyim. Ama o. her şeyden ön-
ce, aramızdakı kuşak farkına rağmen, bir dosttu
benim için. Ve hep öyle kalacak.
CANAN BEYKAL
Sevgili Onat Kutlar, bir ölüm
habennı bana sen vemiştin.
1976 yılında bir gün Kuzgun'un
(Acar) Cerrahpaşa Hastanesı
acilınde camlı bölmeyle
aynlmış buz gibi bir yerde
yapayalnız, yan çıplak yatarken
gördüğüm o sabahm hemen
ardından, bir öğle üzen
öldüğünü telefonla bildırmıştin.
"Ben gördüm daha veni.
Onat Kutlar'a ilkmektupöunemişti" demiş,
inanamamışrım ve sesım birden
boğuklaşıvermişti de sen "Şimdi
yeri ve zamanı değil ama
Cumhunyet, Kuzgun için bir
sayfa hazırlıyor, senin de bir yazı
yazman gerek" demıştın.
ölmenın hıç yen ve zamanı
değildi Onat Kutlar. Ölmenin
hiç yeri ve zamanı olur mu diye
sorma sakın. Henüz daha sevgili
kannla evlılik yıldönümünü
kutlamak üzere buluşmamıştınız
kı. 1995 yılının ilk sabahı Piyer
Lotı'de kahveni içmemiştın ki ve
daha senin ışığına gereksinımi
olan nıce gençlerle
bulusrnamıştın ki? Belki acılann
dındi şimdi ama bütün
yakınlann, sevdıklerin ve seni
seven dostlann, dokundugunda,
konuştugunda ışıtıverdiğin
herkes şimdi acılar içinde,
bentm gibi yeri ve zamanı
Çok şey
öğrendik
sendenATtLLA BİRKtYE
Bırçok şeyi senden öğrendik;
biz o zamanlar, bahan simgele-
yen kuşlar gıbıydık. Sen böyle
adlandırmıştın. Senı ilk kez, ön-
ce yazılannı okumuştuk, Sıne-
matek'te üye kartımızı alırken
görmüştük. 'tshak'ı henüz oku-
mamıştık, o zamanlar utangaç
ama cesur ses tonumuz vardı.
Aramızda, yoksul ve kerpiç
köy evlerinın kırlangıçlan da var-
dı.
Bizler, kentlerin yeni yetme
horozlan gibiydik. Sanki her şe-
yi bıliyorduk. Soruyorduk. Sor-
duğumuz da hemen hemen hep
aynıydı: Çözüm nerede? Ya
da:Bir gerçeği saptamakla yett-
necekmiyiz?
Sizleri, seni kızdınyorduk. Ne
kadar hoşgörülü olursanız olun
sizleri kızdınyorduk, olup olma-
dık yerde sorduğumuz pervasız
ve hep birbırinin benzeri sorular-
la.
O zamanlar, aramızdaki sınıf
farkını kaldınrcasına giyinirdik.
Kadife pantolon, kazak, parka ve
ayağımızda potlar. Şaşkındık ve
siz, gözlerimizdenokurdunuzbu
acemi şaşkınlığı. Birde aceleciy-
dik. Bir an önce olsun isterdik.
Bir an önce her türlü sorunu çöz-
mek isterdık.
Ama umut doluyduk. Sizler
bize, bir de 68'liler tabii, güven
verirdiniz. Varlığınız, konuşma-
lannız söyleşileriniz, hani o si-
zin, senin film öncesı konuşma-
lann. Bir de hiç unutmam, tele-
vızyonun ilk yıllannda hazırla-
dığın sessiz sinema programında
fılmden önceki, o şiirsel söyleşi-
lenn.
Sinema dergılerindeki yazıla-
nn. Politika gazetesindeki, o za-
manlar belki farklı bakıyorduk
ama, o umut veren şiirsel betim-
lemeleri imrenerek okuyorduk.
Bırbirimize göstererek.
Sonra seksenli yıllar, bizler
içerdeydik ve sen bızlere seslen-
din: Yeter ki Kararmasııu. Biz-
leri ve de dostlannı yazılannla
yalnız bırakmadın. Kimimiz
okuduk da içeriden güç bela sa-
na mektuplar yazdık. Kimimiz
dışandaydık, telefon açtık; ya da
elıni sıkıp teşekkürettik. Ve tabii
ki o uzun soluklu, imgelerin: 'Pe-
ralı Bir Aşk fçin Divan' da kimı-
mizi derinden etkiledi.
Kimimiz yitti; kimimiz tekrar
o kerpiç evlenne döndü. Yaşam
çetrefilleştı, dört bir yana dağılı-
verdik. Kimimiz, kopuverdik o
Sinematek'li yıllardan. Abileri-
ne özenen toylardık. Güzel yıllar-
dı Hani kopanlara da sözüm pek
yok! Ama çoğumuz, dört bir ya-
na dağılsak da o bizlere umut ver-
diğin yıllardan, söyleşilerden,
— yazılardan kalan sözü unutma-
dık: Yeter ki Kararmasm—
Kimımize babalık ettın, elin-
den tuttun, iş buldun. Kimimiz
yazar olup eli kalem tuttu, seni
ustabildik. Baharlsyancıdır'de-
din bir kitabının adına, sanki yi-
ne bizim kuşaktı imlenen. Bizim
kuşağı hep sevdin. "Sadık Hi-
dayet'ı de, Furuğ'u da senden
öğrendik. 'Hafız Divam'nı bile
sana özenerek okuduk.
Kimimiz, denemelerinde iz sü-
rüp deneme yazan olduk.
Kimimızle dostluğun hiç bit-
medi. Babamızın cenazesine bi-
le geldin, Filiz ile. Kimimizin ni-
kâh şahidı oldun. Saatlerce dert
dinledin Açımladın. Yazarken
de konuşurken de duyarhhğını,
sevgini hıç yitırmedin. Özcesi.
çok şey öğrendik sızlerden, sen-
den.
lnsanın içine yaşam sevinci
aşılayan bir dosttun. Kahkahan,
o dolu dolu şu veya bu şekilde al-
dığın keyfı karşındakıne akıtıve-
rirdi.
.ji 'Sen, yalnızca şaır, öykücü, de-
%^ nemeci. sınemacı değil, duyarb-
Ş ^ lıklann yazanydın, Onat Kut-
; * lar... tnanmak çok güç, ama de-
diğin gibi:
"-Bu kör eylül karanlığından
uzak-
Bir ölümsüzyaz ülkesi olmah."
OnatAbVye son
armağan...
AHMETCEMAL
Sevgili Onat Abi,
Sizsiz ilk gecemiz...
Uyku tutmadı. Saat şimdi üç. Sigaralar
da işe yaramıyor.
Ansızın size, hemen şimdi, bir armağan
vermek istedim ve o çok beğendinizi
söylediğiniz Rilke çevirilerimin içinden
bir şiir seçtim.
Size söylemek isteyip de
söyleyemediklerimin hepsinin yerine
geçmek üzere,
kabul eder misiniz?
Bir Fırtına
GecesVnderu..
Yayılıyor ansızın, gittikçe artan
firtınanm dalgalandırdıgi gece, öyle ki,
sanki fırtına çıkmasa, kalacakmış
sıhşıp zamamn hvrımlan arasında.
Yıldızlann direndikleriyer değil bitiş
noktası,
ve ne ormanın ortasmda başlıyor,
ne benim yüzümde,
ne de senin görüntünle.
Lambalar kekeliyoriar, habersiz:
Yoksa ışığımızla yalan mı söylemekteyiz?
Yoksa binlerte yıldan buyana
gece mi tek gerçeğimiz...
Rainer Maria Rilke
şiire şiirler/XTV
ORHAN ALKAYA
Onat
Ayıntap 'tan bir at koşıunu uzak
üstelik kimbilir hangi mektuptan gazi
kim bilir hangi incelikten sayılacaktır
mesleği
tükenmez kalemle saman kâğıdınm
buluştuğu
durakta vatman
Blaise Cendrars 'ın uzak kardeşi
mes 'uliyetten sorumlu bir bakan
güzel kadın sevme ustası
tenha portreleri en iyi çizen adam
dertlı anda beliren yazı
yazıdan malûl bir hayat arkadaşı
isi: Onat Kutlar
rolü: kaç küsur cilt Pardayanlar
gözü gönlü hayat ile hraât
Onat
(Fotoğraflar: FtLlZ KUTLAR)
değUdi ölmenuT dıye
düşûnüyorlar. Benım gibi nice
gencin kendi yollannı
bulmasinda bilıyorum ki
yardtmcı oldun, korkarak
girdiğim o Sinematek'in büyülü
dünyası yıllar önce benim için
de ikinci bır "academia" oldu.
Yazmaktan vazgeçtiğim her
dönemımde bir firsat çıkınca
beni anımsayıp. kışkırtmışındır.
Sonra Sinematek'teki gibi yıllar
sonra bu kez Cumhunyet'ın
kültür sayfalannda yine
buluşmustuk. Son gördüğümde
"Şör üzerine yazılannı da
okuyorum" dıye şaka yapmıştın
ve Cumhunyet Kitap Eki'nın bır
yanlışlığı üzerine konusmuştuk.
Ben de sana "Beni köşende ne
zaman yazacaksın, hâlâ
büyümedim mi" dıye
sormustum. Bak şimdi ben
senden önce seni yazıyorum.
Ölümünle ilgili bir yazı
yazacagımı bilseydim, hiç
yazmazdım diye düşünüyorum,
ama senin "Şimdi zamanı ve yeri
değil ama _. yazman gerek"
deyişini duyuyorum. Sevgili
Onat, 13 rakamının ugursuz
olduğuna ınanirlar. Artık ben de
inanıyorum, şu 13. günü
atlatabılseydin diye
düşünüyorum nedense. Bugün
-dosthık ve SçtenBkle" dıye
imzaladığın kıtabını yenıden
elime aldım, şürlerinı,
mektuplannı yenıden okudum.
Şımdı herkes her zamankınden
daha çok senden söz ediyor.
Televizyon kanallan, radyolar,
telefonlar, fakslar, insanlar hep
söze "Onat KuÜar" diye
başlıyorlar. Tanıdığım en güzel
insanlardan biriydın, belki de en
güzelıydin En dost olanı, en
içten, yalandan dolandan
nasibini hiç almamış olam, en
yapıcı, en banşçıl, en espnli. en
güzel konuşanı ve de insanlan
bir şey yapmak üzere kışkırtanı,
şevklendireni. Sevgili Onat
belki acılann dindi şimdi, ama
herkes acı içinde, senı
karanfillere boguyorlar, o dost
yüzün bir fotoğraftan
gülümsüyor yine ya da
konuşuyor gıbisin. Hiç kimsenin
kulağmdan sesınin,
belleklerinden yüzünun
sılineceğini düşünemiyorum,
öylesine özelliği olan bir ses ve
yüze sahiptin çünkü. Belki
anımsarsın, Yanmca Kültür ve
Sanat Şenlıgi hazırlıklan için sık
sık otobüsle yaptiğımız
yolculuklar sırasında otobüs
muavinı bır genç durmadan
"Ağbi yav seni. sesini ben bir
yerden hatırlar gibiyim" diye
tuttunnuştu da ben "Yahu Onat,
galiba bu adam seni gerçekten
tanryor, ama nereden olabilir ki"
demıştim de sen "Taımor tabii!
Çünkü televizyonda o saatte
iztejebileceği tek bir program
var, Vedinci Sanat >olculuk
aralannda kahvede otunıp onu
izüyordur, ordan tanrvor beni"
demiştin. "Bırakaum bir yana
gevezeligi'' sen kım olduğunu
bıliyordun, "Gefcceğjn ÇiftçisL"'
Ama ya onlar kımdı? Bir yeni
yıl öngününde senm gibi güzel
bir insanı ve gencecik bir kızı
cam parçacıklanyla saydam bir
ölumün işaretıni üzerleftnize
konduracak olan bombayı oraya
koyanlar? "Ve şu soruya bir
yanıt bulahm." Kimlerle ne alıp
veremedıklen vardı, ne tür bir
alışvenştı bu? Ve "bu ahşverişin
faturasını niçin "SEN" ölerek
ödemek zorundasın?'1
Bunlar
senin kitabından "Mektuplann
Somı" adlı yazından değıştirip
yazdığım ahntılar. Sevgili Onat.
biz seni daha çok yazacağız,
öylesine çok yönlü, öyle ışıklı
bir aydın sanat ve kültür
adamıydın ki seni her yönünle
daha çok yazacağız çünkü,
ötöüğunde karnından kırk tane
"Gelecek Yıl" çıkartacakbir
ekin adamısın sen. Ama en çok
pazar günlen özleyeceğim senı,
ölmenin yeri ve zamanı değildi
ama yerin ve zamamn belliydi
Cumhunyet'te. Herkes seni en
çok pazarlan özleyecek.
Onat Kutlar'a bir kırmızı karanfil
AYŞEGÜLYÜKSEL
Onat Kutlar'la hiç tanışmadık (Olsa olsa yazılanmız
kucaklaşmıştır gazete ya da dergı sayfalannda). Oysa
sanata eleştirmen gözlükleriyle bakmayı ben onun
aracılığıyla öğrendim. Sanatın, lezzetli bir yemek
gibi keyifle tüketıldıkten sonra unutulan bir nesne
olmadığını; sanatı değeTİendirebılmek için emek
harcama zorunluğunu; sanatsal algılamanın tüketicı
değil, üreticı olması gerektığıni...
Yaşamımda bir dönüm noktası oluşturan bir öğrenme
sürecı, Onat'ın başlattığı Sınematek eylemi içinde
oiuştu. Benım kusağım dünya sinemasının pıyasaya
düşmemış klasikleriyle, çağdaş sınemamn öncü
yapıtlanyla Onat'ın öncülüğünde tanıştı. Görsel
anlatımın sözsel anlatımın ötesinde bir dil
oluşturduğunu, büyük yaratıcılann görsel dilde ne
yaman "gramerler" yazdığını. ben ve yaşıtlanm,
nice "aydınhk" akşamüstlerinde, ne çok emek
vererek anlamaya çalıştık Sinematek okulunda!
(Oysa göstergebilimden habenmiz bile yoktu o
yıllarda). "Görsel dil"i çözme alışkanlığını, dilini
anlamadığım altyazısız sinema yapıtlannı izleyerek
edinmeseydim, tiyatro eleştirmenliğine hiç
soyunmayacaktim belki de. Sinematek yoluyla
hepimiz, şu ya da bu biçımde, sıradan "okur-yazar"
olmaktan "aydın" olmaya geçiş sürecini hızlandıran,
yönlendirici bir eğitimden geçtik.
Onat Kutlar yaşamı boyunca kişiliği ve ürettikleriyle
"aydın kişi" olmanın somut bir örneğini sergiledi.
Aydın olmanın getirdiği duyarlığın, paylaşımcılığın,
banşçıllığın... Ölümü ise -ironik birbiçimde-
nitelikçe onun tam karşıtı olan güçlerin eliyle geldi;
karanlığın aydınlığı yok ettiğı görülmüş mü?
Teşekkürler Onat Kutlar
1
Aydınlıkla karanlık
arasındakı sonsuz çatışmada yüreklıce yan
tutabıldiğın, yaşamını aydınlıktan yana çabalara
adadığın, en çok da içindeki aydınlığı bızlerle
paylaştığın için...
Onat'ın
köprüleri...MEHMET BASDTÇU
Cam parçası ya da bomba
parçası, her neyse, o parçalayı-
cı cisim, eğer Onat Kutlar'ın
köprücük kemiğine rast gelsey-
di, belki de olduğu yerde kala
kalır, kaslar içine gömülüp uy-
sallaşıverirdi.
Çünkü, Onat'ın köprüleri
sağlamdı.
Yakın dostu olmaya zaman ve
firsat bulamadığım için, kendi-
sini daha çok yazılanyla tanı-
yarak sevdiğim Onat Kutlar,
sağlam kültürel köprülerin insa-
nıydı. Duyarlı bir sanatçıydı.
Keskin bir gözlemciydi, ödün
vermeyen aydın kişiliğiyle ve
olaylarkarşısındaki yapıcı yak-
laşımıyla bu köprüleri durma-
dan güçlendirir, yenilerini kur-
mayaçabalardı...
Sinemayla edebiyat, senaryo
yazarlıgıyla film yapımcılığı,
Doğu ile Batı kültürleri, Türk-
çe ile Fransızca, popüler sine-
mayla siyasi sinema... Ve belki
de en önemlisı, sanatlar. sanat-
çılarve farklı insanlar arasında,
köprüleri kurup dururdu...
O talıhsiz yıl sonu akşamı,
bombanın patlamasından yirmi
dakıka sonra gelen ambülansa
girerken gördüm kendismi son
kez. Omuzlannı kaldırmış, ba-
şını dikmiş, çevresindekilere
ber şeyler söylüyordu. Telaşsız-
dı; güçlü görünüyordu. Bir an-
da rahatladık. Birkaç gün sonra
Onat'ı yine aramızda göreceği-
mızden, tatlı tatlı sohbet edece-
ğımizden emindik sanki...
Patlama olmadan bır dakika
önce Onat Kutlar'ın yanında
bulunan Füruzan'la bırhkte
olayın şokundan sıynlmak ıçin
başka bır pastaneye girdik, bir
ıki kadeh içtik, sinemadan,
Onat'ın da katkılanyla Paris'te
yayımlanacak olan "Cinema
Ture" kitabından söz ettık...
Onat'ın yarasının hafif değil,
tam tersine. durumunun çok
ciddı olduğunu, o gecenin sa-
baha yaklaşan bır saatinde tele-
fon eden bir dostun acılı sesın-
den öğrendim.
Beş saat ameliyat masasında
kalan Onat Kutlar yoğun ba-
kımdaydı. Hastanenm gırişin-
dekı yoğun sigara dumanı gün-
lerce dağılmadı; acılı, kızgın
gozlerini kızaımışhğını gizle-
yemedı.
Varsın doktorlan, kimselere
kendisiyle görüşme olanağı ta-
nımasın' Yeni yılın ilk günü,
kalkıp Onat Kutlar'la buluşma-
ya Piyerloti kahvesıne gittim...
EHerinde Onat'ın yazısının bu-
lunduğu Cumhuriyet gazete-
siyle, belki de ilk kez bu sevim-
li kahveye gelenler, yabancı tu-
nst gruplannakanşıyordu... Bir
televizyon ekibi geldi daha son-
ra Yayını hazırlayan genç kız,
bir masa köşesine ilişerek, elin-
deki "Cumhuriyet"in üzerine
notlar düşmeye başladı. Omuz-
larda gezen kamera değişik gö-
rüntüleT saptamaktaydı. Çevre
sakindi. Kalabalık gürültüsüz-
dü. Akşam yavaş yavaş Haliç!
üzerine çöküyordu. Hava ılık,
gökyüzü, medyanın aynalan gi-'
bı puslu ve kirliydi...
İşıklar, yoğunlaşan sisi birer
bırer delmeye başladığında, Pi-
erre Loti'den izin isteyerek!
kalktık. Eyüp semtinin kutsal,
camii çevresinde, yoksulluğun
kutsallığı kol geziyordu. Eskiı
Galata köprüsünden Sütlüce'ye
geçiverdık. Sonra sola döndük.
Bıraz ötede, sağ kolda, gelecek
yüzyıla el sallayan güzelim bif
eski yapı çıktı karşımıza: Len-
gerhane. özenli bir restorasyon-
çalışmasıyla müzeye dönüştü-
rülmüştü, önünde durduk; ıçine>
girip gezdik. Bambaşka, yepye-
ni güzel bir tstanbul'daydık
Tarihsel, kültürel, toplumsal,
köprülerin ülkesıydi Türkiye...'
Aynı zamada, özellikle îstan-
bul'da giderek belirginleşen çe-
lişkilerin de .. Ve bu celişkıleri
yumuşatacak, hak ve adalet
kavramını hukuk devletıyle
bağdaştıracak köprülerin tümü
henüz kurulamamıştı; onlar da,
ilk selde dağılıp gidecek kadar
eskımış, çürümuştü.
Demokrasınin köprüleri tıka-
lıydı. Düşünce özgürlüğüne
saygı kalmamış. hoşgörü zın-
danlara kapatılmıştı... ,
Onat'ın son yazısının son bö-
lümünü bir kez daha okudum.
"Ama üpkı Loti gibi, yukan-
lardan, Aşivan'dan bir kartal
bakışı ile 'Zaman'a bakan Fik-
ret'ın 'Doksan Beşe Doğru'. bir
'Dud-i Muannıd'(inatçısis)için-
deki düşünce ve duygulanm
pa\ laşıp başkaldırmaktan baş-
ka ne geliyor elimizden?
Neyse, gene de yeni yıkntzı
Onatkutbr"
Yitmeyiz ki Ölmekle
SUPHİ NURİ tLERİ
Biryıl daha devrildi
Koca bir yıl daha
Sıvas 'ta gülleryandı
lstanbul'da Yasemin
Onat Kutlar'dıbir de
Nasibini alan vahşetten
Duvarsız şehirierın özlemivdi
ve insancayaşamak yüreklerindeki
Bir yıl daha devrıldi
ve bır tNSAN daha toprağa verildi
Aydın yüreklerimbde rayıhası
Yaseminlerin
gözyaşlanmızla yeşerir umudu
gelecek günlerin
3 Ocak 1995
Yasemin Cebenoyan'a
Onat Kutlar'a
Her şey kirlendi! Evet Onat
HER ŞEY KİRLENDİ
Önceyürekler kirlendi ki, terör seni de aldı Onat
Kahrolsun ki onlara aydınhğa ölüm
kusariar
Onlar ki düşünceden korkarlar
Onlar ki ışıktan korkarlar
Onlar ki kara kafalarında aydınlardan
korkariar
Onlar ki korktuklan için kan kusariar
Bilmezler kı Onat
bir Onatgider bin Onat gelir
Hangi gün vardır Onat aksam olmamış
Hangi akşam \'ardır Onat güneşi
doğurmamış
Ve Onat anımsa bi yol ne demişti Nâzım
"Sen yanmasan ben yanmasam
nasıl çıkar karanlüdar
aydınhğa "
11 Ocak 1995
SENNURSEZER
Onat Kutlar'a
Çınaraltındayız da sanki
Seni beklıyoruz
Celal mırıldamyor
Mollaların yasakladığı aşk şaHasım
Tahrun da
"Sabah ezanmı okuyor müezzinler
Allahuekber Allahuekber
Gelmedinyine.."
Çmaraltında değiliz
Celal de yok
Kötü haber taşıyan postayı önleyecek
Çocukla ninesi de
Belki de aynı siperdeyiz
Erken terhis bekleyenlerle
Çınaraltındayız da sanki
Bir gülümsemeyi bütünlemeye çalışıyoruz
Göndermek için sana
Dön aramıza da Onat
Gülüşünle tekrvHa
Yaşamanın değdigini her actya
3 Ocak 1995