27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 EYLÛL1994 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 THK uçaklanyla 'Sanata Evet' ANKARA(AA) - Devlet Tiyatrolan. 12Eylürde başlatacağı 'Sanata Evet' kampanyasına çeşitli kesirnlerin desteğini almak için kollan sıvadı. Yeni sezona hızlı gjren Devlet Tiyatrolan, ilginç etkinliklerle kampanyaya destek isteyecek. Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü, 'Sanata Evet' kampanyası için Türk Hava Kurumu yetkilileriyle görüşerek destek sağladı. Buna göre, 'Sanata Evet' pankartlan taşıyan THK uçaklan, 12 Eylül'de Devlet Tiyatrolan'nın örgütlendiği Ankara, Istanbul, Izrnir, •Adana, Trabzon, Diyarbakır ve Antalya'da uçarak kampanyayı tanıtacak. Paraşüt Kulesi'ne asılacak pankartlarla halkın ilgisi çekilecek. DT yetkilileri, 'Sanata Evet' yazısını taşıyan THK'nin sepetli balonunun Ankara'da metro çahşmalannın yapıldığı alanın üzerinde sabit olarak uçurulmasının da planladığını, ancak bu projenin kesinleşmediğini bildirdiler. DT yetkilileri, asıl sürprizlerin ise kampanyanın başlaülacağı 12 Eylül'de açıklanacağını da ifade ettiler. Bu arada DT yetkilileri, Ankara'dakı özel radyolann da desteğini almak amacıyla, bu radyolann yetkililenyle 8 eylülde bir araya gelecekler. Ankara'daki 69 özel radyonun, yayınlannda kampanyaya destek vermeleri istenecek. Istanbul'da 5 eylülde düzen- lenecek bir toplantıda da gazetelerin ve özel televizyonlann temsilcileriyle biraraya gelecek olan DT Genel Müdürü, kam- panyanın amacı konusunda bilgi verecek ve basm yayın organlanndan yardım sağlamaya çalışacak. öte yandan Anadolu'daki 887 gazeteye de birermektup gönderilerek, kampanyanın amacının anlaüldığı bil- dirildi. Kültür Bakanlığı, Güneydoğu ve Doğu bölgelerinde bir sanat şöleni düzenliyor 'Güvercin, bölgeye de uçacak' ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu)- Kültür Bakaru Timurçin Savaş, Güneydoğu ve Doğu bölgelerini .kapsayan bir sanat şöleni düzenleneceğini belirte- rek, "Güverrini bu bölgeye ucu- racağız ve güvercinin adını böl- gedeki halkımızla birlikte koya- cağız" dedi. Türkiye'de artık bir üretim politikasının yerleştirilmesi ge- rektiğini vurgulayan Savaş, "Üreten ve ûrettiğini tartışan bir poütika kalıcı olacaktır" diye konuştu. Son yülarda uluslara- rası alanda yürütülen hukuk savaşlannın Türkiye'nin imajı- nı değiştirdiğini savunan Sayaş, Cumhurivet'in sorulannı şöyle yanıtladı: Herşeyi devletten beklemek - Nasıl bir kültür poütikasını hedefliyorsunuz? Kaükmcılık ve evrensellik. Bireyselllikten daha çok kaü- hmcıhğı içeren bir kültür politi- kası. Bunun içerisinde özgûrlük olayı var, özellikle insanın yara- ücıiığının özgürlük çerçevesin- de venmli olduğunu, sanat da, bilim de özgürse, daha üretken olduğunun etkenliği. Eyleme dönüşme- yen her düşüncenin demokratik bir yapıda tartışılmasından yanayım. Ge- rekü olan, Türkiye'de bir üretim kül- türünün gelişmesı. Serbest piyasa eko- nomisini yerîeştirmeye çahştığımız dö- nemde vatandaş tersini istiyor. Her şeyi devletten bekliyor. Türkiye'- nin bundan kurtulup üreten. ürettiği öl- çüde değer kazanan bir mantığa her alanda kavuşması gerekiyor. Sanat ve üniversiteler dahil. - Üretken kültür politikası için neler yapacaksınız? Genç bir nüfusa sahip ülkeyız. Işte tüm bunlan üretmeye, yaratmaya yöne- lik bir mantıkla hareket ederek, müte- şebbisin daha verimli çalışacağuu, reka- betçi ortamda da kendini daha çok ye- nilemiş olacağını düşünüyorum. Bunun için de okuyan bir gençlik ve okuyan Türkiye yaratmaya çalışacağız. Toplu- mun demokratik yapısını ve mantığını bir noktada toplarsaruz çoğulculuk ve kaülımcdık oluşmuştur. En önemlisi ör- gütlenmiş bir toplum. Şu an belki de anayasayı değiştirme amacımız, siyasal alanda projeleri değiştirme buradan ge- liyor. Şu gerçek ortaya çıkıyor ki, Türkiye, daha tam anlamıyla toplumunun de- mokratik gücünü kullanamıyor. Yani gençliği, kadınlannı. dernek ve sendika- Ben Güneydoğu'ya özel bakıyorum. Orayı, laboratuvar ve mutfak olarak görüyoruz. Sanatın uzlaşmacılığını, sanatın kaynaştıncılığını oraya taşıyarak, oradaki insanlanmızın iyi vegüzel taraflannı katarak toplumda bir yumuşama yaratmak istiyoruz. Bakan Savaş,'Türkiye'nin üreten, örettiği ölçüde değer kazanan bir mantığa her alanda kavuşması gerektiğini' vurguluyor. lan sivil toplum örgütleri gibi genış kat- manlannı siyasal verimliği içine katamı- yor. Kaülamayınca da toplumu inandıncı. arkasına alacak çoğunluk oluşturamıyor. Güneydoğu'ya Özel bakıyorum - Yeni görevinizde ilk kraatuuz ne ola- cak? mayla çözülebileceğini göstermemiz gerek. Güneydoğu'da bir sanat şöleni adı alünda etkinük düzenleyeceğiz. Ba- kanlığımın tüm imkanlannı buralan için seferber ediyoruz. Işte, bu güvercin buradan uçarken Antalya'ya vanyor portakal oluyor, Adana'ya uçuyor koza oluyor. Artık oradan ileri uçuracağım. Yani bu gü- vercin, Urfa, Mardin. Hakkari. Van, Kültür Bakanı Timurçin Savaş, Güneydoğu'da bir sanat şöleni etkinliği için tüm olanaklan seferber ettiklerini vurgulayarak, 'İşte, bu güvercin buradan uçarken Antalya'ya vanyor portakal oluyor, Adana'ya uçuyor koza oluyor.Bu güvercini artık oradan ileri uçuracağım, adını bölgedeki halkımızla birlikte koyacağız' dedi. Ben Güneydoğu'ya özel bakıyorum. Orayı, laboratuvar ve mutfak olarak görüyoruz. Sanaün uzlaşmacılığını, sa- natın kaynaştıncılığını oraya taşıyarak, oradakı insanlanmızın iyi ve güzel ta- raflannı katarak toplumda bir yumuşa- ma yaratmak istiyoruz. Çünkü toplum- da her işin şiddetle, terörle değil, de- mokratik bir mantık, hoşgörü ve uzlaş- Ağn ve Tunceli'ye uçacak. Çünkü ora- daki insanlanmızın da bu etkınliklerden devletimizin, ülkemızin bu kaynaklan- ndan en iyi şekilde yararlanması en doğ- ruçözüm. Bakanhk olarak, bu kültür zenginliği ve çeşitliliğini bu etnik dediğirniz, mez- hepsel zengınliklen , ulusal birlik ve bü- tünlüğümüzü kaynaştıracak. bir harç olduğunu yerleştireceğiz. Buna ka- rarlıyız. Güvercinin adını oradaki halk- la birlikte koyacağız. - Düşünce suclusu iddiasıyla yargıla- nan yazarlarımız ve Aziz Nesin konu- sunda hir girisiminiz olacak mı? Demokratikleşme dediğimiz olayın içinde bunlar var. Ben kişi olarak, özgür insanın sanatçmın daha iyi üreteceğine inanırken, şu dönemde sanatçı ve ya- zarlanmızm yapıtlanndan dolayı içeri- de olmasını doğru bulmuyorum. Yargj- ya intikal etmiş bir olay. Ben Türk ada- letine güveniyor ve inanıyorum. Hakim ve savcılar her zaman tarafsız ve objek- tif değerlendirme yapacaklardır. De- mokratıkleşme dediğimiz olay hukukta da var. Bu olaylann gecici olduğunu bazı ufak tefek tartışmalan da büyük mesafe alacak gibi görmüyorum. Kaynak sıkıntısı var - Bakanlık, 1987 yılmdan bu yana, arkeoloji, sanat tarihi ve antik diller me- zunları için bir sınav açmıvor. Bu yetiş- miş birikim için bir projeniz var mı? Dediğim gıbı, her şeyı devletten bek- leme olayı var. Iş için gelenler benden kredi isteyebilir. Ben onun çaresini ara- yayım. Ama iş isteyince ben biliyorum ki, ona ne toprak yaratabilirim, ne de kaynak. Bütün mesleklere bu açıdan bakıyorum. Biz bakanlık olarak her şeyi böyle taşıma suyuyla değil, kurumlaştırmak istiyoruz. Altyapı oluşturursak her alandakı sa- natçı zemin bulabilecek. Arkeolojinin ayn bir özelliği var. Bizde çalışabilecek- leri bir alan var ama kaynak sıkıntısı var. Tasarruf tedbirleri, kadrolar bizi sıkıştınyor. Benim gelır getıren müzem- de bekçim yok. Yani üreteceğin yerde imkan yok, tüketeceğin yerde ımkan çok. Türkiye'nin ünajı değişti - Tarihi eser kaçakçılığında son durum nedir? Diyoruz ki, bir eroin ticareti gibi ol- masın sanat varlıklanmız. Saygınlığı ol- sun, hem sanatçıya hem de bir ulusîara- rası bir statünün oluşması bakımından. Ülke olarak en çok başanlı noktamız, kaçınlan eserler içiri, geri gelecek mantı- ğını oluşturduk. Uluslararası alanda sürdürdüğümüz hukuk savaşlan, Tür- kiye'nin imajını değiştirdi. Bilind daha da geliştirirsek, eser gitse de geri gelecek mantığı ile alıcı bulamaz. Artık, in- sanımız, denize izmarit atılmasını önlü- yor. En azından düne baküğınızda büyük azalma var. 91 yaşındaki Bertold Goldschmidt'in ikinci operası Berlin'de seslendirilecek Yıllar soııra gençleştireıı ilgi Kültûr Seryisi - Edinburg Festivali'- nin ilk müzik direktörii olan Rudolf Bing 1931 yılında, o zaman 29 yaşmda olan beşteci Bertold GoJdschmidt'e şöyle bir tavsiyede bulunmuştu: "Müzikte ba- şanya ulaşmak çok zordur. Bu nedenle yandsamalara kapılmamaltsın. 30 yaşlarmda zirveye ertşemezsen bir daha asla başaramazsuı." Şımdı 91 yaşmda olan Goldschmidt sonunda zirveye ulaştı. Bunu, Bing'in de görmesini isterdi. Hitler'in iktidara gelmesinden bu yana eleştirmenlerin Goldschmidt'ten esirgedikleri ilgi niha- yet yerini buluyor. Sanatçının ikinci operası 'Beatrice CencT bugünlerde Berlin'de gerçekleştirilecek bir festivalin açılış konserinde seslendirilecek. Opera aynca eylül ayında ilk defa Magde- burg'da sahnelenecek. Bestecinin ilk operası "Der Gewaltige Hahnrei" ise 16 eylülde Berlin'deki Komische Oper'de sahnelenecek. Goldschmidt, Londra'da her şeye sıfırdan başlamak zorundakaldı. 1944 yılında BBC'nin Almanca yayınlar bölümünde çahşmaya başladı ve Almanlara yasak besteci ve sanatçılan dinleme olanağı sağlayan programlarda görev aldı. Goldschmidt, Yahudi olduğundan yapıtlan Naziler tarafmdan *yoz' dam- gası vurularak yasaklanmış. 'Der Ge- waltige Hahnrei'ın 1932'deMannheim'- de gercekleştirilen prömiyerinden son- ra, ertesi yıl Nazilerin iktidara gelmesiy- le operanın Berlin'de sergilenmesi ya- saklanmış. Opera, 1992 yıîında Berlin'- de bir konserde seslendirilinceye kadar unutulmuş. 1935 yüından ben Lx>ndra'da yaşa- yan Bertold Goldschmidt, Nazilerin *yoz' damgasını vurduğu bestecilerden yalnızca bir tanesi. tnanılmaz ölçüde güçlü bir belleğe sahip olan sanatçı, yok edilen bir müzik kültürünün Lanığı. Orkestraya hayran kalmıştı 1903 yılında Hamburg'da doğan Goldschmidt, Berlin'de Franz Scfare- ker'in yönetiminde saygın bir okul olan Hochschule für Musik'te eğitim gördü. Schreker, o zamaniar ününün doruğun- da bir opera bestecisiydi. Orkestra yö- netimi konusunda da eğitim gönnek is- Yapıtlanna karşı Oginin canlanması, besteciyi adeta gençJeşrirdi. Goldsc- hmidt şimdi provalara katılmakla meşguL Bertold Goldschmidt 1929 yılında. 91yaşındaolan Goldschmidt sonunda zirveye ulaştı. Bunu, Bing'in de görmesini isterdi. Hitler'in iktidara gelmesinden bu yana eleştirmenlerin Goldschmidt'ten esirgedikleri ilgi nihayet yerini buluyor. teyen Goldschmidt, okulun orkestra- sına hayran kalmışü. O günlerden söz ederken "Almanya'ıun ya da dünyanın hiçbir yerinde genç öğrenciler için bu ni- tehkte bir öğrenci orkestrasıyla çabşma olanağı yoktu. Yaylı sazlarda Flesch, Hubermann ve Feuermann'ın öğrencileri vardı ve standartlar inanılmaz derecede yüksekti" diyor. Carl Ebert'in 'sağ kulağı'ydım Goldschmidt, bir orkestra piyanisti olarak iş buldu. Sonra prodüktör Carl Ebert'in sanat danışmanı ve yardıması oldu. Ebert, Berlin Stadtische Opera'ya geçtiğinde, Goldschmidt yedekteydi. Besteci o günlerden söz ederken "Ebert, bir müzisyen değjldi. Tiyatrodan geliyor- du. Ben onun sağ kolu değil, sağ ku- lağıydım" diyor. 1930 yılında Fernand Crommelynck'- in 'Le Cocu Magnirjque' adlı oyununu, 'Der Gewaltige Hahnrei' adıyla opera olarak bestelemek üzere işe koyuldu. İlk iki perdeyi tamamladıktan sonra, yaymalan Goldschmidt'e Paris'e gide- rek yazarla yayın haklan konusunda konuşması gerektiğini söylediler. Çün- kü yayıncılannın cabalan boşa gitmişti. Crommelynck, genç bestecinin uzun oyunundan bazı sahneleri ve karakter- leri çıkarmasına karşı cıkıyordu. Yazarla bir araya gelen Goldschmidt, piyanoya giderek ilk iki sahneyi elinden geldiğince iyi çalarak seslendirdi. Ope- raya hayran olan Crommelynck, yerin- den kalkarak besteciyi kucakladı ve bir- likte şampanya içtiler. 'Der Gewaltige Hahnrei', Nazilerin iktidara gelmesinden önce Almanya'da prömiyeri gercekleştirilen, bir Yahudi tarafından bestelenen son operaydı. Sonrasını Goldschmidt şöyle anlatıyor: "Giyotin gelmişti. Mesleğimden bütü- nüyle uzaklaşrırılmıştım. Özel piyano dersleri vererek hayatımı kazanmak zo- runda kalmıştım. 1935 yılında Gestapo karargahına çağrıldığunda. benimle ko- nuşan görevli bir katil değil de bir mü- ziksever oldıtğu için şanslıydım. Bana Al- manya'dan mümkün olduğunca çabuk ayrumamı öğütledi." Goldschmidt, bu öğüdü tuttu. Ardı- nda bir bavul dolusu yapıt bırakarak ül- keden aynldı. Bu yapıtlann hepsi bu- gün kayıp. Ama bunun için üzülmüyor ve hayatta kalmasının bedeli olarak dü- şünüyor. Ailesinin 22 üyesi daha sonra Auschvvitz ve Belsen'de öldü. Herşeye sıfırdan başladı Goldschmidt, Londra'da her şeye sıfırdan başlamak zorunda kaldı. 1944 yıhnda BBC'nin Almanca yayınlar bö- lümünde çalışmaya başladı ve Alman- lara yasak besteci ve sanatçılan dinleme olanağı sağlayan programlarda görev aldı. îkinci operası 'Beatrice Cend' ve 3 konçertosu pek fazla ilgi uyardırmadı. Son zamanlarda yapıtlanna karşı il- ginin canlanması, 91 yaşındaki besteciyi adeta gençleştirdi. Şimdi beste yapmak- la provalara katılmakla meşgul. Kısa süre öncesine dek, yaşadığı sürece yapı- tlannın bu denli ilgi göreceğini hiç sanmıyordu. Bu ilgi hoşuna gitse de se- vincine hüzün de kanşıyor. Çünkü 10 yıl önce ölseydi, hakkında kimse bir şey bilmeyecekti. Antik kent Sagalassos günışığına çıkıyor BURDUR (AA) - Burdur'un Ağlasun ilçesi yakınlanndaki Sagalassos antik kentindeki kazı çahşmalannın bu yılki bölümü sona erdi. Kazılarda, iki bin yıl önce açıldığı belirle- nen bir tünel ortaya çıkanldı. Kazı ekıbi başkanı Belçıkalı arkeolog Prof. Marc VV'ael- kens'tan alınan bilgiye göre. kaalann bu yılki bölümünde, geçen yıllarda ortaya çıkanlan çeşmeden kente su getiren. M.Ö. 1. yüzyıla ait 37 metre uzunluğunda ve 1.5 metre ca- pında bir tünel sistemı bulun- du. Yukan Agora'nın kuzeyin- deki çarşı binasının önünde ise M.S. 150-170yıllannaaitoldu- ğu sanılan, 28 metre genişliğin- de çok büyük bir çeşme daha ortaya çıkanldı. Prof. Wael- kens, tiyatro binalanna benzer şekilde yapılan ceşmede, 6 pod- yum ve 5 niş bulunduğunu ve orta nişte, yapay bir şelalenin yer aldığını bildirdi. 30 basamaklı bir merdiven Prof. Waelkens. podyumla- nn üstünde 2.5 metre yüksek- likte Dyonisos ve Satir heykel- leri ile bir başka tann heykeli- nin alt bölümünün bulunduğu- nu da belirtti. Belçikalı bilim adamının ver- diği bilgiye göre, Sagalassos'ta iki aylık çahşma sırasında ayn- ca, Aşağı Agora'nın giriş kapısı önünde. erken Roma dönemı- ne ait 1.5 metre genişlığinde 30 basamaklı bir merdiven bulun- du. Yukan Agora'nın kuzey ba- nsında ise M.Ö. 150-125 yıllan- na ait dörtgen bir kule şeklinde olan, bir anıt binası ortaya çıkanldı. Prof. Waelkens, kazıda 3 metre yüksekliğinde 2 adet dükkan bulunduğunu da belir- terek "Önceki yıllarda bulunan. gec Hellenisrik döneme ait çeş^ mede de restoras\on çalışmala- nna başlandı. Bu yıl, 200 blok yaptştınldı. önünüzdeki yıl, bu bioklarm montajı yapdacak. 19%'da da, cahşır durumdaki çeşme tamamen ayağa kaMınlacak." Antik dünyanın seramik ih- racatçısı olarak da bilinen, o döneme göre oldukça büyük sayılan 40 bin nüfuslu Sagalas- sos'un. dimdik ayakta durma- sıyla da diğer antik kentlerden aynldığını bildirdi. ÜÜDÜŞÜNCEYE SAYGI MEMET FUAT Öğretmen Borsası Gazetelerde okumuşsunuzdur, 19 Ağustosta Milli Eği- tim Bakanlığı yirmi binden fazla öğretmen adayının gö- rev yerlerini bilgisayar adçekmesiyle belirledi. Arkasından da, Osmanlıcadan kalma Farsça bir söz- cükle 'becayiş' diyeanılan, karşılıklı isteğe bağlı yer de- ğiştirme işlemleri başladı. Bu her zaman yapılan bir şeydi, ama bu yıl inanılmaz bir borsa oluştu. Atandıkları yerlere gitmekten çekinenler 'becayiş'ya- pabilmek için büyük paralar ödemeyi göze aldılar. Gitmeseniz öğretmenliğiniz yanacak, gitseniz öldü- rülme tehlikesi var... Kanımca, ölüm korkusu yüzünden kimse kimseyi kınayamaz... İşte size gazetecilerin saptadığı bir görüş: "Biz de bayrağın dalgalandığı her yer vatandır diye- rek işe başladık, ancak bir yılda 40 öğretmen öldürülün- ce, yalnız Batman 'da 365 faili meçhul cinayet işlenince insan fikrîni birden değiştiriyor." Başka bir görüş: "Devlet can güvenliğini sağlayamıyor. Bir biz mi kal- dık enayi!" Gitmekten kaçınılan yerlerin başında doğallıkla PKK'- nın en yoğun eylem yaptığı güneydoğu illerimiz geliyor. öğretmen borsasında değiş tokuş işlemleri bütün hı- zıyla sürerken, çevrede ayakişlerine bakan bir görevliy- le öğretmen adayı gençler arasında geçen yumuşak bir tartışma: - Ayıp.ediyorsunuz, çocuklar. Güneydoğudaki insan- lar siz böyle yaptıkça daha çok ağlaşırlar -Amca, insan öldürüyorlar, insan... ZatenPKKbiryeri basınca ilk iş öğretmen öldürüyor. -Ama, oğlum... - Amca, o kadar meraklıysan, sen git o zaman... Bu da gazetecilerin saptadığı gerçek bir konuşma. Ne dersiniz, o görevli amca, ayıp ettiklerini söylediği çocuklardan biri kendi oğlu ya da kızı olsa gene böyle mı konuşurdu? Kim bilir belki de konuşurdu... 1940 öncesinin insanla- rı toptan ölüp gitmediler . Sonra gene aynı değerleri savunuyormuş gibi görü- nen, ama iş eyleme gelince bir köşeye çekilip gizlenen- lerle dolu ara kuşaklar çıkageldi. Başkalarına, "Ayıp ediyorsunuz, çocuklar" diyenler genellikle onlardır. Daha sonra da anamalcı düzenin gerçekçi yavruları, uyanıklar ordusu doldurdu dünyayı... Ki ben onlara öfke duymaya hakkımız olmadığı kanısındayım. Anamalcı düzende kimse kımseden özveri bekleye- mez. İnsan birey olarak kendini kurtarma savaşımında- dır. Çevresinde herkes yolunu bulurken, köşeyı dönmek için bin bir dümen çevirirken, "Ben yükselirsem, mem- leket de yükselir, önce bunu anlamak gerek" diye söy- levler çekerken, gencecık öğretmen adayı neden mem- leketine hizmet için yaşamını tehlikeye atsın!. O da bel- ki, "Ben ölürsem, memleket de ölür" diye düşunüyor- dur... öğretmen borsasında yaşananları gördükten sonra, "Insanlığımızdan utandık" diyenlere, hangi alanda işin içine biraz girer, olayları yakmdan izlerlerse, aynı şey- lerle karşılaşacaklarını belirtmek isterim. Düzenin getırdiği yoz değer yargıları gittikçe güçlene- rek yaşamın her alanına yayılıyor. Bu işin çözümü bireylerde değil... Güneydoğuda öğretmenlerin neden öldürüldüklerini ise herhalde içerde dışarda PKK adına konuşanlara sormak gerekir. Çocuklarının eğitilmesini, okuyup yazma öğrenmesi- ni istemiyorlar mı Kürtler? Kürtçe eğitim yapılmıyor diye bugün okul çağındaki Kürtçocukları eğitimsiz mi kalacak? Bu ikisi birbirinden ayrı ele alınması gereken konu- lar... Kürtçe eğitim istemekle Kürt çocuklarının eğitimini engellemek arasında bir bağ kurulamaz, kurulmamalı.,. Varlıklı Kürtler, yalnızTürkiye'deki en iyi okullarda de- ğil, Fransa'da, Ingiltere'de, Almanya'da, yani çok daha uzak kültür çevrelerinde, Fransızca, Ingilizce, Almanca eğitim veren okullarda okutuyorlar çocuklarını. Karanlığa itilenler, her zaman, her yerde olduğu gibi, gene yoksullar... Üç çocuklu uyanık bir Kürt kadını tanıyorum. Kocasını, çocuklarını kattığı gibi önüne, kalkmış gelmiş Istanbul'a. İlk iş kafasını sokacak bir yer bulmuş. Kapıcılık ediyor. Tek amacı çocuklarını okutmak. Ikisı kız, birioğlan... Kız- lar daha iyi okuyorlarmış. Ama oğlanı da okutmaya ke- sinlikle kararlı. Sonra dönüp gidecekmiş memleketine. Istanbul'u sevmiyor anlaşılan.. Şu dünyada kimlerin kimlere neler çektirdiği bilinebil- se... Deniz Güven fotoğraf sergisı • ANKARA (AA) - Fotoğraf sanatçısı, Deniz Güven'in "Kedi" başüğını taşıyan fotoğraf sergısi. 5 eylülde Hekimgıl Resım Gaierisi'nde açılıyor. Geü'rinin büyük bölümü Doğa \e Hayvan Sevenler Derneği'ne batbslanacak olan sergı. 23 e> lüle kadar başkentli sanatseverlerfe birlikte olacak. Türkiye koleksiyonu projesi • BURSA (AA) - Çoban Ressam Süleyman Şahin \e Ressam Bayro Saltabaş, 5 yıl içinde 'Çobanlar ve göcerlenn yaşam tarzı' ile ilgili 250'şer tablo yaparak Türkıye koleksiyonu hazırlayacaklar. 'Türkiye koleksiyonu' projesıyle ilgili açıklama yapan iki ressam, Türk İcültürüne büyük bir armağan bırakmayı hedeflediklerinı belirterek bunun iki boyutlu bir çalışma olduğunu söylediler. Şahin ve Saltabaş, proje konusunda şu bilgileri \erdiler: "Geleneklerimizi, çobanlanmızı, göcerlerimizi ve insanlanmızın yaşama biçimini 250'şer tablo ile 5 yıl içinde bitirmeyi planladık. Belgesel özelliği taşıyan ve insanımızın yaşam biçimiyle özdeş bir gerçekle yola çıkarak yapacağınuz çalışmada, görerek. yaşayarak 7 bölgenin kültürel özelliklerinituvallerimizeyansıtacağız. Hem resim, hem de kamerayla cekim yapacağız ve ressam gözüyle Türkiye kitabını hazırlayacağız. Türk kültürünü yaşayarak hazırlanan planımıza Antalya Beydağlan'ndan başladık." ÇağdaşSahne ekimde perdesini açıyop • Kültürü Servisi - Çağdaş Sahne, 1994-1995 tiyatro mevsimini Kadıköy Halk Eğitim Merkezi Salonu'nda açıyor. Kadıköy'ün ve Anadolu yakasının bir turne ayağı olmadığı düşüncesinden hareketle 1990 yılından bu yana yerleşik olarak Kadıköy'de perdelerinı açan Çağdaş Sahne'nin bu sezon repertuvannda ilk tur oyunlan olarak; Taner Barlas'ın yazdığı Kültür Bakanlığı ödüllü çocuk oyunu "Ceviz ile Kannca Dost Olunca" ve Ataol Behramoğlu'nun "İyi Bir Yurttaş Aranıyor'" isımli şiir-kabaresinden Halit Ergör'ün oyunlaştırdığı ve aynı adla sahnelenecek olan yetişkin oyunu yer alıyor. Halıt Ergör tarafından yönetilecek olan "Ceviz ile Kannca Dost Olunca", Halit Ergör tarafından Kartal Halk Kütüphanesi'nde bulundu. Bugüne değin hiçbir topluluk tarafından sahnelenmemiş olan oyun ilk kez Çağdaş Sahne tarafından seyirdsiyle buluşturuluyor. Oyun 2 Ekim 1994 Pazar günü saat 13.00'te perde açacak ve düzenli olarak her pazar saat 13.00'te seyircisinin karşısında olacak. Ataol Behramoğlu'nun "İyi Bir Yurttaş Aranıyor" isimli kabaresinden aynı adla sahnelenecek oyun ise kasım ayından itibaren Kadıköy Halk Eğitim Merkezi*nde izlenebilecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle