Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 3 EYLÛL1994 CUMARTESİ
10 DIZIYAZI
Türkiye,yolaynmında
atı "refah" yolunda
merdivenleri tırmanı-
rken, yeni liberal akı-
mla, bir önceki basa-
makta savunduğu kar-
ma ekonomiyi, kalkı-
nma kavramını ve hatta sosyal fon-
lann gerekliliğinı yadsımakla işe baş-
lamışür.
Kamu işletmelerini, Post-Fordist
üretim yapılanmasına uyumunu sağ-
layabilecekken "reddetmJştir". Bu-
nunla da özellikle. sanayi gelirleri ge-
leneksel üretimler gelirinin önüne
geçmiş ülkeleri, hedef kitle seçmiştir.
Ve bu ülkelerin teknoloji gebşürme
süreçlerini, sosyal ve teknolojik alt-
yapılannı ihmal edecek mesajlar ve-
rerek durdurmayı, yavaşlatmayı
amaçlamışlardır. Bunun sonucu ola-
rak, sosyal fonlann ekonomiye ve li-
beral gelişmeye ayakbağı olacağı tezi,
ısrarla ve taraftar kazanılarak savu-
nulmuştur. Yani ekonomimiz, da-
marlannı kesmeye "raa" kıbnmışür.
Asbnda Batı gerekçelerinin kendi
adına hakb taraflan yok değil, önemli
stratejik beklentiler içerisindeler:
Sanayi gelirleri, geleneksel üretirn
gelirlerinin önüne çıkmış bizim gibi
ülkeler, teknoloji üretmeden. birer
teknoloji ve 'bilgi tranfser üssö' ola-
rak, bulunduklan bölge taleplerinin
manivelası olacaklardır. Bundan,
teknoloji üretenler, teknoloji satanlar
kârlı çıkacakür elbette.
Örnek bir sektörel gelişmeyle, savı-
mız destek bulmaktadır:
I Otomobll pazarında
pay dağılımları
Kuzey Amerika, Baü Avrupa ve
Japonya 40 milyon adet. yıl olan dün-
ya otomobil üretiminin yüzde 74'ünü
karşılamakta ve bu oranda pay al-
maktadır... Gelişmekte olan ülkeler.
70'li yıllarda kalkışa geçmiş ve bu ül-
kelerde dünya üretiminin yüzde 6-7'si
oranında üretim yapılmaya baş-
lanmıştır. Dünya otomobil pazan
konusunda araştırma yapmış Euro-
motor'91 raporuna göre 2010 yılında
otomobil satışlannın yüzde 35.5'i ge-
lişmekte olan ülkelerde gerçekJeşe-
cektir(MMO,93).
Yapılan talep projeksiyonlannda,
2000 yıbna doğru Türkiye otomobil
pazanhın 1 milyon adet, yıl düzeyine
yükseleceği kestirilmektedir (MMO,
93). 2000'li yıllar için kestirilen talep
düzeyi tarüşılabilmekle birlikte, oto-
mobil pazannda önemli gelişmelerin
yaşanacağı söylenebilmektedir.
Işte bu aşamada Türkiye yol ayn-
rrundadır:
Ya teknoloji üretecek sistemler öne
çıkanlarak ihracata yönelinecek ya
da teknoloji transfer üssü olarak kal-
mayı yeğleyecektir.
Burada çıkarlar çaüşmaktadır
Baü'run otomotiv pazan pastasm-
dan alacağı pay. teknolojilerinin ya-
tay transferiyle ancak olanakh ola-
cakür... Böylece, gelişmekte olan ül-
keler, teknolojilerinin dikey geliş-
mesine fırsat bulamadan, daha çok
üretecekler ve daha çok borçlanacak-
lardır.
Teknoloji ihraç eden gelişmiş BatT-
nın, 60'b ve 70'li yıllarda, gelişmekte
olan ülkelere kalkınmayı. yatınmı ve
devletin planlı müdahalesini "buyur-
malaı-r da haklı gerekçelere dayan-
maktaydı...
Çünkü o süreçte. mikroelektronik
ve bilgisayar teknolojisi Post-Fordist
üretim biçimini doğurmamıştı; fabri-
kalarda bant düzeninde kitlesel üre-
tim yapılmaktaydı. Daha çok işçi ve
daha çok ücret gideri baskısı, fab-
rikalann gebşmekte olan ülkelere,
Uzakdoğu'ya, Güneydoğu Asya'ya
taşınmasını gerektirmişti... Mikroe-
lektronik teknolojisinin tam etken ol-
madığı süreçte, bilgisayar teknolojisi
yerine, fabrikalar transfer ediliyor-
du...
Türkıye'de geleneksel ekonomi po-
titik, kalkınma-gebşme ekonomisi ye-
rine. büyüme ekonomisini seçmekle,
tanmı ve küçük-orta sanayi işletme-
lerini gözden çıkarmış, başka bir an-
laümla sanayi, kendisini ve teknoloji-
sini geliştirecek potansiyellerini erit-
miştir...
Sanayi, 70'li yıllann tüketim mal-
lan üretimine geçiş süreciyle birlikte
bir taraftan küçük üretim birimleri-
nin yaşamını güçleştirirken, diğer ta-
raftan ithal girdi baskısıyla büyüyen
toplumsal mabyeti, küçük üretken
birimlere ağırhkla yansıtmıştır. Böy-
lece, teknolojik altyapı köreltilmiştir.
Yani tanm ve küçük sanayi işletmele-
rinin, teknolojik gebşmeye olası doğ-
rudan katkılan abnmamışur; sanayi-
nin geri hizmetinde donanımsız
bırakılmıştır. Kesimler arası organik
bütünleşmenin geçerli seçeneği, sek-
törler arası "Tamamlayıcıuk Ilkesi"-
nin önemi kavranamamıştır. Ve
küçük üretken birimler üzerindeki
baskılar, yeni überal propagandalar-
la, 80'b yıllarda giderek yükselmiştir.
Bütün bu gebşmelere karşm sana-
yi, planlı kalkınma sürecinde, 63-67
dönemi dışında, alınan fon, teşvik ve
destekleri verimli kullanamamıştır.
1963-67 zaman arabğında büyüme
hızı yüzde 6.6, sermaye/hasıla oranı
1.6'dır. 1968-72 döneminde büyüme
hızı yüzde 7.7, sermaye/hasıla oranı
2.4'tür. 1973-82 döneminde büyüme
hızı yüzde 2.1 'e düşmekte, sermaye/
hasıla oranı 5.1'e yüksebnektedir;
yani 5.1 düzeyinde yatınlan serma-
yeye karşın, 1 birim hasıla sağlan-
maktadır (Çankçı, 91).
1990 milli gebr dağıbmında, tan-
UYGUUMALARIN BEŞİNCİ AYIHDA
NİSAN
KARARLARI
RIFAT DAĞ
1 ürkiye'de geleneksel
ekonomi politik,
kalkınma-gelişme ekonomisi
yerine büyüme ekonomisini
seçmekle, tanmı ve küçük-orta
sanayi işletmelerini gözden
çıkarmış, başka bir anlatımla
sanayi, kendisini ve
teknolojisini geliştirecek
potansiyelleri eritmiştir.
mın payı 1970 yıhna göre yan yanya
düşerek yüzde 14'lere iniyor. Bu, ta-
nmdaki mutlak üretim artışlanna
karşın, gebşen bir süreçtir.
Tanm, 1975 yıbna göre 1990 yıhn-
da önemb üretim artışlan yaşamıştır.
Bu önemb üretim artışlan bile, cid-
di boyutlarda kaynak yitirmesinin
önüne geçememiştir.
Tanm kesimi için sözü edilecek en
önemli sorun, ulusal geürden almış
olduğu düşük paydır. Gelir kaynak-
lannın tanm dışı sektörlere radikal
tedir (DtE, 84). Buna karşın, 214
kalkınma kooperatifinin gebştirdiği
toplam 722 ton/gün süt işleme ünite-
sinin ancak yüzde 15'i çabşabilmek-
tedir (Tanm Bakanlığı, 92).
Türkiye'nin geleneksel demokratik
kooperatifçibk deneyimi, başansızb-
klar yaşanmış da olsa. önemb dersler
çıkanlacak kadar zengindir.
Entegre üretim modelinde, özelbkle
küçük ve orta tanmsal işletmelerde,
üreticinin demokratik birlikleri sağ-
lanarak, çiftçi üretim işletmelerinin
projeb üretimi mutlak desteklenecek.
ğerlendiren raporunun "Bölgesel ve
Yöresel Gelişme" bölümünde, gebr
dağıbmı 16 bolgede ele alınarak 1980
ve 85 yıllan değerlendirilmektedir.
Bu verilere göre 15 Doğu ve Güney-
doğu ib, 1980 yılında toplam nüfusun
yüzde 14.7'şini oluştururken, kişi
başına GSYİH payı Türkiye ortala-
masının yüzde 46'sı düzeyinde kal-
maktadır. 1985 yılında bu oran yüzde
42'ye düşmektedir (Dağ ve Göktürk,
93).
Buna benzer değerlendirmelerde
birçok örnek verilebilir, kuşkusuz.
Rıfat Dağ'a göre, G A P'ın, ckonomik ve sosyal gelişme stratejilerinin varolan potansh elde sulanabilen alanlara dayandırılması ve onu
başlangıç olarak alması doğru bir karar olmakla birlikte, daha geniş bir alanda sergilenen bölgesel gelişme sorununu aşmaya
yeüneyecek...
bir biçimde kaydınlmış olması, Tür-
kiye'nin geri kalmış geleneksel yapı-
lannı "tasfiye ettiği" anlamına gelme-
mektedir; aksine geleneksel yapılan-
mada bırakılan önemb bir nüfus dili-
mini yani toplam nüfusun yüzde 41'-
ini daha az bir gelire "mahkum" etmiş
olduğu sonucu çıkmaktadır. Eğer yi-
tirilen gebr oranında bir nüfusu,
tanm dışına çekebilmiş olsaydı, başa
baş da olsa, bir başandan söz edilebi-
lecekti.
Tanm kesimi için belirtilebilecek
bir diğer önemli gösterge de yapının
türdeş olmadığıdır. Kırsal alanda,
arazisi olmayan nüfus payı yüzde 30
ve 1 hektardan küçük arazide faaliyet
gösteren işletme sayısı ise yüzde 25'-
tir. Küçük işletmelerin, pazar için
üretim şanslan yoktur. Bu işletmeler-
de marjinal üretim, sıfıra eşit noktası-
na kadar yapılabilse bile karşılığı as-
gari ücret kadar dahi olamayacaktır.
Kooperatifçibk ya
da üretici birlikleri-
nin oluşturulmasına,
yeniden yorumlana-
rak çiftçi servisine
sunulmasına engel.
inandıncı bir gerekçe
olacağını sanmıyo-
ruz.
75-80 döneminde,
kooperatif organi-
zasyonunda çiftçi
üretimleri yüzde 20'-
lere ulaşmış; bugün
bu oran yüzde 2'lere
inmiştir.
Evrensel planda
kooperatifçiliğin,
tanmsal işletmelerin
"ortak menfaatleri-
ni" sağlamak yönün-
de, tarihsel önemde
olduğu kanı-
tlanmışur. AT'de
kooperatifler, ürü-
nün üreticiden abnıp
satılmasında ağırbkb
bir rql oynamak-
tadır. Örneğin Belçi-
ka ve Danimarka'da
yaş sebze ve meyvele-
rin yüzde 50-60'ı ko-
operatif organizas-
yonu aracıhğı ile ih-
raç edilmektedir
(TOBB, 92).
Ülkemizde ise 70'li
yıllarda sayılan
8320'ye ulaşan köy kooperatiflerinin,
yurtdışına işçi göçü durduktan sonra,
çoğunluğu işlevsiz kalmış ve 91
yıbnda 3602'ye düşmüştür (GAP,
93).
Doğnıdan devlet abmlanrun söz
konusu olmadığı hayvancılık alt sek-
töründe de kooperasyonun sağlana-
madığı anlaşılmaktadır. Türkiye'de
kişi başına 124 kg/yıl süt üretilebil-
mekte ve bunun ancak yüzde 7.3'ü
teknolojik işlemden geçirilebilmek-
bunun yanında girdi sağlama- üriin iş-
leme/değerlendinne ve pazarlama gibi
merkea tesislere, üretici işletmelerin
entegrasyonu sağlanacakür. Bu sü-
reçte, üreticilerin "müteselsil kefalet"
(zincirleme üreticiler güvencesi) siste-
mi getirilerek, kredilerin etkenbği ve
geri dönüş riskleri azaltılacaktır.
Bu model diğer karar ve uygula-
malarla desteklenmebdir. Arazi
varbğı küçük işletmelere, toprağa da-
yab olmayan üretim çabşmalan (ta-
vukçuluk, analık ve ipekböcekçiliği
gibi) özendirilmeb, işgücü verimbbği
bu yolla arttınlmabdır.
Aynca destekleme pobtikalan üç
önemli ayağa dayandınlmadan çiftçi-
üretici paylannın arttınlamayacağı
anlaşıhnalıdır. Bunlardan biri üretici-
nin demokratik örgütlenmesi, biri
üretici denetiminde bir bankanın ku-
rulması, diğeri de Tanm Saüş-Tanm
Kredi Kooperatifleri'ninçiftçiyedev-
Cjelişmişlik düzeyleri yönüyle iller
sıralamasında 1973 yılında 9. sırada bulunan
Elazığ, 1985 yılında 37. sıraya, aynı süreçte
Diyarbakır 37. sıradan 49. sıraya
düşmüşlerdir. Adıyaman dışında tüm
Doğu ve Güneydoğu illeri aynı kaderi
paylaşmışlardır. Görüneno ki,
kargaşaîı dönemden önce de, planb kalkınma
süreçleri ve kalkınmada öncelikli yöreler
programlan bile, bölgenin gelişmesini
sağlayamamıştır.
Tarımda üretim artısları:
ÜRÜN
GRUBU
TAHIL
BAKLAGİL
END. BİTK.
MEYVE
YIL
1975
1990
1975
1990
1975
1990
1975
EKILIŞ
(MHyonHs)
13.6
13.7
0.56
2.28
1.1
1.4
-
ÜRETİM
(Bhı-TMi)
20400
29400
462
1916
7627
15262
4722
ûncdti DOMIIK
GöreArtçH.%
-
%44
-
%415
%200
-
(Kaynak DİE, IstatsUk Göstergeler (1923-90), 92, ANKARA)
riyle, üreticinin dış pazarla taru-
şmasının sağlanmasıdır.
Cumhuriyetten bu yana kalkınma
çabalannın genel doğrultusu ve düze-
yi tartışılsa da bugün gelinen aşama-
da Türkiye, kalkınma nimetlerini
dengeb ve adaletb bir biçimde dağıta-
mamıştır. Gerek sosyal gruplar ve ge-
rekse bölgeler arasındaki gelişmişlik
farkı, Türkiye ekonomisi büyüdükçe,
derinleşmiştir.
DPT, 6. plan öncesi gebşmeleri de-
Ama görünen odur ki, 1980'li yıllar-
da Doğu ve Güneydoğu'da yaşanan
kargaşaîı dönemden önce de planb
kalkınma süreçleri ve kalkınmada
öncebkb yöreler programlan bile.
bölgenin gelişmesini sağlaya-
mamıştır. Başta petrol-doğalgaz as-
falt-bakır ve krom gibi madenler.
ha^ancıbk ve turizm potansiyeli
bölgesel gelişmeye, kalkınmaya yük-
seltilememiştir.
Geleneksel kalkınma ve pobtika
araçlan, sadece nüfus ve sermaye te-
merküzüne (yoğunlaşmasına) neden
olmamıştır. Başta İstanbul ve
Marmara Bölgesi olmak üzere İzmir.
Bursa, Adana, İçel ve kısmen Ankara
gibi metropoliten alanlar. aldıklan
göçlerle sürdürülebibr kalkınma eşi-
ğjnden taşmış, bir bakıma kontrol-
den çıkmış, bir sorun alanı durumuna
getirilmişlerdir.
Net göç alanı il sayısı 18'dir, yani
18 sorun alanı vardır. Büyük kentler-
de yığılma sürecinin toplum-
sal gebşmeye bir diğer olum-
suz etkisi de para ve sermaye
dolaşımının 18 ilin oturduğu
dar bir bölgede "akınn" so-
nucunda, çevre yerleşmeler-
deki kalkınma dinamikle-
nnin, bulunduklan yörede
demir atamamasıdır. bu sü-
reç sermaye teçhizatının çev-
re illerde artmasını engelle-
mekte ve ekonomiyi kısır
döngüde tutmaktadır.
İstanbul, Türkiye'de olu-
şan sanayi katma değerinin
yüzde 30'una tekstil katma
değerinin yüzde 42'sine, ma-
kine-otomotiv sanayiinin de
yüzde 50'sine sahiptir (Sa-
rer, 93); ama İstanbul her
yönüyle denetlenemeyen bir
kenttır
Bu aşamada GAP (Gü-
neydoğu Anadolu Projesi)
şu anda çalışmalan durdu-
rulma noktasına gelirilmiş
olsa bile çok önemli bir
fırsattır. Mezopotamya, Fı-
rat'la yeniden tanışacak ve
şenlenecektir.
1.8 milyon Ha'lık alanı su-
lamaya açılacak olan GAP,
Türkiye hidrolik enerjisinin
25 milyar kwh'lik katkıyla
yüzde 50'sini karşılaya-
caktır. Projenin istihdama
doğrudan katkısı 3 milyon
düzeyinde tahmin edilmektedir.
Projenin sosyal gerekçesi yanında,
teknik gerekçesi de önemlidir.
Türkiye stratejik tanmsal ürünler-
de önemli bir darboğazın eşiğindedir.
Bu darboğazın aşılmasında GAP, te-
mel potansiyel kaynaktır.
Tanmda büyüme hızı, yıllardır.
nüfus artış hızının gerisine, yani yüz-
de 2'lere düşmüştür.
Tanmın yatay gelişme olanağının
daraldığı kanısı yaygındır. Artık, ara-
zi genişbğine büyüme sınırlanrun zor-
landığı bile söylenebibr. 1950 yıbnda
16 milyon Ha olan tanmsal arazi
miktan, 28 milyon Ha'ya genişletil-
miş ama, iktisaden faal nüfusun birim
alana düşen payı da yükselmiştir.
1965 yıbnda 1000 dekara 38 faal nü-
fus düşüyorken, 1985'teki yüzey 44'-
tür (DİE, 91). Asıl düşünülmesi gere-
ken, Türkiye'nin "kendine yeterli
tanm ülkesi" olma özelliğini yitirme
eşiğinde olduğudur.
2000'li yıllar için üretim projeksi-
yonlannda, fıili potansiyel iç talebin
gerisine düşmektedir. (GAP, 93).
Dünyada pamuk ve pamuklu do-
kumanın talep esnekliği (+ )'dır.
Ve pamuğun stratejik önemi
vardır. Bu nedenle de GAP önemli-
dir.
GAP projesi çok kapsamb ve
önembdir. Proje başansı için, madde
başbklan halinde getireceğimiz öneri-
ler. en azından tartışılmalıdır.
1) GAP - Bölgesel Entegre Kalkı-
nma Projesi'nin kapsamı genişlctibne-
Udir;
2) Proje alanı genişletilmelidir.
GAP'ın ekonomik ve sosyal gebş-
me startejilerinin var olan potansiyel-
de sulanabilen alanlara dayandın-
lması ve onu baş-
langıç olarak alması
doğru bir karar ol-
makla birlikte daha
geniş bir alanda ser-
gilenen bölgesel ge-
lişme sorununu aş-
maya yetmeyecek-
tir.
GAP; 75.000
km
2
'lik 8 ibn yüzde
21'liksulanabibrdi-
liminde temel bul-
maktadır: sulama
dışı alanlardaki
ekonomik eylemle-
rin proje dinamikle-
riyle ya da gelenek-
sel karar süreçleriy-
le aşılabileceğını var
saymaktadır.
Bu yöndeki olası
gelişmeler, tartışıl-
malıdır.
Kısaca GAP böl-
gesindeki bitkisel
üretimin. Doğu'-
nun hayvansal
üretime dönüştü-
rülmesindeki nispi
avantaj, bölgeye ka-
zandınlmabdır. Bu
süreç, kalkınma di-
namiklerini çoğal-
tacak ve etkinleşti-
recektir. Bu yönde
fıziksel olarak ab-
nacak ilk önlem
"Kınk Gelişme Aksrnın Kars'a ka-
dar uzatılmasıdır.
Gelişmiş ekonomilerde söz konusu
olan yatınmlann sürükleyici özelbği,
ibşkilerin yaalı kurallara bağlı olma-
dan ve ancak yüz yüze sürdürüldüğü
geleneksel topiumlarda etkili olmaya-
bilir.
Bu olgu dışında özel yaşam alanla-
nndaki karar süreçlerinin bibnmesi,
tanımlanması ve aynca kalkınmanın
ayn bir itici gücü olarak değerlendiril-
mesi için küçük kararlann büyük ka-
rarlara taşınması gerekmektedir. Bu
kalkınma demokrasisidir.
GAP'ın teknik başansı, aynca
programının demokraükleşmesiyle
olanakbdır.
Kamuda, kurumlar arası ve kurum
içi eşgüdümsüzlük, bir yönüyle. de-
mokratik katıbmla aşılmabdır; karar
ve bilgi süreçlerindeki tıkanıkhklar, iş
tanımlan, yetki, sorumluluk ve yaptı-
nmlarla ilgili aksamalar önemli ge-
rekçelerdir.
KA YNAKÇA
1. DİE 1991: Türkive İstatistik
Yıllığı. ANK.
2. DİE 1992: İstatistik Göstergeler
(23-90), ANK.
3. M. ve GÜM: B 1992: Yıllık Eko-
nomik Rapor, ANK.
4. DPT 1990: 1980'den 1990'a
Makroekonomik Politikalar, ANK.
5. DPT 1992: Eko. re Sos. Sekt. Ge-
lişmeler, ANK.
6. DPT 1976: 1973 Gelir Dağılmı.
ANK.
7. GAP İ 1993: Ap. Böl. Topl.
Değm. Eğılimleri. ANK.
8. GAP İ 1993: Altyapı ve Ulaştı-
rma Etüd Çalışma, ANK.
9. Tarım Bak. 1992: Tesk-Anıtma
Raporu, ANK.
10. MMO 1993: Sanayi Kong. - T.
Otomb. San. Ver. Analiz. ANK.
11. MMO 1993: Türkiye Sanayii-
nin Rekabet Gücü, ANK.
12. ÇAPOĞLU, Gökhan 1992: T.
İstikrar İçinde, Nasıl Kalkınır, ANK.
13. ÇAPOĞLU, Gökhan 1993:
Türkive Sanaviinin Rekabet Gücü,
MMO ANK.
14. ÇAR1KÇI, Emin 1991: Ekono-
mik Güçlükler Ve Çözüm Yolları,
ANK.
15. ERK, Nejat 1986: OECD, İstih-
dam Ve Bölgesel Gelişme Sem., ANK.
16. SA YGILIOĞLU1994: Milliyet
gazetesi, İST
17. DAĞ VE GÖKTÜRK 1993: Di-
varbakır ve Bölgesel Gelişme, ANK.
18. SARER Y. Coşar 1993: Ülke-
mirin Böl. ve İller I. San. DPT, ANK.
19. KAYNAK, Muhteşem 1993:
Ekonomik Kalkınma, AŞ Matbaası,
ANK.
BİTTİ
POlMKA VE ÖTESİ
MEHMED KEMAL
Kuvayı MHye Destam..Bu yıl 30 Ağustos Zafer Bayramt'nı Nâzım Hlcmefin
"Kuvayı Milliye Destanı"y\a kutladık. Hangi gazeteyi,
hangi dergiyi açsak destandan bir parçayla karşılaşı-
yorduk. ilhan Selçuk'un önerisi kendiliğinden çıktı, kut-
lama destanla oluyordu.
Doğan Avcıoğlu, Yön dergisini çıkardığımız günler-
deydi, rahmetli Doğan bir gün, "Nâzım Hikmet'i nasıl
aydtnlığa çıkarırız" diye şiirlerini yayımlamak istiyordu.
ilk yayımladığımız şiir, "Dörtnala gelip uzak Asya'danl
Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan" oldu. Ardından
"Kuvayı Milliye Destam" geldi.
Geldi ama o kadar kolay olmadı. Şiirleri nereden bula-
caktık? El aitından aramaya koyulduk. Bu arama rah-
metli İlhami Soysal'la bana düştü. Nâzım Hikmet'in şiir-
leri yasak değildi ama yasaklıydı.
Destan bulundu ve basıldı.
Parça parça dergide çıktı, kitap olarak vitrinlerde gö-
rüldü. Kapış kapış gidiyordu.
Fallh Rrtkı Atay, Karaköy'den Kadıköy'e giderken
destanın satışını görüyor, anlatışı şöyle:
"Kadıköy vapurunun ard kamarasındayım. Uzaktan
kulağıma bir ses geldi: 'Nazım Hikmet'in kitabı!.. Nâzım
Hikmet'in kitabı...' Bekledim, on lira verip ben de aldım.
Kitabın adı var: 'Kurtuluş Savaşı Destam.' Fakat satılan
o değil, Nâzım Hikmet! Solun sancağı... Ve bir yan ya-
sak.
Destanın içinde yiğitleri ve kaçaklanyla, haydut ve
kahramanlarıyla 1919-1922 Anadolu halkı. Kocatepe'-
deki sol elinin başparmağı çenesinde, sağ eli cebinde
derin derin düşünen Mustafa Kemal'/ o pek yaygın fo-
toğrafından hatırlarsınız. Destanın sonlannda ona da
rastlıyorsunuz:
...Dağlarda tek
tek
ateşler yanıyordu.
ve yıldızlar öyle ışıltılı,
öyle ferahtılar ki
siyah kalpaklı adam
nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden
güzel ve rahat günlere inanıyordu
ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki
mavzerinin yanında
birdenbire beş adım sağında onu gördü,
paşalar onun arkasındaydılar,
o saatı sordu
paşalar 'üç' dediler.
Sanşın bir kurda benziyordu
ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun kenanna kadar,
eğildi, durdu.
Bırakmadılar
ince, uzun bacaklan üstünde yaylanarak
ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe'den Afyon ovasına atlayacaktı...
Bu, Atatürk devrinde yıllarca hapis hükümlüsünün
Mustafa Kemal'iydi. Atatürk devri büyükelçisi rahmetli
dostum Yahya KemaPden sekiz dize kalmamış olduğu-
nu düşünüyorum. Ikisinin hatırası nedense durmadan
birbirine kanşıyor."
Aradan yıllar geçti, Falih Rıfkı da öldü, Nâzım Hikmet
de öldü. Yahya Kemal ve Falih Rıfkı'nın mezarları istan-
bul'da, Nâzım'ın mezarı Moskova'dadır. Kemikleri bir
köy mezarlığında bir söğüt altını özlüyor. Bu özlemini bir
şiirinde kendi de dile getirmiştir.
Falih Rıfkı'ya göre Yahya Kemal, "Osmanlı emperya-
lizminin destancısıdır". Nâzım Hikmet ise aradan yıllar
geçtikten sonra bir ulusal kurtuluş savaşı destancısı ol-
duğunu TV ekranlarında yansıtmaktadır.
Tarih, yanlışı hiçbir zaman bağışlamaz. Bir destanla
ortada değil mi?
Geçende şair Idris Atmaca geldi; Muammer Haa-
oğlu'nun bütün kitaplarını, bir kitapta toplamak istiyor-
larmış. Ancak elde sekizi var, ikisi yokmuş: Bunlar 'Ke-
lepçe've 'Uğultu'. EllerindeKelepceveUğultubulunan-
lar ya mektup yazsınlar, ya telefon etsinler: İMÇ 5. Blok.
5433 Unkapanı
Tel:512 32 20
idris Atmaca, bir de Hacıoğlu'nun hiçbir yerde yayım-
lanmamış şiirini verdi:
Ödül Sandalyesi
Güvenme sana verilen sandalyeye
Çünkü ona oturanların
Bütün yakınlan yaslıdır
Dikkat et büyük şair
Çiviler paslıdır
Dostları şiir okurken Muammer'in hep ayakta durdu-
ğunu söylerler. Ucuz meyhanelerin ve sabahçı kahvele-
rinin şairi ancak öldükten sonra anlaşıldı. Sağlığında adı
bilinmez bir sokak şarkıcısıydı. Şiirden geçinmek zor-
dur. Şair, bu yoksulluğun altında ezilmeden yaşamanın
örneğini verdi. Babasından kalan da bittikten sonra Ne-
vizade Sokağı'nın yoksullarına karışmıştı. Değeri, ba-
zen ölüm aydınlatır.
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1/Astronomide,ikiyada ^
daha çok gökcisminin
görünürde rastlaşması ya 2
da birbirinin önünden o
geçmesi. 2/ Safran,
amber ve misk kanştınla- 4
rak yapılan güzel bir ko-
ku... Kuran'ın bölünmüş
olduğu yüz on dört bö-
lümden her biri. 3/ Za-
rar... Yayla ya da bahçe
kulübesi. 4/ Avuç içi...
Din adamlanrun simgele-
ri sayılan başlık. 5/ Has-
tayı sakinleştirmeye yarayan ilaç.
6/ Faiz... Adlan sıfat yapmakta
kullanılan bir yapım eki. 7/ Bi-
çimler, şekiller... Eşit bölüm. 8/
Eski Mısır'da güneş tannsı...
Asur kralbğının başkenti. 9/
Trabzon'un bir ilçesi... Terbiyesiz
kimse.
YLKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Osmanb devletinin yargı siste-
minde şeyhülislamdan sonra en
yüksek görevli. 2/ Şık, lüks ve gös-
terişb giyim tarzı... Bir Asya ülke-
sinin başkenti. 3/ Bir vadi ya da '
nehir üstüne kurulan yüksek ve uzun köprü. 4/ Sınır nişaru...
Dava. 5/ Kalite. 6/ Akıl... Temeli takbde dayanan sözsüz
oyun... Olumsuzluk verilen bir önek. 7/ Keçi kıbndan hayvan
çulu, yem torbası gibi şeyler dokuyan kimse... ttalya'nın en
uzun ırmağı. 8/ Sert bir içki... Bir resmi sulandınbnış renklerle
boyama ya da gölgeleme biçimi. 9/ Eski dilde gökbibm.
ÇAĞININ TANIĞI ÜÇ YAZAR
Hikmet Çetinkaya
2. bası40.000(KDV içinde)
Çağdaş Yayınkn Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-İstanbul