27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 EYLÜL1994 CUMARTESİ 12 KULTUR 15 eylülde yönetmen Jean Renoir'in doğumunun 100. yıldönümü kutlanacak GÖRÜŞLER: PETER BOGDANOVICH (Film yönetmenij: Ne zaman ken- dimi filmler için umut olduğuna, MazaıVın senfonisi kadar ölümsüz bir film yapJabileceğine inandı- rmaya çalışsam, Renoir'm bir fil- minı izlerim. JAMES MASON (Aktör): O benim tarzımdır. Renoir'm oyun- cuları sevdiği açıktır. 'La Grande Dlısiofi 7 o denli çağdaştır ki, sanki bu vıl (1970) vapılmış gibidir. BERTRAND TAVERNIER (Film yönetmenij: Bütün zaman- ların en büyük üç ya da dört film yönetmeninden biridir. Filmlerinde sıcaklık ve cömertliği çok keskin gözlemlerle birleştirmeyi başarmış bir yönetmendir. Ben 'La Partie de Campagne', 'La Regle du Jeu', 'The Diary of a Chambennaid' ve 'La Grande Husion'u bugüne dek yapılan en iyi 10 film arasında gö- rüyorum. FRANÇOIS TRUFFALT (Film yönetmenij: Jean Renoir dünyanm en büyükfilmyönetmeni- dir. Bu bir kamuoyu yoklamasmm sonucu değil, kişisel bir duygudur. Bu kifisel duygu, diğerfilm yönet- menlerince de paylaşılmaktadır. Hem zaten Renoir mfilmleride ki- şisel duygularla ilgili değil midir? Karanlıkta görtneyî öğretti Jean Renoir ROBERT ALDRICH /Film yönet- ment, Hollywood'da Renoir'm yarduncılığını yaptıj: İkinci hafta- dan sonra oyuncular, o nederse ay- nen yapmaya başlarlar. İnsan ola- rak ondan hoşlanırdtm, ama yönet- men olarak onunla çalışmak çok hoş bir deneyim değildi. Onunla çalışırken ne yapman gerektiğini olduğu kadar, yapmaman gereken- leri de öğrenirorsun. JEAN-LÜC GODARD (Film yönetmeni): Renoir'm yönetmen- lerin en zekisi olduğunu söylemek, tepeden tırnağa Fransız olduğunu söylemekle avru şevdir. CLAUDE CHABROL (Film yönetmeni): Sessizfilmleriilginçti, ama Renoir'm insan doğasma duy- duğu ilgide, sessiz bir kişinin konu- şan bir insandan daha az ilginç ol- duğu açık. Bu, yaratıa öğeler arasmdaki ilışki sorunu kadar este- tik bir sorun değil. ORSON VVELLES (Film yö- netmeni): Başarıya ulaşmayan, Renoir gibi uzun süre sıkmtı çeken insanlar.fibn vapımcüarınm yaptı- klarmı yapmak istemeyenlerdir. Yapımcilar, başarılı olsa da bir Re- noir fîlmine para yatırmak istemi- vorlar. PALLETTE DUBO5T (Aktris, l La Regle du Jeu'de Lisette'i can- landtrdij: Çok tatlı bir sesi vardı. Sesinı duyduğunuz zaman onu memnun etmek için elinizdengeleni yapabilirsiniz. Sette her gün çok eğlenirdik ve güzel yemekler yer- dik. Yemek yemeyi severdi. Ya- şamdan gerçekten zevk alırdı. Bu filmlerinde de görülüvor. BERNARDO BERTOLLCCI (Filmyönetmeni): Renoirfilmleri, genelde yaşama çok yakındır, bü- tünüvle sinemadır. Kültür Servisi - Sinema tarihine ilgi duyan herkes Jean Renoir adını bilir. Renoir denince akla 'La Regle du Jeu' (Oyunun Kuralı) fîlmindeki şişman, boğuk sesli Octave geliyon Duygulannı açıklamakta geciken ve ölümcül talihsizliğe neden olan adam. Octave. Renoir'in özetidir: îyi davranmaya çalışır, ancak buna niyetlenmenin yeterli olmadığını keşfeder. Onu bu filmde izleyenler, oyunculann yönetmeni neden sevdi- ğini ve onun yaşam denen bu oyun- dan ne denli İceyif aldığjnı görürler. 15 eylülde Renoir'ın doğumunun 100. yıldönümü kutlanacak. Res- sam Auguste Renoir'ın oğlu olan Jean Renoir, Montmarte'da doğup büyüdü. 15 aylıkken ilk filmini izle- di. Lumiere kardeşler evlerindeki ışıklan söndürüp hareket eden im- geleri bir ekran üzerine yansıüyor- lardı. Lumiereler tarafından geüştı- rilen bu fılmler Renoir ve kuşağı ta- rafından yüceltildi. Küçük, yerel ve rastlantısal En verimli dönemi 1930'lu yıllarla 50'Ii yıllar arasında geçen Renoir'ın 'The River' (1951) ve 'French Can- can' (1955) adb filmlerinde yaşam, toplum, zaman ve yazgı birbirine kanşır. Öykü, acıya ve ölümlülüğe açıkür. Bu fılmler çağdaştır. Renoir'ın büyüklüğünün önemli bir nedeni, gerçekte çağdaşhğı, heye- can verici anlatımı değil, en büyük anlamı çok büyük bir kolaybkla ak- tarmasıdır. Çünkü bütün filmleri 'küçük, yerel ve rastlanttsaldır'; bü- yük konulann gök gürültüsü gıbi bir sesçıkararak çarpıştığı falan yoktur. Ancak insanlara bakışı, küçük öy- küleri semboliktir. Renoir, bize ka- ranlıkta görmeyi öğretmiştir, ama kendisinin karanhkta yaşamaya sabn yoktur. Film yapmanın, ya- şamın doğal bir biçimde sahneye İco- nuşunu gözler önüne serdığmin çok erken farkına varmıştır. Yine de bir estetik uzmanı, filmlerin yaşamdan daha önemli olduğuna inanan bir fanatik olmamıştır. 'İki fantezinin değiştokuşu' Jean'ın 'Renoir, My Father - Re- noir, Babam' adlı kitabından babası- na düşkünlüğü anlaşıhyor. O doğ- duğunda babası 54 yaşındaydı. Çok iyi bir ressam olmasa da kadınlar konusunda bir uzmandı. Evleri yan giyinik hizmetçilerle doluydu. Madame Renoir'ın bu konuda neler hissettiği belli değil. Ancak Jean Re- noir'm aklından çıkaramadığı bir- kaç konu arasında uygunsuz aşk, sa- dakatsizbk ve korkunç bir düzene, sevinç ve yürek çarpıntısı katmak bulunuyor. 'La Regle du Jeu' filmin- de bir kadın aşkın yalnızca iki fante- zinin değiş tokuş edilmesi ve iki tenin bir araya geunesf olduğunu söylü- yor. Renoir. insan ilişkileriyle seve- cen bir dokunuşla eğlense de içsel yalnızlığı, bir insanın diğerini asla bütünüyle tanıyamayacağını unut- madı. Kendisi olabilmek için savaştı Babasının Jean Renoir üstünde başka etkileri de var. Jean büyürken sürekli resmi yapıldı. Yaşamda tanıdığı insanlarla birlikte tuval üze- rinde yerini aldı. Yalnızca insanlarla değil, aynı zamanda mobilyalarla, evcil hayyanlarla, pencereden izle- nebilen görüntülerle, ailenin Güney Yazar Necati Cumalı'dan tepki: 'Çalıkuşu'nunbu yorumla oynanmasına ızinvermiyorum Kûltür Servisi - İstanbul Şehir Ti- yatrolan'nın on gün boyunca Açık- hava Tiyatrosu'nda sergilediği "Ça- lıkuşu" oyununun yazan Necati Cumalı, Şehir Tiyatrolan'na bir di- lekçe vererek oyunun bu biçimiyle oynanmasına izin veremeyeceğini bildirdi. Oyununda pek çok değişik- lik yapıldığını belirten Cumab, eleş- tirilerin oyunun yazan olarak ken- disine yöneltildiğini dile getiri- yor: "Bizde tiyatro adabı bilinmi- yor. Bir tiyatro eleştirmeni ilk iş o pi- yesi okumalı. Sahnedeki eser acaba tekste sadık oy- nanıyor mu? Piyesi oku- yup beğense de, sahnede gördüğünde beğenmezse, rejide kusur arayacağına geue yazara döner. Çünkü yazan kötülemek kolay geür." Necati Cumah." Çalı- kuşu" herkesçe bilinen bir tekst olduğu için tereddüt etmeden oynanmasına izin verdiğini söylü- yor; "Metin biliniyor. Ben ne düşüne- biüriın izin verirken. Şurasından bu- rasından kesip şarkı ekleyecekler. Şarkıları \azan da filandır diyecek- ier. Benimie ilgia yok. Ama benim tekstimi kesip de kendllerinin söz eklemeye hakları yok. Çalıkuşu'nda olan bn. Haydi birinci perdede hoşgö- rüyle karşılanabilir, ama ikinci per- deden sonra Çalıkuşu eser olarak ta- mamen yıkıldı". Reşat Nuri'nin "Çalıkuşu"yla, İstanbul'da Tanzi- mat'ın etkilerinin yaşandığı köşk- le Anadolu'nun farkını gösterdi- ğini. bu ikilemin roman boyunca sürdüğünü belirtiyor Cumalı: "Zeyniler köyünde boş inançlar, geriÛk, köye inen kurtlar vardır. Anlamı orada başlar Çalıkuşu'nun. Oysa Zeyniler köyü kayboldu. Sonra bağ alemi sahnesi, o da için- de geçer. Hayır, babçeye alındı. Orada iki subay Feride'yle konu- şurken birden bire thsan Bey çıktı 'Feride Haıum, ben buradayim' diye. Ne kadar çocuksu bir sahne. Madem oradaydı o saate kadar ne bekledi? Yüzbaşı thsan Çanak- kale'de, Feride Ezine yo- lunda bir bağda. Feride de harcannuş, Yüzbaşı Ihsan da". Oyunun en çok alkış alan sahnesini de eleştiriyor Necati Cumalı: "Gelelim Kuşa- dasına. Birinci Dünya Harbi patlar okul hastane yapılır. Demek ki yıl 1914. 'Feride gözün aydm Mustafa Kemal zafer kazandı' diyorlar. 1914'te Mustafa Kemal yok orta- da. Rejisör alkış aunak için koy- muş. Oysa Çalıkuşu'nun buna ihti- yacı yok. O kendini zaten kuTtanr." Şehir Tiyatrolan'na verdiği dilekçenin şartlı olduğunu belirten Cumalı, oyunun büsbü- tün kaldınlmasmı değil, yeni bir dramaturji çahşması yapılarak oynanmasını istiyor. Gercek mekanlar, doğal oyunculuk... Yaşamın bütünüyle bağlam, koşullar ve bakış açtlannın çeşitliliğinden oluşruğu görüşüne dayanan bir görme biçimi geliştiriyordu. Jean Renoir, yenilikçiydi, Flaubert ve Maupassant'a çok şey borçluydu; gerçekçi, katı, hoşgöriilü ve yıımuşaktı. Fransa'daki evinin bahçesiyle birlik- te. Savaşa kaülan ve yaralanan Re- noir, savaş karşıtı fılmlerinden 'La Grande Illusion'da (1937) ordudaki yaşama. Pierre Fresnay ve Erich von Stroheim tarafından temsil edilen subay sınıfina saygı gösterisinde bu- lundu. Jean, babasının son modeli Cat- herine Hessling'le evlendi. Oyuncu olmak isteyen kansıyla fılmler çek- meye başladı. 1920'ler- de 'La Füfc de PEau\ 'Nana', 'Charleston' ve 'The Uttle Match-Sel- ler' fılmleriyle sine- maya başladı. Filmleri- ni fınanse etmek için babasının resimJerini satıyordu. Bu arada Catherine'in sınırlı bir oyuncu oldu- ğunun farkına vardı. Bir süre sonra aynldüar. 1930'lu yıllarda Renoir kendi do- ğasmı keşfediyordu. Bu dönemde 'La Chienne', 'La Nuit de Carrefour', 'Boudu', 'Madame Bovary', 'Toni', 'Le Crime de Monsieur Lange', 'Une Partie de Campagne', 'La Grande II- lusion', 'La Marseiüaise' ve 'La Bete Humaine'i çekti. 'La Regle du Jeu' bu müthiş fılmografıyi tamamlıyor- du. Ancak gerçekte Renoir, kendisi olabilmek için savaşmak zorunda kalmıştı. 'Madame Bovary' plan- landığından daha kısa bir film ol- muştu. 'Une Parti de Campagne' fil- minin çekimleri ise parasal güçlük- ler, kötü hava ve kavgalar nedeniyle durdurulmuştu. Günümüzde ise şjmdiye dek çekilen en büyük kısa kauldı. Hatta partinın propagan- dası için gerçekleştirilen belgesel 'La Vie est a Nous'nun (1936) çekımıne bile katkıda bulundu. Gerçek mekanlar. doğal oyuncu- luk... Yaşamın bütünüyle bağlam, koşullar ve bakış açılannın çeşitlili- ğinden oluştuğu görüşüne dayanan bir görme biçimi geliştiriyordu. Yenibkçiydi, Flaubert ve Maupas- sant'a çok şey borçluydu; gerçekçi. Bütün filmleri 'küçük, yerel ve rastlantısaldır'; büyük konulann gök gürültüsü gibi bir ses çıkararak çarpıştığı falan yoktur. Ancak insanlara bakışı, küçük öyküleri semboliktir. Renoir, bize karanlıkta görmeyi öğretmiştir, ama kendisinin karanlıkta yaşamaya sabn yoktur. film olarak görülüyor. 'La Regle du Jeu'nun 1939'da ilk gösterime giri- şinde başansız olması ise Renoir'ı çok üzdü. Sinemayı bırakmayı ya da Fransa'yı terk etmeyi düşündü. Ekonomik durgunluk ve politik yönelimlerin neden olduğu karga- şanın yaşandığı bir dönemde. Jean, birlikte yaşadığı kadının, komünist Marguerite Renoir'ın etkisinde kala- rak 'halk cephesi'nin çalışmalanna katı. hoşgöriilü ye yıımuşaktı. 1940 vnlında İtalya'ya yaptığı bir yolculuktan sonra yeni aşkı Dido Freire ile Amerika'ya gitti. Los An- geles'ta kendisine Güney Fransa'yı arumsatan bahçeli birev saün aldı ve yaşamının son günlerini orada geçir- di. 'Swamp Water' (1941), 'This Land is Mine' (1943), 'The Souther- ner' (1944), The Diary of a Cham- bennaid' (1945), 'VVonian on the Be- ach' (1947) adlı filmleri çekti. Sonra bir süre hiçbir şey yapmadı. Ülkesine dönmek istemiyordu. Ya- sal olarak hala Catherine Hessling'le evli olmasına karşın Amerika'da Di- do'yla evlenmişti. Aynca artık Fransa'da iyi karşılanrruyordu. Hollywood da onu kendine ait gör- müyordu. 1950 yıhnda 'The River' fılmiyle sinemaya döndü. Rumer Godden'ın Bengal"de bir İngiliz aı- leyi konu eden aynı adlı romanından sinemaya uyarlanan film, Hindis- tan'da çekildi. Kimi bö- lümleri turistler için hazırlanan belgeselleri andıran bu film, karak- terlerinin yaşamlannı derinlemesine yansıtmıyordu ve bu da Renoir'ın daha önce yapmadığı bir şeydi. Son fılmi 1969 yıbnda yaptığı 'Le Petit Theatre de Jean Renoir' idi. Fransız yeni dalga akımının yönet- menleri için bir b'der olan Renoir'ın yaşamında ve yapıtlannda değişik- likler oldu. Ama o her zaman bir za- naatçıydı. Yaşamın zorluğundan ve coşkusundan gözlerini hiç ayırmadı. Anne Parillaud, yeni fılmi' A La Folie'de gizemli bir ressamı canlandınyor En zoru, kendini ortaya koymakKültûr Servisi -Venedik Film Fes- tivali'nin yanşmalı bölümünde yan- şacak bir filmde, bu yıl üç kadın oyuncu Fransa'yı temsil ediyor. "A La Folie" fihninin yönetmeni Diane Kurys, uzun süredir ortalıkta görün- meyen Anne Parillaud ve Beatrice Dalle'i yönetiyor ve iki düşman ka kardeşin ilişkilerini anlatıyor. Elsa (Beatrice Dalle) kocasını ter- kettikten sonra kız kardeşi Alice (Anne Parillaud)'in evine sığınır. Alice ressamdır, birb'kte yaşadığı Franck (Patrick Aurignac) ile ara- lan hiç de iyi değildir. Psikolojik bir geriüm fibni olan "A La Folie"de Anne Parillaud, seyircilerin karşısı- na çok daha gizemli bir yüzle çıkı- yor. Rol, benim için yazılmıştı - Diane Kurys sidn çok kararlı bir insan olduğunuzu söyledi. Gerçekten öyle misiniz? Kendime karşı düriist bir insan ol- duğumu düşünüyorum. Sürekb' kendimi gebştirmeye çabşıyorum ve kendi kendimi tekrar etmek ten kaçınıyorum. "A La Folie", bana bir insanı keşfetmenin zevkini yaşattı. Çünkü bu filmde canlandırdığım karakter. çok içine kapalı. gizemli ve pasif. İlginç olan, Diane Elsa rolünü benim için yazmıştı. O çok daha deli ve şiddet yanbsı bir insan. Belki de, bu rolün benim daha önce canlan- dırdığım rollere de uyduğunu dü- şünmüştü. Bundan önce rol aldığım filmler- de, çok güçlü fırça darbeleriyle çizil- miş karakterleri canlandırdım. Bu- rada, benden iki kolu, iki bacağı olan bir kadını canlandırmam is- teniyor ama neye hizmet edeceğim söylenmiyor. Hollywood düşü cezbetmiyor - Rol aldığınız pek çok Amerikan yapımı filmden sonra, bu filmle Fransız sinemasına geri dönüyorsu- nuz. Fransız oyııncuların bunu sık sık yaptıklarmı gözlemkmiyoruz... oyunculuk yapmak, insana pek çok avantaj sağlıyor. Böylebkle, söz- cüklerin kapsadığı anlamlan çok daha derinden algıbyorsunuz. Hollyvvood düşü beni cezbetmiyor ve Amerika'da yapılan her şeyi üs- tün yapımlar olarak değerlendirmi- yorum. Başka bir ülkede de oyuncu- luk yapabiürdim. Ancak yaşadı- klanmız. önceden karar- laştınlmıştır. Psikolojik bir geriüm fılmi olan "A La Folie"de Anne Parillaud, seyircilerin karşısına çok daha gizemli bir yüzle çıkıyor. Bu rolle 'bir insanı keşfetmenin zevkini' yaşadığını belirtiyor. Benim Amerikan yapımlannda rol almam gerçekten şans eseri oldu. Amerika'da kariyer yapmanın yol- lannı araştırmamıştım. "Nikita"dan sonra bana teklifler geldi, projeler hoşuma gitti. Ama yine de "Masum Kan"ın istediğim düzeyde bir film olduğunu söyleyemem. Yabancı bir ülkede film çe\irmek ve Ingilizce konuşmak benim için büyük bir şans. Yabancı bir dilde : Kaderci misiniz? İnsanın yaşamında her şeyi kont- rol etme şansının olmadığını düşü- nüyorum. Tabii ki seçimler yapılıyor ancak belirb konularda. Kim sabah evden çıkarken başına bir kaza ge- leceğini bilebilir ki? İnanın ya da inanmayın önemli olan her şeyin si- zin kontrolünüzde gelişmediğinizi bilmeniz gerekir. Her şey aslında çok basit. Alçakgönüllü obnak, ken- dini beğenmiş olmaktan çok daha zengin ve güzel. - Hep böyle mi düşûnürsünüz? Sanata karşı çok daha duyarb ol- maya başladım. Benim için sanat, uzun süre edebiyat ve müzikten iba- retti. Ancak birkaç yıldır resimle de çok ilgilenrneye başladım. Ve özellikle de resimde gerçeküstücülük akımı beni çok ilgilendiriyor. Ben bu kebmeyi sözlüklerin yüklediği anlamla sını- rlamıyorum. Örneğin bana göre Je- rome Bosch'un yapüklan da gerçe- küstü olarak tanımlanabibr. Bu; de- rin, yabn ve iç duygulanmıza sesle- nen gerçekb'ği bulabibnek için, gö- rünen gerçeklikten kaçmak demek bana göre. Filmler aşk hikayeleri gibidir - Bu sinemada da mümkün mü? Adam Colman Howard'ın. meta- forik bir aşk övküsünü anlattığı "Dead Giri- Olü Kız" adb ilk fibnin- de rol aldım. Bu gerçeküstücü bir film. Kadın erkek Uişkisinde aa ve- ren, yaşam dolu, öldürücü ve keskin tüm duygulan anlatıyor. - Filmografinize baktığımızda. ki- şiliğinizle aynı düzeyde olmadığını göriiyoruz. Bir oyuncu için en zor olan, bazı hatalan ve düş kınkbğına uğratacak yanlan olmasına karşın rol aldığı fılmlerle kendini ortaya koymasıdır. Ancak önemb olan, İcatettiğiniz yol ve o yolculuk süresince geçirdiğiniz seriivendir. Bazı süreçlerden geçmek gerekliliğini yadsımıyorum. Filmler de aşk hikayeleri gibidir ve kendi ka- derleri vardır. Side Gitar Festivali • SİDE - Antalya/Side Üçüncü Uluslararası Gitar Festivali, dünyaca ünlü klasik gitarcılann kaülımıyla başladı. Side Belediyesi'nce gerçekleşürilen ve Kültür Bakanbğı tarafından da desteklenen festival, geçen yıl ABD/Carnegie Hall'de verdiği konserle büyük başan sağlayan Türk gitara Ahmet Kanneci'nin girişimleriyle başlamışü. Pazartesi gününe kadar sürecek festival boyunca, antik tiyatrodaki tarihi ortamda, Kostarika'dan Pablo Ortis ve Luis Zumbago, Arjantin'den Jorge Cardoso, Türkiye'den Ahmet Kanneci ve 12 kişilik Alsasia gitar grubu konserler verecek. 'Yaz Karması Resim Sergisi' • Kültür Servisi - "Yaz Karması Resim Sergisi" eylül ayı sonuna dek, Artisan Sanat Galerisi'nde izlenebilir. Karma sergide; Eşref Üren, Orhan Peker, Ali Atmaca, Mustafa Pilevneli, Hamit Görele, Utku Varbk, t.C. Karaburçak, Avni Arbaş, Cengiz Kabaoğlu, Fethi Arda. Fikret Mualla, Bedri Bavkam. Burhan Doğancan, Burhan Uygur, Zeki Faik İzer ve Komet'in eserleri yerabyor. Kazak deri ressamian • ANKARA(AA)- Kazakistan'ın tanınrruşderi ressamian Amangöl İhankıa ve Cangır Ümbetoğlu Ankarab sanatseverlerle buluşuyor. En eski Türk sanatlanndan dericilik üzerine uzun yıllarçahşan ve ürettikleri özgün tablolan Fransa, İtalya, Macaristan ve Moskova'da sergileyen sanatçı çift, ürünlerini 5-24 eylül tarihleri arasında Halkbank Sanat Galerisi'nde başkentlilerin beğenisıne sunuyorlar. Deri üzerine işledikleri motiflerle bu alanda patent sahibi de olan İhankıa ve Ümbetoğlu, ürünlerinde. Kazak halkmın yaşamından örneklere yer veriyorlar. Sanatçılann kaya oymalanndan esinlenerek yaptıklan tablolannyanı sıra eserlerinde geleneksel Türk motiflerine de yer vermeleri dikkati çekiyor. Trabzon belgeseli • TRABZON (A.A) - Trabzon Belediyesi tarafından hazırlaulan üç bölümlük Trabzon belgesebnin çekimleri tamamlandı. Belediye Başkanı Asım Aykan, düzenlediği basın toplantısında, dört bın yıllık tarihi ile çeşitli uygarlıklara sahne olan Trabzon'un maddi ve manevi değerlerini tüm dünyaya duyurmanın kendileri için bir vefa borcu olduğunu sö\ledi. Beyoğlu'nda yeni galeri • Kültür Senisi - Yaklaşık iki yıldır Beyoğlu'nda çeşitb kültür etkinlikleri gerçekleştirmekte olan Fotoğrafevi, Beyoğlu'na yeni bir galeri kazandınyor. Fotoğrafevi'nin bulunduğu binanınçaükatının düzenlenmesiyle oluşturulan galerinin açılışı, 8 eylül perşembe günüsaat 19.00'dayapılacak. Açıbş, uluslararası alanda tanınmış fotoğrafçı İzzet Keribar'ın "Kore 56" başlıkb fotoğraf sergisiyle gerçekleşecek. Sergi 7 ekime dek sürecek. Ortadoğu'dan kasetler •Kültür Servisi - Fernando Solanas'ın ünlü fılmi "Sur"un Astor Piazzola tarafından yapılan müziklerinin yer aldığı "Sur", Boris Vian'ın kendi sesinden şiirlerinin de yer aldığı "La Bande a Bonnot" ile "Songs of Mercedes Sosa" ve "Charles Aznavour" adı kasetler Ortadoğu Müzik tarafından piyasaya sürüldü. Bir tangofilmiolan "Sur"un müzikleri en ünlü tango sanatçılanndan Astor Piazzola tarafından yapılmışve en az fılmi kadar ilgi görmüştü. Boris Vian'ın kaseti ise "La Bande a Bonnot" ve "Autres Mauvais Garçons" adb iki bölümden oluşuyor. Kasette Vian'ın Yves Robert, Jacques Higelin, Maurice Barrier, Cecile Vassort ve Serge Ginsbourg ve kendisi tarafından seslendirilen şiirleri yerabyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle