Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyettmtiyaz Sahibi: Berin Nadi
Genel Yayın Yönetmenr Orhan Erinç #
Genei Yayın Koordınatörü: Hikmet
Çetinkaya # Yazıışlerı Müdürlen'
Ibrahim Yıldız (Sonımiu). Dinç Tavanç
• Haber Merkezi Müdürii: Hakan Kara
# Görsel Yönetmen: Fikret Eser
Dış Haberler Ergun Balcı # Istıhbarat Yalçın Çakır
# Ekonomı Bülent Kızanlık 0 Radyo-TV: Uygar
Eremektar 0 Kültur Handan Şenköken 0 Spor.
Abdülkadir Y ücelman 0 Yurî Haberler. Mehmeı
Saraç 0 Makaleler Sami karaören 0 Çevın
Se\fettin Turhan 0 Duzeltme Abdullah Yazıcı
Yayın Kurulu llhan Selçuk
(Baişkan). Orhan Erinç, Oktav
Kurtböke. Özgen Acar, Hikmet
Çetinkaya, Şiikran Soner, Ergutt
Balcı. Dinç Tavanç. İbrahim Yıldız.
Orhan Bursalı, Mustafa Balbay.
Ankara Temsılcısı Mustafa Balha \ 0 Haber Müdürü Doğan
Akın AtatOrk Bulvan No 125. Kai4. Bakanlıklar-Ankara Tel.
4195020 ChaU.Teleks 42344. Fak». 41950270 tzmirTemsılcısı
SerdarKızık,H.ZıyaBlv.I352S.2 3 Tel. 4411220 Teleks. 52359.
Faks. 4419117 0 Adana Temsılcısı. Çetin Yiğenoğlu. Inonü Cd
119 S NolKafl.Tel 3522550. Tt leks. 62155.Faks 3522570
Muessese Muduru Erol Erkut 0
Koordınatör. Ahmet Korulsan 0
Muhasebe Bülent Yener0ldare Hüseyin
Gürer 0 Işletme Önder Çelik 0 Bıl'gı-
Işlem Nail İnal 0 Bılgısayar Sısterrv
Mürüvet Çiler 0 Reklam Reha Işıtman
V l ı ı m l a v i n vtBaj«o: Yenı Gün Haber Ajansı, Basm ve Yavıncılık A Ş
Türkocagı cad 39 41 Cagaloğlu 34334 Ist PK 246 lstanbul Te! (0 2121 512 05 05 {20 hatl Tcleks 22246. Faks (0 212)513 8^05 20EYLÜL1994 İmsak:5.16 Güneş' 6.42 Öğle: 1 3 02 İkindı. 16.29 Akşanv 19.13 Yatsı: 20.34
Miss Europe
adayları
• TV Servisi- Show TV'nin
düzenlediği Miss Europe
yanşmasına 33 ülkeden
İcatılan güzeller basına
tanıtıldı. Ülkemizi, Türkiye
3. Güzeli Didem Uzel'in
temsil edeceği Miss Europe
finali. 30 eylülde Aya Jrini'de
yapılacak. Holiday Inn
Hoteli'nde. dün önce havuz
başında mayolanyla basına
poz veren güzeller. daha
sonra Kü'ltür Bakanı
Timurçin Savaş ve ünlü
konuklann da yer aldığı
kokteylekatıldılar. Kültür
Bakanı. bütün güzellere ayn
aynşansdıledi.
Sipahioğlu'na
liyakat nişanı
• Haber Merkezi -Dünyanın
en büyük üç fotoğraf-haber
ajansından biri olan Sipa
Press'in kurucusu ve
direktörüGökşin
Sipahioglu'na. Fransız
hükümeti tarafından liyakat
nişanı verildi. Sipahioğlu'na.
basın ve fotoğraf dünyasına
katkılan ve Paris'in dünya
fotoğraf merkezi haline
gelmesinde oynadığı rol göz
önüne alınarak verilmesi
uygun görülen "Chevalier
Des Arts Et des Lettres"
liyakat nışanını. Fransız
hükümetini temsilen Mr.
Bonnet taktı.
Microsoft
standı ilgi çekti
• Haber Merkezi-
Dünyanın en büyük
bilgisayaryazılım şirketi
Microsoft. "Bilişim '94
Fuan"nda yaalım
dünyasındaki en son
yenilikleri sergjlediği
standıyla. geleceğe yenı bir
pencere açtı. Yaratıcısı
olduğu Windowsişleüm
sistemiyle onmılyonlarca
bilgisayar kullanıasının
vizyonunu değiştiren
Microsoft. uzay tasanrrunı
çağnştıran standıyla fuann
en ilgi çeken
katıbmcılanndan biri oldu.
Doğuş
Grubu'ndanatılım
• Haber Merkezi - Doğuş
Grubu. sahibi bulunduğu
Kanal D'nin uluslararası
deneyim ve teknolojiden
yararlanmasını sağlamak
amacıyla Avmpa'nın en
büyük medya grubu olan
İtalyan Fininvest Grubu ile
ileride ortaklığa dönüşecek
işbirliğinin temellerini atıyor.
Doğuş Grubu. Türkiye'ye
gelen Fininvest Grubu'nun
yetkilileri onuruna bugün
saat 13.00'teÇırağan
Sarayı'nda biryemek
verecek.
ADD Genel
Merkezi açıldı
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Atütürkçü
Düşünce Derneği (ADD)
Genel Merkezi. dün Anayasa
Mahkemesi Başkanı Yekta
Güngör Özden ile Devlet
Bakanı Önay Alpago'nun da
katıldığı bir törenJe
Ankara "da açıldı. Genel
merkezin açıhşında bir
konuşma yapan ADD Genel
Başkaru Suphi Gürsoytrak,
derneğe kaülımlann her
geçen gün arttığıru belirterek,
üyelerin en çok, şeriat yanlısı
kişilerin. demokratik, laik
cumhuriyete karşı yapılan
eylemlere sessiz
kalınmasından dolayı
huzursuzluk duyduklannı
söyledi.
Açialet Bakanlığı'nın görüşüne sunulan tasarı, organ bekleyen binlerce hastaya olanak }/aratacak
Organnakîllerinde yasa luııudııASUMAN ABAaOĞLU
İZMtR- Başta böbrek hasta-
lan olmak üzere Türkiye'de
binlerce hasta, organ nakille-
rinde kolayhkİar getiren yeni
yasanın beklentisi içinde. Ada-
let BakanlığYrun görüşüne su-
nulan yasa tasansına göre üze-
rinde aksini gösteren bir belge
bulunmadıkça, ailenin iznine
gerek kalmadan yaşamını kay-
bedenlerin organlan alınabile-
cek.
Türkiye'de I970'li yıllardan
bu yana insandan insana böb-
rek, karaciğer, pankreas. kor-
nea, kalp, kemik iliği ve deri
nakli yapılabiliyor. Türkiye'de
ilk kez 1975 yılında başanlı
böbrek. 1988 yılında karaciğer
naklı gerçekleştirildı. 1990 yı-
hnda da dünyada ilk kez erişkin
hastalarda canlı akrabadan alı-
nan kısrni karaciğer naklı yapıl-
dı. Ekibiyle birlikte bu operas-
yonu gerçekleştiren Türkiye
Organ NakJi Derneği Başkanı
• Tasan özellikle kadavradan alınacak organlar konusunda büyük kolaylık
getiriyor. Tasannın yasalaşması halinde, üzerinde aksini gösteren bir belge
bulunmadıkça. ailenin iznine gerek kalmadan yaşamını kaybedenlerin
organlan ahnabilecek.
Prof. Dr. Mehmet Haberal. ül-
kemizde çok önemli bir sorun
olan kronik böbrek yetmezli-
ğinde uygulanan hemodiyaliz
tedavisinin hastalığın kesin te-
davisi olmadığını. pahalı bir
yöntem olmasınm yanı sıra he-
modiyaliz makinelerindeki ye-
tersizliğin de ayn bir sorun
oluşturduğunu söyledi. Organ
naklinin, kronik organ yetmez-
liklerinde diğer tedavi yöntem-
lerine göre daha kesin ve uygu-
lanabilecek en iyi yöntem ol-
masına karşın, ülkemizde or-
gan bağışı yaygın olmadığın-
dan uygulanabilecek sağlık hiz-
metlerinin ertelendiğini \e gen
kaldığını vurgulayan Prof. Dr.
Haberal. "Bu nedenle organ
nakli ve organ bağışı, ülkemiz
için hem sağlık, hem de ekono-
mik yönden önemli bir sorun ol-
maktadır" dedi.
Sağlık Bakanlığı Organ Nak-
li Dairesi Başkanı Can Polat,
Adalet BakanlığYna sunulan
yasa tasansına göre "Özellikle
kadavradan alınacak organlar
için, herkesin sağlığında organ-
iarını bağışlayıp bağışlamadığını
beyan edeceğini, ölen kişinin
üzerinde aksini gösteren bir bel-
ge bulunmadıkça ve iki kişinin
de orf ;an!arını bağışlamadığı yö-
nünde tanıklık etmemesi duru-
munda. aile iznine gerek kalma-
dan organlann uygun hastaya
nakledikceğini" söyledi. Yakla-
şık beş bın kişinin. çoğunlukla
böbrek olmak üzere organ bek-
lediğini. yılda bağış sayısının 30
dolayında olduğunu belirten
Polat. canlı verici sayısınm ise
şılda 200*e ulaşabildiğini bildir-
di. Canlı vericiden organ alma-
nın "tasvipedilmediğini" kayde-
den Polaı, "Sağlıklı insan bir
böbreğini verdiği zaman onu sa-
kat bırakıyorsunuz ve sağlığııu
riske ediyorsunuz" di>e konuş-
tu.
"Jamaika" deyince insanlar tepkilerini "Ooo...", "Harika" diye dile getiriyorlardı. /Vma ardından soruyorlardı:
Şu Jamaikadedikleriyer neredeyahu?
CELALBAŞLANGIÇ
çağın tekerlekleri Miami Hava-
alanı'nın pistine değdiğinde,
yanıü merakla beklenen bir soru
vardı kafalarda:
"ABD'li aian görevlileri bu
'davetsiz', daha doğrusu "vızesiz konuklan'
acaba nasıl karşüayacak?"
Elbette bu merak dddi bir altyapıya daya-
myordu.
fürkiye'den "Jamaika" diye yola çıkan
dokuz gazeteci ile iki turizmci British Air-
ways'ın azizliği yüzünden kendilerini, bir
anda Amerika'nın Miamisi'nde bulmuş-
lardı.
Demek ki, Ingiliz HavayoUan'nm çizdiği
"kader"de, Türkiye Cumhuriyeti pasaportu
taşıyarak hem de vizesiz, ABD'nin kapısına
dayanmak da varmış.
Ne cesaret!
İstanbul'dan uçağa binerken. herkesin eli-
ne ikişer "biniş kartı" tutuşturmuştu Bntısh
Ainvays görevlileri. İstanbul'dan Londra'ya
gidecek uçağın "biniş kartı" bir yana, gazete-
cileri ve turizmcileri Ingiltere'den Jamaika'-
ya götürecek uçaktaki koltuk numaralan
bile İstanbuFdaki bilgisayann yazıcısından
çıkartılmışu.
Hani tanık olanlara "neuygarlık ama"de-
dirtecek cinsten bir uygulama...
Gelgelelim, İstanbul'daki hesap Londra'-
ya uymadı.
Uçak, birkaç dakika gecikmeyle Londra'-
nın Heatrovv havaalanına indi.
Havaalanının farkı
"İddia makamı" gibi oturmuş gümrük gö-
revlileri, pasaportlan denetliyor. sahipleri-
nin dış görünüşünü değil tepeden tırnağa
süzmek, iç organlanna dek röntgenini çeki-
yorlardı sanki.
Ancak yine de burası, havaalanına pek
benzemiyordu; eğer Türkiye'dekiler havaa-
lanıysa...
Ne giriş kapısında insanlann üst üste
yığıldığı kuyruklar vardı, ne ana girişte polis
barikatlan, üst aramalan... Turist döven ba-
vul taşıyıalar bile yoktu. Yurtdışına adımını
atar atmaz insan havaalanını bile yadırgı-
yor, daha yolculuğunun ilk saatlerinde ülke-
sini aramaya başlıyordu valla...
"Check-up"a benzeyen pasaport ve vize
denetimi kimileri için birkaç saniye, kimileri
içinse en az on beş-yirmi dakika sürii>ordu.
Jamaika uçağına yetişmek için gittikçe
daralıyordu zaman.
Vizeli transit yolcular
Heathrovv havaalanından çıkmak kolay
olmadı. Çünkü Londra'da uçak değiştir-
mek, "transit yolcu" olmak anlamına gelmi-
yordu. İstanbul'dan binilen uçaktan Heath-
row'da inilecek, oradan bir buçuk saatlik bir
otobüs yolculuğuyla Gatewick Havalanı'na
geçilecekti. Bunun için de İngiltere vizesi ge-
rekiyordu.
Çimenleri özenle b'içmişti İngılizler. İç ka-
rartan gri bulutlara inat, "bizler buradayız"
diyordu ton ton yeşil.
Yol güzeldi ama, Jamaika'ya gidecek
uçağın saati de gelmişü.
Otobüsteki sanşın hostes bü>ük bir bece-
riyle sütlü ve limonlu çay dağıtıyordu yolcu-
lara.
Korayib Denm
Monlego
[ ^ — t ö n g s t o n
BAŞLARKEN
Jamaika:
No problem
Jamaika. iki buçuk rnilyon insanın
yaşadığı. on bir bin kilometrekarelik.
bize çok uzak bir ada. Nüfusun yüzde
doksanını. Afnka'dan köle olarak
getirilen siyahlann torunlan
oluşturuyor.
Türkiye ile Jamaika arasında turizm
ılişkilennın yoğunlaştınlması
gündemde. Bu nedenle Türkiye'den
dokuz gazeteci on beş gün süreyle bu
küçük adayı gezdi. Jamaika'run sıcak
kanb insanlannın kullandığı iki
sözcükten biri "no problem". Hangı
soranla karşılaşırsa karşılaşsınlar
hemen bir "no problem"ı
yapıştınveriyorlar. Ancak bu. hıç
probiem olmadığı anlamına gelmiyor.
Nerede bir "no problem" varsa,
mutlaka orada bir sorun vardır ve
yakın zamanda da kolay koiay
çözülme>ecektir.
Ada halkımn diünden düşürmediği bu
sözcük Jamaika Turizm Bakanlığı'na
esin kaynağı olmuş. Bu yıl bakanlık
turizm propagandası için sloganını
"Jamaika: No Problem" olarak
seçmış. Bu yazı dizisinde görkemli
oteüerinden, zengin turistlerin lüks
yaşamlanndan yerli halkın gündelik
yoksul yaşamına dek uzanan bir çızgı
içinde küçük bir Jamaika turu
yapacağız.
Nefes nefese British Ainvays'ın bankosu-
na gelindiğinde, biletJere baİcan görevlinin
viizünde pek de umutlu bir anlatım yoktu.
Kalkış saatine birkaç dakika vardı ama, pi-
lot uçağın kapılanm çoktan kapatmıştı.
Tam "Gözünü sevejim TrTY'nin" dedirtecek
bir durum... Türkiye'deki alanlardan birin-
de belki de şu anda bile "Bağlantılı uçak ge-
ciktiğinden kalkışımız rötarlıdır" duyurusu
>apıhyordur.
Bilgisa> ann ekranına bakan görevli "bun-
dan sonraki uçak üç gün sonra Jamaika'ya"
dedi.
Ancak gülümsenebilecek bir durum.
Aralannda konuştular bir süre. Sonunda
karar verdiler. Bir kadın görevli. durumu
açıkhğa kavuşturdu:
"Bu gece Londra'da konuğumuz ola-
caksınız. Sizi yarın Miamifizerindenaktar-
malı Jamaika'ya göndereceğiz."
Herhalde yolcular Türkiye Cumhuriyeti
pasaportu taşıdığından olacak, diğer görevli
özenle sordu:
Amerikan polisiyle kimin sorunu var
"Aranızda Amerikan poUsiyle sorunu olan
var mj?"
Belki Türk polisiyle sorunu olan bulu-
nabilirdi ama. Amerikan polisiyle asla.
Herkes "Hayır" anlamında b'aşını salladı.
Arkasından ikinci bir soru geldi:
"Aranızda Amerika vizesi olan var mı?"
On bir kişiden sekizinin ABD vizesi \ok-
tu.
"Peki"dedi bankonun arkasındaki görev-
li.. "Biz durumu buradaki Amerikan Gö çmen
Bürosu'na bildiririz. Orada size sorun ç ıkar-
mazlar."
Bu İngiliz'in dünyadan haberi yoktu her-
halde.
Küba krizi doruğa tırmanmıştı. Amerika
"Gel, eğer sadece Kübalıysan gel" dec lıkçe
bir sal yapan. araba iç lastığini şışıren k( :ndi-
nı Florida kıyılanna doğru denıze vurmı ıştu.
Florida büyük bir Kübalı göçü yaşıyo rdu.
İşte bu Miami de Flonda e\aletıne bağl ı, üç
yüz bin KübaJı göçmenin yaşadığj. hatta
baalannın "Küçük Havana" dediği bir yer-
di. Vizesi olmayan bir Türk. hem de Kü balı
göçü sürerken Miami havaalanının kapı: sına
dayanırsa. denizden karaya \urmuş bir
Castro karşıtından daha beter bir duru ma
düşebilirdi.
Sezen'in şaıkıları6
yeşil' içîndi
TEMA Vakfı'nın düzenlediği, 'Türkiye Çöl Olmasm' gecesinde, Cumhurbaşkanı
Süleyman Demirere, erozyon tahribatını yansıtan bir tablo verildi.
'Türkiye Çöl Olmasın' sloganını taşı-
yan gecede, Sezen Aksu konser verdi.
Konserin 10 dakikası televizyon kanal-
lanndan 'canlı' olarak yavımiandı.
(Fotoğraf: MUHARREM ÂYDIN)
lstanbul Haber Servisi - Cumhurbaş-
karu Süle>Tîian Demirel. Türkı>e"nin top-
raklannı. yeşilinı. ağacını korumak iqn
herkesi seferberliğe çağırarak "Türkiye'-
nin çölkşmesine müsaade etmeyelim.
Çünkü gidecek başka yerimiz yok" dedi.
Demirerin de katıldığı Şişli Belediyesi ile
Türkiye Erozyonla Mücadele Ağaç-
landırma ve Doğal Varlıklan Koruma
Vakfı'nın (TEMA). "Türkiye Çöl Ol-
masın" sloganıyla önceki gece Harbiye"-
deki Açıkhava Tiyatrosu'nda düzenJedi-
ği gecede Sezen Aksu. sesı. sözü. münği
ve yorumuyla izleyenleri coşturdu.
TEMA Vakfı Başkanı Hayrettin Ka-
raca, Cumhurbaşkanı Süleyman Demi-
rel ve eşinin yanı sıra Çevre Bakanı Rıza
Akçalı. İstanbul Valisi Ha>Tİ Kozakçıoğ-
lu ile 5 bine yakın kişinin katıldığı gecede
yaptığı açış konuşmasında, Türkiye'deki
tanm alanlannın yüzde 68'inin erozyon
tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını anı-
msatarak Türkiye'de yaşayan herkesi
'duyarlı' olmaya çağırdı Devletin, ana-
\asanm 44. maddesinde yer alan işlev ve
sorumluluklan yerine getirmediğini be-
lirten Karaca, 'en büyük felaket" olarak
nitelendirdiği erozyon \e yeşil katlı-
amının önJenmesı ıçın toplum genelinde
seferberlik ilan edilmesıni istedi. Karaca.
aynca Demirel'i, "Eroz>on ordulannın
başkomutanı" olarak nitelendırdi.
Türkiye'deki doğa tahribatını görsel
bir gerçekhk içinde yansıtan multhizyon
gösterisınden sonra söz alan Çevre Ba-
kanı Rıza Akçalı. her savaştan galip
çıkan Türkiye'nin. erozyonla mücadele-
de de başanlı olacağüi] belirtti.
10 dakikası TRT ve özel televizyon ka-
nallanndan 'canlı' olarak yayımJanan ge-
cede daha sonra kürsüye gelen Cumhur-
başkanı Demirel ise "Türkiye'nin çöUeş-
mesine müsaade etmeyelim. İlkemizin
çöUeşmesine devlet ve millet müsaade et-
mez. Çünkü gidecek başka yerimiz yok-
tur" dedi. Demirel. "Bu ülkenin bir
çakılını. bir kanş kel tepesini kimseye ver-
meviz. Yeşillendirme seferberüğine herkes
katılmair şeklinde konuştu.
•'Türkiye Çöl Olmasın" sloganını taşı-
yan gecede aynca. ünlü sanatçı Sezen
Aksu'da özel bir konser verdi. Aksu'nun,
repertuvannın ilk parçası olan 'Kavak-
lar'ı okuduktan sonra, "Ne tuhaf bir rast-
lantı ki, bu parçanın sözlerini yazan şair
Metin Altıok da Türkiye'deki yanan or-
manlarla aynı kaderi paylastı" demesi,
uzun süre alkışlandı. H A 6 A Y R . E T '.
Sonundadaöyleoldu.
British Ainvays'ın konuğu olarak hiç de
kötü sayılmayacak bir otelde geçirilen yağ-
murlu bir Londra gecesinden sonra. okya-
nus Jamaika'ya doğru değil de, onun yüz
altmış kilometre kuzeyindeki Miami'ye doğ-
ru aşılacaktı.
••Jamaika" deyince insanlar tepkilerini
"Ooo...'\ "Müthiş", "Harika" diye diie ge-
tınyorlardı. Ama ardından aynı şeyi soru-
yordu çoğu:
"Jamaika nerede yahu ?"
Gezi öncesı anlaşılmıştı ki, Jamaika Tür-
kıye'de "Harika", "Müthiş" diye biliniyor-
du ama, hantadakı \en pek kestirilemiyor-
du.
Sonunda okyanus aşıldı.
Yaşanan en uzun gündü. Londra'dan saat
11.00'de kalkan uçak, on saatlik bir uçuşla
gelmiştı Miamı'ye. Kalkılan ha\aalanına
göre saatin 21.00 olması gerekiyordu. An-
cak arada sekiz saat fark vardı. Bu yüzden
Miami'de saat 13.00'tü. Alınan on saatlik
yola karşın bulunulan \er itibanvla ancak
iki saat ilerlemiştı zaman.
Gün sanki hıç bıtmıyordu.
• Havaalanından çıkınca,
birkaç kişi yanaşıyor. Ellerinde
kağıda sanlı bir paket var.
"Marihuana ister misiniz" diye
soruyor. Tamam işte. burası
Jamaika... Köleliği. sömürgeliği
yaşamış siyah derili insanlann
yurdu. Güneşin, denizin ve
tropik ormanlann cenneti.
Merhaba Jamaika...
Miami Ha\aalanı'nda karşılama bekleni-
len gibi oldu.
Belli kı Londra'daki Amerikan Göçmen
Bürosu'ndan bilgi ulaşmıştı. Eli telsizli bir
görevii. on bir kışilık grubu ikiye ayırdı; vize-
liler ve \ izesizler.
Sonra vizelilere döndü görevli:
-Uçağınız üç saat sonra kalkıyor. Siz ra-
hatça gezebilirsiniz.
Sıra vizesizlere gelmişti:
"Siz de bizimle gelin, uçak saatine kadar
birükte olacağız."
"Nereye gideceğiz" türünden sorulara eli
telsizli görevlı "N'IP salonuna" diye yanıt ve-
riyordu gülerek.
Transit volcu olmasına karşın vizesizler
transit salona alınmamışlardı.
tstiyorsan şimdi kaç
Küçücük bir odaya tıkıştınldılar üç saat
boyunca. Kimi yerde oturuyordu. kimi ke-
narda bulunan tekerlekli bir sakat sandalye-
sine. Tuvalete gitmek, su içmek isteyen, bir
görevlıyle birlikte "mevcutlu olarak" götürü-
lüyordu. Hatta arada bir espri yapıyordu
görevli:
"İstiyorsan şûndi kaçabilirsin..."
Anlaşılan. Flonda kıyısına vurmuş Kü-
balı muamelesi çekiliyordu Türk pasaportlu
vizesiz yolculara.
Uçaktaki durum daha da gülünçtü.
Vizesiz Türkler koca uçağın içine çil yav-
rusu gibi dağıtılmıştı. Biri ön sırada sol cam
kıyısında. diğeri beşinci sırada sağ camın di-
bine. bir başkası on birinci sırada koridorun
soluna oturtulmuştu. Üç saatlik "kibar gö-
zaltı" sırasında pasaportlan toplayan görev-
li son sözünü sö\le\ip inmışti uçaktan:
" Pasaportlarınız hosteslere teslim edildi.
Jamaika'da inerken alırsınız. İyi yolculuk-
lar..."
Herhalde "ne olur ne ounaz. bu Türkler
yolda uçaktan atlayıp Amerika'ya geri gele-
bilirler" diye pasaportlar ancak Jamaika'da
verilecekti.
Uçaktan inerken nemli bir sıcak vuruyor
msanın yüzüne; "Hah işte Adana'ya geldik"
dedirtecek türden.
Girişteki ışıkü tabelada "Türk gazetecileri
Jamaika'ya hoş geldiniz" yazıyor.
Tourmarks şirketinin sahibi Clive Hobson
ve eşi Heather ile rehber Sherly karşılıyor ha-
vaalamnda. Türkiye'den geİenlere Jamai-
ka'yı gezdirecekler.
Londra ve Miami'deki havaalanlannda
rastlanmayan bavul taşıyıcılar hemen san-
yor uçaktan inenlerin çevresini. Böylece her-
kes Atatürk Havaalanı'na olan özlemini gi-
deriyor.
Havaalanından çıkınca, birkaç kişi ya-
naşıyor. Ellerinde kağıda sanlı bir paket var.
"Marihuana ister misiniz" diye soruyor.
Tamam- işte. burası Jamaika'ydı... Su ve
orman ülkesı... Bob Marley'in efsanesinin
adası... Köleliği, sömürgeliği yaşamış siyah
derili insanlann yurdu. Göz kamaştıran lüks
otellerin. çevresi yoksul insanlann getto-
lanyla kuşatılmış kentlerin Jamikası... Gü-
neşin, denizin ve tropik ormanlann cenneti.
Sonunda ulaşılmıştı. Merhaba Jamaika...
Yarın: iklyüzlü cennet