27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyettmtiyaz Sahibi: Berin Nadi Genel Yayın Yönetmenr Orhan Erinç # Genei Yayın Koordınatörü: Hikmet Çetinkaya # Yazıışlerı Müdürlen' Ibrahim Yıldız (Sonımiu). Dinç Tavanç • Haber Merkezi Müdürii: Hakan Kara # Görsel Yönetmen: Fikret Eser Dış Haberler Ergun Balcı # Istıhbarat Yalçın Çakır # Ekonomı Bülent Kızanlık 0 Radyo-TV: Uygar Eremektar 0 Kültur Handan Şenköken 0 Spor. Abdülkadir Y ücelman 0 Yurî Haberler. Mehmeı Saraç 0 Makaleler Sami karaören 0 Çevın Se\fettin Turhan 0 Duzeltme Abdullah Yazıcı Yayın Kurulu llhan Selçuk (Baişkan). Orhan Erinç, Oktav Kurtböke. Özgen Acar, Hikmet Çetinkaya, Şiikran Soner, Ergutt Balcı. Dinç Tavanç. İbrahim Yıldız. Orhan Bursalı, Mustafa Balbay. Ankara Temsılcısı Mustafa Balha \ 0 Haber Müdürü Doğan Akın AtatOrk Bulvan No 125. Kai4. Bakanlıklar-Ankara Tel. 4195020 ChaU.Teleks 42344. Fak». 41950270 tzmirTemsılcısı SerdarKızık,H.ZıyaBlv.I352S.2 3 Tel. 4411220 Teleks. 52359. Faks. 4419117 0 Adana Temsılcısı. Çetin Yiğenoğlu. Inonü Cd 119 S NolKafl.Tel 3522550. Tt leks. 62155.Faks 3522570 Muessese Muduru Erol Erkut 0 Koordınatör. Ahmet Korulsan 0 Muhasebe Bülent Yener0ldare Hüseyin Gürer 0 Işletme Önder Çelik 0 Bıl'gı- Işlem Nail İnal 0 Bılgısayar Sısterrv Mürüvet Çiler 0 Reklam Reha Işıtman V l ı ı m l a v i n vtBaj«o: Yenı Gün Haber Ajansı, Basm ve Yavıncılık A Ş Türkocagı cad 39 41 Cagaloğlu 34334 Ist PK 246 lstanbul Te! (0 2121 512 05 05 {20 hatl Tcleks 22246. Faks (0 212)513 8^05 20EYLÜL1994 İmsak:5.16 Güneş' 6.42 Öğle: 1 3 02 İkindı. 16.29 Akşanv 19.13 Yatsı: 20.34 Miss Europe adayları • TV Servisi- Show TV'nin düzenlediği Miss Europe yanşmasına 33 ülkeden İcatılan güzeller basına tanıtıldı. Ülkemizi, Türkiye 3. Güzeli Didem Uzel'in temsil edeceği Miss Europe finali. 30 eylülde Aya Jrini'de yapılacak. Holiday Inn Hoteli'nde. dün önce havuz başında mayolanyla basına poz veren güzeller. daha sonra Kü'ltür Bakanı Timurçin Savaş ve ünlü konuklann da yer aldığı kokteylekatıldılar. Kültür Bakanı. bütün güzellere ayn aynşansdıledi. Sipahioğlu'na liyakat nişanı • Haber Merkezi -Dünyanın en büyük üç fotoğraf-haber ajansından biri olan Sipa Press'in kurucusu ve direktörüGökşin Sipahioglu'na. Fransız hükümeti tarafından liyakat nişanı verildi. Sipahioğlu'na. basın ve fotoğraf dünyasına katkılan ve Paris'in dünya fotoğraf merkezi haline gelmesinde oynadığı rol göz önüne alınarak verilmesi uygun görülen "Chevalier Des Arts Et des Lettres" liyakat nışanını. Fransız hükümetini temsilen Mr. Bonnet taktı. Microsoft standı ilgi çekti • Haber Merkezi- Dünyanın en büyük bilgisayaryazılım şirketi Microsoft. "Bilişim '94 Fuan"nda yaalım dünyasındaki en son yenilikleri sergjlediği standıyla. geleceğe yenı bir pencere açtı. Yaratıcısı olduğu Windowsişleüm sistemiyle onmılyonlarca bilgisayar kullanıasının vizyonunu değiştiren Microsoft. uzay tasanrrunı çağnştıran standıyla fuann en ilgi çeken katıbmcılanndan biri oldu. Doğuş Grubu'ndanatılım • Haber Merkezi - Doğuş Grubu. sahibi bulunduğu Kanal D'nin uluslararası deneyim ve teknolojiden yararlanmasını sağlamak amacıyla Avmpa'nın en büyük medya grubu olan İtalyan Fininvest Grubu ile ileride ortaklığa dönüşecek işbirliğinin temellerini atıyor. Doğuş Grubu. Türkiye'ye gelen Fininvest Grubu'nun yetkilileri onuruna bugün saat 13.00'teÇırağan Sarayı'nda biryemek verecek. ADD Genel Merkezi açıldı • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Atütürkçü Düşünce Derneği (ADD) Genel Merkezi. dün Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden ile Devlet Bakanı Önay Alpago'nun da katıldığı bir törenJe Ankara "da açıldı. Genel merkezin açıhşında bir konuşma yapan ADD Genel Başkaru Suphi Gürsoytrak, derneğe kaülımlann her geçen gün arttığıru belirterek, üyelerin en çok, şeriat yanlısı kişilerin. demokratik, laik cumhuriyete karşı yapılan eylemlere sessiz kalınmasından dolayı huzursuzluk duyduklannı söyledi. Açialet Bakanlığı'nın görüşüne sunulan tasarı, organ bekleyen binlerce hastaya olanak }/aratacak Organnakîllerinde yasa luııudııASUMAN ABAaOĞLU İZMtR- Başta böbrek hasta- lan olmak üzere Türkiye'de binlerce hasta, organ nakille- rinde kolayhkİar getiren yeni yasanın beklentisi içinde. Ada- let BakanlığYrun görüşüne su- nulan yasa tasansına göre üze- rinde aksini gösteren bir belge bulunmadıkça, ailenin iznine gerek kalmadan yaşamını kay- bedenlerin organlan alınabile- cek. Türkiye'de I970'li yıllardan bu yana insandan insana böb- rek, karaciğer, pankreas. kor- nea, kalp, kemik iliği ve deri nakli yapılabiliyor. Türkiye'de ilk kez 1975 yılında başanlı böbrek. 1988 yılında karaciğer naklı gerçekleştirildı. 1990 yı- hnda da dünyada ilk kez erişkin hastalarda canlı akrabadan alı- nan kısrni karaciğer naklı yapıl- dı. Ekibiyle birlikte bu operas- yonu gerçekleştiren Türkiye Organ NakJi Derneği Başkanı • Tasan özellikle kadavradan alınacak organlar konusunda büyük kolaylık getiriyor. Tasannın yasalaşması halinde, üzerinde aksini gösteren bir belge bulunmadıkça. ailenin iznine gerek kalmadan yaşamını kaybedenlerin organlan ahnabilecek. Prof. Dr. Mehmet Haberal. ül- kemizde çok önemli bir sorun olan kronik böbrek yetmezli- ğinde uygulanan hemodiyaliz tedavisinin hastalığın kesin te- davisi olmadığını. pahalı bir yöntem olmasınm yanı sıra he- modiyaliz makinelerindeki ye- tersizliğin de ayn bir sorun oluşturduğunu söyledi. Organ naklinin, kronik organ yetmez- liklerinde diğer tedavi yöntem- lerine göre daha kesin ve uygu- lanabilecek en iyi yöntem ol- masına karşın, ülkemizde or- gan bağışı yaygın olmadığın- dan uygulanabilecek sağlık hiz- metlerinin ertelendiğini \e gen kaldığını vurgulayan Prof. Dr. Haberal. "Bu nedenle organ nakli ve organ bağışı, ülkemiz için hem sağlık, hem de ekono- mik yönden önemli bir sorun ol- maktadır" dedi. Sağlık Bakanlığı Organ Nak- li Dairesi Başkanı Can Polat, Adalet BakanlığYna sunulan yasa tasansına göre "Özellikle kadavradan alınacak organlar için, herkesin sağlığında organ- iarını bağışlayıp bağışlamadığını beyan edeceğini, ölen kişinin üzerinde aksini gösteren bir bel- ge bulunmadıkça ve iki kişinin de orf ;an!arını bağışlamadığı yö- nünde tanıklık etmemesi duru- munda. aile iznine gerek kalma- dan organlann uygun hastaya nakledikceğini" söyledi. Yakla- şık beş bın kişinin. çoğunlukla böbrek olmak üzere organ bek- lediğini. yılda bağış sayısının 30 dolayında olduğunu belirten Polat. canlı verici sayısınm ise şılda 200*e ulaşabildiğini bildir- di. Canlı vericiden organ alma- nın "tasvipedilmediğini" kayde- den Polaı, "Sağlıklı insan bir böbreğini verdiği zaman onu sa- kat bırakıyorsunuz ve sağlığııu riske ediyorsunuz" di>e konuş- tu. "Jamaika" deyince insanlar tepkilerini "Ooo...", "Harika" diye dile getiriyorlardı. /Vma ardından soruyorlardı: Şu Jamaikadedikleriyer neredeyahu? CELALBAŞLANGIÇ çağın tekerlekleri Miami Hava- alanı'nın pistine değdiğinde, yanıü merakla beklenen bir soru vardı kafalarda: "ABD'li aian görevlileri bu 'davetsiz', daha doğrusu "vızesiz konuklan' acaba nasıl karşüayacak?" Elbette bu merak dddi bir altyapıya daya- myordu. fürkiye'den "Jamaika" diye yola çıkan dokuz gazeteci ile iki turizmci British Air- ways'ın azizliği yüzünden kendilerini, bir anda Amerika'nın Miamisi'nde bulmuş- lardı. Demek ki, Ingiliz HavayoUan'nm çizdiği "kader"de, Türkiye Cumhuriyeti pasaportu taşıyarak hem de vizesiz, ABD'nin kapısına dayanmak da varmış. Ne cesaret! İstanbul'dan uçağa binerken. herkesin eli- ne ikişer "biniş kartı" tutuşturmuştu Bntısh Ainvays görevlileri. İstanbul'dan Londra'ya gidecek uçağın "biniş kartı" bir yana, gazete- cileri ve turizmcileri Ingiltere'den Jamaika'- ya götürecek uçaktaki koltuk numaralan bile İstanbuFdaki bilgisayann yazıcısından çıkartılmışu. Hani tanık olanlara "neuygarlık ama"de- dirtecek cinsten bir uygulama... Gelgelelim, İstanbul'daki hesap Londra'- ya uymadı. Uçak, birkaç dakika gecikmeyle Londra'- nın Heatrovv havaalanına indi. Havaalanının farkı "İddia makamı" gibi oturmuş gümrük gö- revlileri, pasaportlan denetliyor. sahipleri- nin dış görünüşünü değil tepeden tırnağa süzmek, iç organlanna dek röntgenini çeki- yorlardı sanki. Ancak yine de burası, havaalanına pek benzemiyordu; eğer Türkiye'dekiler havaa- lanıysa... Ne giriş kapısında insanlann üst üste yığıldığı kuyruklar vardı, ne ana girişte polis barikatlan, üst aramalan... Turist döven ba- vul taşıyıalar bile yoktu. Yurtdışına adımını atar atmaz insan havaalanını bile yadırgı- yor, daha yolculuğunun ilk saatlerinde ülke- sini aramaya başlıyordu valla... "Check-up"a benzeyen pasaport ve vize denetimi kimileri için birkaç saniye, kimileri içinse en az on beş-yirmi dakika sürii>ordu. Jamaika uçağına yetişmek için gittikçe daralıyordu zaman. Vizeli transit yolcular Heathrovv havaalanından çıkmak kolay olmadı. Çünkü Londra'da uçak değiştir- mek, "transit yolcu" olmak anlamına gelmi- yordu. İstanbul'dan binilen uçaktan Heath- row'da inilecek, oradan bir buçuk saatlik bir otobüs yolculuğuyla Gatewick Havalanı'na geçilecekti. Bunun için de İngiltere vizesi ge- rekiyordu. Çimenleri özenle b'içmişti İngılizler. İç ka- rartan gri bulutlara inat, "bizler buradayız" diyordu ton ton yeşil. Yol güzeldi ama, Jamaika'ya gidecek uçağın saati de gelmişü. Otobüsteki sanşın hostes bü>ük bir bece- riyle sütlü ve limonlu çay dağıtıyordu yolcu- lara. Korayib Denm Monlego [ ^ — t ö n g s t o n BAŞLARKEN Jamaika: No problem Jamaika. iki buçuk rnilyon insanın yaşadığı. on bir bin kilometrekarelik. bize çok uzak bir ada. Nüfusun yüzde doksanını. Afnka'dan köle olarak getirilen siyahlann torunlan oluşturuyor. Türkiye ile Jamaika arasında turizm ılişkilennın yoğunlaştınlması gündemde. Bu nedenle Türkiye'den dokuz gazeteci on beş gün süreyle bu küçük adayı gezdi. Jamaika'run sıcak kanb insanlannın kullandığı iki sözcükten biri "no problem". Hangı soranla karşılaşırsa karşılaşsınlar hemen bir "no problem"ı yapıştınveriyorlar. Ancak bu. hıç probiem olmadığı anlamına gelmiyor. Nerede bir "no problem" varsa, mutlaka orada bir sorun vardır ve yakın zamanda da kolay koiay çözülme>ecektir. Ada halkımn diünden düşürmediği bu sözcük Jamaika Turizm Bakanlığı'na esin kaynağı olmuş. Bu yıl bakanlık turizm propagandası için sloganını "Jamaika: No Problem" olarak seçmış. Bu yazı dizisinde görkemli oteüerinden, zengin turistlerin lüks yaşamlanndan yerli halkın gündelik yoksul yaşamına dek uzanan bir çızgı içinde küçük bir Jamaika turu yapacağız. Nefes nefese British Ainvays'ın bankosu- na gelindiğinde, biletJere baİcan görevlinin viizünde pek de umutlu bir anlatım yoktu. Kalkış saatine birkaç dakika vardı ama, pi- lot uçağın kapılanm çoktan kapatmıştı. Tam "Gözünü sevejim TrTY'nin" dedirtecek bir durum... Türkiye'deki alanlardan birin- de belki de şu anda bile "Bağlantılı uçak ge- ciktiğinden kalkışımız rötarlıdır" duyurusu >apıhyordur. Bilgisa> ann ekranına bakan görevli "bun- dan sonraki uçak üç gün sonra Jamaika'ya" dedi. Ancak gülümsenebilecek bir durum. Aralannda konuştular bir süre. Sonunda karar verdiler. Bir kadın görevli. durumu açıkhğa kavuşturdu: "Bu gece Londra'da konuğumuz ola- caksınız. Sizi yarın Miamifizerindenaktar- malı Jamaika'ya göndereceğiz." Herhalde yolcular Türkiye Cumhuriyeti pasaportu taşıdığından olacak, diğer görevli özenle sordu: Amerikan polisiyle kimin sorunu var "Aranızda Amerikan poUsiyle sorunu olan var mj?" Belki Türk polisiyle sorunu olan bulu- nabilirdi ama. Amerikan polisiyle asla. Herkes "Hayır" anlamında b'aşını salladı. Arkasından ikinci bir soru geldi: "Aranızda Amerika vizesi olan var mı?" On bir kişiden sekizinin ABD vizesi \ok- tu. "Peki"dedi bankonun arkasındaki görev- li.. "Biz durumu buradaki Amerikan Gö çmen Bürosu'na bildiririz. Orada size sorun ç ıkar- mazlar." Bu İngiliz'in dünyadan haberi yoktu her- halde. Küba krizi doruğa tırmanmıştı. Amerika "Gel, eğer sadece Kübalıysan gel" dec lıkçe bir sal yapan. araba iç lastığini şışıren k( :ndi- nı Florida kıyılanna doğru denıze vurmı ıştu. Florida büyük bir Kübalı göçü yaşıyo rdu. İşte bu Miami de Flonda e\aletıne bağl ı, üç yüz bin KübaJı göçmenin yaşadığj. hatta baalannın "Küçük Havana" dediği bir yer- di. Vizesi olmayan bir Türk. hem de Kü balı göçü sürerken Miami havaalanının kapı: sına dayanırsa. denizden karaya \urmuş bir Castro karşıtından daha beter bir duru ma düşebilirdi. Sezen'in şaıkıları6 yeşil' içîndi TEMA Vakfı'nın düzenlediği, 'Türkiye Çöl Olmasm' gecesinde, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirere, erozyon tahribatını yansıtan bir tablo verildi. 'Türkiye Çöl Olmasın' sloganını taşı- yan gecede, Sezen Aksu konser verdi. Konserin 10 dakikası televizyon kanal- lanndan 'canlı' olarak yavımiandı. (Fotoğraf: MUHARREM ÂYDIN) lstanbul Haber Servisi - Cumhurbaş- karu Süle>Tîian Demirel. Türkı>e"nin top- raklannı. yeşilinı. ağacını korumak iqn herkesi seferberliğe çağırarak "Türkiye'- nin çölkşmesine müsaade etmeyelim. Çünkü gidecek başka yerimiz yok" dedi. Demirerin de katıldığı Şişli Belediyesi ile Türkiye Erozyonla Mücadele Ağaç- landırma ve Doğal Varlıklan Koruma Vakfı'nın (TEMA). "Türkiye Çöl Ol- masın" sloganıyla önceki gece Harbiye"- deki Açıkhava Tiyatrosu'nda düzenJedi- ği gecede Sezen Aksu. sesı. sözü. münği ve yorumuyla izleyenleri coşturdu. TEMA Vakfı Başkanı Hayrettin Ka- raca, Cumhurbaşkanı Süleyman Demi- rel ve eşinin yanı sıra Çevre Bakanı Rıza Akçalı. İstanbul Valisi Ha>Tİ Kozakçıoğ- lu ile 5 bine yakın kişinin katıldığı gecede yaptığı açış konuşmasında, Türkiye'deki tanm alanlannın yüzde 68'inin erozyon tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını anı- msatarak Türkiye'de yaşayan herkesi 'duyarlı' olmaya çağırdı Devletin, ana- \asanm 44. maddesinde yer alan işlev ve sorumluluklan yerine getirmediğini be- lirten Karaca, 'en büyük felaket" olarak nitelendirdiği erozyon \e yeşil katlı- amının önJenmesı ıçın toplum genelinde seferberlik ilan edilmesıni istedi. Karaca. aynca Demirel'i, "Eroz>on ordulannın başkomutanı" olarak nitelendırdi. Türkiye'deki doğa tahribatını görsel bir gerçekhk içinde yansıtan multhizyon gösterisınden sonra söz alan Çevre Ba- kanı Rıza Akçalı. her savaştan galip çıkan Türkiye'nin. erozyonla mücadele- de de başanlı olacağüi] belirtti. 10 dakikası TRT ve özel televizyon ka- nallanndan 'canlı' olarak yayımJanan ge- cede daha sonra kürsüye gelen Cumhur- başkanı Demirel ise "Türkiye'nin çöUeş- mesine müsaade etmeyelim. İlkemizin çöUeşmesine devlet ve millet müsaade et- mez. Çünkü gidecek başka yerimiz yok- tur" dedi. Demirel. "Bu ülkenin bir çakılını. bir kanş kel tepesini kimseye ver- meviz. Yeşillendirme seferberüğine herkes katılmair şeklinde konuştu. •'Türkiye Çöl Olmasın" sloganını taşı- yan gecede aynca. ünlü sanatçı Sezen Aksu'da özel bir konser verdi. Aksu'nun, repertuvannın ilk parçası olan 'Kavak- lar'ı okuduktan sonra, "Ne tuhaf bir rast- lantı ki, bu parçanın sözlerini yazan şair Metin Altıok da Türkiye'deki yanan or- manlarla aynı kaderi paylastı" demesi, uzun süre alkışlandı. H A 6 A Y R . E T '. Sonundadaöyleoldu. British Ainvays'ın konuğu olarak hiç de kötü sayılmayacak bir otelde geçirilen yağ- murlu bir Londra gecesinden sonra. okya- nus Jamaika'ya doğru değil de, onun yüz altmış kilometre kuzeyindeki Miami'ye doğ- ru aşılacaktı. ••Jamaika" deyince insanlar tepkilerini "Ooo...'\ "Müthiş", "Harika" diye diie ge- tınyorlardı. Ama ardından aynı şeyi soru- yordu çoğu: "Jamaika nerede yahu ?" Gezi öncesı anlaşılmıştı ki, Jamaika Tür- kıye'de "Harika", "Müthiş" diye biliniyor- du ama, hantadakı \en pek kestirilemiyor- du. Sonunda okyanus aşıldı. Yaşanan en uzun gündü. Londra'dan saat 11.00'de kalkan uçak, on saatlik bir uçuşla gelmiştı Miamı'ye. Kalkılan ha\aalanına göre saatin 21.00 olması gerekiyordu. An- cak arada sekiz saat fark vardı. Bu yüzden Miami'de saat 13.00'tü. Alınan on saatlik yola karşın bulunulan \er itibanvla ancak iki saat ilerlemiştı zaman. Gün sanki hıç bıtmıyordu. • Havaalanından çıkınca, birkaç kişi yanaşıyor. Ellerinde kağıda sanlı bir paket var. "Marihuana ister misiniz" diye soruyor. Tamam işte. burası Jamaika... Köleliği. sömürgeliği yaşamış siyah derili insanlann yurdu. Güneşin, denizin ve tropik ormanlann cenneti. Merhaba Jamaika... Miami Ha\aalanı'nda karşılama bekleni- len gibi oldu. Belli kı Londra'daki Amerikan Göçmen Bürosu'ndan bilgi ulaşmıştı. Eli telsizli bir görevii. on bir kışilık grubu ikiye ayırdı; vize- liler ve \ izesizler. Sonra vizelilere döndü görevli: -Uçağınız üç saat sonra kalkıyor. Siz ra- hatça gezebilirsiniz. Sıra vizesizlere gelmişti: "Siz de bizimle gelin, uçak saatine kadar birükte olacağız." "Nereye gideceğiz" türünden sorulara eli telsizli görevlı "N'IP salonuna" diye yanıt ve- riyordu gülerek. Transit volcu olmasına karşın vizesizler transit salona alınmamışlardı. tstiyorsan şimdi kaç Küçücük bir odaya tıkıştınldılar üç saat boyunca. Kimi yerde oturuyordu. kimi ke- narda bulunan tekerlekli bir sakat sandalye- sine. Tuvalete gitmek, su içmek isteyen, bir görevlıyle birlikte "mevcutlu olarak" götürü- lüyordu. Hatta arada bir espri yapıyordu görevli: "İstiyorsan şûndi kaçabilirsin..." Anlaşılan. Flonda kıyısına vurmuş Kü- balı muamelesi çekiliyordu Türk pasaportlu vizesiz yolculara. Uçaktaki durum daha da gülünçtü. Vizesiz Türkler koca uçağın içine çil yav- rusu gibi dağıtılmıştı. Biri ön sırada sol cam kıyısında. diğeri beşinci sırada sağ camın di- bine. bir başkası on birinci sırada koridorun soluna oturtulmuştu. Üç saatlik "kibar gö- zaltı" sırasında pasaportlan toplayan görev- li son sözünü sö\le\ip inmışti uçaktan: " Pasaportlarınız hosteslere teslim edildi. Jamaika'da inerken alırsınız. İyi yolculuk- lar..." Herhalde "ne olur ne ounaz. bu Türkler yolda uçaktan atlayıp Amerika'ya geri gele- bilirler" diye pasaportlar ancak Jamaika'da verilecekti. Uçaktan inerken nemli bir sıcak vuruyor msanın yüzüne; "Hah işte Adana'ya geldik" dedirtecek türden. Girişteki ışıkü tabelada "Türk gazetecileri Jamaika'ya hoş geldiniz" yazıyor. Tourmarks şirketinin sahibi Clive Hobson ve eşi Heather ile rehber Sherly karşılıyor ha- vaalamnda. Türkiye'den geİenlere Jamai- ka'yı gezdirecekler. Londra ve Miami'deki havaalanlannda rastlanmayan bavul taşıyıcılar hemen san- yor uçaktan inenlerin çevresini. Böylece her- kes Atatürk Havaalanı'na olan özlemini gi- deriyor. Havaalanından çıkınca, birkaç kişi ya- naşıyor. Ellerinde kağıda sanlı bir paket var. "Marihuana ister misiniz" diye soruyor. Tamam- işte. burası Jamaika'ydı... Su ve orman ülkesı... Bob Marley'in efsanesinin adası... Köleliği, sömürgeliği yaşamış siyah derili insanlann yurdu. Göz kamaştıran lüks otellerin. çevresi yoksul insanlann getto- lanyla kuşatılmış kentlerin Jamikası... Gü- neşin, denizin ve tropik ormanlann cenneti. Sonunda ulaşılmıştı. Merhaba Jamaika... Yarın: iklyüzlü cennet
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle