Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 20 EYLUL1994SAJJ
DIZIYAZI
Prof. Stewart R. Sutherland gelecek bin yıl için eğitimin önemini CumhurİyeC 'e yazdı
Demokrasieğitiınlegüçlenir
O
zgurlük ve eğirim birbirleri ile sıkı bir
ilişki içindedirler. Eğitimli birerkekya
da kadın kesinlikle özgür olmayabilir;
ancak, bizim dünyamızda özgür olma-
lan daha olasıdır. Bunun için ortada birçok neden
vardır ve ben burada bu nedenlerden birkaçını
gözden geçireceğım ve eğer savlanm doğru ise bi-
reyler ve yönetimler için birçok sonuç ortaya çı-
kacaktır
Eğitim, bu binyılda ve bu binyildan daha da
çok, gelecek binyılda, özgürlüğün gerçekleştıril-
mesi ve ortaya çıkması için önemli bir koşuldur.
Yirminci yüzyılın çok yaygın olan mitoslannda
"soylu", "vahşüiğiır ya da ilkel doğa koşullann-
da yaşayan ve bu nedenle teknolojik gelişim ve
tüketimin yönlendirdıği bir tür toplumsal yaşam
gelişmesi ile bozulmamış bir masumiyet içinde
yaşamakta olan bireyin, olası bir özgürlük düşü
vardı. Ancak bu yalnızca birgöz boyamadır. Çün-
kü, insanlar araçlan kullanmayı ve çakmak taşın-
dan ateş yakmayı öğrendikleri zaman kendileri-
ni, acımasız ve aynm gözetmeyen doğanın ken-
dilerine sunduğu mirasın geliştirilmesinin içinde
buldular. tşte bu noktada insanlar, kanncalan,
mikroplan, kuşlan, filleri, eşekkri, yüksek düzey-
dekı maymunlan ve yunuslan geride bıraktılar.
Eğitim, birkusağın insan ufkunun gelışme ve bü-
yüme araçlannı bir sonraki kuşağa devretmesi ça-
balanndan biridir.
Bu, özgürlüğün iki temel biçiminin gelişmesi
içindir: İçinde yaşadığımız fiziksel dünya tarafın-
dan çepeçevre kuşatıimışlıktan özgürlük ve yenı
ufuklar ve fırsatlar geliştirilmesi için özgür-
lük...Ister açlık ya da salgından korunma özgür-
lüğü ya da bunun aksini yapmayı seçme özgürlü-
ğü olsun, her bir durumda eğitim, bir kuşağın öte-
kisini güçlendirdiğı biraraçtır. Eğerçocuklanmı-
za vermekte olduğumuz eğitim sağlam temeller
üzerine oturtulmuşsa çocuklanmızın yaşamı bi-
zimkilerden çok daha zengin olacaktır, aksi du-
rumda onlann ufuklan bizimkilerden hem daha
karmaşık hem de daha sınırlı olacaktır. Bu ise bi-
zim basansızlığımız demektir.
D,emokrasinin gelişmesi ile
olası bir duruma gelmiş olan
siyasal ve toplumsal özgürlük
biçimleri ile ilgili olarak
eğitimin yaşamsal bir rolü
vardır. Demokrasi uygulaması,
~—bilgrlendirme, anlayış ve .
eleştirel değerlendirmeye
dayanır. Vatandaş
öğrenmedikçe, özümsemedikçe
ve değerlendirmedikçe, artık
seçim sandığında biîinçli bir
seçim yapma yeterliliğinden
uzak olacaktır
Özgürlük ve eğitimin ortak olan en azından iki
niteliği vardır. Başlangıçta, ilke olarak herbirinin
kapsamı sınırsızdır. Ikinci olarak, uygulamada ve
genişlettigimizde herbirinin gerçek sınırlan oldu-
ğunu görürüz. Ilke olarak öteki insanlar çalışarak
ve güç harcayarak bunu yapabildiklerine göre,
benim de yüz metreyi on bir saniyenin altında ko-
şamamam için herhangi bir neden yoktur. Ancak,
ugulamada bunu yapamam. Yaşın getirdiği sınır-
lamalar. ^u anda olduğu gibi bedenimin getirdiği
fizikiel sınırlamalar ve bedenimi oluşturan bazı
organlann sağlık durumlan bana çok açıkça bazı
insanlann yapabildıkleri şeyi yapma özgürlüğü-
mün olmadığını söylemektedir.
Bu ikili belirginliklereğitimce de paylaşılmak-
tadır. Ilke olarak, beceri sahibi bazı eğitimcilerin
de belirtecekleri gibi, iyi eğitilir ve arkasından iyi
yönlendinlir ise bir çocuğun gelişmesinde yalnız
birkaç sınır olabılir gibi gözükmektedir. Ancak şu
anda, tek bir öğretmenin, bir velinin ya da bir okul
sıstemının bir tek çocuk için ayırabileceği zaman
ve gösterebileceği çaba için uygulanır sınırlama-
lar vardır.
I Çocuklarıraza ancak kemf
Hdikleriniiziaktannz
Özgürlük, uygulamada, bireyler için gerek fi-
ziksel gerek rinsel olarak sınırlanmıştır. Aynı şey
kıyaslama yolu ile eğitim için de geçerlidir. Ço-
cuklanmıza kendimizin bilmediği ve anlayama-
dığımız şeyleri geçiremeyeceğimiz için eğitim,
bizim akhmızın sınırlan ile sınırlanmıştır. Karşı-
laştınlabilir gerçek, anladığımız şeylerin çok kü-
çük olması nedeni ile onu tahmin ve düşleyeme-
diğimiz için. bu şeyi başarmayı amaç edinememe-
rniz nedeni ile özgürlükten yana görünmektedir.
(Örneğin, ilk denizcilerin dünyanın çevresini do-
laşma çabalan, dünyanın yuvarlak olabileceğini
biçimlendirebilecek bir anlayış ya da en azından
bir düşgücü gerektiriyordu.)
Sonuç olarak, her ikisi de ekonomik etkiler ile
sınırlandınlmışlardır. Uygun teknolojiyi geliştir-
mek için gerektiği kadar kaynak ayıramayan bir
toplum, Ay'a insan göndermek konusunda uygu-
lamada özgür değildir; kütüphaneleri ya da bilgi-
sayarlan sağlamak için gerçekte uygulamada ayı-
rabilecek iken, gerektiği kadar kaynak ayırmayan
Sutherland eğitimin önemini şöyle dile getiriyor: Eğitim. bir kuşağın öteirîsini güçlendirdiğı bir araçör. Eğer çocuklanmı/a \ermekte olduğumuz
eğitim sağlam temeller üzerine oturtulmuşsa çocuklanmızın yaşamı bizimkilerden çok daha zengin olacaktır, aksi durumda onlann ufuklan
bizimkilerden hem daha karmaşık hem de daha sınırlı olacaktır. Bu ise bizim basansızlığımız demektir.
Portre
Tîyatro ve caz merakhsı a
25 Şubat 1941 'de doğan Prof. Stewart Ross Sutherland,
evli olup bir erkek ve iki kız babasıdır.
1963'te Aberdeen'de üniversiteyi bitirdiğinde kendisine,
"Altuı MadaJya", Cambridge'de Corpus Christi Colege'da
masterini tamamladığında "Birinci Sınıf Onur Bursu"
verildi.
Kuzey Galler Üniversitesi'ne 1965'te Fejsefe Okutman
Yardımcısı olarak girdi. 1968'de Sririrn Üniversitesi'ne
okutman oldu. 1974'te Avustralya Ulusal Üniversitesi'ne
KJasikleri Araştırma Merkezi'ne konuk olarak gitti.
1977'de Londra'da Kraliyet Koleji'ne Tarih ve Dinler
Felsefesi Profesörü olarak atandı. 1990'da Londra
Üniversitesi'ne Rektör Yardımcısı oldu.
Bu görevinin yanı sıra Kraliçe, kendisini "Okullar Baş
Müfettişi" olarak atadı. Çeşitli üniversitelerden unvan ve
ödüller ile bazı eğitim kurumlannda görevler aldı.
Aralahnda Türkiye'nin de bulunduğu 10 ülkede konuk
profesör olarak dersler verdi. Tiyatro ve caz merakhsıdır.
Stevvart Ross Sutherland
D,
bir toplum eğitim konu-
lannda ciddi biçimde sı-
nırlı olacaktır.
Geniş bir aileye sahip
olan kişi, kendi ailesini
beslemek ile çok meş-
gul olacağından, yok-
sulluk, açlık ve nüfus ar-
tışı ile kısırdöngüyü kır-
mak için ailesinin eğiti-
mine yeterli katkıyı sağ-
lamak şansına sahip ol-
mayacaktır. Bu koşullar
altında, Hındistan'da
nüfus artışının önemli
derecede denetimi ile il-
gili bu çeyrimin lcınlma-
sında etkili olan tek öğe
çocuk sahibi olacak yaş-
taki kadınlann eğitimi
yolu ile okur yazar ora-
nının geliştirilmesi ol-
muştur. Bu, herhalde,
insan özgürlüğünün
önündeki en uygulanır
sınırlamalann -denetimsiz nüfus artışı ile birbir-
lerine çok sıkı biçimde yapışmış olan yoksulluk
ve açlık zincirlerinin- kınlmasında eğitimin kul-
lanılması ile ilgili en göz kamaştıncı örnekJerden
biridir.
Eğitim, iki özelliklı yoldan özgürlüğün gelişti-
rilmesinde eleştirel yönden çok önemlidir. Bun-
lann birincisi, bireylerin özgürlüğü ile ilgilidir.
Müzik yapma ya da şiir yazma özgürlüğü kişinin
müziksel nota anlayışı ya da dil yapısı olasılıkla-
n ile sınırlıdır. Eğitim bu biçimde ya da şu biçim-
emokrasi aklın bir
oligarşisi değildir; ama eğitimin,
okur yazarlığın, hesaplamamn
ve iletişimin temel ilkeleri olan
aklın temel becerilerinin
yokluğu durumunda güvenli
olarak çalışamaz. Bu yüzyılın
ikinci yansındaki bütün kanıtlar
demokrasiye karşı olan
hareketlerde, demokrasinin,
ortadan kaldınlması noktasında
çok kınlgan olduğunu ortaya
koymaktadır.
ruyor olarak bulabilı-"
rim; ancak, gerekli olan
bilgi ve anlayış olmadan
artık onun pilotu olmak
özgürlüğüne sahip deği-
lim. Daha da genel ola-
rak eğer onu düşüne-
mezsek. onu yapama-
yız. Olası özgür bir e> -
lemi düşünme ve düşle-
me yeteneğı bildiğimiz
\ e anladığımız şeyler ile
sınırlanmıştır. Elimiz-
dekı ömek eğer bir tele-
fon görüşmesi yapılma-
sı ya da meclisten bir ka-
nun çıkartılması ise
doğru olabilir. Eğer bu
hareketlerin nelere mal
olabileceğini bilmıyor
ya da anlamıyçr isek ar-
tık bu, kişinin özgürce
bu biçimde davranması-
nı engelleyen en sert sı-
nırlama olacaktır.
tkinci olarak, demokrasinin gelişmesi ile olası
bir duruma gelmiş olan siyasal ve toplumsal öz-
gürlük biçimleri ile ilgili olarak eğitimin yaşam-
sal bir rolü vardır. Demokrasi uygulaması, bilgi-
lendirme, anlayış ve eleştirel değerlendirmeye da-
yanır. Gerçekte çok da fazla dayanır; ancak, va-
tandaş öğrenmedikçe, özümsemedikçe ve değer-
lendirmedikçe artık, vatandaş seçim sandığında
biîinçli bir seçim yapma yeterliliğinden uzak ola-
caktır. Eleştirel yansımanın olduğu gibi, doğal
olarak. anlamanın da birçok dereceleri olacaktır
de, anlayış ve yetenekliliğin geliştirilmesi araçla- Demokrasi aklın bir oligarşisi değildir; ama eği-
nndan biridir. Buna benzer biçimde, kendimi bir timin, okur yazarlığın, hesaplamamn ve iletişi-
Jumbo jetin pilot kabininde elim kolum bağlı otu- min temel ilkeleri olan aklın temel becerilerinin
zgürlük, uygulamada,
bireyler için gerek fiziksel gerek
tinsel olarak sınırlanmıştır. Aynı
şey kıyaslama yolu ile eğitim
için de geçerlidir. Çocuklanmıza
kendimizin bilmediği ve
anlayamadığımız şeyleri
geçiremeyeceğimiz için eğitim,
bizim akhmızın sınırlan ile
sınırlanmıştır.
yokJuğu durumunda güvenli olarak çalışamaz.
Resmi eğitimin evrensel olandan tümüyle değişik
olduğu gelişmekte olan ülkelerde, erken ve nazik
kökleri olan demokrasi örnekleri kuşkusuz bulu-
nabilir; ancak bu yüzyılın ikinci yansındaki bü-
tün kanıtlar demokrasiye karşı olan hareketlerde,
demokrasinin, ortadan kaldınlması noktasında
çok kınlgan olduğunu ortaya koymaktadır.
Bununla birlikte, toplumlann daha büyük ve
daha karmaşık olduklan zaman seçim sandığın-
dakı değerlendirmelerin de okuryazarlık ve hesap
bilirliğe daha bağlı duruma geldiği kendiliginden
görülebılen bir kanıttır. Bu. kendi temel eğitimi-
nin kapsamında her şeye bir hak ve gereksinim
olarak ulaşmaya çalışan demokraside farkedilen
kökten bir noktadır.
I Demokrasi, sopgulayan
açık beyinler ister
Demokrasi, beklentileri açısmdan doyumsuz-
dur \ e vatandaşlardan okuma. işaretleme, anlama
\e siyasacılann ve yönetici olacakfann sözcükle-
rinı derinliğine kavrayabilmek için gerekli olan
yetenekten fazlasını istemektedir. Bu sözcükler
dengelı olarak ölçülmeli. elenmeli, zorlanmalı ve
eğer gerekli ise aksi savlanabilmelidir. Gene de,
tutarlı bir demokrasi. soru sorma ve onaylama ye-
teneğine sahip olacak sorgulayan açık beyinlerin
gelişmesi için kendi resmi eğitim sistemini yara-
tacaktır. Açıkça. bu, vatandaşlann kendilerini yö-
netecek olanlann ekonomik ve toplumsal siyasa-
lannı değerlendirmeleri, böylece gelişme ve bü-
>ümeyi görebilmeleri gereİcen ve içlerinde de-
mokrasinin serpildiği toplumlann özelliğidir.
Burada sözünü ettiğim ustalık \ e yeteneklerin,
sağlanan ekonomik gelişimin de ön koşullan ol-
ması önemli ve ilgi çekici bir gerçektir. Ekono-
mik büyümenin temel taşlanndan biri olan eğiti-
min bu türden bir büyümesinin meyvelerinin ay-
nı zamanda demokrasinin gelişmesinde de zekice
ve uzak görüşlü olarak kullanılmasının bize yar-
dımcı oiacağı umudumuz olmalıdır.
YARIN: İngiliz İslam tarihçisi Er-
nest Gellner
Y A Y I N H A K K I C u m h U r İ y e t ' E A İ T T İ R . İ Z İ N S İ Z Y A Y I N L A N A M A Z
ACIKAYBIMIZ
Üyemiz
H.KEMALCOŞKUN'u
kaybetmenin üzüntüsü içindeyiz.
Ailesine ve tüm ODTÜ camiasına başsağlığı dileriz.
ODTÜ MEZUNLAR DERNEĞİ
İSTANBULŞUBESÎ
Emekh"öğretmen
MEHMET
DEMİRCAN
vefat etmıştir.
Cenazesi 20.09.1994 (bugün) Çapa Kan
Merkezi Odabaşı Camii'nden öğle
namazını müteakiben kaldınlacaktır.
Dostlanna duyurulur.
AİLESİ
GENÇTUR
ailesine katılabilirsinız
Eğer; insanları seven guleryüzlü, dinamik, çalışkan, lise mezunu, 26
yaşın altında ve sekreterlığimizi üstlenebileceğinizi düşünüyorsanız,
lütfen bızı arayın.
Ingılızce bilgısi ve Anadolu yakasında oturma tercih nedenıdir.
Adnıs: KurbağıMere Cad. 45/4 Hasanpau/Kadıköy-lstanlNtl
Not Başvunılano, Mhten ve 1 ad«t fotoğrafla yapHmaaricaohuınr.
SAHİBİNDEN SATILIK
Fındıkzade, Kızılelma Caddesi'nde 81 m
2
,
kat kaloriferli daire.
Tel. 5865411
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Karanlıkta Keçiler...Istanbul'dan Ahmet Aşıcı, aydın. biîinçli bir Cumhuriyet
okurudur. Yayımlayamadığım birçok mektubu masamın üs-
tünde dururken, bir yenisini aldım. Ahmet Aşıcı'nın mektup-
larınıntümü "domuz ef/'"üzerinedir. Ahmet Aşıcı, "Enyararlı
et domuz etidir, hem hayvansal hem bitkisel protein vardır"
diyor. Ahmet Aşıcının bir mektubu özetle şöyle:
"Çok Sayın Dostum Mustafa Ekmekçi,
Sizinle ortak bir dostumuz var: Domuz! Bu hayvanı çok se-
viyor ve takdir ediyorum. Kimseye zararı yok; doğanın en
zengin, sağlıkh, yararlı, lezzetli et deposu; her şeyiyiyor, ko-
lay ürüyor, çabuk büyüyor, doğaya yararlı, sempatik, sevim-
li, kibar, şakacı bir hayvan.
Yabanisi, toprağı sürerek, tohumlann toprakla kanşması-
nı ve ağaç olarak yeşermesini sağlıyor. Domuzunyasakla-
nıp yenmediği bütün ülkeler çölleşti. Çünkü, keçiye yöneldi-
ler. Keçinin gezdiği yerde ise, ağacın yetişme ve barınma
olasılığı yok. Keçi, en acımasız, en çevik kemirici. Ova, dağ,
kayalık demez, usta dağcılar gibi tırmanır; taşların arasında
saklanıp, büyümeye çalışan, masum, körpe fidanları kıtır kı-
tır yer, köküne değin kemirir, alt dişleri jilet gibidir. Onu do-
ğanın başına bela eden 5600 yıl önce Ibrahlmtf/r. Urfa'da
oğlu ismail V, Tanrıya kurban ediyorum!' diye, gözlerini bağ-
layıp kesmeye kalktığı zaman, amacı domuzu yasaklayıp
yerine koyunu koymaktı. Ancak keçi, koyundan çok daha
ekonomikti. Çoğalıverdi. Her şeyi kemirdi. Ne orman bıraktı,
ne çalı çırpı. Her yanı çölleştirdi. Hazret'in yanlış ve kendi
koyunları satılsın diye yaptığı hesap, öteki Hazretler tarafın-
dan da düzeltilemediği için Ortadoğu'da ne ağaç kaldı, ne
su, ne de canlı. 'Ekolojik denge, ekolojik denge!' diye kasım
kasım kasılarak söyleyen, elma ile armut ağaçlarını ayıra-
mayan, inekle öküzü birbirine karıştıran 'sosyetik çevrecıler'
nerelerde geziyorsunuz? Temel gerçek, yerde. Burjuvanın
-göğe bağlı- soyut kültür egemenliği binlerce yıldır, yalnızca
beyinleri değil, toprağı da çölleştirip, toz halinde göklere sa-
vuruyor. Insamn usu (aklı) hala havada. Yere ineceği deyok.
Çünkü bu, Suudi emperyalizmi ile Batı emperyalizminin işi-
ne gelmez. Onlann beslediği yerli işbirlikçilerin de işine gel-
mez. Okullarımızın hepsi Mezarcı fabrikası!'
Ne olur mektubumu yayımla! Çok dertliyim. Yanaklann-
dan öperim."
Bir dolu mektubu var, ama en son mektubu özetle şöyle
eğıtımci Ahmet Aşıcı'nın:
"Sayın Ekmekçi dostum,
'Kızkardeşımdır' diyerek karısı Sara'yı Firavun'a verip,
ödül olarak bir yığın koyun alan Ibrahim, koyunlannı satabil-
mek için 'kurban söylencesi'n/ çıkardı, domuzu yasakladı.
'Oğlum Ismail'i Tanrıya kurban ediyordum. Tanrı bana
gökten koç gönderdi!' savıyla koyunu kutsayıp, domuz yeme-
yi dinen yasaklayan Hazret'in bu tutumundan ve kuralmdan
sonra et için keçiye yönelen İbraniter'in yaşadıkları tüm yö-
reler, hızla çoğalan bu keçiler yüzünden çölleşti. Yağmur ve
rüzgar erozyonu, dağları kayalığa çevirdi, ovalar dahi çöl-
leşti.
Isa, 3500 yıl sonra domuz yemeyi yeniden serbestbırakın-
ca, Hıristiyan yöreler daha çok yeşil kalma şansına kavuştu-
lar. Ancak Yahudiliğin ırksal olmayan bir devamı olan bu
yeni din bile hem olgucu (pozitivist) Roma uygarlığını yıktı,
hem de tüm Batı'yı ortaçağ karanlıklanna sürükledi. İslam
bağnazlığı da (fanatizm) Osmanlı'yı yok etti.
Isa dan 600 yıl kadar sonra, bu kez Muhammet, domuzu
yeniden yasaklamakla kalmayıp şarabı da yasaklayınca, yıl
boyunca suyu tüketilen çokyıllık ağaçsı bitki ailesi, üzüm
bağları da yok oldu. İslam ülkelerinin tümü çölleşti.
Herkes Tanrı dan ve cehennemden korkar. Ruhbilim (psi-
koloji) ise korkulan şeyin sevilemeyeceğini kanıtlıyor. Bilime
göre, bu dinierin dindarları Tanrı'yı sever gibi yapıp, onu
kandırmaya çalışıyorlar. Tanrı acaba kanıyor mu? Iş çok ka-
rışık Sayın Ekmekçi. Sevgiler sunarım..."
Bu konularda destekçilerim çok. Istanbul'dan yazan Yaşar
Akın şöyle demiş:
"Sayın Mustafa Ekmekçi,
Ben, Konya'nın Bozkır ilçesine bağlı Sorkun Köyü'nde
doğdum. Şimdi ise Istanbul'da yaşamaktayım.
Size, köyümüzde yaşanan iki olayı yazıyorum: Köyümüz-
de Ali adında biri, et gıdası alamadığından dolayı sürekli
hasta bir vaziyette yaşarken, bir gün köyümüzde bol olan
domuz avından eli dolu gelince, bu etten yemek zorunda ka-
lır va hastalığı da gün geçtikçe düzelir. Bu olaydan sonra,
adama köylüler 'Gavur Ali' derler.
Bir başka olay da, köyümüze yakın Dere kasabasında, fı-
rıncının biri, fırınında domuz kızartınca, olay duyulmuş, kim-
se fırından ekmek almaz olmuş.
Ben on beş yıldır koyu bir Cumhuriyet okuru olarak, sizin
domuz eti konusundaki yazılarınızı zevkle okuyorum. Bunla-
n yazarsanız belki ilerde tabular yıkılır, yoksul olan köyleri-
miz yeni gelir kaynağı edinmiş olur. Başarınızın devamını
diler, saygılar sunarım."
Eleştırenler de var, örnegın Dıyarbakır'dan M. Ali Turhan,
mektubunda bu konuda şunları yazmış:
"Sayın Ekmekçi, ülkemizde yazılabilecek o kadar çok ko-
nu varken, domuz etiyle uğraşmak, bir şeyin nedenleri orta-
dayken, sonuçlarına karşı çıkmaya benziyor. Islamiyette
domuz eti haramdır. Öncelikle onun düzeltilmesi gerekir.
Yalnız bu bizim toplumun bihncil sorunu olmasa gerek."
izmir'den yazan Ali Cengiz ince'nın tumcelerı ise şöyle:
"Domuz eti konusunda yalnız değilsiniz. Saygı ve sevgiy-
le."
Toplumun demokrat bir yap/ya kavuşması, laıklikten ge-
çer. Laikleşmemiş bir toplum, demokrat dünyada olamaz.
Keçilerin ağaçları kemirdiğı gıbı, karasakallı yobazlarda, din
sömürüsü ile, inançları kemirir, beyinleri karartır. Onlar, işle-
rini karanlıkta görürler. Aydınlıktan korkarlar. Muammer
Aksoy'u, Turan Dursun u, Uğur Mumcu'yu, Bahriye Üçok u
öldürenler, Toktamış Ateş e bombalı suikast düzenleyenler
bunlardır...
Laikliğe düşman kesilmişlerdır. Beyinleri daha da çölleş-
tirmek isterler. Korkuları, halkın uyanması, silkinip bağnaz-
lıklardan kurtulmasıdır...
• • •
Sevgilı İlhatni Soysal'ın ölümünün bugün ikinci yılı. il-
hami'nin bende çok hakkı var; en güvendiği gazetecilerden-
dim; bu borç ödenebılir mi hıç?
BULMACA
1 2 3 4 5 6 7 8SOLDAN SAĞA:
1/ Kâğıdı perdahlamada
kullarulan makine. 2/
Kumaş üzerine yapılan
bir tür işleme... Vaşak de-
nilen hayvanın ufak bir
türü. 3/ Giysilerde,
omuzlann dik durmasıru
sağlamak amacıyla ko-
nulan parça... Icraat. 4/ 6
Hububat tozu... Fazla
bön, avanak. 5/ Düşün-
cesizce her işe atılan... 8
Demirin simgesi. 6/ Bir
yüzeyde renk dalgalan-
ması sonucu görülen parlaklık. 7/
Tanntanımaz... Özsu. 8/ Halk di-
linde sivrisineğe verilen ad... Evre.
9/ Kısık sesli kücük keman... Ateş-
te kızartılmış taze buğday ya da
mısır.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/Kavrulmuş buğday taneleri. 2/
Gizli görevli... Ahlakbilim. 3/ Or-
tadoğu'da bir göl... Kansızhlc. 4/
Yasadışı bir işin yapıldığı yerde ge-
leni haber verme işi... Terbiyesiz
kimse. 5/ Tarlanın saban iziyle birbirinden aynlan parçalann-
dan her biri. 6/ Tavlada bir sayı... 1954'te Metin Toker tarafin-
dan cıkanlan haftalık haber dergisi. 7/ Cinsiyet... Bir makine-
nin dönme devinimini iletmeye yarayan mil. 8/ Osmanlı ordu-
sunda askerlik görevini bitirdikten sonra yedeğe aynlan er..
"Her yerden o hem aynı güzellikle göründü / Şandım bu biten
gün beni — ettiği gündü" (Yahya Kemal). 9/ Bir bağlaç... Cılız,
zayıf.