26 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2EYLÜL1994CUMA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 Bugün gösterime giren 'Sosyete Polisi 3'te Eddie Murphy, bu kez daha olgun ve sorumlu bir polis! 'Ben mükemmel degilim'Kümır Servisi- Gürülrülü kahkahası vesempatik tavırlanyla ünlü siyah komedyen Eddie Murphy, hayranlannı güldürmeye devam ediyor. Ülkemiz- de ilk ikisi büyük ilgiyle kanşılanan "Sosyete Poli- si" dizisinin üçüncûsü de bugün gösterime giriyor. Murphy, Hollywood sinemasında olağandışı bir örnek teşkıl ediyor, azmhklann düşlerini gerçekleş- tiriyor. BrookJynli bir polisin oğJu olarak 3 Nisan 196Tde dünyaya gelen Eddie Murphy'nin, kome- diye olan eğilimi çok kûçük yaşlarda ortaya çıkmış ve 15 yaşmdayken oturduklan Long Island'daki kültür merkezlerinde kendi yazdığı skeçleri oy- namaya başlamış. Daha sonra New York'a giden Murphy, 1980-81 yülannda "Saturday Night live" adlı çok izlenen bir TV şovuna katılmış ve John Belushi, BiD Murray, Dan Aykroyd, Steve Martin, Cbevy Chase gıbi ûnJü komedyenlerle birlikte program yaprruş. Polis memuru olan babasım da anıyor Bu arada Waher HiII'in dikkatıni çeken genç sa- natçı, sinemaya 1982'de Nick Nofte ile birlikte oy- nadığı "48 Saat" adlı fılmle adım attı. Uluslararası başan kazanan bu film, 21 yaşındaki Murphy'nin doğuşu oldu. John Lamtis'in "tki Kişiye Bir Kol- tuk"undan sonra "Sosyete Polisi" filmleri geldi ve Murphy adı, ince bir espri anlayışına sahip polis Axel Foley ile birlikte anılmaya başladı. "Kendimi hemen Axel Foley'ye yakın hissettim'" diyor sanatcı: "A ynı benim gibi insanları provoke etmeyi, her şeyde gittünç bir yan bulurken. bir y andan da işini ciddi) et- le yapmayı seviyor. Bufilmleaynı zamanda 8 yaşıs- dayken kaybettiğim polis memuru olan babamı da anmış oluyonun. Ama bu yeni rolü, Axd Foley ka- rakterine, benim de zamanla kazandığım olgunluğu, sorumluluk duygusunu eklemek koşuluyla kabul et- tim". Erken yaşta birden bire gelen büyük şöhret, Murphy'nin başını döndürmüş. Kendini çok önemli görüyor, bir koruma ordusuyla diskolan, barlan dolaşıyormuş. Bugün 33 yaşına gelen sa- natçı, baba olmanın ve aile kurmanın onu tama- men değiştirdiğin!, maskesinin ardında taşıdığı kınlganlığın ortaya çıktığını söylüyor "Kcnm Bria'nın doğumu benim için psikolojik bir şok oMu. 29 yaşındaydım \e ilk kez kendimi birinden sorumlu hissediyordum. Bria şimdi beş yaşına geldi, oğlum Myles ise kasımda, ikinci kızım Stıane'uı doğacağı güiderde iki yaşını dolduracak. L'marun daha bir sürü çocuğum olur, çünkü onlara bayılıyoruın". Eddie Murphy, "Sosyete Polisi 3"ün gösterime gırmek üzere olduğu bu günlerde gazetelerin soru- lannı yanıtladı: Komedi unsurlu ciddi bir yapun - Sosyete Poiisi 3 gibi bir senaryoyu okurken kri- terieriniz neler? Sosyete Polisi'nin üçüncü bölümünü çekmeye daha ikincisinin çalışmalan sürerken karar vermiş- tik. Ama iyi bir öyküye ihtiyacımız vardı. tlk önce Axel Foley'yi Londra'ya götürmeyi düşündük, sonra Japonya gündeme geldi. Yanı istediğimiz Axel'ı tamamen değişik bır ortama sokmaktı. Yapımciyla çok tartışüm. Bu rolü ilk oynadıpmda 21 yaşındaydım. Bıraz değişiklik gerekıyordu. Bunu en iyi başaracağma inandığımız senarisüeri seçtik. - Senaryo için özel istekleriniz oldu mu? Çünkü bu öykü daha ciddi görünüyor... En önemlısı, Beverly Hills bugün on yü öncekın- den çok farklı biryer. Ayaklanmalar oldu, isyanlar oldu. Bunun filme yansıması gerekiyordu. - Bu dunımda neden Patana, Scorsese ya da Cop- pola'yla çauşmayı düşünmediniz? Bugüne kadar yalnızca on iki filmde oynadım. Bır gün ciddi bır yapımda rol almak ıstenm, benim de bır şeyler kalabiJeceğim bir filmde tabii. Yani komedi unsurunu koruyarak. Ben Brian de Palma ya da Scorsese'nın hem komik hem de ciddi bir fil- mini görmedım. Sineraa biiyülü bir şeydir, bayüınm -Ya VVoody Allen? Woody Alien'ın herhangi birfilmindebir zenci- ye rastladığımı anımsaniıyorum. Filmlerinın hiç bir karesinde siyahlara yer vermedi, "Manhattan"- da bıle. Şu ana kadar bana hep başroller teklifedil- di çünkü kanyenmın başlannda iyi iş yapan film- lerde rol aldım. Ama yaşlanınca başka şeyler yap- mayı düşünüyorum. Bir başkasınınfilminde,tüm yükünü omuzlamadığım bir filmde oynamaktan büyük zevk alırdım. Murphy, Sosyete Polisi 3 fibniniıı kahramam Axel 'in karakterine zaman içinde kazandığı olgunluğu ve sorumluluk duygusunu da eklemiş. - Bu sadece size mi bağb? Hayır, yönetmenlere de bağlı. Bö'yle bır şeyı ya- pabileceğime veya kabul edeceğıme ınandıklan- ndan emin dejüüm. Bir gün, belkı. Bir sorun da, Paramount'la yapüğım beşfilmtıkkontrat. Diye- lım kı, Palma cekeceğı bır filmde bır rol için benı düşündü. Bu film Paramount için değılse. kabul edemem. Neyse ki, ikifilmimdaha kaldı. sonra bı- tiyor. . - Genç yaşta hatafar yaptığınızı düşünüyor musu- nuz? Pişman okiuğunuz işler var mı? Pek sayılma2. Çok şanslıydım, hata yapüğım za- man bile başım belaya girmedı. Kötü denevımler- den ders almayı bildim. Profesyonel acıdan olsun. sosyal, hatta ruhsal acıdan olsun... Üzerimdeki baskı hiç bır zaman dayanılmaz olmadı - Bu nıh halini bir filmde yansıtmayı hiç düşün- mediniz mi? Belki, ama buna uzaktan yakından değınen bır senaryo gelmedı hiç. Paramount'la anlaşmam bı- tince, başka stüdyolarla, başka sanatçılarla çalışa- bıleceğim. O zaman aklımdaki pek çok projeyı gündeme getirebıleceğırn. Ben bir sinema hastası- yım. Sinemaya gitmeye bayılınm. Işıklar söndük- ten sonra ıçen gırer, arka sıraya yerleşirim. Büyülü bir şeydir bu. En doğrusu anne babayı örnek almak Ama bugünlerde sinema tamamen teknolojik bır şey halıne geldi İnsanlar bunun bır sanat oldu- ğunu unuttular Televızyonlar filmlenn perde ar- kasında, kulislerde geziniyorlar. Büyü diye bır şey kalmadı. Örneğın ben Jerry Lewis'in bir filmının yenıden çevrimınde oynayacağım. Normal bır be- dene sahıp olmayı düşleyen 200 kıloluk bir adam Eddie Murphy bufilmdeaynı zamanda 8 yaşuıdayken kaybettiği pohs memuru babasını da andığını belirtiyor. rolündeyım. Özel bır makyajım ve kostümlerim olacak. Hemen deneme çekimlerimizi görüntüle- mek istediler. Ben de reddettım ve ıyi de oldu - Bugünlerde ilginç bir şekilde gündemi yansıtan filmler gösterime girmeye başladı. Simpson olayım anımsatan "Speed" gibi. Evet, çok tuhaf. Tam da Simpson olayının pat- lak verdiğı dönemde gösterime girmesi... "Top Gım" da benzer bir durumda ortaya çıkmıştı. Ama bu Simpson olayı, hayatımda gördüğüm en garip şey. ABD'de yaşıyorsanız, ondan kaç- manıza okinak yok. Bütün kanallarda, heryerde o var. Tek seçeneğinız, çızgıfilmseyretmek. Yollarda kuyruklar oluşturup bağınp çağıran insanlan görmek korkunç. Çünkü aynı insanlar, bir film çekimi için gerçekten insanlar havaya uçu- rulsaydı, onu izlemek ıçın de kuyruğa girerlerdi herhaide. Ya da bırinde Michael Jackson'ın dan- settiğj, diğerinde de bır duvann altında ezildiği iki film gösterse- lerdı ıkisini de aynı ilgiyle ızlerler- dı. Hayranlann starlan gerçekten sevip sevmediğini düşünüyorum bazen. Televizyonda her şey şov halıne gelıyor. - Kendine sizi örnek alan genç- lere karşı sorumluluk hessediyor rousunuz? Ben kımseyı örnek almam, bu iyi bır fikirdeğıl hayatta. Özellik- le şov dünyasından birini örnek almak çok yanlış, çünkü gördü- ğünüz gerçek yüzü değil. Ben mükemmel değılim ve benden ' şey beklenmesini istemiyo- - Evet ama siyahlar için bir ör- nek teşkil etîiğinizi yadsıyamaz- sınız herhaide? Hayır, bundan da gunır du- yuyorum. Ama bu farklı bir şey. Bence en doğrusu kendimıze anne ba- bamızı örnek almamız. Bize reh- berlik etmesı gerekenler onlar. Tabii ki, filanca artist gibi giyin- mek isteyebilır ınsan. Madonna gibi görünmek ısteyen bir çok küçük kız gibi. Ama umanm bu daha ileri gıtmez. Bilemıyorum. belki de kendımı pek ciddiye almrvorum. YEW BAŞLAYAIVLAR: • BELLE EPOQUE/ GÜZEL1İK ÇAĞI - Fenıando Troeba'mn yabancı film Os- car'ını kazanan "Belle Epoque/ GüzeUik Çağı" adlı filmi bugün gösterime giriyor. Fernando Gomez, Jorge Sanz, Maribel Verdu'nun başrollerini pay- laştığı film; sıcakkanlı, erotik, romantik bir komedi. Jean Renoir'ın kır filmlerin- den de ilham alan "GüzeUik Çağı" Ispanya iç savaşı ön- cesinde yaşanan tipik bir "gez- gin şatKi- çiftçinin kızı" öykü- sü. Öyküdekj çıftçı, gulünç ve yaşlı bir ressam ve dört tane gü- zel kızj var. Gezgin saüa ise as- ker kaçağı yakışıklı Fernando. 1930 yıb sonunda Madrid'de Kral Alfonso'ya karşı bir ayak- lanma olmuştur. Kral üİkeyi terk etmiş, cumhuriyetciler yö- netimi devralmıştır. Film 1931 Şubat ayında başlar. Ordudan kaçan Fernando, iki jandarma tarafından yakalanır. Fernan- do'ya ne yapacaklan konusun- da anlaşamayan jandarmalar kavgaya girişir ve ikisi de ölür. Serbest kalan Fernando kendi- ni şirin bir kasabada bulur. Doğnı bir geneleve gjden Fer- nando orada bir papaz, bir res- sam ve bir opera sanatçısıyla ta- nışır ve niyetinden vazgeçer. Ressamla dost oian Fernando, ertesi gün gidecekken ressamın Madrid treninden inen dört gü- zel kıayla tanışır. Ustaca bir biçimde treni ka- çıran Fernando, yeteneklerirü sergileyerek eve yerleşir. Dört kızın da gönlünü celen Fernan- do'nun keyfı yerindedir. Adını nostaljik bir Fransızca terim- den alan "Belk Epoque/Güzet- lik Çağı", Trueba tarafından, yalnızca Fernando için değil, kanü iç savaş öncesi İspanya için de bir çeşit altın çağa ışaret etmek için kullanılmış. Yönetmen Fernando True- ba, filmi hakkında şunlan söy- lüyor: "Befle Epoque, cennetin öy- küsü. Hiç bitniemesi istenen bir cennetin. Yaşamın keşfı hakkı- nda, ama gerçek yaşamın, yani özgürlük, sanat, aşk. seks, dost- luk... Belki çok idealistçe ben hep suıemanın nedenkrin- den birûıin seyirciye keyif ve mutluluk vermek olduğunu dü- şünmüşümdür." • MYLITE/HAYATIM - "Batman" Michael Keaton ile Nicole Kidmanı bır araya geti- ren "MyLJfe/HayatmT adlı film de bugün gösterilmeye başlamyor. Bruce Joel Rubin'ın yazdığı yönettiği ve Jerry Zuc- ker %e Hunt LX)WTV ile birlikte yapımcılığını üstlendiği film duygusal yönü ağır basan bir film. Kansı hamile olan Bob, kan- serdir ve ıierde çocuğuna ba- basını aratmayacak bır belgesel hazırlamaya çalışır. Bob çekim- ler sırasında kendi ailesıyle de yakınlaştığını hisseder. Kansımn ısranyla Çinli doktor Ho'ya başvurur. Ho. Bob'a kendi ıçine dönerek korkulannı yenmesi ve kendine güvenmesi- ni telkin eder. Eskı arkadaşlan aracıhğıyla çocukluğuna dönen Bob'un en büyük ısteği çocuğu- nu görmektir. • THE GATEW AY/SON- SUZ KAÇIŞ - Roger donald- son'ın "The Gatenay/Sonsuz Kaçış" adlı filmi de bugün gös- terime eirecek filmlerden. 1972de Steve McQueen ile Ali McCraw"ın oynadığı aynı adlı filmm yeniden çevrimi olan 1993 En İyi Yabancı Film Oscar'ını kazanan 'Belle Epoque' ve 'Hayatun'da Michael Keaton ve Nicole Kidman bir arada. filmde Queen ve McCravv'ın rollenndc Alec Baldwin-Kim Basinger çifti oynuyor. Filmde Michael Madsen, James Wo- ods, Jennifer Tilly. Rkhard Fransworth ve David Morse da rol alıyor. Filmin yeni çevn- minde birincisinden farklı oia- rak Kim Basinger biraz daha , önce çıkıyor. Usta bir hırsız olan Doc McCoy, kendine özgü bazı ah- lak kurallanna göre yaşar ve sözünün eridir. Kansı ve suç ortağı Carol güzel bir kadındır ve kocasını düştüğü zordurumlardan kur- tarmak için her şeyi yapar. Tüm güçlüklere karşın sevgi bağlanyla birbirlerine bağla- nan çift, birbirlerine güvenmeyi öğrenmiştir. Filmin baş oyunculanndan Alec Baldwin sinema çalış- malanndan fırsat buldukça ti- yatro da oynuyor ve bir Broad- way yapıtı olan 'Loot'la bir 'Theatre VVorld* ödülü kazandı. "The Hunt for Red October" fıl- mındekı ve "Prelude to a Kiss"- teki rolleriyle ilgı çekti. Kim Basinger de ilk ilgiyi bir James Bond filmi olan "Never Say Never Again" fılmıyle çek- ti. Mickey Rourke'la çevirdiği "91/2 Hafta" ve Sam Snepard- la oynadığı "Fool For Love"la ilgi çekti. Daha sonra da bol hasılat yapan fılmlerde rol aldı. Avustralya asıllı yönetmen Roger Donaldson "Marie", "Coctaü","NoWayOut","Ca- dillac Man" filmleriyle başarılı oldu. En son Mickey Rourke ve Willem Dafoe'nun oynadığı korku filmi "White Sands"ı yö- netti. YEDİREISK UĞUR KÖKDEN 1 Eylûl 1939 Uçurtmalar isimli romanmda, Roman Gary can alıcı bir noktanın üstüne parmak basar: "Nazizm, ya insanlık dışı bir canavar değilse? Ya insana özgü bir şeyse? Ya bir itirafsa? Gizlenmiş, bastınlmış, üstü örtülmüş, yad- sınmış, en derinlerimize dek sindirilmiş, ama gene de her zaman yüzeye çıkan bir gerçekse ya?" Daha 1932'nin ilk aylarında, Mussolini, çoktan yaşlarv mış genç bir faşist hareketin "// Duçe "si şöyle diyordu: ''On yıllık bir süre içinde Avrupa faşist olacak ya da zorla yapılacaktır." Unutulmamalı ki, bu tarihte Hİtter henüz iktidara gelmemişti. Franco'nun zaferi de, Ispanyol uf- kunda henüz görünmemişti. Bununla birlikte, italya'yı yönlendiren üç sihirli söz- cük, "İnan!İtaatet'Döğüş!", umutsuzca etkiliydi; kitleleri kendine çekebiliyordu. "Uygarlık" savunucuları ya da serüven ardında koşanlar için. Ellı beş yıl!.. Asl ında rakamlar, soyut kavramlar tek başlarına. Ama onların birdesomutanlamları var, anlattıkları anılar var. Renkleri var, sevinçleri ve elemleri var. Her birinden yükselen, kendine özgü sesler var. Sözgelimi ispanya'da, generallerincumhuriyetyöne- timine karşı silahlı başkaldırısı sıcak bir temmuz ayında patlak vermişti. Buna karşılık 1 eylül sabahı (1939), saat 4.45'te, Alman birlikteri hiçbir uyarma yapmaksızın ve gerekçesiz olarak Polonya'ya saldırdı. Yaklaşık bir saat geçmeden, bu kez, Alman uçakları başkent Varşova'yı bombalamaya başladı Tıpkı bir filmin başlangıç sahne- leri gibi. Diyelim, Gürrther Grass'ın Teneke Trampet ro- manından uyarlanan filmde görülenler ya da küçük ç o cuöun doğrudan ve çıplak tanıklığı gibi. öte yandan, rakamların bir geçmişi yok mu? Var, kuşkusuz. Olmaz olur mu? Gene 1939'u ele ala- lım. Butarihten bir buçuk yıl önce, 12 Mart 1938de, şafak sökerken, Alman ordusu Avusturya'ya girmemiş miydi? Hitler'in ünlü konuşmasında -Şubat 1938- vurgufadığı yönde, Almanya'nın çevresinde yaşayan on milyon Al- man'ın korunup kollanmasıydı resmi amaç. 12 Mart'ın üstünden bir yıl geçti geçmedi, bu kez Alman birlikleri Pragı işgal etti. Gerçekte, ortada sınırlı bir amaç vardı. O da Doğu Avrupa'da Alman egemenliği. Ancak, Nazi yönetiminin başlattığı savaşın belirleyici birözelliğı, bü- tünüyle bir Alman girişimınin sonunda patlak vermesi değil miydi? Yıllar sonra daha iyi anlaşılıyor, o uzun 39 ağustosunun başında, Kartal Yuvası yolunda nem ko- kan dağ havasını solurken bile, Hitler ne denli kaygılar içindeymiş! Yol boyu koruduğu tedirgin edici suskunluk, ancak küçük sözcüklerle -birçeşit, yüksek sesli düşünce kınntıları- sessizliğin bozulması... Dahası, o sırada, ge- rekirse anlaşmanın imzalanabilmesi için bizzat Mos- kova'ya gitmekten bile çekinmeyeceğini açıklaması. Besbelli, kafasındaki düşunceler yumağının çekirdeği- ni, ünlü Sovyet-Alman Saldırmazlık Antlaşması'nın im- zası oiuşturmakta. özellikle de "Ya bozulursa"sorusu- nun karşılığı... öte yandan, imza telgrafı Führer'e ulaştığında, yeni bir sorun kendini gösterir. Güney Alpler'deki Dağevi'nin terasında, savaşın görünmeyen, ancak duyumsanan tehlikesi, tıpkı soguk bir ürperti gibi, öteki konuklar ara- sındaki yerini alır. Propaganda Bakanı Dr. Goebbels bi- le, dinleyenleri şaşkınlık içinde bırakırcasına, barışçı bir çizgi izlenmesini önerir. Ama rejimin mimarı Speer, o akşamı anlatırken, "Hitler gözümde, o ilkel çağlara öz- gü. gücünun bilincindeki efsane kahramanlanndan biri gibi canlandı" der. Böylece, ortaya çıkan rahatlamış dağ akşamları, son barış ağustosunun gündüz dinginliği; bulutsuz, güneşli yaz sonları, bunların hepsi artık gerıde kalıyordu. Arka- da yumuşak bir geçmış, sıcak anılar ve önde, zalim bir savaşın şimdiden izdüşen kara gölgesi! Italya'nın son dakika çekimserliğine, zaman kazan- maya yönelik manevralarına karşın, yazgıyı durduracak güçte herhangi bir hareket ortaya çıkmaz. Nasıl çıksın ki"? Führer'e göre Batı, savaş ilan etmeye cesaret ede- meyecektir. Gerçekten, Londra'yla Paris, Danzig'i (bu- günkü Gdansk) ve Baltık Koridoru'nu çoktan Hitler'e sunmuştur bile. Dolayısıyla 26 ile 31 ağustos arasında, artık Hitler her zamanki sezgilerınin sesiyle baş başadır. Düşmanları- na karşı duyduğu geleneksel tiksinti, yalın gerçeklerin önüne geçer, sonunda ideolojik hesapların yol açtığı ka- çınılabilir "son", 1 eylül sabahı gerçekleşmiş olur. Ancak 3 eylül öğleye doğru ingiltere, gene aynı günün akşamı saat beşte de Fransa, Almanya'ya savaş ılan et- mek zorunluluğunu duyar. O akşam, Paris bulvar kahve- leri, olabildiğince sessiz bir görünüme sahiptir. Kimse- den çıt çıkmaz. Demokrasilerin savaş ilanı haberini öğrenince Hitler, "Yani, savaş gerçekten haşlayacak mı?" demekten ve şaşkınlıktan kendini alamaz. Böylece Avrupa, yeni başlayan savaşa istemeden, çekinerek, yüce amaçlardan ve umutlardan uzak girmiş sayılır. Her iki yan için de bu doğrudur. Üstelik 1914'ün üstünden henüz daha yirmi beş yıl geçmeden. IFSAK İFSAKYEMİDÖHEMFOTOĞRAFSEMtNERLERt KA Y1TLARIBAŞLADI. 38 YILLIK DENEYİMLİ İFSAKın 73. DONEM TEMEL FOTOĞRAFSEM(f«RLERl 13.9.1994 SAU 17.9 1994C.TESİ GÜNLERİBAŞLIYOR Sahgünlensaal 19 00-21 00Ctestgünlen 11 00-13 00 arasında vapıtecak olan semınerienfc FoıoğrafTanhı. FoCofraf Makınea. Işık Bılpsı. Yardtroa Araçlar. Kompozısyon. Karanlık Oda Deıdcn işlcneccktjr. SemınerİCT arasında çekım gezılen ve karanlık oda uygulamalan yapılacakîı r AynMı BORİ fç» 24Î1401 NoTu İtkteeAm Smt l4JtrdnS a n B8pAkaridk. F«ks 252 44 61 tLAN T.C. AKÇAABAT ASLÎYEHUKUK HÂKİMLİĞÎ'NDEN 1992'664 1994/273 Akçaabat C. Başsavcılığfnın ! 5.9 1992 tarih ve 1992/259 esas sayılı davanamesi ile davalı Do- mınik Cumhuriyeti uyruklu Mıguel Arias ve Josefına kıa 2.6.1968 D.lu Waennery Sest- here Anas Medina ve arİc. aley- hine açtığı evlıiik aktinin iptali davasımn yapılan duruşması sonunda: Mahkememizde venlen 8.6.1994 tarih ve 1992,664- 1994/273 karar sayılı ılam dava- lı Waennery Şesther Arias Me- dina'ya adresi meçhul olduğun- dan bugüne dejpn tebügat yapı- lamamıştır; adı geçene tebliğ yerine kaim olmak üzere ilan olunur. Basın: 50631 LİDYA-ÖZLEMVE FASIL. GRUPLARAÖZEL EKONOMİK MENÜLER ÇATI KALÎTEStYLE... CMe - Bar 2510000 PBX 251 51 05 Nüfuscûzdanınu kaybettım. Hükümsüzdür. ÇİGDEMDtLBAZ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle