Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2EYLÜL1994CUMA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
Bugün gösterime giren 'Sosyete Polisi 3'te Eddie Murphy, bu kez daha olgun ve sorumlu bir polis!
'Ben mükemmel degilim'Kümır Servisi- Gürülrülü kahkahası vesempatik
tavırlanyla ünlü siyah komedyen Eddie Murphy,
hayranlannı güldürmeye devam ediyor. Ülkemiz-
de ilk ikisi büyük ilgiyle kanşılanan "Sosyete Poli-
si" dizisinin üçüncûsü de bugün gösterime giriyor.
Murphy, Hollywood sinemasında olağandışı bir
örnek teşkıl ediyor, azmhklann düşlerini gerçekleş-
tiriyor. BrookJynli bir polisin oğJu olarak 3 Nisan
196Tde dünyaya gelen Eddie Murphy'nin, kome-
diye olan eğilimi çok kûçük yaşlarda ortaya çıkmış
ve 15 yaşmdayken oturduklan Long Island'daki
kültür merkezlerinde kendi yazdığı skeçleri oy-
namaya başlamış.
Daha sonra New York'a giden Murphy,
1980-81 yülannda "Saturday Night live" adlı çok
izlenen bir TV şovuna katılmış ve John Belushi, BiD
Murray, Dan Aykroyd, Steve Martin, Cbevy Chase
gıbi ûnJü komedyenlerle birlikte program yaprruş.
Polis memuru olan babasım da anıyor
Bu arada Waher HiII'in dikkatıni çeken genç sa-
natçı, sinemaya 1982'de Nick Nofte ile birlikte oy-
nadığı "48 Saat" adlı fılmle adım attı. Uluslararası
başan kazanan bu film, 21 yaşındaki Murphy'nin
doğuşu oldu. John Lamtis'in "tki Kişiye Bir Kol-
tuk"undan sonra "Sosyete Polisi" filmleri geldi ve
Murphy adı, ince bir espri anlayışına sahip polis
Axel Foley ile birlikte anılmaya başladı. "Kendimi
hemen Axel Foley'ye yakın hissettim'" diyor sanatcı:
"A ynı benim gibi insanları provoke etmeyi, her şeyde
gittünç bir yan bulurken. bir y andan da işini ciddi) et-
le yapmayı seviyor. Bufilmleaynı zamanda 8 yaşıs-
dayken kaybettiğim polis memuru olan babamı da
anmış oluyonun. Ama bu yeni rolü, Axd Foley ka-
rakterine, benim de zamanla kazandığım olgunluğu,
sorumluluk duygusunu eklemek koşuluyla kabul et-
tim".
Erken yaşta birden bire gelen büyük şöhret,
Murphy'nin başını döndürmüş. Kendini çok
önemli görüyor, bir koruma ordusuyla diskolan,
barlan dolaşıyormuş. Bugün 33 yaşına gelen sa-
natçı, baba olmanın ve aile kurmanın onu tama-
men değiştirdiğin!, maskesinin ardında taşıdığı
kınlganlığın ortaya çıktığını söylüyor "Kcnm
Bria'nın doğumu benim için psikolojik bir şok oMu.
29 yaşındaydım \e ilk kez kendimi birinden sorumlu
hissediyordum. Bria şimdi beş yaşına geldi, oğlum
Myles ise kasımda, ikinci kızım Stıane'uı doğacağı
güiderde iki yaşını dolduracak. L'marun daha bir
sürü çocuğum olur, çünkü onlara bayılıyoruın".
Eddie Murphy, "Sosyete Polisi 3"ün gösterime
gırmek üzere olduğu bu günlerde gazetelerin soru-
lannı yanıtladı:
Komedi unsurlu ciddi bir yapun
- Sosyete Poiisi 3 gibi bir senaryoyu okurken kri-
terieriniz neler?
Sosyete Polisi'nin üçüncü bölümünü çekmeye
daha ikincisinin çalışmalan sürerken karar vermiş-
tik. Ama iyi bir öyküye ihtiyacımız vardı. tlk önce
Axel Foley'yi Londra'ya götürmeyi düşündük,
sonra Japonya gündeme geldi. Yanı istediğimiz
Axel'ı tamamen değişik bır ortama sokmaktı.
Yapımciyla çok tartışüm. Bu rolü ilk oynadıpmda
21 yaşındaydım. Bıraz değişiklik gerekıyordu.
Bunu en iyi başaracağma inandığımız senarisüeri
seçtik.
- Senaryo için özel istekleriniz oldu mu? Çünkü bu
öykü daha ciddi görünüyor...
En önemlısı, Beverly Hills bugün on yü öncekın-
den çok farklı biryer. Ayaklanmalar oldu, isyanlar
oldu. Bunun filme yansıması gerekiyordu.
- Bu dunımda neden Patana, Scorsese ya da Cop-
pola'yla çauşmayı düşünmediniz?
Bugüne kadar yalnızca on iki filmde oynadım.
Bır gün ciddi bır yapımda rol almak ıstenm, benim
de bır şeyler kalabiJeceğim bir filmde tabii. Yani
komedi unsurunu koruyarak. Ben Brian de Palma
ya da Scorsese'nın hem komik hem de ciddi bir fil-
mini görmedım.
Sineraa biiyülü bir şeydir, bayüınm
-Ya VVoody Allen?
Woody Alien'ın herhangi birfilmindebir zenci-
ye rastladığımı anımsaniıyorum. Filmlerinın hiç
bir karesinde siyahlara yer vermedi, "Manhattan"-
da bıle. Şu ana kadar bana hep başroller teklifedil-
di çünkü kanyenmın başlannda iyi iş yapan film-
lerde rol aldım. Ama yaşlanınca başka şeyler yap-
mayı düşünüyorum. Bir başkasınınfilminde,tüm
yükünü omuzlamadığım bir filmde oynamaktan
büyük zevk alırdım.
Murphy, Sosyete Polisi 3 fibniniıı kahramam Axel 'in karakterine zaman içinde kazandığı olgunluğu ve sorumluluk duygusunu da eklemiş.
- Bu sadece size mi bağb?
Hayır, yönetmenlere de bağlı. Bö'yle bır şeyı ya-
pabileceğime veya kabul edeceğıme ınandıklan-
ndan emin dejüüm. Bir gün, belkı. Bir sorun da,
Paramount'la yapüğım beşfilmtıkkontrat. Diye-
lım kı, Palma cekeceğı bır filmde bır rol için benı
düşündü. Bu film Paramount için değılse. kabul
edemem. Neyse ki, ikifilmimdaha kaldı. sonra bı-
tiyor. .
- Genç yaşta hatafar yaptığınızı düşünüyor musu-
nuz? Pişman okiuğunuz işler var mı?
Pek sayılma2. Çok şanslıydım, hata yapüğım za-
man bile başım belaya girmedı. Kötü denevımler-
den ders almayı bildim. Profesyonel acıdan olsun.
sosyal, hatta ruhsal acıdan olsun... Üzerimdeki
baskı hiç bır zaman dayanılmaz olmadı
- Bu nıh halini bir filmde yansıtmayı hiç düşün-
mediniz mi?
Belki, ama buna uzaktan yakından değınen bır
senaryo gelmedı hiç. Paramount'la anlaşmam bı-
tince, başka stüdyolarla, başka sanatçılarla çalışa-
bıleceğim. O zaman aklımdaki pek çok projeyı
gündeme getirebıleceğırn. Ben bir sinema hastası-
yım. Sinemaya gitmeye bayılınm. Işıklar söndük-
ten sonra ıçen gırer, arka sıraya yerleşirim. Büyülü
bir şeydir bu.
En doğrusu anne babayı örnek almak
Ama bugünlerde sinema tamamen teknolojik
bır şey halıne geldi İnsanlar bunun bır sanat oldu-
ğunu unuttular Televızyonlar filmlenn perde ar-
kasında, kulislerde geziniyorlar. Büyü diye bır şey
kalmadı. Örneğın ben Jerry Lewis'in bir filmının
yenıden çevrimınde oynayacağım. Normal bır be-
dene sahıp olmayı düşleyen 200 kıloluk bir adam
Eddie Murphy bufilmdeaynı zamanda 8 yaşuıdayken kaybettiği pohs memuru babasını da andığını belirtiyor.
rolündeyım. Özel bır makyajım ve kostümlerim
olacak. Hemen deneme çekimlerimizi görüntüle-
mek istediler. Ben de reddettım ve ıyi de oldu
- Bugünlerde ilginç bir şekilde gündemi yansıtan
filmler gösterime girmeye başladı. Simpson olayım
anımsatan "Speed" gibi.
Evet, çok tuhaf. Tam da Simpson olayının pat-
lak verdiğı dönemde gösterime girmesi... "Top
Gım" da benzer bir durumda ortaya çıkmıştı.
Ama bu Simpson olayı, hayatımda gördüğüm
en garip şey. ABD'de yaşıyorsanız, ondan kaç-
manıza okinak yok. Bütün kanallarda, heryerde o
var. Tek seçeneğinız, çızgıfilmseyretmek.
Yollarda kuyruklar oluşturup bağınp çağıran
insanlan görmek korkunç. Çünkü aynı insanlar,
bir film çekimi için gerçekten insanlar havaya uçu-
rulsaydı, onu izlemek ıçın de kuyruğa girerlerdi
herhaide. Ya da bırinde Michael Jackson'ın dan-
settiğj, diğerinde de bır duvann
altında ezildiği iki film gösterse-
lerdı ıkisini de aynı ilgiyle ızlerler-
dı. Hayranlann starlan gerçekten
sevip sevmediğini düşünüyorum
bazen. Televizyonda her şey şov
halıne gelıyor.
- Kendine sizi örnek alan genç-
lere karşı sorumluluk hessediyor
rousunuz?
Ben kımseyı örnek almam, bu
iyi bır fikirdeğıl hayatta. Özellik-
le şov dünyasından birini örnek
almak çok yanlış, çünkü gördü-
ğünüz gerçek yüzü değil. Ben
mükemmel değılim ve benden
' şey beklenmesini istemiyo-
- Evet ama siyahlar için bir ör-
nek teşkil etîiğinizi yadsıyamaz-
sınız herhaide?
Hayır, bundan da gunır du-
yuyorum.
Ama bu farklı bir şey. Bence en
doğrusu kendimıze anne ba-
bamızı örnek almamız. Bize reh-
berlik etmesı gerekenler onlar.
Tabii ki, filanca artist gibi giyin-
mek isteyebilır ınsan. Madonna
gibi görünmek ısteyen bir çok
küçük kız gibi. Ama umanm bu
daha ileri gıtmez. Bilemıyorum.
belki de kendımı pek ciddiye
almrvorum.
YEW BAŞLAYAIVLAR:
• BELLE EPOQUE/
GÜZEL1İK ÇAĞI - Fenıando
Troeba'mn yabancı film Os-
car'ını kazanan "Belle Epoque/
GüzeUik Çağı" adlı filmi bugün
gösterime giriyor. Fernando
Gomez, Jorge Sanz, Maribel
Verdu'nun başrollerini pay-
laştığı film; sıcakkanlı, erotik,
romantik bir komedi.
Jean Renoir'ın kır filmlerin-
den de ilham alan "GüzeUik
Çağı" Ispanya iç savaşı ön-
cesinde yaşanan tipik bir "gez-
gin şatKi- çiftçinin kızı" öykü-
sü. Öyküdekj çıftçı, gulünç ve
yaşlı bir ressam ve dört tane gü-
zel kızj var. Gezgin saüa ise as-
ker kaçağı yakışıklı Fernando.
1930 yıb sonunda Madrid'de
Kral Alfonso'ya karşı bir ayak-
lanma olmuştur. Kral üİkeyi
terk etmiş, cumhuriyetciler yö-
netimi devralmıştır. Film 1931
Şubat ayında başlar. Ordudan
kaçan Fernando, iki jandarma
tarafından yakalanır. Fernan-
do'ya ne yapacaklan konusun-
da anlaşamayan jandarmalar
kavgaya girişir ve ikisi de ölür.
Serbest kalan Fernando kendi-
ni şirin bir kasabada bulur.
Doğnı bir geneleve gjden Fer-
nando orada bir papaz, bir res-
sam ve bir opera sanatçısıyla ta-
nışır ve niyetinden vazgeçer.
Ressamla dost oian Fernando,
ertesi gün gidecekken ressamın
Madrid treninden inen dört gü-
zel kıayla tanışır.
Ustaca bir biçimde treni ka-
çıran Fernando, yeteneklerirü
sergileyerek eve yerleşir. Dört
kızın da gönlünü celen Fernan-
do'nun keyfı yerindedir. Adını
nostaljik bir Fransızca terim-
den alan "Belk Epoque/Güzet-
lik Çağı", Trueba tarafından,
yalnızca Fernando için değil,
kanü iç savaş öncesi İspanya
için de bir çeşit altın çağa ışaret
etmek için kullanılmış.
Yönetmen Fernando True-
ba, filmi hakkında şunlan söy-
lüyor:
"Befle Epoque, cennetin öy-
küsü. Hiç bitniemesi istenen bir
cennetin. Yaşamın keşfı hakkı-
nda, ama gerçek yaşamın, yani
özgürlük, sanat, aşk. seks, dost-
luk... Belki çok idealistçe
ben hep suıemanın nedenkrin-
den birûıin seyirciye keyif ve
mutluluk vermek olduğunu dü-
şünmüşümdür."
• MYLITE/HAYATIM -
"Batman" Michael Keaton ile
Nicole Kidmanı bır araya geti-
ren "MyLJfe/HayatmT adlı
film de bugün gösterilmeye
başlamyor. Bruce Joel Rubin'ın
yazdığı yönettiği ve Jerry Zuc-
ker %e Hunt LX)WTV ile birlikte
yapımcılığını üstlendiği film
duygusal yönü ağır basan bir
film.
Kansı hamile olan Bob, kan-
serdir ve ıierde çocuğuna ba-
basını aratmayacak bır belgesel
hazırlamaya çalışır. Bob çekim-
ler sırasında kendi ailesıyle de
yakınlaştığını hisseder.
Kansımn ısranyla Çinli doktor
Ho'ya başvurur. Ho. Bob'a
kendi ıçine dönerek korkulannı
yenmesi ve kendine güvenmesi-
ni telkin eder. Eskı arkadaşlan
aracıhğıyla çocukluğuna dönen
Bob'un en büyük ısteği çocuğu-
nu görmektir.
• THE GATEW AY/SON-
SUZ KAÇIŞ - Roger donald-
son'ın "The Gatenay/Sonsuz
Kaçış" adlı filmi de bugün gös-
terime eirecek filmlerden.
1972de Steve McQueen ile Ali
McCraw"ın oynadığı aynı adlı
filmm yeniden çevrimi olan
1993 En İyi Yabancı Film Oscar'ını kazanan 'Belle Epoque' ve 'Hayatun'da Michael Keaton ve Nicole Kidman bir arada.
filmde Queen ve McCravv'ın
rollenndc Alec Baldwin-Kim
Basinger çifti oynuyor. Filmde
Michael Madsen, James Wo-
ods, Jennifer Tilly. Rkhard
Fransworth ve David Morse da
rol alıyor. Filmin yeni çevn-
minde birincisinden farklı oia-
rak Kim Basinger biraz daha
, önce çıkıyor.
Usta bir hırsız olan Doc
McCoy, kendine özgü bazı ah-
lak kurallanna göre yaşar ve
sözünün eridir.
Kansı ve suç ortağı Carol
güzel bir kadındır ve kocasını
düştüğü zordurumlardan kur-
tarmak için her şeyi yapar.
Tüm güçlüklere karşın sevgi
bağlanyla birbirlerine bağla-
nan çift, birbirlerine güvenmeyi
öğrenmiştir.
Filmin baş oyunculanndan
Alec Baldwin sinema çalış-
malanndan fırsat buldukça ti-
yatro da oynuyor ve bir Broad-
way yapıtı olan 'Loot'la bir
'Theatre VVorld* ödülü kazandı.
"The Hunt for Red October" fıl-
mındekı ve "Prelude to a Kiss"-
teki rolleriyle ilgı çekti.
Kim Basinger de ilk ilgiyi bir
James Bond filmi olan "Never
Say Never Again" fılmıyle çek-
ti. Mickey Rourke'la çevirdiği
"91/2 Hafta" ve Sam Snepard-
la oynadığı "Fool For Love"la
ilgi çekti. Daha sonra da bol
hasılat yapan fılmlerde rol aldı.
Avustralya asıllı yönetmen
Roger Donaldson "Marie",
"Coctaü","NoWayOut","Ca-
dillac Man" filmleriyle başarılı
oldu. En son Mickey Rourke
ve Willem Dafoe'nun oynadığı
korku filmi "White Sands"ı yö-
netti.
YEDİREISK
UĞUR KÖKDEN
1 Eylûl 1939
Uçurtmalar isimli romanmda, Roman Gary can alıcı
bir noktanın üstüne parmak basar: "Nazizm, ya insanlık
dışı bir canavar değilse? Ya insana özgü bir şeyse? Ya
bir itirafsa? Gizlenmiş, bastınlmış, üstü örtülmüş, yad-
sınmış, en derinlerimize dek sindirilmiş, ama gene de
her zaman yüzeye çıkan bir gerçekse ya?"
Daha 1932'nin ilk aylarında, Mussolini, çoktan yaşlarv
mış genç bir faşist hareketin "// Duçe "si şöyle diyordu:
''On yıllık bir süre içinde Avrupa faşist olacak ya da zorla
yapılacaktır." Unutulmamalı ki, bu tarihte Hİtter henüz
iktidara gelmemişti. Franco'nun zaferi de, Ispanyol uf-
kunda henüz görünmemişti.
Bununla birlikte, italya'yı yönlendiren üç sihirli söz-
cük, "İnan!İtaatet'Döğüş!", umutsuzca etkiliydi; kitleleri
kendine çekebiliyordu. "Uygarlık" savunucuları ya da
serüven ardında koşanlar için.
Ellı beş yıl!..
Asl ında rakamlar, soyut kavramlar tek başlarına. Ama
onların birdesomutanlamları var, anlattıkları anılar var.
Renkleri var, sevinçleri ve elemleri var. Her birinden
yükselen, kendine özgü sesler var.
Sözgelimi ispanya'da, generallerincumhuriyetyöne-
timine karşı silahlı başkaldırısı sıcak bir temmuz ayında
patlak vermişti. Buna karşılık 1 eylül sabahı (1939), saat
4.45'te, Alman birlikteri hiçbir uyarma yapmaksızın ve
gerekçesiz olarak Polonya'ya saldırdı. Yaklaşık bir saat
geçmeden, bu kez, Alman uçakları başkent Varşova'yı
bombalamaya başladı Tıpkı bir filmin başlangıç sahne-
leri gibi. Diyelim, Gürrther Grass'ın Teneke Trampet ro-
manından uyarlanan filmde görülenler ya da küçük ç o
cuöun doğrudan ve çıplak tanıklığı gibi.
öte yandan, rakamların bir geçmişi yok mu?
Var, kuşkusuz. Olmaz olur mu? Gene 1939'u ele ala-
lım. Butarihten bir buçuk yıl önce, 12 Mart 1938de, şafak
sökerken, Alman ordusu Avusturya'ya girmemiş miydi?
Hitler'in ünlü konuşmasında -Şubat 1938- vurgufadığı
yönde, Almanya'nın çevresinde yaşayan on milyon Al-
man'ın korunup kollanmasıydı resmi amaç. 12 Mart'ın
üstünden bir yıl geçti geçmedi, bu kez Alman birlikleri
Pragı işgal etti. Gerçekte, ortada sınırlı bir amaç vardı.
O da Doğu Avrupa'da Alman egemenliği. Ancak, Nazi
yönetiminin başlattığı savaşın belirleyici birözelliğı, bü-
tünüyle bir Alman girişimınin sonunda patlak vermesi
değil miydi? Yıllar sonra daha iyi anlaşılıyor, o uzun 39
ağustosunun başında, Kartal Yuvası yolunda nem ko-
kan dağ havasını solurken bile, Hitler ne denli kaygılar
içindeymiş! Yol boyu koruduğu tedirgin edici suskunluk,
ancak küçük sözcüklerle -birçeşit, yüksek sesli düşünce
kınntıları- sessizliğin bozulması... Dahası, o sırada, ge-
rekirse anlaşmanın imzalanabilmesi için bizzat Mos-
kova'ya gitmekten bile çekinmeyeceğini açıklaması.
Besbelli, kafasındaki düşunceler yumağının çekirdeği-
ni, ünlü Sovyet-Alman Saldırmazlık Antlaşması'nın im-
zası oiuşturmakta. özellikle de "Ya bozulursa"sorusu-
nun karşılığı...
öte yandan, imza telgrafı Führer'e ulaştığında, yeni
bir sorun kendini gösterir. Güney Alpler'deki Dağevi'nin
terasında, savaşın görünmeyen, ancak duyumsanan
tehlikesi, tıpkı soguk bir ürperti gibi, öteki konuklar ara-
sındaki yerini alır. Propaganda Bakanı Dr. Goebbels bi-
le, dinleyenleri şaşkınlık içinde bırakırcasına, barışçı bir
çizgi izlenmesini önerir. Ama rejimin mimarı Speer, o
akşamı anlatırken, "Hitler gözümde, o ilkel çağlara öz-
gü. gücünun bilincindeki efsane kahramanlanndan biri
gibi canlandı" der.
Böylece, ortaya çıkan rahatlamış dağ akşamları, son
barış ağustosunun gündüz dinginliği; bulutsuz, güneşli
yaz sonları, bunların hepsi artık gerıde kalıyordu. Arka-
da yumuşak bir geçmış, sıcak anılar ve önde, zalim bir
savaşın şimdiden izdüşen kara gölgesi!
Italya'nın son dakika çekimserliğine, zaman kazan-
maya yönelik manevralarına karşın, yazgıyı durduracak
güçte herhangi bir hareket ortaya çıkmaz. Nasıl çıksın
ki"? Führer'e göre Batı, savaş ilan etmeye cesaret ede-
meyecektir. Gerçekten, Londra'yla Paris, Danzig'i (bu-
günkü Gdansk) ve Baltık Koridoru'nu çoktan Hitler'e
sunmuştur bile.
Dolayısıyla 26 ile 31 ağustos arasında, artık Hitler her
zamanki sezgilerınin sesiyle baş başadır. Düşmanları-
na karşı duyduğu geleneksel tiksinti, yalın gerçeklerin
önüne geçer, sonunda ideolojik hesapların yol açtığı ka-
çınılabilir "son", 1 eylül sabahı gerçekleşmiş olur.
Ancak 3 eylül öğleye doğru ingiltere, gene aynı günün
akşamı saat beşte de Fransa, Almanya'ya savaş ılan et-
mek zorunluluğunu duyar. O akşam, Paris bulvar kahve-
leri, olabildiğince sessiz bir görünüme sahiptir. Kimse-
den çıt çıkmaz.
Demokrasilerin savaş ilanı haberini öğrenince Hitler,
"Yani, savaş gerçekten haşlayacak mı?" demekten ve
şaşkınlıktan kendini alamaz.
Böylece Avrupa, yeni başlayan savaşa istemeden,
çekinerek, yüce amaçlardan ve umutlardan uzak girmiş
sayılır. Her iki yan için de bu doğrudur. Üstelik 1914'ün
üstünden henüz daha yirmi beş yıl geçmeden.
IFSAK
İFSAKYEMİDÖHEMFOTOĞRAFSEMtNERLERt
KA Y1TLARIBAŞLADI.
38 YILLIK DENEYİMLİ İFSAKın
73. DONEM TEMEL FOTOĞRAFSEM(f«RLERl
13.9.1994 SAU 17.9 1994C.TESİ GÜNLERİBAŞLIYOR
Sahgünlensaal 19 00-21 00Ctestgünlen 11 00-13 00
arasında vapıtecak olan semınerienfc FoıoğrafTanhı.
FoCofraf Makınea. Işık Bılpsı. Yardtroa Araçlar. Kompozısyon.
Karanlık Oda Deıdcn işlcneccktjr. SemınerİCT arasında çekım
gezılen ve karanlık oda uygulamalan yapılacakîı r
AynMı BORİ fç» 24Î1401 NoTu İtkteeAm
Smt l4JtrdnS a n B8pAkaridk. F«ks 252 44 61
tLAN
T.C.
AKÇAABAT
ASLÎYEHUKUK
HÂKİMLİĞÎ'NDEN
1992'664
1994/273
Akçaabat C. Başsavcılığfnın
! 5.9 1992 tarih ve 1992/259 esas
sayılı davanamesi ile davalı Do-
mınik Cumhuriyeti uyruklu
Mıguel Arias ve Josefına kıa
2.6.1968 D.lu Waennery Sest-
here Anas Medina ve arİc. aley-
hine açtığı evlıiik aktinin iptali
davasımn yapılan duruşması
sonunda:
Mahkememizde venlen
8.6.1994 tarih ve 1992,664-
1994/273 karar sayılı ılam dava-
lı Waennery Şesther Arias Me-
dina'ya adresi meçhul olduğun-
dan bugüne dejpn tebügat yapı-
lamamıştır; adı geçene tebliğ
yerine kaim olmak üzere ilan
olunur.
Basın: 50631
LİDYA-ÖZLEMVE
FASIL.
GRUPLARAÖZEL
EKONOMİK
MENÜLER ÇATI
KALÎTEStYLE...
CMe - Bar
2510000
PBX 251 51 05
Nüfuscûzdanınu kaybettım.
Hükümsüzdür.
ÇİGDEMDtLBAZ