23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7AĞUSTOS1994 PAZAR DÎZİYAZI Feminist yazar Luise Rinser, erkek egemenliği ve kadın sorununu ClflTlhurİyet 'e yazdı Artıkkadınsıbanşzamanıgeldi1949 yılında "Yaşamın Yansı" ısimli ilk kita- bımı yazdım. 24 dile çevrildi ve hâlâ da satıyor; evet, her zaman olduğundan da daha güncel, çün- kü konusu kadının bugünün toplumundaki yeri. Ben bu kitabı yazdığımda feminist değildim. Be- ni o dönemde sadece bir kadın tipi, kendini gele- neksel rolünden sıyırarak, kendi yolunu bulabilen bir kadın tipi ilgilendiriyordu. Bu, benim yarattı- ğım roman kahramanı, zaman içinde modern ka- dmm simgesi durumuna geldi. Çok sonraian, de- rinlikli bir biçimde toplumsal sorun olan kadının eşitlik haklanyla ilgilenmeye başladım. 1968 yı- lında "Az Getişmiş Ulke: KadnTadlı kitabımı yaz- dım. Az gelişmiş ülkelerden söz ediyorlar. Biz geliş- miş ülkelerde yaşayanlar arasmda az gelişmiş kat- manlar yok mu? Var... Bunlar yetkileri kısıtlanan etnik ve dinsel azınlıklardır. Kadınlar ise azınhk değildir, ancak kadınlara dünyanın birçok ülkesin- de azınlık gibi davranılır. Alman Anayasası'nda örneğin, tûm vatandaş- lann eşit haklara sahip olduğu yazılıysa da, kadın- lar bu eşitlik uğruna yıllardır savaşım vermek zo- rundalar. Ve eşit haklara sahipmiş gibi göründük- leri alanlarda bile erkekleri düşmanca karşılann- da bulurlar. Avrupalı ve Kuzey Amerikalı erkek, kadının rekabetinden korkuyor ve kadını baskı al- tına almaya çahşıyor. Her şeye karşın kadının her alanda zayıf cins olduğu ve yaratıhştan eksiklik- leri bulunduğu, yaradılıştan güçlü olan erkeğe de boyun egme zorunluluğu önyargısı sûrûyor. I Büyuk başantarm hep erfcekterin oidugu doğru mu? Büyük başanlann hep erkeklerin oldugunu gö- rûyoruz. Bu gerçek mi? Gerçek olan kadının ön- celikle bu yanşa girmesine izin verilmemesi. Top- lumlar, kadının kültürel-bılımsel alanlardaki ba- şanlannı son yüzyılda keşfetmiş, görmüştür. Re- simleri galerilere asılmayan büyük kadın ressam- lann resimlerini tanımak olanaksız olabilir miy- di? Okunabilme amacıyla, takma erkek isimleriy- le piyasaya çıkartılan yazınsal başyapıtlann ka- dınlara ait olduklan nereden bilinecekti? Yalnız erkek olarak ciddiye ahnıyorlardı. Kadının aşağılanmasının kökleri acaba nerele- re kadar iniyor? Bu kök Batı kültürlerinde aran- malıdır. Bizim kültürümuz birçok ve hepsi ataer- kil olan altkültürün birleşiminden doğmuştur. Ya- hudilerin tannsı Yehova bir erkektir. Hıristiyanla- nn ve Müslümanlann tannsı da bir erkektir Al- lah Baba... Hıristiyanlıkta, Müslümanlann da var kabul ettiği kutsal bir kadın vardır, ancak, Mer- yem de bır peygamberin annesidir... Yunan mito- lojisinde kadın tannçalar olmuştur ama, onlar da ikincil tannlardır. Artık tannyı bir anne ve bir baba olarak görmemizin zamanı gelmiştir. Tann yalnız savaşlann babası ve alanlann kahramanı değil, aynı zamanda sevginin kendisidir de... Eğer tannnın imgesini değiştirebilirsek, kadının konumu ve iki cinsin birbirine bakışı da değişecektir ve savaş kahramanlan değil banş kuruculan değer kazanacaktır. Tüm bunlann nedeni nedir? Bunun nedenleri- ni Yunan felsefesinin ikilik ilkesine bağlamak ola- sıdır. Bu felsefe özünü evrenin iki kutupluluğunu dünyanın iki kutupluluğuna aktanrken büyük bir yanlış yapmıştır. Felsefe, tin adını verdiği bir olumlu ile madde adını verdiği olumsuzu yarat- mış ve dünyayı biri "iyi" biri de "kötii"olan iki temel ilkeye bolmüştür. Tin yaratıcıdır ve her alan- da üretme gücü vardır. Ve bu tin yalnız maskülin olana atfedilmiştir, çünkü üreten odur. Insanlığin tin olmayan öteki yansı ise üretim yeteneğine sa- hip olmayan, sadece alıcı olan ve görevi alıcılık olan feminindi. Oretme yeteneği olmayan bu alı- cı ise ikincil, hatta kötü olandı. Böylece bugün de hala açık olarak geçerli olan formül ortaya çıktı. Maskülin baskın, güçlü olandı, çünkü o "tin**di, feminin ise sadece madde. Maskülin erkekle ta- nımlı duruma gelirken, feminin de kadınla tanım- lı oldu. Maskülin olan nedir? Biyolojik ve tinsel üretim gücü, akılcı ve yapıcı düşünce yeteneği, macera cesareti ve yetkili düzen kurma yetisi. Bir ideolo- jinin ya da dinin uğruna ya da kendi mülkünü ko- ruma adına yönetmek, yürütmek, kahramanca sa- vaşıp kahramanca ölmek. Kendi ülkesinin sınır- lannı genişletmek ya da kendi ulusunu tehlikeli görünen azınhklar karşısında korumak. Yani kı- saca savaşta cinayete ve soykınmlara hazır olmak. Gerçekte maskülin erkek, özveriyle ve inançla bir şeyleri korumaya çalışan, ancak yalnız felaket ve ölüm getiren ulusal kahramanlanmızın çizdi- Portre Luise Rinser insanlara şöyle sesleniyor: Soranm, erkeklerce çıkanlan savaşlarda evde kaiarak erkek işlerini yürüten, erkek ideolojilerine evladını kurban veren ve anlamsız erkek savaşlannda yaşamlannı yitiren kadınlar da birer kahraman değü midirier? Cephelerde hemşirelik yapanlar, AIDS merkezlerinde, cüzam hastanelerinde çalışanlar birer kahraman değil midir? Kadınlar savaş ister mi? Onlar banş, yalnız banş istiyorlar. de ortaya koymalannın zamanı gelmedi mi? Er- keklerin de öldürmek ve yok etmek yerine banş istemek gibi kadınsı birtakım nitelikler geliştirme- lerinin zamanı gelmedi mi? Erkeğin, erkekliğini, sürekli ve yeni baştan sal- dırgan bir ulusçulukla, askercil davranışlarla, her yönde siyasal eğilimi yetkin bir biçimde uygula- makla ve anlamsız savaşlarla ortaya koyması ge- rekmiyor. Erkeklerin ağlamadığı da doğru değil. Ve savaş kahramanlan olarak bir değer de taşımı- yorlar. Banşı kurmak için daha çok cesaret gere- kir. Zorhı yıüardan, üııKi yazarbğa Yakın geçmişin ve geleceğin Alman öykûcülüğünün en başanh isimlerindenLuise Rinser 30 Nisan 191 l'de Pitzling'de (Yukan Bavyera) doğdu. Bugün yaşamını Roma yakınlannda Rocca di Papa isimli küçük bir yerleşim merkezinde sürdüren Rinser, bunu "Yaşanumı ancak İtalya gibi tutkulann açıkça ortaya konabildigi bir yerde sürdürvbilirim" biçiminde açıklıyor. Yazarliga çok küçük yaşta başlayan Luise RinseT bugüne değin aralannda romanlann, öykü kitaplannın ve güncelerin de bulunduğu 30'dan fazla kitap yazdı. 50 yıl içerisinde Rinser'in 3 rnilyon 870 bin cep kitabı ve 880 bın orta boy kitabı piyasaya çıktı ve 20 dile çevrildi. Ancak bir öğretmenin çocuğu olmaktan, Almanya'nın en tanınmış yazarianndan biri oknaya uzanan yol engelsiz bir yol degildi. 8 yaşındayken ailesini eğlendirmek için şiirler yazan Luise Rinser, 14 yaşına geldiğinde geceleri gizli gizli ve yalnız kendisi için bir şeyler yazmayı denemeye başladı. Liseyi bitirdikten sonra pedagoji ve psikoloji eginmi gören Rinser, babasının yolunu izleyerek 1935 yılında ilkokul öğretrnenliği yapmaya başladı. 1939 yıhnda da istifa etti. "Die Glaesernen Ringe" isimli ilk kitabı 1941 yılında yayımlanan yazann, sonraki iki kitabı yaytmlanamadı. Yazar, yayın yasagıyla karşı karşıyaydı ve ilk kitabının tekrarbasımı da yapılarnadı. Nazi karşrtı tutumuyla tanman Rinser. radyodan BBC'yi dinliyor, genç askerleri evlerine dönmeleri için iknaya çahşıyor ve "nasyonal sosyaüzm"karşısında onlann gözlerini açmaya ğimiz resmiyle çakışır. Geçmişin ve geleceğin ta- rihi de bunun kanıtıdır. Ve bu maskülin, femininden üstündür? Yani er- kek tannya benzeyen gerçek insandır? Askersel bir anlayışa bu kadar yakın olan bir tann nasıl bir tanndır? Öte yandan feminin nasıl özellikler taşır? Erkek gözüyle bakıldığında, kadın mantıklı dü- şünmede eksiklik, edilgenlik, denetim dışı, duy- gulann yönetimi altında olmak ve cinsel gelenek- lere bağlılık dolayısıyla cinsel tutukluk, düşünce- de ve planlamada bağlantılar kurabilme zayıflıgı, sonuçta da erkeğe ayakbağı... Nesnel bakıldığın- da ise kadın, karşılıksız sevebilme ve özveri ye- teneği; zayıfın, insanın, bitkinin, hayvanın korun- ması demektir. Doğrudur, tarihte erkeksi kahramanlıklar gös- çahşıyordu. 1944 sonbahannda, vatan hainliği ve savunma gücünü kırmaktan tutuklanarak "Trauenstein Kadınlar Caaevine" kondu. Orada "Cezaevi Günlüğü" adlı yapıtını yazdı. 1945 yılından sonra Münih "Neue Zettung"gazetesınde yazın eleştirmeni olarak çalışmaya başladı ve faşizme karşı demokratik toplum için mücadele verrneye başladı. tnsanlık, eşitlik ve özgürlükleri savundu. Ancak izlenmeye devam ediyordu. Bir yapıtı gûvenlik ve düzen karşıtı olmakla reddedilmiş ve Rinser RAF sempatizanı olarak kayıtiara geçmişti. Kendini akladı. 30 nisanda 80 yaşına giren Rinser, genç kalabilmiş yazarlardan biri. Bunu nasıl başardığını ise şöyle açıklıyor: "tnsan yaşlanmaya 30 vaşmda başlamahdır. O zaman iyi oluyor, çünkü insan, varolan olgulann gerçeğiyfe tamşıyor ve fefaefi açıkhk bağlamında Özgürteşiyor. önceteri aa ve tutkuiaria tanışarak yarah bir kapian gibi olaytardan kurtulmaya çahşma riski afanak gerekiyor.Yoksagûçsüzbirkediotarak kahrsmız. Kendini bir şeye vermesini bOmeyen insanlarölmaidebUemezler,çünkûöiûm,son kendini veriştir." Aldığı ödüller arasında. Rene-Schikele ödülü 1952, Bundesverdienstİcreuz 1977, Roswitha von Gandersheim Ödülü 1979, Premio Mediterraneo 1980, Bobrowski Madaryası 1985, Heinrich Mann Ödülü 1987, Pyöngjang Üniversitesi fahri doktor unvanı 1987, Elisabeth Langgaesser Yazın ödülü 1988. Cumhuriyet okurlan adına Sayın Luise Rinser'in 3. BinyıPdaki yazısını okumanız dileğiyle 80. yaşını kutlanz. Luise Rinser termiş kadınlar da vardır, Jeanne d'arc gibi.. an- cak onlar "istisnadır." Soranm, erkeklerce çıkanlan savaşlarda evde kalarak bu cephede erkek işlerini yürüten, erkek ideolojilerine evladını kurban veren ve anlamsız erkek savaşlannda anlamsız yaşamlannı yitiren kadınlar da birer kahraman değiller midir? Cep- helerde hemşirelik yapanlar, AIDS merkezlerin- de, cüzam hastanelerinde çalışanlar birer kahra- man değil midir? Kadınlar savaş ister mi? Onlar banş, yalnız banş istiyorlar. Erkekleriçin, yüzyıl- lardır sürdürdükleri savaşlar ve kitle kıyımlan sı- rasında düşman öldürmeleri ve yeterince düşman öldürüp yeterince düşman ülkeyi yakıp yıktıktan sonra zafer naralan ve kazanç çığhklan atmalan övünülecek bir şey mi? Erkeklerin, erkeklikleri- ni, saldırmaktan ve öldürmekten başka bir biçim- Erkekler için, yüzyıllardır sürdürdükleri savaşlar ve kitle kıyımlanndan sonra zafer naralan atmalan övünülecek bir şey mi? Erkekliklerini, saldırmak ve öldürmekten başka bir biçimde ortaya koymalannın zamanı gelmedi mi? Öldürmek ve yok etmek yerine banş istemek gibi kadınsı birtakım nitelikler geliştirmelerinin zamanı gelmedi mi? Ancak doğru olmayan bir başka gerçek de ka- dınlann bu konuda daha iyi ve siyasa yapmaya da- ha uygun olmalan. Onlar da erİceklerle aynı teh- like altındalar. Çünkü erke sahip olan onu yanlış kullanma tehlikesiyle yüz yüzedir. Babaerkilliği, anaerkillik ile çözmeye çalışmak yanhştır. Birhalkın kaderini iki kutuptan birinin eline ter- ketmek yanlıştır. Bizim gereksinimimiz olan, her ülkede ve her dinde, kadın ve erkeğin işbirliğidir. Nasıl ki, bir insanın "insan" olabilmesi, kadınsı ve erkeksi özelliklerini dengelemesine bağlıysa, insanlık açısından da sağlıklı ve gelişmeye ortam hazırlayacak olan iki cinsin de karşıt özelliklerini dengeleyerek birleştirmesinde yatar. Tann imgemizi de değiştirmeli miyiz? Eğer er- kek şimdiye değin olduğu gibi, "tannsal" benzer- likleriyle gücünü elde tutmaya çalışırsa, tannnın gerçekten erkek olup olmadığını sorgulayabiliriz. Eğer tann erkek ise o zaman bir yansı eksik demektir. Artık tannyı bir anne ve bir baba olarak görmemizin zamanı gelmiştir. Tannnın içindeki feminini görmemizin de zamanı gelmiştir. Tann yalnız savaşlann babası ve alanlann kahramanı değil, aynı zamanda sevginin kendisidir de... Eğer tannnın imgesini değiştirebilirsek, kadının konumu ve iki cinsin birbirine bakışı da değişecektir ve savaş kahramanlan değil banş kuruculan değer kazanacaktır. Y A Y I N H A K K I CumhUrİyet' E A İ T T İ R . İ Z İ N S İ Z Y A Y I N L A N A M A Z ÇAYIRALAN ASLÎYE HUKUK MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ'NDEN DosyaNo:1992 32 ' ' D.Günü:21.11.1994 Mahkememize davacı Çayıralan ilçesi merkez nüfusuna kayıtlı Emsal Duran tarafından davalı Ça>ıralan ilçesi merkez nüfiısuna kayıtlı Ertuğrul Duran aleyhine açılan boşanma davasının yapılan açık yargılaması sonucu verilen ara karar gereğince: Mahkememız dava dosyasında davalı bulunan Ertuğrul Duran adına çıkanlan davetiyenin. yurtdışında olduğundan bahisle iade edildiği ve adresinin tespit «ülemedığı anlaşıldığından davalı Ertuğrul Duran'a ilanen tebligat yapılması gerektiği anlaşıldığından; Mahkememizin yukanda esas numarası yazıb ve duruşma günü olan 21.11.1994 günü saat 09.00'da mahkememiz duruşma salonunda hazır olmadığı veya bır vekil tarafından temsil ediLmediğı takdirde yargılamaya yokluğunda devam olunarak karar verileceği 7201 sayılı yasanın 29. maddesi gereğince tebligat yerine kaım olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 22.07.1994 Basın: 50167 KALBİNİZ SİZİ SEVİYOR... Muayene, Teşhis, Tedavi Laboratuvar, Röntgen (2) TURK KALP VAKFI 19 Mayıs Cad. Uo 8 Ş15I1. ıSTANBUL Tel 275 12 44/45 Fax 266 47 12 ANKARA NOTLAEI MUSTAFA EKMEKCİ UtanmazAdam'la Eşek Herffi.. Istanbul'da, lokantalara domuz eti veren kimi kuruluşlardan istekte mi bulunulmuş? - Domuz eti verdiğiniz lokantalann adlannı bize bildirin mi denmiş? Giderek, Tekel ürünü içki bulunduran lokantalann, meyha- nelerin saptanmasına mı sıra gelecek? Ankara'da bir zamanlar, domuz çiftliği vardı. Sakarya Cad- desi'nde de "Ankara salamı" adıyla ün yapan bir satış yeri kapanmak zorunda kaldı. Biri, domuzçiftliğinin suyunu, elekt- riğini kestirdi. Domuz yavruları susuzluktan, açlıktan öldüler. O, bunları din-iman için mi yapıyordu? Din sömürüsü yaparak halkın inançlarını bir süre sömürebilirler, halk uyandığı za- man, arbk Isviçremi olur, neresi olursa, kaçacakdelikararlar! Ankara'da, yerel yönetimleri üç-beş bin oyla kazanmış olan- lar, düşmanlıklarını sürdürüyorlar. Altındağ'da, Hüseyin Gazi yöresinde, eski Belediye Başkanı Aii Rıza Koç'un yaptırıp hiz- mete açtığı "Uğur Mumcu Kültür Merkezi"nin adını değiştiri- vermişler. Kim yapmış, nasıl yapmış bilmiyorum... Bunların arkasını bırakmayacağım. Utanmazlığın hesabını sonuna dek soracağım! Bu ne vefasızlıktır; dinci geçinmeye sığar mı? Sağlığında Uğur Mumcu'yu yemeklerine çağırır, "Muhterem kardeşim" diye, Uğur'u yerlere kondurmazdı. Uğur Mumcu öldürüldü, yüzbinlerin katıldığı cenazesinde yoktu. Bahrtye Oçok'un, Mu- ammer Aksoyun, Turan Oursun'un cenazelerinde de yoktu. Sağlığında sofralarınıza çağıracaksınız, öldürülünce, hiç oralı olmayacaksınız. Bunun adına ne denir? Bir söylentiye göre dinci belediyelerin elleri kolları bağlıymış. Her şey, yukarının en üst basamaklarında kararlaştırılır, belediyelere sadece uy- gulamak kalırmış. Belediyelerde işten çıkarmalar, çalışanları yerlerinden etmelerin temelinde yatan buymuş. öyle mi, değil mi? Açıklama bekliyorum "Dinci Hoca"nın da adlarını yazdı- ğım arkadaşlarımın cenazelerine neden katılmadığını -bir zahmet- açıklamasını istiyorum. \nsan komik olabilir ama, cinayetin komiği olamaz! Ankara Belediyesi'nde, çeşitli birimlere asılmış şöyle yazı- lar var: "Rüşveti veren de alan da mel'undur." ''Mel'un'' Arapça bir sözcük, ''Tannnın lanetlediği'' demek. Bunu görenlerin çoğu, şöyle düzeltiyorlarmış: - Rüşveti veren de alan da memnundur! Çalışan insanları, kamu görevlilerını oradan oraya sürecek- siniz, onlann işlerini değiştirerek onları küçük düşürmeyeçalı- şacaksınız Sonra da onlardan iş bekleyeceksiniz iş de değil, camileri doldurmasını, sizlere yaşam boyu oy vermelerini bekleyeceksiniz Yatıpkalkıpduaedin.oylarınıbölen "şapşal" sosyal demokratlara! Suudi Arabistan'da otobüslerde, erkekler önde, kadınlar ar- kada otururlarmış. Kadın ikinci sınıf ya! Türkiye'de bunu uygu- lamak kolay değil. Sıkmabaş kızların da el ele tutuşup gezdik- leri arkadaşları var, ı-ıhh, olmaz bu! Abdi ipekçi, dinci geçinen gazetelere "kıçıkırıkgazete"der- di. Onları ciddiye almazdı Bir herıfçioğlu da kalkmış, Bangla- deşli yazar Teslime Nesrin i yerden yere vurmayabakıyor. Bir televizyon tartışmasında çocuklarının sayısını eksik söyleyen bu yiğit, Teslime Nesrınin "Yedı yılda yedı koca eskittığını" aktarıp yazıyor Bunların yapılan, kalıpları budur. Ne demış Teslime Nesrin. - Bızı dın geri bıraktı, insan gibi yaşamak istiyorsak, dini ve kurallarını geride bırakmak zorundayız. Her ülkede bu savaşımı veren insanlar vardır. Türkiye'de Turan Dursun, bunları söylediği için dinci gericilerce öldürül- dü. Burada yitiren Turan Dursun değildi, Müslümanlık, dinci gericilerin, sahtekârlann yüzünden gitgide geriliyor. Bu hafta nasıl da yoğun geçti. önceki gun, Çorum yakınla- nnda, bir trafik kazasında canlarını veren gazeteci arkadaşla- rımız, yüreğimizden yaraladı, can evımızden vurulduk. ölen- lerden Hande Mumcu'yu, bir 24 temmuzda "sansurün kaldırı- lışı"nm yıldönümünde, "Show TV"ye gittiğimizde gördüm Çağdaş Gazeteciler Derneği'nden Metin Aksoy, Tuncay öz- kan, Senrye Yücel, Reha Maden bırlıkte gitmiştik. Günün er- ken bir saatiydi. O saatler, gazetecilerin o gün yapacakları işlerle doludur. İkinci, son görüşum de DEP'lilerin duruşmaları günü, DGM'nin girişindeydi. Hande, polis engelini aşmaya ça- lışıyor ama, sesini de çıkarmıyordu. Polis' - Hande Hanım, ben sizi tanıyorum, ama içerıye Show TV- den bir kişi aldık! mı ne diyordu? Görüş, o görüş. Hürriyet'ten Banş Selçukla evlenecekler- miş. önümüzdeki ay için gün almışlar. Hande, "Kripto davası- 'nın yıkıp yok etmek istediği erincini yeni yeni kazanmaya, onarmaya çalışıyormuş Hürriyet'in önündeki törende annesi, "Handecim, Handecim" diye ağlıyordu. Meydan, "Olay kadın Hande trafik kazasında öldu!" başlığını atmış, ayıp etmiş! Ka- meraman Salih Peker'le, sürücu Hacı Aİİ Er de yaşamlannı yitirdıler. Dün toprağa verildiler. Teoman Erel'in acısı daha yüreklerimizdeyken. gencecik insanların ölümü daha çok ko- yuyor Ozanındediği: "Gökekinibiçergibi...'' DEP duruşmasını izledikten sonra, Istanbul'a DİSK Kurul- tayı'nı izlemeye gittim. Bu arada, Avustralyaya Türk işçileri- nin gidişinin 25. yılı dolayısıyla, Ankara'da yapılan bir toplantı- ya katıldım Vedhi Başann ile eşı Hürmüz Başann, hazırladık- ları "Avustralya'da Türkler"kitabını tanıttılar. Orada, Çalışma- Sosyal Gûvenlik Bakanı Nihad Matkap, Avustralya Büyükelçi- si Davkl Evans ile elçilikten Aylin Günbak da konuştular Top- lantıda, eski Turizm Bakanı Abdülkadlr Ateş ile Avustralya işçi Partisi milletvekili Alan Grrffiths de vardı. Hürmüz ile Vecihi Başarın çiftine, inşaatçı işadamı KadirSever, incek Köyü'nde- ki çiftliğinde bir akşam yemeği verdı. (Kitabı incelemek isteyenler, birkaç hafta sonra, izmir'de Al- tay Kitabevi'nden bulabilirler. Telefonu: 02327425 64 57, faks 483 5580.) ••• Oğuz Aral'ın "Utanmaz Adam'ı dinlencede mi ne, göremi- yorum. "Dıgıl"ın başlığında "Utanmaz Adam"\n kahramanı Şerefvar, "Benburadayım"^diyor Turhan Setçuk un Milliyef- tesüren "Dumanaltı"dizisindeki '£şşefcHenY"nasıldailginç. Eskilerden kalmadır: Dünya öküzün boynuzunda durur der- ler, onun üstünde ne eşekler tepişir, gör.. BULMACA 1 2 3 4 5 6 7 8SOLDAN SAĞA: 1/ Osmank ordusunda da kullanılmış en eski fitilli tüfek türü. 2/ Oyunda or- taya konan parayı iki misline çıkarma... Bir ili- miz. 3/ Bankada hesabı olanlara gönderilen öde- me ya da çekme mektu- bu... İçyağı. 4/ Eski Mı- 6 sır'da güneş tannsı... j Yırtıcı bir hayvan. 5/ Ke- man yayı... Ufuklar. 6/ 8 Değerli bir süs taşı... Lü- g tesyum elementinin sim- gesi. 7/ Saman taşımak için araba- lara konulan, ince dallardan örülmüş büyük sepet ya da çit... Çiçek ya da meyveyi dala bağla- yan ince bölüm. 8/ "Şimdi, henüz" anlamında kullanılan bir sözcük... "Dost, metres" anlamında argo sözcük. 9/ Osmanlılar'da işlemek- le yükümlü olduğu toprağı terk eden reayaya verilen ad. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir geminin başka bir gemiden ya da kıyıdan açılması... Tahıl yığını. 2/ İçinde diri bahk sakla- nan, denizden aynlmış havuz... Asya'da bir ırmak. 3/ Bayağı... Eğik olarak kesilmiş kenar. 4/ "Hayır" anlamında kullanılan söz... Aşılması çok güç doğal engel. 5/ Saka Türkleri'nin bir destanı... Yabanıl hayvan bannağı. 6/ Toprağı kazıp siper yap- mak... Çin ve Japonya'da oynanan bir çeşit satranç. 7/ Aruz ölçüsünde uzun okunması gereken bir hecenin, kalıba uydur- mak için kısa okunması... Halk müziğine özgü bir çalgı. 8/ Ağzımızdaki dişlerin bir bölümüne verilen ad... Çorum'un bir ilçesi. 9/ Havadaki su buhan... Yalnız bir giysilik dokunmuş özgün nıtelikte kumaş parçası.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle