Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 15 AĞUSTOS1994 PAZARTESİ
HABERLER
Cem Boyner ve
Köpt soranu
• ANKARA (ANKA) - Yeni
Demokrasi Hareketi adıyla
yeni bir parti kurma
çalışmalan yürüten ve Kürt
sorunuyla laıklık
konulanndaki
açıklamalanvla siyasette ilgi
odağı haline gelen Cem
Boyner'e DEP'in yedeği
olarak kunılan HADEP'ten
beklenen destek çıkmadı.
HADEPGenelBaşkanı
Murat Bozlak, Boyner'in
Kürtlerin desteklerini ve
oylannı alamayacağını
belirterek "Boyner, Kün
sorununda Demirel'den
daha ileridedeğir'dedi.
Murat Bozlak. yaptığı
açıklamada Cem Boyner'in
şu ana kadar Kürt sonınunu
ifade etmekten öteye giden
bir öneri getirmediğini
söyledi. Bozlak, "Boyner,
Kürt sorununda bugüne
kadar söylenenlerden farklı
ve yeni hiçbır şey söylemedi.
Boyner'den önce SHP
şöyleydi, Özal şöyleydi,
başka siyasetçiler şöyleydi"
dedi.
'ANAPTaYeni
Parti korkusu'
•KAYSERİ(AA)-Yenı
Parti Genel Başkaru Yusuf
BozkurtÖzal, Anavatan
Partisi milletvekillerinin,
partisinin hızlı yükselişi
İcarşısında endişe içinde
olduklannı ileri sürerek
"ANAP'ta Yeni Parti
korkusu var" dedi. Müstakil
Sanayici ve Işadamlan
Derneği'nin davetlisi olarak
Kayseri'ye gelen Yusuf
Bozkurt Özal. Erciyes
Turban Dağ Oteli'nde, basın
toplanüsı düzenledi. Özal,
ülkenin içinde bulunduğu
iktisadi. siyasi, güvenlik
sorunlannın kısa zamanda
çözülebilmesinin. akılcı
politikalarla mümkün
olabileceğini kaydetti.
Terörte
mücadeleaçık
•ANKARA (LA) - Sağdaki
iki lider, terörle mücadeleyi
"açık arttırmaya" çıkardılar.
Altı ay hazırlık. altı ay da
temizlik dönemi olmak üzere
terörü bir yılda bitiririm"
diyen MHP Genel Başkaru
Alparslan Türkeş'i
yanıtlayan Büyük Birlik
Partisi (BBP) Genel Başkaru
Muhsin Yazıcıoğlu, "Sadece
temizlemeyi düşünüyorsak.
ben altı aydan da önce
bitiririm" dedi. Yazıcıoğlu,
terörün bugünün meselesi
olmadığına işaret ederek
geçmişten bu yana biriken
çeşitli ihmallerin ve bozulan
sosyal dengenin etkilenyle
terörün istismar edeceği bir
ortamın meydana geldiğini
vurguladı. Yzıcıoğlu, "Bu
ortamdan yararlanılarak
dışandan örtülü bir savaş
ortaya konmuştur" dıye
konuştu.
TüPkiye'nin
devlet düzeni
• ANKARA (UBA)-
ANAP,2OOO"e5kalanasıI
bir devlet, nasıl bir toplum
düzeni konulanru tartışmak
üzere 2005 projesini
uygulamaya koyacak. 21.
yüzyıla girerken
Türkiye'deki devlet düzenini
ve toplum örgütlenmesini
yeniden gözden geçirmek. bu
konuda yeni öneriler almak,
2000'e 5 kala Türkiye'nin
sorunlannı irdelemek ve
çözümler üretmek amacıyla
ANAP milletvekilleri ve parti
yöneticileri Abant'ta bir
araya gelecekler. Bu amaçla
15-2Oeylül tarihleri arasmda
Genel Başkan Mesut
Ydmaz'ın başkanlığında
Abant'ta toplanacak olan
ANAP'hlann bu konudaki
çalışmalan yürütmek için bir
de komisyon kurdukJan
büdirildi.
ÖZGÜRLEŞME
EYLEMİrKÖY
ENSTİTÜLERİ
Mehmet Başaran
40.000 (K.DV içinde)
Çağdaş Yaymları Türkocağı Cad.
39-41 Cağaloğlu-htanbul
Ödemeügöoderilmez
Başbakan, Terörle Mücadele Yasası'nda gerekli düzenlemenin yapılmasını istedi
Düşüncesuçohnayacak
GÖKSEL POLAT
ANKARA - Başbakan Tansu Çiller,
Adalet Bakanlığı'ndan, 'düşünce suçu'
ile ilgili kapsamlı birçalışma yapmasım
istedi. Çiller, bu çerçevedeTerörte
Mücadele Yasası'mn yeniden
değerlendirilmesi gerektiğini bildirdi.
Adalet Bakanlığı ise Seyfi Oktay
döneminde başlatılan çalışma
kapsamında; üniversite, yargı ve baro
çevrelerinden oluşan bir komisyon
kurdu. DEP'in kapatılması ve
milletvekillerinin yargılanmasıyla iç
kamuoyunun yanı sıra ABD ve
Avrupa'dan bu konuda gelen yoğun
baskı, hükümeti, 'düşüncesuçu' ile ilgili
yeni biryasal düzenleme yapılması için
harekete geçirdi. Başbakan Tansu
Çiller, Adalet Bakanlığı'ndan, Terörle
Mücadele Yasası üzerinde çalışma
yapılmasını istedi. Cumhuriyetin,
Başbakanlık kaynaklanndan edindiği
bilgiyegöre Çiller, Adalet Bakanlığı'na
gönderdiği yazıda, düşünce suçu
konusunda iç hukuka yansıyacak yeni
birdüzenleme yapılması gerektiğini
kaydetti. Seyfi Oktay döneminde, Milli
Güvenlik Kurulu'nda (MGK) tartışılan
ve Cumhurbaşkanı Süleyman
Demirel'in de bir yasai düzenleme
yapılmasını istediği düşünce suçu için,
üniversite, yargı ve baro çevrelerinden
oluşan bir komisyon kuran Adalet
Bakanlığı, bu konuda biryasa taslağı
hazırlayarak eylül ayı içinde
Başbakanlığa sunacak. Terörle
Mücadele Yasası'mn, 'devletin
bölünmezliği aleyhine propaganda'
başlıklı 8. maddesi, düşüncenin
açıklanmasmı suç sayıyor. Söz konusu
madde. 2 yıldan 5 yıla kadar ağır hapis
ve ağır para cezası öngörüyor.
Aralannda sosyolog Ismaîl Beşikçi.
gazeteci-yazar Haluk Gerger. Doç. Dr.
Fıkret Başkaya. eski Petrol-İş Sendikası
Genel Başkanı Mûnir Ceylan,
gazeteci-yazarGünay Aslan, vazarEdip
Polat ve Ahmet Zeki Okçuoglu'nun da
bulunduğu 70'e yakın aydın, Terörle
Mücadele Yasası uyannca cezaevinde
bulunuyor.
Insan haklanndan sorumlu Bakan Köylüoğlu, yeni dönemi Cumhuriyet'e değerlendirdi
'Tiirkiye'ninbuhaliyleövünülmez'
BÜLENTSARIOĞLU
ANKARA - İnsan haklan-
ndan sorumlu Devlet Bakanı
Azimet Köylüoğlu, "1290
yılından beri çıkanlan 10 bin ya-
sanın" incelenerek, insan hak-
lan ihlaline olanak sağlayan
hükümlerin beürleneceğini söy-
ledi. Türkiye'nin, uluslararası
platformlarda Atatürk döne-
mindeki kadar "başı dik ve
onurhı" olamadığını vurgula-
yan Köylüoğlu, "Geleceğinden
kaygı duyulan bir Türkiye ile
kirnse övüıunemeli; Türkiye'nin
onuru için insan hakiarı yasası
çıkmalı"dedi. İnsan haklan ya-
sasının çıkmaması durumunda,
"konuyu kamuoyunun gündemi-
ne taşryacağuu" belirten Köylü-
oğlu, göreve gelir gelmez kara-
kollar ile pazarlarda yaptığı de-
netimlerin "şov" olarak yorum-
lanmasına. "Yaşam bir şovdur.
KarakoUann duvanna demok-
rasi çivisi çakıyorum, anlayana
sivrisinek saz" yanıünı verdi.
Diyarbakır Milletvekili Meh-
met Kahraman'ın, teşkilat ya-
sasının TBMM'den geçirileme-
mesini eleştirerek istifa etmesı-
nin ardından insan haklan-
ndan sorumlu Devlet Ba-
kanlığı'na getirilen Azimet
Köylüoğlu, proje ve değerlen-
dirmelerinı Cumhuriyet'e an-
lattı. Köylüoğlu'nun, Cumhu-
riyet'in sorulanna verdiği yanı-'
tlar şöyle:
- Yeni yasama yüıyla ilgili
projeleriniz nelerdir?
KÖylÜOBİU -Gündemimizin
birina maddesi, şu anda izahı-
nda sıkınü çektiğim nedenlerle
çıkmayan insan haklan ba-
kanlığının kuruluşuna ilişkin
tasannın yasalaşmasıdır. Ba-
kanlığın kuruluş kanunu ol-
ması halinde Türkiye'deki,
dünyadaki olaylan izlemek,
onlara önlem almak daha rahat
olacakür. Çok büyük bir sorun,
çok az insanla çözülemez.
Türk hukuk mevzuatında,
1290 yılından beri çıkanlanlar
dahil olmak üzere, 10 bin ci-
vannda kanun var. Bunlan ta-
rayıp, insan haklannın ihlali
yönünden sakıncalı olanlan
ayıklayacağız. Bunlar ta-
randıktan sonra bir emrivakiy-
le parlamentoya götürmeyece-
ğiz. Kamuoyuna çıkıp. bunun
• Bakan Azimet Köylüoğlu, Türkiye'nin Atatürk dönemindeki
kadar onurlu duramadığınf belirtti ve insan haklan için 10 bin
yasanın taranarak ihlallerin belirlenecegini söyledi. Köylüoğlu,
'Karakollann duvanna demokrasi çivisi çakıyoruz, anlayana
sivrisinek saz' dedi.
diye burada oturmakla yetin-
mem. Kuruluş kanunumuz çı-
kmasa da biz buradaki bir avuç
inançlı kadroyla, bakanlığı
Türkiye'nin gündemine taşınz.
- İnsan hakiarı alanında Tür-
kiye'nin uluslararası platform-
daki yerini nasd değerlendiriyor-
sunuz?
Köylüoğlu, Türkiye'nin uluslararası platformlarda Atatürk dö-
nemindeki kadar "başı dik ve onurlu" olamadığını söyledi.
Türkiye'ye getireceklerini, Tür-
kiye'den alacaklannı anlata-
rak, parlamentoyu değişikliğe
hazırlayacağım. Bu tartışma-
lan yaparken de tek ölçütümüz,
Türkiye'nin çıkarlan, geleceği,
insanlanmızın mutluluğu ola-
caktır.
- İnsan haklarına ilişkin ya-
sanın çıkmasını güçleştiren
sıkıntı nedir? Yasa çıkmazsa
tavnmz ne olacak?
NfiylÜOfllll - Yasanın çı-
kmaması için ben hiçbir sıkıntı
görmüyorum. Parlamentoya
rağmen kimsenin bir şey yap-
maya hakkı yok. Türkiye'nin
horozu 58 milyon Türkiye
halkıdır, ondan sonra parla-
mento ve milletvekilleridir. Sı-
ralama böyle başlar. Eğer biz
insan haklan kanununuçıkara-
mazsak, bunun sorumlusu par-
lamento değildir. Bunun so-
rumlusu işin sahipleridir. O an-
lamda ben parlamentoya, mil-
letvekillerine güveniyorum.
Milletvekilleri, Türkiye'deki in-
san haklan ihlallerini önleme-
ye, uluslararası arenada eğik
olan boynumuzun düzelmesine
katkı istediğîmde destek vere-
ceklerdir. Kaygı ve düşünceler
varsa dinleriz ve buna göre dü-
şüncelerimizi söyleriz. İnsani
ilişkiler dışında hiçbir güvenim
yok.
Ama, kanun çıkmazsa, "Ba-
kanlığunızın kuruluş kanunu
yoktur, hiçbir şey yapamayız"
- Türkiye, ulusla-
rarası platformlarda Mustafa
Kemal Atatürk ve arkadaş-
lannın kurduklan dönemdeki
kadar dik ve onurlu duramıyor.
Bizim amacımız, Türkiye'yi
dünya insanlık ailesi içerisinde
saygın bir ülke haline getirmek-
tir. Türkiye halkı dünya in-
sanlığının 7 milyar yıl yaşaya-
rak kazandığı bu değerlere, di-
ğer insanlar kadar layıktır.
- İnsan haklarını ilgilendiren
bazı da>alara gözlenici hcveti
göndermenizin bazı çe*Telerce
eleştirilmesini nasd karşılıyorsu-
nuz?
KÖylÜOğlU • Türkiye Cum-
huriyeti devleti, yasama- yürüt-
me-yargı bacaklan üzerinde
durur. Ben 3 bacağın birisinın
32'de biriyim. Onun için benim
oraya müdahale etmem önlen-
miştir. Bunlar bağımsız olup
bırbirinden kopuk değil. Kimi
Türkiye'nin gözü, kimi kulağı.
kimi yüreği. Benim yetki
aldığım anayasa bana. Devlet
Güvenlik Mahkemesi'ndeki
yargılamaya müdahale etme
hakkı vermiyor. O yargılama
nasıl oluyor. nasıl gelişiyor.
çağdaş ülkelerin vargılama
usulleri gibi insanlar salona
katılıyorlar mı, savunma hak-
lan güvenlik haklan öne çı-
kanlıyorrau.bunlan gözlemle-
mek istiyorum. Yargı da gelsin
beni gözlemlesın. Herkes göre-
vini yapacak. 58 milyon hakem
var.
- Göreve gelir gelmez, karakol
ve pa/arları denetlemeniz şov
olarak vorumlandı.
KÖylÜOğlU -Yaşam şovdur.
Şov değilse, hiç tıraş olma-
yalım, kravat takmayalım.
pantalonumuzu ütülemeyelim.
"Bakan olmuş gelmiş pazarda
soğan yiyor, böyle bakan mı
olur?" diyorlarsa, ben halkımın
bekledıği bir bakanlık sergiledi-
ğimi düşünüyorum. Bu yalnız
sözcüklerle yapılan bir şov de-
ğil. Arkasında projeleri olan. o
amaçlara giderken de yoğun bir
çalışması, heyecanı. duygusu.
yüreği olan, insanlara bu hız-
meti sunmak için önünde bu-
lunan engelleri aşmak için mü-
cadele eden bir yapı sergileyece-
ğim. Hiç kimseden övgü bekle-
miyorum. Benim kılavuzum
halktır.
Yaptığımız bir şey yok, otu-
rup bir karakolda çay içtik. Ka-
rakollann duvanna demokrasi
çivisi çaktık. anlayana sivrisi-
nek saz. Biz demokrasi ve insan
haklan günlerinin bayram ve
şölen olarak kutlanması için bir
tuğla koyuyoruz. Yüreğinde
tuğla olanlar getirsin koysun-
lar, bu binayı inşa edelim. Bu
anlamda hodri meydan diyo-
rum. Neyım varsa koyuyorum.
Geleceğinden kaygı duyulan
bir Türkive ile kimse övünme-
meli. Kimse kötüye giden bir
Türkiye'ye ilişkin "Oh iyi olu-
yor" diye sevinmemelı.
- Türkiye, özellikle insan hak-
iarı alanında zor koşullar altı-
nda. Toplumda bu konuda do-
ğan umutsuzluğu nasıl kırmayı
düşünüyorsunuz?
KÖylÜOğlU -Toplumsal.
ekonomik. siyasal olaylar Tür-
kiye'yi sıkboğaz ediyor. Türki-
ye insani bu olaylardan dolayı
sıkıntılı. Gece ne kadar ka-
ranhk olursa olsun, arkasında
şafak ışığı geliyor. Türkîye'de
ve dünyada insanlık için umut-
suzluk olamaz. çünkü insanın
bizatihi kendisinin yaşaması bir
umuttur. Umudu canlı tuta-
cağjz.
Önümüzde iki seçenek var;
ya ."Vhmed Yesevi'lerden. Hacı
Bektaşı V'eli'lerden. Mustafa
Kemal Atatürk'ten. Kuvayi
Milliye Destanı'nı yazanlardan
kalan mirası yiyerek, bu ülke-
nin bütün değerlerini yok ede-
ceğiz ya da ulusal bir heyecanla
içinde bulunduğumuz, pek de
güzel olduğu söylenmeyen,
Türkiye tablosunu değiştirece-
ğiz. Ben insanlann ikinci yolu
tercih edeceklerine inanıv orum.
BİZ BIZE
ERDAL ATABEK
Trafik Kazabnm Önlemek rm?..
Trafik kazalarını önlemek istiyorsunuz. Bölgesel bir
savaştaki günlük kayıpları bile zaman zaman aşan ölü
ve yaralı sayılarına çok üzülüyorsunuz. Hele de bu ka-
yıplarm arasına yakından tanıdıklarınız, arkadaşlarınız,
dostlarınız girdiği zaman içinizin ayrıca yandığını duyu-
yorsunuz. Trafik yasasının hala çıkmamasından yakını-
yorsunuz. Denetimin eksik olduğunu, yol bakımının
yapılmadığını, gerekli önlemlerin alınmadığını yazıyor-
sunuz, anlatıyorsunuz. Sonra da hiçbir şeyin değişme-
diğini görerek üzüntünüzü belirtmekle kaldığınızı anlı-
yor, durumun düzeleceğinden neredeyse umudunuzu
kesiyorsunuz. Haklı görünüyorsunuz, ama değilsiniz.
Sokağa tükürme alışkanlığı önlenmediği sürece trafik
kazalarının da önlenemeyeceğini hiç düşünmüyorsu-
nuz. Bunların birbiriyle bağlantıfı olduğunu aklınıza bile
getirmiyorsunuz. Oysa bu iki olay birbiriyle çok bağlantı-
lı. Sokağa tüküren kişi direksiyon başına geçtiği zaman
kendinden başkasını düşünmüyor ki. Gücü yeterse dü-
şüncesiz bir zalim gibi davranıyor. Gücü yetmezse ya-
pabileceği her türlü hileyi yapıyor. Yollar sadece kendi-
sininmiş gibi davranıyor. Arabasının tonajıyla başkaları-
nı ürkütüyor. Önünü görmediğı yollarda da başka araç-
ları solluyor, hele de hız kesme denilen şeyi hiç bil-
miyor. Hayatında bulamadığı gücü, yetmiş beygirin diz-
ginlerini koyvererek bulduğunu sanıyor. Kimselere an-
latamadığı isteklerini, tutkularını, öfkelerini gaz pedalıy-
la anlatmaya çalışıyor. Müzik kutusunun düğmesini so-
nuna kadar açarak kendi varlığmı duyurmaya çalışıyor.
Bu yetersiz kişiliğin eline verilen direksiyonla, ayağının
hükmettiği pedallar ona, erişemediği yerlerin basamak-
ları gibi geliyor. Bu makine onda bir saldırı aracı etkisi
yapıyor. Saldırıyor saldırıyor, ışıklarını yakıyor, ellerini
sallıyor, yarışıyor, çekişiyor, kendi gibilerle yolları yeni-
den yeniden fethediyor. Sokağa tükürmeleri önleyeme-
dikçe trafik kazalarını önleyemezsiniz.
Çocuk dövmeyi önleyemedikçe trafik kazalarını önle-
yemezsiniz. Çocuk dövmeyle trafik kazaları arasındaki
ilişki belki de aklınıza hiç gelmedi, ama bu ilişki var. Iki-
sinde de yanlış bir davranış var; jkisinde de elinin altın-
da saydığı çocukla, arabaya hükmetme duygusu var.
Dayak yiyen çocuk ağlıyor, bir kenara çekiliyor, içinde
gizlediği bir öfkeyi biriktiriyor. Araba bir makine. Ona
uyguladığmız harekete kendi mekanik sistemi içinde
karşılık veriyor. Gaz pedalına bastığınız zaman hızlanı-
yor, frene basarsanız yavaşlıyor, direksiyonu hangi
yöne çevirirseniz oraya gidiyor. Çocuğu döven bir dav-
ranışla araba kullananlar, bozuk bir davranışın sonuçla-
rını da görmek zorunda kalıyorlar. Ama bir trafik kaza-
sında canı yananlar sadece o arabayı kullananlar değil
ki. Hiç ilgisi olmayanlar da kazaya uğruyor, acı sonuçla-
ra zorunlu ortak oluyorlar. Çocuk dövmemeyi öğrete-
mediğiniz sürece trafik kazaları olacaktır.
Aziz Nesin'in Sıvas olaylarının tahrikçisi sayıldığı bir
ülkede trafik kazalarını önleyemezsiniz. Eğer bu iki olay
arasmda hiçbir ilişki görmüyorsanız, trafik kazalarına
bakış açısını da görmüyorsunuz demektir. Apaçık ger-
çekleri görmezden gelip de "birisi ölüyorsa onda da bir
suç vardır" mantığıyla olaylara bakarsanız, her trafik
kazasında ölenlerin ve yaralananların da bir suçu vardır
demektir. Böylece kazaya uğrayıp uçuruma yuvarlanan
bir otobüsün yolcuları için de "ne işleri vardı oralara gi-
decek, demek ki onlar da suçlu" diye düşünmeniz gere-
kiyor. Bu bakış açısında bir yanlış görmediğiniz sürece
trafik kazalarını önleyemezsiniz
Milletvekillerinin bakan olabilmek için partisini değiş-
tirdiği bir ülkede trafik kazalarını önleyemezsiniz. Bu-
rada apaçık görünen kişisel çıkar yadırganmadığı süre-
ce hiç kimseyi yolu paylaşmadığı için eleştirme hakkınız
olmaz da ondan. Fırsarını bulanın önüne çıkan her şeyi
kendi çıkarı için kullanmasını meşru sayan bir yasama
felsefesinde trafik kazaları doğal sayılır. Böyle bir or-
tamda herkesin ortak yararını düzenleyen kurallar de-
ğil, kişisel fırsatları kullanmayı akıllılık sayan çıkarcı bir
zulüm egemen olur. Bu olgunun trafiğe yansıması da
yaşanan kazalardır. Bu çarpık mekanizma düzelmediği
sürece trafik kazaları da önlenemez.
• • •
Düzenli bir trafik sistemi için; makine kültürü olan bir
toplum, kendisiyle barışık bir kişilik taşıyan bireyler,
paylaşımı yasama biçimi kılan bir ortak anlayış, herke-
sin sorumluluğunu bildiği adaletli bir toplum hayatı ge-
rekir. Bu doğru yasama ilkeleri yoksa hangi yasaları çı-
karırsanız çıkarın, hangi tür denetim yaparsanız yapın
trafik kazalarını önleyemezsiniz. Böyle bir kargaşada
hayatta kalmak bile rastlantılara bağlı kalır. "Her toplum
hak ettiği trafik duzeniyle yaşar" dersek bilmem ki yan-
lış olur mu?
Jaber: Köktendinciliğinyükselişiuzun sürmez
ORALÇALIŞLAR
Salah Jaber, 1951 Lübnan doğurnlu, Lüb-
nan asılb tarih araşürmacısı. Paris Üniversi-
tesi Sosyoloji Bölümü'nde öğretim görevh'si.
Ortadoğu ve Filistin üzerine yaptığı araştır-
malarla tanınıyor. Bu konularda yayımlan-
mış kitaplan var. Son dönemde Islamda
köktendindlik üzerinde çalışıyor. Arapça,
Fransızca, İngjlizce biliyor. Jaber'le konie-
ranslar vermek üzere geldiği İstanbul'da gö-
rüştük.
Köktendincilik İslamla özdeş değil
- Köktendincilik üzerine yaptığınız yeni ça-
uşmalarda ne gibi sonuçlara varduuz?
SALAH JABER - Köktendinciliğin, tari-
hi bir geçmişi var. Dönem dönem yükselişe
geçiyor ve daha sonra geriliyor. Tarihini in-
celediğüniz zaman böyle bir tablo görüyo-
ruz. Bu yükselişin de çok uzun süreceğini
sanmıyorum. Bunun da bir sonu olacak. Şu
anda bütün bölge ülkelerinde köktendincili-
ğin yükseliş içinde olduğunu görüyoruz. Bu,
genel bir olgu. Nedenlerini incelemek gerek.
Tarihçi bir formasyonum olduğu için so-
runa böyle baktığım söylenebilir. Ancak,
köktendinciliği tarihi bir perspektif içine
oturttuğumuz zaman, onu çok daha iyi an-
lamamız mümkün. Baülı oryantalistlerde
(doğu bilimciler) böyle bir egilim gözlüyo-
rum: İslami köktendinciliği, kültürel ve ku-
ramsal nedenler yüzünden bölgeye özgü ve
doğal bir olgu olarak kabul ediyorlar. Bölge
dokusunun ve kültürünün otomatik olarak
İslami köktendinciliği ürettiği varsayılıyor.
İslamla köktendincilik özdeş hale getiriliyor.
Oysa tarihe baktığımızda İslamiyetin bu
bölgede yüzyıllardır var olan bir kültürel do-
ku olduğunu görürüz. Oysa köktendincilik
aynı şekilde yüzyıllardır var olagelmiş bir
hareket değil. Köktendincilik, tarihin belli
dönemlerinde ortaya çıkmış.
- Köktendinciliği taıumlamak gerekse neler
söylenebilir?
Lübnan asdlı araştırmacı Salab Jaber (Soldan ikinci) İslamda köktendincilik üzerinde çalışıyor
SALAH JABER - Bütün toplumu ve top-
lumun her alanını, dini çok kökten ve temel-
den uygulayarak yönlendirmeye dönük bir
hareket olarak tanımlayabiliriz. Modern an-
lamda köktendinci hareket, 1920'lerde. yani
bu asnn başında ortaya çıktı. İlk olarak Mı-
sır'da Müslüman Kardeşler Örgütü'yle kök-
tendinci hareket yeniden siyaset sahnesinde
yer aldı. Bu hareket 1940'lara doğru gücü-
niin doruğuna erişti. Daha çok Batı karşıtı.
emperyalizm karşıü kitle hareketlerine da-
yanarak 1940'larda iyice güçlenip palazlan-
dı. 1950'lerin başlanndan 1960'lara kadar
köktendinci hareket tamamen bir gerileme
dönemine girdi. Son dönemde bu hareket,
yeniden yükselişe geçti ve bu yükselişini ha-
len sürdürüyor. En ufak bir gerileme işareti
de göstermiyor. Dolayısıyla bu hareket, bir
siyasi olgu olarak ele alınmah, yani bu bölge-
de sürekli var olan ve var olacak olan bir kül-
türel öğe olarak değil. belli siyasi nedenler-
den dolayı ortaya çıkmış konjonktürel bir
olgu olarak ele alınmah.
Çağdaş köktendincilik 20. yüzyılın
başında ortaya çıktı
- Gecici bir olgu olduğunu söylemeniz ve bir
süre sonra düşüşe geçebileceği konusunda so-
mut saptamalannız var mı?
SALAH JABER - Büyük siyasi akımlar,
siyasi hareketler, o dönemde ortaya çıkan si-
yasi sorunlara cevap verebildikleri ve\a ve-
rebilecekleri izlenimi bıraktıklan sürece var
olabilirler. Örneğin Mısır'ı ele alacak olur-
sak; Mısır çok ilginç bir ülke ve çağdaş kök-
tendinciliğin yeniden dogduğu ülke ve aynı
zamanda tüm diğerleri için bir kalıp özelliği,
örnek özelliği taşıyan bir ülke. Bu hareket,
iki dünya savaşı arasındaki dönemde güç-
lendi ve bu dönemde sosyal ekonomik kriz
vardı. Bu dönem. aynı zamanda yozlaşmış,
çürümüş bir rejim olan Mısır kraflığının ge-
rilemesine denk düşüyordu. Batılı büyük ül-
kelerin o yıllarda Mısır üzerinde yoğun bir
egemenliği söz konusuydu. Yerli baskıa reji-
min yaptıklan Batı'nm bu ülkeye yaptığı kö-
tülükler olarak algılanıyordu.
Müslüman Kardeşler Hareketi, başlan-
gıçta dini amaçlarla ortaya çıkmjşken. siyasi
krizin doğmasıyla birlikte siyasi bir nitelik
göstermeye başladı. Emperyalizme karşı,
Batı'ya karşı, monarşik yönetime karşı, yok-
sullaşmaya. çürümeye, rüşvete karşı birsiya-
si hareket olarak gelişti. Kitlesel boyutlara
ulaşmak üzerevdi. 1940'larda. 500.000 üyesi
vardı. O sırada ülkede egemen olan İngilizle-
re ve Mısır'daki krallık yönetimine karşı mü-
cadele vöntemlerini, giderek radikalleştirdi.
3 Temmuz 1952'de. krallık rejimi, askeri
bir darbe ile devrildi. Mısır devrimi diye ad-
landınlan bu siyasi müdahale, Mısır toplu-
munun içine girdiği krize bir cevap niteliği
taşıyordu. Nitekim, bu krizin o zamanJar en
sembolik görüntülerinden birisi Kahire'deki
büyük yangındı. Bu yangını Müslüman
Kardeşler Hareketi'nin çıkardıği iddia edili-
yordu. Sonuç olarak Mısır'da patlayıcı bir
potansivel zaten vardı. Burada bu potansi-
yeli kendine kanalize edebilen hareket Müs-
lüman Kardeşler oldu. Özellikle de laik siya-
si hareketlerin zayıflığı, solun zayıflığı, Ko-
münist Partisi'nin zaafı bunda rol oynadı.
Çünkü pek çok ülkede komünist partileri bu
toplumsal hoşnutsuzluğu kendine çekmeyi
başarabildi, ama Mısır'da bunu becereme-
dikleri için, bu alanı Müslüman Kardeşler
doldurdu.
Tam bu sırada ortaya yeni bir siyasi ön-
derlik çıktı. Bu önderlik, tabandan gelen de-
ğil. tepeden örgütlenmiş bir yeni siyasi ha-
reketti: Nasır hareketi. Nasırcı hareket de
Müslüman Kardeşler Örgütü'nün ortaya at-
tığı temel tezlere sanldı. Yani onların alanını
doldurdu ve işgal etti. Mısır, Arap milliyetçi-
liğinin başını çekmeye başladı.
Sürecek