Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
15 AĞUSTOS1994 PA2ARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
'Aklım Sende' kaseti ile müziğe yeni bir başlangıç yapan Bora Ayanoğlu:
Ev ödevi gibi beste yapıyorum
ASUMARO
Gümûşsuyu'nda deniz manzaralj bir
işyeri. Bir dönem Tûrk pop müziğinin
ünlü ismi Böra Ayauoğlu, burayı bir tu-
rizm şirketinin çaiışanlanyla paylaşıyor
*Sevgi Var Ya Şu Sevgi', 'Kmk Aynalar'.
'Fabrika KızT, *O Yaz' gibi unutulmaz
parçalann bestecisi Ayanoğlu, sanatçı
bir aileden geüyor. 70'li yıllann sonlan-
nda başlayan arabesk furyasıyla pop
mûziği bırakan Ayanoğlu, yeni kaseti
'Aklım Sende' ile müziğe yeni bir baş-
langıç yapıyor. Ancak şarkı söylemediği
yıllarda da sanattan kopmamış. Sanalın
bir yaşam biçimi olduğunu, sanatçılann
bu dünyanın insanlan olmadıklanru
söylüyor: "Bu dünyaya ayak uydurabil-
mek için farklı bir kılığa büriinmeye
çalışıyoruz. Bu yüzden biziın yaşaımmız
da Uişkilerimiz de kısa süreli oîuyor."
Amacım beste yapmaktı
Geçen yıllar Bora Ayanoğlu'nun üret-
kenliğinden hiçbir şey götürmemiş. Hala
hem sinema hem tiyatro hem de müzik
daJlannda yapıtlar ûretmeye devam edi-
yor. Bugünlerde kendi yazdığj bir müzi-
kalin çalışmalanm sûrdüren sanatçı.
genç yaşlarda başlayan sanat serüveni ve
pop müziğe dönûşüyle ilgili sorulanmızı
yanıtladı:
- Sanat yaşamma ilk oiarak hangi dal-
da adım attınız?
Tiyatro, sinema ve mûzik aynı anda
başladı. Müziğe, evde gitar dersleri ala-
rak başladım. Amacım hep beste yap-
maktı. O dönemde Türkiye'de pek beste
yapan yoktu. O nedenle kendi şarkı-
lanmı kendim yazmak istedim.
Aynı dönemde Şehir Tiyatrosu'na gir-
dim.
- Sinemaya hangi filmle başladınız?
Sanınm Türkan Şoraj"ın bir filrniydi.
Bir tanesi başro! olmak üzere yaklaşık
30 tane fılmde rol aldım. Belgeseller da-
hil, 30'a yakın da Fatih fılmi çevirdim.
- Bu arada şarkı söylemiyor muvdu-
DUZ?
O günlerde birkaç yapımaya başvur-
k*
i
1
••ggjfj
I
1
Yeni kasedi ile bir çıkış yapan Bora Ayanoğlu bugünlerde, kendi yazdığı 'Çiçekli Saksı Sokağf müzikalinin çalışma-
lannı sürdürûyor. Kültiir Bakanlığı'nın destek verdiği müzikal ekim aynda Rüştü Uzel Salonu'nda sahnelenecek.
duğum halde, sonuç alamamıştım. Bir
gün Odeon'a gittim. Yaşlı bir bey vardı,
büyük patron olduğunu anlamadım.
Eve döndükten bir saat sonra beni
aradılar. 'Acele gel, büyük patron setıi
çok beğemniş' diye. Bu şekilde ilk
plağımı yaptım. Ârdından birkaç 45'-
îiğim ve iki LP'im çıktı. Arabesk dönemi
başlayınca pop müziği bıraktım, film
müziklerine. tiyatroya döndüm.
76'da Şehir Tiyatrosu'ndan aynldım.
Müjdat Gezen, Perran Kutman, Hadi
Çaman, Cavaş Dincel'le 'Tiyatro Miyat-
ro*yu kurduk. Oradan Nisa Serezli-Tol-
ga Aşkıner gnıbuna geçtim. İki sene on-
larla çalıştım. Geçen sene Nisa'nın anısı-
na yapılan 'Canım'da rol aldım. Bir süre
de Hadi Çaman'la birlikte oynadım.
Dinledikçe tat alınacak bir kaset
- Sizin çocuklara yönelik bazı calışma-
larmız da var...
Evet, üç sene önce çocuk kasetlenne
başladım. tlk olarak 'La Fontaine'in
Müzikü Masallarrm yaptım. Bu sezon-
da "Bremen Mızıkacdan'nı ve 'Nasred-
din Hoca'yı çıkaracağım. Farklı bır ço-
cuk mıizikali yapmayı da planlıyorum
önümüzdeki yıllarda.
- Bir de müzikal üzerinde çalıştığınız
yer aldı basında.
'Çiçekli Saksı Sokağf adında bir mü-
zikal yazdım. Kültür Bakanlığı'ndan da
destek gördü. Ekimden itibaren Hadi
Çaman Yeditepe Oyunculan'yla Rüştü
Uzel Salonu'nda sahnelemeyi planlıyo-
ruz. Ayşen Gruda, Halit Akçatepe, ToJga
Aşkıner, Göksel Kortay, Bülent Kaya-
baş, Gamze Gözalan gibi isimler de rol
alacak.
- Bu arada, uzun bir aradan sonra ken-
dinize de bir kaset hazırladuuz...
Bunlan yaparken kendime de bır ka-
set yapmanın zamanı geldığine inandım.
Nostaljik bir kaset olduğu için, insanlara
sıcak ve farklı geliyor. Dinlendikçe tat
alınacak bir kaset oldu. Bir anda tüketi-
len şeylerin ömrü kısa oluyor. Benim
amacım şarkılanmın ileriki kuşaklara
doğru yansıması.
- Bestelerinizi nasıl yapıyorsunuz?
Ben çok üreten bir bestcciyim, ama
çok da cimriyim bu konuda. Herkese
şarkı vermem, inanmadığım insana şar-
kı vermem. Çünkü çok emek veriyorum.
Şarkı yazmak benim için ıstırap verici
bir şey, ev ödevi gibi. Duyuyorum ba-
zen, adam çamlann altında yatarken il-
ham geliverirmiş, yazarmış. Bence o,
geçmişte olan bir şey. O dönemde bir
kadının elini tutmak bile olay olduğu
için sürekli imajinasyonla yaşıyorlar.
Ben öyle değilim. beste yapmak benim
için bir yaşam biçimi. Sevdiğime katlar,
arabalar alamıyorum, ama bir müzik
yazıp onu evrende ölümsüzleştirebiliyo-
rum.
Şunu hayal ederim daima: fnsanlar
şarkımı dinleyecekler. yeni ilişkiler do-
ğacak. Belki kırgınlar banşacak, yeni-
den mutluluklar yaşanacak... Ama her-
kese bir nota muhakkak düşecek.
Şarkılar konserterle tanıtılmalı
- Bu kasetinizde sizin için ön plana
çıkan bir şarkı var mı?
Benim açımdan, Zerrin'le okuduğum
parça önemli. Bu şarkı, Zerrin'in mesleği
bırakmadan söylediği son şarkı oldu. Ne
yazık ki erken karar verdi buna. Istiyo-
rum ki, yeniden dönsün. Bu meslekten
uzak geçen her sene, insanın beş sene
unutulmasına neden olur.
- Pekiyi, siz böyle uzun bir aradan son-
ra adınızı tekrar duyurmakta zorlanıyor
musunuz?
Benim için, genç bir sanatçı kadar ko-
lay ve çabuk olmayacak. Ama gidişatı-
mdan memnunum. Marmaris'te bir
konser verdim, 1500 kişiye yakın insan
vardı. Demek ki beni unutmamışlar, hoş
bir şey. Kasetimdeki şarkılan da katıla-
rak söylediler. Eylü! aymdan itibaren de
İstanbul'da bir iki konser vermek istiyo-
rum. Sonra Ankara, fzmir. Küçük çapta
tanıtım konserleri... Milyonlarca radyo,
TV kanalı var. Şarkılann konserlerie
tanıtıl ması lazım.
Yüzen kitap fuan Doulos, Izmir'edemirattı
SERAPDtKMEN
İZ.VIİR - Dünyanın en büyük
yüzen kitap fuan olarak
nitelendirilen Doulos, Izmir
Limanı'na demir attı.
Dünyanın çalışan en yaşlı
gemisi olma özelliğiyle 1992
yılında Giuness Dünya
Rekorlar Kitabı'na girmeyi
başaran Daulos, özellikle
İngilizce yayınlan elde etmek
isteyenlerin ilgi odağı oldu.
İZFAŞ'ın düzenlediğj yaz
etkinliİcleri çerçevesinde İzmir'e
getirilen dünyanın en büyük
yüzen kitap fuan Doulos
gemisi, kitapseverleri 3.5
milyon kitapla buluşturdu.
îstanbul ve Mersin'e de
uğrayan gemi, Izmir'de
pazartesi gününe dek ücretsiz
olarak ziyarete açık kalacak.
Doulos'ta bilim, edebiyat,
sanat, din, yemek, tıp,
kurgu ve çocuk kitaplan. özel
bir birim fiyatıyla saühyor. Her
ülkenin limanında kitap
etiketlerini değiştirmek
zorunda kalmamak için böyle
bir sisteme başvurduklannı
belirten yetkililer, kitaplan
'Unit' birimiyle satıyorlar. 5
Units 3 bin, 10 Units 6 bin, 25
Units 15 bin, 50 Units 30 bin, 60
Units de lOObinTürk Lirası
ediyor. Kitaplann büyük bir
kısmırun yayınevlerinden
bağjşlanması sonucu da
fiyatlarda büyük bir ucuzluk
gözlcniyor. 50 Units'eroman,
900 Units'e atlas, 250 Units'e
yemek kitabı, 200 Units'e
teknik kitaplar bulunabilirken,
Shaekspeare'in Bütün
Oyunlan 300 Units'e saülıyor.
500 bin lira ve üzerinde
ahşveriş yapanlara özel Doulos
baskılı bez torba verilirken,
bağişlarda kabul ediliyor.
İngilizce kitaplann yanı sıra,
demir atılan ülkenin dilinde de
kitaplann saüldığj Daulos'ta,
ziyaretcilere yardım amacıyla
çevirmenlere görev veriliyor.
İ 914yılında 'Medina' adıyla
yük gemisi olarak yaşamına
başlayan ve 1978 yılında
'Doulos'adıyla kitapfuanna
dönüştürülen Malta bandrah
geminin çalışanlannı
gönüllüJeroluşturuyor. 36
değişik ülkeden 35Oçalışanı
bulunan Doulos'u I978'den bu
yana 12 milyon kişinin ziyaret
ettiği belirtiüyor.
1978 yılından bu yana 2
miiyondan fazla kitabı n
satıldığı Daulos, her
yolculuğunda 500 bin kitap
taşıyabiliyor.
Daujos'un halkla ilişkiler
bölümündc çalışan Marlieske
SmiJde. gemiyle ilgili şu ilginç
bilgileri veriyor:
"Daulos'ta her gün aşağı yukarı
bin kişiyi besieyecek yemek
yapılıvor, fınnlarunızda 50
ekmek pişîriliyor. Her sene
yaklaşık 3 bin 700 litre boya
kullaıulıyor ve 250 ayakkabı
tamir ediliyor. Geminin uğradığı
limanlarda iiginç olay larla da
karşdaştık. Ocak 1990'da Yeni
Gine'nin Kieta Limanı'na
varmadan bir gün evvel iç savaş
nedeniyle bütün izirüer iptal
edildi. Seyşel Adalan'nın Mabe
Limanı'na 1993 yılında
yaptığımız riyarette, milli
kütüphane o kadar çok kitap
satın aldı ki, geminin
depolarında çalışan görevliler
raflara tekrar kitap
yerleştirmek için iki gece
çalıştdar. Aynı yerde 11 bin
dolar değerinde kitap tek bir
müşteri tarafından
satınalındı."Çeşit!i
etkinliklerin de düzenleneceği
Daulos gemisi, 16
ağustosda Alsancak
Limanı'ndan aynlacak.
Geminin İzmir'de
gerçekleştireceği etkinlikler
arasında, bugün saat 10.00'da
çocuklara yönelik düzenlenen
program bulunuyor.
Geçen günlerde Ankara'da
kurulan Karikatür Vakfı'nın
öncüsü, karikatürist Nezih Danyal: Karikatür., okıuımaz!
ECETEMELKURAN
ANKARA - Dünyayı anlayabilmek
ve değiştirebilmek için, gülümseyebil-
mek gerekiyor. İnsanı. dünyaya ve
kendine yabanalaştıran göbek kah-
kahalanndan öte bir anlamı var bu-
nun; tüm perdeleri aralamak ve anla-
yabilmekle ilgili, karikatürle ilgili.
Geçen günlerde Ankara'da ku-
rulan Karikatür Vakfı'nın öncüsü, ka-
rikatürist Nezih Danyal, vakfa ve ka-
rikatüre ilişkin sorulanmızı şöyle
yanıtladı:
Çizgi roaıan Avnıpaya geri geldi
- Karikatürün ilginç tarihinden biraz
söz eder misiniz?
Dünyada karikatür Rönesansla
Avrupa'da başladı. Daha sonra
ABD'ye gitti. Çizgi roman ve çizgi
fılm sanayiinin temelleri ABD'de
atıldı. Daha sonra, International He-
rald Tribune gazetesinin Paris'te Av-
rupa baskısı yapmaya başlamasıyla
birlikte çizgi roman, Avrupa'ya geri
geldi. Bu gazetede, şimdi Cumhuri-
yet'te olduğu gibi, bant karikatürleri
vardı. Bant karikatürcülüğü, Avru-
pa'daki gazetelere de girmeye başladı.
Böylece, hemen her gazetenin bant ka-
rikatürleri oldu. Sonra karikatürün
dönüm noktalanndan bin gerçekleşi-
yor. ABD'de 1960'ta gençlik hareket-
leri başladığında bir underground (ye-
raltı) mizah anlayışı da bununla birük-
te gelişti. Gençlerin üniversitelerde
çıkardığı dergilerde, özgürlüp ve hip-
pi felsefesini savunan bantlar çizilme-
ye başlandı. Çirkin ve avantgard kari-
İcatür kahramanlan yaygınlaşü.
Öfkeli gençlerİD mizah anlayışı
Amerika'daki gençler bunlara,
farklıhklannı ortaya koymak için 'co-
mics' yerine, 'comix' dediler. Bu mizah
anlayışı 1968'lerde Fransa'ya taşındı.
Öfkeli gençlerin mizah anlayışıv mü-
ziklerle ve diğer sanat dallanyla des-
teklendi. Bütün bunlar, olaylann bir
kaldınm taşının sökülüp polise atı-
lmasıyla başladığı için 'Paris Kaldınm
Taşı Sökme Faaliyeti' olarak adlan-
dınldj. Yeni ütopyalarla, bilimkurgu
türü gelişmeye başladı karikatürde.
1968'lerde Fransa'da yaşanan hare-
ketler Türkiye'ye 1970'lerde yansıdı ve
denemeci dergiler çıkanldı. Gırgır der-
gisı bu hareketlerle birlikte doğdu.
Oğuz Aral bu dergiyi gecekondu böl-
gelerinden çocuklan toplayarak çıkar-
dı. Gırgır dergisi, o kesimin sorun-
lanru ve bakışıru yansıtıyordu. Çok
tutulmasının bir nedeni de buydu. An-
cak, bir hata vardı. İnsanı, karikatür-
lerde yansıtılan toplumsal olaylara sa-
hip çıkmaya çağırmıyordu. Sorunlara
gülerek yabanalaşıyordunuz. Şimdi
çıkanlan denemeci mizah dergilerinde
de önermeü ya da izleyen insanı buna
itmeli.
- Siz karikatürü izlemek' eylemivle
birleştiriyorsunuz. Oysa bugünlerde
yaygın olan eylem 'okumak'.
Karikatür okunmaz, karikatür ızle-
nir. Böyle bir eylem, ancak çizgi ro-
manlar için kullanılabilir. Onlan
yadsıdığım sanılmasın; ancak, belki de
özgün olmadıklan için, karikatür tari-
hi kitaplannın hiçbirinde Tommiks,
Teksas gönmezsiniz. Bugünlerde hazı-
maya çabşıyorum. Bugün Türkiye'de
karikatürle ilgilenen bir çok kişi, kari-
katürün tarihini ve teorik altyapısını
bilmiyor. Bu nedenleyola çıktım. Şim-
dıye dek bir beyin uzmanı, bir psiko-
logla konuştum. Örneğin konuştu-
ğum psikolog, slogana karikatürlerin
kahcı olmayacağını, çünkü insan bey-
ninin güzeli ammsayacağı şeyleri belle-
gnde tuttugıınu söyledi. 1970'lerde çi-
zilen slogana karikatürün bugün ne-
den gerisinin gelmediğini de böylece
Karikatür toplumsal olaylarla bağlantılı olduğu için, dünyadaki toplumsa) ve siyasi belirsizlikler karikatürü etkiledi.
de, 1960'larda Amerika'da, sonralan
Fransa'da görülen çirkin ve rahat ka-
rikatür tipleri görülüyor. Aynı tipler,
benzer espriler ve aynı yaklaşım.
- Belki de geri getirmek istedikleri
malum Tuh' var. Benzerlik böyle bir
özlemin sonucu olabilir mi?
Tam bu noktada bir şeyi söylemek
gerekir. Eğer bir mizah türiinü yaka-
lamışsan, bunun bir toplumsal olayla
paralel olması. çakışması gerekiyor.
Bu olmadığı zaman, sanat anlamında
bir şey yapmış olmuyorsun. Sanat ile
zenaat, bu noktada aynhyor. Karika-
tür yalnızca yansıtmamalı, bir çözüm
rladığım kitap için yaptığım bir söyleşi
de buna ışık tutuyor sanınm. Kari-
katürün, bilim ve sanat dallanyla iliş-
kisini sorguluyorum. Bu çerçevede ko-
nuştugum bir beyin uzmanından il-
ginç bır bilgi edindim. Çizgi roman
okumak için insan beyninin bir küresi
yetiyor. Ancak karikatürü anlamak
için, insanın beyninin bütün işlevleri
harekete geçiyor. Çünkü karikatür.
yazıya dayali bir sanat değil. Çizgiye.
çizginın kendi içindeki espriye dayah.
- Hazırladığınız kitaptan biraz söz
eder misiniz?
Karikatürün, teorik altyapısını kur-
görüyoruz. İnsan beyni daha yumu-
şak ve güzel olana eğilimli. Karikatüre
bilimsel bir birikimle yaklaşmak gere-
kiyor.
- Sanıyorum bu noktada MTV'nin
iki kahramanından söz etmek gereki-
yor. Buthead and Beavis sevimsiz şaka-
İarı ve vurdulu kırdılı davranıslarıyia,
söylediğinizin tam tersi bir tavır sergili-
yor. Çok tutulan bu iki kötü kahraman
hakkinda ne düşünüyorsunuz?
Bunlar kahcı olamayacaklar. Gü-
nümüzün genç insan profılini dile ge-
tirseler de bunlann insan beyninde
bıraktığı iz açısından sağlıklı ve kahcı
olduklannı sanmıyorum.
- Çizgi kahramanlar, bir yanıyla ya
da tümüyle yaratıcılanna benziyorlar.
Bunu nasıl y orumluyorsunuz?
Karikatürün çizilme süreciyle ilgili
biraz. Ben çizerken yüzümün sürekli
değiştiğini söylüyorlar. Tiplerimin yüz
haüannı kendimde taklit ediyorum.
Bunun nedeni, insanın bütünüyle
üretmesi. Siz bütün bedeninizle ve üze-
rinizdeki tüm etkilerle üretiyorsunuz.
Edindiğiniz dünya görüşü, üretme
noktasında yeniden üretüiyor ve siz
oluyorsunuz.
- Denemeci dergileri yalnız gençlerin
okumasıyla mizahta bir yaş sınırı oluşu-
yor...
Genç insanlann temel özelliklerin-
den biri, yargılanru vemıede aceleci
olmalandır. Gençken insan, doğru
olanı çok çabuk seçiyor. Bu özellik sa-
natçılıkla birleşince, denemeci dergiler
çoğahyor. Güzel olan da bu. Karika-
tür ya da çizgi roman üzerine kafa yo-
ran insanlar da çoğu kez bunlar olu-
yor.
Dünyadaki siyasi belirsiz-
likler karikatürü etkiledi
- Dünya karikatürü ne yapıyor?
Dünya karikatürü bir tıkanma nok-
tasında. Karikatür toplumsal olaylar-
la bağlantılı olduğu için, dünyadaki
toplumsal ve siyasi belirsizlikler kari-
katürü etkiledi. Dünya karikatürü, 10
temel konuyla sınırlı kaldı. Örneğin.
SSCB'nin yılulması bu alanda yeterin-
ce tartışılmadı. Biz düzenlediğimiz
uluslarası etkinliklerle dünyanın bü-
tün karikatürcülerini, siyasi konulan
karikatürle tartışmaya çağinyoruz.
Bu ve benzeri bir çok konuyu tartı-
şmak, Türk karikatürünü destekle-
mek ve dünya karikatürüyle bağını
kurabilmek için yola çıkan Karikatür
Vakfı'nın planladığı etkinlikler arası-
nda. sezon süresince Ankara'da ulusal
ve uluslararası sergiler açmak, yerli ve
yabana karikatüristleri konuk etmek,
'Karikakültür' adıyla bir yayın organı
kurmak, karikatürcülerin kitaplann
basmak ve bu sanatcılan tanıtarak,
onur sergileri düzenleyip onur arma-
ğanlan vermek, uluslararası karikatür
yanşması düzenleyerek Türkiye'yi
tanıtmak, uluslararası karikatür sem-
pozyumu düzenlemek, 1995 Mayısı'-
nda 1. Uluslararası Karikatür Festi-
vali'ni düzenlemek var.
BUAŞAMADA
ŞÜKRAN KURDAKUL
Gûnümûzde ile Tevflk HkreL..
Tevfik Rkret, 19 Ağustos 1915te öldü. Aynı yıl doğan
şairlerimiz arasında, Melih Cevdet gibi, klasikleştiğini
söyleyebileceğimiz yaratıcılar var.
Fikret'in yaşadığı yıllarda Türkçenin bağımsız bir dil
olacağına inanmak Osmanlı kurumlanna tutkun kimse-
lerce donkişotluk sayılıyordu.
Ölümünden sonraki 79 yılda kaç kuşağın şairi, roman-
cısı yapıtlarıyla dilimizin gizil gücündeki zenginliğin
ürünlerini koydu ortaya.
Fikret, 1905'lerde,
"Ümidimiz bu, ölürsek biz yaşar mutlak,
Vatan sizinle şu zindan karanlığından uzak"
dizeleriyle geleceğe güvenini tazeledi.
Görmediği I. Dünya Savaşı yenilgisinden sonra, şiirle-
rini özümseyenler, Kurtuluş Savaşı duyarlığını, bilincini
kültürümüzün vazgeçilmez bir parçası düzeyine ulaştır-
dılar.
Fikret,
"Haksızlığm envaını gördük. Bu mu kanun?
En gamlı sefaletlere düştük. Bu mu devlet?
Devletse de, kanunsa da artık yeter olsun,
Artık yeter olsun bu deni zulmü cehalet"
dizelerini yazmıştı.
I. Dünya Savaşı kuşağı, emperyalizmin kucağına otu-
ran Sarayı da, Sadareti de, Kürt Mustafa Divan-ı Harp-
leri'ni de elinin tersiyle iterek karanlıktan aydınlığa
çıkmasını bildi.
"Bu harmanın sonu gelir, kapıştınn giderayak...
Yarın bakarstnız söner bugün çatırdayan ocak
Bugün ki mideler kavi, bugün ki çorbalar sıcak,
Atıştırın, tıkıştırın kapış kapış, çanak çanak...
Yiyin efendiler, yiyin, bu han-ı pürneva sizin
Doyunca, tıksınnca, çatlayıncaya kadar yiyin!"
Fikret, son dizelerini okuduğumuz 'Han-ı Yağma'y'a II.
Meşrutiyet dönemi devletlilerinin yakalarına yapışıyor
gibiydi.
Bugün de aynı dizeler, "hayali ihracat"çetelerinin tril-
yonları aşan yolsuzluklarını komisyonlarda uyutan siya-
sal partiler erkanının suratlarında şaklayabilir.
Şiirin yapısına getirdiği yeniliklerle de dönemini etki-
leyen bir şairdi Tevfik Rkret.
1983 tarihini taşıyan bir yazımda ileri sürdüğüm yargı-
ları yinelemek istiyorum:
Yahya Kemal de Haşim de yetiştikleri yıllar Tevfik Fik-
ret'le karşılaştılar. Haşim'in Göl Saatleri'ndeki (1921) şi-
irlerinden çoğu ilk kez Fikret'in serbest müstezatlarında
kurmayı başardığı yapılara benzer. Neden sonra çıkaro
yörüngeden Haşim.
Yahya Kemal, yazılarında ölçüden, uyaktan söz et-
mişse Tevfik Fikret'i anmıştır. içerikten, coşkudan, yeni-
likten, şiirimizin çağdaşlaşmasından söz etmişse Fik-
ret'i anmıştır. Üstelikergin, kendisinden öncekilerle he-
saplaşma yaşlarının ürünleridir o yazılar. Ama bu belirt-
tiğim özelliğe karşın Yahya Kemal gibi, eşi bulunmaz
benbenci bir şair bile Fikret'in yerini belirlemeye çalışır-
ken tarihsel raydan sapmamaya özen göstermektedir:
"Tevfik Fikret -bütün zaafları ve noksanları ile bera-
ber- günümüzün içindendi. Şiirimizin alafrangaya doğ-
ru bir istikamet alacağı zamanda gelmiş, o istikametin
başına geçmiş, göreceği işi görmüş, eserini de şahsiye-
tini de Türk Edebiyatma müebbeden hak etmişti." (Siya-
si ve Edebi Portreler, 1968 basımı, sf. 22)
'Diyorlar ki'de (1918) Ruşen Eşref'in konuştuğu Ab-
dülhak HamkJ, Hallde Edlb, Refik HalH, Mehmet Fuat
(Köprülü), Ahmet Haşim vb. edebiyat adamları da pay-
laşırlar Yahya Kemal'in yargısını.
Ahmet Haşim'in sözleriyse hayranlığın yarattığı coş-
kunun "şairane"ye dönüşmesi sayılabilir.
"Fikret benim için kudurmuş bir deniz karşısında ka-
yalar üzerinde yükselen altından bir ışık ve altından bir
kuledir." (Diyorlar ki, 1972 bas. Haz.: Şemsetttn Kutlu,
sf. 258-259)
Yazıyı, Çağdaş Türk Edebiyatı'nda Tevfik Fikret'e ayır-
dığım bölümün son satırlanyla bitirmek istiyorum:
"Namık Kemal, 'Değişmez fen mi vardır, mustakır eş-
ya mı kalmıştır?' diyeyazmıştı. Fikretyenilik vedeğişim
ile birlikte evrim düşüncesini geliştirerek birbirini ta-
mamlayan düşünsel bir bütünlük yaratmıştır. İnsanoğlu-
nun düşünme gücüne, yaratı yeteneklerine, usuna gü-
venmek bu bütün içinde sönmeyen bir ışık görünüşün-
dedir. Bu ışığı algılaması ile öteki çağdaşlannın 'dar
hendesesi'ne sığmaz Fikret.
Yaşadığı tarihsel kesitin olumlu olumsuz çatışkılan
içinde gelişmekte olanı görmüştür çünkü. Bu nedenle
insanın toplumsal varlığı çıkar onun şiirinde karşımıza.
Belirleyici gücünün farkına varmış, kim olduğunun bilin-
ciyle hareket eden insan.."
Türk Folklor Kurumu 16. Uluslararası
Folklor Festivali'nde
• KültürServisi - Polonya'da yapılacak 16. Uluslararası
Folklor Festivali'nde Türk Folklor Kurumu, ülkemizi
tamamen kendi olanaklanyla lemsil edecek. Türk Folklor
Kurumu, dün başlayan ve 24 ağustosa dek sürecek olan
festivale katılmak üzere 11 ağustosta Polonya'ya gitti.
Festivale Türkiye'nin yanı sıra Arjantin, İrlanda, Almanya,
Moldavya, Macaristan, İspanya, Slovakya, Makedonya,
İsrail. Zaire, Ukrayna ve Güney Afrika Cumhuriyeti katılıyor.
Türk Folklor Kurumu festivalde Erzurum. Karadeniz, Bitîis
ve Kırklareli yörelerinin oyunlanm sergileyecek.
Çisenti atölye çalışması başlıyor
• KültürServisi - İlkini geçen yı! Tank Zafer Tunaya Kültür
Merkezi'nde gerçekleştiren Çisenti Sanat Topluluğu, bu yılki
atölye calışmalanna başlıyor. Geçen yıl Îstanbul Belediyesi ile •
ortak olarak düzenlenen atölye çalışması. pek çok ünlü
konuğun katılımı ile gerçekleşmişti. Hem yeni bir tiyatro dili
aramak hem de nitelikli ve çok yönlü tiyatrocular yetiştirmeyi
amaçlayan çalışmalar, kuramsal tiyatro, tiyatro ve yazın
sorunu, tiyatroda oyunculuk ve reji anlayışlan olmak üzere üç
başlıkta toplanıyor.
Bursa DT'de yeni sezon
• BURSA (AA) - Bursa Ahmet Vefık Paşa Devlet Tiyatrosu,
1994-1995 sezonunu 11 ekimde acacak. Bursa Devlet
Tiyatrosu Müdürü Bora Özkula, yaptığı açıklamada, AVP
tiyatrosunun yeni sezona yeni oyunlarla hazırlandığinı
vurguladı. Özkula, Turgut Özaİcman'ın yazdığı. Erdal
Gülver'in yönettiği "Resimli Osmanlı Tarihi" adlı oyunla
perdelerini açacak olan AVP Sahnesi'nde, 25 ekimde
"Tepegöz", 8 kasımda "Deri Ceket" ve 25 aralıkta "Cadı
Kazanı" adb oyunlann sahneleneceğini anlatan Özkula, oda
tiyatrosunda ise "Ada" adlı yeni oyunla, Bursalı
tiyatroseverlerin geçen sezon yoğun ilgi gösterdiği "Açık Aile"
adlı oyunun sergileneceğini söyledi. Özkula, yeni sezonda
çocuklara yönelik olarak "Gelin Yanşalım", "Siz Ne
Dersiniz?", "Şahane Lunapark" ve "Pet-Men" adlı oyunlann
izlenime sunulacağını da belirtti.
Bodpum sevdalısı Kanber'in sergisi
Kültür Servisi - Bodrumlu ressamlardan Banş Kanber'in sergisi
geçen hafta açıldı. Banş Kanber, 5. kişisel sergisi olan bu sergiyi
Bodrum Kalesi Haluk Elbe Sanat Galerisi'nde açü.
Resimlerinde Bodrum ve evlerini işleyen Banş Kanber,
yağlıboya ve suluboyadan oluşan eserlerini sergiüyor. Sergi 21
ağustos tarihine dek açık kalacak. '