25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 AĞUSTOS 1994 PAZARTESİ DtZİYAZI Prof. Rajmohan Gandhi, Hindistan'm 47. bağımsızlık yıldönümünde Cumhurİyet için yazdı Aynayı kendimizetutmahyız15 Ağustos 1947'de, Hindistan bağımsızhğına kavuştuğu gün 12 yaşında bir oğlan çocuğu olan ben, göğsûmü gere gere ve başım dik olarak Ye- ni Delhi sokaklannı dolaştım. Ozellikle yollarda- ki lngilizlerin yüzlerini ve yûzlerindeki anlanun tıe olabileceğini görmek istedim. Iki yıl önce 2. Pünyâ Savaşı bitmişti. Hava, insanı sarhoş ede- cek kadar ûmit doluydu. 21 yaşıma geldiğimde dünyayı değiştirmeye ve dünyanın her yerindeki ;insan sömürüsünü durdurmaya karar vermiş bir grup insanın arasına katıldım. O zaman başarabi- leceğimizi hissetmiştim. 58'inde daha akılh, deneyimli fakat mutsuzum. 1993'te Güney Aihka ve Rusya'ya yaptığım zi- yaretlerde, zulüm ve üzgünün bittiği yerde sevin- cin hemen başlayamadığını gördüm. Komünizm ve ırkçılıktan nefret ettim ve onlarla mücadele et- tim. Aynca ortadan kalkmalan için çok dua ettim. 5 ya da 10 yıl önce her ikisinin de ortadan kalka- cağını tahmin dahi etmiyordum. Bir gün Mosko- va'nın Kızıl Meydan'ında özgür Ruslann yanın- da ya da Cape Town'ın kıyı kuşağında özgür si- yahlann arasında dolaşmak düşüncesi rüyalanma dahi girmemişti. Olanaksız oran gerçekleşti. Yettsin'in yaveri ile görüşmek için Kremlin'in birinci binasına gitti- ğimde, Stalin'in çizmeleriyle dolaştığı koridor- larda yürüdüm. CapeTown'daki parlamento bina- sının içindeki, duvarlan meşe ağacından lambri kaplı yemek salonunda yemek yedim. Bir zaman- lar o salonda Venvoerde ve Maians'lar, ırkçılığın başansını karşılıklı kadehler kaldırarak kutlar ve ırkçılık karşıtlanyla alay ederlerdi. Üçüncü Binyıl'a atalanmızın ilkel mantıklanyla düşünerek girmekteyiz. Dünyamız, belki küçülerek şirin bir kasabaya benzedi. Ama biz, eğer farklı etnik gruplardan temizlenmemişse bu kasabayı bir savaş alanına çevirdik. Din kitaplanna inandığımızı ve dayandığımızı söyleyerek komşumuzdan dahi nefret etme noktasına geldik. Fakat ne Rusya ne de Güney Afrika'da insan- lann yüzlerinde mutluluk gördüm. Yüzlerden kaygı ve sıkıntı okunuyordu. Uzun, karanlık tü- nelin içinde insanlar bir deri bir kemik kalmış; kalpler kınlmış; anneler, ölen çocuklannı arkala- nnda bırakmış; oğullar, ölen ana babalanru unut- mak zorunda bırakılmıştı. Uzun tünelin sonunda aydınlık değil, yeni gizemli bir karanlık ortalığı sarmıştı. Düşman silahının korkusu, yerini siya- sal korkulara bırakmıştı. Güney Afrika ve Rusya'daki değişiklikler üze- rine hayretler içerisinde kalmamak olanaksız. 27 yıllık sürgün yaşamına karşın Nebon Mandeia, geçmişi rafa kaldırmaya ve geleceğe ümitle bak- maya çok istekli ve hazır. Güney Afrika'daki be- yazlann çoğu, düne kadar köleleri olan insanlar- ca yöneltilmeye istekliler. Ruslar ise devlet adam- lan ile alay ederlerken siyasal ve ekonomik mü- cadeleye hızla giriştiler bile. Bütün bunlar, düş- sellik dünyasını andınyor. GeHşmeiepe karçm özgürtüğün uzepindeU sis perdesi kakımyor Gelişmelere karşın özgürlügun üzerindeki sis perdesi neden kalkmıyor? Çünkü Güney Afrika ve Rusya'daki şiddet düşmanlan (ve onlann bü- tün dünyadaki sempatizanlan) neye karşı olduk- lannı çok iyi bilmelerine karşın mücadelelerinde net, açık ve birleşmiş değiller. Rusya, Güney Af- rika ve öteki ülkelerin insanlannın acı biçimde bö- lünmesinin nedeni: 1. Merkezve diğer bölgeler arasındaki güç fark- lan, 2. Çeşitli etnik gruplara verilen kendi kendini yönetme özerkliğinin derecesi. Her çetin mücadele sırasında birtakım sorulan düşmanı öldürdükten sonraya bırakmak daha çe- kici, akıl çelicidir. Fakat bu süre boyunca sorun- lar daha büyük boyutlara ulaşmış olur. Inşa etme- yi tasarladığımız ev üzerinde bir görüş birliğine varamadan içinde yaşadığımız evi yıkmak için mücadele etmenin sonu, takdir edeTsiniz ki düş kı- nklığı ve hüsranla bitecektir. Hitler ve Stalin, yalnız vücutlan ortadan kaldır- madılar. Onlar yargı yeteneğimizi de öldürdüler. Onlar çevremizde iken biz onlan yalnız kötülü- ğün simgesi olarak görmedik, öyle olmalanna karşm kötülüğün tek kaynağı olarak gördük. Oy- sa değillerdi. Kötülük örneği Stalin ve Hitler ya da ırkçılar, bizi kendi küçük zayıflıklanmıza kar- şı kör etmişlerdi. Kendi kin ve hırsımızın önem- siz olduğunu düşünüyorduk. Güney Afrika'da 4. kuşaktır Afrika'da olan As- ya kökenli bir vatandaşa, çok Afrikalı tanıyıp ta- nımadığını sordum. "Gerçeği söylemek gerekirse tanımryorum'" dedi. Yanılgısını düzeltmeye çalı- şacağını da ekledi. Önceden olsa ırkçılara karşı kızgınlığını hata olarak görmeyi bile kabul et- mezdi. Uzun süre ırkçılığın, nefretin, ve hırslann insanlann içinde birikmesi, Güney Afrika, Rus- ya ve başka ülkelerde kötü insan ve sistemin or- tadan kaldınlma çarelerinin bulunmasını önlüyor. Hitler ve Stalin'e hpatıp uyan üçüncü bir ad Portre Mahatma GandlıTniıı torıınu Rajmohan Gandhi Gûney Amerika ve Rusya'da yaşanan degişone şaşmamak olanaksız diyor ve eküyor: 27 ydhk sürgün yaşamına karşın Nel- son Mandeia, geçmişi rafa kaldırmaya ve geleceğe ümitle bakmaya çok istekli ve hazır. Güney Afrika'daki beyazlann çoğu, düne kadar köleleri olan insanlarca yöneltilmeye istekliler. Ruslar ise siyasal ve ekonomik mücadeleye hızla giriştiler bile. Bütün bunlar, düssellik dünyasını andınyor. Her çetin mücadele sırasmda birtakım sorulan düşmanı öldürdükten sonraya bırakmak daha çekici, akıl çelicidir. Fakat bu süre boyunca sorunlar daha büyük boyutlara ulaşmış olur. Inşa etmeyi tasarladığımız ev üzerinde bir görüş birliğine varamadan içinde yaşadığımız evi yıkmak için mücadele etmenin sonu, takdir edersiniz ki düş kınklığı ve hüsranla bitecektir. Gazeteci, yazar, yorumcu, tarihçi, araştırmacı, profesör, 59 yaşında. Üstelik Mahatma Gandhi'nin torunu. Bugün Hindistan' ın bağımsızlığınm 47. yıldönümü. Dedesinin açlık grevleri, pasif direnişleri ile Hindistan'm bağımsızlığını 47 yıl önce bugün elde ettığinde henüz 12 yaşmdaydı. Rajmohan Gandhi, Yeni Delhi'de üniversiteyi 1956'da bitirdi. Bombay'da haftahk, 'Himmat' adlı gazetenin yazıişleri müdürlügünü 1964-81 yıîlan arasında yaptı. 1982-84 yıllannda Madras'ta Indian Express'i yayımladı. 1982-84 arasında Hindistan Basın Meclisi üyeliğinde bulundu. 1984-85'te Amenkan başkanlanndan Woodrow Wüson bursuyla eğitim gördü. 1990'da Cenevre'de Birleşmiş Milletler însan Haklan Konferansı'nda Hınt heyetine başkanlık yapO. 1990-92 yıllan arasında milletveküi seçildi... Hindistan'm ilk Hintli (Ingiliz) Genel Valisi C. Rajagopalachari'nın yaşamöyküsü hakkında bulmak gerekirse eğer, bu, Pol ftrt'tur. Birleşmiş Milletler'in denetiminde çok başanlı ve olaysız yapılan parlamento seçimlerinden kısa süre önce 1993'te Kamboçya'ya da gittim. Orada karşı kar- şıya geldiğim alaycı durum, yüzyıhmıza, hatta binyılımıza damgasmı vurmaktadır. Kamboçya, 7 milyonluk nüfiısunun 1 milyon ya da daha faz- lasını 1970'lerdekiçar- pışmalarda yitirmiştir. Konuştuğum herkes; örneğin asansörcü, tak- si şoförü, rehber, okul öğretmeni ya da lokan- tacı, aşağı yukan akra- balanndan birini yitir- mişlerdi. Aristokrat ta- bakada en önemli söy- leşi konusu, öteki aris- Bu parlak yüzyıl, bize toplumlan deneyerek analiz etmeyi öğretti. Aynca halka mal olmuş ünlü kişilerin özel yaşamlanndan, hatta düşmanlanmızdan bile dersler almayı öğrendik. Fakat kendimize ayna tutmayı, bilimsel bir çalışma olmadığı için bir zaman kaybı olarak incelemek tokratlardan, bazen kendi akrabalanndan gördükleri kötü davra- g ö r d ü k dışlanmak onlan çok İStemedİğİmİZ İÇU1, kızdırdıgı için, yurttaş- çevremizdeki kötü örneklere lannın acı ve ıstırapla- T , . , , . ... nndanpeksözetmiyor- bakmakla yetindik. lardı. Haksızlık etmek istemiyorum. Ama acılan çok derin duyduklannı, fakat onlarla nasıl başa çıka- caklannı bilmedikleri için unutmayı yeğledikle- rini sanıyorum. Belki de benim fark etmememe karşın çok derin acılar çekmişlerdir. Içlerinden yalnız bir Kamboçyalı, ötekilerden farklıydı. Ken- dini fakir bir köylü çiftçi gibi göstererek kıyım- dan kaçmayı başarmıştı. Her şey su yüzüne çıkıp ıki ciltlik kitap yazdı. Bir başka kitapta ise Gandhi ve Nehnı'nun bir yakın arkadaşmın yaşamöyküsünü topladı. Hindular ile Müslümanlar arasındaki 150 yıllık düşmanhğı ise bir başka kitaba konu olarak seçti.Hindistan'ın bağımsızlık kahramanı Mahatma Gandhi'nin dört oğlunun en küçüğünden olan torunu... Kendisine iki çocuk veren eşi Usha iie birlikte geldiği lstanbui'da, ilkbahann erken günlerinde Kalyon Oteli'nde dostlan ile söyleşide ve daha sonra verdiği bir konferansta dinleyicilerine, dedesi Gandhi'nin üzerinde Atatürk'ün etkilerini anlatırken heyecanlanmıştı. Rajmohan Gandhi'yi bir yazar olarak Türkiye'deki gözlemlerinden sonra meraklandıran konu şuydu: "Baa kö^vazarian,nasıioiuyordahaflada7gün yaâyor? Bu Jdşfler drafenmez mi? Bn Idşiler yazmakicinaraştınnavapmazlarrnı?Bir yazar, haftanm 7 günfi aynı kafiteyi nasd tuttnrur?* Rajmohan Gandhi kıyım durdunılduktan sonra, aşağı yukan tüm ya- kınlannın artık yaşamadığını görmüştü. Yüzün- de bir durgunluk vardı. Konuşmamızın sonunda sessizce dedi ki: "Bençokyanlişlaryapüm.'' Bun- lann ne olduğunu ona sormadım; fakat Kamboç- ya'da banş geldikten sonra gerçekten yanıldığımı itiraf eden tek insan oy- du. Hitler, Stalin ve Pol Pot, çevremizdekilere karşı yapmamız gereken küçük yardımlara önem vermemekte direnme- mizden sorumlu değil- lerdir. Bu parlak yüzyıl, bize toplumlan deneye- rek analiz etmeyi öğret- ti. Aynca halka mal ol- muş ünlü kişilerin özel yaşamlanndan, hatta düşmanlanmızdan bile dersler almayı öğrendik. Fakat kendimize ayna tutmayı, bilimsel bir ça- lışma olmadığı için bir zaman kaybı olarak gör- dük. Eksiklerimizi ince- lemek istemediğimiz için, çevremizdeki kötü örneklere bakmakla yetindik. tşsizlik, enflasyon, uzun kuyruklar ve kuraklık olduğunda biz, bir et- nik grubu günah keçisi olarak görüp onlara yük- lendik. O grubun kadınlan ve erkekleri işlerimi- zi, topraklanmızı, suyumuzu ve kadınlanmızı al- mıştı. Onlar yasadışı yollardan uyuşturucu tica- reti yapıyor ve AIDS hastahğıru yayıyorlardı. Kı- saca onlar, tüm üzüntülerimizin kaynağıydılar. Onlar zeki değillerdi ve siyasal açıdan yanlış din ve ırkta doğmuşlardı. Böylece 3. binyıla atalan- mızın ilkel mantıklanyla düşünerek girmekteyiz. Dünyamız, belki küçülerek şirin bir kasabaya ben- zedi. Ama biz, eğer farklı etnik gruplardan temiz- lenmemişse bu kasabayı bir savaş alanına çevir- dik. Din kitaplanna inandığımızı ve dayandığımı- zı söyleyerek komşumuzdan dahi nefret etme nok- tasına geldik. lngilizlerin, Hindistan'ı 1947'de terk ettiklerinden beri çok uzun zaman geçmedi. Aralık 1992'de Gujarat bölgesindeki bir kentte, kadın ve genç kızlann kaçınlması ve öldürülme- si üzerine bir üniversite araştırması okudum. Ba- zılan saldından sağ kurtulmuşlardı. Şans onlara yardım etmişti ya da saldıran etnik grubun için- deki bazı kışıler, gizlice onlan kurtarmışlardı. Şiddet kotoyca Araştırma için o bölgeye giden ekip, gizli kah- ramanlan bulmak ve onlara teşekkür etmek isti- yordu. Yardımcı olmuş kişiler, yardım ettiklerini zorla kabul ettiler. Çünkü onlar hala saldırganla- nn gözünde hain olarak görülüyorlardı. Araştır- macılann ortaya çıkardığına göre gereksinim du- yanlara, sakatlara ve baskı altındakilere yardım hala ulaşmamıştı. Adaletin pençesi, kötülüklerin eylemcilerine erişememişti. Bu olaylar, Mahatma Gandhi'nin doğduğu bölge olan Gujarat'a geliş- miştir. Ingiliz emperyalizminin 46 yıl önce bitme- sine karşın emperyalizm sonrasmda sağanak bi- çiminde mutluluk ve adalet yağmıyordu. Söylediğim gibi şimdi daha akılh, fakat mutsu- zum. Şiddetin çok kolay sona ereceğini ve özgür düşünceli bir insan ordusunun eri olarak yeni bin- yıla gireceğimizi ümit etmiyorum. Fakat gençli- ğimdeki düşüm, halen el değmemiş ve bakir ola- rak kalbimin içinde yaşıyor. Adımlanmı hala es- kisi gibi sağlam ve sürekli atmaya çahşıyorum ve saf Kamboçyalının bana verdiği dersi hıç unutmu- yorum. Hintli yurttaşlanmdan, projektörü kendi içlerine tutmalannı ve birbirlerine kulak vererek ortak biruzlaşı içinde Hindistan'm temelini ve iç yapısını oluşturmalannı rica ederim. Evet, Tan- n'ya dünyadaki tüm insanlar için dua ediyorum, o Tann; Türkleri, Hintlileri, Güney Afrikahlan, Ruslan, Kamboçyalılan ve herkesi yaratmıştır. Tann'dan, yarattıklannın tümüne karşı merhamet- li ve sevecen olmasını diliyorum. Birinci bolümün sonu Y A Y I N H A K K I C u m h U r İ y e t ' E A İ T T İ R . İ Z İ N S İ Z Y A Y I N L A N A M A Z ATATÜRK BÎR GÜN GELECEK OktayAkbal 2. bası 40.000 (KDV içinde) Çağdaş Yayınları Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-htanbul Ödemdi gönderilmez YAŞAYANKOSTA Athena Daponte 50.000 (KDV içinde) Çağdaş Yayınları Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-islanbui Ödemeti gönderilmez MEKTUPLARLA KÖY ENSTİTÜSÜ YILLARI İ. Hakkı Tonguç 2. Bası 50.000(KDV içinde) Çağdaş Yayınları Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-İstanbul Ödemeti gönderilmez POLTTIKA VE OTESI MEHMED KEMAL Bir Evlenmenin Sureti... Eski dost, gazeteci, yazar Yılmaz Çetiner'in "Son Pa- dişah Vahdettin" adlı kitabını okuyorum. ilgiyle okuna- cak bir çalışma... Mustafa Kemal Paşa'nın Osmanlı sarayından bir prensesle evleneceği söylenirdi. Savaş alanlarında büyük başarılar kazanmış askerler saray- dan kız almışlardı. Enver Paşa, Naciye Sultan'la evlen- mişti. Mustafa Kemal Paşa'ya da Vahdettin in kızı Sabi- ha Suttan'ı uygun görüyorlardı. Bu söylentilerin aslı var mıydı, yok muydu, belli değildi. Söylentiler Yılmaz Çeti- ner'in kitabında şöyle geçiyor: Anafartalar kahramanı Mustafa Kemal Paşa'yı Vah- dettin'in kızı Sabiha Sultan'a uygun görenler pek çoktu. Söylentiler sarayda olsun, dışında olsun epeyce yaygın- ^ı. Eğer "Sarı Paşa" prensesle evlenirse, Sultan Vah- dettin'in, karmaşık olan ülkeyi yönetmesi kolaylaşırdı. Vahdettin'in yaveri bu kez de damadı olabilirdi. Enver Paşa Padişah'ın akrabalanndan biriyle evlenmemiş miydi? Bir gelenek kurulur gibi olmuştu. Yıldızı parlayan subaylar Osmanlı hanedanına damat oluyorlardı. Da- mat Fertt Paşa da bunlardandı. Salih Fansa'nın Beyoğlu'ndaki konağında bir gün bu konuyu Mustafa Kemal Paşa'ya açtılar. Paşa, daha 40'- ında ve bekardı. Evlenecek prenses de Vahdettin'in kızı Sabiha Sultan'dı. Padişahın yeğenlerinden Muhibe Hanım, Selma Fansa'yı ziyaret ederek, konuyu şöyle açtı: "Beni buraya gizli olarak Zatışahane gönderdi. Kızla- n Sultanı, yaverleri Mustafa Kemal Paşa'ya uygun görü- yor ve izin veriyor. Siz kendisine bu konuyu açınız. Ben birkaç gün sonra gelir, yanıtını alırım." Konuşulan günün akşamı Mustafa Kemal Paşa eve geldiğinde Selma Fansa konuyu açtı: "Bugün saraydan Muhibe Hanım bize geldi, Padişa- hın kızı Sabiha Sultan'ı size vermeyi arzu ediyorlar." Bu sözleri işiten Mustafa Kemal Paşa, birdenbire du- ralar, ne diyeceğini düşünür, şöyle der: "O halde Sabiha Sultan buraya gelirler, kendileriyle görüşürüm. Karşılıklı görüşmüş oluruz." Böyle şey olur muydu, koskoca bir Prenses, padişah kızı, kendini bir erkeğe göstermek için nasıl gelebilirdi? Mustafa Kemal, saraya sık sık girdiği için Sabiha Sul- tan'ı tanıyordu. Aynca Sabiha Sultan'ın saraydan birine aşık olduğunu da biliyordu. Birkaç gün sonra Muhibe Hanım, Fansalar'ın evine yeniden geldi. Paşa'nın sözlerini bir daha açıkladı. "Bir sultan saraydan çıkar da bir erkeği görmeye na- sıl gider?" "Gelsinler, birkere göreyim. Beğenirsem evlenirim." O sırada içeriye ötekiler de girer. "Lütfen gelmekle şeref versinler." "Bir padişah kızı ayağınıza gelemez." Mustafa Kemal Paşa bu yanıta şöyle yanıt verir: "Ben de bu ülkeye büyük hizmetler yaptım. Daha bü- yük hizmetler de yapacağım. Saraydan başka bir yerde görsene çıkar!.." Söz burada biter. Aradan zaman geçer, söylentilerin de ardı arkası ke- silir. Paşa'nın da zaten birçok işi vardır. Paşa, resimlerini gördüğü prensesi beğenmiştir. Ama padişaha damat olmak gibi isteği yoktur. Özel içkili top- lantılarda arkadaşlarına şöyle der: "Zeki ve güzel bir kız.. Keşke sultan olmasaydı." Osmanlı Fmparatorluğu'nun yıkımına kadar saraydan pek çok kız alan olmuştur. Istanbul'u susuzluk kavururken, öte yandan koleralı sıcaklar sarmaya başladı. Buna çöl sıcağı da diyorlar. Doğa, bizi hor kullandığımız için terbiye ediyor. Aklımızı başımıza ne zaman toplayacağız!.. BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Ege Deniz kıyılannda 1 yaşayan mercanbalığının bir türü. 2/ Seciye, karak- 2 ter... Bakış. 3/ Donuk « renkli... Tanmda kullanı- lan azotlu gübre. 4/ Af- 4 rika'da bir ülke... Ahlak- bilim. 5/ Hamam... Bir nota. 6/ Arjanün'in pla- ka işareti... Atıf Vılmaz'ın bir fılmi. 7/ İslamlıktan önce Kâbe'de duran üç puttan biri... Bir elektrik devresindeki akımı, baş- ka bir devreden gecen akımdaki değişiklikler araalığıyla denetle- yen aygıt. 8/ Dili tutulmuş, konu- şamaz hale gelmiş... Sıkıntı veren. hoşlanılmayan şeyler ya da kimse- ler için kullanılan bir sözcük. 9/ Boğanotundan çıkanlan ve he- kimlikte kullanılan zehirli bir madde. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Le- keli mercan da denilen bir balık. . Lantan elementinin simgesi. 2/ Utanma... Başkalannın sırtından gecinen kimse. 3/ Samanın- dan aynlmamış arpa. buğday yığınlan... Telefon sözü. 4/ Öden- ti. 5/ Yemin... Peygamberleri Hud'u dinlemedikleri için Tann tarafından yok edilen kavim... Bir soru eki. 6/ Galyum elemen- tinin simgesi... Emirlik, beylik. 7/ Bitkisel ya da hayvansal maddelerin etkili özü... Hint mutfağımn geleneksel baharatın- dan hazırlanan. yiyeceklere hoş bir koku ve tat veren kan- şım. 8/ Hoş ve çekici bir görünümü olan... Avrupa Yüzme Bir- liği'nin simgesi. 9/ Kekemeük. pepemelik. SATILIK ARSA Sanyer ilçesi, Garipçe köyü içerisinde, Boğaz öngörünüm alanında 3400 m 2 imarlı arazi acele sahibinden satılıktır. İlgilenenlerin telefonla randevu alıp görüşmeleri gerekmektedir. Müracaat: (212) 5136549 (11.00-17.00arası) ARAÇ KİRALANACAKTIR 1 -TEDAŞ İstanbul Elektrik Dağtım Müessesesi Sanyer İşletme ve Bakım Müdürlüğü emrinde çahştınlmak üzere 2 adet binek tipi ve 5 adet çift kabin veya minibüs. kapalı teklif usulü ile kıralanacaktır. (1.6.95 tarihine kadar) 2-Bu ihaleye katılmak için şartname almak zorunludur. Şartnameler; TEDAŞ Sanyer İşletme ve Bakım Müdürlüğü. Kalender Orduevi arkası No: 2 Mak. İkmal ve Saünalma Şefliği Kat. 1 Tel: 262 40 34 Kalender Yeniköy, Şehir adresinden 250 bin TL + KDV bedelle alı- nabilir. 3-Teklifler en geç 24.8.1994 günü saat I4.00'e kadar giriş kattaki evrak servisine verilmelidir. 4-Kurumumuz, 2886 sayılı D.İ.Kanunu"na tabi olmayıp ihaleyi yapıp yapmamakta veya dilediğine kısmen veya tamamen vermekte serbestür. TEDAŞ SARIYER İŞLETME VE BAKIM MÜDÜRLÜĞÜ Basın: 33259
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle