Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 15 AĞUSTOS 1994 PAZARTESİ
DtZİYAZI
Prof. Rajmohan Gandhi, Hindistan'm 47. bağımsızlık yıldönümünde Cumhurİyet için yazdı
Aynayı kendimizetutmahyız15 Ağustos 1947'de, Hindistan bağımsızhğına
kavuştuğu gün 12 yaşında bir oğlan çocuğu olan
ben, göğsûmü gere gere ve başım dik olarak Ye-
ni Delhi sokaklannı dolaştım. Ozellikle yollarda-
ki lngilizlerin yüzlerini ve yûzlerindeki anlanun
tıe olabileceğini görmek istedim. Iki yıl önce 2.
Pünyâ Savaşı bitmişti. Hava, insanı sarhoş ede-
cek kadar ûmit doluydu. 21 yaşıma geldiğimde
dünyayı değiştirmeye ve dünyanın her yerindeki
;insan sömürüsünü durdurmaya karar vermiş bir
grup insanın arasına katıldım. O zaman başarabi-
leceğimizi hissetmiştim.
58'inde daha akılh, deneyimli fakat mutsuzum.
1993'te Güney Aihka ve Rusya'ya yaptığım zi-
yaretlerde, zulüm ve üzgünün bittiği yerde sevin-
cin hemen başlayamadığını gördüm. Komünizm
ve ırkçılıktan nefret ettim ve onlarla mücadele et-
tim. Aynca ortadan kalkmalan için çok dua ettim.
5 ya da 10 yıl önce her ikisinin de ortadan kalka-
cağını tahmin dahi etmiyordum. Bir gün Mosko-
va'nın Kızıl Meydan'ında özgür Ruslann yanın-
da ya da Cape Town'ın kıyı kuşağında özgür si-
yahlann arasında dolaşmak düşüncesi rüyalanma
dahi girmemişti.
Olanaksız oran gerçekleşti. Yettsin'in yaveri ile
görüşmek için Kremlin'in birinci binasına gitti-
ğimde, Stalin'in çizmeleriyle dolaştığı koridor-
larda yürüdüm. CapeTown'daki parlamento bina-
sının içindeki, duvarlan meşe ağacından lambri
kaplı yemek salonunda yemek yedim. Bir zaman-
lar o salonda Venvoerde ve Maians'lar, ırkçılığın
başansını karşılıklı kadehler kaldırarak kutlar ve
ırkçılık karşıtlanyla alay ederlerdi.
Üçüncü Binyıl'a atalanmızın
ilkel mantıklanyla düşünerek
girmekteyiz. Dünyamız, belki
küçülerek şirin bir kasabaya
benzedi. Ama biz, eğer farklı
etnik gruplardan
temizlenmemişse bu kasabayı
bir savaş alanına çevirdik. Din
kitaplanna inandığımızı ve
dayandığımızı söyleyerek
komşumuzdan dahi nefret etme
noktasına geldik.
Fakat ne Rusya ne de Güney Afrika'da insan-
lann yüzlerinde mutluluk gördüm. Yüzlerden
kaygı ve sıkıntı okunuyordu. Uzun, karanlık tü-
nelin içinde insanlar bir deri bir kemik kalmış;
kalpler kınlmış; anneler, ölen çocuklannı arkala-
nnda bırakmış; oğullar, ölen ana babalanru unut-
mak zorunda bırakılmıştı. Uzun tünelin sonunda
aydınlık değil, yeni gizemli bir karanlık ortalığı
sarmıştı. Düşman silahının korkusu, yerini siya-
sal korkulara bırakmıştı.
Güney Afrika ve Rusya'daki değişiklikler üze-
rine hayretler içerisinde kalmamak olanaksız. 27
yıllık sürgün yaşamına karşın Nebon Mandeia,
geçmişi rafa kaldırmaya ve geleceğe ümitle bak-
maya çok istekli ve hazır. Güney Afrika'daki be-
yazlann çoğu, düne kadar köleleri olan insanlar-
ca yöneltilmeye istekliler. Ruslar ise devlet adam-
lan ile alay ederlerken siyasal ve ekonomik mü-
cadeleye hızla giriştiler bile. Bütün bunlar, düş-
sellik dünyasını andınyor.
GeHşmeiepe karçm özgürtüğün
uzepindeU sis perdesi kakımyor
Gelişmelere karşın özgürlügun üzerindeki sis
perdesi neden kalkmıyor? Çünkü Güney Afrika
ve Rusya'daki şiddet düşmanlan (ve onlann bü-
tün dünyadaki sempatizanlan) neye karşı olduk-
lannı çok iyi bilmelerine karşın mücadelelerinde
net, açık ve birleşmiş değiller. Rusya, Güney Af-
rika ve öteki ülkelerin insanlannın acı biçimde bö-
lünmesinin nedeni:
1. Merkezve diğer bölgeler arasındaki güç fark-
lan,
2. Çeşitli etnik gruplara verilen kendi kendini
yönetme özerkliğinin derecesi.
Her çetin mücadele sırasında birtakım sorulan
düşmanı öldürdükten sonraya bırakmak daha çe-
kici, akıl çelicidir. Fakat bu süre boyunca sorun-
lar daha büyük boyutlara ulaşmış olur. Inşa etme-
yi tasarladığımız ev üzerinde bir görüş birliğine
varamadan içinde yaşadığımız evi yıkmak için
mücadele etmenin sonu, takdir edeTsiniz ki düş kı-
nklığı ve hüsranla bitecektir.
Hitler ve Stalin, yalnız vücutlan ortadan kaldır-
madılar. Onlar yargı yeteneğimizi de öldürdüler.
Onlar çevremizde iken biz onlan yalnız kötülü-
ğün simgesi olarak görmedik, öyle olmalanna
karşm kötülüğün tek kaynağı olarak gördük. Oy-
sa değillerdi. Kötülük örneği Stalin ve Hitler ya
da ırkçılar, bizi kendi küçük zayıflıklanmıza kar-
şı kör etmişlerdi. Kendi kin ve hırsımızın önem-
siz olduğunu düşünüyorduk.
Güney Afrika'da 4. kuşaktır Afrika'da olan As-
ya kökenli bir vatandaşa, çok Afrikalı tanıyıp ta-
nımadığını sordum. "Gerçeği söylemek gerekirse
tanımryorum'" dedi. Yanılgısını düzeltmeye çalı-
şacağını da ekledi. Önceden olsa ırkçılara karşı
kızgınlığını hata olarak görmeyi bile kabul et-
mezdi. Uzun süre ırkçılığın, nefretin, ve hırslann
insanlann içinde birikmesi, Güney Afrika, Rus-
ya ve başka ülkelerde kötü insan ve sistemin or-
tadan kaldınlma çarelerinin bulunmasını önlüyor.
Hitler ve Stalin'e hpatıp uyan üçüncü bir ad
Portre
Mahatma GandlıTniıı torıınu
Rajmohan Gandhi Gûney Amerika ve Rusya'da yaşanan degişone şaşmamak olanaksız diyor ve eküyor: 27 ydhk sürgün yaşamına karşın Nel-
son Mandeia, geçmişi rafa kaldırmaya ve geleceğe ümitle bakmaya çok istekli ve hazır. Güney Afrika'daki beyazlann çoğu, düne kadar köleleri
olan insanlarca yöneltilmeye istekliler. Ruslar ise siyasal ve ekonomik mücadeleye hızla giriştiler bile. Bütün bunlar, düssellik dünyasını andınyor.
Her çetin mücadele sırasmda
birtakım sorulan düşmanı
öldürdükten sonraya bırakmak
daha çekici, akıl çelicidir. Fakat
bu süre boyunca sorunlar daha
büyük boyutlara ulaşmış olur.
Inşa etmeyi tasarladığımız ev
üzerinde bir görüş birliğine
varamadan içinde yaşadığımız
evi yıkmak için mücadele
etmenin sonu, takdir edersiniz ki
düş kınklığı ve hüsranla
bitecektir.
Gazeteci, yazar, yorumcu,
tarihçi, araştırmacı,
profesör, 59 yaşında.
Üstelik Mahatma
Gandhi'nin torunu.
Bugün Hindistan' ın
bağımsızlığınm 47.
yıldönümü. Dedesinin açlık
grevleri, pasif direnişleri ile
Hindistan'm bağımsızlığını
47 yıl önce bugün elde
ettığinde henüz 12
yaşmdaydı.
Rajmohan Gandhi, Yeni
Delhi'de üniversiteyi
1956'da bitirdi. Bombay'da
haftahk, 'Himmat' adlı gazetenin yazıişleri
müdürlügünü 1964-81 yıîlan arasında yaptı.
1982-84 yıllannda Madras'ta Indian Express'i
yayımladı. 1982-84 arasında Hindistan Basın
Meclisi üyeliğinde bulundu. 1984-85'te
Amenkan başkanlanndan Woodrow Wüson
bursuyla eğitim gördü. 1990'da Cenevre'de
Birleşmiş Milletler însan Haklan
Konferansı'nda Hınt heyetine başkanlık yapO.
1990-92 yıllan arasında milletveküi seçildi...
Hindistan'm ilk Hintli (Ingiliz) Genel Valisi C.
Rajagopalachari'nın yaşamöyküsü hakkında
bulmak gerekirse eğer, bu, Pol ftrt'tur. Birleşmiş
Milletler'in denetiminde çok başanlı ve olaysız
yapılan parlamento seçimlerinden kısa süre önce
1993'te Kamboçya'ya da gittim. Orada karşı kar-
şıya geldiğim alaycı durum, yüzyıhmıza, hatta
binyılımıza damgasmı vurmaktadır. Kamboçya, 7
milyonluk nüfiısunun 1
milyon ya da daha faz-
lasını 1970'lerdekiçar-
pışmalarda yitirmiştir.
Konuştuğum herkes;
örneğin asansörcü, tak-
si şoförü, rehber, okul
öğretmeni ya da lokan-
tacı, aşağı yukan akra-
balanndan birini yitir-
mişlerdi. Aristokrat ta-
bakada en önemli söy-
leşi konusu, öteki aris-
Bu parlak yüzyıl, bize
toplumlan deneyerek analiz
etmeyi öğretti. Aynca halka mal
olmuş ünlü kişilerin özel
yaşamlanndan, hatta
düşmanlanmızdan bile dersler
almayı öğrendik. Fakat
kendimize ayna tutmayı,
bilimsel bir çalışma olmadığı
için bir zaman kaybı olarak
incelemek
tokratlardan, bazen
kendi akrabalanndan
gördükleri kötü davra- g ö r d ü k
dışlanmak onlan çok İStemedİğİmİZ İÇU1,
kızdırdıgı için, yurttaş- çevremizdeki kötü örneklere
lannın acı ve ıstırapla- T
, . , , . ...
nndanpeksözetmiyor- bakmakla yetindik.
lardı.
Haksızlık etmek istemiyorum. Ama acılan çok
derin duyduklannı, fakat onlarla nasıl başa çıka-
caklannı bilmedikleri için unutmayı yeğledikle-
rini sanıyorum. Belki de benim fark etmememe
karşın çok derin acılar çekmişlerdir. Içlerinden
yalnız bir Kamboçyalı, ötekilerden farklıydı. Ken-
dini fakir bir köylü çiftçi gibi göstererek kıyım-
dan kaçmayı başarmıştı. Her şey su yüzüne çıkıp
ıki ciltlik kitap yazdı. Bir
başka kitapta ise
Gandhi ve Nehnı'nun bir
yakın arkadaşmın
yaşamöyküsünü topladı.
Hindular ile Müslümanlar
arasındaki 150 yıllık
düşmanhğı ise bir başka
kitaba konu olarak
seçti.Hindistan'ın
bağımsızlık kahramanı
Mahatma Gandhi'nin dört
oğlunun en küçüğünden
olan torunu... Kendisine iki
çocuk veren eşi Usha iie
birlikte geldiği lstanbui'da,
ilkbahann erken günlerinde Kalyon Oteli'nde
dostlan ile söyleşide ve daha sonra verdiği bir
konferansta dinleyicilerine, dedesi Gandhi'nin
üzerinde Atatürk'ün etkilerini anlatırken
heyecanlanmıştı. Rajmohan Gandhi'yi bir
yazar olarak Türkiye'deki gözlemlerinden
sonra meraklandıran konu şuydu: "Baa
kö^vazarian,nasıioiuyordahaflada7gün
yaâyor? Bu Jdşfler drafenmez mi? Bn Idşiler
yazmakicinaraştınnavapmazlarrnı?Bir
yazar, haftanm 7 günfi aynı kafiteyi nasd
tuttnrur?*
Rajmohan Gandhi
kıyım durdunılduktan sonra, aşağı yukan tüm ya-
kınlannın artık yaşamadığını görmüştü. Yüzün-
de bir durgunluk vardı. Konuşmamızın sonunda
sessizce dedi ki: "Bençokyanlişlaryapüm.'' Bun-
lann ne olduğunu ona sormadım; fakat Kamboç-
ya'da banş geldikten sonra gerçekten yanıldığımı
itiraf eden tek insan oy-
du. Hitler, Stalin ve Pol
Pot, çevremizdekilere
karşı yapmamız gereken
küçük yardımlara önem
vermemekte direnme-
mizden sorumlu değil-
lerdir. Bu parlak yüzyıl,
bize toplumlan deneye-
rek analiz etmeyi öğret-
ti. Aynca halka mal ol-
muş ünlü kişilerin özel
yaşamlanndan, hatta
düşmanlanmızdan bile
dersler almayı öğrendik.
Fakat kendimize ayna
tutmayı, bilimsel bir ça-
lışma olmadığı için bir
zaman kaybı olarak gör-
dük. Eksiklerimizi ince-
lemek istemediğimiz
için, çevremizdeki kötü
örneklere bakmakla yetindik. tşsizlik, enflasyon,
uzun kuyruklar ve kuraklık olduğunda biz, bir et-
nik grubu günah keçisi olarak görüp onlara yük-
lendik. O grubun kadınlan ve erkekleri işlerimi-
zi, topraklanmızı, suyumuzu ve kadınlanmızı al-
mıştı. Onlar yasadışı yollardan uyuşturucu tica-
reti yapıyor ve AIDS hastahğıru yayıyorlardı. Kı-
saca onlar, tüm üzüntülerimizin kaynağıydılar.
Onlar zeki değillerdi ve siyasal açıdan yanlış din
ve ırkta doğmuşlardı. Böylece 3. binyıla atalan-
mızın ilkel mantıklanyla düşünerek girmekteyiz.
Dünyamız, belki küçülerek şirin bir kasabaya ben-
zedi. Ama biz, eğer farklı etnik gruplardan temiz-
lenmemişse bu kasabayı bir savaş alanına çevir-
dik.
Din kitaplanna inandığımızı ve dayandığımı-
zı söyleyerek komşumuzdan dahi nefret etme nok-
tasına geldik. lngilizlerin, Hindistan'ı 1947'de
terk ettiklerinden beri çok uzun zaman geçmedi.
Aralık 1992'de Gujarat bölgesindeki bir kentte,
kadın ve genç kızlann kaçınlması ve öldürülme-
si üzerine bir üniversite araştırması okudum. Ba-
zılan saldından sağ kurtulmuşlardı. Şans onlara
yardım etmişti ya da saldıran etnik grubun için-
deki bazı kışıler, gizlice onlan kurtarmışlardı.
Şiddet kotoyca
Araştırma için o bölgeye giden ekip, gizli kah-
ramanlan bulmak ve onlara teşekkür etmek isti-
yordu. Yardımcı olmuş kişiler, yardım ettiklerini
zorla kabul ettiler. Çünkü onlar hala saldırganla-
nn gözünde hain olarak görülüyorlardı. Araştır-
macılann ortaya çıkardığına göre gereksinim du-
yanlara, sakatlara ve baskı altındakilere yardım
hala ulaşmamıştı. Adaletin pençesi, kötülüklerin
eylemcilerine erişememişti. Bu olaylar, Mahatma
Gandhi'nin doğduğu bölge olan Gujarat'a geliş-
miştir. Ingiliz emperyalizminin 46 yıl önce bitme-
sine karşın emperyalizm sonrasmda sağanak bi-
çiminde mutluluk ve adalet yağmıyordu.
Söylediğim gibi şimdi daha akılh, fakat mutsu-
zum. Şiddetin çok kolay sona ereceğini ve özgür
düşünceli bir insan ordusunun eri olarak yeni bin-
yıla gireceğimizi ümit etmiyorum. Fakat gençli-
ğimdeki düşüm, halen el değmemiş ve bakir ola-
rak kalbimin içinde yaşıyor. Adımlanmı hala es-
kisi gibi sağlam ve sürekli atmaya çahşıyorum ve
saf Kamboçyalının bana verdiği dersi hıç unutmu-
yorum. Hintli yurttaşlanmdan, projektörü kendi
içlerine tutmalannı ve birbirlerine kulak vererek
ortak biruzlaşı içinde Hindistan'm temelini ve iç
yapısını oluşturmalannı rica ederim. Evet, Tan-
n'ya dünyadaki tüm insanlar için dua ediyorum,
o Tann; Türkleri, Hintlileri, Güney Afrikahlan,
Ruslan, Kamboçyalılan ve herkesi yaratmıştır.
Tann'dan, yarattıklannın tümüne karşı merhamet-
li ve sevecen olmasını diliyorum.
Birinci bolümün sonu
Y A Y I N H A K K I C u m h U r İ y e t ' E A İ T T İ R . İ Z İ N S İ Z Y A Y I N L A N A M A Z
ATATÜRK BÎR GÜN GELECEK
OktayAkbal
2. bası 40.000 (KDV içinde)
Çağdaş Yayınları Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-htanbul
Ödemdi gönderilmez
YAŞAYANKOSTA
Athena Daponte
50.000 (KDV içinde)
Çağdaş Yayınları Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-islanbui
Ödemeti gönderilmez
MEKTUPLARLA KÖY ENSTİTÜSÜ
YILLARI
İ. Hakkı Tonguç
2. Bası 50.000(KDV içinde)
Çağdaş Yayınları Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-İstanbul
Ödemeti gönderilmez
POLTTIKA VE OTESI
MEHMED KEMAL
Bir Evlenmenin Sureti...
Eski dost, gazeteci, yazar Yılmaz Çetiner'in "Son Pa-
dişah Vahdettin" adlı kitabını okuyorum. ilgiyle okuna-
cak bir çalışma... Mustafa Kemal Paşa'nın Osmanlı
sarayından bir prensesle evleneceği söylenirdi. Savaş
alanlarında büyük başarılar kazanmış askerler saray-
dan kız almışlardı. Enver Paşa, Naciye Sultan'la evlen-
mişti. Mustafa Kemal Paşa'ya da Vahdettin in kızı Sabi-
ha Suttan'ı uygun görüyorlardı. Bu söylentilerin aslı var
mıydı, yok muydu, belli değildi. Söylentiler Yılmaz Çeti-
ner'in kitabında şöyle geçiyor:
Anafartalar kahramanı Mustafa Kemal Paşa'yı Vah-
dettin'in kızı Sabiha Sultan'a uygun görenler pek çoktu.
Söylentiler sarayda olsun, dışında olsun epeyce yaygın-
^ı. Eğer "Sarı Paşa" prensesle evlenirse, Sultan Vah-
dettin'in, karmaşık olan ülkeyi yönetmesi kolaylaşırdı.
Vahdettin'in yaveri bu kez de damadı olabilirdi. Enver
Paşa Padişah'ın akrabalanndan biriyle evlenmemiş
miydi? Bir gelenek kurulur gibi olmuştu. Yıldızı parlayan
subaylar Osmanlı hanedanına damat oluyorlardı. Da-
mat Fertt Paşa da bunlardandı.
Salih Fansa'nın Beyoğlu'ndaki konağında bir gün bu
konuyu Mustafa Kemal Paşa'ya açtılar. Paşa, daha 40'-
ında ve bekardı. Evlenecek prenses de Vahdettin'in kızı
Sabiha Sultan'dı.
Padişahın yeğenlerinden Muhibe Hanım, Selma
Fansa'yı ziyaret ederek, konuyu şöyle açtı:
"Beni buraya gizli olarak Zatışahane gönderdi. Kızla-
n Sultanı, yaverleri Mustafa Kemal Paşa'ya uygun görü-
yor ve izin veriyor. Siz kendisine bu konuyu açınız. Ben
birkaç gün sonra gelir, yanıtını alırım."
Konuşulan günün akşamı Mustafa Kemal Paşa eve
geldiğinde Selma Fansa konuyu açtı:
"Bugün saraydan Muhibe Hanım bize geldi, Padişa-
hın kızı Sabiha Sultan'ı size vermeyi arzu ediyorlar."
Bu sözleri işiten Mustafa Kemal Paşa, birdenbire du-
ralar, ne diyeceğini düşünür, şöyle der:
"O halde Sabiha Sultan buraya gelirler, kendileriyle
görüşürüm. Karşılıklı görüşmüş oluruz."
Böyle şey olur muydu, koskoca bir Prenses, padişah
kızı, kendini bir erkeğe göstermek için nasıl gelebilirdi?
Mustafa Kemal, saraya sık sık girdiği için Sabiha Sul-
tan'ı tanıyordu. Aynca Sabiha Sultan'ın saraydan birine
aşık olduğunu da biliyordu.
Birkaç gün sonra Muhibe Hanım, Fansalar'ın evine
yeniden geldi. Paşa'nın sözlerini bir daha açıkladı.
"Bir sultan saraydan çıkar da bir erkeği görmeye na-
sıl gider?"
"Gelsinler, birkere göreyim. Beğenirsem evlenirim."
O sırada içeriye ötekiler de girer.
"Lütfen gelmekle şeref versinler."
"Bir padişah kızı ayağınıza gelemez."
Mustafa Kemal Paşa bu yanıta şöyle yanıt verir:
"Ben de bu ülkeye büyük hizmetler yaptım. Daha bü-
yük hizmetler de yapacağım. Saraydan başka bir yerde
görsene çıkar!.."
Söz burada biter.
Aradan zaman geçer, söylentilerin de ardı arkası ke-
silir. Paşa'nın da zaten birçok işi vardır.
Paşa, resimlerini gördüğü prensesi beğenmiştir. Ama
padişaha damat olmak gibi isteği yoktur. Özel içkili top-
lantılarda arkadaşlarına şöyle der:
"Zeki ve güzel bir kız.. Keşke sultan olmasaydı."
Osmanlı Fmparatorluğu'nun yıkımına kadar saraydan
pek çok kız alan olmuştur.
Istanbul'u susuzluk kavururken, öte yandan koleralı
sıcaklar sarmaya başladı. Buna çöl sıcağı da diyorlar.
Doğa, bizi hor kullandığımız için terbiye ediyor. Aklımızı
başımıza ne zaman toplayacağız!..
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1/ Ege Deniz kıyılannda 1
yaşayan mercanbalığının
bir türü. 2/ Seciye, karak- 2
ter... Bakış. 3/ Donuk «
renkli... Tanmda kullanı-
lan azotlu gübre. 4/ Af- 4
rika'da bir ülke... Ahlak-
bilim. 5/ Hamam... Bir
nota. 6/ Arjanün'in pla-
ka işareti... Atıf Vılmaz'ın
bir fılmi. 7/ İslamlıktan
önce Kâbe'de duran üç
puttan biri... Bir elektrik
devresindeki akımı, baş-
ka bir devreden gecen akımdaki
değişiklikler araalığıyla denetle-
yen aygıt. 8/ Dili tutulmuş, konu-
şamaz hale gelmiş... Sıkıntı veren.
hoşlanılmayan şeyler ya da kimse-
ler için kullanılan bir sözcük. 9/
Boğanotundan çıkanlan ve he-
kimlikte kullanılan zehirli bir
madde.
YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Le-
keli mercan da denilen bir balık. .
Lantan elementinin simgesi. 2/
Utanma... Başkalannın sırtından gecinen kimse. 3/ Samanın-
dan aynlmamış arpa. buğday yığınlan... Telefon sözü. 4/ Öden-
ti. 5/ Yemin... Peygamberleri Hud'u dinlemedikleri için Tann
tarafından yok edilen kavim... Bir soru eki. 6/ Galyum elemen-
tinin simgesi... Emirlik, beylik. 7/ Bitkisel ya da hayvansal
maddelerin etkili özü... Hint mutfağımn geleneksel baharatın-
dan hazırlanan. yiyeceklere hoş bir koku ve tat veren kan-
şım. 8/ Hoş ve çekici bir görünümü olan... Avrupa Yüzme Bir-
liği'nin simgesi. 9/ Kekemeük. pepemelik.
SATILIK ARSA
Sanyer ilçesi, Garipçe köyü içerisinde, Boğaz
öngörünüm alanında 3400 m
2
imarlı arazi acele
sahibinden satılıktır. İlgilenenlerin telefonla
randevu alıp görüşmeleri gerekmektedir.
Müracaat: (212) 5136549 (11.00-17.00arası)
ARAÇ KİRALANACAKTIR
1 -TEDAŞ İstanbul Elektrik Dağtım Müessesesi Sanyer İşletme
ve Bakım Müdürlüğü emrinde çahştınlmak üzere 2 adet binek tipi ve
5 adet çift kabin veya minibüs. kapalı teklif usulü ile kıralanacaktır.
(1.6.95 tarihine kadar)
2-Bu ihaleye katılmak için şartname almak zorunludur.
Şartnameler;
TEDAŞ Sanyer İşletme ve Bakım Müdürlüğü. Kalender Orduevi
arkası No: 2 Mak. İkmal ve Saünalma Şefliği Kat. 1 Tel: 262 40 34
Kalender Yeniköy, Şehir adresinden 250 bin TL + KDV bedelle alı-
nabilir.
3-Teklifler en geç 24.8.1994 günü saat I4.00'e kadar giriş kattaki
evrak servisine verilmelidir.
4-Kurumumuz, 2886 sayılı D.İ.Kanunu"na tabi olmayıp ihaleyi
yapıp yapmamakta veya dilediğine kısmen veya tamamen vermekte
serbestür.
TEDAŞ SARIYER İŞLETME VE BAKIM MÜDÜRLÜĞÜ
Basın: 33259