27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet tmtiyaz sahibi: BerinNadi Genel Yayın K.oordınatorü Hikmet Çetinkaya • Genel Yayın Danışmanı. Ortıan Erinç • Yazıışlen Müdürleri: Ibrahim Yüdız , Dinç Tayanç (Sorumlu) •Haber Merkea Müdürü: Hakan Kara • GörselYönetmen FikretEser Dış Haberler: Ergun Balcı • Ekonomi: Bülent Kızanlık • İstihbarat: Yalçın Çakır • Yurt Haberleri: Mehmet Saraç • Makaleler: Sami Karaören • Spor: Abdülkadir Yüceiman • Düzeltme. Abdullah YazKi Ankara Temsilcısi: Mustafa Balbay •Haber Müdürü: Doğan Akın AtatürkBul- \anNo:125, Kat: 4, Bakanlıklar-Ankara Tei 4195020 (7 Hat). Tele\ 42344. Fax. (4)4195027 •İzmırTemsılcisr Serdar Kızık, H.Zıva Blv 1352 S.2 3 Tel.4411220 Telex 52359. Fax: 4419117 »Adana Temsilcısi. Çetin Yiğenoğlu İnönü Cd. 119 S No: 1 Kat: 1, Tel: 3522550-3522601-3522492, Tele\: 62155, Fax: 3522570 Muessese Müdürü Erol Erkut • Koordina- tor Ahmet Konıisan •Muhasebe: Bülent Ye- ner • tdare- Hüseyin Gûrer •Işletme: önder Çeiik • Bılgı-İşlem Nail Inal • Bılgısayar Sıs- tem: Mürüvet Çiler •Reklam Reha Işıtman Yı>mıla\8iıveBasaR: Yenı Gün Haber Ajana. BasınveYayınctlık A Ş Turkocağı Cıd 39 41 Cağaloğlu 34334l«t PK 246tstanbülTel (0 212)5120505<20hat)Telex-1 1246. Fax (0 212)5138595 I5AĞUSTOS1994 lmsak:4 28 Güneş: 6.06 Öğle:13 13 tkindi: 17 03 Akşam:20 10 Yatsı: 21.41 Meriç Nehni'nde kuraklık • EDİRNE (AA) - Meriç'te suyun ıyice azalması sonucu nehir yaiağında kum adacıİdan oluştu. DSİ11. Bölge Müdürlüğü yetkilileri, yapılan ölçümlerde nehirdeki su debisinin saniyede 4 metreküpün altına düştüğüne dikkat çektiler. Tanm içın yeterli su debisinin en az saniyede 30 metreküp olması gerektiğıni kaydeden yetkililer, nehrin döküldüğü Saros Körfea'ne yakın bölümlerde ıse su akışırun tamamen durduğunu belirtiyorlar. Özelhkle İpsala yöresinde çeltik ekimi yapanlann su ihtiyaanın karşılanabilmesi için Meriç Nehri'nden çeltik dışında sulama yapılması yasaklanmış bulunuyor. Ürün sulamalan konusunda böyle bir sorun yaşarurken Meriç Nehri'nin ortasında oluşan kum adacıklanna çıkan çok sayıda vatandaş ise güneşlenmenin keyfıni çıkarmaya çalışıyor. Çocuklamyla birfikte sünnet oMu • ERZLRLM(AA)- Erzurum'un Karayaa ilçesinde bir kişi, çocuklanyla birlikte sünnet oldu. Yunus Çiçek (23), Ömer (4) ve Davut (2) adlı iki çocuğunu, kaymakamhğın düzenlediği sünnet şölenine getirdi. Ömer ve Davut, diğer akranlan gjbi mini operasyondan geçtikten sonra baba Yunus Çiçek'in, bir arkadaşının muzipçe ihban sonucu sünnetsiz olduğuanlaşıldı. Kaymakam Bekir Dinkına ve ilçe emniyet amirinin duruma müdahalesi sonucu Yunus Çiçek, direnmesine rağmen sünnet ettirildi. Stresunutkan yapıyor • ANKARA (UBA) - Çağın hastalığı olarak nitelendirilen stresin unutkanbğa yol açtığı. hastalığın tedavi edılmemesi halinde de hafıza kaybına neden olabileceğı belirtildi. Prof. Dr. Kemal Aktan. "Unutkanlık psikotedavi gerektiren bir ruh hastalığıdır" dedi. Unutkanlığın duygusal bir çatışma sonucu ortaya çıktığıru belirten Aktan. bunun zamanla saplantıya dönüştüğünü, bunun bir "haürlayamama olayı" olarak görülmemesi gerektiğini vurguladı. TurizmiBDT'li tupistJep kurtanyor •TRABZON (AA) - Doğu Karadeniz bölgesindekı turizm hareketıni. Bağımsız Devletler Topluluğu üyesi ülkelerden gelen turistler ayakta tutuyor. Trabzon İl Turizm Müdürü Volkan Canalioğlu'ndan alınan bilgiye göre Trabzon'a bu yıbn 7 ayında BDT üyesi ülkelerden gelen turistlerin sayısı 176 bin 209 olarak gerçekleşti. Aynı süreiçinde Avrupah turist sayısı 19 bin 210olurken90bin980de yerli turist kenti ziyaret etti. Canalioğlu. dünya kupasının oynandığı ABD dışındaki bütün ülkelerde turist azalması olduğuna işaret ederek ülkemize ilk 6 ayda BDT üyesi ülkelerden gelen turistlerin. Doğu Karadeniz. hatta Türkiye turizmini ayakta tuttuğunu söyledi. Kûltürel değerleri kopuyamıyopuz • ADANA (AA) - Zengin ekolojik çeşitliliğe ve uygarhklar mozaiğine sahip Türkiye"nin doğal ve kûltürel değerlerinin, bılinçli. verimli, aynı zamanda planlı hareket edilmediği için sürekli zarar gördüğü bildirildi. Dicle Universitesi Eğitim Fakültesi öğretim üyesi Dr. EmrullahGüney, "Türkiye"nin doğal ve kûltürel çevre özellikleri"ni incelediğı araştırmasında. bu değerlerin zarar görmesıne etkıh olan 10 temel nedenin insandan kaynaklandığını kaydetti. Dr. Güney. doğal ve kûltürel çevre bozulmasmı önleyecek kesın çözümün, "ülkesel, ülkelerarası ve evrensel çalışmalann eşgüdümlü olarak yürütülmesi" ile sağlanabileceğini kaydetti. Çernobilpatiamasının ardından Sinopçevresindeyapılanaraştırmanın sonuçları gizli tutuldu Urkütenradyasyonraporu ÜMİTOTAN İZMÎR - "Gizli... Gizli... Radyoaktivite miktaruun bir bomba döküntüsünün iki katı se- viyesinde olduğu belirlenmiştir." Alman ve ABD'li bilim adamlannın Çernobil patlama- sı sonrası Karadeniz'le ilgili bi- limsel raporu. bakanlıklarda. Genelkurmay'da 'gizli' dam- gasıyla dolaştı durdu. Ancak kamuoyu öğrenemedi. gizlendi. Çernobil patlamasında biz- lerden saklanananlar, yetkilile- rin bundan sonra da neleri sak- layabileceğine ışık tutuyor. Bu- gün kolera salgınını "Korkuya gerek yok, gerekli önlemler alınmtştır, bakanlığımıza ölüm haberi yansımamtştır" diye 'sa- vuşturmaya' kalkan yetkililerle sekiz yıl önceki yetkililer arasın- dahiçbirfarkyok... Tarih 14 Mayıs 1986. Çerno- bil nükleer kazasmm üzerinden daha bir ay bile geçmemiş. Tür- kiye Atom Enerjisi Kurumu Başkaru Ahmet Yûksel Özemre insanlan rahatlatıyor. U TAEK Başkanı Kesin Ko- nuştu" başlığıyla jîazetelerde çıkan haberlerde Özemre her şeyden emin şöyle diyor: "Süt, sebze, meyve, et, balık ve tüm yiyeceklerde radyoaktif bulaşık kesinlikle yoktur. Bunla- n nereden getirirseniz getirin ye- meye içmeye hazırım. Türkiye'- de radyasyon normale ulaştı, herkes emin olsun." Tanh 6 Haziran 1986. Konu- nun uzmanı Özemre konuşma- yı sürdürüyor: "Radyoâktiviteyi bilmeyen halkım rakamı ne yapsın. Çer- nobil'le ilgili olarak benden baş- ka kimsenin konuşmaması için emir verdim. Ben Osmanlı devlet geleneğinden geliyonım ve bu hi- yerarşi anlayışını benimsiyo- rum" Biraz da bakanın 'rahatlat- ması' gerekiyor. Radyasyon Güvenlik Komitesi Başkan- lığı'nı da yürüten o zamanın Sa- nayi ve Ticaret Bakanı Cahit Aralda 13 Haziran 1986'da ba- sında yer alan demecini 'patlatı- yor': "Türkiye, şu anda endişe veri- ci hiçbir radyasyon kirliliğiyle karşı karşıya bulunmuyor. Yetkiü olanların dışında yapı- lan açıklamalara itibar etmeyin. Türkiye'nin her yerinde balık ve su ürünleri yenilebiür. Halkımı- zın heyecana kapılması için bir sebep yoktur." • 13-22 Haziran 1986 tarihleri arasında yapılan araştırmanın sonuçlanyla ilgili raporda şöyle deniliyordu: "Radyoaktivite miktannın. bir bomba döküntüsünün iki katı seviyesinde olduğu belirlenmiştir." Oysa aynı günlerde zamanın Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Özemre "Süt, sebze, meyve, et, balık ve tüm yiyeceklerde radyoaktif bulaşık kesinlikle yoktur." biçiminde açıklama yapıyordu. Sanayi ve Ticaret Bakanı Cahit Aral da "Türkiye, şu anda endişe verici hiçbir radyasyon kirliliğiyle karşı karşıya bulunmuyor." diyebiliyordu. Bizimkilerin arka arkaya de- meç patlattığı ve bizleri rahat- lattığı günlerde Karadeniz"de yapılan araştırma. yetkilileri hiç mı hiç doğrulamıyor. Alman- ya'nın Hamburg Universitesi ve ABD'nin Woods Hole Oşi- nografı Enstitüsü'nden ikişer bilim adamının da katılımıyla Dokuz Eylül Universitesi Deruz Bilimleri ve Teknolojisi Enstı- tüsü'nce Sinop çevresinde ger- çekleştirilen araştırmanın so- nuçlan bomba gibi patlıyor ama hiç kimse bunu bilemiyor. duyamıyor. Çünkü bilgileri içe- ren tüm kağıtlann üzerinde giz- li damgası var. Yalnızca Woods Hole Oşinografı Enstitüsü"- nden Hugh D. Livinnston imza- sını taşıyan ve araştırmanın tüm aynntılannı içeren teleks notunda gizli damgası yok. 13-22 haziran tarihleri ara- sında yapılan araştırmanın so- nuçlanyla ilgili raporda aynen şöyle deniliyordu: "Sezyum izotop seviyesi su içindekî partiküllerde ve sudaki tek hücreli carüılarda doğnıdan ölçülebilecek scviyede bulun- maktadır. Radyoaktivite mikta- nnın, bir bomba döküntüsünün iki katı seviyesinde olduğu belir- lenmiştir. " Teleks mesajını alan Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Ensti- tüsü Müdürü Prof. Dr. Erol İzdar. hemen gizli damgası vur- duğu korkunç sonuçlar içeren raporu, TAEK'e, Dışişleri Ba- kanlığı ve Deniz K.u\"vetleri Komutanlığı'nın ilgili birimle- rine gönderiyor. Dışişleri Ba- kanlığı. raporu alır almaz 9.7. 1986"da Sanayi ve Ticaret Ba- kanlığı'na bir yaa yazarak ra- poru ekte gönderiyor. tabii yine gizli. Genelkurmay Başkanlığı da 17 Temmuz 1986'da Sanayi ve Ticaret BakanlığYna duru- mu iletiyor. Rapor bakanlıklar arasında gizli damgasıyla dola- şıp dururken Türkiye'de insan- lar yetkililerinın verdiği demeç- lerle rahat mı rahat. Bakan Cahit Aral, 29.1. 1987"de yaptığı yazıh açıklama- da bile insanlan kandırmayı sürdürüyor. Bakan. iki bomba döküntüsü eşdeğerindeki rad- yoaktiviteyi tehlikeden saymı- yor: "14-19 Haziran 1986 tarihle- rinde yapılan araştırmayla ilgili raporda KaradenLz'in giderek kirlendiği gibi bir husus yer al- mamış ancak o günkü tespitler yapıbnıştır. Bir kere daha \e ke- sinlikle ifade edeyim ki, Karade- niz'in su ve ürünlerinde insan sağlığını tehdit edici mahiyette bir radyasyon kirliliği mevcut degildir." " Aradan sekiz yılı aşkın bir za- man geçti. Gizli bilgiler bazen geç de olsa öğrenilebiliyor. İşte sizlerde 13-22 Haziran 1986 ta- rihlerinde Karadeniz'de iki bomba döküntüsü düzeyinde radyoaktivite olduğunu öğren- diniz. O günlerde öğrenseydik ne mi olurdu? Önlem alırdık. O vörelerden kaçardık. O yöreler- de yetışen hiçbir şeyı yemezdik. Kendimızle birlikte gelecek ku- şaklan da radyasyon deposu olmaktan kurtarabilirdik. Ama olmadı. Yetkililerimiz. bizi avuttu. uyuttu, yalan söyledi. Bu huylannı hala sürdürüyor- lar. Yatağan'da da bizi kandır- dılar, Gökova'da da. Kemer- köv Termik Santralı için o za- manlann Başbakanı Turgut özal kefıl bile oldu. Ama şimdi o yok. Kolera salgınını da 'kor- kulacak bir şey yok, telaşa ka- pılmayın" diye geçiştırmeye kalkıyorlar. "Gerçekleri gizle- meyin, önlem alın" yaklaşımını duymazdan geliyorlar. Yeşiller ateş püskürüyor Kamuoyundan gizlenen ra- porla ilgili bilgi sahibi olduktan sonra büyük tepki gösteren Ye- şiller. "Çernobil'de bunca önem- li gerçeği saklay anların, Ak- Ayo§o kolkış: flfarosis kuyu'da neleri saklayacakları açıktır" dediler. S.O.S Akdeniz Bürosu'nun Ankara sözcüsü Nesrin Timur. yetkıli gibi görü- nen ancak kendi halkım tehli- keye atan insanlardan hesap sorulmasmı isteyerek şunlan sövledi: "İnsanlar ölüyor. Gazetelerde manşetler atılıvor. Kolera salgı- nı var deniliyor. İşte yetkili geçi- nenlerin dunımunu görüyorsu- nuz. Ölenlcr var denildiğinde Sağlık Bakanı'nın bize böyle bir bilgi ulaşmadı demesindeki ra- hatlığı televizyonlarda izliyoruz. tşte bizim yetkililerimizin ger- çek yüzü bu. ÇernobiPde kimbi- lir daha neler saklandı. Kimbilir insanlanmız ne kadar çok rad- yasyon yüklendi. Şimdi Ak- kuyu'da nükleer santral kuımak için 'Hiçbir kaza olmaz. çevre- ye, insan zarar vermez" diye ah- kam kesiyorlar. çöp dağlannuı patladığı ülkede nükleer de patlar. Koleranın bağırsak enfeksiyonu diye ilan edilip hiçbir şeyin yapd- madığı ülkede. hâlâ nükleer sant- ral kurulmasını savunanlara diye- cek söz »ar mı? Biz bu yetkili görünüp, hiçbir iş yapmayan in- sanlardan hesap sorulmasını isti- yoruz." însatuntarîhiyemdenaraştmhyor 4 Milyon yıl önce Bedenleri maymuna benzeyen insanlar Çeviri Semsi - Almanlardan ve Amerikalılardan oluşan bir grup bilim adamı insanın tarihinin yeniden yaalması gereğini kanıtlamaya çalışıyor. 1856 yılında Almanya"da Neandertaler'ın bulunmasından sonra, birçok antropologeski yöntemlerle İnsanın evrimini' araştırmav a çalıştı. Alman veAmenkalı uzmanlardan oluşan bir grup ise şimdi farklı bir geçmışın peşinde. Bugünedeğinyanıtı aranılan üç soru şöyleydi: - İlk insan ne zaman yaşadı? - İlk insan kimdi? Homo habılıs gerçek atamız mıydı? - İnsanoğlu Afrika'dan ne zaman çıktı? Ve bu sorulara verilen yanıtlar 2 milyon yıl öncesi ile 1 milyon >ıl öncesi arasında genış bir zaman dilimini kapsıyordu. Yeni yanıtlar arayan bilim adamı ekibi, 12 yıllık bir çalışma sonucunda 599 katalog parçayı araştırdı. Bunlar arasında 2.5 milyon yıl öncesine aıt bir insan çenesi de bulundu. Uzmanlar. bugüne kadar edinilen bilgilerin doğru olmadığını ve yeni bir insanlık tarihı yazilrnası gerektiğini öne sürdüler. Buekibin verilerine Araç gereçler: Kemikten silah ve heykeller. Homo sapiens bunkn çakmak taşıadan yapıyordy. Sodcce sabzt İ t Antr. olrkaMs HOMO fMOnMSİS Homo erectus ateşi s; buldu ve taş mızrak '• kullandı Neandertaler doğası gereği Avrvpa'RM soğuğundo göre ilk insan günümüzden 2.5 milyon yıl önce Afrika'da yaşadı ve bir homo rudolfensus'tu. Ve fosillerden elde edilen bulgulara göre ilkel taş silahlar kullanabiliyordu. Yine yapılan araştırmalara göre ilk insanın Afrika'yı terketmesi iddia edildiği gibi günümüzden 1 milyon yıl öncesine değil, 1.8 milyon yıl öncesine dayanıyor. 501 numaralı parça olarak tarihe geçecek olan 2.5 milyon yaşındaki insan çenesi. Afrika'nın doğu kıyısında bulundu. Fosiller toprağın üst katmanlanndaydı. Rüzgar toprağı süpürdükçe açığa çıkıyorlardı. Binlerce parça toplandı, içinden bilimsel kanıt teşkıl edebilecek birkaç yüzü elendi ve çalışmalara başlandı. Çalışmalar tam 12 yıl sürdü. Malawi bulgulan. düşüncelenn değışiminızorlu\or. Uzmanlar iki ana hipotez üzerinde duruyorlar. Birincisi, ilk insanın sadece Afrika'da değil. aynı tarihte dün\ anın 3 kıtasında birden yaşadığj tezi. İkincisi ise ilk insanın Afrika kökenli olduğu ve dünyaya çradan \ ayıldığı şeklinde. İnsanoğlu bundan 1.4 milyon yıl önce. Afrika'da araç kültürü gelişmeye başladığı dönemde. Afrika'yı terketmiş. Afrika'da yapılan kazılarda, hem bu 2.5 milyon \ aşındaki insan hem de ilk araç ve gereçîeri bulundu. Bulunan gereçler ilk insanın birçok tür yemek yediğini, bunlann arasında sebzelerin de bulunduğunu gösterdi. Ancak yine aynı bulgular sonucunda vejetaryen olan topluluklann kısa dönemler içinde yok olduğu, et\e diğer yıyeceklerden beslenenlerin ise yapılannın güçlülüğü nedeni) le yaşamda kalabildikleri belirlendi. Anne ve babalarınkâbusu: Down 9 s sendromuÇeviri Servisi - Doğumdan sonra bebeklerinin özürlü oldu- ğunu öğrenen anne-babalann yaşadığı sarsıntı, biraz da olaya hanrlıklı olmamalanndan kay- naklanıyor. İngiltere'de yapılan bir araştırma, doğum öncesi kliniklerinin ve ana sağlığı mer- kezlerinin, hamile kadmlara ço- cukta çıkabilecek her türlü has- tabk ve bozukluğun doğumdan önce saptanabileceğjne ilişkin yanıltıa bir güvence verdiğini gösteriyor. Doğumdan iki gün sonra oğ- lunun dovvn's sendromu oldu- ğunu öğrenen Joanne Wall, ya- şadığı kabus dolu gûnleri şöyle anlatıyor: "Hamikliğiniz sırasmda her şey toz pembe görünüyor. Minik bir bebeğiniz olacak ve siz onu koUannız arasma alıp mutlu aile tablosu çizeceksiniz. Çocuğu- nuzda ters giden bir şeyler oldu- ğunu fark ettiğinizde dünya başı- nıza yıkılıyor. Ben çok değişik duygulara kapüdım; kendimi aldatılmış gibi hissettim; sanki doğum y ap- mamtşım. çocuğum hiç ounanuş gibi hissettim. Sanki benim ve bebeğimin geleceği elimden Spastik çocuk sahibi ebeveynler kendilerine destek sağlayacak kuruluşlann bulunmasını istiyorlar. alınmış gibiydi." Yaşadığı bütün olumsuzluk- lara karşın Joanne bebeğini isti- yor ve onun ıyıleşmesi için elin- den geleni yapmaya çalışıyor. Bebek birkaç haftabk olunca kalp ameliyaü geçiriyor. Kan- koca Walllar şu anda bebeklen- nin ameliyat sonrası bakımıyla uğraşıyorlar. Ancak ban ebeveynler ço- cuklannın sağlıklı olmadığını duymaya bile tahammül ede- miyorlar. Geçtiğimiz hafta İn- giltere'de bir baba. bebeğini boğmaya kalkıştığı ıçın tutuk- landı. 5 günlük oğlunun do.wn's sendromu olduğunu öğrenen baba. kendini kaybederek ço- cuğunu öldürmeye kalktı. Baba savunmasında. hastane yetkili- lerini suçlayarak. çocuğunun hasta olduğunu "çok çok büyük bir acımasızlık ve umursamaz- • İngiltere'de yapılan bir araştırma, doğum öncesi kliniklerinin ve ana sağlığı merkezlerinin, hamile kadınlara çocukta çıkabilecek her türlü hastalık ve bozukluğun doğumdan önce saptanabileceğine ilişkin yanıltıcı bir güvence verdiğini gösteriyor. lıkla" kendisine bildirdiklerinı ileri sürdü. Spastik Çocuklar Derneği Başkanı Anne Leonard, özürlü çocuklann anne ve babalanrun psıkolojik desteğe gereksinim duyduklannı belirterek şöyle konuşuyor: "Anne ve babalara çocuklarmın normal olmadığını bildirmek a>Ti bir özen gerektiri- yor. Çocukİarı 20-30 yaşına ge- len ebeveynler bile yaşadıklan o korkunç anı bir türlü unutamı- yorlar. Gerçeğin açıklandığı o an, sinema perdesinde dondurul- muş görüntü gibi belleklerinden siünmiyor." Hamile kadınlar. kendilerine tavsıye edilen diyeti ve hareket- leri yaptıklan takdirde her şe- yin yolunda gideceğini sanmak gibi bir \arulgıya düşüyorlar. Dolay ısıyla özürlü doğum yap- tıklan zaman da kendilennı suçluyorlar. Anne Leonard. spastik ço- cuklarla ilgili kuruluşlann, özürlü çocuğu olan ebeveynlere sürekli destek sağlaması gerek- tiğini belirterek. şöyle konuşu- yor: "Doktorlar bebeğin özürlü ol- duğunu açıkladıkları zaman ebeveyn ilk darbeyi yiyor. Son- radan kendini suçlama. gelecek korkusu. kızgınlık ve isyan gibi bir dizi duygunun pencesinde kı- vranan annenin, bu olumsuz duy- gulardan kurtulması çevrenin göstereceği desteğe ve anlayışa bağh." Dünya kıtlığa doğru yol alıyor WASHINGTON(AA)- Dünya nüfusunun aynı hızla artmaya devam etmesi halinde. gelecek 40 yıl içinde kitlesel kıthklar yaşanacagma dikkat çekildi. Amerikan çevre araştırma kunıluşu "Worldwatch" tarafından yayımlanan raporda. "Nüfus artışmda düşüş obnazsa, bilim ve teknoloji, sorunlara çözüm üretemeyecek" denildi. Worldwatch'un tahminlerinde, halen 5.5 milyar olarak bilinen dünya nüfusunun 2030 yılında 9 milyan bulacağı, yıllık tahıl arzının ise kişi başına 200 kilo kadar olacağı ifade edildi. Nüfus artışının getirdiği hızlı ve çarpık kentleşmenin, ekilebilir alanlan yok ettiği ve gübreleme yöntemlerinin artık üretimi yeterince arttırmadığı vurgulanan raporda, 1950'denbuyana, dün>adaki tahıl üretimınin çoğalan nüfus karşısında düşüş gösterdiği belirtilerek "Gelecek 40 yıl içinde kitlesel kıtlıklar yaşanacak" denildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle