Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 14 AGUSTOS 1994 PAZAR
DİZİYAZI
Bugün 61 yaşına basan, Nobel Kimya Ödülü sahibi Isviçreli Prof. Ernst, Cumhuriyet 'e yazdı
İnsanoğlubıçağın sırtındaırçok okuyucu düşünceme katıla-
cakür însanoğlu, bilim ve sanatta
yarattığı sayısız mucizelerden gurur
duyabilir. Eskiden tannlara yakıştı-
nlan birçok güçler elde ettik. Bu
güçlerin bilim ve teknoloji alanlan-
na yansıyanlar arasında uçma, telekomünikasyon
ve yapay zeka bulunmaktadır. Müzik, yazın ile
plastik ve grafık sanatlarda aşılması zor olan bi-
rikimler elde ettik. Sonsuz ve Tannsal ruhu yaka-
lamış gibiyiz. Turidye de bunun içindedir.
öte yanda insanlık tarihi trajik olaylarla ve ken-
di soyuna ve doğaya karşı işlenmiş suçlaria dolu-
dur. Gerçekten de insan, bilinen en yıkıcı yaratık
olarak ortaya çıkmıştır. Bunun üzüntü duyulacak
örnekleri, tarihte ve günümüzde bolca görülmek-
tedir. Birçok hayvan ve bitki tûr ve ırklan tümüy-
le yok edilmiştir. Bunun yanr sıra, istenmeyen in-
san ırklannın yok edilmesi ya da kûltûrierinin yı-
kılmasına yönelik dehşet verici girişimlerde bu-
lunulmuştur. Bu olay, sözde medeni ülkelerde bi-
le hala sürmektedir. Türkiye de bunun içindedir.
Gerçekten de insan kişiliğinin iki yüzü vardır
Bilgelik ve sevecenliğe yönelik bir dûrtü ve ayn-
ca üstünlük kurma ve sahip olma arzusu. Her iki
dürtü de, insanoğlunun reddedemeyeceğimiz
özellikleri ve benliğimizin aynlmaz parçalandır.
Kendimizi tanımamız ve insan doğasının, insan
ırkının ve yönettigimiz, değiştirdiğimiz, bilim ve
teknoloji adına neredeyse bilinçli bir biçimde yok
ettiğimiz çevremizin geleceğine etkisinin bilinci-
ne varmamız büyük önem taşımaktadır.
Devletin en temel amacı,
farklı kültürel ve etnik
özelliklere saygı göstererek
heterojen nüfusun bir arada
yaşayabilmesini sağlamaktır.
Günümüzde birçok
ülkede sürdüriilen kültürlerin
amaçlı olarak yok edilmesi
siyasası yalnızca ilgili topluma
değil, tüm insanlığa karşı
işlenmiş bir suçtur.
Gerçekte tûmûmûz, doğamız gereği kaşif ve
bilimciyiz. Yeni doğan bir bebek bile doğumdan
sonra açtığı şaşkın gözleri ile dünyayı keşfetme-
ye başlar. Birbirleri ile herhangi bir biçimde ilgi-
li görünmeyen gerçekleri anlamaya ve bir araya
getirmeye çalışmak, gerçek bir bılimsel davranış-
ür. Belleğimizin işleyişi büyük ölçüde çagnşım ile
karşılaşnrma üzerine kuruludur. Anlarna ve bilim-
sel etkinlilder, temel insan gereksinimleri arasın-
da bulunmaktadır.
Gerçekte bu gereksinimler insanoğlunun öteki
'daha az zekah' hayvanlardan ayn olarak benzer-
siz gelişiminin en büyük nedenleri arasında bu-
lunmaktadır Aynca oyun sırasında kiremitleri üst
üste koyarak ya da kumda şatolar ve kanallar ya-
parak çok erken yaşlarda mühendislik yetenekle-
rimizi de geliştiriyoruz. Çevremizi değiştirmeye
başlayarak tüm olumlu ve olumsuz yönleri ile bir-
likte tanncılık oynamaya başlıyoruz. Bunun dışın-
da, deneylerimizin ve iç dünyamızın sanatsal dı-
savurumu arzusu da insan varlığı için gereklidir.
Insanlar, ölümün ötesinde yaşayabilmek için ka-
lıcı yapıtlar bırakmak ister. Kudret, nüfuz ve
ölümsûzlük, dayanılmaz bir çekiciliğe sahip he-
deflerdir sanki.
I BBnadamve
I hep çocuk kafcr
Sanat ile bilim arasında güçlü bir bağlanü var-
dır. Her ikisi de büyük ölçüde yaraöcılık içermek-
tedir. Aradaki bağlannnın önemli bir özelliği, şu
cümle ile özetlenebilir: Çoğu insan, zaman için-
de yetişkin duruma gelir. Çocuksu davranışlannı
koruyabilenler ise ya bilimci ya da daha iyisi sa-
natçı olmaktadır. Her iki alanda da yansız ve ön-
yargısız bir yaklaşım gereklidir.
Peki bütün bunlann, dûnyanın şu an karşı kar-
şıya olduğu sorunlarla ilgisi var mı? Elbette var!
Teknoloji iki farklı yönde gelişmektedir. Tekno-
loji, bir yanda nüfusun başdöndürücü bir hızla
artmasına neden olurken öte yanda gelişmeyi de
kısıtlamaktadır. En büyük sorunlardan birisi de
kuşkusuz çevrenin kirlenmesidir.
Insanlar, geçmişteki tümrekabetve çatışmala-
n bir kenara itip dünya çapında bir işbirligi baş-
latmadıkça, yakın zamanda bu konuda herhangi
bir gelişmenin olması olanaklı görülmemektedir.
Ote yanda, insan varlığmın sürmesi, teknoloji-
nin daha da gelişmesine bağlıdır. Süren otomas-
yon, geleneksel iş alanlannı yok etmesine karşın
gelişmiş sanayi ülkelerinin iktisadirefahı,ekono-
minin canlı kalabilmesi ve yeni iş alanlannın ya-
ratılabilmesi, teknolojik aşamalann yapılmasına
bağlıdır. Gelişmekte olan ülkelerde ise açlann do-
Rkhard Ernst önûmüzdeki döneme ilişkin şunlan söylüyon Teknoiojik getişmeye duyulan gereksininı ve bu gelişmenin neden olabfleceği zarar-
lar, insan ırkının geleceğini belirleyeeektir. Bu sûreç, her iki yüzû keskin bir btçağa benzemektedir. Arbk basit çözümler oimayacakbr.
Portre
Dgi alaıutipuygulamaları
Bugün 61. yaşına basan
îsviçreîi Prof. Rkhard
R. Ernst'in doğumgününü,
Cumhuriyet okurlan adına
kutluyoruz. Prof. Ernst,
tsviçre'nin Winterthur
kentinde doğdu ve ilk-orta
öğrenimini orada yapü.
Zürih'te Eidgegenossische
Technische Hochschule'den
1956 yılında yüksek kimya
mûhendısi olarak
mezun oldu.
tki yıllık askerlik
faizmetinden sonra 1962'de
doktorasmı tamamladı. Çeşitli
akademik kurumlarda öğretim
üyeligi yapan Richard
R. Ernst, çahşmalannı
özellikle manyetik rezonans
ve tomografi teknolojilerinin
tıp uygulamalannda
yoğunlaştırdı.
Bu alanda çeşitli kitap
ve makaleler yayımladL
1991'de Nobel Kimya
Ödülû'nden başka, pek çok
ödul ve onursaJ doktoraoın
yanı sıra dûnyanın çeşitli
uhısal bilim akademilerine
de üye seçildi.
Eşi öğretmen olan Magdafena
KkİMtzile 1963'te yapüğı evliliğinden
iki kız ve bir oğul sahibi olda
Richard R. Ernst
Günümüzde, ne yazık ki yine
moda olmaya başlayan köktenci
yaklaşımlar, insanın kafasını
kuma gömmesine eşittir.
Köktencilik, kutuplaşmaya,
sürtüşmelere ve olası savaşlara
yol açmaktadır. Bunun
örnekleri, günümüzde dûnyanın
neredeyse her bölgesinde
görülebilmektedir.
yurulması, eğitim ve da-
ha yüksek bir yaşam stan-
dardı aracılığıyla nüfus
artışının durdurulması
için, teknolojik gelişme
gereklidir. Teknolojik ge-
lişmeye duyulan gereksi-
nim ve bu gelişmenin ne-
den olabileceği zararlar,
insan ırkının geleceğini
belirleyecektir. Bu süreç,
her iki yüzü keskin birbı-
Gelişen ulaşım ve iletişim
olanaklarının bizi birbirimize
yaklaştırdığı çağımızda,
hoşgörüye ve karşılıklı anlayışa
her zamankinden daha çok
gereksinimimiz var. Farklı
ırkların, düşüncelerin ve dinlerin
varlığını kabul etmek
duruma gelmektedir-
ler. Tüm bunlann so-
nucu olarak inançlann
katılığı nedeniyle artık
başka inançlara sahip
insanlarla birlikte ya-
şamayan, köşeye çekil-
miş gruplar oluşmak-
tadır. Günümüzde, ne
yazık ki yine moda ol-
maya başlayan kökten-
ci yaklaşımlar, insanın
çağa benzemektedir. Ar- ZOîTJndayiZ. Kİmse, Tannsini tek kafasını kuma gömme-
basit
yacaktır. Buna karşuı ba-
sitleştirici çözümler sunan birçok köktenci dinler
ve uydurma dinler, inançlannı yitirmiş ve çözüm-
süz sorunlân için kestirme çözümler arayan insan-
lara çekici gelmektedir.
Bu peygamberler, mesajlannın gerçeklere da-
yanmaması ve akılcı muhakeme ile kanıtlanama-
ması nedeniyle müritlerinden kör bir bağlılık is-
temektedir. Bu biçimde, bu müritler her türlü sağ-
lam mannktan yoksun olarak muhakemelerinde
tümüyle önderlerinin 'kutsal' sözlerine bağımlı
k w t a n c ı o l a r a k benimsetemez.
sine eşittir. Köktenci-
lik, kutuplaşmaya, sür-
tüşmelere ve olası savaşlara yol açmaktadır. Bu-
nun örnekleri, günümüzde dûnyanın neredeyse
her bölgesinde görülebilmektedir.
Köktenci inançlan yargılarken, yalnızca kom-
şulanmızı suçlamamaya dıkkat etmeliyiz. Hemen
hepimizin bazen bu tür basitleştirici düşünceleri
olabilmektedir. Yaşamımızın o anki durumuna
göre bu düşünceler, hoşgörüsüzlüğe ve ırkçılığa
dönûşebilmektedir. Demagojiden bizler de etkı-
lenebiliriz. Gelişen ulaşım ve iletişim olanaklan-
nın bizi birbirimize yaklaştırdığı çağımızda, hoş-
görüye ve karşılıklı anlayışa her zamankinden da-
ha çok gereksinimimiz var. Farklı ırklann, düşün-
celerin ve dinlerin varlığını kabul etmek zorun-
dayız. Kimse, Tannsını tek kurtana olarak benim-
setemez.
Siyasal nedenler ya da gerçek din olduğunu
savlayan devlet dini adına farklı inanç ve düşün-
celere sahip insanlara baskı uygulayan devletler,
en temel işlevlerini bile yerine getirememektedir.
Devletin en temel amacı, farklı kültürel ve etnik
özelliklere saygı göstererek heterojen nüfusun bir
arada yaşayabilmesini sağlamaktır.
Günümüzde birçok ülkede sürdürülen kültürle-
rin amaçlı olarak yok edilmesi siyasası yalnızca
ilgili topluma değil, tüm insanlığa karşı işlenmiş
bir suçtur, çünkü çağlar boyunca milyonlarca ya-
ratcı ve yetenekli insanlarca oluşturulmuş olan
kültür ve kültürürünleri, tüm insanlığın en önem-
li varlığıdır. Yaşamı anlamlı kılan ve maceralı ve
hoş bir geleceğe yolculuğumuzu güzelleştiren, in-
sanoğlunun yarattığı farklı kültürlerdir.
Çözülmemiş tüm sorunlara karşın, insanoğlu-
nun Üçüncü Binyıl'a gireceği artık kesindir. Bu-
nunla birlikte, insan ırkının başına büyük bir fe-
laket gelmeden, kültürlerimiz tamamen çürüme-
den, ya bir bölümü ya da tümü yok olma ile kar-
şı karşıya kalmadan, Oçüncü Binyıl'ın tümü bo-
yunca yaşamda kalıp kalamayacağı henüz yanıtı
olmayan bir sorudur.
Kesin olan bir konu var Özellikle kendi doğa-
mıza karşı ve sonuç olarak kendimizin ve çev-
remizin esenliği için davranışlanrruzın birçoğunu
değiştirmeliyiz.
Yarın: Hindistanlı siyasal bilimci
ve yazar Rajmohan Gandhi
Y A Y I N H A K K I C u m h U r İ y e t ' E A Î T T Î R . İ Z İ N S İ Z Y A Y I N L A N A M A Z
CALISANLARIN SORULARI/SORUNLARIYILMAZ SİPAL
Özel okulda öğretmenim
Soru: özel okulda öğretmenim. öğretmen olarak çalıştığım özel
okul işvereni, bu yd sözleşmemi yenilemedi. Bir anlamda, iş
sözleşmemi tek yönlü olarak bozdu. Sözleşmemi yenikme-
mesi bir tarafa, hiçbir hak ve alacağnnm da buhııunadığını
söyledi.
Bu dunnnda:
özel okul öğretmenlerinin sözleşmeJeri gerek kendileri ta-
rafmdan, gerekse okul işverenlerince yeniknmezse yasal
hakları nelerdir? Kıdem tazminatı hakkı hangi şartlarda do-
ğar? Bu konudaki uygulamalann okullara göre değiştiğini
görüyoruz. Bazı okullar kıdem tazminatı ödüyor, bazıları
ise hiçbir ödeme yapmıvor.
Konu ile ilgili kararlar ne yöndedir.
(EJ)(
YANTT:
625 sayüı özel öğretim Kurumlan Yasası ile kurulan "özel öğre-
tim kurunuannda çaltşan müdür, diğer yönetici ve öğret-
menler ile kurumlann kuroculan veya kurocular temsilcisi
arasında hizmet aktien az bir yıl sûreu' olmak kaydıyla yazı-
h olarak yapılır."
Belirli süreli sözleşmenin gerek işverence, gerekse çahşanlarca ye-
nilenmediğinde kıdem ve ihbar haklan doğacak mıdır?
Bu sorunun yanıtmı yargı kararlanna bırakalım.
(1) "ÖZET: Belirli süreli hizmet aktinin sonunda sözleşmeyi yeni-
lemeyeceğini ve Lstifa ettiğini bildiren davacı işci, kıdem taz-
minatı alamaz."
(Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 19.2.1991 Tarih, 11416 Esas ve 2573
Karar)
(2) "ÖZET: Özel okul öğretmenleriyle yapılan birer yılhk süreli
sözleşmeler, işin özelliği nedeniyle belirsiz süreli sözleşmeye
dönüşmez. Bu nedenle de sözleşmenin fesbj nedeniyle ihbar
tazminatı istenemez."
(Hukuk Genel Kurulu, 1.7.1992 Tarih, 1992/9-335 Esas ve
1992/448 Karar)
(3) "ÖZET: Belirli süreli hizmet sözleşmesinin fesih ve sona erme
haiierinde de koşullan \arsa, işci kıdem tazminatına hak
kazanır."
(Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 11.5.1993 Tarih, 1993/7% Esas ve
1993/8073 Karar)
(4) "ÖZET: öğretmenleıie yapılan birer yülık sözleşmeler işin ni-
teliği itibanyla ayn a>n sûresi belirli sözleşmeler olup, ardı
ardına her sene için yapünuş olması bu sözleşmelerin belirsiz
süreli sözleşme olduğunu göstermez. Süresi belh" olan sözleş-
me, kendüiğinden sona erer ve kıdem tazminatı ödenmesi
gerekmez."
(Yargıtay9. Hukuk Dairesi, 20.10.1992 Tarih, 1992/6571 Esasve
1992/11557 Karar)
Kaynak: (1) Lebib Yalkm Yaymlan Glt AA/13 Sıra No: 358
(2) Lebib Yalkm Yayınlan Cilt AA/13 Sıra No: 397
(3) Lebib Yalkın Yaymlan Cilt AA/13 Sıra No: 412
(4) Lebib Yalkm Yayınlan Cilt AA/13 Sıra No: 402
ANKARA NOTLARI
MÜSTAFA EKMEKÇİ
M.G/nin Zulmü...
"Gömütlükte GâvurEziyeti..." başlıklı "Ankara Notları"5
gün önce, 9 ağustos salı günü çıktı. Daha mürekkebi kuru-
madan, Ankara Belediye Başkanı M.G. Cebeci Gömüt-
lüğü'ne sürdüğü, kimi Alevi kimi sosyal demokrat eğilimli
21 işçinin işlerineson verdi. 21 kişinin adları şöyle:
Ali Durak, Nevzat Koçak, Hasan Özdilli, Şener Cüce,
Muharrem Sandemir, Kemal Ulutaş. Hüseyin Acer, Ce-
maJ Şeker, Nesimi Açıkgöz, Haydar Çevik, Feyzullah Cey-
lan, Nesimi Ankazan, Nevzat Gürbüz, Selami Demirer,
ibrahim Çavga, Yaşar Savuran, İlyas Doruk, Murat Yıl-
maz, Muzafler Karataş, Gürsel Candemlr, Bektaş Ge-
beş...
Şimdi bu sol eğilimli "Alevi" yurttaşlar, bir gecede ek-
meklerinden oldular. Nediye? "Mezarlıkpis", "7yisüpürül-
müyor", "iyi çalışmıyorlar" diye. Baştan sona yalan,
dümen. Sorun, kurtia kuzu öyküsü. "Suyumu bulandırdm!"
•nasalı. Herkese yuttursalar bana yutturamazlar. Işlerin-
den atılanlar, elbet yasal yollara başvuracaklar, haklarını
arayacaklar. Ama, benim zalimin zulmüne karşı, gazeteci-
lik görevimi yapmam gerek!
İş, Cebeci Gömütlüğü'yle (Mezarlığı'y'a) kalmadı. Park-
larda, bahçelerde çalışan hemen hemen yüzde yüzü ba-
yan, yine Alevi ya da "solcu" 19 kişinin işlerine son verildi.
Bunlann adları da şöyle:
Sevda Alıcı, Sevim Gül, Zehra Işıklar, Ayla Akın, Kibare
Baydar, Nitaün Coşkun, Hatice Aslan, Nevin Çelik, Selma
Çetinkaya, Ulkü Kahraman, Şimşir özkaya. Feride Ayata,
Müşerref Akın, Tatlıgül Bakmaz, Fatma Yurdanur, Tülay
Dağaşar, Fatma Bazfcürfc, Rabiye Attıntaş, Havva Ertaş...
Bunları işlerinden atan Ankara Belediye Başkanı M.G.-
nin yakasını bırakmamaya kararlıyım. Gazetecılerın, köşe
yazarlarının dedikodudan başka işlerı yok mu? öncekı gün,
SHP'nin "Küçük Kurultay"\na gittim. Ne olacağı belliydi.
Aydın Güven Gürkan'ı gördüm şöyle; canım sıkıldı. Neydl o
durumu öyle? Bıçımsel olaraksöylüyorum, "Notre-Dame-
ın Kamburu"na dönmüş, sankı belı bükülmüş. Bıraz dık
yürüyemez mi? SHP'de "parti içi muhalefet" de bu mu?
Aziz Nesin'le konuştum. Aziz Nesin, 20 ay hapıs cezası-
na çarptırılan Doç. Dr. Haiuk Gerger'e telefon etmiş:
- Şimdi yazar oldun! demiş. Haluk, bunu anlatınca:
- Biz yazar değil miyiz yav? diye sordum.
- Bana sorma, Aziz Bey'e sor. O öyle diyor, deyince Aziz
Nesın'e sormuştum. Aziz Nesın:
- O, belgeli yazar oldu! yanıtmı verdiydi.
Aziz Nesin de, "idamlık" yazar oldu. Aradım, takıldım:
- Idamın geçmiş olsun!
- Sağol!
- Nâzım'/n dizeleri geldi usuma: Ne diyordu Nâzım: "ne
diye yazdım sanalistendığini ıdamımınjdava daha ilk adı-
mında/ve bir şalgam gibi koparmıyorlar henüz/kellesini
adamın..."
- Benim de usuma öyle geldi, dedi Aziz Nesin, nasılsın
sen?
- Sağolun, iyiyim. Siz nasılsınız? Gözler nasıl?
- Gözlerde iş yok! Evet...
- Show TV güzel verdi sizin konuşmayı. Ali 'ye de sağlık
diliyorum, iyi akşamlar...
Nâzım, "Karıma Mektup" şiirıni Bursa Cezaevı'nde
1933'te yazmış. Şiırın tümünü yazmak isterdim. Ama, ben
bugün, M.G.'yı. onun yaptıklarını yazmak istıyorum. Ana-
dolu'da bir söz var- "Zulmün artsın!" derler. Zulmü artan
sevimsizleşır çünkü.
Şimdiye değin neler yapmış M.G? Bir yerde gözlerim
faltaşı gibi açıldı. M.G. Gazıantep'ın Araban ılçesındendı.
Ailecek oralıydılar. MHP'li bakan Cengiz Gökcek amcao-
ğulları mıydı? Ayrıca, olaylarda öldürülen bir Mehmet Gök-
çek vardı, o en azılı MHP'lilerdendı. M.G. de MHP'li bılinir-
di. 12 Eylül dönemınde kaçak gezdi mi? Ankara'da Keçiö-
ren'de Uçgül Sokak'ta Yapı Kredı Bankası'nın altında bir
kahveyi ışletirdi. Ancak, ortalıkta gözükemez, kahveyı de
başkası işletir görünürdü. Gerçekte kahve M.G.'nindi.
12 Eylül'ün güvenlik güçlerı, doğrusunu söylemek gere-
kirse, tek yanlı çalışmaktaydı. Eski Pol-Der filan ortadan
kalkmıştı.
Ziraat Bankası'ndan emekli olan bırinin "Semih'adında
bir oğlu vardı. Semih'in yüzünde, bıyığına yakın yerde bir
beni de var. Gerçek bir faşo.. Silah kacakçılığından 3.5 yıl
hapis cezasına çarptırılmıştı. "Se/D//7"gibi, bırde "Ahmet
Ayan" var. Gaziantep'te ÜGD Şube Başkanı Ahmet Ayan.
Ahmet Ayan, bir gece kendini vurur. Tam, Gaziantep Ana-
kent Belediyesi'nin arkasında. Ahmet, "Benibaşkalan vur-
du" der, Gaziantep Emniyet Müdürü Barbaros Aydın,
sonra APK'ye geldi, düşürtse olayı anımsayabılır sanıyo-
rum. Ahmet Ayan'ın kendini vurması olayı üzerınde, ne-
dense kovuşturma yapılmadı. Rüşvet de o dönemde alabil-
diğineyaygın mıydı?
Gaziantep olayları, Uğur Mumcu'nun "Silah Kaçakçılığı
ve Terör"yapıtında 138. sayfada geçer. "Gaziantep'te Ha-
varlar" başlığını taşır. Uğur, burada Mehmet Havar'dan
söz eder. Mehmet Havar, "KürtMehmet"X\r. Asıl adı Meh-
met Kürefcçidir 1979'da, Ecevıthükümeti dönemınde, Kürt
Mehmet'ın evi basılır. Kürt Mehmet, evinde öyle bir teknik
geliştirmıştir ki insan şaşar kalır. Kürt Mehmet, düğmeye
basınca hemen alt kata iniyor. Üstü kapanıp başka bir oda
oluyor. Kürt Mehmet burada, sabahın yedisınden akşamın
on dokuzuna dek çalışıyor! Burası, bir rastlantı sonucu ba-
sıldı. "35 silah bulundu!"d\ye geçiştirildi. Sıkıyönetim oldu-
ğu için işe askerler el koyuyorlardı. Buraya gelen Gazian-
tep Toplum Zabıta Müdürü Barbaros Aydın ile Gaziantep
Emniyet Müdürü Hüseyin Kaplan, olay yerine yaklaştırıl-
madılarbile. Bulunansilahsayısı belkıde35inyüzkatıydı.
M.G. bu Kürt Mehmet'i, bu olayları yakından biliyor muydu?
Gaziantep silah kaçakçılığı olaylarında bir de Halil Zelzete
var, "Kırmızı Halil" diye bilinır. 12 Eylül'den sonra öldü.
M.G. düşünsün bakalım, hemşehrisini anımsar belki!
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1/ Eskiden Karagöz oy-
natılan kahvelere verilen
ad... Hattatlann kâğıtci-
lalamak için kullandıkla-
n bileşim. 2/ Faiz... Alan.
3/ Şaşma belirten bir
söz... Bir uyaran karşısın-
da organizmanm göster-
diği tepki. 4/ Volga'nın 6
başhcakoluolanırmak... -,
Toprak, kum ve saman
elemeye yarar iri delikli 8
kalbur. 5/ Sürühnemiş, n
ot bürümüş toprak. 6/ İyi
terbiye edilmemiş vahşi binek hay-
vanı... Yapraklann düz ve parlak
bölümü. 7/ Zu-hh araçlara karşı
yakın savaş sırasında kullarulan
hafıf silah... Bir görevin yürütüle-
bihnesi için merkez olarak seçilen
yer. 8/ Roma mitolojisinde aşk
tannsı... Adalet. 9/ Kimi bitkilerin
tohumu... Birilimiz.
YUKARroAN AŞAĞIYA:
1/ Gizlice verilen önemli haber...
Şen, rahat. 2/ Pirinç ve şekerkamı-
şmdan elde edilen bir tür rakj. Güney Amerika'da yaşayan bir
yük hayvanı. 3/ Bircetvel türü... İri yan, güçlü kuvvetü, erkeksi
kadın. 4/ Istek, arzu... Muharrem ayının onuncu günü dağıül-
ması adet olan tatlı. 5/ Hayvanlann su içtikleri taş ya da ağaç-
tan oyma kap. 6/ Osmanü mimarhğında, mukarnaslı başhkla-
nn en üst bölümü... Gelecek. 7/ Sığınn öd kesesinden çıkan ve
sanhğı iyi ettiğine inanılan taş... Bir sayı. 8/ Hayvan damı...
Koyunun üstündeki tüy. 9/ Eski bir Hint tannsı... Eski dilde
bal.