28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 AGUSTOS 1994 PAZAR DİZİYAZI Bugün 61 yaşına basan, Nobel Kimya Ödülü sahibi Isviçreli Prof. Ernst, Cumhuriyet 'e yazdı İnsanoğlubıçağın sırtındaırçok okuyucu düşünceme katıla- cakür însanoğlu, bilim ve sanatta yarattığı sayısız mucizelerden gurur duyabilir. Eskiden tannlara yakıştı- nlan birçok güçler elde ettik. Bu güçlerin bilim ve teknoloji alanlan- na yansıyanlar arasında uçma, telekomünikasyon ve yapay zeka bulunmaktadır. Müzik, yazın ile plastik ve grafık sanatlarda aşılması zor olan bi- rikimler elde ettik. Sonsuz ve Tannsal ruhu yaka- lamış gibiyiz. Turidye de bunun içindedir. öte yanda insanlık tarihi trajik olaylarla ve ken- di soyuna ve doğaya karşı işlenmiş suçlaria dolu- dur. Gerçekten de insan, bilinen en yıkıcı yaratık olarak ortaya çıkmıştır. Bunun üzüntü duyulacak örnekleri, tarihte ve günümüzde bolca görülmek- tedir. Birçok hayvan ve bitki tûr ve ırklan tümüy- le yok edilmiştir. Bunun yanr sıra, istenmeyen in- san ırklannın yok edilmesi ya da kûltûrierinin yı- kılmasına yönelik dehşet verici girişimlerde bu- lunulmuştur. Bu olay, sözde medeni ülkelerde bi- le hala sürmektedir. Türkiye de bunun içindedir. Gerçekten de insan kişiliğinin iki yüzü vardır Bilgelik ve sevecenliğe yönelik bir dûrtü ve ayn- ca üstünlük kurma ve sahip olma arzusu. Her iki dürtü de, insanoğlunun reddedemeyeceğimiz özellikleri ve benliğimizin aynlmaz parçalandır. Kendimizi tanımamız ve insan doğasının, insan ırkının ve yönettigimiz, değiştirdiğimiz, bilim ve teknoloji adına neredeyse bilinçli bir biçimde yok ettiğimiz çevremizin geleceğine etkisinin bilinci- ne varmamız büyük önem taşımaktadır. Devletin en temel amacı, farklı kültürel ve etnik özelliklere saygı göstererek heterojen nüfusun bir arada yaşayabilmesini sağlamaktır. Günümüzde birçok ülkede sürdüriilen kültürlerin amaçlı olarak yok edilmesi siyasası yalnızca ilgili topluma değil, tüm insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur. Gerçekte tûmûmûz, doğamız gereği kaşif ve bilimciyiz. Yeni doğan bir bebek bile doğumdan sonra açtığı şaşkın gözleri ile dünyayı keşfetme- ye başlar. Birbirleri ile herhangi bir biçimde ilgi- li görünmeyen gerçekleri anlamaya ve bir araya getirmeye çalışmak, gerçek bir bılimsel davranış- ür. Belleğimizin işleyişi büyük ölçüde çagnşım ile karşılaşnrma üzerine kuruludur. Anlarna ve bilim- sel etkinlilder, temel insan gereksinimleri arasın- da bulunmaktadır. Gerçekte bu gereksinimler insanoğlunun öteki 'daha az zekah' hayvanlardan ayn olarak benzer- siz gelişiminin en büyük nedenleri arasında bu- lunmaktadır Aynca oyun sırasında kiremitleri üst üste koyarak ya da kumda şatolar ve kanallar ya- parak çok erken yaşlarda mühendislik yetenekle- rimizi de geliştiriyoruz. Çevremizi değiştirmeye başlayarak tüm olumlu ve olumsuz yönleri ile bir- likte tanncılık oynamaya başlıyoruz. Bunun dışın- da, deneylerimizin ve iç dünyamızın sanatsal dı- savurumu arzusu da insan varlığı için gereklidir. Insanlar, ölümün ötesinde yaşayabilmek için ka- lıcı yapıtlar bırakmak ister. Kudret, nüfuz ve ölümsûzlük, dayanılmaz bir çekiciliğe sahip he- deflerdir sanki. I BBnadamve I hep çocuk kafcr Sanat ile bilim arasında güçlü bir bağlanü var- dır. Her ikisi de büyük ölçüde yaraöcılık içermek- tedir. Aradaki bağlannnın önemli bir özelliği, şu cümle ile özetlenebilir: Çoğu insan, zaman için- de yetişkin duruma gelir. Çocuksu davranışlannı koruyabilenler ise ya bilimci ya da daha iyisi sa- natçı olmaktadır. Her iki alanda da yansız ve ön- yargısız bir yaklaşım gereklidir. Peki bütün bunlann, dûnyanın şu an karşı kar- şıya olduğu sorunlarla ilgisi var mı? Elbette var! Teknoloji iki farklı yönde gelişmektedir. Tekno- loji, bir yanda nüfusun başdöndürücü bir hızla artmasına neden olurken öte yanda gelişmeyi de kısıtlamaktadır. En büyük sorunlardan birisi de kuşkusuz çevrenin kirlenmesidir. Insanlar, geçmişteki tümrekabetve çatışmala- n bir kenara itip dünya çapında bir işbirligi baş- latmadıkça, yakın zamanda bu konuda herhangi bir gelişmenin olması olanaklı görülmemektedir. Ote yanda, insan varlığmın sürmesi, teknoloji- nin daha da gelişmesine bağlıdır. Süren otomas- yon, geleneksel iş alanlannı yok etmesine karşın gelişmiş sanayi ülkelerinin iktisadirefahı,ekono- minin canlı kalabilmesi ve yeni iş alanlannın ya- ratılabilmesi, teknolojik aşamalann yapılmasına bağlıdır. Gelişmekte olan ülkelerde ise açlann do- Rkhard Ernst önûmüzdeki döneme ilişkin şunlan söylüyon Teknoiojik getişmeye duyulan gereksininı ve bu gelişmenin neden olabfleceği zarar- lar, insan ırkının geleceğini belirleyeeektir. Bu sûreç, her iki yüzû keskin bir btçağa benzemektedir. Arbk basit çözümler oimayacakbr. Portre Dgi alaıutipuygulamaları Bugün 61. yaşına basan îsviçreîi Prof. Rkhard R. Ernst'in doğumgününü, Cumhuriyet okurlan adına kutluyoruz. Prof. Ernst, tsviçre'nin Winterthur kentinde doğdu ve ilk-orta öğrenimini orada yapü. Zürih'te Eidgegenossische Technische Hochschule'den 1956 yılında yüksek kimya mûhendısi olarak mezun oldu. tki yıllık askerlik faizmetinden sonra 1962'de doktorasmı tamamladı. Çeşitli akademik kurumlarda öğretim üyeligi yapan Richard R. Ernst, çahşmalannı özellikle manyetik rezonans ve tomografi teknolojilerinin tıp uygulamalannda yoğunlaştırdı. Bu alanda çeşitli kitap ve makaleler yayımladL 1991'de Nobel Kimya Ödülû'nden başka, pek çok ödul ve onursaJ doktoraoın yanı sıra dûnyanın çeşitli uhısal bilim akademilerine de üye seçildi. Eşi öğretmen olan Magdafena KkİMtzile 1963'te yapüğı evliliğinden iki kız ve bir oğul sahibi olda Richard R. Ernst Günümüzde, ne yazık ki yine moda olmaya başlayan köktenci yaklaşımlar, insanın kafasını kuma gömmesine eşittir. Köktencilik, kutuplaşmaya, sürtüşmelere ve olası savaşlara yol açmaktadır. Bunun örnekleri, günümüzde dûnyanın neredeyse her bölgesinde görülebilmektedir. yurulması, eğitim ve da- ha yüksek bir yaşam stan- dardı aracılığıyla nüfus artışının durdurulması için, teknolojik gelişme gereklidir. Teknolojik ge- lişmeye duyulan gereksi- nim ve bu gelişmenin ne- den olabileceği zararlar, insan ırkının geleceğini belirleyecektir. Bu süreç, her iki yüzü keskin birbı- Gelişen ulaşım ve iletişim olanaklarının bizi birbirimize yaklaştırdığı çağımızda, hoşgörüye ve karşılıklı anlayışa her zamankinden daha çok gereksinimimiz var. Farklı ırkların, düşüncelerin ve dinlerin varlığını kabul etmek duruma gelmektedir- ler. Tüm bunlann so- nucu olarak inançlann katılığı nedeniyle artık başka inançlara sahip insanlarla birlikte ya- şamayan, köşeye çekil- miş gruplar oluşmak- tadır. Günümüzde, ne yazık ki yine moda ol- maya başlayan kökten- ci yaklaşımlar, insanın çağa benzemektedir. Ar- ZOîTJndayiZ. Kİmse, Tannsini tek kafasını kuma gömme- basit yacaktır. Buna karşuı ba- sitleştirici çözümler sunan birçok köktenci dinler ve uydurma dinler, inançlannı yitirmiş ve çözüm- süz sorunlân için kestirme çözümler arayan insan- lara çekici gelmektedir. Bu peygamberler, mesajlannın gerçeklere da- yanmaması ve akılcı muhakeme ile kanıtlanama- ması nedeniyle müritlerinden kör bir bağlılık is- temektedir. Bu biçimde, bu müritler her türlü sağ- lam mannktan yoksun olarak muhakemelerinde tümüyle önderlerinin 'kutsal' sözlerine bağımlı k w t a n c ı o l a r a k benimsetemez. sine eşittir. Köktenci- lik, kutuplaşmaya, sür- tüşmelere ve olası savaşlara yol açmaktadır. Bu- nun örnekleri, günümüzde dûnyanın neredeyse her bölgesinde görülebilmektedir. Köktenci inançlan yargılarken, yalnızca kom- şulanmızı suçlamamaya dıkkat etmeliyiz. Hemen hepimizin bazen bu tür basitleştirici düşünceleri olabilmektedir. Yaşamımızın o anki durumuna göre bu düşünceler, hoşgörüsüzlüğe ve ırkçılığa dönûşebilmektedir. Demagojiden bizler de etkı- lenebiliriz. Gelişen ulaşım ve iletişim olanaklan- nın bizi birbirimize yaklaştırdığı çağımızda, hoş- görüye ve karşılıklı anlayışa her zamankinden da- ha çok gereksinimimiz var. Farklı ırklann, düşün- celerin ve dinlerin varlığını kabul etmek zorun- dayız. Kimse, Tannsını tek kurtana olarak benim- setemez. Siyasal nedenler ya da gerçek din olduğunu savlayan devlet dini adına farklı inanç ve düşün- celere sahip insanlara baskı uygulayan devletler, en temel işlevlerini bile yerine getirememektedir. Devletin en temel amacı, farklı kültürel ve etnik özelliklere saygı göstererek heterojen nüfusun bir arada yaşayabilmesini sağlamaktır. Günümüzde birçok ülkede sürdürülen kültürle- rin amaçlı olarak yok edilmesi siyasası yalnızca ilgili topluma değil, tüm insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur, çünkü çağlar boyunca milyonlarca ya- ratcı ve yetenekli insanlarca oluşturulmuş olan kültür ve kültürürünleri, tüm insanlığın en önem- li varlığıdır. Yaşamı anlamlı kılan ve maceralı ve hoş bir geleceğe yolculuğumuzu güzelleştiren, in- sanoğlunun yarattığı farklı kültürlerdir. Çözülmemiş tüm sorunlara karşın, insanoğlu- nun Üçüncü Binyıl'a gireceği artık kesindir. Bu- nunla birlikte, insan ırkının başına büyük bir fe- laket gelmeden, kültürlerimiz tamamen çürüme- den, ya bir bölümü ya da tümü yok olma ile kar- şı karşıya kalmadan, Oçüncü Binyıl'ın tümü bo- yunca yaşamda kalıp kalamayacağı henüz yanıtı olmayan bir sorudur. Kesin olan bir konu var Özellikle kendi doğa- mıza karşı ve sonuç olarak kendimizin ve çev- remizin esenliği için davranışlanrruzın birçoğunu değiştirmeliyiz. Yarın: Hindistanlı siyasal bilimci ve yazar Rajmohan Gandhi Y A Y I N H A K K I C u m h U r İ y e t ' E A Î T T Î R . İ Z İ N S İ Z Y A Y I N L A N A M A Z CALISANLARIN SORULARI/SORUNLARIYILMAZ SİPAL Özel okulda öğretmenim Soru: özel okulda öğretmenim. öğretmen olarak çalıştığım özel okul işvereni, bu yd sözleşmemi yenilemedi. Bir anlamda, iş sözleşmemi tek yönlü olarak bozdu. Sözleşmemi yenikme- mesi bir tarafa, hiçbir hak ve alacağnnm da buhııunadığını söyledi. Bu dunnnda: özel okul öğretmenlerinin sözleşmeJeri gerek kendileri ta- rafmdan, gerekse okul işverenlerince yeniknmezse yasal hakları nelerdir? Kıdem tazminatı hakkı hangi şartlarda do- ğar? Bu konudaki uygulamalann okullara göre değiştiğini görüyoruz. Bazı okullar kıdem tazminatı ödüyor, bazıları ise hiçbir ödeme yapmıvor. Konu ile ilgili kararlar ne yöndedir. (EJ)( YANTT: 625 sayüı özel öğretim Kurumlan Yasası ile kurulan "özel öğre- tim kurunuannda çaltşan müdür, diğer yönetici ve öğret- menler ile kurumlann kuroculan veya kurocular temsilcisi arasında hizmet aktien az bir yıl sûreu' olmak kaydıyla yazı- h olarak yapılır." Belirli süreli sözleşmenin gerek işverence, gerekse çahşanlarca ye- nilenmediğinde kıdem ve ihbar haklan doğacak mıdır? Bu sorunun yanıtmı yargı kararlanna bırakalım. (1) "ÖZET: Belirli süreli hizmet aktinin sonunda sözleşmeyi yeni- lemeyeceğini ve Lstifa ettiğini bildiren davacı işci, kıdem taz- minatı alamaz." (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 19.2.1991 Tarih, 11416 Esas ve 2573 Karar) (2) "ÖZET: Özel okul öğretmenleriyle yapılan birer yılhk süreli sözleşmeler, işin özelliği nedeniyle belirsiz süreli sözleşmeye dönüşmez. Bu nedenle de sözleşmenin fesbj nedeniyle ihbar tazminatı istenemez." (Hukuk Genel Kurulu, 1.7.1992 Tarih, 1992/9-335 Esas ve 1992/448 Karar) (3) "ÖZET: Belirli süreli hizmet sözleşmesinin fesih ve sona erme haiierinde de koşullan \arsa, işci kıdem tazminatına hak kazanır." (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 11.5.1993 Tarih, 1993/7% Esas ve 1993/8073 Karar) (4) "ÖZET: öğretmenleıie yapılan birer yülık sözleşmeler işin ni- teliği itibanyla ayn a>n sûresi belirli sözleşmeler olup, ardı ardına her sene için yapünuş olması bu sözleşmelerin belirsiz süreli sözleşme olduğunu göstermez. Süresi belh" olan sözleş- me, kendüiğinden sona erer ve kıdem tazminatı ödenmesi gerekmez." (Yargıtay9. Hukuk Dairesi, 20.10.1992 Tarih, 1992/6571 Esasve 1992/11557 Karar) Kaynak: (1) Lebib Yalkm Yaymlan Glt AA/13 Sıra No: 358 (2) Lebib Yalkm Yayınlan Cilt AA/13 Sıra No: 397 (3) Lebib Yalkın Yaymlan Cilt AA/13 Sıra No: 412 (4) Lebib Yalkm Yayınlan Cilt AA/13 Sıra No: 402 ANKARA NOTLARI MÜSTAFA EKMEKÇİ M.G/nin Zulmü... "Gömütlükte GâvurEziyeti..." başlıklı "Ankara Notları"5 gün önce, 9 ağustos salı günü çıktı. Daha mürekkebi kuru- madan, Ankara Belediye Başkanı M.G. Cebeci Gömüt- lüğü'ne sürdüğü, kimi Alevi kimi sosyal demokrat eğilimli 21 işçinin işlerineson verdi. 21 kişinin adları şöyle: Ali Durak, Nevzat Koçak, Hasan Özdilli, Şener Cüce, Muharrem Sandemir, Kemal Ulutaş. Hüseyin Acer, Ce- maJ Şeker, Nesimi Açıkgöz, Haydar Çevik, Feyzullah Cey- lan, Nesimi Ankazan, Nevzat Gürbüz, Selami Demirer, ibrahim Çavga, Yaşar Savuran, İlyas Doruk, Murat Yıl- maz, Muzafler Karataş, Gürsel Candemlr, Bektaş Ge- beş... Şimdi bu sol eğilimli "Alevi" yurttaşlar, bir gecede ek- meklerinden oldular. Nediye? "Mezarlıkpis", "7yisüpürül- müyor", "iyi çalışmıyorlar" diye. Baştan sona yalan, dümen. Sorun, kurtia kuzu öyküsü. "Suyumu bulandırdm!" •nasalı. Herkese yuttursalar bana yutturamazlar. Işlerin- den atılanlar, elbet yasal yollara başvuracaklar, haklarını arayacaklar. Ama, benim zalimin zulmüne karşı, gazeteci- lik görevimi yapmam gerek! İş, Cebeci Gömütlüğü'yle (Mezarlığı'y'a) kalmadı. Park- larda, bahçelerde çalışan hemen hemen yüzde yüzü ba- yan, yine Alevi ya da "solcu" 19 kişinin işlerine son verildi. Bunlann adları da şöyle: Sevda Alıcı, Sevim Gül, Zehra Işıklar, Ayla Akın, Kibare Baydar, Nitaün Coşkun, Hatice Aslan, Nevin Çelik, Selma Çetinkaya, Ulkü Kahraman, Şimşir özkaya. Feride Ayata, Müşerref Akın, Tatlıgül Bakmaz, Fatma Yurdanur, Tülay Dağaşar, Fatma Bazfcürfc, Rabiye Attıntaş, Havva Ertaş... Bunları işlerinden atan Ankara Belediye Başkanı M.G.- nin yakasını bırakmamaya kararlıyım. Gazetecılerın, köşe yazarlarının dedikodudan başka işlerı yok mu? öncekı gün, SHP'nin "Küçük Kurultay"\na gittim. Ne olacağı belliydi. Aydın Güven Gürkan'ı gördüm şöyle; canım sıkıldı. Neydl o durumu öyle? Bıçımsel olaraksöylüyorum, "Notre-Dame- ın Kamburu"na dönmüş, sankı belı bükülmüş. Bıraz dık yürüyemez mi? SHP'de "parti içi muhalefet" de bu mu? Aziz Nesin'le konuştum. Aziz Nesin, 20 ay hapıs cezası- na çarptırılan Doç. Dr. Haiuk Gerger'e telefon etmiş: - Şimdi yazar oldun! demiş. Haluk, bunu anlatınca: - Biz yazar değil miyiz yav? diye sordum. - Bana sorma, Aziz Bey'e sor. O öyle diyor, deyince Aziz Nesın'e sormuştum. Aziz Nesın: - O, belgeli yazar oldu! yanıtmı verdiydi. Aziz Nesin de, "idamlık" yazar oldu. Aradım, takıldım: - Idamın geçmiş olsun! - Sağol! - Nâzım'/n dizeleri geldi usuma: Ne diyordu Nâzım: "ne diye yazdım sanalistendığini ıdamımınjdava daha ilk adı- mında/ve bir şalgam gibi koparmıyorlar henüz/kellesini adamın..." - Benim de usuma öyle geldi, dedi Aziz Nesin, nasılsın sen? - Sağolun, iyiyim. Siz nasılsınız? Gözler nasıl? - Gözlerde iş yok! Evet... - Show TV güzel verdi sizin konuşmayı. Ali 'ye de sağlık diliyorum, iyi akşamlar... Nâzım, "Karıma Mektup" şiirıni Bursa Cezaevı'nde 1933'te yazmış. Şiırın tümünü yazmak isterdim. Ama, ben bugün, M.G.'yı. onun yaptıklarını yazmak istıyorum. Ana- dolu'da bir söz var- "Zulmün artsın!" derler. Zulmü artan sevimsizleşır çünkü. Şimdiye değin neler yapmış M.G? Bir yerde gözlerim faltaşı gibi açıldı. M.G. Gazıantep'ın Araban ılçesındendı. Ailecek oralıydılar. MHP'li bakan Cengiz Gökcek amcao- ğulları mıydı? Ayrıca, olaylarda öldürülen bir Mehmet Gök- çek vardı, o en azılı MHP'lilerdendı. M.G. de MHP'li bılinir- di. 12 Eylül dönemınde kaçak gezdi mi? Ankara'da Keçiö- ren'de Uçgül Sokak'ta Yapı Kredı Bankası'nın altında bir kahveyi ışletirdi. Ancak, ortalıkta gözükemez, kahveyı de başkası işletir görünürdü. Gerçekte kahve M.G.'nindi. 12 Eylül'ün güvenlik güçlerı, doğrusunu söylemek gere- kirse, tek yanlı çalışmaktaydı. Eski Pol-Der filan ortadan kalkmıştı. Ziraat Bankası'ndan emekli olan bırinin "Semih'adında bir oğlu vardı. Semih'in yüzünde, bıyığına yakın yerde bir beni de var. Gerçek bir faşo.. Silah kacakçılığından 3.5 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. "Se/D//7"gibi, bırde "Ahmet Ayan" var. Gaziantep'te ÜGD Şube Başkanı Ahmet Ayan. Ahmet Ayan, bir gece kendini vurur. Tam, Gaziantep Ana- kent Belediyesi'nin arkasında. Ahmet, "Benibaşkalan vur- du" der, Gaziantep Emniyet Müdürü Barbaros Aydın, sonra APK'ye geldi, düşürtse olayı anımsayabılır sanıyo- rum. Ahmet Ayan'ın kendini vurması olayı üzerınde, ne- dense kovuşturma yapılmadı. Rüşvet de o dönemde alabil- diğineyaygın mıydı? Gaziantep olayları, Uğur Mumcu'nun "Silah Kaçakçılığı ve Terör"yapıtında 138. sayfada geçer. "Gaziantep'te Ha- varlar" başlığını taşır. Uğur, burada Mehmet Havar'dan söz eder. Mehmet Havar, "KürtMehmet"X\r. Asıl adı Meh- met Kürefcçidir 1979'da, Ecevıthükümeti dönemınde, Kürt Mehmet'ın evi basılır. Kürt Mehmet, evinde öyle bir teknik geliştirmıştir ki insan şaşar kalır. Kürt Mehmet, düğmeye basınca hemen alt kata iniyor. Üstü kapanıp başka bir oda oluyor. Kürt Mehmet burada, sabahın yedisınden akşamın on dokuzuna dek çalışıyor! Burası, bir rastlantı sonucu ba- sıldı. "35 silah bulundu!"d\ye geçiştirildi. Sıkıyönetim oldu- ğu için işe askerler el koyuyorlardı. Buraya gelen Gazian- tep Toplum Zabıta Müdürü Barbaros Aydın ile Gaziantep Emniyet Müdürü Hüseyin Kaplan, olay yerine yaklaştırıl- madılarbile. Bulunansilahsayısı belkıde35inyüzkatıydı. M.G. bu Kürt Mehmet'i, bu olayları yakından biliyor muydu? Gaziantep silah kaçakçılığı olaylarında bir de Halil Zelzete var, "Kırmızı Halil" diye bilinır. 12 Eylül'den sonra öldü. M.G. düşünsün bakalım, hemşehrisini anımsar belki! BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Eskiden Karagöz oy- natılan kahvelere verilen ad... Hattatlann kâğıtci- lalamak için kullandıkla- n bileşim. 2/ Faiz... Alan. 3/ Şaşma belirten bir söz... Bir uyaran karşısın- da organizmanm göster- diği tepki. 4/ Volga'nın 6 başhcakoluolanırmak... -, Toprak, kum ve saman elemeye yarar iri delikli 8 kalbur. 5/ Sürühnemiş, n ot bürümüş toprak. 6/ İyi terbiye edilmemiş vahşi binek hay- vanı... Yapraklann düz ve parlak bölümü. 7/ Zu-hh araçlara karşı yakın savaş sırasında kullarulan hafıf silah... Bir görevin yürütüle- bihnesi için merkez olarak seçilen yer. 8/ Roma mitolojisinde aşk tannsı... Adalet. 9/ Kimi bitkilerin tohumu... Birilimiz. YUKARroAN AŞAĞIYA: 1/ Gizlice verilen önemli haber... Şen, rahat. 2/ Pirinç ve şekerkamı- şmdan elde edilen bir tür rakj. Güney Amerika'da yaşayan bir yük hayvanı. 3/ Bircetvel türü... İri yan, güçlü kuvvetü, erkeksi kadın. 4/ Istek, arzu... Muharrem ayının onuncu günü dağıül- ması adet olan tatlı. 5/ Hayvanlann su içtikleri taş ya da ağaç- tan oyma kap. 6/ Osmanü mimarhğında, mukarnaslı başhkla- nn en üst bölümü... Gelecek. 7/ Sığınn öd kesesinden çıkan ve sanhğı iyi ettiğine inanılan taş... Bir sayı. 8/ Hayvan damı... Koyunun üstündeki tüy. 9/ Eski bir Hint tannsı... Eski dilde bal.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle