25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 AĞUSTOS1994 PAZAR 12 KULTUR Tiyatrocu Yüksel Özkök öldü _ Kültür Servisi- Tiyatrocu Yüksel Özkök. önceki gün kanserden öldü. 1946 yılında Istanbul'da do- ğan Özkök, 1961-62 döneminde Vefa Lişesi'nde okurken aynı za- manda İstanbul Belediye Konser- vatuvan'nın Tiyatro bölümüne devam ettı. Vefa Lişesi'nde 'Har- put'ta Bir AmerikalT adlı oyunla tiyatrova merhaba dedi. MilUTürk Talebe Bırüğı ile de- vam ettirdiği tiyatro çalışmalannı 1965-66 sezonunda arkadaşlanyla bırlikte İstanbul Deneme Sahne- si'ni kurarak sürdürdü. 1968 se- zon sonuna kadar 'Pusuda', 'Sayuı Ben' gıbı o\unlar sahnelediler. 1 Yüksel Öz- kök, 1974-75 sezonunda Yeni Dünya Topluluğu'- nun oluşu- ı munda da yer aldı. Bu top- luluk, halk danslan, mü- zık korosu, tı- yatro gibi kül- türel etkinlıklerde bulundu. Çekir- deği, Yeni Dünya Topluluğu ile atılmış olan İstanbul Akademık Sanat Topluluğu'nu (İAST) 1979 yılında kurdular. Yüksel Özkök bu topluluğun genel sanat yönetmenliğini yaptı. Yönettıği başlıca oyunlar ıse 'Suç\ 'Sanatçının Gücü\ 'Bir Dünya Ma- salT, 'Çöp' ve "L'luslararası Çocuk Sergisi' adlı çocuk oyunudur. 1981-82 tiyatro sezonuna 'Ağrı Dağı Efsanesi' adlı oyunla Dostlar Tiyatrosu'na girdi. 1983 yılında tstanbul Genclik Deneme Sahnesi grubuna 'Çürük Elma' adlı oyunu sahneledi. Aynı yıl Şan Tîyatrbsu'- nda "Sade Vatandaş Şvayk Hitler'e Karşı' oyununda rol aldı. 1985-91 yılları arasında Dostlar Tiyatrosu'- nda, 'Yalınayak Sokrates', 'Bay Puntila ile Lşağı Matti', 'Üzbik Baba', 'Bunık F.zgi' ve 'Aslan As- ker Şvayk1 adlı oyunlarda rol aldı. 1990 yılında PTTnin 150. kuruluş yılı etkinliklerinde 'Rumuz Gonca- gûl' adlı oyunu yönettı. Aynca çe- şitli sinema, TV dizi ve filmlerinde rol aldı. Fahrettin Olgaç'ın resim sergisi • Kültür Servisi - M. Fahrettin Olgaç'ın resim sergisi 16-30 ağustos tarihleri arasında Beyoğlu Belediyesi Sanat Galerisi'nde izlenebilecek. 1993 yılında yaşama vedaedensanatçı, 1954 yılında Erzincan'dadoğdu. Devlet Tatbikı Güzel Sanatlar Akademisi dekoratif resim bölümünden mezun olan sanatçı. duvar resmi, vitray ve resim çalışmalan yaptı. birçok karma sergiye katıldı. İşadamı Schwanzeneggep I Kültür Senisi - Arnold (Schwarzenegg- ı er, 'Planet i Hollyvvood' adını taşıyan restoranlar zincirine bir I tane daha I ekliyor. ] Hollywood'un en çok kazanan aktörlerinden olan Schwarzenegger. 1995 yılı başlannda açılması planlanan, Paris'te, Champs Elysees bulvanndaki restoranın tabelasını yüzlerce hayranının önünde açtı. Londra, New York, Hong Kong, Miami, Washington ve Las Vegas'ta da bulunan 'Planet Hollywood" restoranlannın ortaklan arasmda Sylvester Stallone, Demi Moore ve Bruce VVillis de bulunuyor. Sami Güner Fotoğraf Yarışması • Kültür Servisi - Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen Sami Güner Fotoğraf Yanşmasf nın bu yıl üçüncüsü gerçekleştiriliyor. Geçen yıl uluslararası düzeyde yapılan, bu yıl ise ulusal düzeyde gerçeldeştirilecek yanşmanın konusu 'Her Yönden Bugünkü Görünümleriyle Kentlerimiz'. Yanşmanın Seçici Kurulu Mehmet Baltaa (AFAD Adana), Mehmet Aslan Güven (AFSAD Ankara), Yılmaz K alpalp (BUFSAD Bursa), M. Reşat Sümerkant (FOTO-FORUM Trabzon), Yalçın Çıdamb (İFOD İzmir), Nevzat Yıldıran (İFSAK İstanbul) ve İlhan Özer'den (Bursa Büyükşehir Belediyesi) oluşuyor. Renkli baskı ve saydam dallannda yapılacak yanşmaya katılacak fotoğraflann son teslim tarihi 31 Arahk 1994 olarak belirlendi. Sonuçlar 10 Ocak 1995'te bildirilecek. Sergileme ve ödül töreni ise 20 Şubat 1995'te gercekleştirilecek. Fotoğraf Demekleri Çalışma Kurulu'nca (FDÇK) desteklenen yanşmada (her dal için ayn ayn olmak üzere) birincilik ödülü 15 milyon, ikincılik ödulü 10 milyon, üçüncülük ödülü 7,5 milyon, mansiyonlar 5 milyon TL olarak belirlendi. 48.AVIGNON FESTÎVALİ'NİN ARDINDAN Tartışılan ve yaşayantiyatro... MEHMET BASUTÇU PARİS - "Gösteri olmadan tiyatro obnaz. Bu doğru; ancak, her gösteri de tiyatro değüdir.(...) Akılcüık, polirika ve tiyatro bize eski Yunanklardan mi- ras kaldı. İster mitoloji sözkonusu ol- SUD, ister sonsuzluk kavramı ya da bar- barlaıia ilgili bir konu, Yunan tiyatrosu farklı olana, diğerioe karşı bir ilginin ifadesiydi. Romalılar, Yunanlılann mi- rascısıydılar ama, bu miras iki temel sapiantı üzerinde gdişti: Sımrlar ve sunrlamalar...Eski Yunanlılar için ilgi odağı olan barbarlar, Romalılar önün- de esir ya da sımrlar dtşına atüması ge- reken düşman muamelesi gördüler. Yu- nanlılann, başkaları (bir ölçüde de ken- di kendüeri) karşısında duyduklan ilgi yerine, Romalılar kendilerinden olma- yanlan dtşladılar. Roma damgalı gös- teri, arenada birbirlerini öldüren bar- barlar modeii üzerine kuruklu. Yunan tiyatrosu kentin >e kent halkının so- nmlanyla ügilenirken, Roma modeii gösteri •miisteri' çekmeyi bedefledi..." Tiyatronun geleceği tartışıldı Fransa'nın tanınmış tiyatro yönet- menlennden Jean Jourdheuıl'ün, önü- müzdekı sonbaharda yayımlanacak olan "Tiyatro, Gösteri ve Savaş" adlı birkitapta bulacağımız deneme yaası- ndan alınan bu kısa bölüm, Avignon Festivali sırasındaki tartışmalann ve yanıtlan aranan başhca sorulann bir özeti niteliğınde 'Üçüncü Binyıl'ın eşi- ğınde tiyatro nereye gidiyor? Klasik trajedilerin getirdiğı mesaj nedir? Poli- tık ıçenkli tiyatro kabuk mu değiştiri- yor? Giderek bir gösteriye mi dönü- şüyor? Savaş gerçeği ve günümüzün dığer önemli sorunlan tiyatro sahnele- rine nasıl yansıyor? Bu tür sorulara sahnelerde, Euripi- des'ın "Andromaque "ından, Edward Bond'un "Savaş Ovunları"n& dek, de- ğışık yanıtlar getirildi. Bu konular ga- zete sayfalannda ya da Avignon'un sıcak bahçelerinde uzun uzun tartışıldı. KJasik tiyatroyla en kışkırtıa denemeler aynı mekanlan paylaşü. Japon tıyatrosunun gelenek- sel örnekleriyle çağdaş denemeler bır- bınnı izledi. Jacques LassaUe'in sahneye koyduğu Euripides'in 'Andromaque' adlı oyunu olumsuz eleştiriler alınca, Lassalle tiyatroyu bırakacağını açıkladı Çoksesliliğin uyumlu sentezi Kültürel çoksesliliğin erdemlen or- tadadır. Ancak, bu erdemlere sahip çıkmak, değişik kültürler arasında köprüler kurmak, sözkonusu çokses- liliğin içerdiği uyumu başanlı bir sen- tez içinde ortaya çıkaracak olan geniş tabloyu yakalayabilmek, sanıldığı ka- dar kolay bir iş değildir...Bu nedenle, özellikle, bunalımlı dönemlerde, ço- ğunluk kendı sahilinde oynamayı, bili- neni farklı bir cila alünda yınelemeyi tercih eder...Avignon'un tiyatro ya- şamı. bu "kuralıkanıtlayanbirisıisna'- dır. Çünkü, yalnız kendi yaz ayla- nnda istila eden tiyatro sanatçılan de- ğil, Avignon'da sürekli olarak etkinlik gösteren yerleşik tiyatro topluluklan da repertuvarlannı oluştururken. klasik ve tutucu bir çizgjnin rehaveti içine düşmezler. Tersine, Avignon'un sımgesi olan Rhone nehn üzerindekı yanm köprüden rahatsız olmuşcası- na, durmadan yeni köprüler kurmaya kalkarlar. da Brecht, Hölderlın'in metnınden yola çıkarak tiyatroya uyarlamış... Gerard Gelas ise, oyunu yepyeni bir kültürel öğe eşliğinde sahneye koy- muş: Brecht imzalı epik tiyatronun başlıca özelliklerinden olan müzikal bolümleri, bu yıl otuz yaşını dolduran "Cedron Kuarteti'ne besteletmış. Ar- jantin tangolannın taşıdığı ınce nos- talji, yıtıp giden umutlarla bırlikte için için kanayan derin yaralann acılannı damıtan yanık ezgıler eşliğinde, Sop- hokles'ten Brecht'e uzanan çizgirun içerdiği tiyatrosal bütünlüğü ve akıl almaz uyumu gözler önüne seriver- miş; Juan Cedron ve arkadaşlan. sah- nede çok farklı, özgün bir ' koro " oluş- turmuşlardı. Keşke, güftelennde, Fransızca yetioe ana dilleri lspan>ol- cayı secselerdi1 O zaman. belki metin daha zor anlaşılacak. Brecht'ın yapıtı bır ölçüde zedelenecektı ama. müzikal büyü, herhalde daha yoğun olacakü.. Gelas'tan Türk sanatçılarına Gerard Gelas. dokuz yıl önce Yaşar Kemal'ı "Kara Meşe" sahnesınde Avıgnonlu tiyatroseverlere tanıtmıştı Metin Deniz \ e Zülfîi Livaneli ile ışbır- lığı ıçınde gerçekleştırdiğı bu u>ar- lanna başanlıydı.. Yaklaşık yirmi >ıl önce, Mehmet Ulusoy'un Papalar sa- rayında alkışlarunasından sonra Avig- non'da Türk kültürüne doğru yönelen köprünün sağlam bir bacağıydı bu gı- nşım. Ancak, arkası gelmedı Memet Baydur'un geç^en yıl sahnelenen kısa bır oyunu dışında, ne Avignon "m" programında, ne de kentin >erleşık tı- yatrolannda, başka bır Türk yazann yapıtı sahnelenmedı ..Gerard öelas ile bunlan konuşurken, "Türkive köprü- süne veni bir ayak daha eklemenin za- manı geldi de geçiyor bile" diyorum ' Ben hazırım"diye karşılık venyor he- men; "Bır önerı gelirse, Türk sanalçı- larla bırlikte çutışmayı çok isterım.. Gerard Gelas'a hangi yazarlanmızı, hangi oyunculanmızı önerebilınz aca- ba diye düşünürken, ılk aklıma gelen ad, bir>ılönce. "m'etkınliklerkapsa- mında başanlı bir yorum sunan Genco Erkal oluyor (Çağdaş Fransız tiyatro yazan Philippe Minyana'nın, Edith Scob tarafından sahneye konulan "Nereve Gıdıvorsun Jeremıe9 " adlı oyununun baş oyuncusu Genco Er kal'- dı). Aslında. Türk tiyatro sanatından Avıgnon'a yansıyan özgün seslerin bololduğuyıl 1993'tü. "/«"dediğimiz resmı programda izledığımiz Genco Erkal ve Memet Baydur örnekleri dışında. "off etkınlikler arasında da Ayşe Emel Mesçi vardı: Mine G.Saul- nier'nın yazdığı "Gülün Öteki Adı- ndan Ali Berktay'ın uyarladığı "Dün- yaya Atdan Çığlık'ı sahneye koymuş ve başanyla yorumlamıştı.. Poütik ve gösteri tiyatrosu Bu yaz ıse, tıyatromuzun Avignon'- da hıç sesi çıkmadı. Türk kültürünün tek temsılcısı Talip Özkan oldu. Fran- ce Culture radyosunun düzenledığı 'Antigone'de özgün koro Festival ruhunu bir yıl boyunca ya- şatan bu yerleşik topluluklardan biri de "KaraMeşe Tiyatrosu"dur(Theat- re Du Chene Noir). "Kara Meşe'ıûn kurucusu. yazar yönetmen Gerard Gelas, değişik kıtalardan sesler getiren yazarlann yapıtlanru sahnelemeyi se- ver. Ülkesinde giderek güçlenen ırkçı akımlara karşı çıkar. Üç yıl önce, Kör- fez savaşına karşı bir oyun yazıp sah- nelemişür...''Kara Meşe Tiyatrosu'', her yıl, festivalin "in" ya da "off programında yer alan ilginç ve yep- yeni bir oyunla karşımıza çıkar. Bu yıl, "oj^T'etkinlikleri içinde, Ber- toM Brecht'in "Antigone" uyarla- masıru izledim "Kara Meşe Tiyatro- 5w"nda. KJasik ve çağdaş yan yana, iç içeydi. Sophokles'in yazdığı "Antigo- ne"u, önce HöJderlin başka bir bağ- lamda ele alarak yazmış; daha sonra • Avignon Festivali'nde 'Üçüncü Binyıl'ın eşiğinde tiyatro nereye gidiyor? Klasik trajedilerin getirdigi mesaj nedir? Politik içerikli tiyatro kabuk mu değiştiriyor? Giderek bir gösteriye mi dönüşüyor? Savaş gerçeği ve günümüzün diğer önemli sorunlan tiyatro sahnelerine nasıl yansıyor?' sorulanna sahnelerde, değişik yanıtlar getirildi. Klasik tiyatroyla en kışkırtıcı denemeler aynı me- kanlan paylaştı. Avignon'da Gerard Gelas'ın yönettiği 'Antigone' adlı oyıından. SaııatçılaıuııızAlmanya6 îskele9 sinde Çeviri Servisi - Dış ilişkiler Ensti- tüsü, Stuttgart Ifa Galerisi'nde 6 Türk sanatçısının eserlerini sergili- yor. Ayşe Erkmeo, Gülsün Kara- mustafa, Serhat Kiraz, Füsun Onur, Hale Tenger, Adem Yılmaz. 11 Ağustos 1994 günü açılan ser- ginin ismi: İskele. Sergiye iskele is- minin verilmesinin nedeni, bu söz- cüğün vanşı ve karşılaşmayı, vatanı/ gehnen ülkeyi ve yeni kimliği, geçış dönemiyle yeni başlangıçlan ve ge- leneklerle moderni bünyesinde banndırması. Sergi, sanatı iki açı- dan gözler önüne seriyor. İki ayn dünyada, iki perspektif tarafından belirleniyor ve değişik kültürel ve coğrafi kesimlerin kreatif bir gecişi olarak sunuluyor. ve Bonn sergilerini farklı bir şekilde kullanıyor. Gülsün Karamustafa, sosyal dep- remin aynası olan günlük kullanım araçlannı, yaşam formunun göster- gesi olarak resimlerine aktaran bir sanatçı. Günlük yaşamda çıkış materyali olarak özel ve sosyal gecmişini. bü- yük bir derinlikle gerçek yorumlara dönüştürüyor. Geh'şim ve değişim, tüketim, göç- ler ve sosyal değişimler sürecinin \-üklediği roller, sanatçının işlediği konulan oluşturuyor. Stuttgart'ta 'Insanın vatanı, kamının doyduğu yerdir' ınstallasyonu sergileniyor. Serhat Kiraz, ışığıyla yansı- malanyla ve kınlmalanyla uluslara- rası formlarda hareket alanı bulan. İstanbullu bir sanatçı. Neon çağı gerçeğine, dinsel ve tarihsel sembol- lerle karşı çıkıyor. Kültür tanhinde yen olan çizgi- ler ve metalarla kendi biyografisin- den unsurlan birleşürerek yeni kompozisyonlar yaratıyor. Postmo- dern zamansızlık ve İcullanım öz- gürlüğü, sınırlan kaldırarak geçmı- şin ve geleceğin birbınne geçışını sağlıyor. Füsun Onur, objeleri ve mekan installasyonunda. Türk kökenını Almanya'dakı yaşamından anılan ve Amerika'daki tahsil yıllan yaşan- tılanyla birleştirerek özel bir mitolo- ji yaratıyor. Objelen. resim ve instal- lasyonlan, hassas yönlerini ortaya koyan repertuvannı oluşturuyor. Sanatçının yaratısı olan. 'yabancı' yönünü baskın kılan özgün ve doğal eserleri, 'bır bilgelik içinde hep var 'İnsanın vatanı, karnının doyduğu yerdir' Ayşe Erkrnen, Türkiye sanat sah- nesine 70'li yıllarda çıktı. Zaman za- man Berlin'de yaşıyor. Yeninin tarihsel çevredeki bağ- lantısıyla ilgili. Sanatına, seçtiği böl- genin soluğunu katıyor ve onu ye- niden ve tüm varsayımlanyla ortaya koyuyor. Bu bağlamda da Berlin, Stuttgart Gülsün Karamustafa, Hale Tenger, Füsun Onur, Serhat Kiraz, 'İskele 'sergisine katılan sanatçılar arasında. olmuş gibiydiler'. Hale Tenger, sosyal belleğı ön pla- na çıkaran bır sanatçı. Fetiş ve olumsuzluk adına kullanılan erk. çalışmalannın sloganı olabilir. Sa- natçının installasyonu, militarizmin tanınmamış motiflerine ve 'öidür- menin' abstraksiyonuna işaret edi- yor. Ölülerin anısına, salon içinde uzun raflara kavanozlar konmuş. Çalışmanın diğer bir unsuru ise iskele sergisi ziyaretçilerini çok etki- leyen, hayatta kalanlarla yapılan konuşmalann bantlan. Türk sanatçılarının ortak yanı Adem Yılmaz, uzun ynllardır Köln'de yaşıyor. Sanat çalışma- lannın eksenini, kültürlerarasılık oluşturuyor. Sanatçı, kalıcı ve gecici olanı, kültürel nomadizm içinde ve- riyor. Bu onun, yolculukta, göçte ve kaçışta da izlediği tema. Renkîer ve materyal. Yılmaz'da sembolik bir karakter kazanıyor. Türk sanatçılannın ortak yanı, belirgın milli sınırlan aşan anla- üm sıstemi. Öz kültürel arka plana dönüşler, aynı zamanda sanatın çıkış noktasına ve sanatçının gözle- me ve ışleme yetısine dönüşüyor. "Akdeniz Müzikleri" programında, İtalyan, İspanyol ve Yunan müzikleri yanında, Türk müzıği de Talip Öz- kan'ın sazından çıkan ezgiler eşliğinde Avignon'daydı... Avignon 1994, dünyanın güncel so- runlanyla yakından ilgiliydı. Savaş gerçeği sahnelerdeydi. AIDS hastalığı unutulmamıştı. Kısacası, politik tiyat- ro ile gösteri tiyatrosu yan yanaydı. Klasik tiyatro örnekleriyle çağdaş de- nemelerin yan yana olduğu gibi...Bu arada, kısır çekışmelerin, bencıl tavı- rlann ya da politik kavgalann yer yer su yüzüne çıküğı da gözlemlenıyordu. Lassalle tiyatroyu bıraktı En çarpıçı örnek Jacques Lassalle olayı oldu. Ünlü "Comedie Francaise- m yönetıcısı olan Jacques Lasalle, tam bir yıl önce, festival biter bitmez, yeni kültür bakanı tarafından görevinden ahnmıştı. Bu "haksızlığı" hazmede- meyen sanatçı. bu yıl festivalin açılışı- nda "Andromaque"\ sahneye koyar- ken, Euripides'in metnınde dünya- mızın değışmeyen acı gerçeklen yanı- nda, kuşkusuz kendi yaşadığı gerçek- lerden de yansımalar bulmuştu. 2400 yıl önceki insanla bugünun insanı arasında bir fark yoktu. Aynı hırslar, aynı dolaplar, ayııı ikiyüzlülükler çev- remizde egemen değil tniydi? Jacques Lassalle'ın, geçen yıl yine festıvalın açıbşını yapan ' Dom Juan "ile elde et- tiği başanyı aşması gerekiyordu. Ne yazık kı tam tersı o\du..."Androma- que"\n karşılaşüğı, kanımca hakb eleş- tiriler, -bazı gazetelerde. önyargılı yaklaşımlar sonucu, eleştın nıtelığinde İayık olmayan çırkin yazılar çıkmış bile olsa- Lassalle'ı derinden yara- lamıştı, sıcağı sıcağına tepki göstere- rek, tiyatroyu bırakacağını açıklayı- vermiştı!... Avignon Festivaü'run yöneticisi Bernard Fai>Te D'Arcıer, bu olaydan yola çıkarak şu görüşlen dile getiriyor- du. "Papalar sarayındaki ilk gösteriden sonra, Lasalle ile tam dört saat tarttştık. Böyle bir karar alacağını sanmıyordum. Kaldı ki, 'Andromaque' ilk kez Atina'da sahnelendiğinden bu yana, kostümlerden dekora dek birçok değişiklik vaşandı. Oyun yavaş yavaş yerine oturiıyor, geceden geceye iyileşi- yordu. Eleştirmenlere gelince, onların yeterince sert bir dil kullanmaktan kaçutarak, ojunları derinlemesine de- ğerlendirmedikleri kanısuıdayım. An- cak, bu kez galiba tam tersi oldu. Aslı- nda eleştiri vazısı okunduktan sonra, gazete kağıdıyla birlikte ucar gider. Ama bugün sanatçılar bu yazıları çer- çe>eli>orlar. Bana kalırsa, bir oyun, ilk gösterisi yanında, son gecesindeki biçi- miyle de eleştirilebilmelidir..." • Avignon 1994, dünyanın güncel sorunlanyla yakından ilgiliydi. Savaş gerceği sahnelerdeydi. AIDS hastalığı unutulmamıştı. Kısacası, politik tiyatro ile gösteri tiyatrosu yan yanaydı. s Uzun oyunlann bol olduğu. deney- sel ve çağdaş tiyatro örneklerine önemli bir yer veren resmı programın eklektik bır özellik taşıyan geniş yelpa- zesı içinde, ilk gecesinden son gecesine dek en çok ilgi gören gösteri. Barta- bas'ın sevgili atlanyla birhkte yorum- ladığı. binıcilik operası "Düşlem"di. Bartabas'ın Orta Asya müzıği eşliğin- de dans eden atlannı görmeye 18 bin kişı koşmuştu. Bu sayı, her gece mer- divenlerin bile dolup taştığını göster- mekteydı. "Dûşlem" ne Yunan traje- disiydi, ne de eskı Romahlann sevdiği türden bır gösteri. Bartabas'ın gör- düğü ıhn, kuşkusuz, düşler dünyasının kapılannı açan biçimsel denemelerin ya da kültürel sentezlerin çatısı altında gelişen, içten, yaşam dolu, sımsıcak gösterilere karşı seyırcinin duydu- ğu gereksınımin, karşı konulmaz özle- min ifadesiydi. Japontiyatrosuörnekleri Avignon'da aynca, geniş bır etkin- likler dizısi içinde, Japon tiyatrosunu geleneksel ve çağdaş biçimleriyle tanı- ma olanağı bulduk. No ve Kabuki gibi klasik örneklenn yanı sıra. kırsal ya da dağlık yörelerde yaygın olan, bir tür dansh ü'yatro biçımindeki Kagura gös- terileri de, meraklılara gerçek bir "kül- türel şok" yaşama olanağı tanıyordu. Zamanında. bazılan bir gün boyunca süren bu gösterileri, Japon çoluk ço- cuk, yiyıp içip, uzanıp yatarak izlerler- miş...Hızh ve kısa olanın makbul sayıldığı çağımızda, çok ağır devinirn- ler eşliğınde uzayıp giden bu gösteri- ler, olağandır kı. günümüz izleyicisi- nın -daha doğrusu tüketicisınin- bek- lentilenne ters düşecek rutehktedir. Bu nedenle olsa gerek, geleneksel No ve Kabuki tiyatrosu, bugün ancak devlet desteğıyle ayakta durabilmektedir. Halbuki, yine geleneksel ama daha popüler bir tiyatro bıçimi olan Kagu- ra öfmek üzeredir. Bu geleneğı sürdü- recek genç oyuncular yoktur artık; devlet de desteğinı çekmiştır... Geleneksel Japon tıyatrosunun bu- günkü konumunun sergüediği aykınhk 'Üçüncü Binyıl'm eşi- ğinde, geleneksel sanatlar ancak dev- let desteğıyle ayakta durabilmekteydi- ler. Üstelik, Japonya gibi gelenekleri- ne ve kültürel özgünlüğüne bağh oldu- ğunu sandığımız bir toplumda!... "Gösteri Endüstrisi"mn tek biçim ürünleri, Japonya'yı da fethetmişti ga- Iıba...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle