Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 14 AĞUSTOS1994 PAZAR
12 KULTUR
Tiyatrocu
Yüksel
Özkök öldü
_ Kültür Servisi- Tiyatrocu Yüksel
Özkök. önceki gün kanserden
öldü. 1946 yılında Istanbul'da do-
ğan Özkök, 1961-62 döneminde
Vefa Lişesi'nde okurken aynı za-
manda İstanbul Belediye Konser-
vatuvan'nın Tiyatro bölümüne
devam ettı. Vefa Lişesi'nde 'Har-
put'ta Bir AmerikalT adlı oyunla
tiyatrova merhaba dedi.
MilUTürk Talebe Bırüğı ile de-
vam ettirdiği tiyatro çalışmalannı
1965-66 sezonunda arkadaşlanyla
bırlikte İstanbul Deneme Sahne-
si'ni kurarak sürdürdü. 1968 se-
zon sonuna kadar 'Pusuda', 'Sayuı
Ben' gıbı o\unlar sahnelediler.
1
Yüksel Öz-
kök, 1974-75
sezonunda
Yeni Dünya
Topluluğu'-
nun oluşu-
ı munda da yer
aldı. Bu top-
luluk, halk
danslan, mü-
zık korosu, tı-
yatro gibi kül-
türel etkinlıklerde bulundu. Çekir-
deği, Yeni Dünya Topluluğu ile
atılmış olan İstanbul Akademık
Sanat Topluluğu'nu (İAST) 1979
yılında kurdular.
Yüksel Özkök bu topluluğun
genel sanat yönetmenliğini yaptı.
Yönettıği başlıca oyunlar ıse 'Suç\
'Sanatçının Gücü\ 'Bir Dünya Ma-
salT, 'Çöp' ve "L'luslararası Çocuk
Sergisi' adlı çocuk oyunudur.
1981-82 tiyatro sezonuna 'Ağrı
Dağı Efsanesi' adlı oyunla Dostlar
Tiyatrosu'na girdi. 1983 yılında
tstanbul Genclik Deneme Sahnesi
grubuna 'Çürük Elma' adlı oyunu
sahneledi. Aynı yıl Şan Tîyatrbsu'-
nda "Sade Vatandaş Şvayk Hitler'e
Karşı' oyununda rol aldı. 1985-91
yılları arasında Dostlar Tiyatrosu'-
nda, 'Yalınayak Sokrates', 'Bay
Puntila ile Lşağı Matti', 'Üzbik
Baba', 'Bunık F.zgi' ve 'Aslan As-
ker Şvayk1
adlı oyunlarda rol aldı.
1990 yılında PTTnin 150. kuruluş
yılı etkinliklerinde 'Rumuz Gonca-
gûl' adlı oyunu yönettı. Aynca çe-
şitli sinema, TV dizi ve filmlerinde
rol aldı.
Fahrettin Olgaç'ın
resim sergisi
• Kültür Servisi - M. Fahrettin
Olgaç'ın resim sergisi 16-30
ağustos tarihleri arasında Beyoğlu
Belediyesi Sanat Galerisi'nde
izlenebilecek. 1993 yılında yaşama
vedaedensanatçı, 1954 yılında
Erzincan'dadoğdu. Devlet
Tatbikı Güzel Sanatlar Akademisi
dekoratif resim bölümünden
mezun olan sanatçı. duvar resmi,
vitray ve resim çalışmalan yaptı.
birçok karma sergiye katıldı.
İşadamı
Schwanzeneggep
I Kültür
Senisi - Arnold
(Schwarzenegg-
ı er, 'Planet
i Hollyvvood'
adını taşıyan
restoranlar
zincirine bir
I tane daha
I ekliyor.
] Hollywood'un
en çok kazanan aktörlerinden
olan Schwarzenegger. 1995 yılı
başlannda açılması planlanan,
Paris'te, Champs Elysees
bulvanndaki restoranın tabelasını
yüzlerce hayranının önünde açtı.
Londra, New York, Hong Kong,
Miami, Washington ve Las
Vegas'ta da bulunan 'Planet
Hollywood" restoranlannın
ortaklan arasmda Sylvester
Stallone, Demi Moore ve Bruce
VVillis de bulunuyor.
Sami Güner
Fotoğraf Yarışması
• Kültür Servisi - Bursa
Büyükşehir Belediyesi tarafından
düzenlenen Sami Güner Fotoğraf
Yanşmasf nın bu yıl üçüncüsü
gerçekleştiriliyor. Geçen yıl
uluslararası düzeyde yapılan, bu
yıl ise ulusal düzeyde
gerçeldeştirilecek yanşmanın
konusu 'Her Yönden Bugünkü
Görünümleriyle Kentlerimiz'.
Yanşmanın Seçici Kurulu
Mehmet Baltaa (AFAD Adana),
Mehmet Aslan Güven (AFSAD
Ankara), Yılmaz K alpalp
(BUFSAD Bursa), M. Reşat
Sümerkant (FOTO-FORUM
Trabzon), Yalçın Çıdamb (İFOD
İzmir), Nevzat Yıldıran (İFSAK
İstanbul) ve İlhan Özer'den
(Bursa Büyükşehir Belediyesi)
oluşuyor. Renkli baskı ve saydam
dallannda yapılacak yanşmaya
katılacak fotoğraflann son teslim
tarihi 31 Arahk 1994 olarak
belirlendi. Sonuçlar 10 Ocak
1995'te bildirilecek. Sergileme ve
ödül töreni ise 20 Şubat 1995'te
gercekleştirilecek. Fotoğraf
Demekleri Çalışma Kurulu'nca
(FDÇK) desteklenen yanşmada
(her dal için ayn ayn olmak üzere)
birincilik ödülü 15 milyon,
ikincılik ödulü 10 milyon,
üçüncülük ödülü 7,5 milyon,
mansiyonlar 5 milyon TL olarak
belirlendi.
48.AVIGNON FESTÎVALİ'NİN ARDINDAN
Tartışılan ve yaşayantiyatro...
MEHMET BASUTÇU
PARİS - "Gösteri olmadan tiyatro
obnaz. Bu doğru; ancak, her gösteri de
tiyatro değüdir.(...) Akılcüık, polirika
ve tiyatro bize eski Yunanklardan mi-
ras kaldı. İster mitoloji sözkonusu ol-
SUD, ister sonsuzluk kavramı ya da bar-
barlaıia ilgili bir konu, Yunan tiyatrosu
farklı olana, diğerioe karşı bir ilginin
ifadesiydi. Romalılar, Yunanlılann mi-
rascısıydılar ama, bu miras iki temel
sapiantı üzerinde gdişti: Sımrlar ve
sunrlamalar...Eski Yunanlılar için ilgi
odağı olan barbarlar, Romalılar önün-
de esir ya da sımrlar dtşına atüması ge-
reken düşman muamelesi gördüler. Yu-
nanlılann, başkaları (bir ölçüde de ken-
di kendüeri) karşısında duyduklan ilgi
yerine, Romalılar kendilerinden olma-
yanlan dtşladılar. Roma damgalı gös-
teri, arenada birbirlerini öldüren bar-
barlar modeii üzerine kuruklu. Yunan
tiyatrosu kentin >e kent halkının so-
nmlanyla ügilenirken, Roma modeii
gösteri •miisteri' çekmeyi bedefledi..."
Tiyatronun geleceği tartışıldı
Fransa'nın tanınmış tiyatro yönet-
menlennden Jean Jourdheuıl'ün, önü-
müzdekı sonbaharda yayımlanacak
olan "Tiyatro, Gösteri ve Savaş" adlı
birkitapta bulacağımız deneme yaası-
ndan alınan bu kısa bölüm, Avignon
Festivali sırasındaki tartışmalann ve
yanıtlan aranan başhca sorulann bir
özeti niteliğınde 'Üçüncü Binyıl'ın eşi-
ğınde tiyatro nereye gidiyor? Klasik
trajedilerin getirdiğı mesaj nedir? Poli-
tık ıçenkli tiyatro kabuk mu değiştiri-
yor? Giderek bir gösteriye mi dönü-
şüyor? Savaş gerçeği ve günümüzün
dığer önemli sorunlan tiyatro sahnele-
rine nasıl yansıyor?
Bu tür sorulara sahnelerde, Euripi-
des'ın "Andromaque "ından, Edward
Bond'un "Savaş Ovunları"n& dek, de-
ğışık yanıtlar getirildi. Bu konular ga-
zete sayfalannda ya da Avignon'un
sıcak bahçelerinde uzun uzun
tartışıldı. KJasik tiyatroyla en
kışkırtıa denemeler aynı mekanlan
paylaşü. Japon tıyatrosunun gelenek-
sel örnekleriyle çağdaş denemeler bır-
bınnı izledi.
Jacques LassaUe'in sahneye koyduğu Euripides'in 'Andromaque' adlı oyunu olumsuz eleştiriler alınca, Lassalle tiyatroyu bırakacağını açıkladı
Çoksesliliğin uyumlu sentezi
Kültürel çoksesliliğin erdemlen or-
tadadır. Ancak, bu erdemlere sahip
çıkmak, değişik kültürler arasında
köprüler kurmak, sözkonusu çokses-
liliğin içerdiği uyumu başanlı bir sen-
tez içinde ortaya çıkaracak olan geniş
tabloyu yakalayabilmek, sanıldığı ka-
dar kolay bir iş değildir...Bu nedenle,
özellikle, bunalımlı dönemlerde, ço-
ğunluk kendı sahilinde oynamayı, bili-
neni farklı bir cila alünda yınelemeyi
tercih eder...Avignon'un tiyatro ya-
şamı. bu "kuralıkanıtlayanbirisıisna'-
dır. Çünkü, yalnız kendi yaz ayla-
nnda istila eden tiyatro sanatçılan de-
ğil, Avignon'da sürekli olarak etkinlik
gösteren yerleşik tiyatro topluluklan
da repertuvarlannı oluştururken.
klasik ve tutucu bir çizgjnin rehaveti
içine düşmezler. Tersine, Avignon'un
sımgesi olan Rhone nehn üzerindekı
yanm köprüden rahatsız olmuşcası-
na, durmadan yeni köprüler kurmaya
kalkarlar.
da Brecht, Hölderlın'in metnınden
yola çıkarak tiyatroya uyarlamış...
Gerard Gelas ise, oyunu yepyeni bir
kültürel öğe eşliğinde sahneye koy-
muş: Brecht imzalı epik tiyatronun
başlıca özelliklerinden olan müzikal
bolümleri, bu yıl otuz yaşını dolduran
"Cedron Kuarteti'ne besteletmış. Ar-
jantin tangolannın taşıdığı ınce nos-
talji, yıtıp giden umutlarla bırlikte için
için kanayan derin yaralann acılannı
damıtan yanık ezgıler eşliğinde, Sop-
hokles'ten Brecht'e uzanan çizgirun
içerdiği tiyatrosal bütünlüğü ve akıl
almaz uyumu gözler önüne seriver-
miş; Juan Cedron ve arkadaşlan. sah-
nede çok farklı, özgün bir ' koro " oluş-
turmuşlardı. Keşke, güftelennde,
Fransızca yetioe ana dilleri lspan>ol-
cayı secselerdi1
O zaman. belki metin
daha zor anlaşılacak. Brecht'ın yapıtı
bır ölçüde zedelenecektı ama. müzikal
büyü, herhalde daha yoğun olacakü..
Gelas'tan Türk sanatçılarına
Gerard Gelas. dokuz yıl önce Yaşar
Kemal'ı "Kara Meşe" sahnesınde
Avıgnonlu tiyatroseverlere tanıtmıştı
Metin Deniz \ e Zülfîi Livaneli ile ışbır-
lığı ıçınde gerçekleştırdiğı bu u>ar-
lanna başanlıydı.. Yaklaşık yirmi >ıl
önce, Mehmet Ulusoy'un Papalar sa-
rayında alkışlarunasından sonra Avig-
non'da Türk kültürüne doğru yönelen
köprünün sağlam bir bacağıydı bu gı-
nşım. Ancak, arkası gelmedı Memet
Baydur'un geç^en yıl sahnelenen kısa
bır oyunu dışında, ne Avignon "m"
programında, ne de kentin >erleşık tı-
yatrolannda, başka bır Türk yazann
yapıtı sahnelenmedı ..Gerard öelas ile
bunlan konuşurken, "Türkive köprü-
süne veni bir ayak daha eklemenin za-
manı geldi de geçiyor bile" diyorum
' Ben hazırım"diye karşılık venyor he-
men; "Bır önerı gelirse, Türk sanalçı-
larla bırlikte çutışmayı çok isterım..
Gerard Gelas'a hangi yazarlanmızı,
hangi oyunculanmızı önerebilınz aca-
ba diye düşünürken, ılk aklıma gelen
ad, bir>ılönce. "m'etkınliklerkapsa-
mında başanlı bir yorum sunan Genco
Erkal oluyor (Çağdaş Fransız tiyatro
yazan Philippe Minyana'nın, Edith
Scob tarafından sahneye konulan
"Nereve Gıdıvorsun Jeremıe9
" adlı
oyununun baş oyuncusu Genco Er kal'-
dı). Aslında. Türk tiyatro sanatından
Avıgnon'a yansıyan özgün seslerin
bololduğuyıl 1993'tü. "/«"dediğimiz
resmı programda izledığımiz Genco
Erkal ve Memet Baydur örnekleri
dışında. "off etkınlikler arasında da
Ayşe Emel Mesçi vardı: Mine G.Saul-
nier'nın yazdığı "Gülün Öteki Adı-
ndan Ali Berktay'ın uyarladığı "Dün-
yaya Atdan Çığlık'ı sahneye koymuş
ve başanyla yorumlamıştı..
Poütik ve gösteri tiyatrosu
Bu yaz ıse, tıyatromuzun Avignon'-
da hıç sesi çıkmadı. Türk kültürünün
tek temsılcısı Talip Özkan oldu. Fran-
ce Culture radyosunun düzenledığı
'Antigone'de özgün koro
Festival ruhunu bir yıl boyunca ya-
şatan bu yerleşik topluluklardan biri
de "KaraMeşe Tiyatrosu"dur(Theat-
re Du Chene Noir). "Kara Meşe'ıûn
kurucusu. yazar yönetmen Gerard
Gelas, değişik kıtalardan sesler getiren
yazarlann yapıtlanru sahnelemeyi se-
ver. Ülkesinde giderek güçlenen ırkçı
akımlara karşı çıkar. Üç yıl önce, Kör-
fez savaşına karşı bir oyun yazıp sah-
nelemişür...''Kara Meşe Tiyatrosu'',
her yıl, festivalin "in" ya da "off
programında yer alan ilginç ve yep-
yeni bir oyunla karşımıza çıkar.
Bu yıl, "oj^T'etkinlikleri içinde, Ber-
toM Brecht'in "Antigone" uyarla-
masıru izledim "Kara Meşe Tiyatro-
5w"nda. KJasik ve çağdaş yan yana, iç
içeydi. Sophokles'in yazdığı "Antigo-
ne"u, önce HöJderlin başka bir bağ-
lamda ele alarak yazmış; daha sonra
• Avignon
Festivali'nde 'Üçüncü
Binyıl'ın eşiğinde
tiyatro nereye gidiyor?
Klasik trajedilerin
getirdigi mesaj nedir?
Politik içerikli tiyatro
kabuk mu
değiştiriyor?
Giderek bir gösteriye
mi dönüşüyor? Savaş
gerçeği ve
günümüzün diğer
önemli sorunlan
tiyatro sahnelerine
nasıl yansıyor?'
sorulanna sahnelerde,
değişik yanıtlar
getirildi. Klasik
tiyatroyla en kışkırtıcı
denemeler aynı me-
kanlan paylaştı.
Avignon'da Gerard Gelas'ın
yönettiği 'Antigone' adlı
oyıından.
SaııatçılaıuııızAlmanya6
îskele9
sinde
Çeviri Servisi - Dış ilişkiler Ensti-
tüsü, Stuttgart Ifa Galerisi'nde 6
Türk sanatçısının eserlerini sergili-
yor. Ayşe Erkmeo, Gülsün Kara-
mustafa, Serhat Kiraz, Füsun Onur,
Hale Tenger, Adem Yılmaz.
11 Ağustos 1994 günü açılan ser-
ginin ismi: İskele. Sergiye iskele is-
minin verilmesinin nedeni, bu söz-
cüğün vanşı ve karşılaşmayı, vatanı/
gehnen ülkeyi ve yeni kimliği, geçış
dönemiyle yeni başlangıçlan ve ge-
leneklerle moderni bünyesinde
banndırması. Sergi, sanatı iki açı-
dan gözler önüne seriyor. İki ayn
dünyada, iki perspektif tarafından
belirleniyor ve değişik kültürel ve
coğrafi kesimlerin kreatif bir gecişi
olarak sunuluyor.
ve Bonn sergilerini farklı bir şekilde
kullanıyor.
Gülsün Karamustafa, sosyal dep-
remin aynası olan günlük kullanım
araçlannı, yaşam formunun göster-
gesi olarak resimlerine aktaran bir
sanatçı.
Günlük yaşamda çıkış materyali
olarak özel ve sosyal gecmişini. bü-
yük bir derinlikle gerçek yorumlara
dönüştürüyor.
Geh'şim ve değişim, tüketim, göç-
ler ve sosyal değişimler sürecinin
\-üklediği roller, sanatçının işlediği
konulan oluşturuyor. Stuttgart'ta
'Insanın vatanı, kamının doyduğu
yerdir' ınstallasyonu sergileniyor.
Serhat Kiraz, ışığıyla yansı-
malanyla ve kınlmalanyla uluslara-
rası formlarda hareket alanı bulan.
İstanbullu bir sanatçı. Neon çağı
gerçeğine, dinsel ve tarihsel sembol-
lerle karşı çıkıyor.
Kültür tanhinde yen olan çizgi-
ler ve metalarla kendi biyografisin-
den unsurlan birleşürerek yeni
kompozisyonlar yaratıyor. Postmo-
dern zamansızlık ve İcullanım öz-
gürlüğü, sınırlan kaldırarak geçmı-
şin ve geleceğin birbınne geçışını
sağlıyor.
Füsun Onur, objeleri ve mekan
installasyonunda. Türk kökenını
Almanya'dakı yaşamından anılan
ve Amerika'daki tahsil yıllan yaşan-
tılanyla birleştirerek özel bir mitolo-
ji yaratıyor. Objelen. resim ve instal-
lasyonlan, hassas yönlerini ortaya
koyan repertuvannı oluşturuyor.
Sanatçının yaratısı olan. 'yabancı'
yönünü baskın kılan özgün ve doğal
eserleri, 'bır bilgelik içinde hep var
'İnsanın vatanı, karnının
doyduğu yerdir'
Ayşe Erkrnen, Türkiye sanat sah-
nesine 70'li yıllarda çıktı. Zaman za-
man Berlin'de yaşıyor.
Yeninin tarihsel çevredeki bağ-
lantısıyla ilgili. Sanatına, seçtiği böl-
genin soluğunu katıyor ve onu ye-
niden ve tüm varsayımlanyla ortaya
koyuyor.
Bu bağlamda da Berlin, Stuttgart Gülsün Karamustafa, Hale Tenger, Füsun Onur, Serhat Kiraz, 'İskele 'sergisine katılan sanatçılar arasında.
olmuş gibiydiler'.
Hale Tenger, sosyal belleğı ön pla-
na çıkaran bır sanatçı. Fetiş ve
olumsuzluk adına kullanılan erk.
çalışmalannın sloganı olabilir. Sa-
natçının installasyonu, militarizmin
tanınmamış motiflerine ve 'öidür-
menin' abstraksiyonuna işaret edi-
yor. Ölülerin anısına, salon içinde
uzun raflara kavanozlar konmuş.
Çalışmanın diğer bir unsuru ise
iskele sergisi ziyaretçilerini çok etki-
leyen, hayatta kalanlarla yapılan
konuşmalann bantlan.
Türk sanatçılarının ortak yanı
Adem Yılmaz, uzun ynllardır
Köln'de yaşıyor. Sanat çalışma-
lannın eksenini, kültürlerarasılık
oluşturuyor. Sanatçı, kalıcı ve gecici
olanı, kültürel nomadizm içinde ve-
riyor. Bu onun, yolculukta, göçte ve
kaçışta da izlediği tema. Renkîer ve
materyal. Yılmaz'da sembolik bir
karakter kazanıyor.
Türk sanatçılannın ortak yanı,
belirgın milli sınırlan aşan anla-
üm sıstemi. Öz kültürel arka plana
dönüşler, aynı zamanda sanatın
çıkış noktasına ve sanatçının gözle-
me ve ışleme yetısine dönüşüyor.
"Akdeniz Müzikleri" programında,
İtalyan, İspanyol ve Yunan müzikleri
yanında, Türk müzıği de Talip Öz-
kan'ın sazından çıkan ezgiler eşliğinde
Avignon'daydı...
Avignon 1994, dünyanın güncel so-
runlanyla yakından ilgiliydı. Savaş
gerçeği sahnelerdeydi. AIDS hastalığı
unutulmamıştı. Kısacası, politik tiyat-
ro ile gösteri tiyatrosu yan yanaydı.
Klasik tiyatro örnekleriyle çağdaş de-
nemelerin yan yana olduğu gibi...Bu
arada, kısır çekışmelerin, bencıl tavı-
rlann ya da politik kavgalann yer yer
su yüzüne çıküğı da gözlemlenıyordu.
Lassalle tiyatroyu bıraktı
En çarpıçı örnek Jacques Lassalle
olayı oldu. Ünlü "Comedie Francaise-
m yönetıcısı olan Jacques Lasalle, tam
bir yıl önce, festival biter bitmez, yeni
kültür bakanı tarafından görevinden
ahnmıştı. Bu "haksızlığı" hazmede-
meyen sanatçı. bu yıl festivalin açılışı-
nda "Andromaque"\ sahneye koyar-
ken, Euripides'in metnınde dünya-
mızın değışmeyen acı gerçeklen yanı-
nda, kuşkusuz kendi yaşadığı gerçek-
lerden de yansımalar bulmuştu. 2400
yıl önceki insanla bugünun insanı
arasında bir fark yoktu. Aynı hırslar,
aynı dolaplar, ayııı ikiyüzlülükler çev-
remizde egemen değil tniydi? Jacques
Lassalle'ın, geçen yıl yine festıvalın
açıbşını yapan ' Dom Juan "ile elde et-
tiği başanyı aşması gerekiyordu. Ne
yazık kı tam tersı o\du..."Androma-
que"\n karşılaşüğı, kanımca hakb eleş-
tiriler, -bazı gazetelerde. önyargılı
yaklaşımlar sonucu, eleştın nıtelığinde
İayık olmayan çırkin yazılar çıkmış
bile olsa- Lassalle'ı derinden yara-
lamıştı, sıcağı sıcağına tepki göstere-
rek, tiyatroyu bırakacağını açıklayı-
vermiştı!...
Avignon Festivaü'run yöneticisi
Bernard Fai>Te D'Arcıer, bu olaydan
yola çıkarak şu görüşlen dile getiriyor-
du.
"Papalar sarayındaki ilk gösteriden
sonra, Lasalle ile tam dört saat
tarttştık. Böyle bir karar alacağını
sanmıyordum. Kaldı ki, 'Andromaque'
ilk kez Atina'da sahnelendiğinden bu
yana, kostümlerden dekora dek birçok
değişiklik vaşandı. Oyun yavaş yavaş
yerine oturiıyor, geceden geceye iyileşi-
yordu. Eleştirmenlere gelince, onların
yeterince sert bir dil kullanmaktan
kaçutarak, ojunları derinlemesine de-
ğerlendirmedikleri kanısuıdayım. An-
cak, bu kez galiba tam tersi oldu. Aslı-
nda eleştiri vazısı okunduktan sonra,
gazete kağıdıyla birlikte ucar gider.
Ama bugün sanatçılar bu yazıları çer-
çe>eli>orlar. Bana kalırsa, bir oyun, ilk
gösterisi yanında, son gecesindeki biçi-
miyle de eleştirilebilmelidir..."
• Avignon 1994,
dünyanın güncel
sorunlanyla yakından
ilgiliydi. Savaş gerceği
sahnelerdeydi.
AIDS hastalığı
unutulmamıştı.
Kısacası, politik tiyatro
ile gösteri tiyatrosu
yan yanaydı.
s
Uzun oyunlann bol olduğu. deney-
sel ve çağdaş tiyatro örneklerine
önemli bir yer veren resmı programın
eklektik bır özellik taşıyan geniş yelpa-
zesı içinde, ilk gecesinden son gecesine
dek en çok ilgi gören gösteri. Barta-
bas'ın sevgili atlanyla birhkte yorum-
ladığı. binıcilik operası "Düşlem"di.
Bartabas'ın Orta Asya müzıği eşliğin-
de dans eden atlannı görmeye 18 bin
kişı koşmuştu. Bu sayı, her gece mer-
divenlerin bile dolup taştığını göster-
mekteydı. "Dûşlem" ne Yunan traje-
disiydi, ne de eskı Romahlann sevdiği
türden bır gösteri. Bartabas'ın gör-
düğü ıhn, kuşkusuz, düşler dünyasının
kapılannı açan biçimsel denemelerin
ya da kültürel sentezlerin çatısı altında
gelişen, içten, yaşam dolu, sımsıcak
gösterilere karşı seyırcinin duydu-
ğu gereksınımin, karşı konulmaz özle-
min ifadesiydi.
Japontiyatrosuörnekleri
Avignon'da aynca, geniş bır etkin-
likler dizısi içinde, Japon tiyatrosunu
geleneksel ve çağdaş biçimleriyle tanı-
ma olanağı bulduk. No ve Kabuki gibi
klasik örneklenn yanı sıra. kırsal ya da
dağlık yörelerde yaygın olan, bir tür
dansh ü'yatro biçımindeki Kagura gös-
terileri de, meraklılara gerçek bir "kül-
türel şok" yaşama olanağı tanıyordu.
Zamanında. bazılan bir gün boyunca
süren bu gösterileri, Japon çoluk ço-
cuk, yiyıp içip, uzanıp yatarak izlerler-
miş...Hızh ve kısa olanın makbul
sayıldığı çağımızda, çok ağır devinirn-
ler eşliğınde uzayıp giden bu gösteri-
ler, olağandır kı. günümüz izleyicisi-
nın -daha doğrusu tüketicisınin- bek-
lentilenne ters düşecek rutehktedir. Bu
nedenle olsa gerek, geleneksel No ve
Kabuki tiyatrosu, bugün ancak devlet
desteğıyle ayakta durabilmektedir.
Halbuki, yine geleneksel ama daha
popüler bir tiyatro bıçimi olan Kagu-
ra öfmek üzeredir. Bu geleneğı sürdü-
recek genç oyuncular yoktur artık;
devlet de desteğinı çekmiştır...
Geleneksel Japon tıyatrosunun bu-
günkü konumunun sergüediği
aykınhk 'Üçüncü Binyıl'm eşi-
ğinde, geleneksel sanatlar ancak dev-
let desteğıyle ayakta durabilmekteydi-
ler. Üstelik, Japonya gibi gelenekleri-
ne ve kültürel özgünlüğüne bağh oldu-
ğunu sandığımız bir toplumda!...
"Gösteri Endüstrisi"mn tek biçim
ürünleri, Japonya'yı da fethetmişti ga-
Iıba...