Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 TEMMUZ1994 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KÜLTÜR 15
Yaşar Nabi Nayır Ödülleri'ni kazanan Tuna Kiremitçi ve Doğan Yancı
Şiirgenelde
'anlarla' uğraşır
PELİN ÖZER
Yaşar Nabi Nayır Şiir Ödülü'nü bu yıl 21
yaşındaki genç şair Tuna Kiremitçi kazandı.
Galatasaray Lisesi'nden bu yı] mezun olan
Kiremitçi, yıllardır şürlerini okul dergüerinde
dûzenli olarak yayımbyordu. Ancak şiir
okurlan, onun yapıtiannı bir kaç kez Varhk
dergisinde okuma olanağını buldular. Geçen yıl
da Yaşar Nabi Nayır Şiir ödülleri'ne kaülan
Kirernitjçi'nin şiirleri o dönemde de dikkat
çekmişti.
Tuna Kiremitçi, yanşmaya kaüldığı dosyada-
ki on şürin uzantısı olarak yazacağı şürlerle önü-
müzdeki kış ayında bir kitap yayımlamayı
tasarhyor. Kiremitçi ile şiiri üzerine konuştuk:
- Daha önce Galatasaray Eğitim Vakfı'nm
düzenlediği Türkiye LiseJerarası Şiir Yanşması'-
nda birinci seçilmiştiniz. Geçen yrisa Yaşar Nabi
Nayır ödülleri'nde "dıkkate değer" bulundu
şürieriniz. Bu ödülün anlamı ne sizce ?
Rousseau, Dijon Akademisi'nin ödülünü
aldığında otuz yedi yaşı-
ndaydı ve kendini bir miiak
adamı olarak görüyordu o sı-
ralar. O günden bu yana ya-
nşmalar ve ödüller, oldukça
tartışma götürür bir alan
olmayı sürdürdüler kanımca.
Söz İconusu, şiir olduğunda
yanşmalann ne ölçüde
sağhJdı bir yaklaşım olduğu-
nu kesürmek iyiden iyiye güç-
leşiyor. Küçûkiüğümden beri
Varhk okuruyum, üJkenin
dört bir yanından yazar ve
okurlan buJuşturan, köklü-
dergi olduğu bilinen bir şey.
İnsana yolda olduğunu anı-
msatacak levhalara gereksi-
nim vardır, ödül benim için bu
bakımdan önemüydi.
- İlk dönem şürlerinizdeki
zengin referanslar ve rock mû-
ziğinin etkileri daha sonra an-
larla yoğun olarak uğraşan şiirJere bıraktı yerini.
Dosyadaki şiirler ise bu iki dönemin iç içe geçtiği,
farkİi bir dil bütünlüğü yansıtıyor.
Şiir genelde 'anlarla uğraşır. Gerçekhğin
verüi olmayan köşelerini kavramaya yönefîk,
bütünlüklü bir çabadır aynı zamanda. îlk
dönem şiirleri, yaşımdan ve "cahilliğiınden"
kaynaklanan, mimari bakımdan haylı zayıf,
gelgelelim underground alt küJtür melanko-
Usinden mitolojiye varasıya zengin bir yataktan
beslenen ürûnlerdi.
Elbette ki çok yetersizdiler. GelenekJe iüşkiye
geçtiğinizde işler değişiyor, ne yapmanız
gerektiğini söyleyen ustalar sanyor çevrenizi.
Yahnhğın, anlaşüırhğın bir erdem olduğuna çok
kolay inanıyorsunuz. Bugün yazmaya çalış-
tıklanm geniş kesimlerce okunup beğenitme
arzusunu terk etmiş şiirler. Dildeki bütünlük
arayışımsa zaten yaşantımdaki kör uçuşumun
bir uzantısı, kjmi zaman da onun panzehiri.
- Müzikle de ügileniyorsunuz. Müzik ve şiir
arasındaki etkikşüni nasd değerlendiriyorsunuz?
Troubadour ya da Dertsıziks değılım. Müzik
ve şiıri ıçimde, şizofrenimi yansıtan bir ortak
yaşarhğa zorlamalda yetiniyorum şimdiJik.
Şarkı sözü yazmak şıire pek bir şey kazandır-
mıyor. Muratfaan Mungan'ın bazı ana imge me-
kaniklerini Yeni Türkü'ye yazdığı sözlerde ele
vermiş olmasının bu usta şair için o kadar da iyi
olmadığını düşünüyorum. Yann sinema da ya-
pabilirim, tiyatro ya da resim de. Müzik bu
bakımdan bir değişkene işaret ediyor. Ana ek-
sen şiir ve edebiyattır.
- Bu on şürin bir börûnû oluşturan parçalar
oiduğundan söz edebüiriz saıurun. Şiir kitabı
projjesi var nu?
Şiirler, evet, belirli bir bütünlüğe işaret edi-
yorlar. Daha çok mimari olarak. Kış sonunda
tamamlamaya çahşacağım bır kitapta bir ara-
ya gelecekler. Ama Yeats'in dediği gibi "Her
şey ayartabüir beni, bu şiir yazma uğraşından"
hareketle, yaşanmışbkJan da ıçinde eriten bır
şiir dosyası bu. Bazı şiirlerde ise neredeyse sine-
matografik bir anlaüm. şürin kapılannı ardına
kadar açarak anlama yeni şeylerekJiyor. Bu şj-
irlerin renk, müzik ve hareket bütünlüğüne
ulaşüğma inanıyorum.
- Bugünün Törk şiiri üzerine ne düşünüyorsu-
nuz? Popûler kültürün baskuı olduğu giindelik
kent yaşamında şürin konumu sizce nedir?
Yazdıklanmda gündelık yaşamla eskı metın-
ler, söylenceler ya da popüler kültür mitleri
arasında bağlantılar kurmaya calışıyonım.
Şürin hesaba katması gereken şeyler
çoğalmadıysa da değıştı; çünkü hepimiz
MTV'nin göriintü bombardımanından, şarkı
sözlerinden, giderek mekanikleşen bir ses ve
imge kalabahğtndan etkileniyoruz. Popüler
kültürün iğdiş ettiği kitleiere ulaşahm, onlara
şiirin güzellilderini kanıüayahm gibi bir şey de-
meyeceğim elbette, ama şiirin rövanşı alması
için insan iüşkilerini bütün bu boyutlanyla kav-
ramak gerekir diye düşünüyorum.
- Diğer yazın türleriyk de UgUeniyor musu-
nuz?
Bir ya da iki dergide göriinmek benim için
yeterlidir. Fazlasını istesem de olmaz zaten.
yazdıklanmı düşünecek olursak. Şiir bir yana
deneme üzerine eğilmek istiyorum. Bir başka
tasan da otuz yaşıma geldiğimde. çatısını çok-
tan kurmuş olacağım bir romana soyunmak.
1995-1996 öğretim
yılı için
Japonya ve
İsviçre'den
Türkiye
9
ye
on burs
ANKARA (AA) Japonya
ve Isviçre, Türkiye'ye 1995-
1996 öğretim yılı için toplam
on araşürma bursu verdi.
Milli Eğitim BakanhğV-
ndan yapıian açıkiamada,
Japonya'nın verdiği burslar-
dan bırinin, Japon Düi ve
Edebiyatı alanında, diğerle-
rinin ise Japon üniversitele-
rinden birinde kendı alan-
lannda bilimsel araşürma
yapmak isteyenlere venleceği
belirtildi.
Burslara başvuracaklarda,
dört yıllık yüksekokul mezu-
nu olma, 1 Nisan 1995'te 35
yaşından büyük olmama ve
iyi derecede İngilizce bilme
koşullan aranacak. Burslar,
konulara göre iki ya da bir
buçuk yıl süreli olacak. Baş-
vunılar 1 Ağustos 1994'e ka-
dar MEB Dış İbşkiler Genel
Müdürlüğü'ne yapılacak.
Başvuruda bulunanlar, çağn
yazısı beklemeksızin 9-10-11
ağustos tarihlerinde ilgüi ge-
nel müdürlükte sözlü sınava
ahnacak. Sınav Türkçe ve
Ingüizce olarak yapılacak.
Fsviçre'nin verdiği burs-
lann ikisi, İsviçre'de bir üni-
versite ya da araşürma kuru-
munda kendi konulannda,
bir tanesi ise sanat eğitimi
alanında gerçekleştirilecek. 9
ayük burslara başvuracak
adaylarda dört yılhk yüksek
öğrenim mezunu ohnak, iyi
derecede Abnanca veya
Fransızca bibnek ve 1 Ocak
1960'tan sonra doğmuş ol-
mak şartlan aranacak.
Adaylar, başvurularını 1
Ağustos 1994'e kadar MEB
Dış İlişkiler Genel Müdürlü-
ğü'ne yapacak. Sözlü sınav
ise 16 Ağustos 1994'te yapı-
lacak.
Oykülerdeki
sesiseviyorum
BUAŞAMADA
ŞUKRAN KURDAKUL
Kültür Servisi- Geçen yıl Doğan Yancı'nın
"Evla" adb öykü kitabı Oğlak yayınlan'nın' İlk
Yapıtlan' dizisinden çıku.Bu.yıl yazarın öyküle-
ri Yaşar Nadi Nayır Öykü Ödülü'ne değer gö-
rüldü. Daha önce dergilerde öyküleri yayımlan-
mayan Yancı, ilk kıtabının ardından farkb öy-
küleriyle okurlann ilgisinı çekti.Üretken bir öy-
kücü olarak şimdiden ıkinci kitabı üzerinde çab-
şan Yana, yeni yapıünda "ÇocukJuk, yetişldn-
lik, ölfiıne yakın zaman, hayat, aşk ve ölikn'ü
ele aldığını, üçüncü kitabında ise öykülerini,
"kötülük, özgürlük ve Tanrı'nuı variığı"nın nasıl
uzlaşacağına yanıt arayarak yazacağını bebr-
ü'yor. Dana ile öykücülüğü üzerine konuştuk:
-" 1980 yıbnda bir yazann uzantısı olduğunu-
zu sanarak ve o yazan aramaya başlayarak" ya-
zarbğa geçtiğiniz belirtilmiş "Evla'da. Bu yazarı
arayarak mı öyküye adım aftınız?
Farkına varmadan oluştu bende yazarlık. Bi-
linçli şekilde olmadı. Ama iikokulda hikaye
yazdığjmı haürbyorum. Sınıfta Engin ve Coş-
kun adb ikizler vardı. Gıdıp onlar üzenne hika-
yeleryazardım. Ama kesınliklegerçekdışı şeyler.
Sonra bunlan öğretmenime
gösterirdim. Asıl nedeni ab-
lamın üniversite çevresiydi.
Onun felsefe okuması, arka-
daş çevresinde yapıian, edebi
olmasa da felsefi tartışmalar
beni çok etkiledi. Onlara öze-
niyor olabib'rim çünkü hepsi
şiir yazardı, kötü şiirlerdi bel-
ki £una benim için çok güzeldi-
ler. Ben deOrhan Vdi'ye ben-
zeyen şiirler yazmaya
çaîışırdım. Kocaman defterler
doldurmuştum. Kendimi bir
yazarla karşılaştırdım. ama
onun adını vermek istemiyo-
rum. Çünkü mürit olmayı
sevmiyorum. İyi okurlar ya
da iyi gözlemleyenler, onu be-
nim yazdıklanmda bulurlar.
- "Evla" ve yanşmaya
katıldığınız dosyadaki öyküle-
rinizde görsel yoğunluğun. me-
n'nle örtüştüğünü >e anlam olarak birbüierini bü-
tûnledikleri görüliiyor.Eşyalara farklı baktşuuz
var. Onlan nesne olmaktan çıkarıyor, bir iuşilik
yükiüyorsunuz.
Örneğin bir sandalye... Osandalye benim için
yaşıyor. Çünkü o sandalyenin içinde kurtlar var.
Gece başbyorlar ötmeye. Tann'ya şükür ahşap
bir evde büyüdüm. Bana ahşabın, ölümün ve
aşkın verdiği çok şey var. Gerçekten bu üçü her
zaman takıntım oldu. Gece yer yatağjnda yatar-
ken o ahşap sandalyenin içindeki kurtlann sesle-
rini dinlerken, o sandalyenin dolaştığıru, benim
üstümü örttüğünü düşünürdüm. Şimdi de farkb
değil düşüncelerim. Objeleri onlann bizi gör-
dükleri gibi görmeye çabşıyorum.
- Mesleğiniz reklamcılıİda öykucü kişiliğinizin
arası nasıl?
Reklamcıbk bana disiplin adına çok şey ka-
zandırdı. Ben reklam yazarbğından çok şey öğ-
rendim. Reklam birmeslek, kesinbkleçok sevdi-
ğim, kendimi kaybettiğim... Ama yazarbk bam-
başka bır şey. Şimdi ikisi de benim ama hangisi
diğerine ihanet ediyor bibniyorum. Ama birbir-
lerini çok besbyorlar. Reklamalık, dıb daha ra-
hat kullanmamı, keüme oyunlanndan uzak, ba-
sit, yalın ve anlaşılır obnam gerekü'ğini, bunu
dille değil başka türlü de yapabileceğimi, kolay
ıpucu vermemenin, kapılannı herkese tamamen
açmamanın, sadece dil oyunlanyla değil, tam
tersine kurguyla da olabileceğıni öğretti bana.
- Öykülerinizde şürsel bir diJin ağırbğı hissedili-
yor. Oyküyü zoriayan öyküler çıkıyor ortaya so-
nuç olarak.
Oykülerdeki sesi, dili çok seviyorum. Bu ki-
tapta da, dosyada da sokaktaki insanlann kul-
landığı dilden farkb bir dil yok. O kebmelerle,
toplam altı yûz, sekiz yüz kelimem varsa onlarla
oluşturuluyor bu öyküler. Onlar yer değiştiri-
yorlar, onlar o ses düzenine ginyorlar. Fakat
"Evla"da bir eleştin var kendime, kitapta bazı
bölümlerde görselbğin aşınya kaçüğını düşünü-
yorum. Ama keşke yapmasaydım demiyorum.
- Oğlak Yayınlan'nuı "İlk Yapıtlan" dizisin-
den çıktı "Evla". Kitap nasıl yayımlandı ?
Kitap asbnda yayımlanmayacaktı. Bir ya-
zann ilk kitabı yayımlanmaz derler. Genelde ya-
zarlar yayınevlerinin kapılannı aşındınrlarmış
ama o kitap yayımlanmazmış, ya da onlar yayı-
mlamak istemezlermiş; ikinci yazdıklan İcitap
genelde ilk kitaplan olurmuş. Ben de öyle düşü-
nüyordum açıkçası. Birkaç yayınevini gezdim,
birkaçından yapıcı ya da olumsuz bir sürü eleşü-
riler aldım. Yayımlanamayacağını bibyordum.
Sonra onu bıraİcüm. Ama Oğlak Yayınlan çıkü
ortaya. Çok uygundu ilk yapıtlan serisi.
- Genç öykücfileri \e Türk övkücülüğünün bu-
günkü durumunu nasd değerlendiriyorsunuz?
Yeni boyutlarkazandırabileceksek hikayecili-
ğe lütfen yazabm, ipin ucunu bırakmayabm dıye
düşünüyorum. Bu bence bir maraton. Bana bir
bayrak teshm edildi ilk kitabımla. O bayrafe eb-
me sıkı sıkı tutuşturan Yaşar Nabi Nayır Odül-
leri oldu. Bırakmayacağım, o maratona devam
edeceğim ve gereİctiği yerde tesbm edeceğirn
bayrağı. Genç kuşak yazarlan olarak disiplinsi-
ziz. Mutlaka yazdıklannı yayımlamamış, dergi-
lerde görünmemiş. kitap basmamış gizli şairler,
yazariar var. Bir gün hepsi büyük bir patlama
yapacaklar, müthiş bir devinım var. hissediyo-
rum. Ben belki de onlann hızına yeuşebıbnek
için yazıyorum.
Disney'in yenikahramanı 'OrmanlarKrah'
Kültür Senisi- Disney'ın yeni uzun met-
rajb çızgı filmi The Lion King 'in (Türki-
ye'de 20 Ocak 1995'te Aslan Kral adıyla
gösterime girecek.) fîkir olarak ortaya
çıkışı 1989 yıbna kadar uzanıyor. Ya-
raüası Jeffrey Katzenberg, o günlerde
yeni çizgi fılrnlere ihtiyaa olan şirketleri
dolaşarak bir başka tasansı The Little
Mermaid (Köçük Denizkızı) için kontrat
arayışına başlar; ancak çok gecmeden
Disney'le konusu doğa, hayvanlar ve so-
rumluluk duygusu olan, özelbkle Afrika'-
da geçmesi planlanan başka bir çizgi film
yapmaya karar verirler.
En pahalı çizgi film
Disney'in animasyon şefi Peter Schnei-
der'ın da katkılanyla The Lion King
(Arslan Kral) doğdu. Film bugüne dek
Disney'de yaraülan diğer filmlerin en
pahabsı oldu. Çizgi filınde babası kral
Mufasa'nın ölümünün üstesinden gelme-
ye çabşarak, kötü kalpli amcası Scar'dan
hakkı olan tacı geri almaya uğraşan yavru
asian Simba'nın hikayesi anlanbyor. Pro-
düktör Don Hahn. The King Lion'ı adeta
Hamlet ve Musa'nın bütünkşerek bir öy-
küye dönüşmesi olarak nitelendiriyor ve
çabşmanın Aladdin'in macerab, komik
kurgusuyla, Güzel ve Çirkin 'in duygusal
temasını bir araya getirdiğini de belirune-
dengeçemiyor.
The Lion King' i tamamlayabilmek ko-
lay obnamış. Diğer Disney yapımları gibi
masaldan ya da çocukJara ait bir hikaye-
den uyarlanmamış yeni çizgifilm.ilk defa
senaristinden müzisyenine, renk uzmanın-
dan yöneticisine kadar geniş bir ekibin ev-
lerde biraraya gelerek yarattüdan bu
yapım için üç kıtada, sekız yüzden fazla
kişi, tam üç yıl boyunca çalışmış. İlk gün-
lerde trajik bir ölümü ve insanoğlunun hiç
ayak basmadığı, yabıız hayvanlardan olu-
şan bir dünyayı tasvir etmek hayli sorun
yaratmış. Sonunda o doğal ortamı yarat-
mak için hayvanlarla ılgilenen uzmanlara
danışılmış. Hazırhklar devam ederken fıl-
min bir müzikale dönüştürülüp dönüş-
rürübnemesi tartışılmış ,ancak prodüktör
Don Hahn buna şiddetle karşı çıkınca
vazgeçibniş.
Müzilder Elton John'dan
" Çok gerçekçi birfilmyapmayı istiyor-
duk. Bu vüzden hayvanlann arka ayaklan
üzerinde, akrobasi hareketleri yaparak
şarkı söyiemelerine gönlümüz razı olmadı"
dıyor Hahn. " Ancak bu, fUmin müzikleri
açtsından iddalı ounadığnnız anlanuna get-
mesin ". Söz yazan Tim Rke çabşmalannı
ABD'de bu yaz gışe rekorlan
kıran uzun metrajlı çizgi film
Arslan Kral (The King Lion),
yan yıl tatilinde Türkıye'de
gösterime girecek.
tamamladıktan sonra olağan bır soruyla
karşılanna cıkmış: " Müziklerini kim bes-
teieyecek ? " Hemen Ehon John'la göriiş-
melere başlanmış ve ortaya mükemmel
parçajar cıkmış. Ancak fılm Afrika'da
geçtiği için Afrikab birmüzisyeni daha uy-
gun gören yönetmen Scribner karan pro-
testo edip çabşmalan bırakmış ama Elton
John'ın parçalan değişmemiş. Film, otur-
maya başladığında. içinde yeterince ko-
medi unsuru obnadığmı farkeden Katzen-
berg, ekibi bir araya toplayarak uyarmış.
1992 yazında tamamen haar durumda
olanfilmeseslendirme sanatçüan aramış,
ama daha profesyonel kışilerle çabşmayı
arzu eden Hahn , kral Mufasa için James
Earl Jones'u, Scar için Jeremy Irons'ı.
Shenzi için VVhoopi Goldberg'ü, Simba'nın
yetişkin hali için Matthew Broderick'i,
Banzai için Cheech Marin'ı ve Rafiki için
Robert GuUlaume'u seçmiş...
flginç nokta, tüm sanatçılann aynı za-
manda şarkı da söylemeleri.
Rıfat llga^ Ulusal
Bağımsızlık Bilincimizde
Rıfgt llgaz'ı geçen yılın 7 temmuzunda yitirdik.
Sıvas'taki insan kıyımından beş gün sonra.
Yalama olduğunu söylediği toplumun, odenli barbar-
lığı içinde barındırabilmiş olmasına 5 gün dayanabildi
Rıfat llgaz.
ûldüğünü öğrendiğim zaman, kafasında taşıdığı sa-
vaşım tarihinin biriktirdiği güce tutunma isteğinden kop-
tuğunu düşünerek bozguna uğramış gibiydim.
45 yıl boyunca sabır anıtı gibi gördüğam adam, sanki
Sıvas'taki yangından çıkamayanlardan biri oldu direnç
yitimiyle.
Rıfat llgaz, ilk şürlerini 1928-39 yıllan arasında Güneş,
Çığır, Yücel, Varhk, Oluş ve Hamle gibi dönemin tanın-
mış dergilerinde yayımlamıştı. Bireysel duyarlıkları
kendisinden önceki ustalann iç yapı özellikleri içinde
yansıtmaya çalıştığı şiirlerdi bunlar. ûzgün olanları Ah-
met Haşim'de -sonra da Ahmet Hamdi'de- gördüğümüz
sözcüklerden oluşan tamlamaları kullanmayı
seviyordu.
1939'da -demek ki 28 yaşlarındayken- kendi deyişiyle,
"belki de üç kitap tutacak şiiri" yayımladığı dergilerde
bırakarak bu dönemine noktayı koymayı başardı Rıfat ll-
gaz.
O yıllarından söz ettiği bir konuşmasında, özellikle
vurguladığı bir gerçek var:
"Bu şiirler, benim gözü bağlı yaşadığım yıllann en
canlı ifadesidir. Artıkkimin için ve ne için şiiryazdığımın
farkındayım." (Başdan, 14 Eylül 1948).
Mesnevi'de (IV. Sf. 69) "İnsan gözdür. Öte yanı deri-
den, etten başka bir şey değil. Gözle neyi görürse değe-
ri o kadardır insanın"diyordu Mevlana.
Görmeyi başarınca sabrını da kendınde yarattı Rıfat ll-
gaz.
Kaç yıl? Neler pahasına?
Benim bildiğim, 142. maddenin 6 aydan başladığı tek
parti döneminde, parmaklıklar arkasında kaldığı günle-
rin toplamı 5 yılı aşkındır.
Akıl afmaz baskılara karşın yaratılarını engelleyeme-
diler ama.
Çağdaş Türk edebiyatında ikinci dönem şiirlerinin
bende bıraktığı izlenimi şöyle belirtmiştim:
"Bireyi bulunduğu sınıfın özellikleri içinde vermek. Ve
ince yergiyi, gizli hüzünlerin sınınna ulaştırmak...
Çoğunluğunu Yarenlik'te (1943) topladığı bu dönem
şiirlerinin ortak niteliği böyle saptanabilir. Cenaze, Sa-
natoryum, Kitaplar özellikle Alişim'de alışılmamış ger-
çekçi öğelerin ağır basmasına karşın, okuru birden bire
saran içtenlik değildir yalnız. Bireysetle toplumsalın
kaynaşma düzeyindeki erışkenlik içinde bireyin sınıfsal
özelllklerinin yansıtılmasından doğan duyarlıktır. Bu ne-
denle Rıfatllgaz 'ın işlediği temalan güncelsaymak doğ-
ru değildir. Genellikle insansal olan, sorunsal olanın
önüne geçmiştir."
1960'tan sonra ise bir direnç adamının yaşamından
yansımalar getiren şürlerle buluşturur bizi.
"Tam çağı Işe başlamanın doğan günle
Bul içine fükürdüğün kitaplan yenkten
Her sabnnda buram buram alın teri
Her sayfası günlük güneşlik
Utanma suçun tümü senin değil
Yırt otuzunda akdığın dlplomayı
Atfabelik çocuk ol.
Yollar kesilmiş, alanlar sarılmış
Tel örgüler çevlrmiş yöreni
Fırıl fırıl alıcı kuşlar tepende
Benden geçti ml demek fstfyorsun
Aç iki kolunu iki yanına
Korfculuk ol.
(Aydın mısın...)"
Rıfat llgaz, Markopaşa'da başladığı gülmece yazarlı-
ğını, 1960 öncesinde, özellikle Turhan ve ilhan Selcuk
kardeşlerin yayımladığı haftalık Dolmuş dergisinde, de-
ğişik takma adlarla sürdürmüştü. Hababam Sınıfı da bu
evrenin ürünüdür.
ölümüne değin sabırlı bir edebiyat emekçisi kimliğini
koruyan Rıfat llgaz'ı 1948'de tanıdım. Yeryüzü (1951-52),
Beraber (1952-53) dergilerinde birlikte yazdık. Birlikte
esir düştük Halil Lütfü Dördüncü'nün çıkardığı Tan ga-
zetesine. Geçen yıl EdebiyatçılarDerneği'ninAnkara'da
düzenlediği ödül töreninde gördüm son kez. Doya doya
konuştuk, hasret giderdik.
Sesi kulağımda:
"Aynlırken öpüşelim... Belli olmaz..."
Bellegimde mutsuzluktan mutluluk çıkarma uğraşıyla
geçen 45 yılın dostluğu...
Toprağa verdiğimiz zaman, söyleyebildiğim tümceyi
yinelemek istiyorum:
"Rıfat llgaz'ımızı gençliğin bağımsızlık bilincine ema-
net ediyoruz."
Boşhrt Hcdk Danslm
Topluhtğu Harbiye
Açikhava Tiyatrosu'nda
Kûltür Servisi - Başkır Halk Dansları Topluluğu, 22. Ulusla-
rarası İstanbul Müzik Festivab çerçevesınde yann akşam saat
21.30'da Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'nda bir gösteri sunacak.
Avrupa ile Asya'nın sınınnı oluşturan Ural Dağlan'mn gü-
neyınde bulunan
Başkırt Özerk Cum-
huriyeti'nin gele-
neklerini ve tarihini
yansıtan Başkırt
Halk Danslan Top-
luluğu, 1939 yıbnda
Faizi Gaskarov ta-
rafından kuruldu.
Ülkesinin önde ge-
len koregraflan-
ndan biri olan Gas-
karov, Başkırt halk
danslannın ana un-
surlanm ortaya
koyarak öteki ulus-
larca anlaşılmasını
sağladı. Topluluğun
repertuvannda yer
alan ve Zagida, Za-
rifa, Gulnazira gibi
Başkırt kızlannın
adlannı taşıyan brik
ve neşeb' danslar,
yaşb bir savaşcının
gururunu yansıtan Baik adb solo dans ve Yedi Gençkız adb bir
efsaneden kaynaklanan danslar, Başkıtr Halk Danslan Top-
luluğu'nun ilk başanlannı kazanmasına neden oldu. Koregraf
Gaskarov, Başkırt Halk Danslan Topluluğu'na uluslararası
yanşmalarda ödüller getiren ve Napolyon'a karşı savaşan
kahraman Başkırt atblanmn canlandınldığı "Kuzeyli Aşk
Tanrılan"ıun yanı sıra "At Terbiyecüeri", "ÇiftUkte", "Ekin
Biçenler", "Dosthık ve Çağlayan"da gibi gündelik yaşamı
vansıtan pek çok dansa da imzasını atü.
Başkırt Halk Dans Topluluğu
yann akşam 21.30'da Harbiye
Açıkhava Tiyatrosunda.