Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 TEMMUZ1994 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
SIVAS KATLIAMININ BIREVCIYILI
Arife Koçak, Madımak'ta yanan oğlunu anlatırken ağlamaklı. 'Hepsi yalan oldu, gitti' diyor:
Asaf,yaşamladalgageçtiIŞIKKANSU
8.5-9 aylık. Saçlan gûrleşsin diye bir
numaraya vurmuşlar. Bıngıldağında-
ki yaşam belirtisinı açık açık görebüi-
yorsun. Güp güp atıyor, atardamar
gibi.
Adı. Asaf. Teninden süt kokusu
yüksebyor. Gülücûkler dağıüyor, ta-
nımadığı, kucağında hoplayamayaca-
ğı amcasından anı.
2 Temmuz 1993. Telefon çaldı. Aç-
tım. Çok uzaktan geliyordu, taş plağjn
cızırtısydı sesi. Asaf Koçak, "Madı-
mak Oteü'ndeyiz. Olaylar var, bilesi-
niz" dıyordu. Olaylar büyüdü, büyü-
dü. A^af Koçak, Yerköy'de, çocuklu-
ğunda misket için kuyu kazdığı top-
raklarda...
Annesi Arife Koçak, "Bir cigara da
bana verin" djyor. Üfürüyor. Duman;
çöp adam oJuyor, çizgi oluyor, Asafı
getiriyor:
"Kûçüklüğünde, eve misafir gelirdi.
Bir köşeye sinerdi. Ders çauşır bilirdim.
Meger, misafirierin resmini yaparmış.
'Oğlun cin mi çiziyor." derierdi. Ko-
mazdm, gizli çizerdi."
Arife ana, geçmişle mi hesaplaşıyor-
du?
"A oğlum. öğrebnen oldun. Al bir öğ-
retmen. evlen. Derdi, "Ana. hala benı
tanımadın.' Kucağnna dayanırdı. On-
da bir kötülük göremediın. Ne bilerim.
Hepsi yalan oldu, gitti. Vay vicdansız-
lar, vay kâfirter. Camiden çıkıyor, can
yakıyorlar..."
Asaf ın bir sakalı vardı, breh breh.
Saçını da koyuvermişti. Başına da bir
fötr. Kendi karikatüründen çıkıp da
gelmiş, çizgi kahraman. En saklı gizle-
rini anlatuğı yeğeni Beyhan Koçak,
Yerköy'e son geüşini anlatıyor:
"Geceleri gelirdi Yerköy'e. Sabaha
kadar oturur, kaJır; sonra da giderdi.
2Temmuz 1993. Telefon çaldı. Çok uzaktan
geliyordu, îaşplağın cızırtısıydısesi. Asaf Koçak,
'Madımak Oteli'ndeyiz. Olaylar var, büesiniz'diyordu.
Olaylar büyüdü, büyüdü. Asaf Koçak, Yerköy'de,
çocukluğunda misket için kuyu kazdığı topraklarda...
hit oldum.' Meğer, evdeki ciğeri alnuş,
ber tarafma sûrmüş."
Yaşamla dalga geçti Asaf. ölümün
sogukluğunu da ilk Sıvas'ta tatmışü.
Çetinkaya'da öğretmendi. Bebeleri, o
gün demiryolunun kenanndan kömür
aşırmamışlardı onun için. Soğuk, der-
me çatma öğretmen evinin duvanna
yapışmış, gitmiyordu. Asaf Koçak"ı
uzun bir uykuya çağırdı doğa. Donma
noktasına gelmişti ki, öğretmen arka-
daşlan kurtardı. Ne bilsinlerdi ki, yıl-
lar sonra Asaf ı, ateşler alıp götüre-
cek?
Asaf Koçak, oradan oraya süriilü-
yordu. Adıyaman'da, canına tak etti.
Bastı istifayı. Ver elini Ankara.
Elinde çantası, omuzlannı öne eğip,
kamburlaştınrdı. Ankara sayfası ya-
pıyoruz. Parmak uçlanyla, kısa haber-
îeri didikliyor yine. Karikatür çizmek
için konu anyor. Buldu. Sesizce, orta
masaya yerleşti. Hemen hiç konuşmu-
yor. Kalemini çıkardı. Yine sessiz.
Durdu, sakalını sıvazlada. Bitirdi.
Önümde, oynak çizgjler. "Asaf, eline
sağlık." Asaf, gözleriyle güldü. "Yine
görüşürüz."
Çıktı, gitti.
8.5-9 aylık Asaf, hahnın üzerinde
debeleniyor. "Agurrr" dedi. Asaf, ku-
cağımda. Gözlüğüme atıldı. Ağıanı
açtı, üst damağında baş vermiş iki diş
gördüm. İki eliyle, göğsümü pıt pıtla-
dı. Ne de olsa dostuz...
Hoşçakal Asaf, görüşürüz...
Koçak'ın iki tutkusu: Sakalı ve fötrû.
Yadırgarlardı onu. Son getişinde, tersi-
ni yaptı. Sakalı ve fotrii ile çarşıda do-
laştı. Hiç çekinmedi. Bir yanidan da
kendisini garip garip izleyenlere gülü-
yordu, 'Seyredın. bana nasıl bakıyor-
İar" diye. Sonsuz sevgisi vardı. Yerköy'-
deki iîkokul, mahalle arkadaşlan ile il-
gjsini hiç kesmedi."
Kardeşı Oğuz Koçak'tan dinliyo-
ruz:
"Asaf, ilkokulda. Eve ginnişler ki,
Asafın üstü, başı, gömleği kan revan,
yerde yatıyor. Ajjzının kenarı gerilmiş;
güldü, gülecek. Öyle bir hal. Anam te-
laşlandı, °Asaf oğlum, bu ne?' Asaf, he-
men doğruldu. Ana, harbe gittim. Şe-
Asaf Koçak, henüz 8.5-9 aylık. Hiç tanımadığı, kucağuıda oynayamadığı
amcasının anısına çevreye gûiücûkler dağıtıyor. (Fotoğraf: RIZA EZER)
O güzel insanlaryüzlerceyûyaşayacak
'iryû geçti2 Temmuz'un
üzerinden. Herkes konuştu,
ailelerse acılarını yüreğine
gömdü. Refîka Bezirci, ölülerinin
politik malzeme olarak
kullanılmak istendiğinisöylüyor:
'Onlar, insanlığa düşmanlık
edenlere inatgününde veyerinde
dirileceklerdir.'
MtYASE tLKNUR
Sıvas'ta gericiler tafafından yakılarak öldürü-
lenlerin büyük bir kısmının aılelen Ankara'da.
Hasret Güttekin, Asım Bezirci ve Mazlum Çi-
men'in aileleri ise lstanbul'da yaşıyor. 2 Tem-
muz katliamının üzerinden bir yıl geçti. Çok şey
söylendi ve yazıldı. Herkes konuştu. Aileler dı-
şında herkes. Onlar suskunluğunu korudu. Acı-
lannı yüreğine gömdü. Olup bitenleri şaşkınlık
ve hayretle izlediler. Öyle anlar geldi ki ölüm acı-
sını bile unutur oldular. Bir yıl sonra karşılanna
geçip "Ne söylemek istersiniz" diye sorulduğun-
da da sükûtİannı bozmak istemediler başlan-
gıçta. Çünkü güvenecekleri, mesaj verecekleri,
umuüanru yeşertecek kimseyi, kimseleri göre-
miyorlardı.
Asım Bezirci'nın eşi Refıka Bezirci, en büyük
tepkiyi kendisinden bir açıklama ısteyen iktidar
ortağı SHP'ye gösteriyordu. Hasret Gültekin'in
eşi Yeter Gültekin ile Nesimi Çimen'in oğlu
Mazlum Çimen'in tepkileri de bundan farklı de-
Jil. Olayın politika, sanat dünyasında meta ola-
rak kullanıîmasınaydı tepkiler.
MeAka Bextrci
(Asım Bezirci'nin eşi): Benden bir açıklama is-
tendiğinde çok şaşırdım ve onlann adına yüzüm
kızardı. Çünkü bunu isteyen SHP örgütüydü.
Söylememe gerek yok, aynı zamanda insanlann
vahşi bir gaddarlıkla yakılmasına göz yııman ık-
tidann ortağıydılar. 2 Temmuz'dan beri bu
olayı evire çevire kullanarak kendi politik gele-
ceklerine malzeme yaptılar. Öbür yandan, 37
aydının aileleri, maddi ve manevi hiçbir şekilde
Aşık Nesimi Çimen'in oğlu Mazlum Çimen öfkeli. Kimseye güveni kalmadığuu söylöyor. Eşi öldüğünde hamile olan Yeter Gûltekin de O zaman
Hasret'in dostlan neredeydi?' diyor. Yeter Gültekin'in şimdi tek amacı var, o da oğlu Hasret'i büyütmek. (Fotoğraflar: HATİCE TUNCER)
hatırlanmadı. Bir telefon edilerek ne durumda
olduklan bile sorulmadı. Çektigimiz acüan,
sıkıntılan yalnızca biz biüyoruz. Bir yıl dolunca,
iş yapmış görünmek için yine devreye girerek
yine İcullanmak istiyorlar bizleri.. Ama artık ye-
ter. Tarihe geçen 2 Temmuz karasını yüzlerin-
den kazıyabilseler bile izleri yerli yerinde kalarak
yüzyıllara taşınacaktır. Sıvas katüamında yakı-
larak zorla yaşamlanndan kopanlan o güzel in-
sanlar, bütün bu yapay zorlamalara karşın ad-
lanyla eserleriyle yüzlerce yıl sonraya kalacaktır.
İnsanlığa düşmanlık edenlere karşın tıpkı Pir
Sultan gibi, gününde ve yerinde dirileceklerdir.
Yeter Gültekin
(Hasret Gültekin'in eşi): Olayın üzerinden bir
yıl geçti. Acımızla baş başa bile kalmak müm-
kün olamadı. Asıl 2 Temmuz'dan sonra cereyan
eden olaylar bizleri yıktı. Tüccarlar, bezirganlar,
korkaklar sardı dört bir yarumızı. İnsanlar ölü-
leri kullanmaya kalktılar. Şimdi de bazılan
kalkıp "Benim kinim kaunadı. Bir yıl önce kinliy-
dim, ama artık provokasyona geunemek lazun"
demeye başladı. Tabıi otelden sağ kurtulanlar
için bunu söylemek kolay. Kimseden bir şey
beklemiyorum. Alevılerin liderlığine soyunan
soytanlar "Bizün kimseyle savaşunız yok" diyor.
Bizim böyle dostlanmız olduktan sonra düşma-
na ihtiyaamız da yok. Mahkemeden de hiçbir
şey beklemiyonım. 140 tane insanı sallandırsa-
lar ne olacak? O 140 tane insan bana göre suçlu
degil. Bundan sonra bu tür katliamlann olrna-
ması için kim ne yaptı? Statlara 50 bin Aleviyi
doldurup gövde gösterisi yapınca mı bu olaylar
son bulacak. Eşim öldüğünde hamileydim. Beni
hastaneye götürecek ambulans bile bulamadım.
Neredeydi o zaman Hasret'in dostlan. Şimdi
Hasret üzerine türküler yakıp kasetler satıyor-
lar. Tek amacım oğlum Hasret'i büyütmek.
Mazlum Çimen]
(Nesimi Çimen'in oğlu): Ben mesaj vermek is-
temiyorum. Kimegüvenip mesaj vereceğim. Bı-
rakın bu ülke yönetimine güvenmeyi, ben artık
halka da güvenmiyorum, sola da. En yakınlan-
ma bile güvenmiyorum. Babamın cenazesini Sı-
vas'ta unutanlar. şimdi beni arayıp etkinlikleri-
ne çağınyorlar. Yargılamalann sürdüğü
DGM'ye de güvenim yok. DGM, TBMM'ye
birkaç yüz metre mesafedeydi. Sıvas'a geleme-
yenler DGM'ye de gelemedi. Şeriatçılann kur-
tanlmış bölgelerine yenileri eklenirken hükümet
üyelen yapay Atatürk mıtınglenyle halkı kandı-
racaklannı sanıyorlar. Babam Nesimi Çimen'in
dedığı gibi "Nesini söyleyün canım efendim gayn
düzen tutmaz tetimiz bizün".
R UÇMUYOR SIVAS ÜSTÜNDE - 3
Tarih: 2 Temmuz 1993. Saat: 19.50. Madımak'ta sesler kesilmiş. Başbakan'ın, televizyondaki açıklaması:
Vatandaşlardanölenveyaralananyoktur
YILMAZ GÜMÜŞBAŞ
Telefonlar kilitlenmiş, telsizlerçılgın
gibiydi.. Sıvas çarşısının ortasmdan
geçen Cumhuriyet Caddesi'nin üst kö-
şelerinden birine konumlannuş Madı-
mak Oteli'nin önünde ve yan sokak-
larda toplanan büyük bir kalabalık,
kendinden geçmişçesine bağınyordu:
"- Şeriat gelecek, zulüm bitecek.."
"- Cumhuriyet burada kuruldu, bura-
da yıkılacak.."
"- Ya Allah, Allahüekber.."
"- Putlar yıkılacak, şeriat kurulacak.."
"- AJlahsa vaö istifa.."
Günlerden 2 Temmuz 1993 Cuma.
Sıvas Valiliği'nin haber merkezindeki
telsiz, saat 19.00'da bir daha cızırdadı:
"- 5461 merkez, heykeü yıkıp sürfik-
leyerek meydana doğnı götürûyoriar.."
Devletin resmi kayıtlanna göre bu
konuşmalar daha sonra şöyle sürdü:
"- 3310 merkez, 3210 tugaydan kırv-
vet gönderin, biz zor durumdayE.."
"- 3810 merkez, Madımak Oteh'ne
5-10 kişilik kuvvet gönderiyonun.."
"- 5410 merkez, zor kulanabihnz, \
3310'ıın emirieri var.."
"- 3210-3310, otele 5 metre mesafe
kaldı, topluluk kontrolden çıktı.. Acek
kuvvet gönderin.."
"- Merkez 6850, acele bahse konu
yere kuvvet gönderin.."
"- 3830 merkez, otehn icine girdi-
ler.."
"- 3310 merkez, kalabalık konttol-
den çıktı, otelin önünde otomobiller
yanıyor.."
"- 3310 merkez, asker yetişroezse bu-
rası harap olur.."
"- 3310 dayan Müdür Bey dayan, tu-
gaydan asker gelecek, şimdi buradan
geçtiler, gelivor bilginiz olsun.."
"- 4520 merkez, itfaiye gidemeyece-
ğini söyhlyor.."
"- 3310 merkez, olaylar çığmndan
çıktı, müdahaJe edemiyoruz, yangm
oteiin içjne dışua dağıJdı.."
PARAMPARÇA
Sazlaradunmyorartık,
üvas deriade,
Tebrparamparte.
AttfevenMidosihktSrkSkri,
EBerporomporça
ikkarafeUrokhsivas,
Herverde hSzün, yasl
GödimıpammparçaL
J
Sıvas 'tayakınlarvuyitirenlere...
AYSELERÇETİN
"- 5850 merkez, Madımak Oteli
önünde ve içinde yangm var, içerde gö-
revliler var, söyleyin dışarı çıksınlar.."
"- Merkez 3830, bulunduğunuz yer-
den dışarı çıkın. yangm var.."
"- 3830 merkez, dışan çıkamıyoruz,
haberiniz olsun.."
- 3320 merkez, Madımak Oteli'nde
son dunım nedir?"
Saatlerin 19.50'yi gösterdiği sırada
sorulan bu soruya yamt hiçbir zaman
gelmedi. Çünkü Madımak Oteli'nde
yamt verecek kimse kalmamıştı. İçer-
de bulunan insanlardan 35'i alevler
içinde yanarak ve boğularak ölmüş,
diğerleri kendi çabalanyla yan binala-
ra geçerek canlannı kurtarrmşlardı.
Ve Başbakan Tansu Çüler o akşam
devletin TV'sinden olaylann açıkla-
masını şöyle yapıyordu:
"- Ölen hiç kimse, ama hiç kimse bir
çekişmeden dolayı ölmüş değildir. Hat-
ta bu otelin etrafını saran vatandaşlan-
mız da hiçbir şekilde zarar görmemiştir.
Onlardan ölen ve yaralanan yoktur.
Dolayısıyla olay, bir otelin yakıhnası ve
içinde bulunan vatandaşlarımızın öbne-
siyle ortaya çıkmıştır."
Ve Cumhurbaşkanı Süleyman De-
mirel, o sırada bulunduğu İstanbul'da,
kendisine başvuran gazetecilere şunla-
n söylüyordu:
"- Olaylar ağır tahrik sonucu çıkmış-
tır. Otelin yakılmasıyla kaldı. Güvenlik
kuv-vetleri ile halk arasında herhangi bir
çatışma yok. Olay münferittir, ağır
tahrik var. Bu tahrik sonucu halk gale-
yana gelmiş, güvenlik kuvvetleri ellerin-
den geteni yapmışlardır."
Türkiye Cumhuriyeti'nin başında
bulunan birinci ve ikinci kişiler Sıvas'-
taki katliamı bu şekilde açıklarken,
Türkiye'yi "bir Vahudi cezaevine"
benzeten ve O'nun için, "rejimiyle, dû-
zeniyle bir emperyalist hapishanedir"
diyen şenatçı güçler, olayı "şanlı bir kı-
yam" olarak niteliyor ve "İki, üç, daha
fazla Sıvas.." çağnlan yapıyordu..
Birinci yılında Sıvas davası
Davadaiki
scuukunutuldu
HALİLNEBİLER
Sıvas olaylan ile ilgili polis
soruşturması sonunda savcılı-
ğa gönderilen iki sanık hak-
kında şimdiye kadar ne dava
açıldı, ne takıpsizlik ne de sab-
verilme karan verildi. İki kişi
yaklaşık 180 sanık arasında,
kelimenin tam anlamıyla unu-
tuldu. Polis soruşturması so-
nunda olaylara katıldıklan
belirlenen kişiler hakkında,
Sıvas Terörle Mücadele Şube
Müdürü Aü Çikk'in imzasıy-
la 17 Temmuz 1993 tarihınde
1993/C-8 numaralı fezleke
düzenlendi. Bu fezlekeyle 164
sanık hakkında soruşturma
yapıldı ve Sıvas Cumhuriyet
Savalığı'na gönderildi.
Hakkında. "Açık kinüiği beUi
değil, Belediye Çarşısı'nda
Canbebe mağazası sahibi. Ha-
len firar" bilgisi verilen, fezle-
kenın 160 numaralı saruğı Os-
man Ağkas da savcıhğa sevke-
dilen sanıklar arasında fezle-
kedeki yerinı aldı. 19 Temmuz
1993 tarihinde iki sanık için
bir ek fezleke daha düzenlen-
di Burada da Kadir Karakaya
ve Hasan Basri Koç adlı sanık-
lar için yasal işlem yapüması
isteniyordu.
Daha sonra Sıvas Cumhu-
riyet Savcılığı bazı samklann
salıverilmesine, bazılan hak-
kında kovuşturmaya yer ol-
madığına karar verdi.
Ancak, polis tarafından
olaylara kanştığı savahğa bil-
dirilen Osman Ağkas ve yasal
işlem yapılması için savcıbğa
sevkedilen Kadir Karakaya
hiçbir iddianamede yer al-
madı. Bu iki sanık hiçbir mah-
kemede yargılanmadı. Var
olan dava dosyalannın hiçbi-
rinde, bu iki kişi hakkında
herhangi bir savcılığın takip-
sizlik, salıverme veya kovuş-
turmaya yer olmadigı yolun-
da bir karan da bulunmuyor.
Oysa bu tür yasal işlemleri dü-
zenleyen Ceza Muhakemeleri
Usulü Yasası'mn 163 1 ve
164. maddelerine göre,
savalığın, kendisine gönderi-
len sanık hakkında kamu da-
vası açmak ya da kovuştur-
maya yer olmadigı karan ver-
mek dışında bir başka seçene-
gi bulunmuyor.
IAvulcatUtrun
başvurusuna ref
Bu durumu farkeden Sıvas
davası müdahil avukatlann-
dan Ali Yaşar ve Şahide Üzüm
Ateş, 30 Mayıs 1994 tanhınde
Ankara Devlet Güvenlik
Mahkemesi'ne bir dilekçeyle
başvurarak durumun düzel-
tilmesini istediler. Müdahil
avukatlann başka bazı istem-
lerle birükte dile getirdikleri
bu istemleri, Ankara DGM'-
nin 1 Haziran !994tarihliotu-
rumundaeleabndı.
Mahkemenin ara karan-
nda, "Av. Ali Yaşar ve Av.
Üzüm Ateş tarafından bazı
tevzii tahkikat taleplerinde bu-
lunmuş iseler de bu husustaki
talepleri esasa müessir olmayıp
davayı uzatmaya müessir oldu-
ğundan reddine" denılerek
yamt verildi. •
Yazar Lütfü Kaleli:
Demokratlarda
enazMezara
kadarcesurolmalı
Yazar Lürfîi Kaleli, Sıvas'tan şans eseri kurtulanlardan.
Haber Merkezi - Yazar Lüt-
fü Kaleli Alevi - Bektaşi
kültürünü araştıran önem-
li bir isim. 2 Temmuz katüa-
mından. Aziz Nesin'le
birlikte pencerelerine uzaulan
itfaiye merdiveninden inerek
kurtuldular. Aziz Nesin'le
Çatalca'daki randevumuza
Lütfii Kaleli ile birlikte gittik.
Nesin, Kaleü'yi "Kurtancım
da gehniş" diyerek karşıladı.
Aziz Nesin'le yapüğımız söy-
leşiye sohbetiyle kaülan Lütfii
Kaleli'nin sorulanmıza verdi-
ği yamtlan sunuyoruz.
- 2 Temmuz'un yıldönümün-
de kamuoyuna ne mesaj ver-
mek istersiniz?
KALELİ - Gönlümüz Tür-
kiye'nin gerçek anlamda laik,
demokrat olmasından yana.
Ancak bunu yerleştirecek ve
yaşatacak olanlar başta de-
mokrat düşünen diri insanlar
ve bunlann siyasete yansıyan
yanlandır. Fakat Türkiye'-
deki siyaset arenasında olan
tüm partilere baktığımızda
görüyoruz ki, kesinlikle laik-
lik ve demokrasi temelinde bir
kaygılan, dertleri yok.
Toplumun 30 yülık siyasal
yapısma bakoğımızda dine
verilen ödünlerle, din içinde
kaknası gereken şeriatın siya-
sallaştınlarak kitlenin önüne
bir seçenek olarak konulması
yanşı vardır.
Bu yanşta da kimse geride
kalmak istemiyor. Ve do-
layısıyla irtica diyebileceğimiz
hareketler de bunun içerisinde
yuvalanabiliyor. Sıvas'a gel-
diğimiz noktada Türkiye'nin
içinde bulunduğu tablo maa-
lesef bu. Nitekim Atatürk'e
veled-ı zina diyen bir Hasan
Mezarcı Atatürkçülerin ya-
pay mitinglerine muhatap
olurken kendinin mesaj verdi-
ği toplumda kahramanlaşı-
yor.
Televizyoalarda gördüğü-
müz sözde laf atıştırmalan-
ndan öte gitmeyen acıkotu-
rumlar ve panellerde bunlann
ataklığı karşısında demokrat-
lann fazla bir işlev yapamadı-
klannı göriiyoruz. En az sos-
yaüstler, sosyal demokratlar,
demokratlar, Atatürkçüler,
laikler bir Mezarcı kadar ce-
saretu' konuşmak zorundadır.
Şeriatın karşısında yiğitçe
mücadele etmelidir. Ehven-i
şerle bir yere vanlamaz. Ken-
dini ifadeetmeyi doğnı temel-
de ve yalpalamadan söylemek
gerekir.
- DGM'de gönîlen Sıvas
davasında tamk olarak yer
aiduuz. Mahkeme süresince
gerekU kamuoyu oluştu mu siz-
ce?
KALELİ - Nitekim Türki-
ye'deki bu yanlı devlet politi-
kası bana göre yargıyı da
olumsuz etkilemektedir. Hele
şu anda bir şey söylemek er-
ken ama Sıvas olayındaki
yargılamanın geldiği noktada
kuşkulanmız var. Mahkeme-
nin objektif olamadığı yönün-
deki yargıyı inşallah mahke-
menin vereceği karar dağıtır.
Biz de seviniriz.