28 Mart 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 TEMMUZ1994 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA SIVAS KATLIAMININ BIREVCIYILI Arife Koçak, Madımak'ta yanan oğlunu anlatırken ağlamaklı. 'Hepsi yalan oldu, gitti' diyor: Asaf,yaşamladalgageçtiIŞIKKANSU 8.5-9 aylık. Saçlan gûrleşsin diye bir numaraya vurmuşlar. Bıngıldağında- ki yaşam belirtisinı açık açık görebüi- yorsun. Güp güp atıyor, atardamar gibi. Adı. Asaf. Teninden süt kokusu yüksebyor. Gülücûkler dağıüyor, ta- nımadığı, kucağında hoplayamayaca- ğı amcasından anı. 2 Temmuz 1993. Telefon çaldı. Aç- tım. Çok uzaktan geliyordu, taş plağjn cızırtısydı sesi. Asaf Koçak, "Madı- mak Oteü'ndeyiz. Olaylar var, bilesi- niz" dıyordu. Olaylar büyüdü, büyü- dü. A^af Koçak, Yerköy'de, çocuklu- ğunda misket için kuyu kazdığı top- raklarda... Annesi Arife Koçak, "Bir cigara da bana verin" djyor. Üfürüyor. Duman; çöp adam oJuyor, çizgi oluyor, Asafı getiriyor: "Kûçüklüğünde, eve misafir gelirdi. Bir köşeye sinerdi. Ders çauşır bilirdim. Meger, misafirierin resmini yaparmış. 'Oğlun cin mi çiziyor." derierdi. Ko- mazdm, gizli çizerdi." Arife ana, geçmişle mi hesaplaşıyor- du? "A oğlum. öğrebnen oldun. Al bir öğ- retmen. evlen. Derdi, "Ana. hala benı tanımadın.' Kucağnna dayanırdı. On- da bir kötülük göremediın. Ne bilerim. Hepsi yalan oldu, gitti. Vay vicdansız- lar, vay kâfirter. Camiden çıkıyor, can yakıyorlar..." Asaf ın bir sakalı vardı, breh breh. Saçını da koyuvermişti. Başına da bir fötr. Kendi karikatüründen çıkıp da gelmiş, çizgi kahraman. En saklı gizle- rini anlatuğı yeğeni Beyhan Koçak, Yerköy'e son geüşini anlatıyor: "Geceleri gelirdi Yerköy'e. Sabaha kadar oturur, kaJır; sonra da giderdi. 2Temmuz 1993. Telefon çaldı. Çok uzaktan geliyordu, îaşplağın cızırtısıydısesi. Asaf Koçak, 'Madımak Oteli'ndeyiz. Olaylar var, büesiniz'diyordu. Olaylar büyüdü, büyüdü. Asaf Koçak, Yerköy'de, çocukluğunda misket için kuyu kazdığı topraklarda... hit oldum.' Meğer, evdeki ciğeri alnuş, ber tarafma sûrmüş." Yaşamla dalga geçti Asaf. ölümün sogukluğunu da ilk Sıvas'ta tatmışü. Çetinkaya'da öğretmendi. Bebeleri, o gün demiryolunun kenanndan kömür aşırmamışlardı onun için. Soğuk, der- me çatma öğretmen evinin duvanna yapışmış, gitmiyordu. Asaf Koçak"ı uzun bir uykuya çağırdı doğa. Donma noktasına gelmişti ki, öğretmen arka- daşlan kurtardı. Ne bilsinlerdi ki, yıl- lar sonra Asaf ı, ateşler alıp götüre- cek? Asaf Koçak, oradan oraya süriilü- yordu. Adıyaman'da, canına tak etti. Bastı istifayı. Ver elini Ankara. Elinde çantası, omuzlannı öne eğip, kamburlaştınrdı. Ankara sayfası ya- pıyoruz. Parmak uçlanyla, kısa haber- îeri didikliyor yine. Karikatür çizmek için konu anyor. Buldu. Sesizce, orta masaya yerleşti. Hemen hiç konuşmu- yor. Kalemini çıkardı. Yine sessiz. Durdu, sakalını sıvazlada. Bitirdi. Önümde, oynak çizgjler. "Asaf, eline sağlık." Asaf, gözleriyle güldü. "Yine görüşürüz." Çıktı, gitti. 8.5-9 aylık Asaf, hahnın üzerinde debeleniyor. "Agurrr" dedi. Asaf, ku- cağımda. Gözlüğüme atıldı. Ağıanı açtı, üst damağında baş vermiş iki diş gördüm. İki eliyle, göğsümü pıt pıtla- dı. Ne de olsa dostuz... Hoşçakal Asaf, görüşürüz... Koçak'ın iki tutkusu: Sakalı ve fötrû. Yadırgarlardı onu. Son getişinde, tersi- ni yaptı. Sakalı ve fotrii ile çarşıda do- laştı. Hiç çekinmedi. Bir yanidan da kendisini garip garip izleyenlere gülü- yordu, 'Seyredın. bana nasıl bakıyor- İar" diye. Sonsuz sevgisi vardı. Yerköy'- deki iîkokul, mahalle arkadaşlan ile il- gjsini hiç kesmedi." Kardeşı Oğuz Koçak'tan dinliyo- ruz: "Asaf, ilkokulda. Eve ginnişler ki, Asafın üstü, başı, gömleği kan revan, yerde yatıyor. Ajjzının kenarı gerilmiş; güldü, gülecek. Öyle bir hal. Anam te- laşlandı, °Asaf oğlum, bu ne?' Asaf, he- men doğruldu. Ana, harbe gittim. Şe- Asaf Koçak, henüz 8.5-9 aylık. Hiç tanımadığı, kucağuıda oynayamadığı amcasının anısına çevreye gûiücûkler dağıtıyor. (Fotoğraf: RIZA EZER) O güzel insanlaryüzlerceyûyaşayacak 'iryû geçti2 Temmuz'un üzerinden. Herkes konuştu, ailelerse acılarını yüreğine gömdü. Refîka Bezirci, ölülerinin politik malzeme olarak kullanılmak istendiğinisöylüyor: 'Onlar, insanlığa düşmanlık edenlere inatgününde veyerinde dirileceklerdir.' MtYASE tLKNUR Sıvas'ta gericiler tafafından yakılarak öldürü- lenlerin büyük bir kısmının aılelen Ankara'da. Hasret Güttekin, Asım Bezirci ve Mazlum Çi- men'in aileleri ise lstanbul'da yaşıyor. 2 Tem- muz katliamının üzerinden bir yıl geçti. Çok şey söylendi ve yazıldı. Herkes konuştu. Aileler dı- şında herkes. Onlar suskunluğunu korudu. Acı- lannı yüreğine gömdü. Olup bitenleri şaşkınlık ve hayretle izlediler. Öyle anlar geldi ki ölüm acı- sını bile unutur oldular. Bir yıl sonra karşılanna geçip "Ne söylemek istersiniz" diye sorulduğun- da da sükûtİannı bozmak istemediler başlan- gıçta. Çünkü güvenecekleri, mesaj verecekleri, umuüanru yeşertecek kimseyi, kimseleri göre- miyorlardı. Asım Bezirci'nın eşi Refıka Bezirci, en büyük tepkiyi kendisinden bir açıklama ısteyen iktidar ortağı SHP'ye gösteriyordu. Hasret Gültekin'in eşi Yeter Gültekin ile Nesimi Çimen'in oğlu Mazlum Çimen'in tepkileri de bundan farklı de- Jil. Olayın politika, sanat dünyasında meta ola- rak kullanıîmasınaydı tepkiler. MeAka Bextrci (Asım Bezirci'nin eşi): Benden bir açıklama is- tendiğinde çok şaşırdım ve onlann adına yüzüm kızardı. Çünkü bunu isteyen SHP örgütüydü. Söylememe gerek yok, aynı zamanda insanlann vahşi bir gaddarlıkla yakılmasına göz yııman ık- tidann ortağıydılar. 2 Temmuz'dan beri bu olayı evire çevire kullanarak kendi politik gele- ceklerine malzeme yaptılar. Öbür yandan, 37 aydının aileleri, maddi ve manevi hiçbir şekilde Aşık Nesimi Çimen'in oğlu Mazlum Çimen öfkeli. Kimseye güveni kalmadığuu söylöyor. Eşi öldüğünde hamile olan Yeter Gûltekin de O zaman Hasret'in dostlan neredeydi?' diyor. Yeter Gültekin'in şimdi tek amacı var, o da oğlu Hasret'i büyütmek. (Fotoğraflar: HATİCE TUNCER) hatırlanmadı. Bir telefon edilerek ne durumda olduklan bile sorulmadı. Çektigimiz acüan, sıkıntılan yalnızca biz biüyoruz. Bir yıl dolunca, iş yapmış görünmek için yine devreye girerek yine İcullanmak istiyorlar bizleri.. Ama artık ye- ter. Tarihe geçen 2 Temmuz karasını yüzlerin- den kazıyabilseler bile izleri yerli yerinde kalarak yüzyıllara taşınacaktır. Sıvas katüamında yakı- larak zorla yaşamlanndan kopanlan o güzel in- sanlar, bütün bu yapay zorlamalara karşın ad- lanyla eserleriyle yüzlerce yıl sonraya kalacaktır. İnsanlığa düşmanlık edenlere karşın tıpkı Pir Sultan gibi, gününde ve yerinde dirileceklerdir. Yeter Gültekin (Hasret Gültekin'in eşi): Olayın üzerinden bir yıl geçti. Acımızla baş başa bile kalmak müm- kün olamadı. Asıl 2 Temmuz'dan sonra cereyan eden olaylar bizleri yıktı. Tüccarlar, bezirganlar, korkaklar sardı dört bir yarumızı. İnsanlar ölü- leri kullanmaya kalktılar. Şimdi de bazılan kalkıp "Benim kinim kaunadı. Bir yıl önce kinliy- dim, ama artık provokasyona geunemek lazun" demeye başladı. Tabıi otelden sağ kurtulanlar için bunu söylemek kolay. Kimseden bir şey beklemiyorum. Alevılerin liderlığine soyunan soytanlar "Bizün kimseyle savaşunız yok" diyor. Bizim böyle dostlanmız olduktan sonra düşma- na ihtiyaamız da yok. Mahkemeden de hiçbir şey beklemiyonım. 140 tane insanı sallandırsa- lar ne olacak? O 140 tane insan bana göre suçlu degil. Bundan sonra bu tür katliamlann olrna- ması için kim ne yaptı? Statlara 50 bin Aleviyi doldurup gövde gösterisi yapınca mı bu olaylar son bulacak. Eşim öldüğünde hamileydim. Beni hastaneye götürecek ambulans bile bulamadım. Neredeydi o zaman Hasret'in dostlan. Şimdi Hasret üzerine türküler yakıp kasetler satıyor- lar. Tek amacım oğlum Hasret'i büyütmek. Mazlum Çimen] (Nesimi Çimen'in oğlu): Ben mesaj vermek is- temiyorum. Kimegüvenip mesaj vereceğim. Bı- rakın bu ülke yönetimine güvenmeyi, ben artık halka da güvenmiyorum, sola da. En yakınlan- ma bile güvenmiyorum. Babamın cenazesini Sı- vas'ta unutanlar. şimdi beni arayıp etkinlikleri- ne çağınyorlar. Yargılamalann sürdüğü DGM'ye de güvenim yok. DGM, TBMM'ye birkaç yüz metre mesafedeydi. Sıvas'a geleme- yenler DGM'ye de gelemedi. Şeriatçılann kur- tanlmış bölgelerine yenileri eklenirken hükümet üyelen yapay Atatürk mıtınglenyle halkı kandı- racaklannı sanıyorlar. Babam Nesimi Çimen'in dedığı gibi "Nesini söyleyün canım efendim gayn düzen tutmaz tetimiz bizün". R UÇMUYOR SIVAS ÜSTÜNDE - 3 Tarih: 2 Temmuz 1993. Saat: 19.50. Madımak'ta sesler kesilmiş. Başbakan'ın, televizyondaki açıklaması: Vatandaşlardanölenveyaralananyoktur YILMAZ GÜMÜŞBAŞ Telefonlar kilitlenmiş, telsizlerçılgın gibiydi.. Sıvas çarşısının ortasmdan geçen Cumhuriyet Caddesi'nin üst kö- şelerinden birine konumlannuş Madı- mak Oteli'nin önünde ve yan sokak- larda toplanan büyük bir kalabalık, kendinden geçmişçesine bağınyordu: "- Şeriat gelecek, zulüm bitecek.." "- Cumhuriyet burada kuruldu, bura- da yıkılacak.." "- Ya Allah, Allahüekber.." "- Putlar yıkılacak, şeriat kurulacak.." "- AJlahsa vaö istifa.." Günlerden 2 Temmuz 1993 Cuma. Sıvas Valiliği'nin haber merkezindeki telsiz, saat 19.00'da bir daha cızırdadı: "- 5461 merkez, heykeü yıkıp sürfik- leyerek meydana doğnı götürûyoriar.." Devletin resmi kayıtlanna göre bu konuşmalar daha sonra şöyle sürdü: "- 3310 merkez, 3210 tugaydan kırv- vet gönderin, biz zor durumdayE.." "- 3810 merkez, Madımak Oteh'ne 5-10 kişilik kuvvet gönderiyonun.." "- 5410 merkez, zor kulanabihnz, \ 3310'ıın emirieri var.." "- 3210-3310, otele 5 metre mesafe kaldı, topluluk kontrolden çıktı.. Acek kuvvet gönderin.." "- Merkez 6850, acele bahse konu yere kuvvet gönderin.." "- 3830 merkez, otehn icine girdi- ler.." "- 3310 merkez, kalabalık konttol- den çıktı, otelin önünde otomobiller yanıyor.." "- 3310 merkez, asker yetişroezse bu- rası harap olur.." "- 3310 dayan Müdür Bey dayan, tu- gaydan asker gelecek, şimdi buradan geçtiler, gelivor bilginiz olsun.." "- 4520 merkez, itfaiye gidemeyece- ğini söyhlyor.." "- 3310 merkez, olaylar çığmndan çıktı, müdahaJe edemiyoruz, yangm oteiin içjne dışua dağıJdı.." PARAMPARÇA Sazlaradunmyorartık, üvas deriade, Tebrparamparte. AttfevenMidosihktSrkSkri, EBerporomporça ikkarafeUrokhsivas, Herverde hSzün, yasl GödimıpammparçaL J Sıvas 'tayakınlarvuyitirenlere... AYSELERÇETİN "- 5850 merkez, Madımak Oteli önünde ve içinde yangm var, içerde gö- revliler var, söyleyin dışarı çıksınlar.." "- Merkez 3830, bulunduğunuz yer- den dışarı çıkın. yangm var.." "- 3830 merkez, dışan çıkamıyoruz, haberiniz olsun.." - 3320 merkez, Madımak Oteli'nde son dunım nedir?" Saatlerin 19.50'yi gösterdiği sırada sorulan bu soruya yamt hiçbir zaman gelmedi. Çünkü Madımak Oteli'nde yamt verecek kimse kalmamıştı. İçer- de bulunan insanlardan 35'i alevler içinde yanarak ve boğularak ölmüş, diğerleri kendi çabalanyla yan binala- ra geçerek canlannı kurtarrmşlardı. Ve Başbakan Tansu Çüler o akşam devletin TV'sinden olaylann açıkla- masını şöyle yapıyordu: "- Ölen hiç kimse, ama hiç kimse bir çekişmeden dolayı ölmüş değildir. Hat- ta bu otelin etrafını saran vatandaşlan- mız da hiçbir şekilde zarar görmemiştir. Onlardan ölen ve yaralanan yoktur. Dolayısıyla olay, bir otelin yakıhnası ve içinde bulunan vatandaşlarımızın öbne- siyle ortaya çıkmıştır." Ve Cumhurbaşkanı Süleyman De- mirel, o sırada bulunduğu İstanbul'da, kendisine başvuran gazetecilere şunla- n söylüyordu: "- Olaylar ağır tahrik sonucu çıkmış- tır. Otelin yakılmasıyla kaldı. Güvenlik kuv-vetleri ile halk arasında herhangi bir çatışma yok. Olay münferittir, ağır tahrik var. Bu tahrik sonucu halk gale- yana gelmiş, güvenlik kuvvetleri ellerin- den geteni yapmışlardır." Türkiye Cumhuriyeti'nin başında bulunan birinci ve ikinci kişiler Sıvas'- taki katliamı bu şekilde açıklarken, Türkiye'yi "bir Vahudi cezaevine" benzeten ve O'nun için, "rejimiyle, dû- zeniyle bir emperyalist hapishanedir" diyen şenatçı güçler, olayı "şanlı bir kı- yam" olarak niteliyor ve "İki, üç, daha fazla Sıvas.." çağnlan yapıyordu.. Birinci yılında Sıvas davası Davadaiki scuukunutuldu HALİLNEBİLER Sıvas olaylan ile ilgili polis soruşturması sonunda savcılı- ğa gönderilen iki sanık hak- kında şimdiye kadar ne dava açıldı, ne takıpsizlik ne de sab- verilme karan verildi. İki kişi yaklaşık 180 sanık arasında, kelimenin tam anlamıyla unu- tuldu. Polis soruşturması so- nunda olaylara katıldıklan belirlenen kişiler hakkında, Sıvas Terörle Mücadele Şube Müdürü Aü Çikk'in imzasıy- la 17 Temmuz 1993 tarihınde 1993/C-8 numaralı fezleke düzenlendi. Bu fezlekeyle 164 sanık hakkında soruşturma yapıldı ve Sıvas Cumhuriyet Savalığı'na gönderildi. Hakkında. "Açık kinüiği beUi değil, Belediye Çarşısı'nda Canbebe mağazası sahibi. Ha- len firar" bilgisi verilen, fezle- kenın 160 numaralı saruğı Os- man Ağkas da savcıhğa sevke- dilen sanıklar arasında fezle- kedeki yerinı aldı. 19 Temmuz 1993 tarihinde iki sanık için bir ek fezleke daha düzenlen- di Burada da Kadir Karakaya ve Hasan Basri Koç adlı sanık- lar için yasal işlem yapüması isteniyordu. Daha sonra Sıvas Cumhu- riyet Savcılığı bazı samklann salıverilmesine, bazılan hak- kında kovuşturmaya yer ol- madığına karar verdi. Ancak, polis tarafından olaylara kanştığı savahğa bil- dirilen Osman Ağkas ve yasal işlem yapılması için savcıbğa sevkedilen Kadir Karakaya hiçbir iddianamede yer al- madı. Bu iki sanık hiçbir mah- kemede yargılanmadı. Var olan dava dosyalannın hiçbi- rinde, bu iki kişi hakkında herhangi bir savcılığın takip- sizlik, salıverme veya kovuş- turmaya yer olmadigı yolun- da bir karan da bulunmuyor. Oysa bu tür yasal işlemleri dü- zenleyen Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası'mn 163 1 ve 164. maddelerine göre, savalığın, kendisine gönderi- len sanık hakkında kamu da- vası açmak ya da kovuştur- maya yer olmadigı karan ver- mek dışında bir başka seçene- gi bulunmuyor. IAvulcatUtrun başvurusuna ref Bu durumu farkeden Sıvas davası müdahil avukatlann- dan Ali Yaşar ve Şahide Üzüm Ateş, 30 Mayıs 1994 tanhınde Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi'ne bir dilekçeyle başvurarak durumun düzel- tilmesini istediler. Müdahil avukatlann başka bazı istem- lerle birükte dile getirdikleri bu istemleri, Ankara DGM'- nin 1 Haziran !994tarihliotu- rumundaeleabndı. Mahkemenin ara karan- nda, "Av. Ali Yaşar ve Av. Üzüm Ateş tarafından bazı tevzii tahkikat taleplerinde bu- lunmuş iseler de bu husustaki talepleri esasa müessir olmayıp davayı uzatmaya müessir oldu- ğundan reddine" denılerek yamt verildi. • Yazar Lütfü Kaleli: Demokratlarda enazMezara kadarcesurolmalı Yazar Lürfîi Kaleli, Sıvas'tan şans eseri kurtulanlardan. Haber Merkezi - Yazar Lüt- fü Kaleli Alevi - Bektaşi kültürünü araştıran önem- li bir isim. 2 Temmuz katüa- mından. Aziz Nesin'le birlikte pencerelerine uzaulan itfaiye merdiveninden inerek kurtuldular. Aziz Nesin'le Çatalca'daki randevumuza Lütfii Kaleli ile birlikte gittik. Nesin, Kaleü'yi "Kurtancım da gehniş" diyerek karşıladı. Aziz Nesin'le yapüğımız söy- leşiye sohbetiyle kaülan Lütfii Kaleli'nin sorulanmıza verdi- ği yamtlan sunuyoruz. - 2 Temmuz'un yıldönümün- de kamuoyuna ne mesaj ver- mek istersiniz? KALELİ - Gönlümüz Tür- kiye'nin gerçek anlamda laik, demokrat olmasından yana. Ancak bunu yerleştirecek ve yaşatacak olanlar başta de- mokrat düşünen diri insanlar ve bunlann siyasete yansıyan yanlandır. Fakat Türkiye'- deki siyaset arenasında olan tüm partilere baktığımızda görüyoruz ki, kesinlikle laik- lik ve demokrasi temelinde bir kaygılan, dertleri yok. Toplumun 30 yülık siyasal yapısma bakoğımızda dine verilen ödünlerle, din içinde kaknası gereken şeriatın siya- sallaştınlarak kitlenin önüne bir seçenek olarak konulması yanşı vardır. Bu yanşta da kimse geride kalmak istemiyor. Ve do- layısıyla irtica diyebileceğimiz hareketler de bunun içerisinde yuvalanabiliyor. Sıvas'a gel- diğimiz noktada Türkiye'nin içinde bulunduğu tablo maa- lesef bu. Nitekim Atatürk'e veled-ı zina diyen bir Hasan Mezarcı Atatürkçülerin ya- pay mitinglerine muhatap olurken kendinin mesaj verdi- ği toplumda kahramanlaşı- yor. Televizyoalarda gördüğü- müz sözde laf atıştırmalan- ndan öte gitmeyen acıkotu- rumlar ve panellerde bunlann ataklığı karşısında demokrat- lann fazla bir işlev yapamadı- klannı göriiyoruz. En az sos- yaüstler, sosyal demokratlar, demokratlar, Atatürkçüler, laikler bir Mezarcı kadar ce- saretu' konuşmak zorundadır. Şeriatın karşısında yiğitçe mücadele etmelidir. Ehven-i şerle bir yere vanlamaz. Ken- dini ifadeetmeyi doğnı temel- de ve yalpalamadan söylemek gerekir. - DGM'de gönîlen Sıvas davasında tamk olarak yer aiduuz. Mahkeme süresince gerekU kamuoyu oluştu mu siz- ce? KALELİ - Nitekim Türki- ye'deki bu yanlı devlet politi- kası bana göre yargıyı da olumsuz etkilemektedir. Hele şu anda bir şey söylemek er- ken ama Sıvas olayındaki yargılamanın geldiği noktada kuşkulanmız var. Mahkeme- nin objektif olamadığı yönün- deki yargıyı inşallah mahke- menin vereceği karar dağıtır. Biz de seviniriz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle