Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
19TEMMUZ1994SALI CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
Shakespeare'in
'VI.Henry' adh oyunu
Fransa'da sahneleniyor
Kühür Servisi - Shakespeare'in önemli
oyunlanndan "VI. Henry", 20-25 tem-
muz tarihlerinde Fransa'da sahnelene-
cek. Bu oyun, bize günümüzde yaşanan
olaylann nedenlerini ve sonuçlannı
araştırma fırsatı verdiğinden olsa gerek,
Shakespeare'in diğer eserleri gibi yüzler-
ce yıl sonra hâlâ çağdaşlığüiı koruyor.
Fransa'da oyunu yeniden çeviren ve
sahneye koyan Stuart SeMe, L'Evene-
ment du Jeudi dergisinde kendisiyle ya-
pılan söyleşide hem Shakespeare'in bu
oyununa bakışını hem de genelde "sa-
vaş" olgusu üzerine düşüncelerini çarpıcı
bir şekilde dile getiriyor:
En simgesel sahne iç savaş
• VI. Henry"nin konusu nedir?
Ben bu oyunda en az altı tane konu
görüyorum: Politik miyopluk, baba-
oğul iliskisi ve içsavaş. Oyun, 14.
yüzyılın sonunda ve 15. yüzyılın başında
Ingiltere krallığının baskısına karşı yapı-
lan savaşlan da konu alıyor. Bu oyun,
aynı zamanda Shakespeare'in ileride ya-
zacağı tarihi oyunlar için bir ipucu olma
niteliğı de taşıyor. Oyun yûzleroe kişili-
ğin yanı sıra, bir düzine baba-oğul çiftıni
de içeriyor. Oyunun en simgesel sahnesi
ise içsavaş sırasında geçiyor: Kral bir te-
penın üzerinde, savaşı seyrediyor ve ba-
basını öldürmek üzere olan genç bir as-
keri görûyor.
- "VI. Henrv"yi yeniden çevirmeye
başladığınızda bugün vaşanan savaşlan
da düşündÜDtiz mü?
Beş yıl önce "VI.Henry" üzerine çalı-
şmaya başladığımda, Sovyet Sosyalist
Cumhuriyetler Birliği'nin parçalarnşını
dûşünüyordum. Aradan iki yıl geçti
Körfez Savaşı patlak verdi. Bir buçuk yıl
önce çalışmalar sırasında ise Bosna'daki
olaylar... Şimdiyse ancak önümüzdeki
günlerde neler olabileceğiru tahmin et-
mekle uğraşıyorum.
Savaşlann gizeminin kaynağı
- Yugoslavya'nın dunımu üzerine ktşî-
sel düşünceleriıuzi öğrenebilir miyiz?
Batı dunyasının Balkan ülkelerine
bakışını eleşûrmek gıbı kışisel bir tavnm
Politikmiyoplukla savaş
Fransa'da 20-25 temmuz tarihlerinde Stuar Seide'in yeniden çevirdiği ve sahneye koyduğu 'VI. Henry' sahnelenecek.
yok. Ancak savaş herkesin üzerinde si-
linmez izler bırakıyor.
Dordogne'a gittiğinizde orada ınsan-
lann hala Yüzyıl Savaşlan'ndan sözedi-
yor olması sizi şaşırtmasın. Ne yazık ki
savaşlar oluyor ve kültürümüzün bir
parcası olmaya devam ediyorlar. Bar-
barhk hiç bıtmiyor.
Tam her şeyin bir düzene girdiğini dü-
şünmeye başhyorsunuz, yeni yeni fela-
ketler çıkıyor karşınıza. VI.Henry, ce-
vabıru bilmediğimiz sorulara yarutlar ve-
ren bir oyun.
- Doğnı nedenlerden dolayı çıkan sa-
vaşlar olduğuna inanıyor musunuz?
Benım gibi sıradan bir adam için çok
zor bir soru sordunuz. 60'lı yıllarda,
Amenka'da Vıetnam Savaşı sürerken de
bu soru çok sorulmuştu. Bu, bana Ikinci
Dünya Savaşı sırasında ne yaptığımı
sormanız gibi bir şey. Zaman zaman fa-
şizme karşı savaş olmasaydı böyle bir sa-
vaşın yaratılması gerektiğini düşünûr-
düm. Eğer 1933 yılından sonra Nazizm'-
in tırmanışı aşağı çekmek istenseydi bu
yapılabilirdi bence. Daha savaş ortaya
çıkmadan direniş sahnesini nasıl çekebi-
Üriz? Politik miyoplukla nasıl savaşabili-
riz? Provalar sırasında kafamda hep bu
sorular vardı.
- Tarihten hiç ders almıyor
musunuz?
Bir savaşın çıkmasının objektif
nedenleri beni çok fazla ilgilen-
dirmez. Önemli olan bir kuşak-
tan diğerine geçenlerdir. Ve bu
bağlamda, ben kendimi Shakes-
peare'e yakın hissediyorum.
T oparlayıcı görüşiere fazla gü-
venmiyorum. Tiyatronun felsefe-
nin yerini tarihi koymak gibi bir
işlevi yoktur. Tiyatro söylemek
istediğıni gösterir.
- 50 yıllık bir tarihi, 8 saat süre
iie sahnede gösterdiğinizde rtoı ki-
ninizden kurtulmuş otduğunuzu
söyleyebilir miyiz?
Bunu cevaplandırmak bana
düşmez, ama zaman içinde bir-
birinden uzaklaşan olaylan bir-
leştirdiğimizde, çatışan olaylann
su yüzüne çıktığına şahit oluyo-
ruz. Bu yapıtta sosyal bir beÜek
yitimine de rastlıyoruz.
Shakespeare, tüm yapıtlannda
bizi başta acımasız olaylar olan
zaferler karşısında ağlamaya iter.
Bu zaferler bizi zaman içinde do-
laştınr ve her an şaşırmamıza yol
açar.
Oyunlardaki her kişiliğın ken-
di kör uclan vardır.
Ve tiyatro da görevini yapar
ve bu kör uçlan ortaya çıkanr.
- Savaş alanı sizi hiç ügüendir-
miyor mu?
Ben savaştan önce gelen uğul-
tuyu tercih ederim. Savaşlan baş-
latanlar askerler değil halkur.
Birinci Dünya Savaşı'nın çıkış
nedeniru anlatan kitaplan
okuyarak askerlerin neden şarkı-
lar söyleyerek Doğu Ekspresi'ne
bindiklerini, tüfeklerine ciçekter tıkadı-
klannı anlayamazsınız.
Sonuç olarak ben, Shakespeare'in
eserlerini ve özellikle VI.Henry'yi
okuyarak yurtseverliği oluşturan etken-
leri. halkın içindeki intikam duygulanru
anlayabıldim.
Neden "biz" ve "onlar" var? Işte sa-
vaşlann gizemi buradan kaynaklanıyor
bence.
'Skandal yönetmen' Tinto Brass'ın yenifilmiTaprika- Acı Biber' sessiz sedasız yaz rekoru kırma yolunda
Cüretkar ve iddialı 'erotizm nostaljisi'
CUMHUR CANBAZOĞLU
Yaz sezonunda sınemaya seyirci çe-
kebilmek amacıyla salonlann klimah
olmasmdan, fılm kalitelerinin vurgu-
lanmasına dek türlü reklamlara baş-
vurulmasma karşın haftabk seyirci
sayısı 400-500 kişiyi aşmıyor. Ancak
bir fılm var ki tüm bu ticari endişelerin
ötesinde sessiz sedasız yaz rekoru kır-
maya hazırlanıyor : Paprika-Acı Bi-
ber. Geçen hafta gösterime giren Pap-
rika, yedi günde beş sinema salonuna
20 bin seyirci topladı. Bu rakam, kış
sezonu için bıle iyi sayılabilir. Tabii
Paprika'nın başansı tamamen sine-
matografik özelliğinden kaynak-
lanmıyor. Türkiye'de sansürden geçen
en 'açuV fibn kabul ediien Paprika,
erotik sahnelerinin bolluğu nedeniyle
özellikle erkek seyircilerin ilgısini top-
luyor.
Yeni 'Paprika' soft-erotik
1990 yılında ltalya'da gösterime gir-
dikten sonra Türkiye'ye ithal ediien,
ancak porno kategorisine sokulabile-
cek sahneleri nedeniyle sansürden ge-
çemeyen Paprika, bu kez sansüre taJcı-
lmadı ve kesilmeden sinemalara ulaştı.
Çünkü yönetmen Tinto Brass'ın Av-
rupa için yeniden kurguladığı, daha
Feministlerce yumurta yağmunına tutulan Tinto Brass, 'Paprika'da diğer yapunlanndan daha cüretkar ve iddialı.
'soft-erotizm'e yöneltilmiş kopyaydı Türkiye'de daha önce Anahtar. Kap-
yeni Paprika. Paprika'yı yaz için can ris, Budapeşte Barı, Bü'tün Kadınlar
simidi diye saklayan Avşar Film, 16 Böyle Yapar adlı fılmleri gösterilen
yaşından küçüklere yaş sıran kon- Tinto Brass, Paprika'da dığer yapım-
masına karşın filmden çok umutlu. lanndan daha cüretkar ve iddialı. Fil-
mın tanıtım kampanyalan sırasında
feministlerce yumurta yağmuruna tu-
tulan Brass, (Paprika'da jinekolog ro-
lünde) Paprika'yla tam anlamıyla bir
erotizm nostaljisi yaratmayı deniyor.
İtalya'da randevuevlerini kapatan
1958 tarihli Merlin Yasası'ndan bir yıl
önce başhyor Paprika. Dükkan aç-
mak isteyen sevgılisineekonomik yar-
dımda bulunmak üzere 15 gün için
Madam Colletta'nın Trieste'deki ran-
deyuevinde çalışmaya karar veren
Mimma, meslektaşlanyla gulaş yiye-
rek tanışıyor. İlk görüşmede Mimma'-
nın sanatsal adı değişiyor: A o biber,
yani Paprika. Mimma o camıanın
klasik öyküsünü yaşayarak bir türlü
randevuevlerinden kopamıyor.
Roma, Marsilya ve Milano'da çalıştı-
ktan sonra 70'lık kont Bastiano'yla
evlenerek smıf atlıyor ve Acı Biber
takma adını bırakıp 'kontesliği' kabul
ediyor... 'Skandal yönetmen' olarak
tanınan Tinto Brass. fılmini İtalyan
tarihinden bir yaprak diye özetliyor.
Türk parasıyla yaklaşık 120 milyar
liraya mal olan Paprika'yı, pek az sah-
nede gıyinık gözüken, masum yüzlü
Debora Caprioglio'nun naif oyunu sü-
rüklüyor. Brass, Paprika'da -adı özgün
senaryodaki gibi Bir Hayat Kadmmm
Kariyeri diye kalabilirdi- Anabtar'-
daki düzeyinin üstüne çıkıyor, ancak
konudan çok plastik yapıya önem ver-
mesi, erotik mesajlanyla insanlan pro-
voke etmesi seyirciyi başka adreslere
sürüklüyor ve iyi yakalanmış bir konu
yeterince değerlenmiyor.
Caz Festivali'nin genç yeteneklerinden Noa, kendini bir tür müzikle sınırlandırmayı sevmiyor
'Sadece kendim olmakistiyorum'
ERDENSİDAL
Caz Festivali'nin genç yeteneklerinden biri de
Noa'ydı. Gerçek adı Achinoam Nini olan sanatçı,
ünlüîsraüli gitarist GQ Dor'la Açıkhava'da muhte-
şem bir konser verdi. Değişik kültürlerin senteziyle
kendine özgü bir müzik yapan Noa, müziğinde yer
yer Yemen tûrkülerine, caza ve diğer ezgilere yer
veriyor. Konser sonrasında Gil Dor'la beraber so-
rulanmızı yanıtlayan Noa'nın admdan önümüzde-
ki yıllarda sık sık söz edileceğe benzıyor.
- Çauşmalannızda Kuze\ ve Güney'i, Doğu ve
Bati'yı nasıl birleştirdiniz? Bu büieşiınler nasıl sağ-
landı?
Bunu özellikle planlamış değilim. Kendiliğinden
oluverdi. Ben Yemenliyim. Bu yüzden, annemden
ve anneannemden bu tarz şarkı söylemeye alış-
- mam ve davul üe ritmik sesler çıkarmaya çabala-
mam gayet normaldi. Aynça New York'ta büyü-
dürn. Böylelikle Baü müziğinin çeşitli türlenni
yerinde inceleme olanağını da buldum. Sıra kendı
müziğimi icra etmeme geldiğinde ise sözünü ettiği-
niz birleşim kendiliğinden gelişti. Hiç şüphesiz,
çocukluğunuzda öğrendiğıniz şeyler ve yetışirken
dinlediğiıuz müzik sizi etkıliyor. Bemm için de böy-
le oldu. Doğu ve Baü dünyası birlesiverdi.
- Yaptığınız müzik; caz, Afrika ve Yemen ezgjkri-
ni birieştiriyor. Miiriğiniz hangi türe daha yakın?
Getecekte yapacağmız müzikle ilgili bir seçiminiz
varmı?
Hayır, sanmıyorum. Sadece daha fazla çalışıp
daha orijinal bir müzik yaratmaya çalışacagım.
Inanıyorum ki daha çok beşte yapacağım. Stiümi
geliştirmeyi düşünüyonım. Örneğin, şimdi oturup
da "Bir rock şarktsı yazacağım" diye kendimi belir-
li bir türe yöneltsem kesinlikle başanL bir calışma
. yapamam. îçimden gelerek beste yapmahyım. Bes-
te yapmanın ve kendını geliştirmenin doğal bir akış
içinde olacağına inanıyorum. Ben, kendimi gelişti-
rirken stilimin de kendiliğinden oluşacağma emi-
nim. O kendi kendini yaratacaktır. Benim üzerinde
ince ince düşünmeme gerek yok. Aynca kendimi
bir tür müziğe kategorize edip sınırlandırmayı sev-
miyorum. Bence müzisyenler, stil olarak insanlar
tarafından kategonze edıliyoriar. Rock sanatçısı
ya da caz sanatçısı gibi. Al'di Meola'ya bakın öme-
ğin. Onun ne tür müzik yaptığma kesin olarak bir
cevap verebilir misiniz? "Caz yapıyor" deniliyor,
ancak tam olarak caz da değil. Latin ezgilerini de
oldukça fazla kullanıyor. Üstelik romantizm de
ağırükta. Öyleyse o kimdir? O sadece Al di Meola.
Ben de böyle olmak istiyorum. Sadece kendim. İn-
sanlarda beni. ben olduğum ıçın dinlemeli.
- Dünya müziği yaptığuuz söylenebflir mi?
Size dünya müziğinin ne olduğunu söyleyeyım.
Dünya müziği, sanatçının geldiği kültürü koruma-
ya çalışmasıdır. Eskı Afnka ezgilerini söyleyen
Afrikalı şarkıcılar, Al Jareau'nun birkaç şarkısı. fş-
te dünya müziği budur. Ancak ne yazık ki dünya
müziği son yıllarda dünya müziği olmaktan çıkıp
kendine dönmeye başladı. Keşke "Dünya üzerinde-
ki tüm mûzikler dünya müziğidir" diyebilsevdik
ancak değil. Michael Jacksonı bıle dinledığinizde
dünya müziği yaptığını söyleyemezsiniz. cünkü o
poptur. Tüm söyleyebileceğim müziğimizin kate-
gonze edilmesinin olanaksız olduğu. Bugün dün-
yada bir sürü müzik türü olduğu gibi. Sınıflandır-
mak olanaksız. Sadece dinlersiniz, hoşlanırsınız ya
da hoşlanmazsınız. Ve dinledığinizde de duyduğu-
nuz bir ınsandır. Başhk değil. Blues, caz ya da rock
gibi. Eğer ben eski Yemen şarkılan söylüyor olsay-
dım dünya müziği icra ediyor olacaktım, ancak
bunu benden önce deneyenler oldu. O yüzden ilgi-
lenmiyorum. Ben yeni bir şeyler denemek istiyo-
rum.
- Bu ilk dünya turunuz mu?
Hayır tam anlamıyla değil. Bu albümüm çıktık-
tan sonraki ilk dünya turum. İsrail dışında, Ameri-
ka Birleşik Devletleri'nde, İtalya'da ve özellikle de
Sicilya'da birçok şov yapük. Buna Fransa'yı da
Kendine özgü müzik yapan Noa, İsrailli gitarist Gil Dor 0e uzua süredir birUkte çalışıyor.
dahil edebilirim. Ancak şu andakı en geniş kap-
samb turumuz.
Başta Madrid, BarseJona olmak üzere, Al-
manya'da tam beş şehiri dolaştık. Daha sonra
îtalya'ya gittik ve tekrar Almanya'ya döndük.
Oradan Prag'a gittik ve yine Almanya'ya hareket
ettik. Fransa ve îspanya'da da tekrar konserler
verdik. İstanbul'a geuneden önce ise Hollanda Ko-
penhag'da bir dizi konserimiz oldu. Çok uzun bir
turdu.
Bizdüşünen bir ekibiz
- Şu anda çok deneyimli bir müzisyenk berabersi-
niz. Onun vaprığınız müziğe katktsı nedir?
GİL DÖR: Ben ce\ap vereyım. Biz muzığımızı
yarattığımızda herkesin farklı bir işlevi vardı. Biri-
miz sözlerle gelebilir, bir diğerimiz ise müzikle.
Bazen üzerinde değişiklikler yapanz, bazense ekle-
meler. Sololan belirleriz. Gitar solosu gibi. Noa
bazen piyano solosu ile de katkıda bulunur. Şarkı-
lanmızın birkaçmı ben yaayorum, ama genelde
birlikte beste yapıyoruz. Birbirimizi tamamlayarak
çalışıyoruz. Eğer ben bir bölümü yazıyorsam, Noa
diğer bölümü yazıyor.
NOA - Paco de Lucia'nın bu konu hakkmdaki
görüşlenru okumuştum bir zamanlar. Dıyor ki:
"Bir bestede yüzde onluk bir kısım iBıamla gerçelüe-
şiyorsa diğer yüzde doksanhk kısmı iknadır." Bu-
nun anlamı da şudur: İlk olarak fıkir aklınıza gehr,
ama daha sonra üzerinde çok çalışmanız gerekli-
dir. "An ben bir beste yapacağım" demek çok hoş
ve eğlendıriadır. Bunu söylemek kolaydır da iş dü-
zenlemeye geldiğinde eğer beste sizinse özeÛikle
değışıklık yapmak ağınnıza gider, zorlanırsınız.
- BeUi bir süredir beraberriniz. \a bundan sonra-
sı?..
Evet, mümkün olduğu kadar birlikte kalıp
mümkün olduğu kadar da güzel çabşmalar ortaya
koymayı düşünüyoruz. Birbirimızle iyi gecindiği-
mız sürece ve aklımızda yeni fikirler olduğu sürece
niye yalnız performanslarda bulunalım ki. Biz dü-
şünen bir ekibiz. İstedığımiz herkesle calışma yapa-
biliriz. Bu düşünen ekip devam ettiği sürece çahş-
malara hazınz.
IŞILDAK VE YELPAZE
ATtLLA BİRKİYE
tetanbui Geceferi
Gözüyaşlı Istanbul, son birkaç gündür de rüzgarlı.
Rüzgar, Istanbul'un gözyaşlarını dağıtmaya yetmiyor.
Ancak, bir başka rüzgar bu gözyaşlarını dağıtabilir mi?
Istanbul, gözüyaşlı ama, şu günlerde de caz rüzgarı-
nın etkisi altında. Caz festivalinin ilk iki gecesi Latin rüz-
garı esti, gözüyaşlı Istanbul'da. Istanbullu "caz "sever-
!er, Latin rüzganyla tinsel dünyalannı yıkadılar.
Yaklaşık bir aydır Istanbul'da müzik rüzgarları esti,
esiyor. Yıllardır süren Uluslararası Istanbul Müzik Festi-
vali, her türlü ekonomik güçlüğe ve bu yıl kapsamını da-
raltmasına karşın özveriyle gerçekleştirildi. Aya Iri'nin
büyüleyici atmosferi, bu yıl da "müzikle renkJendi ve
Istanbullular bu renkten her yıl olduğu gibi bu yıl da "na-
sip"lerini alabildiler.
Bugünlerde ise, ana festivalden kopup gelen bir "caz"
festivali var. ilki bu yıldı. Şu paketli günlerde bütçesi
ağırlıklı olarak "sponsor" ve gişe gelirine dayanan festi-
vale "ilgi" nasıl olacaktı? İlk iki gün, Istanbullular, "Vo-
kal"ve "Brezilya"gecelerine ilgisiz kalmadılar.
Birinci Uluslararası Caz Festivali, yaşayan ünlü cazcı-
ların katılacâğı, "Yıldızlar Gecesi", "Virtüözler Gecesi",
"Caz Geleneği Gecesi" ve "Kuzey Rüzgarları Gecesi"-
yle sürecek. Açıkhava; Istanbulluları, caz müziğinin ya-
rattığı büyülü atmosfere bekliyor...
Belki tepkisiz bir toplumuz. Tepkilerimizi, duyguları-
mızı içimizden geldiğince iletemiyor, açığa vuramıyo-
ruz. Sahnedeki sanatçı, izleyenleri kendisine "eşlik"et-
meleri için çırpınıyor; müziğin, ritmin "kıpır kıpır'lığına
katmaya, insanlan dansetmeyeçağırıyor. Birbaşka "bü-
yülü dünyaya"bir başka "büyülügerçekliğe"davetedi-
yor. Yalnızca o an için değil. O gecenin anısı kalırca-
sına...
Müziğin, sinemamn, edebiyatın, genel olarak sanatın
varoluş nedeni bu değil mi zaten? Okurken, dinlerken
alınan bir "haz." Bazısında şöyle.. bazısında böyle. Ba-
zısında -kuşkusuz- bir "bilgilenme"... Başka bir dünya-
nın sanatıyla, müziğiyle zenginleşme... Kısaca "ulusla-
rarası festivaller"\n bize kattıkları. Yıllarca, çeşitli yönle-
riyle eleştirilen istanbul Küttür ve Sanat Vakfı etkinlikle-
rinin özü, ereği, işlevi. Bizleri bir başka dünyayla tanış-
tırmak, başka sanat evrenlerine doğru yol aldırmak ve
sunmak. İyi şeyler sunmak. Dünya sanatının örneklerini
sunmak...
Kuşkusuz bu festivallerin Istanbul'da olması biz Istan-
bullular için bir ayrıcalık. Bu tür festivallerin bütçesinin
büyük bir kısmını devletin karşılaması gerekiyor. Daha
önceki bir yazımda da değinmiştim. Uluslararası Istan-
bul Festivali öylesine önemli ve öylesine sanatsal an-
lamda "/ç/evse/"ki, devletin özel bir bütçe oluşturması
gerekir. Ustelik bunu başaran hükümete, dünyada da
büyük bir onur kazandırır. Ama nerede? Şimdiki bütçe-
nin yalnızca yüzde 5 ile yüzde 8'ini karşılıyordevlet-o da
yalnızca Kültür Bakanlığı-.
Mali açıdan ciddi destekler alındı mı, konser sayıları
artar ve bilet fiyatları da düşer. Böylece daha çok kişinin
izleme şansı doğar. Ama sorun burada yatıyor: Daha
çok kişinin izleme şansının doğmasında!
İlk gece "Sampling Kuba Vokal Grubu" ile "Bang Zo-
om" eşliğindeki Bobby McFerrin i dinler, dinleyen ve
ona kahlmaya çalışan insanlan izlerken, o atmosferi içi-
me çekerken yanımdaki arkadaşıma, insanların, işte
böylesine etkinliklerle daha çağdaş, daha demokrat, da-
ha hoşgörülü, -bunu çoğaltabiliriz- laik, hümanist vb.
olabileceğini söyledim. llgisi yok mu acaba?
İstanbul'a ve festivaller'e sahip çıkalım: Bu Istanbul
bizim, bu festival hepimizin...
Yapı Kredi Yayınları'ndan 'Sessizlik
Zamanr
Kültür Servisi - İspanyol romanının önemli adlanndan Luis
Martin-Santos'un başyapıtı "Sessizlik z^amanı", Yapı Kredi
Yayınlan'nın Kazım Taşkent Klasik Yapıtlar Diasi'nden çıktı.
Luis Martin-Santos. ancak diktatör Franco'nun ölümünden
sonra eksiksiz yayımlanabilen "Sessizlik Zamanı"nda
İspanya'nın 1949'dakidurumunuanlatır. Ele aldığı konular
yoksulluk, sevgisızlık, kardeş kavgası. ahlakm çöküşü \e
bilimin küçümsenişi gibi, dönemin başka İspanyol yazarlannca
da işlenen temalan arasından seçilmiştir.
'Devinim' dergisi
Kültür Servisi - Devinim dergısinin 9. sayısı iki aylık bir
gecikmeyle okurlara ulaştı. Ekonomik kriz nedeniyleyayınına
ara veren derginin bu sayısında Serkan Şahin'in "Adil Düzen
Safsatası" başlıklı yazısı, bu konuda Prof. Dr. Necla Arat \e
Doç:Dr. Türkel Minibaş'ıngöriişleri okunabilir. Prof. Dr.
Ilhan Arsel'in "Neden Fare Deve Sütü İçmez de Koyun Sütü
Içer?". Ilker Üstünkal ve Emrah Sıklaroğlu'nun "Yerel
Yönetimler". M. Sadık Aslankara'nın "Yerel Yönetimler; Ya
Ozgürlük Ya Kulluk!", Şevket Numanoğlu'nun "Gençlik
Politikaya Katılıyor", Prof. Dr. Naci Kepkep'ın "Özelleştirme
Doğru Bir Çözüm mü?", Adnan Tönel'in "Özel Televizyonum
Ozel" başlıkh yaalan da bulunuyor. Sibel Yağcı'run Bedn
Baykam'ın Cannes'da gerçekleştırdjği sergi üzerine yazdığı
"Cannes'de BirÇılgın Sergi", Esen Özman"ın Alı
Ozgentürk'ün "Çıplak" filmi üzerine bir yazısı. kıtap
tanıtımlan ve Semih Poroy"un karikatürleri de derginin bu
sayısında yer ahyor.
'Folkmüzik ve Folkdans Festivali'
Kültür Servisi -Organizasyonu 'İstanbul Folklor Müzik
Gençliği Derneği"tarafından yürütülen "2. FOMGED
Uluslararası Akdeniz Rüyası Folkmüzik ve Folkdans
Festivali" bu yıl da 25-31 temmuz tarihleri arasında
Antalya'da yapılacak. Festıvale 13 yabancı üikeden 15 grup
katılacak.
POLİTİK İSLAM, LAİKLİK, SOSYALİZM
1- Marfcsten, Din ve Maddecflik
Ertuğrul Kurkçu, ÛmerLaçıner
Yöneten. GulnurSavran
20 Temmuz 19941 Çarşamba - Saat 19.00
2- KapttatMtefme, SlyaMİ islam ve DOnya Deneyjml
FaıkBulut. NıhatFalay
Yoneten Iskender Savaşır
23 Temmuz 19941 Cumartesı - Saat 14JÛ0
3- Tanrimtftan 1950'tere TüıUyede Modemte»me, LaUk TMbşmatan ve İslam
Taha Parla. BulentTanör
Vöneten Ertuğnjl Kurkçu
Z7 Temmuz 19941 Çarşamba-Saat 19 00
*• ISBOTar Sonrası Türklyede Siyasal fslaın
Faık Bulut, Ruşen Çakır. Gencay Şaylan
Yoneten NaılSatlıgan
30 Temmuz 19941 Cumartesı - Saat 1400
5- Türkiye'de Mezhepter, Tarfcattar ve Slvasal Mûcadete
Reha Çamuroğlu. Orhan Koloğlu. Zekı Tombak
Yöneten Iskender Savaşır
3 Ağustos 19941 Çarşamba -Saat 19JO0
6- Demokrml, Laiklik ve Sotyaltzm
Murat Belge. Ruşen Çakır, Yavuz Sabuncu. Naıl Satlıgan
Yoneten BulentForta
6Ağustos1994/Cumartesı-Saat 14 00
7- "AdH Düzen", Kurtuhjs Pro»e«l ve SocyaNzm
Fatmagül Berktay. Fehmı Kolteoğlu, Mustafa Sonmez
Yoneten SaruhanOluç
10 Ağustos 19941 Çarşamba-Saat 1900
8- FORUM: Türtlyode Slyaul Islama Kar»ı Sotyaltst Styasal Ç&zOm öneritcri
Ertuğrul Kurkçu.ÖmerLaçıner, GulnurSavran FaıkBulut, NıhatFalay Iskender
Savaşır. Taha Parla, BulentTanör, Ruşen Çakır Gencay Şaylan NaılSatlıgan.
Reha Çamuroğlu. Orhan Koloğlu, Zekı Tombak, Murat Belge Yavuz Sabuncu.
Bulent Forta, Fatmagül Berktay, Fehmı Kofteoğlu Mustafa Sonmez, Saruhan Oluç,
Tektaş Ağaoglu Aydın Çubukçu, Gencay Gursoy, Oğuzhan Muftuoğlu, Bulent
Somay
73 Ağustos 19941 Cumartesı- Saat 14 00
YerBılar ZambakSk 4/7Beyoğlu/lstanbul-Tel 2494286-2528134-2529278
L