Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 19TEMMUZ1994SALI
12 KULTUR
1. ULUSLARARASIİSTANBUL CAZ FESTİVALİ
Festival'Kuzey Rüzgavhm'yia sonaeriyov
KülrürServisi • Bir haftadır Istanbul
Açıkhava Tiyatrosu'nda esen caz rüz-
garlan. bu akşam 'Kuzey Rüzgarlan'-
yla sona eriyor. Kuzey Rüzgarlan Ge-
cesi'nin konuklan, tanıdık isimler. îlk
olarak uzun yıllardır Isveç'te yaşayan
ünJü Türk trompetçi MuvafTak Falat
ve beşlisi, ardından da yine yaşamını
yurtdışında sürdüren Okay Temiz ve
Magnetic Baod birer konser verecek
cazseverlere. Ekonomik kriznedeniyle
sponsor bulunamayan bu konserlerin
gerçekleşebilmesı için İstanbul Kültür
ve Sanat Vakfı ile Reklamevi çalışan-
lan elele vererek sponsorluğu üstlendi-
ler. Bu yıl "Bu fstanbul Bizim, Bu Fes-
tival Hepimizm" sloganıyla tûm güç-
lûklere karşın dört uluslararası festiva-
li başanyla tamamlayan fstanbui Kül-
tûr ve Sanat Vakfı ile Reklamevi çalı-
şanlannın bu jestine sanatçılar da ka-
üldıiar
38 yıldır yurtdında yaşayan 1930
doğumlu Muvaffak(dünyada bilinen
adıyla Maffy) Falay, Arıkara Mûzik
Konservatuvan'nda trompet ve piya-
no eğitinıi gördü ve müzik çalışmalan-
na Ankara'da başladı. 1956 yılında
Amenkan Caz Dergisi Down Beat'te
şöyle bir yaa çıktı. "Dizzy Gilfcspie,
Amerikan bükümetinin sanat elçisi ola-
rak çıktığı Ortadoğu tumesi sırasında
yeni, harika bir trompetçi keşferriğini
ve onun Roy Elridge veva Miks Davis
kadar iyi olduğunu söylüjor. Bu kişûıin
adı Ahmet Muvaffak Fala> ve şu sıralar
Türkiye'de , Ankara'daki tntime Casi-
no'da cauşıyor".
Falay, 1960'ta Almanya'nın Köln
kentinde. Kıırt Edelhagen yönetimin-
deki Radyo Orkestrasfna gırdi. Ardı-
ndan Kenny Clarke-Francy Boland
Big Band'e kaülarak tüm Avrupa'yı
gezdı. fsvoçli trompetçi Ake Persson'-
un tavsiyesı üzerine Maffy ılk kez
1960'ta Isveç'e gittı ve orada Harrj
AmoMun Radyo Caz Orkestrası'nın
bir üyesi oldu. Kısa bir süre sonra ise
QuİDcy Jones'un orkestrasına katıldı
ve onlarla birlikte çeşitlı kayıtlarda ve
Arae SucksdorfTun "The Boy in the
Tree" adü fılmının müzik kaydında
yer aldı. George Russell Big Band de
dahıl olmak üzere pek çok grupla
sahneye çıktı.
1965'te îsveç Radvo Caz Grubu'na
kaühp fsveç"e temelli yerleşmeye karar
verdiyse de bütün Avrupa ve Ameri-
ka'yı dolaşıp konserler vermeye de-
vam ettı. 1970'te ıse Dizzy Gillespie'-
nin Reunion Orkestrası'yla birlikte
uzun bir Avrupa turnesine çıktı. Gil-
lespie, Falay'a üzeri el işlemeli altın
kaplı trompetini hediye etti.
Bundan bir yıl sonra İsveçli ve Türk
FESTİVALDEN İZLENİMLER
Okay Temiz ve yeni grubu
(yanda), Muvaffak Falay
ve beşlisi bu akşam Açı-
khava Tiyatrosu'nda.
Cazın altyapısı yok ama potansiyel dinleyicisi var
Kültür Servisi- Bu yıl ılk kez düzen-
lenen Uluslararası lstanbul Caz Festı-
vali, cazseverleri Açıkhava Tiyatrosu'-
na topladı. Bu akşam sona erecek fes-
tivali binlerce kişi izledi. Hiç aksatma-
dan izleyenler kadar, sadece belirli
konserlere gelenler de oldu. Ama Vir-
tüözler Gecesi, festivalin tartışmasız
en kalabalık akşamıydı. Izleyicilerle
yapüğımız küçük söyleşilerle hem on-
lann caz üzerine düşüncelerinı öğren-
dik, hem de festıvalin nabzını tutmayı
amaçladık:
tnci Yörükoğlu- Festivalin ayn-
lmasını tasvip etmiyorum. Çünlcü bir
bütünsellik içinde gidiyordu. İnsam
daha yoğun bir kültüre ahştınyordu.
Aynlmamalıydı diyorum. Belki de bü-
tünleşmemenın acısını çektiğimiz ıçin.
Duygu Asena- Onceleri karşı
çıktım, hatta yazdım da.. festival; kla-
siğiyle, balesiyle, cazıyla bir bütündü.
niye aynldılar djye sordum. Ama kon-
serlere gelmeye başlayınca o kadar
yanlış bir şey yapmadıklannı anladım.
Hergün, hergece, belli birsaatten son-
ra Esma Sultan'da gerçekten ünlü mü-
zisyenlerle dolu dolu cazı yaşamak hiç
de kötü bir şey değilmiş. Programı çok
beğendim ve her firsatta çağn yapıyo-
rum, özellikle parası olanlar bu festi-
vale sahip çıksınlar.
Murat Tannöver (sigortacı )- Caz
festivalinı güzel buluvorum. Aynlması
iyi oldu. Daha ılk senesi olmasına
karşın bunun olumlu bır girişım ol-
duğunu düşünüyorum. Caz festivali
ileride daha da gelişecek kuşkusuz.
tstanbul Festivali'nin programlan za-
ten her zaman belli bir standardın üze-
nnde oluyor. Bu festivaJin programı
da başanlı. Açıkhava Tiyatrosu'nda
olmasıçokgüzel. Bumekâncazkonser-
leri için çok uygun.
Mehmet Dedeoğiu-İlk defa yapılan
bir festival. Caz konserlerinin lstanbul
Festivali bünyesinden aynlması iyi bir
şey bence. Ben çok iyi bir caz dinleyici-
si değilım ama, konserlerde bulunmak
çok güzel bırşe>. Açıkhava'da caz
konserlen dinlemek çok güzel. Çok
konser olsun ıstıvorum, insanlar dur-
madan konserlere gitsin, bilet fıyatlan
yüksek olmasın. İzlediğım konserlerde
se>ircının katılımı çok iyıydı,
katıhmaydı. Özellikle Bobby McFer-
rin bu konuda çok başanlıydı. sahnesi
çok iyıydi. "Brezilya GecesTnde seyir-
cı konsere o kadar ısınamadı.
Ünal Murat Asil (müzisyen)-Bence
aynca bır caz festivali düzenlenmesıne
gerek yoktu. Çünkü festivalin kap-
samı bence iyiydi. Klasik, caz dıye
aynlmasının hiçbır anlamı yok. Sade-
ce dünyada bır takım şehirlerde caz
festnallen olduğu ıçın bızde de olsun
dendi herhalde. Bu nedenle de ayırdı-
lar. Bence hiç gerek yoktu. Programı
yetersız buluyorum. Şu an gelmesı ıs-
tenen pek çok sanatçı îurne dönemin-
de olduğu için festivale gelemez. Ge-
lenlere lafım yok, onlar da çok büyük
müzisyenler ama, kitlenin talebine yö-
nelikdeğıl Fı>atlargayet ucuz
Orhan Kahvaoğlu-Bu festival çok
önemlı Herkesın caza yönelık knter-
len var. Mesela benım açımdan bu ak-
şamkı konser en önemlı konser (Gate-
wav Üçlüsü, Mıchel Petrucaanı).
Cazın değişık çızgılennden örnekler
venyor. O >elpazeyı sunma olanağı
yaratıyor. Cazmüzısyenlen İstanbul'a
çok gelıyor ama, bır arada gelmiyorlar
ve karşılaştırma olanağı olmuyor. Bu
festıvallenn benim açımdan böyle bır
önemı \ar Bır caz kültürü oluşturul-
ması açısından bu festival çok önemli.
Mekânsızlık Türkıye ıçın büyük bır ta-
ühsızlık. Muzıkholler lazım. Hatta
caz için ayn, rock ıçın ayn. Pat Met-
heney geldi, 4 bın 5 yüz kişı geldi kon-
sere. Kaseti çıkınca bın tane bile
satmıyor. Caz kültürü yok bizde, ki-
tap yok, kaynak yok. Türkive'de caz
konserlen 1985'te başladı bence. Ki-
tabı yok. alt>apısı >ok ama, potan-
siyel bir dınleyıcısi var Müzik mü-
zıktır son kertede. Bır duygu aiışveri-
şıdir.
Bülent Karpat-İlk kez geliyorum
bu akşam (Vırtüözier Gecesi). Görü-
yorum kı çok büvük bir ılgı var. Za-
ten ben İstanbul'da gızlı bır caz dinle-
yicisi olduğunu bılen ve buna inanan
bır insanım. Hakikaten böyle bir et-
kınlik Jstanbul ıçın mutlu bır ola>
Festivalin aynlmasını olumlu bulu-
yorum. Dün>anın her yennde caz
festivalleri ayn yapılır. lyı bır uygu-
lama olduğunu düşünüyorum
müzisyenlerden oluşan "Grup Sevda"
doğdu. Okay Temiz de bu gruba
katıldı. Türk folk müzığinden ve mo-
dern cazdan esintiler taşıyan Sevda,
genış ızleyıa kitlelerine ulaştı ve bütün
Fskandinavya'yı dolaşarak birçok
konser verdi.
Maffy, 1960 yıhndan başlayarak
bariton saksofoncu Lars Gulün'le
1976'ya dek çaldı. 1985 yıhnda tenor
saksofoncu Benrt Rosengren. trom-
boncu Elvan Araa ve pıyanıst Ake Jo-
hansson ile birlikte kendi altıksını kur-
du. 1986'da "We Six" adh bır albüm
çıkardılar. 1990 yılı başından ben de
Stockholm'dekı Lilla Maria Restau-
rant'ta müzik yapıyorlar.
Lirik baladlar ve Charlie Parker'-
dan blues'lar çalan grup. ıçlennde öz-
gün besteler de bulunan geniş bir re-
pertuvara sahip. İstanbul'a saksofon-
da Bernt Rosengern. piyanoda Ake Jo-
hansson ve basta Per-Ola Gadd'dan
oluşan bır üçlüyle gelen Maffy Fa-
lay'a, davulda Can Kozlu eşlik edecek.
Bu gecenin diğer Şiırtdışında yaşa-
yan Türk konuğtı', vurmalı çalgılann
usta ısmi Okay Temiz. Türkive'de çok
iyi tanınan Temiz, artık yurtdışında da
günden güne artan bir popiilariteye
sahip. 1967-1968 yıllannda UKi Te-
mel'ın orkestrası ve kendi altıhsı ile
birlikte Avrupa'yı dolaşan Temiz,
İsveç'te tanışüğı Don Cherry'nın üçlü-
sünde Güney Afnkalı basçı Johnny
Dyani ile çalıştı 3971 "de ıse Grup
Sevda'ya katıldı. Bır yıl sonra da basçı
Dyani ve yıne Güney Afnkalı trom-
petçi Mongezi Feza ile bir üçlü oluştur-
du.
Okav Temiz. 1974'te kurduğu gru-
bu "Oriental Wind" ile iigınç bir senteze
ulaştı. Bugüne kadar 200'den fazla fes-
tivale katıldı ve yaklaşık 2600 konser
verdı. Çoğunlukla Türk motifleri üze-
rine kurulu bestelen, Afrika ve Güney
Amenka ntımlerine de dayanıyor. Sa-
natçmın doldurduğu albümler arası-
nda en ünlü olanlan "Turkish Folk
Dance", "Oriental Wind", "Chüa-Chi-
ta" ve "Zikir" adını taşıyor.Okay Te-
miz'in yeni grubu, lirik doğaçlamaya
dayanan, genış bir repertuvara sahip
ve bu özelliklerini klarnet, trompet,
kanun, darbuka, davul ve vurmab
çalgılar gibı zengjrt bır enstrümantal
çeşitlıhkle gözler önüne senyorlar.
Senaryosunu yazdığı, başrolünü üstlendiği ve yönettiği 'Büyük Yorgunluk' fılmiyle dikkati çeken Michel Blanc:
Yeni birkomedidiliyaratmak istiyorum
Kültür Servisi- Bu yıl Cannes Füm
Festivali'nde Michel Blanc'ın senar-
yosunu yanp yönettiği ve başrolünü
oynadığı, "Grosse Fatigue" (Büyük
Yorgunluk) adh fılmı, senaryo ve tek-
nik ödülleri kazannuştı. Her şeyden
önce bir komedi olarak tanımlanabi-
lecek fılm, bu türün ötesinde çok farkJı
bır yapım olarak değerlendırilmiş ve
festivalin en ilgi çeken filmlerinden biri
olmuştu. Ashnda bu fılmi görmeden
önce onun hakkında fazla bilgi sahibı
olmalan önerilmiyor seyircilere. Ama
fılmin matrakbğı İconusunda bir ipucu
vermek gerekirse; Michel Blanc'ın
Michel Blanc'ı, CaroJe Bouquet'run
Carole Bouquet'yi, konuk sanatçı-
lann da konuk sanatçılan can-
landırdığını söyleyebiliriz. Preoıiere
dergisınin, oyuncu-yönetmen olarak
"Büyük Yorgunluk"ta dikkatleri üze-
rine çeken Michel Blanc yaptığı ilgmç
söyleşıden alınülar sunuyoruz:
Kara kutumu anyorum
- Siz Michel Blanc nusuuz?
Ben bu soruyu kendime tam 42
yıldır soruyorum. Bu oldukça kar-
maşık bir konu ashnda...
- Hiç ipucu yok mu?
Yalruzca baa tahminlerde bulunu-
yorum. Kara kutumu bulduğumda bu
sorunu da halledeceğimi saruyorum.
Ama onu bulduğumda çok farkü bır
durumda olacağım da söylenemez.
Aslında, ben onu parçalamayı tercih
ederdim.
• Bu filmde bir anlamda ondan kur-
tulduğunuzu söyleyebüir miyiz?
Yoo, hayır, bunu hiçbir zaman bi-
lemeyiz. Bunlann arkasında kişisel
sıkınülar var... Ben hiçbir zaman Ba-
hsko'ya saldırmak istemedim! Hem
de üzerimde Mickey desenli penyeyle,
radyotere bağlanmış bir şekilde.
- Neden Gilles Jacob'a (Cannes Fflm
Festivali yönetkisi) rol verdiniz?
Çünkü konu Cannes'da
geçiyordu ve gerçek yaşamda
olanlar fılmin içinde yer aü-
yordu. Yer ve insan adlannın
hepsi gerçekti. Böylece yanlı-
şlan da göstermek ve her şeyi
aynı planda ele almak iste-
dim.
'Biz saçmalıyoruz!'
- "Büyük Yorgunluk", sne-
ma çevrelerinde geciyor ve
Cannes Fihn Festivali'ne katı-
lan 'yıküziarm görüntüleriyle
başhyor. "Nubie bu bağlam-
da pek çok ortak noktası oldu-
ğunu söyleyebiliriz...
"La Cite Du Peur" adlı fıl-
mi görme fırsatı bulamadım,
ama "Büyük Yorgunluk"u
çekerken herhangi bir filme
gönderme yapmak gibi bir
amacım yoktu. "Gerçeklik"le
çok karmaşık bir şekilde oy-
namayı denedim. Ömeğin
"Uçakta pilot var mı" sorusu
beni güldürüyor. Ama bura-
da insanlar "Biz saçmalıyo-
»••«««•••••••
J
Michel Blanc.
"Bundan sonrası için
de yönetmenlik
yapıp kendimle
oyuncu olarak
ilgilenmemeyi
düşünüyorum.
Sonuçta gün
geçtikçe daha çok
yönetmen olma
isteği ile yanıp
tutuşuyorum"diyor.
daha değişik bir şekilde saçmalamayı
deniyorum. Ben, daha anlaşılmaz bir
tonda yeni bir komedi dili oluştur-
maya çahşıyorum. Binnci dereceden
gerçekçi komediler ya da kabare türii
komediler yapmak ıstemiyorum. 42
yaşındayım ve kendime "Neden bu
mesleği seçtün? Bu meslek beni nereye
götürür" diye soruyorum. Ben bu mes-
leği; bir gün bana dokunan, beni gül-
düren şeylen insanlarla paylaşmak is-
tedığimde onlara ulaşabilmek için seç-
tim. Ben bir senaryo yazmaya baş-
ladığımda, yapımalar genelde düşü-
nüp bır konu bulurlar ve "tnsanlar
bunu beğenirler, çünkü içinde şu şu var"
derler. "Les Bronzes"de de böyle oldu
örneğin Bu fılmı tamamlamamız için
yapımalar bızı yönlendirdi. Ben yaz-
madım, çünkü devamımn yapılmasını
istemiyordum. Fakat filmde oynama-
ya devam ettım, çünkü bunu istiyor-
dum. "Marcbe A L'Ombre" adh film-
de de başrolde yarattığım karaktenn
ışlen sürekli ters gıdıyordu, başı bela-
dan kurtulmuyordu. Bu yüzden de
çok sıkıntılı bir tipti. "Büyük Yorgun-
luk"ta ise durum farklı. Bu filmde bır
kaba güldürii yapmak ıstedim. Kesın
bir şekilde her şeyın üstune gıtmekti
amacım. Herkesi eşit olarak ele aldım.
Bu, insanlan dürtme fırsatı veriyordu
bana. Bunun, insanlann hoşuna gide-
ceğıni hiç sanmıyordum, çünkü bu tür
şeyler genelde beni sıkar. Başkalan
yaptığmda beğenmediğım ıçın ben
böyle bir film gerçekleştirdim.
Sonuç olarak "Büyük Yorgunluk"-
un bana en çok benzeyen fılmim oldu-
ğunu düşünüyorum. Filmi çekerken
hep insanlann ne düşüneceğıni kestir-
meye çalışıyordum. Sonra durdum ve
kendi kendime onlann ne düşündüğü-
nü nasıl bilebileceğimı sordum. Tabii
bu soruyu "Kendi kendine bu saçma
sonılan sormaktan vazgeç. Çünkü on-
ların ne düşüneceğini şimdiden bileoil-
men olanaksız" dedım
'İlk kez senaryo yazdım'
- Filminizin "bir auteur filmi" olarak
değeriendirilmesi sizi sıkıyor mu?
Ben senaryoyu yazdığımda tam bir
komedi ortaya çıkmıştı. Kışkırtıcı bır
farsın ötesinde bır film yapmak gibi
bir niyetim yoktu. Bana ilk kez
bunuCarole Bouquet söylemıştı. Bu
beni çok sevdirdi, oldukça etkileyici
bir kompliman.
- Filminizde Carole Bouquet'yi oy-
natmanızm nedeni, Blier ile olan akra-
balığı mıydı?
Hayır. uzun zamandır onunla çalı-
şmak istiyordum. Benim yarattığım
kişılıği ancak onun canlandırabilece-
ğine ınanıyordum. Fransa'da onun
gibi ellı tane 'star' bulamazsınız. Caro-
le gibı hem çok yetenekli hem de çok
başanh bir oyuncunun böyle bir rolü
kabul etmesı de çok sık rastlanan bir
durum değildir. Onunla hiçbir sonın
yaşamayacağımdan o kadar emindim
ki! Çünkü gözlerine baktığınızda
hiçbir soğukluk belirtisi
görmüyorsunuz. Canlılığı ve
zarafetiyle filme çok şey kazandırdı.
• Senaryoyu tek baştnıza mı
yazdınız?
Evet. İlk kez senaryo yazdım. Baş-
langıçta bunun çok zor olacagını, ba-
şaramayacağımı düşünüyordum ama
şartlar beni denemeye yöneltti. Tarun-
mış insanlarla ilgili bir film yapmayı
çok istiyordum, çünkü ben böyle bır
ortamda yaşıyordum ve bunun, ko-
medi olarak çok iyi işlenebilecek bir
konu olduğundan emindim. Tabii se-
yirciler için olaylann "arka yü-
zü"nü görmek her zaman ilgi
çekicı olmuştur.
- Jenerikte "Bertrand Blier'-
nin fıkrinden esınlenilerek çe-
kılrniştır" denmesi yüzünden
fılmin onunla özdeşleştirilme-
sinden korkmadınız mı?
Filmin Blier'nin filmlenne
benzetilmesini Philippe Gair'-
inkılere benzetılmesıne tercih
edenm! Bu filmin bana en çok
benzeyen fılmim olduğuna
inanıyorum. Blier'nin bu filme
katkıİannı yadsınamaz.
- Kendi kendinizi yönetmek
zor obnadı mı?
Karakter karakterdir. Bu
karakter de Michel Blanc'ın
karşılığıdır, hepsı bu. Bu bir
düşüncenin alınıp herhangi bır
oyuncuya monte edilmesidir.
Eğer böyle olmazsa, insanın
yönettiği filmde oynaması psi-
kiyatrik bir deney olur çıkar.
Çekimler sırasında hem yönet-
menlik yapıp hem de kendini
yönetmenin gerçekten sıkıa
bir iş olduğunu anladım.Bunu
ruz!" diyorlar. Bunun bır kar- 'Büyük Yorgunluk'ta Carole Bouquet ile birlikte oynayan Blanc, filmin ona çok şey borçlu olduğunu belirterek, 'Carole gibi hem çok \etenekli hem de çok başanlı gerçekleştirmek benim ıçin ol-
maşıkhğı yok ortada. Ben çok bir oyuncunun böyle bir rolü kabul etmesi de çok sık rastlanan bir durum değildir' diyor. Bouquet de fünıi bir 'auteur filmi' olarak değerlendiriyor. dukça zor oldu.
Cazkeyfi
sorunlan
yok etti!
Küttür Servisi- Istanbullu cazse-
verler Açıkhava'yı doldurur ve her
biri kendi dallanndaJysta' sayılan
sanatçılan dinlerken sanatçılarla
yapılan kontratlarda uluslararası
standartlara uyuldu. Bu, tüm dünya
genelınde uygulanan ve sanatçının
çıkarlannı koruyan bir dizi koşulu
içeriyor. Bu koşullardan en önemli-
si, kuşkusuz konserler sırasında
yapılan çekimler. Gerek fotoğraf ge-
rekse video cekimleri üç dakıkayla
sınırlı. Ama bu zaman sının basına
pek çekici gelmiyor, çünkü ilk üç da-
kıka sırasında sınırlı sayıda fotoğraf
çekilebiliyor ve genelde sanatçılar
konserin ortalanna doğru izleyici-
lerle kaynaşıyor. Işte bu kaynaşma
anını görüntülemek, sanatçının sah-
nedeki ilginç pozlannı yakalayabil-
mek isteyen fotoğrafçılar ve kame-
ramanlar, çekımi ılk üç dakika ta-
mamlama sınınnı zorunlu olarak
aşıyorlar.
Bu sırunn aşılması, izleyici ıçin
fazla bir önem taşımamakla birlikte
sanatçılar ve özellıkk festival düzen-
leyialeri için büyük sorun yaratı>or.
Festivali düzenleyen lstanbul Kül-
tür ve Sanat Vakfı yöneticileri, bu
çekimlen önlemek için olabildiğince
çaba gösteren görevblere karşı daha
anlayışlı olunmasını nca ediyor. Bu-
nun nedeni ise oldukça basit- Kon-
ser sırasında sahne arkasından
basını ızleyen menajerler, ızınsız çe-
kim yapıldığı zaman anlaşmayı fes-
hedebılir, tazmınat ve ya telif hakkı
isteyebilir Bu tür bir sorunla karşı-
laşmak isteme>en yöneticilerle iyi
bir poz yakalama çabasındaki basın
arasında bir kovalamacadır gidıyor.
Görevliler her ne kadar tüm basın
mensuplannı uyarsalar da, konser
sırasında arada sırada birkaç fiaş
patlıyor veyaflaşsızçekım yapanlar
gözlenıyor.
•k Brezilya Gecesı'nde sahneye
çıkan Jean Toots Thielemans, az
daha Türkıye'ye gınş yapamıyordu.
Çünkü Toots'un Türkiye vizesi
yoktu. Festival yönetıcilen, gelen
sanatçılara iki üç günlük geçıa vize
alındığını. böylehkle hiçbir sorunun
yaşanmadığını belırtıyordu, ama
Toots'un durumu bıraz farkbydı.
Toots, vızesını Türkiye'nın Brezilya
Konsolosluğu'ndan almahydı. Böy-
le bır vizenın yokluğu, saatlenn 23.
00'ü göstermesı, dolayısıyla geçici
vıze vermeye yetkıh hiç kımsenin
bulunamayışı. belki de bir konsenn
ıptalıne neden olacaktı. Havaalanı-
nda bu sorunlar yaşanırken Açıkha-
va, Bobby McFerrin'la kendinden
geçiyordu. Sonunda festival >önetı-
alen, tstanbul Valısi Hayri Kozakç-
loğlu'nu e\inden arama>a karar ver-
di. Kozakçıoğlu'nun talimatıyla ah-
nan geçıcı vize sayesinde Toots Tür-
kiye'ye giriş yaptı
*Konser veren tüm sanatçılar.
bilinçili ızlevialer karşısında sahne-
ye cıkmaktan son derece memnun
olduklannı belırtırken lstanbul
Kültür ve Sanat Vakfı yöneticilen.
22. Uluslararası Istanbul Müzik
Festivali'ne katılan sanatçılann da
aynı memnuniyeti duydueunu söy-
ledi.
•AOatevvay Üçlüsü'nün gıtansti
John Abercrombie, unutkanhklar
dızisıne bır yenısini ekledı. Konser
öncesınde röportaj teklıfımızi kabul
eden Abercrombie, verdiğı ran-
devuyu unutarak lstanbul turuna
çıktı. Arkadaşımız bir saatük umut-
suz bekleyiş sonrasmda gazeteye
geri döndü. Boynunda asıb duran
gözlüğü unutup elindekı kağıdı
"Ben bunu okuyamıyorum, benim
yerime siz okur musunuz" sorusuyla
sık sık karşı karşıya kalan festival
yöneticilenne şans dilıyoruz.
•Al Di Meola, Stanley Oarke ve
Jean-Luc Ponty çıkarmayı düşün-
düklen CD'dekı parçalan çalarken
Açıkhava'nın dışında konserin
dağılmasını bekleyen minibüs ve
taksi şoförleri ilginç yorumlar yaptı.
Bunlardan biri de, dışanya taşan
müziğin Tokat havası' olarak yo-
rumlanmasıydı.
*Cuma günü konser veren Mar-
la Glen, Marmara Oteli'nın belboy-
lannın yeleğini çok beğendi ve sah-
neye onunla çıktı. Konser sonrası-
nda hızını alamayan Glen. ilk önce
Hayal Kahvesi'ne, daha sonra da
Caz Stop'a gitti. Her iki eğlence ye-
rinde de şarkı söyleyip Türk müzis-
yenlere eşilik eden Glen, sempatik
davranışlanyla büyük ilgi gördü.
•Cumartesi günkü konsennde
Noa Kapahçarşı'dan aldığ) darbu-
kayı kullanmayı ihmal etmedi.
•*• Caz Festivali süresince caz-
severlere kapılan açan Esma Sultan
Jaz Club, gıriş ücreünın yüksek ol-
ması (450 bin lira) nedeniyle fazla
ilgi görmedi. Beklenenden çok daha
az sayıda cazsever Esma Sultan'a
geldi. Bunun üzerine konsere gelen
seyirciler, biletleriyle Esma Sultan'a
bedava olarak girebildiler.
*Festıval yöneticilen, konser ve-
ren sanatcılardan gelecekte kurmayı
planladıklan müze için birer anı eş-
yası istedi. Istisnasız olarak tüm sa-
natçılar kendüenne ait bır eşyayı
müzeye bağışladı.
•*Petrucciani 'nin bulunduğu
uçağın rötar yapması, konser prog-
ramında değişikliğe neden oldu.
Eski Dostlar Gecesi'nde ilk konseri
vermesi beklenen Petrucciani,
uçağının saat 19.00'da havaalanına
inmesi nedeniyle ancak ikinci bö-
lümde sahneye çıkabildi. Bu talihsiz
rötar, Petruccianı'nin Gateway Üç-
lüsü'ne eşlik etmesini de engelledi.