24 Nisan 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17 TEMMUZ1994 PAZAR 10 PAZAR YAZILARI Askerler ilanla aranacak İngiltere'de askerlik mecburi değil. İs- teyen, gönüllü yazılır ve asker olur. îste- yen, part-time asker de olur. Avrupa Bir- k'ği içinde bir de Lüksemburg'da askerlik mecburi değil. Geri kalan ülkelerde as- kerlik konusu anayasalarda ye yasalar- da enine boyuna yer alıyor. İngütere'de profesyonel ordu, bu işi yapmaya gönül- lü olanlardan oluştugu ve bunlara iyi para da verildiği için attığını vuran, vur- duğunu deviren, zıpkın gibi bir güçtür. Bu işi part-time yapaolar biJe yine isteye- rek yapüklanndan çok heveslidirler. Ve isteyen de ordudan aynlabilir. Bu yüz- den, ordu sûrekli olarak eleman kazan- maya çalışır. Bunun için dükkan açar. Bu dükkan- larda. ordunun yararlan, sağladığı ola- naklar anlatılır. Broşürleri, videolan vardır. Gezici tanıtım üniteleri de bu ça- bayı takviye eder. Ordu televizyona, rad- yoya, basına da reklam verir. öyle asık surath bürokratik reklamlar degildir bunlar. Orduyu, uzun ve sağhklı bir tatil gibi gÖstereni vardır, macera yönünü vurgulayanı vardır, birliktelik ve dostlu- ğu anlataru vardır. Ordu, bütün bu çabalanna karşıhk küçülmek zorunda. Savunma bütçesi daraltılıyor. Artık tetik durulacak bir tehdit yok. Evet, tehdit sayısı azalmadı, hatta arttı. Ama en büyûk tehdit artık kalmadığı için ordu da küçülmek zorun- da. Savunma Bakanlığı'ndan 7 bin sivil personel gidecek. Hava kuvveüerinden 7,500, kara kuvveüerinden 2,200, deniz kuvveüerinden 1,900 personel de gidici. Aralannda 20'den fazla orgeneral de var. Part time ordudan atılacakJann sa- yısı 4,500. İki hava üssü kapatılıyor. Al- manya'daki bir hava üssünden de vaz- geçüiyor. Üç askeri hastanenin ikisinden de. Büyük bir denizaltı üssünden 700 işçi kapının önüne. Ve Deniz Kuvvetleri Bando Okulu da kapatılacaklar arasın- da. Herhalde bu kıyım sırasında cenaze marşı çalamasınlar diye. Kent eyaletinin şirin Deal kasabasında bulunan okuldan 11 öğrenci, 1989'da IRA saldınsı sırasın- da ölmüştü. Okulun kamuoyunda ayn bir anlamı var bu nedenle. Savunma BakanhğVnın karan aslında uzun bir liste. Bakanlık, 18,700 kişiyi iş- ten çıkartıp bütün bu kapatma ve atma işlemlerini yaparak 5 milyar sterlin kaza- nacakmış. Ve işin tuhafı, ordunun elden çıkartacağı yerler arasında orduya gö- nüllü bulmaya yarayan 200 dükkan da var. Artık bundan böyle orduya eleman için ilanlar, bizim Iş ve İşçi Bulma Ku- rumu'na benzeyen, iş arayanlann gidip baktıklan yerlerde verilecek. Bir başkazamanakaldıyineisfceklerIsının 30 dereceye yaklaştığı ender bir günün akşamıydı. Yine bir şeyleri tam ola- rak elde edememişliğin verdiği yorgunluk. uykuyu davet ediyordu. Ve Moskova'da sayısız istek vardı. Hepsi birbirinden farklı, hepsi sahiplerine göre en önemlisiy- di. Çocuk önüne sürülen patatesten kurtul- maya çalışarak dondurma yemek istiyor- du; ama annesi izin vermiyordu. Genç kız kotunu diz hizasından kesmeyi düşleyerek yırtık pantolon modasına uy- mak istiyordu; ama babası izin vermiyor- du. Kadın zamanı geri alarak genç kızlık yıl- lanna dönmek istiyordu; ama yaşam izin vermiyordu. Adam birisiyle tanışmayı umarak yalnız başına tatile çıkmak istiyordu; ama kansı izin vermiyordu. Delikanlı filmlerdeki dövüşçülere imre- nerek karate kurslanna gitmek istiyordu; ama zamanı izin vermiyordu. Fahişe doğru düriist biriyle tanışarak bu kirli meşlekle vedalaşmak istiyordu; ama kader izin vermiyordu. Yazar yayınevine verdiği sözü anım- sayarak artık romanını tamamJamak isti- yordu; ama yeteneği izin vermiyordu. Başkan iktidarda kalmanın keyfini sürerek seçimleri ertelemek istiyordu; ama politik dengeler izin vermiyordu. MOSKOVA HAKAN AKSAY Kiralık katil ertesi günkü işini düşüne- rek bunun son olmasını istiyordu; ama mafya izin vermiyordu. Diplomat bu ülkeye kimbilir kaçıncı kez isyan ederek resmi bir toplantının orta ye- rinde küfretmek istiyordu; ama kurallar izin vermiyordu. Sevdalı genç sonunda duygulannı açmaya karar vererek sevdiği kıza ilan-ı aşk etmek istiyordu; ama cesaretsizliği izin vermiyordu. Futbolcu kendini seyirciye kanıtlama zamanının geldığıne inanarak bir an önce gol atmak istiyordu; ama formsuzluğu izin vermiyordu. Köşe yazan yanlışını anlayarak bugüne kadar yazdıklanna taban tabana zıt bir görüş ortaya atmak istiyordu; ama okur- lannın gözündeki imajı izin vermiyordu. Memur kendi alanında çoktan uzman olduğufikrinisavunarak artık bir üst mev- kiye yükseltilmek isü'yordu; ama patronu izin vermiyordu. Yaşlı lcadın arük kendisi gibi yaşlanmış olan köpeğinin bir işe yaramadığı yargısı- na vararak onu komşusuna devretmek istiyordu; ama vicdanı izin vermiyordu. ÖJüm döşeğindeki adam arük banşma zamanının geldiğini hissederek eski dostu- nu afTetmek istiyordu; ama ilkeleri izin vermiyordu. Isının 30 derece yaklaştığı ender bir gü- nün akşamıydı. Yine bir şeyleri tam olarak elde edeme- mişliğin verdiği yorgunluk, uykuyu davet ediyordu. Ve Moskova'da istekler bir kez daha sabaha erteleniyordu. Rusyanm yeniderdi: mültecüer Rusya kiüesel bir mülteci kriziyle karşı karşıya. Batı Avrupa'ya göç etmek isteyen, ancak sınırdaki denetimden geçemediği için Rusya'ya sığınan mültecüer büyük bir sefalet içinde yaşamlannı sürdüriiyorlar. Yaklaşık 40 bin kadar Sri Lankaiı, Somalili, Afgan ve Iraklı Kürt, kendilerine herhangibirstatü tanınmadığı için sınır dışı edilme korkusuyla yaşıyor. Hemen hemen hepsinin hayali Almanya, İsviçre gibi Baülı ülkeiere gitmek. Birleşmiş Milleüer Mülteciler için Yüksek Komiserliği yetkililerinden Olivier bercaut yaptığı açıklamada "Fırsatını bulsalar Rusya'dan hemen aynlıriar. Hepsi de çok kötü koşullar altında yaşıyor. Ancak diğer ûlkeler vize vennediği için mecburen Rusya'ya sığınıyorlar" diyor. Dişkilerde asansöryöntemiKumluşun adı "Uft Cent- nım." "Hizmet Merkezi" diye çevirmek en doğrusu. Sözlüğe bakacak olursak "Asansör Merkezi" ya da "Otostop Mer- kezi" diye de çevrilebilir. Mer- kezin yaptığı iş de bu tanımlara uyuyor zaten. Bir tür uzun etaplı dolmuşçuluk. Doldurgö- tür, doldur getir. "Lift Ccntnım" Avrupa'da başka şehirlere, başka ülkelere gidecek olan otomobilli kişile- rin müşteri bulması, yolculann da ucuz yolla ulaşım sorunlan- nı halletmeleri için kurulmuş bir merkez. Otostopçuluğu or- ganize etmişler ve rastlantıdan kurtarmışlar. "Şu gün, şu saat Berlin'e gideceğim, şu kadar yol- cu alabilirim" diye kendini bil- diriyorsun. Berlin'e gitmek için merkeze müracaat eden yolcu- lara da belli bir ücret karşılığın- da telefon numaranız veriliyor. Böylece kurduklan ilişki sonu- cu az bir parayla istediğiniz yere gidebiliyorsunuz. Herkes duru- mundan memnun. Otomobil AMSTERDAM ÖMER FARUK CİRAVOĞLU Kuzey'inVenedik'igörkemlî mevsimiyazıyaşıyor Temmuz Isveç'te endüstrinin tati- le girdiği aydır. Dar zamanlarda bile işlere ara verilir. Üstelik yalruzca en- düstride değil. Kamu sektöründe de öyle. Ya aradığınız tatile çıkmıştır ya da işinden o gün için erken aynlmıştır. Kimseyi yerine bula- mazsınız. Bu yıl temmuz sıkı geçiyor. Stock- holm'de önceki gün gölgede 32.8 de- receyle son 12 yıiın en yüksek sı- cakiığı ölçüldü. Halk soyunup dö- kündü, plajlara akın etti. Otobüsler bomboş, çünkü bisiklet; alunda şort, üstünde bikininin üst kısmı oian kadınlar ve yalnız şort giyen er- kekler tarafından en yaygın taşıma aracı haline geldi. Baltık Denizi'nin suyu bile 21-22 dereceyi bulunca, Stockholm gibi her yerinden denize girilebilen ender büyük kentlerden birinde halk kendini resmen denize attı. Göllerdeki suyun acakhğı ise Akdeniz'le boy ölçüşür hale geldi. Bu arada Dünya Kupası'nda İs- veç'in başanlan, geceleri de kızıştır- dı. Romanya'yı penaltılarla eleme- nin mutluluğunu havuzlara atlaya- rak yaşayan binlerce kişi, hem ha- vuzlara hem de çevresindeki çiçek- liklere önemli ölçüde zarar verdi. Şimdi Brezilya ile oynanacak yan fi- nal öncesi Stockholm Belediyesi, havuzlan tel örgüyle çevirdi ve hal- kı, dev ekranda maçın gösterileceği büyük bir parka davet etti. Bu tür "Pek İskandinav olmayan" gınşim- lere halk alışkın değil. Ama Avrupa Birliği'ne giriş yaklaştıkça böyle "kontinental çözumler de" çoğalı- yor. Bugün öğle tatilimde, işyerime yakın kıyıda küçük bir yürüyüşe çıktım. Birden iki itfaiye arabası yıl- dırun hızıyla geldi, deniz kenannda durdu. Görenler, birilerinin boğul- makta olduğunu sandılar; çünkü ortaJıkta yangın olduğunu gösteren hiçbir şey yoktu. Arabalanndan tu- lumlan ve postallanyla atlayan 8-10 görevli, tulumlannı aşağı indirdiler, postallarının üzerine tortop bıraktı- lar ve şortlanyla birlikte hop diye denize aüadılar! Bu arada araçlan- nın telsizi açıkü. Şöyle bir 10 dakika serinledikten sonra denizden çıktı- lar ve yine aynı hızla tulumlannı, postallannı gjyip araçlarına atladık- îan gibi uzaklaştılar... Kuzey'in Venedik'ine gerçek bir yaz gelmişti artık. Parklarda, sokak- larda yan çıplak çalışan yaz işçisi öğrenci gençleriyle, her gördükleri şeyin fotoğrafmı çeken meraklı Ja- ponlanyla, tıka-basa dolu sırt çan- talanyla koca kenti kanş kanşgezen genç turistleriyle ve kuytu köşelerde öpüşen sevgilileriyle Stockholm, bir kez daha kısa ama en görkemli mev- simine girmişti nihayet... sahibi benzin parasmı çıkardığı gibi. zorunlu olarak gidecegi yer için birazcık kâr bile etmiş oluyor. Bu kânn bir Avrupalı için değerini tahmin edemezsi- niz. Yolcular da neredeyse üç misli para ödemeleri gereken seyahatlerini böylece ucuza ge- tirmiş oluyorlar. Buraya kadar güzel. Ne var bunda? Keşke bizim ülkemizde de uygulansa! Hem trafik sıkı- şıklığına bir tedbir hem de ta- sarruf olur. Ancak insan bu toplumda yaşayınca. bunun gerçekte insan iüşkilerinin ko- pukluğunun belirgin bir göster- gesi olduğunun ayınmına vara- biliyor. Böyle bir yolculuk için baş- vurduğunuzda, size verilen tele- fon karşı dairenizde oturan kapı komşunuza ait olabiliyor. Onunla telefonla bağlanü ku- rup, alakasız bir yerde buluşa- rak yolculuk yapabiliyorsunuz. Sistem kuraliannı işletmekte ve kapı komşunuzla bu şekilde se- yahat edebilmektesiniz. Yolcu- luk sırasında belki sohbetiniz koyulaşacak ve "komşu" oldu- ğunuzu farkedeceksiniz. Ancak bu olay da komşu- nuzla bir ilişki kurmanız sonu- cunu doğurmayacaktır. O za- man samimiyet, komşunuzun seyahatlerini size haber ver- mesini ve belki ücret talep ede- memesini yaratabilir. Bir Avru- palı bu tavizi çoğunlukla ver- mez. Tanıdık bir şehirde tanıcük bir rüzgâr Bazı şehirler vardır, gidilme- seler de tamdık gelen hatta üze- rinde konuşulabilen. İşte Ham- burg benim için o şehirlerden biriydi. Belki de çoğu kişi için öyleydi. Bu yüzdendı daha ha- vaalanına ayak basar basmaz kendimi biraz Hamburglu gibi hissetmem. Liman şehirlerinde insanın yüzünü oburca yalaya- rak esen rüzgann tanıdık ol- ması da bu yüzdendi. Bergedorf, St. Pauli ve Ham- burg'un dünyaya acılan kapısı Elbe nehri; işte böyle oluyor in- san bir Almanya şehrinde frag- manını izlediği bir şehri gezer gibi... Hamburg'daki ilk gecemde kendimi bir panayınn ortası- nda buluyorum. Hey gidi, şim- di cağdaş ülke olduk, pana- yırlan unuttuk; bizim panayır- lar sadece sosyetik davetlerin in'lerinden. Bu yüzden Berge- dorftaki sahici panayırda geç- mişi aı.ımsayarak yürümek gü- zeldi. Aburcuburcu sokak satıcılan, iri çekirdekli, sapsan salatalık turşulan, kızarmış so- sis kokulan, ellerde bira bar- HAMBURC ŞANSIN TÜZÜN daklan ve gökyüzünde havai fi- şekleri... Kalabalık Elbe'ye ka- dar inmiş, gece nehrin üstünü örtmüş, bulanıklığını gizlemiş. İşte tam sırası; anı kucağımı nehre silkeliyorum şöyle bir, neler dökülüyor neler: Bir za- manlar bu limanda bir tersane işçisi, arkasından ürkek bir ve- da "Hamburg'u seveceksiıı amca..." Geriye kalan 67 ekran Saba televizyon, sanşın mavi gözlü yürüyen bir bebek ve gurbetteki yavuklusu sosis bacaklı bir Frau... Diyorum ki Elbe'ye: Benim ülkemde hemen herkesin bölük pörçük de olsa bir Almanya im- gesi vardır. Ben imgelerimle yüzleştim, dansı başınıza! GEREDE ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN EsasNo: 1994/56 Karar No: 1994/247 Davacı Mustafa Anaç tarafından mahketnemize acılan soyisim tashihi davasının yapılan yargılaması sonunda; Mahkememizin 14.6.1994 tarih ve 1994/56 esas, 1994/247 karar sayılı hûkmü ile Gerede ilçesi Gecitler köyij cilt no: 063 sayfa 39 kü- tük sra no 2Td^ nûfusa kayıtlı Sezai ve Fatma'dan olma 1956 d.lu Mustafa Anaç'ın Anaçolan soyisminin iptaüyle M.K'nin 26. madde- si gereğince soyadının Kahraman olarak değiştirilmesine karar veril- miş olup, işbu soyadı değişiklipnden zarar görenlerin öğrenme tari- hinden itibâren biryıl içerisinde itirazedebilecekleri ilanen duyurulur. Basın: 49640 İLAN T.C. BALIKESÎR ASLİYE BİRİNCİ SULH HUKUK MAHKEMESİ Sayı: 1993/1098 Davacı Cûneyt Kardeş vekili tarafından davalı nüfus müdürlü- ğü aleyhine mahkememizde açılınış bulunan nüfusta soyadı tashihi davasının yapılan yargılaması sonunda: Balıkesir Merkez Börekçiler Mah. cilt 003/02, sayfa 65, kütük 105 sayılannda nüfusa kayıtlı Orhan ve Gülten oğlu Cüneyt Kardaş'ın soyadının Kardeş olarak tashihine, 27.1.1994 tarihinde karar verildi- ği ilan olunur. 28.3.1994 Basın: 49680
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle