Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 TEMMUZ1994 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
48. AVIGNON FESTIVALI'NDEN NOTLAR
Geçnûşk geleceği birlikteycmsıUm ayiuûav
MEMVfETBASUTÇU
AVIGNON - Ortada bir kuyu vardı, alabildi-
ğine geniş. a>tu oranda da sığ bir kuyu... Dur-
madan renk değiştiren sular, zarif dansözün ince
ayak büeklerini gizleyebiliyordu ancak.
Altın yeleü aüar, kimi zaman çınlçıplak, tek
başlanna; kimi zaman ise uzun saçlan sırtlan-
nda dalgalanan sürücüleriyle birlikte dönüp du-
ruyorlardı kuyunun çevresinde. Suya yansıyan
yalnız onlann görüntüleri değildi. Zaman, aka
aka o suda toplanmıştı.
Ve birikimin bu kadar az olmasma şaşmamak
gerekiyordu. Kuyunun dibi delikli çünkü... Ve
Asya kıtasının derinliklerinden kopup gelen ge-
leneksel müzik, o sularda yankılanmaktaydı.
Binlerce yıllık bir kültürün kökleri o sulardan
fışkınyordu...
Atla tnsanoğlu arasındaki olağanüstü dostlu-
ğun, sağlam dayanışmanın özû, Orta Asya
bozkırlanrun tozuyla birlikte dört nala gelmiş,
bu geniş ve sığ kuyuda ya da küçük zaman gö-
lünae, yeniden biçımleniverrnişti...
Aslında, Avignon Festivali de uçsuz bucaksız
bir kuyudur. Dünya gerçeklerinden. simgesel,
natüralist, fantezisl ya da fantastik yansımalar
bulduğumuz bu dipsiz kuyunun aynasında. za-
man, coğrafya ve tarih içinde kendimizi izlerken
sevinir, ûzülür, baş kaldınr ya da uysallaşıveri-
riz...
tlk hafta, 48. Avignon Festivali'nin aynalan-
na birbirini tamamlayan iki değişik görüntü
yansıdı.
İzlediğim ilk gösteriyi Bartabas imzalamıştı...
Tarihin ve coğrafyarun ortak hafızasından çıkjp
yeşeren Orta Asya yaylalanna doğru uzun bir
yokuluğa çıkük. O yörelerde esen bağımsızuk
ve özgürlük riizgarlan. çağdaş kentlerimizin gö-
beğine dek ulaşmıştı...
Zaman ve evren içinde fantastik yolculuk
Yukanda canlandırmaya çalıştığım simgesel
su birikinüsi çevresinde bu rüzgarlara yeniden
soluk veren at dostu Bartabas. 'Dûşlem' (Chi-
mere) adh bu şürsel bale operasıyla hepimizi bü-
yülemişu. On yıl içinde, klasik bir sirk kumpan-
yası gösterilerinin, yepyeni bir biçim ahşma
tanık olmuştuk. Damarlannda. Orta Asya'run
yitirilmiş coşku ve kokulanrun delicesine
aküğını duyumsayan Bartabas. 'Zingaro Sirki'-
ni. 'Biniciliğin Operası Zingaro'ya (Opera Equ-
estre) dönüştürüvermişti...
Ve yine safkan atlann kusursuzca icra etükleri
olağanüstü bir bale gösterisi eşliğinde. zaman ve
evren içinde fantastik bir yokuluğa çıkıyorduk.
Bartabas'm koreografisine eşlik eden müzik,
Hindistan'm Rajastan bölgesinin kültürel biri-
kimini Avignon" a taşırruştı. Kökleri Orta Asya'-
ya dek uzanan bu geleneksel ezgiler eşliğinde,
başlan dimdik, yeleleri dalga dalga renklenen
atlar, gururla koşuyorlardı... Müzisyenler, halk
ozanları ve Zingaro ailesinin tüm fertleri. Barta-
basia birlikte aynı gururu paylaşmaktaydılar...
Birkaç saat için de olsa, günümüz gerçekleri-
nin iç bulandıran korkulanna burunlanmızı ü-
kayarak, bozkırlann temiz ha-
vasıtu soluduğumuz sanısına
kapılrruş; bir daha geri gelmemek
üzere yitirilmiş bir uyumun içine.
alü duyumuzla birlikte balıklama
dahvermiştik sanki...
tkincî gösteri Euripides ve Jacqu-
es Lassalk'in imzalannı taşıyan
'Andromaque'tı.
Papalar sarayınm görkemli avlu-
sunda sunulan bu oyundan çok şey
bekliyorduk. Bu nedenle olsa ge-
rek, yaşanan düş kınklığı büyüktü.
Usta bir tiyatro yönetmeni olan. üç
yıl boyunca 'Coroedie Française'i
yöneten Jacques Lassalle, önceki
başanlannı yineleyememişü. Hal-
buki, Euripides'in yaklaşık 2400 yıl
önce kaleme aldığı, dikkatli bir
analiz ve akıcı bir biçemle yeniden
Fransızca'ya çevrilen oyunu akıl
almaz bir güncelük içeriyordu.
Sanki, yaşadığımız çok boyutlu
bunalıma göndermelerde bulun-
mak isteyen çağdaş bir yazann,
traji-komik bir tiyatro denemesi
vardı karşırruzda. Euripides'in
oyunu, ne yazık ki tazeliğini koru-
yan bir dizi temel soruyla birlikte
önümüzdeydi: Yaşanan tüm acıla-
ra, dökülen tüm gözyaşlanna
karşm insanlık, neden savaşlann
önüne geçemiyordu:
Güçlüler neden akhn ışığından
kaçıyor, hoşgörüye sırt çeviriyor-
lardı? Neden yüreklerini kin bürü-
yor ve iç çelişkilerinden kurtul-
marun yolunu başkalanna kötülük
etmekte, aa çekürmekte buluyor-
lardı? Zamanla ne degjşmişti ki?
Hiçbir şey değişmemişti: Savaş ga-
• Damarlannda, Orta Asya'mn
yitirilmişcoşkuve kokulannm
delicesine aktığını duyumsayan
Bartabas, 'Zingaro Sirki'ni, 'Bi
niciliğin Operası Zingaro'ya (Opera
Equestre)(üstte) dönüştürüvermişti...
At dostu Bartabas,
'Düşlem'(Chimere) adlı bu şürsel
bale/operasıyla hepimizi büyülemişti.
• Avignon Festivaii, 'in' (25 gösteri)
ve'ofF
(tam 430 oyun) programlannın
çoksesliliğiyle, giderek
sancüar içinde dönen dünyamızm
yiten temel değerlerine karşı sanatsal
direnişin belli başlı kalelerinden biri
olmayı sürdürüyor.
• Papalar sarayının görkemli
avlusunda sunulan Euripides ve
Jacques Lassalle'in imzalannı
taşıyan' Andromaque'
düşkmklığı yarattı. Usta
bir tiyatro yönetmeni
olan, üç yıl boyunca
'Comedie Française'i yöneten
Jacques Lassalle,
önceki başanlannı
yineleyememişti. Christine Gagnieux,'Andromaque' adh oyunda
lipleri, 2500 yıl önce de topraklan işgal etmekle
yetinmeyerek 'Andromaque' örneğinde olduğu
gjbi, yengiye susamışhklannı kadınlann yatak-
lanna dek taşıyorlardı...
Peki, eski Yunan tannlan nasıl izin verebil-
mişlerdi bunca vahşete? Galiba onlar da yorul-
muşlardı. Belki de uykuya dalrruşlardı. Meydan
boş kalmışü. Kötüler özgürdüler... Tannlar ye-
niden uyanana dek bu kargaşa ve belirsizlik sü-
regelecekti... Aslında, yaşamdan bıkan çoğun-
luk, tannlann gazabını bekler olmuştu...
Şeytanca bir soruyu bir türlü kovamadım ka-
famdan. Bu gibi durumlarda, tannlar hiç uyan-
masalar daha rru iyi olurdu acaba?..
Sanatçılar, insanlığjn dönem dönem yaşadığı
sancıh bunalımlann gerisinde pusuya yatrruş
olan tehlikeleri herkesten daha önce kavra-
mamışlar mıydı? Ve tiyatro. geleceğe ayna tut-
makta, alarm zillerini çalmakta hep öncü ol-
mamış rruydı?
Eğer öyleyse, 'Kirli Çamaşniar' (Linge Sale)
adlı oyununu izleyeceğimiz çağdaş Fransız tiyat-
ro yazan Jean-Gaude Grumberg'in sözleri daha
da önem kazanıyor:
"Ydlar önce ırkçılığa karşı nvctinler kaleme
alarak başladun yazarlığa... Bugün, yazdn
klarunızın artık bir işe yaramadığı anlaşüdı. An-
cak gücsüzlüğümü/ün tanıklığını yapmak zonın-
dayız. Yazmak, tepki göstermek, inandığımız de-
ğerleri savunmak ozgürlüğü, bugün bizitnk alay
ediyor olsa da yazmayı sürdürmeliyiz... Yaptı-
klarunızın bugün artık bir yaran kalmamış olabi-
lir. Belki yazdıklarımız da kötüdür... OLsun, biz-
ler çağınuzm tanıklarıyız. Bu nedenle, klasik
yapıtlara sığınmanın haksızhk olduğunu düşünü-
yorum. Bizim oyunlarunız da seyirci önüne ge(e-
bflmeü..."
Festivalin, kısaca Hn' (İngilizce sözcüklere
karşı savaş açan Fransa kültür bakanının kulak-
lan çınlasın!) edatıyla tanımlanan resmi bölü-
münü kotaran yöneticiler, Grumberg'in sözleri-
ni kulak ardı etmeyerek ana bölümün kapılannı
bu yıl on beş çağdaş yapıta açmışlar.
Avignon Festivaii", i n ' (25 gösteri) ve 'ofT
(Tam 430 oyun!) programlannın çok sesliliğiyle,
giderek sancılar içinde dönen dünyamızın yiten
temel değerlerine karşı sanatsal direnişin belli-
başlı kalelerinden biri olmayı sürdürüyor.
Y1LMAZ ZAFER
GECESİ
AJDA PCKKAN
AJLAN-MİNE
ALİ POYRAZOĞLU
AUİ UYANDIRAN
AYKUT ORAY
AYŞCGÜL. ALDİNÇ
AYŞEN SRUDA
8ENOENİZ
BÜLENTKAYABAŞ
ÇİĞOE.M TUNÇ
EMEL
ENGİN EVİN
ERCAN YAZGAN
FATMA GtRlK
GÜZİN ÇORAGAN
HAKAN PEKER
HALİL ERGON
HARUN KOUÇAK
HÛLVA AKSULAt)
HÜL.YA KOÇYlGtT
KİBARİYE
MUAZZEZ ERSOY
MÜJDAT GEZEN
NURSELİ İDİZ
NÜKHETDURU
OKTAY KERESTECİ
SELÇUK ULUERGÜVEN
SONER ARICAN
SUATSUNA
YIUD1ZTİI.BE
CFISTO MA&AgAUMttNO» SATIŞA SUNUUMt|$TUN.
| fk M iillt
f nm «ıı«w
ıın
III i I I M \
t
1 I
\
VER: AÇIKHAVA TIYATROSU -(
8
b
•4
Mustafa Pilevneli
Belçika'daduvar
resmi gerçekleştirdi
Kültür Servisi- İstanbul Marmara Üniversi-
tesi Güzel Sanatlar Fakültesı ile Belçika'da
Gent şehrinde Güzel Sanatlar Kraliyet Aka-
demisi arasındaki anlaşma gereği yapılan iş-
birliği sonucunda Prof. Mustafa Pilevneli.
Üçüncü Dünya ülkeleri sorunlan için ayn-
lan yapıya bir duvar ve tavan resmi gerçek-
leştirdi. Bu bina için Pilevneli'nin çahşması.
uluslararası anlam kazanabilecek dostluk.
banş simgesi şair Nâam Hikmet'in "Yaşa-
mak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi
kardeşçesine" dizelerinden yola çıkılarak
mozaik tekniğ boyama ile üç haftada ger-
çekleştirildi. ftlevneli'nin çahşması açık bir
ders ortamında Hollandalı. tngiliz, Belçikalı
üç öğrenci ve oğlu Yayuz Pilevneli"nin yardı-
mlan ile gerçekleşleşti. Üç yıldır sürdürülen
ve Belçika-Türkiye Dostluk Vakfı tarafı-
ndan da desteklenen projeleri. Belçikalı gra-
fık sanatçısı Emiel Hoorne düzenliyor.
ODAKNOKTASI
AHMET CEMAL
Hukuk Devletinden
Saparken...
Antikçağda Yunan düşüncesi, dünyaya felsefeyi ar-
mağan etmiştir. Roma İmparatorluğu'nun günümüze ka-
dar varlığını sürdüren görkemi ise eşsiz bir hukuk de-
hasının temsilcisi olmasından kaynakianır. Başka deyışle
Antik Yunan, felsefede ne ise, eski Roma da hukuk alanı-
nda odur. Roma'nın hukuk dehası, o dönemde çıkanlmış
-ve günümüzde çoğu artık uygulamada'n kalkmış- yasalar-
da değil, fakat hayranlık derlemeyi günümüzde de sürdü-
ren bir soyutlama yeteneğinde ve bu yeteneği temel alan
uygulamada belirginleşir. Romalı hukukçular, somut olay-
ları sözü edilen yetenek aracılığıyla son derece adaletli çö-
zümlere bağlayabildiklerı ıçindir ki bu hukuk sistemi, Kara
Avrupası ülkelerinin -ve bu arada, Cumhuriyetin kuruluşu-
nun ardından, isviçre Medeni Kanunu'nun 'iktibası' yoluy-
la- Türkiye'nin hukuk sistemlerine geniş ölçüde temel ol-
muştur.
Daha yakından incelendığinde, Roma hukukunun bu ba-
şarısmı geniş ölçüde bir kavramı çok iyi kurumlaştırabilmiş
olmasınaborçlu olduğu görülür. Gerçekten de Roma huku-
kunda libertas, yani özgûrlük kavramı, hem hukukun özü-
nü, hem bireylerin karşılıklı konumlarmı, hem devlet-birey
ilişkilerini ve nihayet toplumun bir üyesı kimliğıyle, bireyin
bir birey kimliğiyle neleri kendi ozgürlüğü sayabileceğini
yönlendiren ve saptayan bir kurumdur. Yetkın bir düzeyde-
ki hukuk sisteminin raymdan çıkanlmasını, Roma İmpara-
torluğu'nun en önemli çöküş nedenlerı arasmda sayarken,
sözü edilen libertas kavramımn da bir denge öğesı oimak-
tan çıkarılıp yozlaştırılmış olduğunu göz önünde bulundur-
mak, gerçekçı bir tutum olur. Böylece Roma, geleceğe ola-
ğanüstü bir hukuk dehasıyla birlikte, hukuka gereken
saygının gösterılmemesı durumunda, toplumun nerelere
varabileceğine ilişkin çok somut bir örneği de miras
bırakmış olmaktadır.
Roma İmparatorluğu'nun çöküş evresının en belirgin
göstergelerinden biri, bir zamanlar bir denge kurumu olan
//bertas'ın bu son evrede hukuku hıçe sayma özgürlüğüne
dönüşmesidir.
Anayasasında bir 'hukuk devleti' olduğu yazan ülkemızin
gerçekte bir hukuk devleti blmaktan ve demokrasıden be-
lirgin biçimde uzaklaşmasının nedenleri üzerınde düşü-
nürken, hukuk açısından yukarıdaki tarihsel örneği de göz-
den uzak tutmamak hıç kuşkusuz yararlı olur. Son zaman-
lardaAnayasaMahkemesi'nınkararlarınınsiyasiçevreler-
de hukukla ilgisi bulunmayan ölçütlere vurulması, bu tutu-
mun neredeyse Anayasa Mahkemesi'ne. "Sen kim oluyor-
sun da işımize karışıyorsun!" gibilerden mesajları çağrıştı-
rması, ülkemizdeki hukuksal bunalımın "vahameti" konu-
sunda yeterınce fikır verebilecek açıklıktadır.
Gerçekte sözü edilen bunalım, Türkiye bağlamında
yalnızca bugünün sorunu değildir. Ayrıca yine sözü edilen
bunalım, ülkemızde karşımıza çıkan tek hukuka saygısızlık
orneğı de değildir Sağlıklı bir saptamayı amaçladığırrtız
takdırde yapmamız gereken, sorunun kökenini günlük'
olayların çok ötesmde, çok daha derinlerde, belli bir bilinç-
sizlik konumunda aramaktır. Çünkü hukuka bağlı bir toplu-
mun, bir hukuk devletının oluşmasının temel koşulu, toplu-
mun bireylerınin ve devletın vatandaşlarının büyük çoğun-
luğunda, hukuka ne pahasına olursa olsun bağlı kalınması
gerektiğine ılişkın bir bılıncın oluşmasıdır. Bir ülkede böyle
bir bilinç sözü edilen kapsamda henüz oluşmamışsa, o ül-
kenin kıtle iletişim araçlarının büyük çoğunluğunda hukuka
aykmlık örnekleri henüz magazm' düzeyınde ele alınıyor-
sa, o ülkenin anayasasında ülkenin bir 'hukuk devleti' oldu-
ğunun yazmast, hiçbir önem taşımaz.
Ülkemizde sözü edilen turden bır bılıncı sınama bağlamı-
nda ortaya çok yakın geçmışimızı konu alan bazı somut so-
rular atmak, kanımca aydınlatıcı olacaktır.
Bilindiği gibi, 12 Eylül 1980 gunü Türkıye'de beş general,
cezası, yasalarımıza göre ıdam olan bır suçu ışleyerek
devietin yasal yönetiminı devırmışler, TBMM'yı 'cebren'
kapatarak, kendi kendilerıne de hem yasama, hem de yü-
rütme yetkilerinı tanıyıp ülkenin başına geçmışlerdır. Bu
hatırlatmanın ardından sorularımıza gelelım.
Bu askerı darbenın hemen ardından, kımı universitele-
rin, içlerinde anayasa hukukçularının da bulunduğuse-
natoları, darbeyi haklı bulduklannı' ve 'desteklediklerini'
açıklamışlar mıdır? Bugün saygınlığına dıl uzatıldığından
haklı olarak yakınan Anayasa Mahkemesı o zaman. yani
darbenın ardından, nasıl bir tutum sergılemiştir? Devietin
anayasasını yürürlükten kaldıran, Meclisi kapatan darbe li-
derine üniversitelerimizce lahri hukuk doktorası -evet
yanlış okumuyorsunuz: hukuk doktorası
1
.- unvanı verilmış
midir? Kapatılan Meclis'in eski senato salonunda, darbeci-
ler tarafmdan atanan ve eski bır amıral olan göstermeiik
başbakan, 'kabinesıni' kendıierını Meclıs yerıne koyan beş
generale sunup, güven oyu ıstemiş midır? Bu manzara,
TRT kanallarındanTürkhalkına naklen' ızlettirilmiş midir?
izlettirilmişse eğer, korkunç bir aşağılama olarak algılanıp
değerlendirilmiş midir? Darbecilerin icazetiyle' kurulan
partilerin liderleri, darbe liderı. kendini kendi yaptıkları
anayasanın bir maddesine sıkıştırıp cumhurbaşkanı seçtir-
dıkten sonra, böyle bir cumhurbaşkanının ayağına defalar-
ca gitmişler midir? Aynı lıderler, daha sonra Türkiye Büyük
Millet Meclisi tarafmdan seçilen bir cumhurbaşkanının
'meşruluğunu' tartışma konusu yapmışlar mıdır? Göster-
meiik bir kurucu meclise yaptınlıp, sonra darbecilerin tez-
gahında son şeklini alan bır anayasa, bugün, yani Türkiye
Büyük Millet Meclısi'nın yeniden açılışından on bır yıl son-
ra,hala yürürlükte midir? Yönetimi sırasında gazete kapattı-
ran, gazetecileri hapse attıran emeklı darbe liderı, bugün
hala özellikle yüksek tirajlı basın tarafından ülke sorun-
larıyla ılgilı göruşlerı alınan muteber' bır kışı mıdır?
Bu soruların hepsinin yanıtı hayır'sa, o zaman artık biz
de tam bır hukuk devleti'nde yaşamakla övünebiliriz. Ama
tek bir 'evet', yalnızca tek bir evet' yanıtı bile varsa - o za-
man?
Açıkhava'danEsma Sultan'a
uzanancaz gezintileri
Kültür • Sanat 293 89 78 (3 hat)
Kültür Servisi - tstanbul'un sı-
cağından, trafığinden, kalabalığı-
ndan. koşuşturmasmdan yoru-
lan, taüle giderek dinlenme fırsatı
bulamayan müzikseverierler,
temmuz ayııun ortalannda, Açı-
khava Tiyatrosu'nu dolduruyor-
lar ve bir bilet karşıbğında caz
dünyasının devleriyle büyülü ge-
celer yaşama şansma kavuşuyor-
lar. Atatürk Kültür Merkea gişe-
lerinde ise bilet satışları tüm
hızıyla sürüyor.
Bu yıl rüsdünü ispatlayan
Uluslararası İstanbul Caz Fes-
tivaii, tüm zorluklara karşm ilk
sınavmı şimdiden vermiş görü-
nüyor. Bunun kanıtı ise akşam-
lan Açıkhava Tiyatrosu'nu
hınchınç dolduran seyircüer...
Önceki yıllarda caz camiasında
tanınan bütün önemli sanatcüan
tstanbullu izleyicüere festivalçer-
çevesinde sunan İstanbul Kültür
ve Sanat Vakfı yetkilileri, bunun
yeni emeklemeye başlayan Ulus-
lararası Caz Festivaii için büyük
bir avantaj olduğunu vurgulu-
yor. Bunun en önemli katutı ise
pek çok ülkeden en önemli caz
festivallerinin üye olduğu bir bir-
lik olan Avrupa Caz Festivalleri
Birliği İstanbul Caz Festivali'ni
kuruluş senesinde içine almayı
kabul etmiş olması.
Bu birliğin önümüzdeki yıl
1995 planlamasına yönelik ilk
toplantısının 8-9-10 eylül tarih-
lerinde İstanbul'da The Mar-
mara Oteli'nde yapılması plan-
lanıyor. Bu birük çerçevesinde
yılda dört tane toplantı yapılıyor
ve bu toplantılar festivaller açısı-
ndan ayn bir önem taşıyor. Bu
toplanülarda herşey ortaya dö-
külüyor ve fikir alışverişinde bu-
lunuluyor. Örneğin 1. Uluslara-
rası îstanbul Caz Festivaii prog-
ramında geçuğimiz günlerde gör-
kemli bir konser veren Şampling
Küba Vokal Grubu'nu İspanya'-
nın Vittoria Festivaii yetkilileri
önermiş.
Marû Glen'i ise Montreux
Festivaii yetkilileri tavsiye etmiş.
Bu birliğin amaçlanndan biri de
yeni projeler üretmek, hiç birara-
da çalmamış sanatcılan yeni mü-
zikler bulmaya. birarada çalı-
şmaya itmek. Hatta Al Di Meola,
Stanley Clarke, Jean Luc Pooty
konseri biraz da bu fıkirden
çıkmış. 1. Uluslararası İstanbul
Caz Festivaii, yurtdışındaki caz
festivallerinde uygulanan bir
yöntemi de hayata geçiriyor.
Konser sonunda hızıru alamayan
müzikseverler, sanatçüarla Esma
Sultan Jazz Club'de akşama de-
vam etme fırsatı buluyorlar.
Sanatçılar orada gönüllerince
çalma, izleyiciyle arada 15 metre
mesafe yokken, kaynaşma fırsatı
buluyorlar. Sanatçılar enstrü-
manlannı değiş tkuş ediyorlar,
hoş sürprizler yapıyorlar. Esma
Sultan Jazz Club, saat 22.00'de
açıhyor, 23.30'da konserler başh-
yor. Russefl Malone bu geceden
iübaren üç gece, ardından da
Muvaffak Falay Esma Sultan'da
konserler verecek. Esma Sultan'-
daki deyam konserleri de son de-
rece ilginç olacak.
BEYOGLÜ EÜR1MAGES S1NEMASI
"Ezurımsg&s'm katktfartyfa"
SİNEMA YAZARLARININ SEÇTİKLERİ 2
Bugün
SOSYETEDEN INSAN
MANZAKALARI
Yön: ROBERT ALTMAN
(Tel: 251 32 40) 11 30-14 45-18.00-21.15
PERft SİNEMftSI (251 32 40) I BULUNMAZ TİYATRO
" « S T A N B U L(Beyotyu Stnernast Yani}
TEPENİNKRAU
Yön: Steven Soae(bergh
Oyuncular. Jesse B'ad'crd
Jefoen Krabbe
usa Eıchhern
120014 151630 18452100
Yön. H. Hilmi Bulunmaz
ÇAĞDAŞ
KARAGÖZ
Oyn-. Gûrsel Akyel
Akm Güneş-Me1e Özdemır
ALKAZAR'IN SEÇTİKLERİ
Tel: 245 73 83-245 75 38
Cuma 20.00
Istıklal C«i. NO'. 186 2 Beyoglu
Tel: 513 74 31 -522 65 85-
251 60 90 • 638 14 84
»»»»»•»»»»<
Yılın "en iyi Rlm" listelerine giren en seçkin
14 Tem. Pers.
15 Tem. Cuma
16 Tem. C.lesı
17 Tpm PaTar
16 Tem. P.tesi
19 Tem. Salı
7>ü Tem. Cars.
21 Tem. Perş.
CHAPLIN
Rıchard Attenborough
12 00-15 00-18 00-21 30
AÖLATAN OYUN
Neıl Jordan
DÜNYAHIN TÜM SABAHLARI
Alaın Corneau
KÖPROÜSTÛ AŞIKLARI
Leos Carax
AĞLATAN OYUN
Neıl Jordan
KÖPRÜÜSTÜ AŞİKLARİ
Leos Carax
DÜNYANIN T O M SABAHLARI
Alaın Corneau
KÖPRÜÜSTÜ AŞİKLARİ
Leos Carax
eserteri Alkazar gösterdi
Alk. Avropa Eurhnages
ELVEDA CARİYEM
Chen Kaıge
12 00-15 15-18 00-21 45
KAFKA
Steven Soderberg
SARAFİNA
Darrett James-Roodt
1492
Rıdley Scotl
KAFKA
Steven Soderberg
AYAZDA BİR YÜPEK
Claude Şautet
SARAFİNA
Darrell James-Roodt
AYAZDA BİR YÜREK
Claude Sautet
Kültür
Sanat
ilanlarınız için:
293 89 78
(3 hat)
1988den beri böyle bir protest müzik dinlemediniz!
ekrem afaerMARE NOSTRÜM (Bizim "Deniz")
Madımak'ta
YananBenim!
•HeCanım
• Semah
(Done Done)
• Sardunyaya Aşt
• Mavıs Avlann
Giıludür
• Benim Kabem
İnsandır
• Sol Kokım Yaralı |
•Yürû Bre
Hıar Paşa
• Sıvas Ellennde
Sazım Çalırur
• Isçı Marşı
MAJÖR PLAK (O 212) 527 61 28