23 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 TEMMUZ1994 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 48. AVIGNON FESTIVALI'NDEN NOTLAR Geçnûşk geleceği birlikteycmsıUm ayiuûav MEMVfETBASUTÇU AVIGNON - Ortada bir kuyu vardı, alabildi- ğine geniş. a>tu oranda da sığ bir kuyu... Dur- madan renk değiştiren sular, zarif dansözün ince ayak büeklerini gizleyebiliyordu ancak. Altın yeleü aüar, kimi zaman çınlçıplak, tek başlanna; kimi zaman ise uzun saçlan sırtlan- nda dalgalanan sürücüleriyle birlikte dönüp du- ruyorlardı kuyunun çevresinde. Suya yansıyan yalnız onlann görüntüleri değildi. Zaman, aka aka o suda toplanmıştı. Ve birikimin bu kadar az olmasma şaşmamak gerekiyordu. Kuyunun dibi delikli çünkü... Ve Asya kıtasının derinliklerinden kopup gelen ge- leneksel müzik, o sularda yankılanmaktaydı. Binlerce yıllık bir kültürün kökleri o sulardan fışkınyordu... Atla tnsanoğlu arasındaki olağanüstü dostlu- ğun, sağlam dayanışmanın özû, Orta Asya bozkırlanrun tozuyla birlikte dört nala gelmiş, bu geniş ve sığ kuyuda ya da küçük zaman gö- lünae, yeniden biçımleniverrnişti... Aslında, Avignon Festivali de uçsuz bucaksız bir kuyudur. Dünya gerçeklerinden. simgesel, natüralist, fantezisl ya da fantastik yansımalar bulduğumuz bu dipsiz kuyunun aynasında. za- man, coğrafya ve tarih içinde kendimizi izlerken sevinir, ûzülür, baş kaldınr ya da uysallaşıveri- riz... tlk hafta, 48. Avignon Festivali'nin aynalan- na birbirini tamamlayan iki değişik görüntü yansıdı. İzlediğim ilk gösteriyi Bartabas imzalamıştı... Tarihin ve coğrafyarun ortak hafızasından çıkjp yeşeren Orta Asya yaylalanna doğru uzun bir yokuluğa çıkük. O yörelerde esen bağımsızuk ve özgürlük riizgarlan. çağdaş kentlerimizin gö- beğine dek ulaşmıştı... Zaman ve evren içinde fantastik yolculuk Yukanda canlandırmaya çalıştığım simgesel su birikinüsi çevresinde bu rüzgarlara yeniden soluk veren at dostu Bartabas. 'Dûşlem' (Chi- mere) adh bu şürsel bale operasıyla hepimizi bü- yülemişu. On yıl içinde, klasik bir sirk kumpan- yası gösterilerinin, yepyeni bir biçim ahşma tanık olmuştuk. Damarlannda. Orta Asya'run yitirilmiş coşku ve kokulanrun delicesine aküğını duyumsayan Bartabas. 'Zingaro Sirki'- ni. 'Biniciliğin Operası Zingaro'ya (Opera Equ- estre) dönüştürüvermişti... Ve yine safkan atlann kusursuzca icra etükleri olağanüstü bir bale gösterisi eşliğinde. zaman ve evren içinde fantastik bir yokuluğa çıkıyorduk. Bartabas'm koreografisine eşlik eden müzik, Hindistan'm Rajastan bölgesinin kültürel biri- kimini Avignon" a taşırruştı. Kökleri Orta Asya'- ya dek uzanan bu geleneksel ezgiler eşliğinde, başlan dimdik, yeleleri dalga dalga renklenen atlar, gururla koşuyorlardı... Müzisyenler, halk ozanları ve Zingaro ailesinin tüm fertleri. Barta- basia birlikte aynı gururu paylaşmaktaydılar... Birkaç saat için de olsa, günümüz gerçekleri- nin iç bulandıran korkulanna burunlanmızı ü- kayarak, bozkırlann temiz ha- vasıtu soluduğumuz sanısına kapılrruş; bir daha geri gelmemek üzere yitirilmiş bir uyumun içine. alü duyumuzla birlikte balıklama dahvermiştik sanki... tkincî gösteri Euripides ve Jacqu- es Lassalk'in imzalannı taşıyan 'Andromaque'tı. Papalar sarayınm görkemli avlu- sunda sunulan bu oyundan çok şey bekliyorduk. Bu nedenle olsa ge- rek, yaşanan düş kınklığı büyüktü. Usta bir tiyatro yönetmeni olan. üç yıl boyunca 'Coroedie Française'i yöneten Jacques Lassalle, önceki başanlannı yineleyememişü. Hal- buki, Euripides'in yaklaşık 2400 yıl önce kaleme aldığı, dikkatli bir analiz ve akıcı bir biçemle yeniden Fransızca'ya çevrilen oyunu akıl almaz bir güncelük içeriyordu. Sanki, yaşadığımız çok boyutlu bunalıma göndermelerde bulun- mak isteyen çağdaş bir yazann, traji-komik bir tiyatro denemesi vardı karşırruzda. Euripides'in oyunu, ne yazık ki tazeliğini koru- yan bir dizi temel soruyla birlikte önümüzdeydi: Yaşanan tüm acıla- ra, dökülen tüm gözyaşlanna karşm insanlık, neden savaşlann önüne geçemiyordu: Güçlüler neden akhn ışığından kaçıyor, hoşgörüye sırt çeviriyor- lardı? Neden yüreklerini kin bürü- yor ve iç çelişkilerinden kurtul- marun yolunu başkalanna kötülük etmekte, aa çekürmekte buluyor- lardı? Zamanla ne degjşmişti ki? Hiçbir şey değişmemişti: Savaş ga- • Damarlannda, Orta Asya'mn yitirilmişcoşkuve kokulannm delicesine aktığını duyumsayan Bartabas, 'Zingaro Sirki'ni, 'Bi niciliğin Operası Zingaro'ya (Opera Equestre)(üstte) dönüştürüvermişti... At dostu Bartabas, 'Düşlem'(Chimere) adlı bu şürsel bale/operasıyla hepimizi büyülemişti. • Avignon Festivaii, 'in' (25 gösteri) ve'ofF (tam 430 oyun) programlannın çoksesliliğiyle, giderek sancüar içinde dönen dünyamızm yiten temel değerlerine karşı sanatsal direnişin belli başlı kalelerinden biri olmayı sürdürüyor. • Papalar sarayının görkemli avlusunda sunulan Euripides ve Jacques Lassalle'in imzalannı taşıyan' Andromaque' düşkmklığı yarattı. Usta bir tiyatro yönetmeni olan, üç yıl boyunca 'Comedie Française'i yöneten Jacques Lassalle, önceki başanlannı yineleyememişti. Christine Gagnieux,'Andromaque' adh oyunda lipleri, 2500 yıl önce de topraklan işgal etmekle yetinmeyerek 'Andromaque' örneğinde olduğu gjbi, yengiye susamışhklannı kadınlann yatak- lanna dek taşıyorlardı... Peki, eski Yunan tannlan nasıl izin verebil- mişlerdi bunca vahşete? Galiba onlar da yorul- muşlardı. Belki de uykuya dalrruşlardı. Meydan boş kalmışü. Kötüler özgürdüler... Tannlar ye- niden uyanana dek bu kargaşa ve belirsizlik sü- regelecekti... Aslında, yaşamdan bıkan çoğun- luk, tannlann gazabını bekler olmuştu... Şeytanca bir soruyu bir türlü kovamadım ka- famdan. Bu gibi durumlarda, tannlar hiç uyan- masalar daha rru iyi olurdu acaba?.. Sanatçılar, insanlığjn dönem dönem yaşadığı sancıh bunalımlann gerisinde pusuya yatrruş olan tehlikeleri herkesten daha önce kavra- mamışlar mıydı? Ve tiyatro. geleceğe ayna tut- makta, alarm zillerini çalmakta hep öncü ol- mamış rruydı? Eğer öyleyse, 'Kirli Çamaşniar' (Linge Sale) adlı oyununu izleyeceğimiz çağdaş Fransız tiyat- ro yazan Jean-Gaude Grumberg'in sözleri daha da önem kazanıyor: "Ydlar önce ırkçılığa karşı nvctinler kaleme alarak başladun yazarlığa... Bugün, yazdn klarunızın artık bir işe yaramadığı anlaşüdı. An- cak gücsüzlüğümü/ün tanıklığını yapmak zonın- dayız. Yazmak, tepki göstermek, inandığımız de- ğerleri savunmak ozgürlüğü, bugün bizitnk alay ediyor olsa da yazmayı sürdürmeliyiz... Yaptı- klarunızın bugün artık bir yaran kalmamış olabi- lir. Belki yazdıklarımız da kötüdür... OLsun, biz- ler çağınuzm tanıklarıyız. Bu nedenle, klasik yapıtlara sığınmanın haksızhk olduğunu düşünü- yorum. Bizim oyunlarunız da seyirci önüne ge(e- bflmeü..." Festivalin, kısaca Hn' (İngilizce sözcüklere karşı savaş açan Fransa kültür bakanının kulak- lan çınlasın!) edatıyla tanımlanan resmi bölü- münü kotaran yöneticiler, Grumberg'in sözleri- ni kulak ardı etmeyerek ana bölümün kapılannı bu yıl on beş çağdaş yapıta açmışlar. Avignon Festivaii", i n ' (25 gösteri) ve 'ofT (Tam 430 oyun!) programlannın çok sesliliğiyle, giderek sancılar içinde dönen dünyamızın yiten temel değerlerine karşı sanatsal direnişin belli- başlı kalelerinden biri olmayı sürdürüyor. Y1LMAZ ZAFER GECESİ AJDA PCKKAN AJLAN-MİNE ALİ POYRAZOĞLU AUİ UYANDIRAN AYKUT ORAY AYŞCGÜL. ALDİNÇ AYŞEN SRUDA 8ENOENİZ BÜLENTKAYABAŞ ÇİĞOE.M TUNÇ EMEL ENGİN EVİN ERCAN YAZGAN FATMA GtRlK GÜZİN ÇORAGAN HAKAN PEKER HALİL ERGON HARUN KOUÇAK HÛLVA AKSULAt) HÜL.YA KOÇYlGtT KİBARİYE MUAZZEZ ERSOY MÜJDAT GEZEN NURSELİ İDİZ NÜKHETDURU OKTAY KERESTECİ SELÇUK ULUERGÜVEN SONER ARICAN SUATSUNA YIUD1ZTİI.BE CFISTO MA&AgAUMttNO» SATIŞA SUNUUMt|$TUN. | fk M iillt f nm «ıı«w ıın III i I I M \ t 1 I \ VER: AÇIKHAVA TIYATROSU -( 8 b •4 Mustafa Pilevneli Belçika'daduvar resmi gerçekleştirdi Kültür Servisi- İstanbul Marmara Üniversi- tesi Güzel Sanatlar Fakültesı ile Belçika'da Gent şehrinde Güzel Sanatlar Kraliyet Aka- demisi arasındaki anlaşma gereği yapılan iş- birliği sonucunda Prof. Mustafa Pilevneli. Üçüncü Dünya ülkeleri sorunlan için ayn- lan yapıya bir duvar ve tavan resmi gerçek- leştirdi. Bu bina için Pilevneli'nin çahşması. uluslararası anlam kazanabilecek dostluk. banş simgesi şair Nâam Hikmet'in "Yaşa- mak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine" dizelerinden yola çıkılarak mozaik tekniğ boyama ile üç haftada ger- çekleştirildi. ftlevneli'nin çahşması açık bir ders ortamında Hollandalı. tngiliz, Belçikalı üç öğrenci ve oğlu Yayuz Pilevneli"nin yardı- mlan ile gerçekleşleşti. Üç yıldır sürdürülen ve Belçika-Türkiye Dostluk Vakfı tarafı- ndan da desteklenen projeleri. Belçikalı gra- fık sanatçısı Emiel Hoorne düzenliyor. ODAKNOKTASI AHMET CEMAL Hukuk Devletinden Saparken... Antikçağda Yunan düşüncesi, dünyaya felsefeyi ar- mağan etmiştir. Roma İmparatorluğu'nun günümüze ka- dar varlığını sürdüren görkemi ise eşsiz bir hukuk de- hasının temsilcisi olmasından kaynakianır. Başka deyışle Antik Yunan, felsefede ne ise, eski Roma da hukuk alanı- nda odur. Roma'nın hukuk dehası, o dönemde çıkanlmış -ve günümüzde çoğu artık uygulamada'n kalkmış- yasalar- da değil, fakat hayranlık derlemeyi günümüzde de sürdü- ren bir soyutlama yeteneğinde ve bu yeteneği temel alan uygulamada belirginleşir. Romalı hukukçular, somut olay- ları sözü edilen yetenek aracılığıyla son derece adaletli çö- zümlere bağlayabildiklerı ıçindir ki bu hukuk sistemi, Kara Avrupası ülkelerinin -ve bu arada, Cumhuriyetin kuruluşu- nun ardından, isviçre Medeni Kanunu'nun 'iktibası' yoluy- la- Türkiye'nin hukuk sistemlerine geniş ölçüde temel ol- muştur. Daha yakından incelendığinde, Roma hukukunun bu ba- şarısmı geniş ölçüde bir kavramı çok iyi kurumlaştırabilmiş olmasınaborçlu olduğu görülür. Gerçekten de Roma huku- kunda libertas, yani özgûrlük kavramı, hem hukukun özü- nü, hem bireylerin karşılıklı konumlarmı, hem devlet-birey ilişkilerini ve nihayet toplumun bir üyesı kimliğıyle, bireyin bir birey kimliğiyle neleri kendi ozgürlüğü sayabileceğini yönlendiren ve saptayan bir kurumdur. Yetkın bir düzeyde- ki hukuk sisteminin raymdan çıkanlmasını, Roma İmpara- torluğu'nun en önemli çöküş nedenlerı arasmda sayarken, sözü edilen libertas kavramımn da bir denge öğesı oimak- tan çıkarılıp yozlaştırılmış olduğunu göz önünde bulundur- mak, gerçekçı bir tutum olur. Böylece Roma, geleceğe ola- ğanüstü bir hukuk dehasıyla birlikte, hukuka gereken saygının gösterılmemesı durumunda, toplumun nerelere varabileceğine ilişkin çok somut bir örneği de miras bırakmış olmaktadır. Roma İmparatorluğu'nun çöküş evresının en belirgin göstergelerinden biri, bir zamanlar bir denge kurumu olan //bertas'ın bu son evrede hukuku hıçe sayma özgürlüğüne dönüşmesidir. Anayasasında bir 'hukuk devleti' olduğu yazan ülkemızin gerçekte bir hukuk devleti blmaktan ve demokrasıden be- lirgin biçimde uzaklaşmasının nedenleri üzerınde düşü- nürken, hukuk açısından yukarıdaki tarihsel örneği de göz- den uzak tutmamak hıç kuşkusuz yararlı olur. Son zaman- lardaAnayasaMahkemesi'nınkararlarınınsiyasiçevreler- de hukukla ilgisi bulunmayan ölçütlere vurulması, bu tutu- mun neredeyse Anayasa Mahkemesi'ne. "Sen kim oluyor- sun da işımize karışıyorsun!" gibilerden mesajları çağrıştı- rması, ülkemizdeki hukuksal bunalımın "vahameti" konu- sunda yeterınce fikır verebilecek açıklıktadır. Gerçekte sözü edilen bunalım, Türkiye bağlamında yalnızca bugünün sorunu değildir. Ayrıca yine sözü edilen bunalım, ülkemızde karşımıza çıkan tek hukuka saygısızlık orneğı de değildir Sağlıklı bir saptamayı amaçladığırrtız takdırde yapmamız gereken, sorunun kökenini günlük' olayların çok ötesmde, çok daha derinlerde, belli bir bilinç- sizlik konumunda aramaktır. Çünkü hukuka bağlı bir toplu- mun, bir hukuk devletının oluşmasının temel koşulu, toplu- mun bireylerınin ve devletın vatandaşlarının büyük çoğun- luğunda, hukuka ne pahasına olursa olsun bağlı kalınması gerektiğine ılişkın bir bılıncın oluşmasıdır. Bir ülkede böyle bir bilinç sözü edilen kapsamda henüz oluşmamışsa, o ül- kenin kıtle iletişim araçlarının büyük çoğunluğunda hukuka aykmlık örnekleri henüz magazm' düzeyınde ele alınıyor- sa, o ülkenin anayasasında ülkenin bir 'hukuk devleti' oldu- ğunun yazmast, hiçbir önem taşımaz. Ülkemizde sözü edilen turden bır bılıncı sınama bağlamı- nda ortaya çok yakın geçmışimızı konu alan bazı somut so- rular atmak, kanımca aydınlatıcı olacaktır. Bilindiği gibi, 12 Eylül 1980 gunü Türkıye'de beş general, cezası, yasalarımıza göre ıdam olan bır suçu ışleyerek devietin yasal yönetiminı devırmışler, TBMM'yı 'cebren' kapatarak, kendi kendilerıne de hem yasama, hem de yü- rütme yetkilerinı tanıyıp ülkenin başına geçmışlerdır. Bu hatırlatmanın ardından sorularımıza gelelım. Bu askerı darbenın hemen ardından, kımı universitele- rin, içlerinde anayasa hukukçularının da bulunduğuse- natoları, darbeyi haklı bulduklannı' ve 'desteklediklerini' açıklamışlar mıdır? Bugün saygınlığına dıl uzatıldığından haklı olarak yakınan Anayasa Mahkemesı o zaman. yani darbenın ardından, nasıl bir tutum sergılemiştir? Devietin anayasasını yürürlükten kaldıran, Meclisi kapatan darbe li- derine üniversitelerimizce lahri hukuk doktorası -evet yanlış okumuyorsunuz: hukuk doktorası 1 .- unvanı verilmış midir? Kapatılan Meclis'in eski senato salonunda, darbeci- ler tarafmdan atanan ve eski bır amıral olan göstermeiik başbakan, 'kabinesıni' kendıierını Meclıs yerıne koyan beş generale sunup, güven oyu ıstemiş midır? Bu manzara, TRT kanallarındanTürkhalkına naklen' ızlettirilmiş midir? izlettirilmişse eğer, korkunç bir aşağılama olarak algılanıp değerlendirilmiş midir? Darbecilerin icazetiyle' kurulan partilerin liderleri, darbe liderı. kendini kendi yaptıkları anayasanın bir maddesine sıkıştırıp cumhurbaşkanı seçtir- dıkten sonra, böyle bir cumhurbaşkanının ayağına defalar- ca gitmişler midir? Aynı lıderler, daha sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafmdan seçilen bir cumhurbaşkanının 'meşruluğunu' tartışma konusu yapmışlar mıdır? Göster- meiik bir kurucu meclise yaptınlıp, sonra darbecilerin tez- gahında son şeklini alan bır anayasa, bugün, yani Türkiye Büyük Millet Meclısi'nın yeniden açılışından on bır yıl son- ra,hala yürürlükte midir? Yönetimi sırasında gazete kapattı- ran, gazetecileri hapse attıran emeklı darbe liderı, bugün hala özellikle yüksek tirajlı basın tarafından ülke sorun- larıyla ılgilı göruşlerı alınan muteber' bır kışı mıdır? Bu soruların hepsinin yanıtı hayır'sa, o zaman artık biz de tam bır hukuk devleti'nde yaşamakla övünebiliriz. Ama tek bir 'evet', yalnızca tek bir evet' yanıtı bile varsa - o za- man? Açıkhava'danEsma Sultan'a uzanancaz gezintileri Kültür • Sanat 293 89 78 (3 hat) Kültür Servisi - tstanbul'un sı- cağından, trafığinden, kalabalığı- ndan. koşuşturmasmdan yoru- lan, taüle giderek dinlenme fırsatı bulamayan müzikseverierler, temmuz ayııun ortalannda, Açı- khava Tiyatrosu'nu dolduruyor- lar ve bir bilet karşıbğında caz dünyasının devleriyle büyülü ge- celer yaşama şansma kavuşuyor- lar. Atatürk Kültür Merkea gişe- lerinde ise bilet satışları tüm hızıyla sürüyor. Bu yıl rüsdünü ispatlayan Uluslararası İstanbul Caz Fes- tivaii, tüm zorluklara karşm ilk sınavmı şimdiden vermiş görü- nüyor. Bunun kanıtı ise akşam- lan Açıkhava Tiyatrosu'nu hınchınç dolduran seyircüer... Önceki yıllarda caz camiasında tanınan bütün önemli sanatcüan tstanbullu izleyicüere festivalçer- çevesinde sunan İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı yetkilileri, bunun yeni emeklemeye başlayan Ulus- lararası Caz Festivaii için büyük bir avantaj olduğunu vurgulu- yor. Bunun en önemli katutı ise pek çok ülkeden en önemli caz festivallerinin üye olduğu bir bir- lik olan Avrupa Caz Festivalleri Birliği İstanbul Caz Festivali'ni kuruluş senesinde içine almayı kabul etmiş olması. Bu birliğin önümüzdeki yıl 1995 planlamasına yönelik ilk toplantısının 8-9-10 eylül tarih- lerinde İstanbul'da The Mar- mara Oteli'nde yapılması plan- lanıyor. Bu birük çerçevesinde yılda dört tane toplantı yapılıyor ve bu toplantılar festivaller açısı- ndan ayn bir önem taşıyor. Bu toplanülarda herşey ortaya dö- külüyor ve fikir alışverişinde bu- lunuluyor. Örneğin 1. Uluslara- rası îstanbul Caz Festivaii prog- ramında geçuğimiz günlerde gör- kemli bir konser veren Şampling Küba Vokal Grubu'nu İspanya'- nın Vittoria Festivaii yetkilileri önermiş. Marû Glen'i ise Montreux Festivaii yetkilileri tavsiye etmiş. Bu birliğin amaçlanndan biri de yeni projeler üretmek, hiç birara- da çalmamış sanatcılan yeni mü- zikler bulmaya. birarada çalı- şmaya itmek. Hatta Al Di Meola, Stanley Clarke, Jean Luc Pooty konseri biraz da bu fıkirden çıkmış. 1. Uluslararası İstanbul Caz Festivaii, yurtdışındaki caz festivallerinde uygulanan bir yöntemi de hayata geçiriyor. Konser sonunda hızıru alamayan müzikseverler, sanatçüarla Esma Sultan Jazz Club'de akşama de- vam etme fırsatı buluyorlar. Sanatçılar orada gönüllerince çalma, izleyiciyle arada 15 metre mesafe yokken, kaynaşma fırsatı buluyorlar. Sanatçılar enstrü- manlannı değiş tkuş ediyorlar, hoş sürprizler yapıyorlar. Esma Sultan Jazz Club, saat 22.00'de açıhyor, 23.30'da konserler başh- yor. Russefl Malone bu geceden iübaren üç gece, ardından da Muvaffak Falay Esma Sultan'da konserler verecek. Esma Sultan'- daki deyam konserleri de son de- rece ilginç olacak. BEYOGLÜ EÜR1MAGES S1NEMASI "Ezurımsg&s'm katktfartyfa" SİNEMA YAZARLARININ SEÇTİKLERİ 2 Bugün SOSYETEDEN INSAN MANZAKALARI Yön: ROBERT ALTMAN (Tel: 251 32 40) 11 30-14 45-18.00-21.15 PERft SİNEMftSI (251 32 40) I BULUNMAZ TİYATRO " « S T A N B U L(Beyotyu Stnernast Yani} TEPENİNKRAU Yön: Steven Soae(bergh Oyuncular. Jesse B'ad'crd Jefoen Krabbe usa Eıchhern 120014 151630 18452100 Yön. H. Hilmi Bulunmaz ÇAĞDAŞ KARAGÖZ Oyn-. Gûrsel Akyel Akm Güneş-Me1e Özdemır ALKAZAR'IN SEÇTİKLERİ Tel: 245 73 83-245 75 38 Cuma 20.00 Istıklal C«i. NO'. 186 2 Beyoglu Tel: 513 74 31 -522 65 85- 251 60 90 • 638 14 84 »»»»»•»»»»< Yılın "en iyi Rlm" listelerine giren en seçkin 14 Tem. Pers. 15 Tem. Cuma 16 Tem. C.lesı 17 Tpm PaTar 16 Tem. P.tesi 19 Tem. Salı 7>ü Tem. Cars. 21 Tem. Perş. CHAPLIN Rıchard Attenborough 12 00-15 00-18 00-21 30 AÖLATAN OYUN Neıl Jordan DÜNYAHIN TÜM SABAHLARI Alaın Corneau KÖPROÜSTÛ AŞIKLARI Leos Carax AĞLATAN OYUN Neıl Jordan KÖPRÜÜSTÜ AŞİKLARİ Leos Carax DÜNYANIN T O M SABAHLARI Alaın Corneau KÖPRÜÜSTÜ AŞİKLARİ Leos Carax eserteri Alkazar gösterdi Alk. Avropa Eurhnages ELVEDA CARİYEM Chen Kaıge 12 00-15 15-18 00-21 45 KAFKA Steven Soderberg SARAFİNA Darrett James-Roodt 1492 Rıdley Scotl KAFKA Steven Soderberg AYAZDA BİR YÜPEK Claude Şautet SARAFİNA Darrell James-Roodt AYAZDA BİR YÜREK Claude Sautet Kültür Sanat ilanlarınız için: 293 89 78 (3 hat) 1988den beri böyle bir protest müzik dinlemediniz! ekrem afaerMARE NOSTRÜM (Bizim "Deniz") Madımak'ta YananBenim! •HeCanım • Semah (Done Done) • Sardunyaya Aşt • Mavıs Avlann Giıludür • Benim Kabem İnsandır • Sol Kokım Yaralı | •Yürû Bre Hıar Paşa • Sıvas Ellennde Sazım Çalırur • Isçı Marşı MAJÖR PLAK (O 212) 527 61 28
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle