Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 5HAZİRAN1994PAZAR
8 PAZAR YAZILARI
Özgürlük, kinsizve nefretsiz"Kalkın / Zevk alın / Çünkü yaşam
çok kısa / Neşelenin / Gerisinin ne öne-
mi var / Iyi duyun / Korkıısuzca / Ya-
şamın ögrettikİerini / Bevler / Başka
bir yara aramavın / A\nı vanılgı ile"
Üzüm bağlan. üzüm bağlan. iki ya-
nımız. Radyoda bir kadın. kalkın. di-
yor. kısacak vaşamın coşkusuna davct
ediyor. Biz de bugün erkenden kalktık
zaten. Yolumuz uzun: İspanya'yı or-
tasından kesıp. güney yansını dolaşa-
cağız üç günde.
Şarkı, bizim dudaklanmıza da bula-
şıyor; üzüm bağlannın derinliğinde
kaybolup giderken bitimsiz, uçsuz bu-
caksız; şarap oluyor üzümler, Çingene
güzeli İspanyo! kızlannın ayaklannda
sarhoş oluyoruz.
Avrupa Parlamentosu seçimleri ön-
cesi Sosyalist İşçi Partisi"nin mitingle-
nni ızlevecek gazetecilerin "basın oto-
büsündeyiz". Ilk durak Valensiya.
Madrid'e 350 kilometre uzaklıkta.
Madrid ve Barselona'dan sonra İs-
panya'nın üçüncü büyük şehri, Seviy-
ya'nın da aynı nüfusu var. Valensiyaİı-
lar ve Seviyyalılar birbirleriyle çekişi-
yorlar; yok biz büyüğüz, siz küçüksü-
nüz diye.
Önce özerk bölge başkanı geliyor
kürsüye. Valensiyaca konuşuyor: Ben
nasıl anlayacağım? Valensiyaca, Ka-
lalanca"ya benziyor. Katalanca da
Fransızca'ya benziyor. Valensiyaca da
Katalanca da zaten biraz İspayolca.
Fransızca'nın yardımıyla oldukça an-
lıy orum. "Pel futur d'Espanya, "Ispan-
ya'nın geleceği için" demek; apaçık de-
ğil mi°
Ve işte İspanyollann as solisti Feli-
pe! İspanyollar, Felipe Gonzalez'e "Fe-
lipe" derler. Batı'da biliyorsunuz,
anne baba büyükler de isimleriyle ça-
ğırılabiliyor. "Felipe! Felipe!" Mitin-
gin yapıîdığı arena coşuyor. "Yoldaş-
lar" diye başlıyor her zamanki gjbi Fe-
lipe: "Companyeros!" Felipe. İspan-
yolca konuşuyor. Ne güzel. herkes is-
tediği dilden konuşuyor, herkes de
anlıyor. Her özerk bolgede o yörenin
dili okullarda öğretiliyor. Özerk bir
bölgeve gittiğimde konuştuğum her-
kese a\ nı soruyu soranm: Önce buralı,
sonra İspanyol musun; yoksa önce İs-
panyol sonra buralı mısın? Valensiya'-
da yaptığım mini ankete göre çoğu
"Hem İspanyol hem Valansiyalı; fark
etmez" diyor. sorun yok; zorunlu de-
ğil, kardcşçc yaşanılan bir birliktelik
örneği.
İspanya'da partilerin secim miting-
lerine. artık karanni vermiş, oyunun
rengini belli etmiş kişiler gidiyorlar.
Bir mitinge, değişik partiden birisi gel-
miyor. Onun için de mitingde 'çatlak'
sesler çıkmıyor. Hep aynı yürekler bir
araya geldikleri için miting bir fıesta
havasında geciyor. Önce müzik eşli-
ğinde herkes ısınıyor. roşuyor, dans
ediyor. "Get, şarkı söyle / İnsanlann
yeniden kardeş obnalan için / Şarkr
söyleyerek uyu / Düş kurarak yaşa /
Yeni bir güneş düşle / İnsanlann yeni-
den kardeş olmaları için."
Akdenız'ı 900 kilometre okşayarak
ikinci durağımız Kadiz'e vanyoruz.
Kadizliler önünde çoştukça coşuyor
Felipe.
Miting sonrası haberlergeçiliyorga-
zetelere. ajanslara. radyolara. Bilgisa-
yarlar. telefonlar, faxlar, sigara sigara
üstüne. Ve barlara koşuyoruz stres at-
mak için. Her barda, değişik bir mü-
zik. İsteyen dans edebiliyor. Hani şu
Japon icadı 'Karokoe' var ya; ekran-
dan şarkının sözleri geçerken sen de
mikrofondan şarkıyı söylüyorsun.
Öyle bir yerdeyiz. Gazeteci nasıl stres
atar? Biraz çılgınlık gerek. Bir şarkı se-
çiliyor. Eski bir şarkı. ben bilmiyorum:
olsun, nasıl olsa Karakoe. Bayanlar ve
baylar olarak iki ayn koro söylermiş
bu şarkıyı. Bayanlar korosunu Radio
SER'in gazetecisi Esther Jaen ve Ser-
vimedia'dan Susana Moneo oluşturu-
yor. Erkekler konusunda da ben. Ra-
dio Nacional'dan Jose Luis Garcia ve
El Mundo'nun gazetecisi Paco Frec-
hoso var. Başlıyoruz. "Libertad, sin
ira", yani. "Özgürlük; kinsiz nefret-
siz".
Yaşlılar derler ki bu ülkede bir savaş
vardı.
Ve şimdi iki İspanya vardır,
hala eski hesaplann kinini taşır
Yaşlılar derler ki bu ülkeye uzun bir
sopa
Ve sert eller gerektir, daha kötüsû
olmasın diye
Özgürlük, özgürlük; kinsiz nefretsiz
bir özgürlük
Korkuyu ve kini ve nefreti kendine
sakla
Çünkü özgürlük vardır, kinsiz nef-
retsiz bir özgürlük
Ve eğer yoksa, kuşkusuz olacak bir
gün
Bar coşuyor; sol yumruklannı hava-
ya kaldırarak bize eşlik edenler bile
var. İç savaş sonrası. kendi kendisiyle
banşmaya çalışan İspanya'nın şarkısı.
6O'lı. 70'li yıllarda dillerden düşmez-
miş. Bir seçim öncesi de ancak böyle
bir şarkı söylenirdi Kadiz'de bir bar-
da. sabaha İcarşı.
Meçhul asker
ismiyleanılıyorTürkiye'de Mehmetçik var-
sa, İngilizlerin de Meçhul (isim-
siz) Askeri var. Türkiye'de
Mehmetçik'in adı sanı hakika-
ten bilinmez. Ama İngillere'de.
kım kimdir. nedir, nerede nasıl
ölmüştür bilinir. Hele bazı bü-
yük binalann girişindecilalı ah-
şap levhalann üzerinde ya da
taş duvarlara kazınmış isimlcr
vardır ki bunlar, iki büyük dün-
ya savaşmda ölen askerlerin ad-
landır. Hiçbiri isimsiz dcğildir.
Bizimki gibi. kolaycılığa kaçıp
hepsine birden toptan bir isim
verip işin içinden çıkmamışlar.
Bireye vcrilen önem üzerine ku-
rulu bir kültürde bu. zaten
mümkün olamazdı.
Bugünlerde kamuoyu, 50 yıl
öncesinin hesaplanna yeniden
dalmış durumda. Türkiye için
de hayati bir dönemeç olan
İkinci Dünya Savaşf nın sonu-
nu hazırlayan 1944 Normandi-
ya Çıkarması yargılanıyor. Bu.
sadece askeri bir olay değil, fa-
şizme karşı 50 yıl önce verilmiş
büyük bir sayaşın son adımla-
nndan biri. İngiliz kamuoyu.
tarihine sahip çıktığı için 50 yıl
öncesini. Türkiye'de hayal bıle
edemeyeceğimiz kadar çeşitli
boyutlanyla değerlendiriyor.
Başta da tek tek insanlann 50
yıl önceki deneyimleri ve anıla-
nna yer vererek.
Köylerde bir köşede kendi
halinde duran gösterişsiz taş
anıtlann üzerinde isimler Kili-
selerde isimler. Okullarda du-
varda isimler. Kökü yüzvıllara
inen kuruluşlann görkemli bi-
nalannda isimler. Hemen hep-
EDİP
EMİL
ÖYMEN
sinde aynı sözler: Vatan için öl-
düler. Geçit töreni. tantana ve
mızıka yok. Anma ve anlama
var.
Bu listeler hele askeri kurum-
larda daha da belirgin. Burarun
harbokulu Sandhurst Akade-
mesi'nde bu iş için kocaman bir
kilise aynlmış. Dev vitraylarla
süslü pencerelerinin her birin-
de, İngiliz İmparatorluğu'nu
ayakta tutacak emperyaHzm
uğruna yapılan savaşlarda ölü-
nen diyarlann isimleri yazılı.
Afganistan'dan Güney Af-
rika'ya. Rusya'dan Filistin'e
kadar bir sürii. Ve bir pencere
de Gelibolu için. Her bir pence-
renin altında yine isimler isim-
ler... .
Ve İngiliz Harbokulu'nun bir
köşesinde. ünlü şairleri Rııd-
yard Kipling'in savaşı eleştiren
şu dizeleri kazılı duvarda:
Doğu. Doğudur, Batı da Batı...
İkisi gelmez asla bir araya...
Toprak ile gökyüzü gelene dek
yan yana... Yüce Tann'nın
yargı tahtında... Ama ne Doğu
kalır ne de Batı.. Ne ırk kalır ne
soy ne sınır... Eğer kopup gelse
yüz yüze... Dünyanın uçlan-
ndan iki büyük insan...
(Not: Bu çeviri. merhum
Prof. Berna Moran'a aittir).
Hoş
geldin
küçük
İngiltere'nin
Canterbury kenti
yakınlanndaki
HowlettsVahşi
Hayvan Parkı, 500
kiloluk"minik"bır
yavruyla şenlendi. 24
mayıstadünyaya
gelen minik Osh, aynı
zamanda İngiltere'de
doğan ilk erkek
Afrikafılı.Yeni
konuklanyla gurur
duyduklannı söyleyen
park yetkilileri.
fotoğrafta bir bölümü
görülen anne
Shara'nın sağlığının
da çok iyi olduğunu
belirttiler. Howletts
parkında aynı
zamanda 1982 vel 985
yıllannda dünyaya
gelen iki dişi Afrika fıli
de yaşıyor. Vahşi
hayvanlan doğal
ortamlan içinde
yaşatmayı ve
çoğaltmayı
amaçlayan bu tür
parklar. dünyanın bir
çok yerinde
bulunuyor.
(FOTÖĞRAF: Philip
Meech 'Independent)
Aşk, parakadarsoğuk, ölüıııkadarıızak
"Aşk ölümden soğuktur". Alman
sinemasınm son dahilerinden Rainer
Werner Fassbinder'in ilk filminin
adıydı bu. Aynı zamanda 13 yıl gibi
kısa bir sanat yaşamına sığdırdığı 40'-
tan fazla fılmin altını çizen tema. Fass-
binder. ölümünden birkaç saat önce
tamamladığı Querelle'de de "Aşk
ölümden soğuktur" temasını işliyordu.
O hayati boyunca, sevginin herhangi
bir meta gibi algılandığını. her zaman
bir karşılık beklentisiyle alınıp verildi-
ğini ve genellikle parayla ölçüldüğünü
göstermeye çalıştı. Terk etmek, terk
edilmek gibi "banal" konulann üstün-
de hiç durmadı. çünkü sevgi zaten var
gibi göründüğünde de ölümden so-
ğuktu.
Danimarkalı politikacılar ve Ya-
bancılar Müdürlüğü için de sevgi para
kadar soğuk, ölüm kadar uzak. Yeni
uygulamaya göre çulsuz ve pulsuzla-
nn >urtdışından birine aşık olmalan
yasak. Belki aşık olmalan değil. ama
Danimarka'da birlikte olmalan ya-
sak. Danimarkalı makamlar, vurtdı-
şından evlenenlere şimdi "Sevgiline
bakabilecek paran var mı" diye soru-
yorlar. var olduğunu ispatlayamayan-
lann eşlerine sınırlan kapattı, Dani-
makar'daki taraf Danimarkalı bile
olsa "Git eşüıin ülkesinde otur, bize yük
getirme"
Yabancılar yasasnı düzenli aralıklar-
la değiştirip sertleştirmeye alışan politi-
kaalar. son olarak 1992 yazında değiş-
tirdikleri yasaya bir de "Yabana bi-
riyle e>lenenlerden eşlerine bakabile-
ceklerini ispatlamalan istenebilir" hük-
münü geliştiriverdiler.
Yabancılar Müdürlüğü. bu istene-
bilir diyorsa istenir diye okumakta
şakınca görmez. Bu sefer de öyle yaptı.
Özellikle son bir yıldır. yeterli parası
olmayan hemen hemen hiç kimsenin
eşine oturma çalışma izni vermedi. Şi-
kayetler. içişleri bakanlığının ilgili ma-
salannın üstünü doldururken içişleri
bakanlığı da nihayet bu uygulamayı
genel hatlanyla onaylar nitelikte bir
genelgeyi geçen hafta içinde yayımla-
dı. Genelae. bazı ıstısnai durumlar dı-
KOPENHAC
FERRUH
YILMAZ
şında eşine bakamayacak durumda
olanlara "Git eşinin ülkesinde otur" de-
nebileceğini belirtiyor. Aşkın hangi
durumlarda parayla ölçülebileceğinin
kriterlerini belirtiyor.
Uygulamanın ve genelgenin, yasaya
ve yasanın motiflerine son derece uy-
gun olduğu, hukukçular arasında tar-
tışma konusu ülkenin önde gelen hu-
kukçulan, yasanın çıkış noktası ola-
rak özellikle Danimarka vatandaş-
lannın eşlerine oturma ve çalışma izni
verilmesinden yana olduğunu savunu-
yorlar.
Uygulamanın yasaya uygun olup
olmadığı. büyük bir ihtimalle aşkın
parayla ölçülebilecek kadar soğuk ol-
madığını savunan birilerinin başvu-
rusu üzerine mahkemelerde açığa çı-
kacak.
Yeni uygulamanın yasaya uygunlu-
ğu kadar tartışılması gereken bir yanı
daha var: Uygulama. Avrupa ülkele-
rinde giderek güçlenen yabancı korku-
sunun, toplumsal vicdanın sınırlannı
aşabilecek düzeye geldiğini. yabancı-
lar söz konusu olduğunda üzerinde
konsensüs sağlanmış olan ahlaki ve
etik kurallann bir yana itilmesini ka-
bullendiğini gösteriyor. Çünkü hem
insan haklan sözleşmelerinin hem de
yasalann tanıdığı temel haklann ba-
şında. aile birliği hakkı geliyor. Ve yeni
uygulama bu hakkı, vani her insanın
istediği kişiyle istediği yerde birlikte
olabilme temel hakkını çiğniyor. Ayn-
ca zengin-çulsuz ayınmı yaparak sos-
yal eşitlik ilkesini ihlal ediyor. Toplum
buna rağmen aşkın paraya vurulması-
nı, ölüm kadar soğuk kılınmasını
onaylıyor.
Sorunun bir başka yanı daha var:
Danimarka devleti kendi vatandaşına
"Paran yoksa eşinin ülkesine git" di-
yorsa. eşinin ülkesi de ilke olarak aynı
şeyi söyleyebilir. Eğer örneğin Tan-
zanya da Danimarka'ya karşılık kendi
vatandaşına "Paran yoksa eşini bura-
ya getiremezsin" derse insan haklan
sözleşmelerinin temel haklanndan biri
olan aile birliği hakkı nerede ve nasıl
sağlanacak? Değişik milliyetlerden in-
sanlar, sırf değişik ülkelerde doğduk-
lan için birbirleriyle birlikte olamaya-
caklar mı?
Avrupa. giderek yabancılara kapı-
lannı kapatı\ or. Yabancılar söz konu-
su olduğunda. insan haklannı. ahlaki
ve etik kurallan bir yana itebıliyor.
Filmlerde aşkı uğruna parayı ve top-
lumsal kurallan hiçe sayan kahrama-
nan alkışlayan. para ve loplumsal ku-
rallar yüzünden kavuşamayan aşıklar
için gözyaşı döken Avrupalı. gerçek
hayatta aşkı paraya vurmakta beis
görmüyor. Aşk, Fessbinder'i defalar-
ca haklı çıkanrcasına ölümden soğuk
hale geliyor.
SÖYLEŞt
"YURTTAŞLIK HAKKI ve NÂZIM
HİKMET"
KONUŞMACILAR
FtKRİSAĞLAR
KÜLTÜR BAKANI
PROF. DR. A YDINA YBA Y
NÂZIM HİKMET KÜLTÜR VE SANAT
VAKFIBAŞKAN VEKİLİ
A TİLLA COŞKLN
HUKUKÇU
NÂZIM HİKMET KÜLTÜR VE SANAT
VAKFI DANIŞMA KURULU ÜYESİ
YER: Tarık Zafer Tunaya Küllür Merkezi
(Eski Evlendirıne Dairesi)
Saat: 15.30-18.00
Tarih: 5 Haziran 1994 Pazar
•Tansue hamile! Ustelik beş aylık!...
• Nazım Hikmet, Ahmed Arif, Cemal Sureya Express'te
buluştu • Enıs Batur, Suleyman Demırel ve Haluk Gerger'ı
yazdı Hayrı Kozanoğlu'ndan 'krızın besıncı ayı"...# Merakla
beklenen ıfşaat: Tom Miks'i kim öldürdü?.. • Beyoğlu'nun
ıkı yuzu Gıovannı Scognamıllo ve kaldınmdakı saır Gulbahar
Unlu •Dunya Cevre Günü:Yeşil ne renk?.."Vıcdanı
red"ciler Bayrampaşa'dan yazdı...• Utopyalar toplantısın-
dan ızlenımler •"Başka turlü bir şey" konseri "nasıl bir
şey"di? Tanıklar anlatıyor... • Grunge'ın otesı berısı . Nı-
na Hagen'm gozuyle Kurt Cobaın...# Express Dosya'da Bü-
lent Somay ve Yılmaz Odabaşı...* "Ağır" tartısmaya de-
vam Lenınıst partı bunuva modelı mı'' Erkek bılgılerı El Kıta-
bı'ndan tıp-tıp erkekler.. • 4 0 yıllık sinema emekçisi Sami
Hazınses. • Ve her zamankıler Calar saat, Oynak Kobra,
Kasımpasalı Reşat, Yokedıcı, Derya Kuzulan..
E PRE85
Parlez-Vous Français?Fransızca konusur musunuz?
FRANSIZCA DİL KURSLARI
Kurs başlangıç tarihi:
9 Haziran 1994
Kayıtlar ve Test:
6-7-8 Haziran 1994
(Gün boyunca)
Saat: 10.00- 18.00Arası
Dün (Cumartesi) bayilerdeydi.
Yoksa almadınız mı? (Hala 25000 TL)
IEFIISTANBl L FRANSI7 KULTl R MERKEZİ
isfiklal Cad. No:8
Taksim Tel: 252 02 62
Diktatörlere
çiçek yok!
Pinochet Rusya'ya gcliyor-
muş! Gazetede okuduğum bu
haber, tüylerimi diken diken edi-
yor.
Pinochet! Hani şu II Eylül
1973'ten başlayarak Şili'ye 17 yıl
kan kusturan. zamanımızın ya-
şayan en azılı diktatörlerinden
Augusto Pinochet Ugarte!
I998'e kadar Şili Kara Kuvvet-
leri Komutanlığı'nı garantiye
almış olan ukala general!
70'li vıllarda İstanbul'da
yapürdığımız bir korsan miting
aklıma geliyor. "El Pueblo
unido, jama sera vencido" diye
attığımız sloganlan anımsıyo-
rum. "Şili nire, Türkiye nire?"
diye attığımız sloganlan anım-
sıyorum. "Şili nire, Türkiye
nire?" Ama uluslararası daya-
nışmanın önemini biliyor, daha
doğrusu duyumsuyorduk. Ve
Victor Jara'nın şarkılan gnlı-
yordu kulaklanmızda. Hala ara
sıra dinliyorum onu.
Onu. gitannı, Allende'yi, de-
mokratlan, sendikaalan kanla
susturdular. On binlerce Şilili
katledildi (yalnızca ölüm cezası-
na çarptınlanlar 15 bin kişiyi bu-
luyordu), ya da adlan "kayıp"
listelerine geçti; 150 binden fazla
insan hapislerde ve kamplarda
çürüdü; bir o kadan ülkesinden
kaçmak zorunda kaldı.
- Demokrasiyi zaman zaman
kanla yıkamak gerek!
Böyle diyordu eli kanb dik-
tatör. "Askerin göroi öidtirmek-
tir" cümlesıv le ün kazanıyordu.
Hitler'in "Kavgam" kitabından
sıkılmadan alıntılar yapıyordu.
Pinochet"e en büyük tepki
Moskova'dan geliyordu o yıl-
larda.
Ya şimdi? Moskova. dikta-
törü bağnna basmaya mı ha-
zırlaruyor?
Dediklerine göre Pinochet'in
gezisi resmi değil, özelmiş. Ama
gezi sırasında "çeşitli temaslar"
olabilirmiş. Şili'nin oldukça
tartışmalı ekonomik mucizesinin
Rusya'ya uyarlanma şansı
görüşülecekmiş. Silah alım
satım olanaklar ele alınacakmış.
MOSKOVA
HAKAN
AK^AY
Ve tabii Rus konukseverliği
gereğince yaşlı dıktatöre ekmek-
le tuz verilecek, alkışlaı ve gülü-
cükler eşliğinde çiçek sunula-
cakmış...
Kanlı bir generale çiçekler!..
Rusya bu utana hak etti mi?..
- Artık dünyaya yeni bir tarz-
da bakmak gerek! Komünizmin
şablonlanndan kurtulmalıyız!
Ekonomik çıkar ve refah amacı
her şeyin üzerindedir!
Böyle diyor "yeni Rus demok-
raÜarE." fçlennden bin -yazık ki
bir meslektaşım- çıkü ve geçmiş-
te Pinochet'le ilgili yazılanndan
dolayı özür diledi. Böylelikle
ekonomik refahın bedelinin bin-
lerce insanın kanıyla ödenme-
sinde bir sakınca görmediğini
vurguladı. 4 ekimde parlamen-
toyu ateşe verenlere yakışan bir
tutum doğrusu!..
Biz de diktatörlükler yaşadık.
Yıtirdiğim arkadaşlanm. hapse
düşenler. işkence görenler, çektı-
ğimiz aalar, hepsi belleğimde.
Ve onlan unuünak niyetinde de-
ğilim. Aynca katillerin ve işken-
cecilerin hala \ aru başımızda ya-
şadığını da unuünuyorum.
Hayır. "kana kan, intikamr
değil istenmesı gereken. Hukuk
normlan ışlemeli kuşkusuz.
Ama en önemlisi. toplumsal hu-
zurun, yeni ve daha büyük acıla-
ra yol açacak biçimde bozulma-
ması.
Ancak "çağdaşlık" adına. bel-
leklerin kırlı sularla yıkanarak
boşaltılması mı yapılması gere-
ken? Böyle olmamalı. İnsan.
belleğinc ihanet etmemeli.
Ve ne yurtdışına yönelik
"aydmlatıcı" gezilerinden ne de
yaptığı "şahaser" resimlerden
dolayı hıçbırdiktatöreskisine çi-
çek sunmamalı...
'KadınPedalı'na
7902kadmkatıldı
Geçen hafta Stockholm'de
düzenlenen bisiklet yanşına
7902 kadın katildı. Erkek yok-
tu. çünkü yalnızca kadınlar
içindı. Adı da öyleydi: "Kadır
Pedalı". Katılanlar arasınc
81 yaşındaki bir teyze de vard
42 kilometreyi, birinciden ık.
saat sonra bitirdi. ama son de-
rece mutluydu. Yaşından ötü-
rü kendini kutlamaya kalkı-
şanlara fazla yüz vemnedi.
Yanında bir süre koşarak ağ-
zından laf \apmaya çalışan ga-
zeıeciye de topu topu şunu
söyledi: "Bu koşuya katılmak,
evde otıırup ölümü beklemekten
iyidir."
Evet bu koşu, kadınlann ka-
ülımı bakımından bir rekor
oluşturuyor. ama burada ya-
şayan biri için saşılacak fazla
bir yönü yok. Çünkü arada bir
şeyler yapmak. bu toplumun
en sağlıkh özellikleri arasında.
Bu bisiklete binmek de olabi-
lir, uzun bir yüriiyüşe çıkmak
da. Takım kurup futbol oyna-
mak da olabilir. birlikte bir
başka kente gidip bir sppr kar-
şılaşmasını izlemek de. Önemli
olan. sağlıkh bir girişime katıl-
mak. pay sahibi olmaktır.
Yıllar önce. burada oldukça
yeniyken çalıştığım hastanede.
klinikler arası bir futbol turnu-
vası düzenlenmişti. Adı da
Pasta Kupası'ydı. Kazanan ta-
kıma bir pasta ile birer bakır
madalya veriliyordu. Takım-
lar 9'ar kişi\di ve oyunculann
3'ünün kadın olması koşulu
vardı. Türkıye'den geleli iki yıl
olmuştu benim için. Bu tür ka-
nşık bir futbol takımı görme-
miştım. Üstelik. bizim bölü-
mün maçlan dışındaki maçla-
STOCKHOLM
GÜRHAN
L'ÇKAN
nn hakemliğinı de bana ver-
mişlerdi. Maçlann yapıîdığı
futbol sahası. kentin dış semt-
lerinden birindeki bir akıl has-
tanesine aitti. İzleyiciler ara-
sında. bizim hastaneden gelip
kendi khniklerini alkışlayan-
larla birlikte tepkileri bizlere
garip gelen kişiler de vardı.
Oyuncular. tek bir soyunma
odasında giyiniyorlardı. İlk
maçımı yöneteceğim zaman
bu odaya girdim. Kılık değişti-
nrken her iki takımın oyuncu-
lan da içeri girdiler. Kızlar.
çevrelerinde hiçbir erkek yok-
muş gibi bir güzel soyunup for-
malannı şortlannı giydiler. O
an orada. iki ayn cinsin bir
aradaki çıplakhğı öylesine do-
ğaldı ki ben bile hiç yadırga-
madım. Çim saha. az bulunur
güneşli ha\ a. keyifli bir izleyici
kümesi ve amatör oyuncular.
olumlu bir amaçla bir araya
gelmenin mulluluğunu payla-
şnorlardı. Maç bitince kaza-
nan takımın. rakip oyunculan
dört kez "Hurra!" diye bağıra-
rak kutlaması bu güzel görün-
tünün son noktasıydı. O za-
man -yeni mezun, Türkiyeli bir
üniversiteli olarak- hayran ol-
muştum bu görüntüye. Şimdi.
yirmi yıl sonra. saygı duyuyo-
rum. 42 kilometre pedal vura
bisikletci teyzeyi de çok seviyo-
rum...
Reklam Ajansımıza...
En ;ız S yıl cleneyımli.
Bılgısayar kıılhınabilen.
Tercihan reklam ajansında çalnjnıış.
35 yaşını geçıııemış,
Bay veya bayan.
(l-:rkfk adjylann ii.skerhöını y.ıpniı> olmalan jjerckmektedır ")
MUHASEBE ELEMANI
ARIYORUZ.
Ut212) Z
7
^ 9> ^3 no'lu «Hcfnnu arjyarak. randcvu almabn rtca o(unur
STATÜ
LİSAN
ÇÖZÜM
Bizimle ingilizce
sorununuzu çok kısa
zamanda
çözebilirsiniz.
Lütfen bizi arayın.
Tel: 349 59 38
Bahaıiye Cad. 62/3
Romanlannızı ve
Ansiklopedileriniz
yerinizden ahnır.
Tel: 554 08 04
26.5.1994 gunü nüfus cüzdanımı,
ehlivetimı, sıgorta kartınu ve Açık
Öğrctim Fakültesı kimlığımi
kaybettım. Hükümsüzdür.
SEVALŞIRJN