23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 HAZİRAN 1994 CUMARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER Türk bankacılık sistemi tasarrufiı koruyabilir mi? Hiçbir ekonomi tasamıftan vazgeçemeyeceğine göre özellikle ülkemiz ekonomisinde tasarruflan piyasa mekanizmasının korumasına terk etmek Iükstür. Bilindiği üzere, piyasa mekanizması istikrar üzerine kurulmuş degildir. HtKMET KURNAZ Bankacı, Iktisatçı > A narşistManifesto', i V m anarşizmin yaşa- ^ X ^ k mın öğretisi oldu- j j ^ ^ k ğunu söyler. Bu- / M gün, fınans ve ma- ^ L JL. li piyasalarda ya- şanan anarşi karşısında her gün yeni şeyler öğreniyoruz. Ekonominin 'ol- mazsa olmaz' öğeleri olan bankalar, 'o4- masadaolur'oldular. Bunalımıngünah keçileri sürüsüne, KlT'ler yanında, bankalar dakatıldı. Görünenle yetinen kimi düşünceler, banJca sayısının fazla oldugunu, ekonominin bu kadarbanka- yı kaldıramayacağını ve ülkeyi faiz-dö- viz ikileminde bıraktıklan savıyla, özellikle önemi, bunahmda (krizde), gereken bankalara karşı bir tavır sergi- lemektedirler. Kuşkusuz, tamamen haksız sayıl- mazlar. Ne varki, eleştirilerin odağı pi- yasa ekonomisinin doğai sonuçlannda toplanmaktadır. Nitekim, Türk banka- cılık sistemi, uluslararası fınans dünya- sına yakışan bir performans yakalama- sına karşın ekonominin temel sorunla- nnı taşımaktadır Dogrusu, para sermayenin, üretken sermayeye göre yüksek kazanç elde et- tiği 'para rann' ekonomilerde banka sahibi olmak bir üstünlüktür. Nitekim, sıkça dillendirilen 'banka sayısı fozlab- ğı'nın nedeni, her faızden borçlanan bir kamunun olduğu ekonominin temelin- de saklıdır. Hiçbir ekonomide, banka- cılık dahil, kesimler arası bu kadar açık 'ara kârüiık' farkj görülmez. Oldugun- da, para sermaye banka sahipliliğine heveslenecektir. Dolayısıyla banka sa- yısını piyasa mekanizması değil, bü- rokrasinin 'yetkili eli'belirleyecektir. Doğaldır ki bürokrasi, bu yetki kulla- nımında piyasa mekanizmasının etkin- liğini ve seçiciligini gösteremeyecektir. Türk bankacılık sistemi, 72 banka ile ülke düzeyine 6 bin 300 şube ağıyla, ti- caret bankacılıgı temelinde konuşlan- mıştır. Ancak sistem, çoktan seçmeli az sayıda bankanın egemenliğindedir. Kamu maliyeti baskısı altında kısa va- deli fonlara dayalı çahşma içindedir. Fi- yatlama kamu borçlanma göstergele- rinde benzerdir. Sistem yabancı kayna- ğa olan bağımhhğını artarak sürdür- mektedir. Sistem temel büyüklüklerin- de reel bir genleme göstermektedir. Maliyet baskısında sistem kaynak top- lama ve aktarma mekanizmasında spe- külatifolmayazorlanmaktadır. Sistem son yıllarda para ikamesiyle artan bo- yutta kur riskı üstlenme ahşkanlığında- dır. Sistemde rekabet, yeterli teminat unsurlanndan uzakJaşmak suretiyle yü- rütülmektedir. Bugün finans ve mali piyasalarda 3 bankanın tasfiyesi ile somutlaşan ve de- rinlik kazanan bunalım karşısında; sis- temde biryandan kaynak çıkışı biryan- dan da küçükten büyüğe, özelden ka- muya doğru bir kaynak akışkanlığı ya- şanmaktadır. Özelleştirmeden yana egemen söylem duraksamış durumda gelişmelerin arkasında beklemektedir. Gerçekte, yaşanan bunalım, izlenen pa- ra politikasının bir sonucu olmasma karşın bunalımdan banka tasfiyesi ile kurtulunacağı gibi bir sanı vardır. Ter- sine, ekonominin yumuşak karnı olan bankacılık sistemine olan güvenin sar- sılması ya da dogacak güven bunalımı, bunahmm daha da derinleşmesidir. Oy- sa, 'kitabi iktisat'ta bunalım dönemle- rinde tasarruflann banka sisteminde kalması istenir. Aynca, tasarruflann sistemde belli bir yerde toplanması kay- nak kullanımında etkinliği azaltan bir öğedir. Kaynaklann rasyonel dağılımı etkin bir rekabet piyasasını şart koşar. Hiçbir ekonomi tasarruftan vazgeçe- meyeceğine göre özellikle ülkemiz ekonomisinde tasarruflan piyasa me- kanizmasının korumasına terk etmek Iükstür. Bilindiği üzere, piyasa meka- nizması istikrar üzerine kurulmuş de- ğildir. Doğası gereği arz ve talep değişken- lerinin baskısı altında denge arayışında- dır. Kendisine dengesizlik içinde den- ge arayan piyasa mekanizmasının salt bu nedenle dahi tasarruflan koruyabil- mesi kuşkuludur. Fakat, tercihini piya- sa ekonomisinden yana yapan bir top- lumda tasarruflar, devlet konıması lük- süne de bırakılamaz. Ancak, tasarruf- lann tasfiyesi "maddenin ruhu'na ay- kındır. Tasarruf gelirin tüketim dışı ka- lan kısmıdır. Tasfiye iie iktisaden tüke- tilmeyen tüketilmektedir. Söylemi ne olursa olsun, piyasa mekanizması üre- timi tasarrufla eşitlemek suretiyle ta- sarrufa verdiği önemi gösterir. Oysa tasfiye ile bankacıhğın varlığında öne- mi yadsınmayan tasarruflar önemsiz bi- rer bilanço kalemi durumuna düşmek- tedir. Finans piyasasında yaşanan geiişme- ler, siyasal iktidann önüne Türk banka- cılık sisteminde ivedi çözüm bekleyen iki temel sorun koymuştur: 1- Tasarruflann sistemde kalmasını sağlamak, 2- Sistemin tasarruflan korumasını sağlayan önlemleri alrnak. Hiç kuşkusuz, tasarruflann sistemde kalmasını sağlayacak olan, piyasa me- kanizmasının yatınm seçeneğinde ay- nı risk tabanında tasarrufa kazandıraca- ğı getiridir. Piyasa ekonomisinde sistemin tasar- ruflan koruyabilmesi özellikle yapısal ekonomik sorunlar taşıyan ülkemizde bir dizi düzenlemelere bağlıdır. Ger- çekte, Türk bankacılık sistemi, çahşma esas ve ilkeleri yönünden 1936 yılından bu yana Bankalar Kanunu ile belirlen- mektedir. 2999 sayılı ilk Bankalar Ka- nunu dahil hazırlanan tüm kanunlarda, mevduatın şu ya da bu şekilde konına- bilmesi kanun taahhüdü aJtına alınrruş- tır. Yalnız, bu taahhütlermevduatın bel- li bir kısmmı doğrudan koruma altına alırken kalan kısmını kaynaklann kul- lanım şekillerine koyduğu kısıtlayıcı koşullarla dolaylı olafak korumayı üst- lenmeştir. Ne var ki, geçmişte de yaşandığı üze- re mevduatı yeterince koruyabildiği söylenemez. Bugün geçerli olan 512 sayılı KHK ile değiştirilen Bankalar Kanunu'muzda, mevduatı koruyan doğrudan önlem olarak Tasarruf Mev- duatı Sigorta Fonu yer almaktadır. An- cak fonun güvencesi, kamunun mev- duat üzerinden aldığı munzam karşılık ve disponobiiite payına göre hiç dene- cek limittedir. Kaldı ki, ticari tasarrufu dışlayan bir yapıdadır. Dogrusu, sistemin çahşma esaslan- nı belirlemek ve tasarruflan dolaylı ko- ruyucu önlemler açısmdan Bankalar Kanunu'muz geçmiş kanunlann yapa- bileceğinin oldukça ilerisindedir. An- cak 7129 sayılı mülga kanunun doğru- dan korumak çerçevesinde gerek solvo- bihte oranı gerek imriyazh alacak hak- kı yönünden mevduatı daha önemii gördüğü söylenebilir. Diğer yandan, Merkez Bankası 1 -M genelgesi ve kar- şıhklar kararnamesi ile bankalann ça- hşma esaslannda disipline edilmesi de mevduatı koruyucu bir düzenleme sa- yılabilir. Ne var ki yapılan tüm düzenlemeler kanun ile güvenceye bağlanmış olsa bi- le bankacılık 'iktisadi bir olugu'dur. Bu nedenle ikrisat politikalannda tasarru- fa güvence aranmahdır. Aynı zamanda Türkiye ekonomisinde bir zorunluluk- tur. -Türk bankacılık sisteminde mülki- yet ve fonksiyonel yönden kaynak top- lama va aktarma mekanizmalannda ay- nmlaşmaya gidecek piyasalar oluşfu- rularak bankalar, tasarruf, kredi ve ya- tınm bankalanna aynlmahdır. -Sistem üzerinde kamu güvencesi ol- dugu duygusuna ya da talebine yol açan munzam karşılık, disponobiiite gibi maliyet baskılan kaldınlmalıdır. -Sisteme giriş ve çıkış piyasa meka- nizmasına bırakılmalıdır. -Sistem fiyat serbestisine sahip ol- malıdır. -Sistemde yer alan tasarruf bankala- n Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarh- ğı'nın degerleme esasına tabi olmalıdır. Yapılan değerleme puanlan topluma belli periyotlarda duyurulmalıdır. -Sistemde özkaynak ile işlev (fonk- siyon) arasında belirlenecek katsayı ilişkisinde bankalara yetki tanınmah- dır. -Sistemde değerleme puanlanna esas olacak şekilde serbest sigortayı özendi- ren önlemlere yer verilmelidir. Sayılan çerçevede yapılanacak Türk bankacılık sisteminde kesimler arası kâr farklan ortadan kalkacağı ve fiya- hn riski de içeren şekilde oluşacağı dik- kate alındığında 'yatırun bankacıhğı'na da yol açılacaktır. Böyle bir yapılan- mada kamu bankalannın özelleştiril- mesi savunulur 'ekonomikgerekçeier'e kavuşacaktır. ABADABİR Dr. BEgtR DOSTER Fetih mi, Kurtuluş mu? Türkler, tarihte büyük devletler, imparatortuklarkurmuşlar- dır. Gerek Orta Asya'da gerekse Ön Asya'da Türk ırkı eko- nomik yönden, askeri bakımdan komşulanndan daha güç- lü olduğu vakit onlan istila etmeye, giderek hudutlarını ge- nişletmeye başlamış. Bu eylemin tarihteki adı 'fetıh'tjr. Hun Imparatoru Atilla'nın Orta Asya'dan Roma'ya gelişi, Ti- mur'un Semerkant'tan kalkıp Ankara'ya yürüyüşü, Kanuni Sultan Süleyman'm Istanbul'dan Viyana'ya at koşturuşu büyük 'fetih' olaylarıdır. Ne hikmetse, tarih hep istilacı güç- lerin fetih serüvenlerini anlatır U2un uzun. Bize öyle geliyor ki, Türk olarak bu fetih olayları ile ne kadar övünürsek övü- ne/im yine de biraz yaya kalınz kanımıza göre. Neden mi? Çünkü, başka ırklann geçmişlerinde de onlann atalannda da fetih olayları var. örneğin, Makedonyalı Iskender, Isa'dan 330 yıl önce doğuya dogru başlattığı seferini, Bombay'a, Hindistan'a uğradıktan sonra Mısır'a kadar genişletmiş ve bu uzun yolculuğunu altı yılda noktalamıştır. Az şey mi bu? Mukaddes Roma Cermen Imparatorluğu ikiye parçalanmış, her biri yüzyıllarca ayakta kalabilen büyük imparatoriuklan oluşturmuştur. Hele Iskender'in ıstilası öylesine anlamlıdır ki, adının Müslüman oluşundan mıdır, yoksa 'fetih'm daha son- ra Islamiyeti kabullenmiş yörelerde gerçekleştiğinden midir pek çok Müslüman ozan Iskender ve fetih üzerine yazılar- dizeter döktürmüşlerdir. Sadece bu kadar mı? Şu beğenme- diğimiz Araplar, Hicret'in 100. yılında bir yandan Arap Yan- madası'ndan çıkıp Afrika'yı tümüyle kat edip Ispanya'ya do- luşurken öbür yandan Istanbul c_ lil, Anadolu'ya, Iran'a ge- çip Orta Asya'ya yürüyoriardı. "Ne işi vardt Hıristiyan insa- nın Kudüs'te" deyebilir misiniz? Papazlann Avrupa'da baş- lattığı yürüyüş, bütün krta ve ada Hıristiyanlannı öylesine et- kileınişti ki, 1200 yılında Kudüs için sekiz sefer düzenlenmış- ti. Dikkat edilirse, bu örnekler insanoğlunun hep karadaki ey- lemleridir. Kazanı kepçesiyle, devesi filiyle binlerce, yüzbin- lerce kişinin kilometreler yüklü-ülkeler dolusu yürüyüşleridir. Ya denize açılması? Buharlı makinelerin bulunuşu, tüccar devletlere öylesine bir serüven hazıriadı ki, yelkenleri açan okyanuslan fethedip krtalar keşfetti. Aç, beş on Ispanyol maceracısı Amerika'ya el koyarken minnacık Hollandalılar- Portekizliler dünyanın öbür ucundaki adalan paylaşıyordu. Kısaca "Altayiar'dan attığım ok Alp Dağlan'nı aştı" dize- si kırk yıl önce bizi yerierimizden hoplatacak bir coşkuyu kamçılıyordu. Ama şimdi "aldanma ki şairsözü elbetteya- landır" diye düşünüyor insan. Ve bu gerçek Romalı, Make- donyalı, Arap ve Yunanlı için de geçerlidir. Biz Isa'dan altı yüzyıl önce Attaylar'danattığ/mıztopun değil; Çanakkale'de, Dumlupınar'da, Sakarya'da aç susuz sırtımızda taşıdığımız mermilerin şiirini yazmalıyız. Daha dogrusu fetih öykülerin- den çok 'Kurtuluş'un destanını yazmalıyız... Hiç kuşkusuz bu yazdıklarımızla Türk ırkının geçmişteki büyük siyasal atılımlarını küçümsüyor değiliz;_tersine, top- lumların tarih bilinci içerisinde gejişmelerini degerlendirme- lerinin yarariı olacağını da sürekli savunuruz. Ne var ki, za- man zaman bazı kişilerin 'fetih'e sahip çıkıp 'kurtuluş'u umur- samaz tavırlanna tanık oluyoruz. Gerçek birtarih bilgisinden yoksun olan bu söylemlerin bir serüvenden öte kapkara bir cehaleti temsil ettiği ortadır (*)• (*) Bu yazı 20 yıl önce, yerel gazete olan Kars-Haber'de yayımlanmıştı. Güncelliğini koruması, ülkemiz için sevinile- cek bir olay değil elbette. Yazıklar olsun ülkemizi yerinde say- dıranlara, giderek daha geri götürenlere!.. Kıskançlık-boşanma-eşi öldürme... Dr. KRİTON DtNÇMEN Y ukandaki üçgenin üç kıyı- sından birincisi ile üçüncü- sü arasındaki ilgi, bu duru- mun günlük yaşamda nadir olmamak üzere rastlanmak- ta olması nedeniyle gerek rıp gerekse hukuk bilimlerinin önemli konu- lanndan olduğu gibi yazın, tiyatro ve sine- manın sevdiği ve sıkhkla işlediği konular- dandır. Isterbasitbirkıskançlık, isterseakıl hastahklan başlığı altında incelenmesi ge- reken kıskançhk vakalannda olsun, kıskanç- lığın, azımsanmayacak sıklıkta, eşini öldür- me boyutuna varabildiği göriilmektedir. îş- te bu gibi hallerde adli psikiyatri, tıbbi da- nışmanlık görevini yerine getirmek suretiy- le ceza hukukunun doğru karar vermesine yardımcı olur. Doğaldır ki herhangi bir akılsal anzaya bağlı olmaksızın oluşmuş basit bir kıskanç- Jığın neden olduğu bir suç karşısında sanı- ğın ceza ehliyeti tam olacak ve dolayısıyla kendisi kanunun öngördüğü cezaya çarptı- nlacaktır. Aynı şekilde sanığın musab bulunduğu akıl hastalığı, zeka geriliği veya bunama gi- bi akli bir anza benzer bir olayın oluşması- na yol açmışsa sanığın göstermekte bulun- duğu bu anzanın mahiyet ve derecesine gö- re ceza ehliyeti ya hiç olmayacak ya da azal- tılmış bulunacaktır. Vurgulanması gerekir ki gerçek bir olaya dayanmayan her kıskançhk olgusunun, tıb- bi anlamda daima bir kıskançhk hezeyanı veya hezeyani bir fikir olarak kabul edile- meyeceği nedeniyle, bu tür vakalann tümü- nün sanığın ceza ehliyetini etkilemesi gerek- mez. Görülüyorki gerçek birnedene dayan- mayan pek çok kıskançhk olayında hezeyan ya da hezayani bir fikir öğelennin bulunma- dığı takdirde sanığın ceza ehliyeti tamdır. Yukanda kısaca ve kaba hatlarla izaha ça- hştığımız kıskançhk-eşi öldürme ilişkile- rinde, olaylann önemli bir kısmında, kıs- kançhgın eşi öldürme ile sonuçlanmasm- dan önce ortaya çıkan ve sanık eşin suç ile neticelenen eyleme girişiminden birkaç yıl ve genelde ay öncesinde bir hal çaresi ola- rak başvurduğunun apaçık görüldüğü üçün- cü bir boyut ile karşılaşmaktayız. Başlığı- mızdaki üçgenin ikınci kenannı oluşturan ve sanıklann sıkhkla kıskançhklannın sonucu agır bir suçun işlenmesi ile kendisini göste- ren üçüncü kenara varmadan önce başvur- duklan ve genel bir ad ile boşanma girişimi olarak isimJendirmek istediğımiz bu husu- sun irdelenmesi, bu yazının temeli ve de amacıdır. Kişinin sorunlanna karşı çözüm olarak gördüğü ve başvurduğu bu girişime, ceza ehliyeti tam yani aklen sağlam sanıklardan ziyade, ceza ehliyetine sahip olmayan veya ceza ehliyeti azaltılmış bulunan yani akli bir anzaya musab sanıklann başvurmakta oldugunu saptamış bulunduğumuzu işaret etmek isteriz. Bu hususta Adli Tıp Kururnu 4. Ihtisas Kurulu'na 1983-1993 yıllan arasında mü- racaat ettirilen kadın-erkek 134 kıskançhk nedeniyle eşini öldürme vakası üzerine ra- portörlerimizden Dr. Murat BUgOi'ye yap- tırmakta olduğumuz bir araştırmanın veri- lerine göre ceza ehliyeti tam yani aklen sag- lam olarak değerlendirdiğimiz ve toplam 134 vaka sayısınm %59'unu oluşturan 79 sanıktan %18'inin, yani 14 sanığın, suç ey- lemine girişmeden önce ya mahkemeye baş- vıırma ya da eşlerini anne-baba-kardeşe yol- lama veya evi terk etme yoluyia boşanma- aynlmayâ başvurmuş olmalanna karşın ya- kınlannın araya girmesi ya da boşanmala- nna yeterli sayılacak kanıtlann eksikliği ne- deniyle davanın reddedilmesi gibi neden- lerle birlikteliklerini suç tarihine kadar zor- la sürdürmüş olduğu görülmektedir. Aynı şekilde akli anza nedeniyle ceza eh- liyetlerinin etkilenmiş olduğu saptanan ve toplam 134 vaka sayısının %41 'ini oluştu- ran 45 sanığın da %18'inin, yani 55 sanığın da tıpkı aklen sağlam sanıklar gibi suç ey- leminegirişmeden önce ya mahkemeye baş- vurmaya da eşlerini anne-baba-kardeşe yol- lama veya evi terk etme yolu ile boşanma- aynlmaya başvurmuş olmalanna karşın yu- kanda izah ettiğimiz nedenlerle birliktelik- lerini zorla sürdürmüş olduklan görülmüş- tür. Yani araştırmamızın verilerine göre kıs- kançhk nedeniyle eşini öldürme suçunun sanıklannın -ister aklen sağlam, isterse ak- len hasta olsunlar- % 18'inin, suçu oluştura- cak eylemlerinden önce ön bir girişim ola- rak, başka bir anlatımla kendilerini ve eşle- rini ve de toplumu böylesine saldırgan ve is- tenmeyen bir eylemden koruma amacıyla eşlerinden aynlmayı denemişler, ancak ne yazık ki toplumsal baskı sonucu bu olumlu girişimleri önlenmiş ve bu suretle esasında bitmiş bulunan bir evlilik, aynı çatı altında zoraki birlıkte yaşama, zoraki beraberlik - co-existence forcee, co-habitation forcee- haline dönüştürülmüş olmakla bir süre son- ra bu durumun sonucu ve de ifadesi olarak olay eşini öldürme suçunun oluşması şek- linde sonuçlanmıştır. Ceza ehliyetini etkilcyecek öz ve kertede marazi bir temele oturmuş olmasına ya da olmamasına bakmaksızın, kıskançhk nede- niyle evlilik birlikteliğini soniandırma arzu- sunun boşanma davası açacak ya da eşini ai- lesine geri gönderecek ya da evini terk ede- cek kadar çok ciddi boyutlara varmış bulu- nan olgularda, kendilerini bu kararagötüren olaylann gerçek olup olmadıklanna ve hat- ta böyle bir karara götüren muhakemenin sağlıkh olup olmadığına bakmaksızın, he- pimizin bu şekilde hareket etmekle toplu- mun sağhğını ve mutluluğunu korumakta olduğumuza kendilerimizi şartlamış oldu- ğumuz peşin hüküm ve kodlanmış yapay ahlak kurallanyla karar vermeden önce, olayiara açık bir kafa ve hümanist bir değer- lendirme ile bakmamızın ve ona göre bir sonuca varmamızın pek çok vakada katil ve maktul olma gibi iki ya da bazı olgularda gö- rüldüğü gibi daha fazla insanın yaşamını kurtarabileceğini düşünecek olursak, top- lum yarannın düşünülmeden vanlmış peşin hükümlere mi, yoksa gerçek ve nesnel dü- şünce ürününe mi bağlı olduğu kolayca an- laşılmış olur. ANMA HASANESATIŞIK'ı Beşinci ölüm yıldönümünde derin bir özlemle anıyoruz. AİLESİ M ^ ^ L F A G Ü L M E Z ^ H İ p l P ^ ^ ^ H elimizdeçiçeklermezannın ^ ^ j / -»«"Hİ^H başında olacağız. H £ ^ * * ^ ^ J Ailesi ve arkadaşlan adına B ,. * * J | KEMAL GÜLMEZ Karacaahmet Mezarlığı PENCERE Yuıftaş ile GoUL Yer: Türkiye Cumhuriyeti'nin başkenti Ankara!.. Ana- yasa Mahkemesi, DEP'i (Demokrasi Partisi) kapatmış. Partinin milletvekilleri ipi kopmuş tespih taneleri gibi or- talığa saçılmışlar. kimileri daha önceden gözaltına alın- mışlar, kimileri Avrupalara kaçmışlar, kimileri de kapat- ma karanndan sonra ortalıkta dolaşıyorlar, DGM Başsavcısı da bu milletvekillerini gözaltına alacağını yi- neleyip duruyor. DGM Başsavcısı kim?.. Nusret Demiral!.. • Çankaya Belediyesi görevlileri, geçenlerde Nusret Demiralın Goldi adındaki köpeğini zehirlediler, olay DGM Başsavcısı'nı çok sarstı. Oturdu, Goldi'ye bir şiir yazdı.. Köpeğinin heykelini de dikecek!.. Diyarbakır DEP Milletvekili Sedat Yurtdaş karalar bağlayan Demiral'a haber gönderdi: "Sayın Savcı, köpeklere gösterdiği duyarlığı insanla- radagöstersin..." Başsavcı yanıt verdi: "- DEP'liler köpek değil ki!.. Devleti yıkmaya çalışan kişilere elbette ki Goldi ye gösterdiğim özveriyi göstere- mem. Yanlış olur bu..." • Şimdi Diyarbakır Milletvekili Sedat Yurtdaş, Nusret Demiral'ın avucundadır.. Sedat Yurtdaş her sabah kalkıyor, tıraş oluyor, giyini- yor, bekliyor: - Başsavcı beni bugün gözaltına alacak mı?.. Herkes merakta!.. Dünya âlem biliyor ki Başsavcı Demiral, köpeği Goldi'ye gösterdiği duyarlığı milletvekili Sedat Yurt- daş'a göstermeyecek, çünkü bu konu aydınlığa kavuştu; Türkiye Cumhuriyeti Başkenti'nin DGM Başsavcısı açık- ladı: '"- DEP 'liler köpek değil ki..." Peki, DEP'liler ne?.. Başsavcıya göre insan bile değiller. "Devletiyıkmaya çalışan kişiler..." Kaç günden beri Türkiye'nin başkentinde birdram ya- şanıyor, her sabah kara mizah başlıyor; gazeteciler başsavcıya soruyorlar: - Ne zaman yakalayacaksınız?. - Elimdeler.. - Ama gözaltına almıyorsunuz.. - Dönüp dolaşıp gelecekleri yer burasıdır, istediğim zaman bu işi yaparım.. - Ama ne zaman?. - Siz DEP'lileri takipten vazgeçtiğiniz zaman.. - Bugün ne yapacaksınız?. - Belli olmaz.. - Nasıl belli olmaz?. - Avucumdalar.. * Başsavcı ilginçbirtip.. Daha geçenlerde parlamentoyu polisle kuşatıp DEP'- lilerin bir bölüğünü teslim almıştı... Bu kez neden duruyor?.. Bir savcı, yaptırmak istediğini polisle yaptırır; ya polis- te bir bityeniği varsa?.. Sakın bu kez polisimiz ağırdan almasın. Başsavcının kulağına kar suyu kaçmasın?.. Goldi'nin ölümünden sonra Nusret Demiral'ın başına bu da mı gelecekti?.. Astığı astık, kestiği kestik görünen meşhur başsavcı- mız devlet içindekı devlete bakıyor, yakala dediği za- man yakalayıp, dur dediği zaman duruyor mu?.. Türkiye burası!.. Dağlannı korku, kentlerini kuşku bek- ler, hukuk devleti olmak için daha çok emekler... KASETveCDÇIKTI Hızlı. kimı zaman dıngin. ama her zaman damıtarak çalıvor Her bir perde diğer bir perdevı ızlerken parmaklannda Anadolu halklanrun melodılen a- gıler ken anında ka[arîaşı>or- Parmakian tedırgın \e ûrkek dokunmadı tele. Kendınden emın ve onurlu Bılmanı. beynıru olduğu gibi müzığe aktanr- ken. enslrümanıaa son derece hâkım. Perdeler Kütahva. Erzıncan. Sıvas, bırazionra Ağn. Van. Fethj\e oluyor.. Teknık veduygubıhnçbbırbıçıınde ışlenınce. >alnızca yüreğı de|ı!. beyınkn de bu>'ûiüyor Ten ile telın bıleşımı, yûreklerden süzülürcesıne. çısele>en yağmur tanecıkten gıbı akarken sankı kopacak bir fırtanının prelüdü . Bir ihtılal oluyor Hasret gıbı... Zarif ve sen... Mızraptan çok. parmaklanyia çalıvor Çıpİak tenın ve telın ürusal zen- gınlığındekı sadelık. gece ile gundıız arasında zamanın durdurulmasına ka- dar surüyor Kısa sapb bağlama ile başlayan bu sermen uzun saplı bağlama. dıvansaa. cura. kabak kemane. Hasret'ın ellenndecanlı yajama donüyor. KALAN MÜZİKYAPIM Tel.: 512 3513, Fax: 528 11 34 ALAADDIN HOTEL•••• İncckum Alaaddın Hotcl, Türkivc'nın vcşıl lurızm bcldcM AntaKa'nın Alan>a ılçcsı Avsallar kasabasında Akdcniz'in berrak kıyılannda huzur, spor. cğlcnccdolu bırortama suhıptir. Anlalva Havaalanfna 98 km. uzaklıkta olan İncekum Alaaddın Hotel 232 oda. 500 yatak kapasitelidir. Yılın 3(X) gününün güneijli geçtiği \edcnizsezonunun 8ay sürdüğü Akdeniz"in bu şirin yöresindeki otelimi- /in odalan ılc lüm kapalı alanlan mcrkczi ısılma. soğutma ve havalandırma sistemi ile donatılmıştır. Ö/cl banşolu odal.ınmı/ olomutık telefon. 4 kanal mıi/ık >a\ını. u\dıı >a\ın TV sisienu ile olelimi/ tatilde L'\ını/ı <ıraima\acaklır İncckum Alaaddın Hotcl'dca> nca açık ve kapalı barlar. sauna. kondis\on mcrkczi. disco. 2 yüzme havuzu, ö/el plaj alanı. iskele. su sporlan mcrkc/i. tcnis konu bulunmaktadır. Otelımi/ 150 kişılik simültane çeviri sistemi toplantı salonu. 500 kişilik resıoran. alakart restoran, pasta salo- nu. televizyon salonu. o\ un odası. alışveriş mağazalan. ve manzara teraslan ile unutamayacağınız bir tatil sun- maktadır. İncckum Alaaddın Holcl'ın mutl'ak usiaları d.ı JJCCC ıııu/ıgı c^ığındc /cngın <n,ık butclcrı ılc I urk >cmoklcrı- nın lezzeuni sulcrc bir kc/daha lailıracaktır. ALAADLMN OTKL • • • • Rczervasyon ıçın: (0242i5l7l4 9l(6hat) İncekum-ALANYA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle