29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25 HAZİRAN1994 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 40. Sanat yılını kutlayan Erol Günaydın, kendini 'dörüt eri' olarak tanımlıyor Dohı dolu yaşadun, dolu doluyum ERDENSİDAL Erol Gönaydın bu yı! 40. sanat yılını kutluyor. Lise yülannda ti- yatroyla başlayan sanat yaşa- mında, sinema oyunculuğu, se- naryo yazarbğı, ortaoyunculuğu, seslendırme sanatçıbğı yaptı. Son birkaç yıldır televizyon dızilerin- de yer alan Günaydın'la dünden bugûne, kavuktan tiyatroya, Müslümanbktan laikliğe uzanan keyifli bir söyleşi yapük. Tiyatroya başladığı gûnden iti- baren sadece ışçı olarak çalış- tığını, hiçbir zaman yaptığı ışın patronu olmadığını özellikle be- lirten Erol Günaydın, kendisini "Dörüt eri" olarak tanımlıyor. Sanat anlamına gelen Dörût İceli- mesinin 1960'larda, Tûrkçe keli- meler üretme modası sırasında ortaya çıküğmı bebrten Gü- naydın, bugün bile hâlâ işçi oldu- ğunu ve böyle kalmak istediğini söylüyor. Akbank emekJisi oldum - 40 yıklır caİE^yorsunuz, bunca yüdan sonra sosyal güvencemz var mı? Eroekliliğiniz söz konusu mu? Devletten emekli olmadım. Akbank emeklisi oldum. Devlet- ten hiçbir kıyak görmedim. Çok mutluyum. Devlet bana hiçbir şey diyemez. Ben parasını da iste- miyorum. Şimdi devletten para isteyenlere de şaşınp kalıyorum. Tiyatrocular hep konuşurlar, bir- leşirler; yürüyelim arkadaşlar dağbaşını duman almış derler. tş devletten yardım almaya gelince, kim daha fazla aldı diye birbirle- rinin kafasını gözünü yarar, kav- ga ederler. O fazla aldı, ben az al- dım diye şey yaparlar. - Peki eskiden böyle miydi? Ortada para yoktu, seyirciyi kapan parayı götürürdü. Yani kim iyi iş yaparsa bileğinin hak- kıyla kazanırdı. Şimdi bu bitti. Faturalar, birtakım şeyler gös- teriyorlar, gidiyorlar devletten 300 ahyor, 500 ahyorlar. Adam- lann bir kısmı gidiyor ev alıyor, bir kısmı Avrupa'ya gidiyor. Ah- nan para "ancak masraflanmı karşıladı, şu kadar zarar ettim" diyorlar. Seyirciye, sanatçıya yansımıyor yani. Bu işin hâlâ işçisiyim - Ya sanatçı dayamşması? Sanatçılann içinde çok sıkın- tıda olanlar var, orta halliler var, bir de patronlar var. Tıyatro sa- hipleri devletten de kıyaklannı alıyorlar. Bu zamanda bu birliği kurmak çok zor. Sanatçılann du- nımu anayasa gibi, delik deşik. Senelerdir arayıp sormayan, pa- rası var mıdır, ne yapar diye sor- mayan insanlar sonra AKM'nin önünde yürüvüş yapacaklan za- man hatırlıyorlar. Sıkıştıklan za- man onu da çağıraiım, bunu da çağıralım diyorlar. Kokteyllere çağırmıyorlar da bu gibi şeylere çağınyoriar. Nasıl dayanışacak- lar? - Nasıl bir sanat yasamı gecir- diniz? Geriye dönüp baktığmızda oeieri anımsıyorsunuz ve hissedi- yorsumız? Bana çok şeyler verdı sanat. Dostluklar sevgiler. Biz yokluğa imrenerek bu sanata girdik. 40 senedir bu yolu geldim. Kendi düşüncelerini sanat yoluyla em- poze eden adamlann işçikri ol- dum. Ben sadece bu işin işçisi ola- rak çalıştım, şu anda hala da işçi- siyim. Böyle olmayı çok seviyo- rum. Hep arka planda kaldım ve çok güzel şeyler yaşadım. Dolu dolu yaşadım, dolu doluyum. İnsanlan seviyorum. Yalnız şu günlerde akıl sır erdiremiyorum. Bir başka akıntıya, dereye, sele kapılmış gidiyorlar. Onlara hay- reüe bakıyorum. - Yaşamın nonnal aluşı nu, yok- sa sanat açısmdan mı? !lk önce normalden başlar, sonra sanata yansır. Şimdi tele- vizyonlarda açıkoturumlar ya- pıyorlar, sanatçılar çıkıyor hiçbir tanesi doğru dürüst bir cevap ve- remiyor. Savunmasını bile ya- pamıyorlar. Niye yapamıyor ki? Ben buna şaşıyorum. Aynca da savunmaya gerek yok. Sanat eleştiriye açıktır. Eleştiri güzel bir şeydır ama, adam, şöyle olsa, şöyle yapsa daha iyi olacak diye bir şey demiyor, hakaret edi- yor. Sonra belediyece tükürmek yere yasak. Şimdi tükürürüm de- diği için onu tükürmüş addediyo- rum. Belediye başkanı olarak he- men kendine bir ceza kesmesi lazım, makbuzunu göstermesi lazım. ÇocukJanmız içın: çünkü *bak tfikürdüğü için ceza aldı' dı- yebilmeliyiz, çünkü çocuklar tü- kürmeye başlarsa ne olacak hali- miz. Yann oraya tüküren onun yüzüne de tükürür. Heykel mi ahlakı bozan? Zaten bu heykel olayı bu mem- lekette oldum olası bir problem- dir. Dönüp dolaşıp bu heykellerle bozuyorlar. Kala kala bu heykel mi kaldı insanın ahlakını bozan allah aşkına? 40 yıl önce de bu tartışmalar vardı, 40 yıl sonra yine aynı kuyulann içinde aynı geri tartışmalar sürüp gidiyor. Yaak günahtır ya.. bırakın bu tartışmalan. - Sizce günümüz Türkiyesi'nin durumu... Hiç iyi değil. Bu gidişatı ben sevmiyonım. Dön dolaş bu din tartışması, laık tartışması. La- ikler kalkıyor, ben de Müslü- manım diyor. Zorunda mısın bunu demeye? Ben demiyorum. Gitsinler araştırsınlar ne oldu- ğumu bulsunîar. Niye diyeyim? Ben bu gereksinimi duymuyo- rum. 'Ben hâlâ bu işin işçisiyiın'. Fotoğraf UĞUR GÜNYÜZ Bak Meclis'te oturmuşlar laik bir komisyon kurmuşlar, din der- si okullarda zorunlu olsun mu ol- masın mı diye. Ailesinden kağıt getiren okumasın kaıdesım koy- muşlar. Ben okuduğum zaman- larda din dersi yoktu. Ben hiç ha- yatımda böyle bir şey yaşa- madım. Ne laik, ne Müslüman kavgalan oldu.. bunlan kim çı- kartıyor, kim icat ediyor, kim ge- tiriyor, kim koyuyor ortaya bil- miyorum. Bir şey daha söyleyeyim, şimdi bakıyorsunuz adamlara, sakallı Fakat bu Ankara Belediye Baş- karu'nın sakalı yok. Yüzüne baktığımda "bonjour mösyö" di- yesım geliyor. Medenı bir yüz. Halbukı Beyoğlu Belediye Baş- kanı'na baktığım zaman "sela- mün aleyküm" diyesim geliyor. Belki düşüncelerinde öbürü sela- mün aleyküm, bu bonjour. Bu ne biçim iştir anlayamadım gitti. Bu tartışmalar ülİcemiz için kötü.. bunlarla boğulup gidiyoruz. Bırakın. laik laık kalsın; Müslü- man müslüman... Sen ibadeüni yapıyorsun, kimse kanşmıyor. öbürü gitsin laikliğini yaşasın, ona da sen kanşma. Bütün dert- ler bitti de bunlar mı kaldı? Kavuk bolluğu - Tarbşma deyince, tiyatroda da kavuk tarbşması var. Münir özkul'dan, Ferhan Şensoy'a on- dan da Rasim Öztekin'e geçen bir kavuk var. Bir diğer kavuk da Er- kan Yücel'den Peker Açıkaun'a geçti. Kavuk Rashn'e geçmedi. Fer- han onu kimseye vermez. - Niye iki tane kavuk rar? Kavuk aslmda 50 tane var. Kavuk dolu. Bu kavuklar hika- ye, hikaye. Bir tanhte Kanb Ni- gar oynanıyor. Ertem Eğilmez reklam olsun diye Ismafl Düm- büOü'yü çağınyor. Orada bir tö- ren yaptınyorlar, Dümbüllüde kavuk değil, bir takke, etrafında şerit sanb Kd Hasan Efendi'nin takkesiymiş, onu veriyor Mü- mVe. Yağlı kirli bir takke. Halbu- ki Kel Hasan Efendi kavuk giy- mezdi, kapılsız fes giyerdi. Düm- büllü. kavuğunu olsa olsa Müjdat Gezen'e vermiştir. O da parayla. Hiçbir usta kavuğunu kimseye çıkanp vermez, "al bu kavuğu bundan sonra sen giyeceksin" de- mez. tnsan kavuğunu kendı alır, kafasına koyar. Bak benim kavu- ğum bu şapkam, onu kendi kafa- ma koydum.. kimseye ait değil, bana ait. Ben başkasımn kavuğu- nu alıp kafama giymem. Bende de kavuk var, evde üç tane var. Şımdı ben çıkanp kavuğu binne verirsem ne olacak. Haydaa, bir üçüncü kavuk daha çıktı... Bir kavuk lafıdır dolaşıyor. Millette, bilmeyenler nedir bu ka- vuk deyince. 'Biz eskiden ortao- yumı oynuyonhık, o zaman giyer- dik bunlan' diyoruz. Böylelikle öğrenmiş oluyorlar. Başka da bir işe yaramıyor, gerisi palavra. Münir de bu kavuğu bir gecede Ferhan'a devretü. Bunlar ekono- mik meseleler. Yani bır gece jübi- le yapar, oradan üç beş kuruş alır. Yani Dümbüllü de bedava ver- medi. kıyağını aldı. Fakat kavuk alındı, verildi, "bendedir kimseye vermem''. Vermezsen venne, alla- hallah... N'olmuş. Bır işe yara- madıktan sonra. Ortaoyuocular'la çabşma - En son tiyatro sahnesinde Or- taoyuncular'da Ferhan Şensoyia oynaduuz. Nasıl bir birliktelikti bu? Ferhan bize Istanbul'u Saü- yonım'da rol teklıf ettiğı zaman ben Ferhan'ı takip ediyordum. Fevkalade güzel bir mücadele ve- riyordu. Istanbul'daki bütün oyuncular, şimdi "lstanbd mah- voldu" diyenler, İstanbul'u bırakıp kaçtılar. Beyoğlu'nu bı- rakıp kaçülar. Bu çocuk o kö- tüleşen devirde ısrarla durdu, di- rendi. Bunu bir kere alkışlanm. Mücadelesini verdi. Biz de ona Münır'le beraber katıldık, çok güzel bir başlangıç oldu. flk baş- langıç güzeldı, gıdişat iyiydi, son- ra iş bizim o ortaoyunlardan çıkıp başka bir şeye dönüşünce zaten bizi de zorlamaya başladı. Aynldık. - İstanbul'u Satıyorum'dan son- ra televİ7\ona yöneldiniz. Tdeviz- yondan memnun musunuz? Valla değibm, işim icabı yapı- yorum. Memnun değibm ama, geçim dünyası. Artık bir yerde yakın, yorucu olmayan işleri seç- tik. Tiyatro benim için çok ağır. DevletTiyatrolan karaçarşaflan açıyor HaMun Taner ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Devlet Tiyat- rolan, tamamladıklan "kimlik aray^ı" konulu re- pertuvar çalışmalanyla, gebşen siyasi olaylara al- ternaüf oluşturmaya çabşırken, kara çarşaflanyla kendilerini gizleyenlerin kimliğini sorguluyor. Devlet Tiyatrolan Genel Müdürü Tamer Le- vent, "Yaşamla Ogfli bir sorummuz varsa, en yakın tiyatroya gjdm" dedi. Devlet Tiyatrolan, bölge müdürlüklerinin katılımıyla hazırladığı gelecek yıhn repertuvannı açıkladı. 68 oyunu içerecek olan gelecek yılın programı, bölge müdürlüklerinden gelen repertuvarlar ve öneriler doğrultusunda oluşturuldu. "Küçnk Prens'*"ten "Asiye Nasıl Kurmlurr 'a kadar varan geniş bir yelpazede seçi- len oyunlar, dünya ti- yatrolarmın çeşitÛligini yakalamaya çalışıyor. "Birey^el ve Toptınn- sal KimKk Aravtşı" ola- rak belirlenen repertu- var ekseni,Tûrkiye'deki siyasi olaylara ve gerici hareketlerin yaygınlaş- masına karşıt bir güç oluşturmayı amaçbyor. Devlet Tiyatrolan Ge- nel Müdürü Levent, konuya ilişkin yaptığı açıkla- mada, repertuvar çabşmalannın artık "hisa kaUel vuku" yapılmadığını, toplumun nabzım tutarak ve genel yaşayışın yönsemesini belirleyici olarak göre- rek sürdüruldüğünü beürtti. Levent, gelecek sezonda kullanacaklan afişler- den ve simgelerden söz ederek, karaçarşafh bir ka- rikatürû gösterip, "Arabistanlı Lawrence bu kara- çarşafla büyük başanlar kazanmıstı. Şimdi de bfl- yük başanlar kazanılıyor. Biz, bu karacarşafı kal- dn-arak kimin kim oMuğumı ortaya çıkaracağız. Ti- yatro, insanın kendini ve karşısındakini fanımak içnı en önemli yoldur. Yaşamaktan korkmamak için in- sanlann en yakın tiyatroya ghmeterini öoeriyonım" dedi. tnsanlann, gebşen olaylar nedeniyle kimbkle- rini sakladıklanna, birbirlerinden korktuklanna değinen Levent, Tiyatroyla insanlık suiannı aça- cağız. Bu konuda berkesin yardımmı bekliyoruz" dedi. Devlet Tiyatrolan Genel Müdürü Tamer Le- vent; Ankara, Istanbul, tzmir, Adana, Bursa, Trabzon, Diyarbakır ve Antalya Devlet Tıyatro- lan'nda ilk turda 45 yeni oyunun yani sıra geçen sezon da izleyici karşısına çıkan 23 yapıtm da sergi- leneceğini söyledi. Ankara DevietTiyatrosu Ankara Devlet Tiyatrosu, gelecek sezonun 1. tur oyunlan olarak Vasf öngören'in yönettiği "Asiye Nasd Kurtulur" adb oyunu sahneleyecek. Sezona 1 ekimde başlayacak olan Ankara, 2. oyun olarak Toncer Cücenoğhı'nun "Hefikopter" adb oyununu seçti. Ankara Devlet Tiyatrosu'ndaki diğer oyun- larsa, Karen Sunde'den "Moskova Geceleri", Ya- vokas Kambanebs'den "Savaş Baba". Aldo Nioiaf- dan "Kadm fle Memur", AraoM Weskerden "An- nie VVobler", Jorge Luis Borges'den "ölûmsûz", Orhan GâDer'den "tki Nöoetcinin Sıkmtüan" tstanbul Devlet Tiyatrosu tstanbul Devlet Tiyatrosu da gelecek sezona, se- çimsonuçlannainatAzizNesin'lebaşlıyor."Dfidük- çülerle Fırcacılann Savaşı" adb oyunla 7 ekimde başlayacak olan Istanbul sezonu, Memet Baydur"- un yazdığı "Yeşfl Papağan"la sürecek. Istanbul ın "Marat Sade n adb oyunuyla 1. turu kapayacak. Bursa Devlet Tiyatrosu Bursa Devlet Tıvatrosu. Turgut özakmamn yazdığı "Resimli Osmanlı Tarihi'1 adb oyunla per- de açacak. Bernard Slade'ın vv Seneve Bugün", Tur- gay Nar'ın "Tepegöz", Stanislav Btaratiev'ın "Deri Ceket", Arthur MiDer'ın "Cadı Kazanı", A. Fu- gard, J. Kani, W. Ntshona'mn "Ada", AK Meriç'ın "Ramazan Etkinükleri", Reşat Nuri Güntekin ın "Yeşfl Gece" de Bursa Devlet Tiyatrosu'nun diğer birinci tur oyunlannı oluşturuyor. Adana Devlet Tiyatrosu Adana Devlet Tiyatrosu, sezona Yaşar Kemal'in lerine 'merhaba' diyecek. Ardından Vedat TürkaK'nin yazdığı "Dallar Ye- şfl Olmalı". Sam Shepard"ın "Aç Sınıfın Laneti", Murathan Mungan'ın "Taziye". Curzio Malapar- tenin "Kadınlar Savaşı Yitirdi". ve Turgut özak- man'nın "Resimli Osmanlı Tarihi"... Diyarbakır Devlet Tiyatrosu Diyarbakır Devlet Tiyarosu. VViIliam Shakes- pearein "Onikinci Gece"si ile perde açıyor. Sezonun en çarpıcı oyunu ıse Diyarbakır'da: Sa- int Exupery'nin "Kücfik Prens"i Fransa'dan kalkıp Dıyarbakır'a gelecek. Diyarbakır Devlet Ti- yatrosu'nun diğer oyun- lan şöyle sıralanıyor: Orhan Asena"nın "Kor- ku". Egraniuf un "Mutlu- luk Dağıtan Eskici". Vasıf Öngörenın "Zen- gin Mutfağı". G. Bûch- ner'in "Danton'un Ölü- mfi". Memet Baydur'un "Aşk" adb oyunlan. Memet BaydurArnoM Wesker Jorge Luis Borges VVoody AUen Arthur Milkr Devlet Tiyatrosu' nda oynanacak diğer oyunlarsa, "Ağn Dağı Efsanesi" ile başbyor. Adana Devlet Woody ABen'ın "Final ve Arthur Mükr'm "Cadı Tiyatrosu'nun diğer oyunlan ise, Dario Fonun Antalya DevletTİyatTOSU Kazanı" adb oyunlan. "Yüzsuz", Ferdi Merter'in "Bir Kadm Bir Erkek Izmir Devlet Tiyatrosu Vardı", Nefl Şûnon'un "Büyük Aşıklann Sonuncu- su", Turgut Özakman'ın "Fehim Paşa Konağı". tzmir Devlet Tiyatrosu, sezonu tam zamanında açıyor. 1 ekimde Sönmez Atasoy'un yazdığı "Kendi Gökvfizümüz" adb oyunla "perde" diyecek olan Izmir, Peter Shafferın Küheylan" ve Peter Weiss'- Trabzon Devlet Tiyatrosu Trabzon Devlet Tiyatrosu, Haldun Taner'ın yazdığı "Keşanh Ali Destanı" adb oyunla seyırcı- Antalya Devleı Tiyatrosu, Ferhan Şensoy'un "Haneler" adb oyunuyla sezona başbyor Antalya, Murathan Mungan'ın "GeyikJer Lanet- ler". Shakespeare'ın "Hamlet". Exupery'nin "Kfiçflk Prens", Aristofanes'in "Banş", Suat Der- viş'in "Fosforiu Cevriye" ddb oyunlan 1. tur için sergıleyecek. Aksanat'ta 'Laurel ve Hardy' fîlmleriKatür Servisi - Akbank Kültûr Sanat Eğitim Merkezi'nde (AKSA- NAT) temmuz ayında da fîbn göste- rimleri, 'laser disc'ten büyük ekran- da opera, bale ve müzik konserleri ile söyleşiler yer alacak. AKSA- NATın temmuz ayı film gösterim programını "Laurel and Hardy" filmleri oluşturuyor. Konseri izlene- bilecek sanatçılar arasında ise Bflly Joel, Diana Ross ve Mkhael Jackson bulunuyor. 1 temmuz cuma günü saat 18.00'- de, laser disc'ten büyük ekranda gösterilecek olan "Bflly Jod" konse- riyle başlayacak. Diana Ross konse- ri ise 22 temmuz cuma günü, Micha- el Jackson konseri ise 29 temmuz cuma günü aynı saatte izlenebilecek. Film gösterimleri 6 temmuz çar- şamba günü 12.30 ve 17.30'daki La- urel ve Hardy filmlerinin ilki olan "The Flying Deuches"la başhyor. fılmlerin ikincisi olan "Pick a Star" 13 temmuz çarşamba, üçüncüsü "Utopia" 20 temmuz çarşamba, dördüncüsü olan "Nothing but Tro- uMe" da 27 temmuz çarşamba günü aynı saatte gösterilecek. AKSANATta Erol Pekcan anısı- na düzenlenen caz akşamlan da sü- rüyor. 8 temmuz cuma ve 15 tem- muz cuma günleri 18.30'da yapıla- cak olan caz akşamlannın konuğu, tlkin Deniz ve grubu. 2 temmuz cumartesi günü 15.00'te videodan büyük ekranda Harlem Dans Tiyatrosu'ndan "Dance The- atre of Harlem" balesi, 16 temmuz cumartesi aynı saatte Stravinskf nin "Ateşkuşu" balesi, 23 temmuz cu- martesi saat 15.00'te Puccini'nin "Madam Butterfly" operası, 30 tem- muz cumartesi aynı saatte Minkus'- un "Don Kişot" balesi, 'laser disc'ten büyük ekranda, 5 temmuz sab günü 12.30 ve 18.00'de Grieg'in "Pryano Konçertoso", 7 temmuz perşembe günü Mozart'm 39 ve 40 no'lu senfo- nileri, 9 temmuz cumartesi 15.00'te VernTnin "Aida" operası, 12 tem- muz sab 12.30 ve 18.00'de Mozart'm 4 ve 5 no'lu keman konsçertosu, 14 temmuz perşembe 12.30 ve 18.00'de Schubert'in 9 no'lu senfonisi, 19 temmuz RachmaninorTun 1 no'lu pi- yano konçertosu, 21 temmuz per- şembe 12.30 ve 18.00'de R. Strauss'- un "Zerdüşt Dedi ki", 26 temmuz sab 12.3Ove 18.00'de Çaykovski'nin 1 no'lu piyano konçertosu, 28 tem- muz perşembe 12.30 ve 18.00'de Çaykovski'nin 3 no'lu senfonisi izle- nebilecek. DUŞUVCEYE SAYGI MEMET FUAT Dmozoriaraı î Gecesi Sayın Veysel Atayman bu köşede yayımlanan Tanrı ve Bilim'\e ilgili yazılarım üzerine bana kendi çevirdiği bir kitabı gönderdi: Dinozorların Sessiz Gecesi. Kitabın yazarı bilimsel konuları herkesin anlayacağı bir dille an- latmaktaki başarısıyla ünlü bir Alman profesör: Hoimar Von DHhırth. Asıl adı Önce Hidrojen Vardı olan kitabı, 1974'te, Ham- burg'da Hoffman und Campe Verlag yayımlamış, Tür- kiye'deki ilk basımını ise, Mart 1994'te Alan Yayıncılık yapmış. Ad değişikliğine neden gerek duyulduğu pek anlaşılmıyor. Bilimkurgu romanı gibi olmuş. Veysel Atayman'ın baştaki açıklamasından öğrendi- ğimize göre Dinozorların Sessiz Gecesi, en az altı kitap olarak tasarlanmış bir dizinin ilk kitabı. Bu ilk kitapta on dört milyar yıl önceki büyük patlama- dan, çok hücrelilerin oluşmasına kadarki gelişmeler an- latılıyor. ikinci kitapta bilincin ortaya çıkışı, galaksiler arası ile- tişim olanaklarına ilişkin görüşler; Üçüncü, dördüncü kitaplarda bilincin evrimi; Beşinci, altıncı kitaplarda ise, ilk dört kitaptaki bilgiler, savlar, tezlere dayanılarak yaşam, öbür dünya, varlık üzerine görüşler sergileniyormuş. Bilimsel bilginin yaygınlaştırılmasına ülkemizdeki krt- le ıletışim araçları hiç önem vermiyorlar. Nerdeyse bü- tün gazetelerin magazin ekleri var, buna karşılık, bilim- sel bilgilere ayrılmış, değil ekleri, bir köşeleri bile yok. Televizyonlarda ise medyumlardan, büyücülerden ge- çilmiyor. her türlü şarlatanlığa kapılar sonuna kadar açık, ama bilimsel bilgilerin yansıtılmasına gerek görül- müyor. Kimse izlemez diye düşünüyor olmalılar... Oysa uygar ülkelerde büyük ilgi görüyor bu tür yayın- lar... Örnekse Profesör Hoimar Von'Ditfurth gazetelerde de yazmış, televizyon yorumculuğu da yapmış: "Kesitler" adlı TV dizisinin çağdaş biiimlerin buluşlarını, bilimsel sorumluluğun dışına düşmeden, nerdeyse bir polis filmi gerilimiyle yansıttığı söyleniyor. Demek ki din ile bilim çatışmasının aşıldığı, bilimsel bilgilerin dinsel ınançlara ters düşeceği korkusundan kurtulmuş toplumlarda, bilimlerdeki gelişmeler insan- lardan uzak tutulmuyor. Ülkemizde ise, teknoloji aracılığıyla, biiimlerin verim- lerinden yararlanmaya kimsenin karşı çıktığı yok, ama bilimsel b ; lgilerin yaygınlaşmasından, bilimsel düşünü- şün öne çıkmasından hoşlanılmıyor. Neyse, Tanrı ve 6/7/m'deki Hıristiyan düşünürü Jean GuHton ile Hoimar Von Ditfurth arasındaki en göze ba- tan ayrım, ilkinin bilimin açıklamayamadığı her konuda Tanrıyı görmesi, ikincisinin ise böyle bir yaklaşımı sa- kıncalı bulması... Ditfurth dünyanın oluşumu için şöyle diyor: "Bu hayranlık uyandırıcı düzeni, o uçsuz bucaksız uzayda oluşmuş bu karmaşık, blrbirine iylce sarmaş- mış olaylarm meydana getirdlkleri bütünü açıklamak İçin, doğadışı,flzlkötesibir neden aramamn hiçbir an- lamı yoktur." (ss. 169-170) Şu sözler de canlıların oluşumuyla ilgili: "Cansız doğanın canlıya doğru evriminde, daha doğ- rusu evrimin tam bu iki basamağının ortasında, doğaüs- tü bir gücün müdahalesine bel bağlamanın hiçbir bilim- sel dayanağı bulunmamaktadır." (s. 193) Bu sözler Ditfurth'un bir tanrıtanımaz olduğunu gös- termiyor. Bilim, evreni, dünyayı, doğayı, yalnızca "so- mut, ölçülebilir, nesnelleştirilebilir etmenleri, süreçleri, etkileri göz önünde bulundurarak" kavramak durumun- da olduğu için, her şeyin ardında bir Tanrının bulunup bulunmadığı konusunu ilgi alanı dışında tutar. (ss. 132-133) Ditfurth'a göre, birtakım doğal olaylarının bilimlerce açıklanamayışını Tanrının varlığına kanıt göstermek, bu olaylar açıklandıkça din düşünürlerini zor durumda bı- rakmış, dinlere yarar yerine, zarar getirmiştir. Ayrıca bu yaklaşım bilimin salt Tanrıyı dünyadan silmek amacın- daymış gibi görünmesine yol açmıştır. (ss. 202, 204) Bilim adamı kuşkuculuğunu hiç elden bırakmayan, sı- rasında, "Tanrı varsa" diye söze başlayan, elinde bilim- sel kanıtlar bulunmadan herhangi bir konuda kesin ko- nuşmak istemediği anlaşılan Hoimar ve Ditfurth'un, din ile bilimi çatıştırmama kaygısı güden yaklaşımı, bence, Hıristiyanlık adına konuşan Jean Guitton'dan daha din- lerden yana... Bu kitaptan aktaracağım başka bilgiler de var... Seramikçi Müjgan Baltutan, Stutgart Belediye Meclis öyesi Kültür Senisi - Seramik sanatçısı Müjgan Baltutan, 60 üyeli Stutgart Belediye Meclisi'nin ilk Türk üyesi oldu. Obertürkheim bölgesinden Yeşiller Partisi adayı olarak katıldığı yerel seçimlerde 10. sıradan Belediye Mecbs üyeliğine seçilen Baltutan yabanalann ve özelb'kle kadınlann sorunJannı dile getireceğini belirtiyor. 1989 yıbnda kurulan Intertürkheim adb Uluslararası Kültür Derneği'nin başkanlığım da yürüten Baltutan, dernekte îtalyan, Portekiz, Alman ve Ispanyol üyelerin de bulunduğunu bebrterek "Amaamız uluslararası kültür ahşverişinde bulunmak ve yabancı düşmanlığına karşı çıkmakür. Yabana düşmanlığına karşı mücadelemi belediye meclisinde sürdürecegım" diyor. Filiz Berk Doğutürk'ün yeni sergisi Kûlrür Servisi - İki yaşından beri resim yapan 1981 doğumlu ressam Filiz Berk Doğutürk'ün 13.kişisel sergisi Basın Müzesi'nde açıldı. Hey keltıraş olan babasının desteğiyle resime olan yeteneğini geliştiren Doğutürk, ilk sergisıni yedi yaşındayken Bakırköy Sanat Evi'nde açtı. Bir süre pastel ve guvaj boya ile çabşan genç sanatçı şimdi akrilik ve yağbboya kullanıyor. Son çabşmalannda soyut resime yöneldiğini belirten Doğutürk bunun nedenini şöye dile getiriyor:"Düşüncelerimi somut resimde yeterince dile geüremiyorum. Örneğin bir manzara resminde benim gördüğüm ağaçlan, evleri, dağlan siz de aynen görüyorsunuz. Ama soyut resimde benim gördüğümü belki görür belki de göremezsirüz, burada aynıbk yoktur. Herkes farkb şeyler görür, farkb anlamlar çıkanr. Ashnda soyut resim yapmak somut resim yapmaktan çok daha zordur. Çünkü soyut resimde anlatılmak istenen çoktur, somut resimde ise sınırbdır". CEM KARACA CAHİT BERKAY ve 'YOL ARKADAŞLARI'NA sonbaharda yeniden kilitsiz gecelerde buluşmak üzere teşekkür ederiz. ANAHTARBAR 257 67 88 Kuruçeşme
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle