Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 19HAZİRAN1994PAZAR
8 PAZAR KONUĞU
Ülkebümçknene kadar çevrebitecekSUNUŞ: Türkiye 'de onlarcayıldır çevremiz, doğamız,
kültürümüz, bunabağlı olaraksiyasetimiz, ekonomimiz, dış
siyasetimizkirleniyor; insanlarımız tarafından kirletiliyor.
Bizler ise bu kirlenmeyeseyircikahyoruz. Ama içimizden
çıkan birileribupisliklere karşı çıkıyor, kültür, çevre, doğa
temizliği, kültür mirasımızın korunması, gelecek için
deneyimlikuşaklar yetiştirilmesiamacıyla çalışıyor,
didiniyor. Bunları yaparken de kimliklerini önplana
çıkarmadan topluma birşeyler armağan etmenin
mutluluğunuyaşıyorlar. Son yıllarda bütün gücünübu
çahşmalara veren kişilerden birisi de Prof. Dr. Metin Sözen.
Kendisiyle kültürel kirlenmeyi, örgütlenip çevremizinasıl
kurtarabileceğimizi, topraklarımızı nasıldaha verimli
kullanabileceğimizi, kültür mirasımızıgelecek kuşaklar a
nasıl taşıyabileceğimizikonuştuk.
Söyleşi Leyla Tavşanoğlu Konuk Prof. Dr. Metin Sözen Çevre ve Kültür DeğerleriniKoruma Derneği Başkanı
G
eçengünlerde 'Çevre EtkinBkle-
ri Haftası' kutlandı. Kendinizi
çevre ve kühürün korunmastna
adamış bir kişiolarak sizce çevre
tenu'ztiğinereden başlatümah?
SÖZEN- Türkiye, bugünü ve yannı
içerecek biçimde doğru bakmaya alışmaz-
sa ya da bu bakış açısını sağbklı bir zemi-
ne oturtacak örgütlenmeleri oluştura-
mazsa Türkiye'nin gündemjnde çevre bir
anlamda biraz bilinçlenmenin yaratılaca-
ğı ortam olarak gozüküyor. Bilinçlenme-
nin var olduğu zamanda çevrenin bittigini
ilan edecek hale geldik.
Artık 70yıl sonra cumhuriyet Türkiyesi
bu işe nasıl bakacağını ve sağbklı bir şekil-
de tarüşarak nasıl bir noktaya getirnnesi
gerektiğine karar vermeli. Çevresel sorun-
lar Türkiye ve dünyadaki gelişmelerin hı-
zına oranla bir bilinçlenme odağı olarak
gozüküyor. Ancak bizim ülkemizde bi-
linçlenmenin sınırlannı ve boyutlanru, za-
mansal geleceğıni ölçme noktasında bek-
leyecek durum yok.
Olay artık yaşamsal boyutta
Çok mutlu olduğum taraflar var. Çevre
ve kültür ağırlıklı tartışmalar artık yaşam-
sal boyutta görülerek yapıhyor. Bu, ilk
defa yaşamın kendisi olduğu anlamına
gelen düşüncelerin çoğaldığını gösteriyor.
Ancak bu dağınık düşüncelerin bir siste-
matiğe bağlanması. ilişkiler ağının, insan-
lann varhğırun ciddiye alınarak bunlan
iyi kullanmaya yönelik bir noktaya getir-
mesini beklersek Türkiye yann için çok
umutsuzluklar taşıyor.
Benim kanıma göre Türkiye çok ivedi
carar noktasındadır.
- Türkiye nastlkararlar almahdır?
SÖZEN - Bugünkü siyasal dalgalan-
malar, bireylerin varlıklannı tanımaz hale
gelmelerindendir. Türkiye'de birey hangi
toplumda, hangi coğrafyada. niçin ayak-
tadır ve bu ülkenin bireyidir. sorusunu
artık çok sık sormak zorundadır. Biz artık
o günlere geldik. Bu açıdan olaya baktığı-
nız zaman çevrenin yeniden doğrularla
donatılmasını. anndınlmasını istiyorsa-
nız Türk halkı gecikmeden. bugünden iti-
baren bu topraklan nasıl kullanacağı so-
rusunu her gün, her yolla sormak zorun-
dadır. Bu. bizim bu ülkeyi kullanıp kul-
lanmayacağımız noktasına gelmiştir.
Türkiye'de eğer biz, bireyler, bu top-
raklann bugünkü kullanıcılan olarak bu
soruyu sormazsak değişen, hareketlenen,
yanhşlan da çoğalan dünyada yaniışlann
bir daha düzeltilmez hale geldiği çok özel
coğrafyada da aynı soru iki misli, üç misli
katlanarak önümüze gelecektir.
Gercekten Türkiye bugün tüm boyut-
lanyla karar noktasmdadır. Tarihin bir
döneminde savaşlar, büyük olaylann öte-
sinde Anadolu'da yaşayan bir ulus kendi
lopraklannı bu kadar kötü kullanmamış-
tır. Kurtuluş Savaşı somut düşmanı gör-
dükten sonra başanya kavuştu. Bu top-
raklara düşmanın ayağının basüğını gö-
ren Türk halkı somut düşmanla karşı
karşıya kaldığı andan iübaren karşı gücü
de ivedilikle oluşturabildi ve Kurtuluş Sa-
vaşı böyle bir başanya ulaştı.
Bugün öyle bir düşman yok. Bugünkü
düşman kendi içimizde yanlış koşullandı-
nlmamızdır. Bu topraklar sanki ölmeye-
cekmiş. bu insanlar bu topraklan istedik-
leri gibi kullanabileceklermiş, onu da bir
kuşak kendi bulunduğu dönemde kulla-
nacakmış sanarak kullanıyoruz. Bu ka-
dar aymazlık ve yanlışlık tarihin hiçbir
döneminde olmamıştır.
- O zaman kirlenme en tepeden bash-
yor...
SÖZEN - Evet. Sorunu oraya getirmek
lazım. Olaylara bu boyutta bakmadığınız
zaman küçük olaylann verdiği heyecan-
larla, küçük örgütlenmelerle bu büyük ol-
guyu bir düzene ve sağlıklı bir ortama ka-
vuşturamayız.
Türkiye'deki bütün siyaset, bilim, kül-
tür adamlan, okur-yazarlan, her yaş dili-
mindeki insanlann artık tek bir gündemi
vardır: Bu çevre eğer bu hızla yanlışla do-
natılırsa Türkiye geleceğinde siyasal bir
iyileşmeye, demokratikleşmeye, katılıma,
ciddi bir toplum olmaya doğru geleceği
noktanın da çok aşağılara düştüğünü gö-
recektir.
Türkiye bu kadar sıkışıklığı çok az ya-
şamıştır. Türkiye demokratik, insan hak-
lanna dayah bir toplum olmak, gelecek
kuşaklarda da dünyadaki diğer kuşaklar-
la birbkte çok önernli noktalarda kendini
tamamlayacak hale gelmek istiyorsa bu-
gün karar vermek zorundadır. Bunlar ar-
tık siyasi partilerin, çeşitli kuruluşlann
boyutlannı aşmışur. Ulusun ortak karar
verme noktasına gelmiştir.
Bu. bir kurtuluş savaşıdır. Bu savaşın
bütün sancılan yaşanmaktadır. Yalnız
değişik alanlardaki insanlar sancılann
kendileriyle ilgili boyutlanna bakmakta-
dırlar. Boyutun kendisi iseTüric ulusunun
bu topraklarla ilişkisinin artık yeniden
kurulması aşamasıdır. Bu, siyasal partile-
rin değişmesini de getirecektir. Bu, sivil
toplum örgütlerinin daha tutarlı, ağırhklı
baskı gruplanna dönüşmesini sağlaya-
caktır.
Burada karar vericiler artık yalnız secil-
mişler değildir. Kısaca demek istiyorum
ki: Türkiye'nin dünyadaki gündemi oldu-
ğu gibi dünyanın da gündemi budur. Tür-
kiye'rün en özellikli gündemi çevre ve kül-
türdür. Bundan geçmeyen hiçbir karar
doğruyla donatılamaz. Türkiye bugüne
kadar bütün sancılannın ekonomik ve
hukuksal olduğunu sandı. Oysa Türkhe'-
nin temel sorunu dünya coğrafyasının bu
çok özel yaratılmış topraklannda büyük
bir dünya uygarhğı yaşadığını. onun son
temsilcilerinin de bizler olduğumuzun bi-
lincine varmayışı ve bunu gündemin bi-
rinci maddesine koyamayışıdır. Bunun
sancılannı çekiyoruz.
Türkiye'nin kültürel kimliğini, bireyle-
rin kendini tanıma kimliğini oluşturma-
yan bir toplum, anayasasmı doğru yaza-
maz, siyasal partilerini doğru, baskı grup-
lannı sağlıklı oluşturamaz. Türkiye sıra-
dan değil. çok ciddi
bir üÜcedir. Çok
ciddi olmasaydı
dünya uygarlıklan
bu İcadar üst üste
gelerek bu toprak-
larda yoğunlaş-
mazlardı. Dünyada
gelmiş geçmiş bü-
tün büyük uîuslar
burayı abp, buraya
egemen olup, bura-
da uzun süre yaşa-
mayı yeğlemezler-
di. Bunun bir an-
lamı olmalıdır.
Bu kadar yü-
kümlülükleri taşı-
yan bir birey olarak
ben aymazlığa ve
çevre kültürünü
yok eden ve düşün-
meyen bir gündemi
Türkiye'de egemen
kılamam. Hakkım
da yoktur. Bundan
siyasal düzenleme
gelemez.
Türkiye'de siz ge-
lecekte bunlan
düşünen, tartışan,
kaygılanan bir top-
lum bekliyorsanız
bu coğrafyanın
zenginliğini, çeşitli-
liğini öldüremezsi-
niz. O bir labora-
tuvardır.
Kültür süreklilik
ister. Boyutlannı
genişlettiğiniz
oranda büyüklük-
lerin yaratıldığı or-
tamdır. Siz bu iki
gündemi yitirir-
seniz bu iki günde-
min peşinde koş-
mazsanız, o gündem etrafında insanlann
birbirini sevmesini, büyüklükler içinde
buluşmasını, büyüklükler içinde tartı-
şmasını. altematif geliştirmesini, çok bo-
yutlu dünyaya bakmaSinı yok ederseniz,
bu ulusu yaşarken ölme noktasına getirir-
siniz.
O nedenle çevrenin temizliği, onun için-
de kültürel ortamlann zenginleşmesini is-
tiyorsak bu tartışmanın bu düzeyinde go-
türmek zorundayız.
- "Kültür süreklilik ister" dedrniz. Bu
nokiada bir de yerelyönetimler unsuru var.
Yerelyönetimîer bütün dünyada demokra-
sinin temel taşları kabul editiyor. Bu yöne-
timlere yerleşen partiler seçimlerle geliyor-
lar ve genelde de beş yılda bir değişiyorlar.
Yerelyönetimlerin özelükle kültürel uygu-
lamalannda genel ilkeler olmak mıdtr,
yoksa hergelenparti, örneğin o bölgede var
olan heykelleri kahhrtmak, şehir tiyatrola-
nna müdahale etmek gibi Lstediği uygula-
rtuüarı yapabümeU rrâdir?
SÖZEN - Türkiye 21. yüzyıla akarken
artık yeni kavramlann peşinde olmalıdır.
Gecikmişlik söz konusudur. Cumhuriyet
Türkiyesi'nin ilk yıllanndaki dinamikleri
ve açılımı zaman içinde yitirdiğini de gö-
rüyoruz.
Benden önce bu topraklarda yaratılmış
düşünce, mimarlık, insan ilişkileri adına
ne varsa o benim yaşama sevincim, dönüp
baküğım zaman boyutlannı büyüteceğim
alan olarak gözükecektir. Bunun için de
yerel yönetimleri aldığınız zaman... Edip
Cansever, "İnsan yaşadığı yere benzer"
der. İnsan yaşadığı yere benzerse bir Ke-
maliyeliyi, bir Safranboluluyu, bir Diyar-
bakırlıyı birbirinden ayıran ve birleştiren
öğeler vardır.
Türkiye'deki kültürel çeşitliliği, bu çe-
şitlilik içindeki yenilikleri ve büyüklükleri
yaratmak, buna yeni bir güç getirmek isti-
yorsanız yerel yönetimleri bütünlükleri
içinde aynmlanyla birlikte, bulunduklan
yerleşme yerinde farklı boyutlarda birer
büyük odak noktası olarak göreceğiz.
Merkezi hükümetlerin, yetkileri yıllar-
dır yere! yönetimlere aktarmamalannın
Prof. Dr. Metin Sözen
İTÜ Mimarlık Fakültesiöğretim üyesi, Türkiye 'deki
doğal, tarihselve kültürelmirasınkorunması,
değerlendirümesi ve tanıtılması amacıylayoğun çaba
gösteriyor. 1984'tenbuyana TBMMBaşkanlığı
Kültür ve Sanat Danışmanıgörevinde bulunuyor.
Dolmabahçe.Beylerbeyisarayları. Yıldız-Şale'de,
Aynalıkavak, Küçüksu, Ihlamur, Maslakkasırlarında,
YalovaA tatürk Köşkü'nde onarım, değerlendirme,
bilimselaraştırma ve tanıtım çalışmalarınıyönetti.
Kültür, tarûı vedoğa zenginlMerinin korunup
tanıtılması, bu çalısmaların süreklilik kazanmasıye
deneyimlikadrolaryetiştirilmesiamacıyla ÇEKVL 'ün
(Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma ve Tanıtma
Vakfı}pncükurucularıarasmdayer aldı. Halen
ÇEKUL 'ün Yönetim Kurulu Başkanı.
getirdiği pasblık onlan yetkileri kullana-
mama noktasına getirmiştir. Verseniz de
doğru kullanamayacak çizgiyi oluştur-
muştur. İnsan ilişkilerinin çok sık yaşan-
dığı yerleşme yerlerinde seçilmtş ve seçen
arasındaki ilişkiyi doğrularla donatamaz-
sanız. onlarla ilgili birikimli bireyleri onla-
nn çevresinde örgütleyemezseniz siz bütü-
nüyle yitirirsiniz.
O yüzden bu ülkenin yerel yönetimler
yoluyla varlığı, ciddiyeti ve adaletli bir
toplum olmanın getirdiği yollan denemesi
gerekiyordu. Biz bu süreci çok büyük bir
ni kendilerine geç ulaştınrsak, bunlan
merkezde toplarsak bu geciktirdiğimiz
şey insan ilişkilerini yok eder, demokra-
tikleşmeyi ağırlaştınr, katılımın çoksınırlı
boyutlarda sürdürülmesine yol açar.
insanlar bir kenti diğer kentten ayıran
özelliklerle onurlanırlar. Bugün Türkiye'-
de kentlerin yalnızca adlan kalmıştır.
Adının arkasındaki bizim imajlanmız
yok olmaktadır; tekdüze halegelmektedir.
Bu. ona oy veren insanın tekdüze hale gel-
mesidir. Aynı zamanda da seçilmiş insanı-
nın tekdüze hale gelmesidir. Yani canlı,
Kirlilik tepeden başlamış
ürkiye çeviri kafasıyla yönetilemez. Türkiye çeşitli
biçimde kimlik arayan bir ülkedir. Çeşitliliğin içindeki
zenginliği yaşama geçirmek zorundadır. Bu ülkede bir
çeviri kafası ve ahlakıyla bir doğruyu egemen
kılamazsınız. Dünyada gelişmiş her doğru Türkiye'de
yeniden gözden geçirilmelidir.
ertelemeyle bugünlere ulaştırdık.
Verdiğiniz yetkiler yerel yönetimlerde
yeteri kadar doğru uygulamaya dönüşe-
miyor. Yerel yönetimler daha çok yetkiy-
le donatılmak istiyorlar. Bu da onlann
doğal hakkıdır. Bir büyük ülkede bolgeler
arası ilişkilerde büyük çeşitlilik ve zengin-
likler gösteren, tarihin her dönemindeki
bircografyada yerel yönetimlerin bütün o
yükü içinde yüzde 50'si merkezi hüküme-
tin getireceği donatılarla birlikte yörenin
kendisinin bulduğu yenilikleri içeren fark-
lı planlamalara ve tasanmlara gereksinim
duyuyorsunuz. O bakımdan merkezi hü-
kümetin her tarafına ulaşan tekdüze ka-
rarlann dışında ka-
rarlara gereksinim
duyuyorsunuz.
Bu sistem çalıştın-
lmamıştır. Şimdi ça-
lıştınlmaya baş-
landığı zaman binler-
ce yanlış birlikte üre-
mektedir. Burada bir
siyasal dalgalanma
vardır. Kimliğini
bulamamış bir toplu-
mun bireyleri olarak
da daha büyük bir
şaşkınlığı getirmekte-
dir. İşin en kötü ta-
rafı da bugün Türki-
ye'de insanın kültürel
kimliğinin olma-
masıdır. Yerel kimlik
yoktur.
Birey verdiği oyun nereye gjttiğini sor-
duğu zaman orada yerel yönetimler güç
odaklan haline gelirler. Seçilen, arkasında
seçildiği günden itibaren sürekli olarak
kendisini gözleyen, eleştiren, destekleyen
bir hemşerisi bulunduğunu bilmek zorun-
dadır. Bu, merkezi hükümete, parlamen-
toya kadar yansıdığı zaman bir toplum
diri, sağlıkh, demokratik, katıhmcı olur.
Yerel yönetim bu kadar özlü bir iştir.
Buradan kaynaklanmayan bir gelişme
parlamentosuyla kaynaklannı zengin ha-
le getiremez. Yerel yönetimlerin yetkileri-
devingen bir toplum olmaktan uzaklaşma
anlamını da taşımaktadır.
O nedenle yerel yönetimler benim için
hep üzerinde durduğum, tartıştığım, kül-
tür ve çevreyle nasıl olması gerektiğini her
yerde küçük örgütlenmelere dönüştürdü-
ğüm temel bir eylem alanıdır. O yüzden
yerel yönetimler sorununu birilerinin biri-
lerine verdiği hak anlamına değil. Tür-
kiyc'nin topraklannın kullanıcısı insanlar
tarafından iyileştirilmesinin başlangıcı ve
özlü kaynağı olarak görüyorum.
O açıdan dediğiniz çok doğrudur. Yerel
yönetimler deneyiminden geçmeyen bir
toplumun kimliği de oluşmaz. Büyüklük-
leri nüfusta, parasal
boyutta değil. kültü-
rel kimliğinin çeşitbli-
ği. zenginliği, çevreye
bakışı ve ona verdiği
değerlerle ölçen yeni
dünyada yerimizi bu
noktalarda alacağız.
Bir de dünyada birin-
ciliğe oynayan bir
ulus haline gelmemiz
olasıbğı var. Bu de-
diğim noktalan ciddi-
ye alırsak globalleşen
dünyada çevreye
bakış açısı, onun zen-
ginleştirilmesi, insan
ili^kilerinde çocuktan
büyüğe her türlü ke-
simdeki insana kul-
landınna biçimi ölçü
olmaya başlıyor. Ölçüleri bu olmaya baş-
layan bir dünyada Bursa'daki incelikleri-
mi, Diyarbakır, Antalya'daki incelikleri-
me katmadığım zaman dünya uluslan
arasındaki yerimi de yitiriyorum.
Bunlan üst üste koyduğunuz zaman ye-
relden ulusala, ulusaldan evrensele giden
yollan da tıkıyorsunuz. Kaynağı yerelde
başlayan birağı ulusala ve evrensele akta-
ramaz hale geliyorum. Demokratikleşme-
yi ükıyorum. 19. yüzyıldaki olgulan tartı-
şan bir toplum haline geldik. Son günler-
deki gelişmeleri izliyorum ve inanmıyo-
Türkiye yeniden
örgütlenmek
zorundadır.
Bu da sivil toplum
örgütlerinin
gercekten
çoğalması,
gercekten
güçlenmesiyle olur. #
rum. Ben 21. yüzyıla mı geçiyomm, yoksa
19. yüzyılm yanlişlannı mı tartışıyorum?
Türkiye, yerel, ulusal ve evrensel boyutta
bugünkü kadar zor koşullardan geçme-
miştir. Dünya dağıldı, yeniden toplanı-
yor. Bu dağılan ve toplanan dünyada bize
umut bağlayan uluslar oluştu. Kendi iç
dinamiklerimizi sağlayamadığımız, doğ-
rulanmızı çoğaltamadığımız için yeterin-
ce yardım yapamıyoruz. Büyüklügümüzü
arttıramıyoruz; kabugumuzu kıramıyo-
ruz. Türkiye sıradan bir ülke değildir.
- Yerelyönetimlereseçimlegelenpartile-
rin tutumlarma dönersek...
SÖZEN - Yerel yönetimlerçok önemli-
dir. Ama hiçbir seçilmiş, dünden bugüne
ve geleceğe akacak değerleri yok ederek
ayakta durmayı temel hedef seçemez. Se-
çilmişler. secimlerinde artık bu ülke top-
raklannın yok edilme kararlanna göz yu-
macaklannı söyleyerek, geçici birtakım
iştahlan kabartarak seçilmemelidirler. Bu
topraklar onlann hakkı değildir. Tümüy-
le bizim ve geleceğin hakkıdır.
Bir seçim döneminde ve sıradan bir dö-
nemde yığmlann yanlışlara itildiği du-
rumlardan yararlanarak kendisinin ol-
mayan topraklan, çevreleri, kültürel de-
ğerleri üzerine olmayan yetkileriyle ödün-
ler verme haklan bulunmadığına inanıyo-
rum. Yerel yönetimlerde size aktanlmış
geçmiş mirasın, kimliğin yok edilmesi için
topraklan. onun kültürel varlıklan üzeri-
ne kararlar alıp seçim konusu haline geti-
remezsiniz.
Seçildikten sonra
uygulamaya dönüş-
türdüğünüz zaman
yapacağınız yanlış
sadece kendinizi
bağlamaz; beni, ulu-
sun diğer bireylerini.
evrensel düzeye aka-
cak öğeleri yok et-
mek ve dünya ulus-
lan arasındaki
saygınlığımı yitir-
mem anlamına gel-
mektedir.
Bir yerleşme yerin-
de, çağın önüne ba-
kan iki diri insan var-
sa orada doğru-
lar yaşayacakür.
- Bu sözlerinizden
Türkiye için hala çok
umut olduğu anlamt
çıkıyor...
SÖZEN - Var.
Ama bir nokta da
çok önemli. Türk
toplumu ve onun yö-
neticileri ilginç bir
gelişme içindeler.
Türkiye'de büyük
yanbşlar yapıldıktan
sonra doğrular bu-
lunmaktadır. Şimdi
de aynısı oluyor; bü-
yük yaniışlann
yapıldığı günler yaşı-
yoruz. Bu sancıdan
bir doğru çıkacağına
inanıyorum. Ancak
bu yanbşlann boyut-
lan bizim sandığımı-
zdan çok büyükse
elimizde düzeltecek
doğru kalmaz diye
korkuyorum. O >oiz-
den bugünden yan-
naçok hızlı davranmak zorundayız. Yerel
ölcekte örgütler kurulması ve bunlann ye-
rel yönetimler için baskı odağı haline gel-
melerini, bunun merkezi hükümete yansı-
masını istiyoruz.
Söylemek istediğim şu: Türkiye yeni-
den örgütlenmek zorundadır. Bu da sivil
toplum örgütlerinin gercekten çoğalması,
gerçekten güçlenmesi ve gercekten çok
farklı konular üzerine giderek gözardı
edemeyeceğimiz yanlışlan hızla düzeltme
yoluna onlann varbğıyla geçebilmesi sa-
yesinde mümkün olabilecektir. Öncebkle
örgütlenmenin çeşitlenmesi ve çoğalması
lazım. Bu uzun bir süreçtir. Ancak örgüt-
lenme hızıyla yok edilme hızı arasındaki
oran büyükse yine büyük bir yanlış bizi
bekliyor demektir.
Bunun yanı sıra insanlarda kuşaklar
arası ilişkilerin koptuğunu görüyorum.
Ders kitaplanndan başlayarak her şeyin
değişmesi gerektiği savaşımının içinde ol-
madığım için çocuğuma vereceğim kalıt
yanlışlıklardan başka bir şey üremiyor.
Çok ivedi hareket etmek zorundayız.
Çünkü kuşaklarla aramız zorlanıyor.
Benden sonraki kuşağın bana sövmeme-
sini istiyorum. Benden sonraki kuşağın.
"Bu kaîıtı böylesine savurganlıkla kullan-
ma hakkım sana kim verdi" diye sorma-
masıru istiyorum.
Bu konuştuğumuz şeyler artık Türk ve
dünya anayasasının ilk maddesi obnalı-
dır.
- Siz son zamanlarda bütün enerjinizi
çevre ve kühürün korunması çahsmalanna
harcıyorsunuz. Bunun nedeni sadece demin
konuştuklarumz mı, yoksa başka nedenler
de var mt?
SÖZEN - Bir kuşaktan bir kuşağa söy-
lediğimiz sözlerle, kendimizi temize cıkar-
maya çalışan birtakım cümlelerle bizden
sonraki kuşağa ulaşıp onlan yannlara ha-
zırlayamayız. Bugünden onlann da be-
nimle birlikte kaygılanmda ve kavgamda
olmalannı istiyorum.
Siz eğitiminlzi bu dinamiklerle donata-
mazsanız soru soran. sordukca kendini
tanıyan. sordukça bir önceki kuşağı doğ-
ru yargılamaya çabşan, onun üstüne ne
koyacağını bilmeye başlayan kişiler ola-
mazsınız. Biz dünyayı geç, dünyadaki iliş-
kileri el yordamıyla öğrendik. Toplumu-
muz kapalıydı. Bize hep yukardan "Doğ-
rular budur. Bunun dışına çıkarsanız doğru
yoktur. Ama bunun dışuıa çıkarsanız hesa-
bını sorarız" şeklinde yeü'ştirildik. Şimdi
artık dünya bunu taşıyamaz.
Biz insan malzemesini hep yönetmek is-
tedik. Getirdiğimiz doğrulan hiç tartış-
madık, altematif geliştirmedik. Bu sistem,
çevre ve kültürle yeniden tartışılacak.
Kültürel kimlik olmazsa cebinizdeki
kimlik sadece doğum tarihinizi, adınızı,
soyadınızı içerir. Ama hangi varlık oldu-
ğunuzu anlatmaz.
Türk toplumunun acımasız bir yanı da
vardır. Doğrulan üreten insanın de'rdi de
büyüktür. Omrü boyunca karşı güçler ta-
rafından umutsuzluğa ve mutsuzluğa iti-
lecektir. O yüzden yaptığınız, ürettiğiniz
Türkiye
işlerini
3. sınıf
adamlarla
götüriiyor
doğrulan çok söylemeyeceksiniz. Aksi
halde kıskançlıklar. abuk sabukluklar ve
karşı güçler oluşmasına neden olursunuz.
Yaptıklannızı tekdüze ve anonim hale ge-
tirirseniz başan şansınız büyüktür. Bir
doğruda adınızın hiç geçmemesi bir başa-
ndır.
Örgütlenme Türkiye'nin birinci derece-
de temel sorunudur. Türkiye bugüne ka-
dar insan savrukluğu kadar büyük sav-
rukluk yapmamıştır. Ciddi bir insan en-
vanteri yaparsanız Türkiye'de duyarb. bi-
rikimli, deneyimli. özverili insanlann bü-
yük çoğunluğa ulaştığını göreceksiniz. Bu
sayısal boyut Avrupa'da bile topraktan
gelen, doğrulan doğrudan alanında bulan
insan sayısını zaman zaman bula-
mazsınız.
Türkiye burada savruktur: büyüklükle-
ri yaratırken her zaman üçüncü sınıf
adamla işini götürmeyi yeğlemiştir. Oysa
bu insanlar dün de vardı, bugün de var,
yann da olacak.
Türkiye çeviri kafasıyla yönetilemez.
Türkiye çeşitli biçimde kimlik arayan bir
ülkedir. Çeşitliliğin içindeki zenginliği ya-
şama geçirmek zorundadır. Bu ülkede bir
çeviri kafası ve ahlakıyla bir doğruyu ege-
men kılamazsınız. Dünyada gelişmiş her
doğru Türkiye'de yeniden gözden geçiril-
melidir.
- Yani bir anlamda kültürel kirlilik bu
çeviri kafasından mı kaynaklantyor?
SÖZEN - Tabii. Sorunuz çok güzel.
Türkiye bazı yanılgjlan bu nedenle yaptı.
Bir: İnsan envanterini doğru yapmadı..
İki: Dışardaki gelişmeleri kabulle yola
çıktı. Hiçbir şey üretemeyecek insanlan
baş tacı ederek yanbşlann çoğalması ve
kirlenmesine neden oldu. Bu nokta. dışiş-
lerine de iç siyasete de yansıyor. Türkiye
içerdeki büyüklükleri çoğaltmadığı za-
man dışardaki büyüklükleri de yansıtamı-
yor; masaya güçlü oturamıyor.
Siz. çok iyi eğitildiğiniz bir alanda hiç-
bir şey bilmeyen bir insanın yönetici ola-
rak karşınızda durduğunu bir düşünün.
Yüreğinize koca bir taş basılmış gibi olu-
yor. O kurumlardan umudunuz kalmı-
yor. Oralar biraz da insanlarla simgelenir.
- Siz ÇEKÜL Yönetim Kurulu Başkanı
ve kurucu üyelerinden birisiniz. ÇEKÜL '-
ün işlevlerini anlatır nusınız?
Görtinmeyen bir gûç gibi
SÖZEN - ÇEKÜL aşağı yukan '50'b'
yıllann başından beri birbkte olan ve one
katılan kişilerin eylem ve düşünce alanla-
nnı birleştirmek amaayla oluşturuldu.
Yeni bir örgütlenmeye gereksim'm vardı.
Gecikmememiz gerekiyordu. Yaptığımız
şey deneyimli birikimb' insanlann envan-
terlerini yapıp bizimle birbkte olmalannı
sağlamaktı. Bu birliktelik de bize görün-
meyen bir güç sağladı.
Çevre etkinliklerinde Dünya Ormam'-
nı. Yediağaç Ormanlan'nı kurduk; tüm
dünya bireylerini çağırdık. Dünyaya biz
çağn yapalım dünya bize katılsın, diyo-
nız.
Bu kavramlarda buluşmamız lazım.
Türk milleti çok aldaüldı, çok umut-
suzluğa düşürüldü. Onun için de çok dik-
katbyiz. Onun için her yaptığımızın spe-
külasyon konusu olmaması, kabalık öğe-
sinin çok olması için tartışıyoruz.
Kültürel kimüğin araşünlması için de
çabşmalar yapıyoruz. Safranbolu'da,
Bursa'da, Muğla'da çeşitli başhklar altın-
da çeşitli insanlarla giriştiğimiz çabşmala-
n çok sessiz bir biçimde yaşamın icine
akıtıyoruz.
Kısa süre sonra çok güzel şeyler göre-
ceğiz. Bütün kötü konuşmalanmızı,
umutsuzluk cümlelerimizi yok edici so-
mut sonuçlara gjtmek istiyoruz. •