Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
19 MAYIS1994 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
6.ULUSLARARASI İSTANBUL TİYATROFBSTJVAIİ'NÎN ARDINDAN:
İzleyiciylebütünleşen tiyatro festivali1-18 mayıs tarihleri arasında gerçek-
leştirilen 6. Uhıslararası İstanbul Tiyatro
Festivali, bir_ tiyatro maratonu olan Me-
zopotamya Üçtemes ilekapandı. Birşen-
lik görünümündeydi bu yıl tiyatrofestiva-
li. Gişelerin öniinde kuyntklar olusuyor,
izleyici bir gösteriden
diğerine koşuyordu.
Dokuz yerli ve on ya-
bancı topluluğun sergi-
lediği 23 ovun, dolu sa-
lonlara oynamamn
tadıru çıkarıyordu san-
ki. tzkykiyle bütünle-
şen bjr festival geride
kahrken yeni biryıl için
de yeni untut kapüarı
açıyordu. 6. Uluslara-
rası İstanbul Tiyatro
Festimli'ni bu etkinli-
ğin yönetmeni Dikmen
Gürün Uçarer, dunı-
şma kunılu üyelen
Zehra İpşiroğlu, Zey-
nep OraJ ve Mengü Er-
tel, gazetemiz için değerlendirdiler.
ZEHRA fPŞİROGLU - Bir süredir
maddi olanaksızlıklar nedeniyle tam bir
yaşam savasımı \eren l luslararası İstan-
bul Tivatro Festivali. özeUikle son üç yıl
içinde yurtdışından çok nitelikli ovunlar
getirtt'bildi. Ancak bu yıl, tüm ekonomik
bunaiımlara karşın diğer vıllara oranla
tam bir atılını söz konusu. Festi*al ilk kez
canlılık kazandı, yaşam kazandı. Girti-
ğim tüm ovunlar izleykilerJe dolup taşı-
yor. Renk >ar, hareket var. Bu aşamaya
nasd getindi?
DtKMEN GÜRÜN LÇA-
RER: Geçen yıla kadar sadık
bir festı val seyircisiydim ve tabii
ki dışardan bir göz olarak de-
ğerlendiriyordum festivali. Ge-
çen yıl ise severek kabul ettiğim
öneriyle festival bünyesinde gö-
rev aldığımda, etkinliğin başla-
masına çok kısa bir süre kal-
mıştı. Bence bu yılki başanda
en önemli etkenlerden biri. 'za-
man' faktörüydü. 'Festival ola-
cak mı oftnayacaJc mıT kaygısı
ortadan kalktıği için rahat bir
ortamda sistemli çalışabildik.
Bunun sonucu olarak da izleyi-
ciye daha geniş bir yeipaze su-
nabildik.
ZEYNEP ORAL: Bu yıJı
bence öncekilerden farklı kılan
önemli bir öğe var. O da festiva-
lın yapısal değişıkliği. Festivalin
başında bu olayın sorumlu-
luğunu bütünüyle üstlenen,
buna sonuna değin zaman ayı-
rabilen ve dünya tiyatrosunu
taruyan bir tiyatro eleştirmeni
var. Danışma kurulunda da ti-
yarroyla canlı kanlı ilişkileri
olan kişilerin yaptıklan seçim-
ler göz önüne alınıyor. Bu da
önemli bir yapısal değişiklik.
Z.İ.: Acaba festh alin dışından
bir kişi olarak Mengü Ertel de
bir farklılık sezdi mi?
MENGÜ ERTEL: Ben pro-
fesyonel bir izleyici olarak nite-
liyorum kendimi. Uzun yıllar
her tür sanat olayını yakından
izliyonım. Eskiden hep aynı ki-
şileri, aynı yüzleri görürdük çevremizde.
Şimdı ise bunlann dışında genç ve bilinç-
Û bir kitle Var. Bu da beni çok mutlu edi-
yor
Z.I.: Bundan önceki vıllara oranla
medya da daha etkindi. sanırım festivalin
birden canlılık kazanmasında büyûk
katkısı oMu. Ama ben bunun daha da ge-
liştirilebileceğini düşünüyorum.
Z.O.: Kendımı şu anda gazeteci ola-
rak değil de, festivalden biri olarak göre-
bilirsem. özellıkle Cumhuriyet, Milliyet,
Hürriyet'e ve TRT 2'ye teşekkür etmek
Günü
sanat \e kültürle ilgisi olmayan dediko-
duprogramlanylayıkanjyor. Yinedebu
yıl Kanal 6, atv ve Star gıbi kanallar da
yardımcı oldular festivale. Küçük söyle-
şilere, spotlara yer verdiler. Gönül isterdi
ki daha geniş kapsamlı programlar
rlamamak lazım. Benim için bir tiyatro
festivalmdeki ilk amaç, yaşama sevındni
çoğaltmak. tnsanlann birlikte izledikle-
ri, birlikte soluk alıp verdikleri bir olayı
hayata geçırme ve tartışma ortamı sağla-
ma. Bunu nasıl sağlayacağız? Alişageldi-
tiyatroya gelmesi sağlanmalı. Bövlelikle
daha bilinçli bir izleyici kitlesi oluşacak.
M.E.: Gelen ekiplerin hem teknik do-
nanımlan, hem çalışma alışkanlıklan
farklı. Bunlann bilgilerinden bir şekilde
yararlanılamaz mı? Hiç olmazsa o tiyat-
oyun katılıyorsa bunun iki yüz sekseni
kötü olabıliyor, yüz oyun varsa içinden
parmakla gösterilecek kadar üc-dört ta-
nesi doğru dürüst oluyor. Biz bu çapta
bir festival olmadığımız için istiyoruz ki.
on topluluk mu çağırdık. onu da en mü-
kemmel ömek olsun.
• MENGU ERTEL:
Ben profesyonel bir
izleyici olarak niteliyorum
kendimi. Uzun yıllar her
tür sanat olayını
yakından izliyorum.
Eskiden hep aynı kişileri,
aynı yüzleri görürdük
çevremizde. Şimdi ise
bunlann dışında genç ve
bilinçli bir kitle var.
• ZEYNEP ORAL:
İstiyoruz ki, on topluluk
mu çağırdık. onu da en
mükemmel örnek olsun,
ama bunu dünyada
başaran hiç bir festival
yoktur. Aynca bugünkü
ekonomik koşullarda bu
festivalin bu haliyle
gerçekleştirilmesi bir
mucize.
yapsınlar. Sanatçılarla söyleşiler, oyun-
lardan kesitler. oyunlar üzerıne tartı-
şmalar vb. Yaalı basında da bellı dergi-
lerin ve Cumhuriyet, Milliyet, Hürriyet
gibı gazetelerin dışına taşamadık. Böyle
bir dönernde bir tiyatro festivalinin ger-
çekleştiriliyor olması, daha dikkat
çekmeliydi basında. Ama bu bir bakış
açısı. yayın politikası tabii...Hemen ekli-
yeyim; radyolar da çok ilgilendiler festı-
valle.
Z.O.: Medyanın ilgısinde aydınlık bir
ğimiz. kanıksadığımız. bildiğimız yön-
temlerle değil, farklı biçimlerlc, farkh
bırikimlerle tiyatro yapılabileceğınin ör-
neklerini görerek. Onun için de secimı
yaparken farklı yöntemleri geniş bir yei-
paze ıçınde sunmak gerekiyor. Bizde ge-
nclliklc yalnız sözdiklerin diliyle tiyatro
yapılıyor. Müziğin, renklerin, ışığın, be-
denin diliyle ve daha birçok dilin bir ara-
ya gelmesiyle de tiyatro yapdabilir. Bu
yılki seçimimızde bence bu farklı diller
sunulabildi.
roda çalışan sanatçılarla, teknisyenlerle
kaynaştınlamazlar mı?
D.G.U: Bu kaynaşma biraz zaman
faktöriine bağlı, biraz da bizim sanatçı-
lanmızın ilgısine. Zaman faktöriine şöy-
le bağlı: Gruplar geliyor. sahneyi kurup
provaya gınyor ve ertesi gün de oynayıp
gidiyor. Teknik ekiplerin bu açıdan işi
zor, yanı göriişmeye zaman olmuyor.
Ama, sanatçılanmız belki daha yakın bir
ilişkıye daha kola> girebilirler. Genelde
yabancılar buna açık.
D.G.Uçarer, Z.OraL Z.İpşiroğlu veM.Erte! buydkitiyatrofestivalinideğerlendirdiler.(FOTOĞRAFLAR:LĞLR GÜN\
tstanbul'a, İstanbul kentinin kültürel
kimliğine sahip çıkma tutkusu önemli
bir etken, ama bence gene de bu festivale
gözlerini kapayan birçok gazete var ki,
onlan da ayıpiıyorum.
Z.t.: Dilerseniz şimdi biraz da oyunlar
üzerine izlenimlerimizi dilc getiretim. Fes-
tivale yurtdışından gerirtiiecek olan oyuıt-
lardaki temel ölçtirü, tiyatroda görsellik
olarak beu'rlemiştik." Şvayk" oyunu bu-
nun çarpıcı bir örneğini sunuyordu. Çün-
kü tiyatro, tüm sanarlan içeten bütüncül
bir sanat. Oysa bûde sahnelenen genellik-
M.E.: Dilin önem kazandığı oyunlar
için bir çare bulmak gerekiyor, altyaa
gibi, özct gibi. Ancak altyazı, dfkkati
dağıtıyor. Belki sinopsis yöntemıni geliş-
tirmek gerekiyor.
D.G.U.: Dediğıniz gibi, özetin üzerin-
de titizlikle durmak gerek. Berliner En-
semble gelseydi, Brecht'in 'Üç Asker'ini
Türkçe'ye çevirmiştik. Bu ceviriyi bılet
gışemızden dağıtacaktık. 'Fedra' için de
aynı şey yapılabilirdi, düşünemedik.
Oyun öncesi dağıttığnraz özet de yeterü
olmadı.
Z.İ.: Bir özeieştiri yapacak olursak
"Keşke şu konuda daha farklı bir yak-
laşımımız olsaydı' di\e düşündüğümiz
noktalar var mı? Önieğin, oyunlardan
sonra stcağı sıcağına yönetmenler ve
oyuncularla tarttşmalar düzenlenemez
miydi, bunu bir türlü gerçekleştiremedik.
M.E.: Yalnız bunu iyi duyurmak gere-
kiyor. Bence bu tizerinde önemle durul-
ması gereken bir konu. Hemen sıcağı sı-
cağına tartışmak çok güzel bir duygu-
dur; benım göremediğim bir şeyı bir baş-
kası görmüştür, ya da tersi veya insanın
ıstıyorum. gu-
nüne verdikleri haber-
lerle ilgilileri yalnızca
bilgüendirmekle kal-
madılar, heyecanı sü-
rekli ayakta tuttular.
M.E.: Medya bir an-
lamda günah çıkan-
yor. Medyada belli bir
kültürel düzeyi olan ki-
şiler, geriye düşürül-
mekte olan Türkjye'yi
kurtarmanın telaşma'
düştüler, kültüre yete-
rince eğilmediklen tak-
dirde nelerin olabilece-
ğinin çok somut bir bi-
çimde, çok yakın bir
zamanda bilincine vardılar, elde ediimiş
olan haklann nasıl kolay kaçınlabilece-
ğini fark ettiler. Bu da biraz festivalin
şansı oldu.
Z.t.: Evet olumsuz koşullar sanat ve
kültüre olan duyarlılığı arttırdı. Yine de
tiyarroya televizyonda çok daha fada yer
verikbıleceğini düşümiyonım. Sözgelimi
birkaç eleştirmen, bir tiyatro oyunu üzeri-
ne tarrjşabilir, söz konusu oyundan kesit-
ler gösterilebilir \i>.
D.G.U.: TRT 2"nın dışında zaten ge-
nelde hiçbir kanal yer vermiyor sanat ve
kültür programlanna. lzle>icinin beyni.
• DİKMEN
G.UÇARER:
'Zun'açeşitli tepkiler
gösterildi. 'Neden böyle
bir dönemde böyle bir
oyun'diyesoruldu. Bir
çeşit otosansür, bence bu
yaklaşım. Son politik
gelişmeler mi böyle bir
uyanzemini
hazırlıyordu?
• ZEHRA
İPŞİROĞLU:
Önceki yıllara oranla
medya da daha etkindi;
sanınm festivalin
birdencanlılık
kazanmasında büyük
katkısı oldu. Olumsuz
koşullar sanat ve
kültüreolan
duyarlılığı arttırdı.
le konvansiyonel bir anlayışı sergileyen
oyunlarda bu, çoğu kez göz ardı ediliyor.
Bu açıdan da uluslararasj tiyatro festivali
yeni bir soluk geririyor.
D.G.U.: Görsellık üzerinde durduk,
ama bunu temel ölçüt olarak belirledik
diyemeyiz. 'Übü', 'Şvayk', 'Zun' görsel
ağırlıklı seçimlerdi. 'Fedra'da öne çıkan
belki başka bır yöndü, ama onun yanı
sıra bence görsel bir yanı da vardı.
'Zingari' ise Italya'dan farklı bir akımın
temsilcisiydi. Kısacası, bir çeşitlilik söz
konusuydu.
Z.O.: Evet sadece görsellik diye sını-
Z.t.: Ben altyaztmn önemini gene de
vurgulamak istiyorum. özellikle "Fedra"-
da altyazının olmamasını bir eksiklik ola-
rak duyumsadım. Bunun dtşında oyun me-
rinlermin önceden okunması gerekhor.
Asltnda yerli oyunlarda bile anlama güc-
lüğü olabib'r. Ömeğin, Robert Struanın
Bakırköy Belediye Tiyarrosu'nda sahne-
lediği "Ântıgone"da görsel öğelerin. mü-
ziğin, dilin, oyuncuhığun ka\naştığı bü-
tüncül bir tiyatro anlayışı vardı ki, oyunu
tanımayan izkyiciJer zorlanıyorlardı.
İzle\icinin tıpkı Batı'da olduğu gibi me-
finleri önceden okuması, belli bir birikimle
kafasına takılan bir soru vardır. bütün
bunlann üzerinde konuşup tartışmak
çok hoş.
Z.O.: Oyun seçimine eleştirel bakacak
olursak: danışma kurulu üycleri ya ken-
di gördükleri ovunlan >a da eleştiriler-
den okuduklan dünya festivallcrindc ün
kazanmış ovunlan öneriyorlar.
Ancak kimsenin görmediği, kimsenin
bilmediği. hakkında hiçbir şey oku-
madığı bır oyun genellikle katılmıyor.
Aynca vıdeodan izleme olanağımız var.
ama bu da yanıltıcı olabıliyor. Birde bü-
tün dünya festivallennde. dıyelim üç yüz
ama bunu dünyada
başaran hiçbir festival
yoktur...
Yerli oyunlarda da
ilk gözetilen ölçüt, ni-
telikti kı bunu koru-
duk. Aynca ben şunu
da söylemek istiyo-
rum, bugünküekono-
mik koşullarda bu
festivalin bu haliyle
gerçekleştirilmesi bir
mucize. kolaylıkla ip-
tal edilcbilirdi ve
bunu da kimse kına-
mazdı. Vakıf, iptali
hiç düşünmediği gibi
Kültür Bakanlığı da
yardımmı esirgemedi.
D.G.L.: Evet, gönül her gösterinin
mükemmel ömek olmasını istiyor. Bu
arada bir noktaya değınmck istiyorum.
O da 'Zun'a gösterilen çeşitli tepkiler.
Birkaç kişı birinci perde sonunda göste-
riden çıktı. Olabılir. Sıkılmışlardır. be-
ğenmemişlerdir, çıkarlar. Aynı şey baş-
ka gösterilerde de oldu. Ama. 'Zun'a
bakış açısı daha farklıydı. 'Z4in', dans ti-
yatrosunun iyı ömeğidir, kötü örnegidir.
Bu ayn bir konu. tartışılır. ama dans ti-
vatrosu festivale getirilen
biryeniliktır.
Benım esas anla-
madığım. vakfa gelen bir-
kaç telefon oldu. 'Neden
böyle bir dönemde böyle bir
oyun' dıye soruldu. Bır çe-
şıt otosansür olarak algı-
ladım ben bu yaklasımı.
Son politik gelişmeler mi
böyle bir uyan zemini
hazırlıyordu? Kaldı ki,
'Zun'daki çıplaklık, este-
tikti ve gösterinin ana
unsuru değildi. Aynca.
çıplaklık tiyatromuza ilk
kez bu oyunla mı giriyor?
Anlayamıyorum.
M.E.: Anlamaya çalı-
şmanın anlamı yok. Yapı-
lan doğrudur ve güzeldir
-.• cesur bir girişimdir.
Z.İ.: Festivalin i$inde
onemu' bir yeri olan Oteki
Tiyatro ise yeni araytslar
içinde olan genclere ofanak
tanıdığı için önemli bir giri-
şim.
"Ancak bu yeni arayışlar
nasıl gelişiyor, yapılanlann
ne denli hesabı verilmiş.
bırbirinden çok farklı çız-
gılerdeki bu oyuniarda or-
tak bazı özellıkler var mf-
vb. sorular geliyor insanın
aklına. Belki bu toplulukla-
rın festi\alde yer alması,
aralannda yapıcı bir tartı-
şma ortamı açılmasuıa yol
acabüir.
D.G.U.: Tabii, zaman
içinde bu oluşacaktır. Daha çok yeni bir
ginşim bu.
Ama zamanla daha da gelişecek.bu
tıyatrolara yenileri eklenecek. Onümüz-
deki yıl Öteki Tiyatro'ya dışardan da
topluluklarçağırmak istiyoruz. Bu tiyat-
rolarla dışandan gelen tiyatrolar arası-
nda bir diyalog, bir fîkir alışverişi oluş-
sun istiyoruz
Z.t.: Belki de Vorkshop'çauşmalan
düzenlenebilir, kaynaşmayı sağlamak
için.
Z.O.: Bence gerek festıvalın. gerek
Öteki Tivarro'nun ge-
leceği, buna emek ve-
renlerin çahşmalanna
bağlı. Festival ne yöne
gidiyorsa öteki Tiyat-
ro da o yöne kaya-
caktır.
Son iki yıldır izledi-
ğimız heyecanı, tut-
kuyu. araştırmadürtü-
sünü topluluklarayak-
ta tutabilirlerse festi-
valin bu bölümü gide-
rek güçlenecek ve dün-
yadaki diğer festival-
(erde olduğu gibi 'ofT
dedığimiz Oteki Tiyat-
ro Bölümü, resmı
programın daha da üstüne çıkabılecek.
önem kazanabılecektir.
Z.İ.: Tiyatroculanmızda çoğunlukla
şöyle bir hastalık var. en iyisini ben bilirim
hastalığı. Bu festi* al bir yerde bu duyguyu
kırabilmeli, kaynaşunı, birlikteliği sağla-
yabilmeli.
Z.O.: Bu kaynaşımın seyırciler arası-
nda sağlandığına ben bu yıl tanık oldum.
Her oyundan sonra dağılmak istemiyor-
lardı, bir araya gelip konuşuyorlardı.
ama seyirciler arasmda.
M.F_: Ben çok büyûk bircoşkuyfa bu
festivali ızliyorum.
ODAKNOKTASI
AHMET CEMAL
Nasıl Bir Sanat?
Sanatçının kendi gücünü sorguladığı, bu güçten kuş-
kuya düştüğü, kimi zaman sanatın hiçbir şeyi değiştire-
mediği gibi bir degerlendirme yaptığı tarih boyunca gö-
rülmüştür. örneğin I.S. birinci yüzyılda Latin şairi Vergili-
us"un, kendi kaleminden çıkma başyapıtı Aeneis karşısı-
ndaki tutumu, böyle bir kuşkunun yansımasıdır. Ikinci
Dünya Savaşı'nm büyük yıkımının ve kıyımının ardından
kimi şairlerin "Artık bu olup bitenlerden sonra şiiryazıla-
maz" demeleri de aynı kuşkudan kaynaklanmaktadır.
Bu kuşkular ve sorgulamalar, tarihin hiçbir döneminde
yeni sanat eserlerininyaratılmasınıengellememiştir.da-
hası, anılan kuşkuların en karamsar tutumla dile getiriliş
biçimi bile çoğunlukla birer sanat eseri olup çıkmıştır
Hermann Broch'un "Vergilius'un Ölümü" ya da Becke-
et'in "Godot'yu Beklerken"\ gibi...
Yukarıda değinilen karamsar sorgular ve yargılar hep
daha insanca ve insana yakışır bir ortama, bir dünyaya
bağlanan umutların birer düş kırıklığına dönüştüğü za-
manlarda ortaya çıkar. Böyle zamanlarda sanat, olup bi-
tenleri yeterince dile getiremediği, dolayısıyla yeterli
uyarılarda bulunamadığı, böyle bir uyarının kendi gücü-
nü çok aştığı kanısına varır. "Nasıl bir sanat?" sorusu da
zaten böyle zamanların ürünüdür.
Tıpkı şu anda ülkemizin, uzunca birzamandan bu yana
yaşanmakta olan "bugün'ü gibi...
Şimdi biz de bu bağlamda nice sorulara gebe bir orta-
ma bütün boyutlarıyla tanık olmaktayız.
"Tarihte yeni bir beyaz sayfa" vaadiyle iktidara gelip
ülkeyi birkaç ayda açlığın sınırlarına sürükleyen bir yö-
netimi dile getirebilmek için nasıl bir sanat?
Insanların sabah beş buçukta ucuz ekmek kuyrukları-
na gırdıkleri bir ülkede, eşinin pahalı bir yat almasını
"Adamcağızın biraz dinlenmek hakkı..." diye açıklaya-
bilen bir Başbakan'ı anlatabilmek için nasıl bir sanat?
Tek günahları yaşamları boyunca, çoğu kez ölesiye
çalışmak olmuş sigorta emekliterinin emeklî aylıklarının
uzun bir bayramın sonrasına ertelenmesini; "Bu defa
kasdi olarak geç veriyoruz, çünkü bayramdan ö'nce öder-
sek o parayla kurban alırlar'diye açıklayabilen bir Çalı-
şma Bakanı'nın portresini yeterince çizebilmek için nasıl
bir sanat?
Türk devletini temsil edecek bir büyükelçiliğin bina ki-
rası için ayda 1300 marklık bir kira yüzünden Dışişleri
Bakanı'na güçlük çıkarırken bir makam arabasına 12 mil-
yar lirayı ödemekte "tasarruf tedbirlerine" aykırı biryan
görmeyen bir yönetim anlayışını yeterince betimleyebil-
mek için nasıl bir sanat?
"Eğitim ve sağlık hizmetlerinde hiçbir kısıntıya gitme-
diklerini" toplantılarda söylerken öte yandan üniversite-
lere araştırma görevlisi alınmasını durduran ve gelece-
ğin bilim adamlarmı yetiştirmeyi eğitim hizmetlerinden
saymayan bir hükümet için nasıl bir sanat?
Bütün bu olup bitenlere bir tür suç ortaklığıyla katıldık-
tan sonra, kendilerini hâlâ "sosyal demokrat" diye ad-
landırabilenler için nasıl bir sanat?
Evet, bütün bunlar ve daha nice benzerleri için nasıl bir
sanat? Nasıl bir edebiyat? Nasıl bir tiyatro? Nasıl bir re-
sim? Nasıl bir "Ç/0//fc"tablosu?
Milletin çalışanları ve emeklileri, sigortalarının en do-
ğal, en yaşamsal haklarından, yani iyileşebilmek için ilaç
alabilme hakkından neredeyse yoksunken aynı milletin
-bütün faturalan devlet tarafından ödenen- özel hastaha-
nelerden çıkmayan, ayda kırk milyon maaşlı vekilleri için
nasıl bir sanat?
Sanat, kimi zaman susar, şaşılacak kadar uzun sus-
kunluklara gömüldüğü olur. Bunu kimi zaman, olup bi-
tenler karşısında gözlerine ve kulaklarına inanamadı-
ğından, kimi zaman ise "Her şey, bunca ayağa mı düştü"
sorusunun tedirginliğiyle ve belli bir üsluptan ödün vere-
meyeceğinin, ama o üslubun da artık olup bitenlere pek
bol geleceğinin bilinciyle yapar.
Gerçek sanatın dilsizliğe sürüklendiği düzeysizlikleri
yaşayan toplumlar, tarihteki kimi büyük savaşları bile
gölgede bırakacak ölçüde ağır bunalımların içine düş-
müş olan toplumlardır. Türk toplumu, Kurtuluş Savaşı'-
nın içindeyken ve sonrasında sanat aracılığıyla çok
önemli mesajlar verebilmişti. Bunun nedeni, soylu umut-
lar uğruna kutsaf savaşlann ve savaşımların verildiği bir
dönemin yaşanmasıydı. Günümüzdeki gibi, artık soysuz-
luğun kol gezdıği. en büyük yalanların her gün en "res-
mi" ağızlardan çıktığı bir ortamda ise "aldatıcı" olmak,
yalana ayak uydurmak istemeyen bir sanatın konuşabil-
mesiçokzordur...
Tryatro Beştirmenleri Birliğrnden
kınama
• Kültür Servisi - Türkiye Tiyatro Eleştirmenleri Birliği
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkaru RecepTayyip
Erdoğan'ın kültür ve sanat yaşamıyla ilgili talihsiz beyanlannı
kınadıklanru belirtiyor. Bildiride, "Erdoğan, geçen gûnlerde
verdiği birdemeçte Şehir Tiyatrolan'run ortalama seyirci
sayısının 50 kışi olduğunu söyleyerek bu konuda yanlış
bilgilendirildiğini ortaya koymakla kalmanuş; ayru zamanda
"200 milyann tiyatroya verilmesinin edep dışı olacağıru'
belirtmiştir. Kültür vesanata verilen desteği "edepsizlik" olarak
tanımlayan bir belediye başkanının. dünya kültür haritasında
önemli yeri olan Jstanbul'un belediye hizmetlerine nasıl talip
olabildiğini anlamakta zorluk çekiyoruz. Belediye hizmeti
vermek üzere seçime girenJer, kendilerini seçmemiş olanlara da
hizmetleyükümlü olduklanrun biüncinde bulunmalıdıriar. Bu
kişilerden beklenilen. şehreegemen olduklan zehabından bir an
önce kurtulup, vermeleri gereken hizmeti geliştirmeleridir.
Aynca. belirli birdönem için hizmete talip olanlann. sayıh
günler sürecek bu görevleri sırasında bir şehrin yaşam biçimini
değiştirip düzenlemek gibi bir yetkileri ve tasarruf haklan
yoktur. Çağdaş bir belediye başkanının. beiediyeye kaynak
yaratmak için kültür ve sanatın soluğunu kesmek yerine.
kültürel ve sanatsal etkinliklere daha çok destek olmak adına
kaynak aramasıgerektiğineinanıyoruz. Veyineinanıyoruzki,
İstanbul'un gerçek sahipleri. yönetim koltuklanna geçici
oturanfar değil, tiyatro koituklanna sürekli oturan
hemşerilerimizdir" dediler.
Biyografikribile 'kuru güriiM'çıkardıKültür Servisi - Jngiliz sanat dünyasının uluslara-.
rası üne sahjp, en başanlı çifti kuşkusuz Kennetfa
Branagh ve Emma Thompson çifti. Tiyatro ve sine-
mayı kapsayan sanatsal başanlannın yanı sıra,
önce örnek çift, ardından dedikodu kaynağı olarak
görülen özel yaşamlan da hem îngiliz hem de dün-
ya kamuoyunun merak konusu. Bu merakı gider-
mek amaandaki gazeteci lan Shuttieworth çiftin bi-
yografisini "Lurvie Story: Much Ado About Ken
and Em" ismiyle yazmaya başladı.
Ancak Shuttleworth çahşmalanna başladıktan
kısa bir süre sonra elindeki 100 kişilik "dosüar ve
tanıdıklar" listesindeki herkesin sorulanna yanıt
vermeyi reddettiğini fark etti. Çok geçmeden de bu
talimatın özel yaşamlanru "özel" tutmaya kararlı
çiftten geldiğini öğrendi.
Branagh- Thompson çiftinin biyografi yazar-
ianna karşı bu şüpheci tutumlanrun ardında. son
aylarda boyalı basında yer alan dedikodulann rol
oynadığı düşünülüyor. Bu "haber"lere göre Bra-
nagh son filmi "Frankestien"da birlikte çalıştığı
oyuncu Helena Bonham Carter ile pz\\ bir ilişki
yaşıyor.
rjiğer yandan Thompson'un, kocasının yönetti-
ği "Kuru Gûrültii" fılmindeki rol arkadaşı Denzel
VV ashington ile aşk yaşadığı iddia ediliyor.
Emma Thompson'un Channel 4'de canlı olarak
yayımlanan bir talk- showda, AIDS öncesi çağda
büyüdüğü için. evlenmeden önce istediği herkesle
birlikte olduğunu açıklaması bu dedikodulan daha
da alevlendirdi Tabloid gazetelerde Thompson ile
Branagh'yı aynı Richard Gere ve Cindy Cra»ford
gibi "aşk ve bağhlık Uanı" vermeye cağıran yaalar
yeraldı.
Her nekadar Shuttleworth asıl amacının. çiftin
özel yaşamlannı ortaya çıkarmak olmadığını söy-
lüyorsa da, son yıllarda ünlülerin gizli çamaşı-
rlannı ortaya dökmek, biyografilerin olmazsa ol-
maz koşuluna dönüştüğünden inandıncı olamıyor.
Branagh'ın menajeri Patricia Mamont'un, bi-
yografi girişimı konusunda yaptığı resmi açıklama
çiftin kararlı tutumunu sergifiyor:
"Hiç birimiz, adı herneyse, o nerifle konuşmaya-
cağız. Gelip bizle temas kurma> ı bile denemedi za-
ten. Eğer seckin bir yazar, biyografisini yazmak iste-
seydi Ken omınla konuşurdu. Ama adı sanı bilinme-
yen bir şöhret meraklısıyla asla."
Tartışma yaratmış biyografıler konusunda de-
neyimli yazarlar bile çiftin bu suskunluk yeminini
anlayışla karşılıyor ve ünlü olmanın zorluklanna
değiniyorlar.
Ancak biyografi yazanyla konuşmayı reddetme-
nin de kişiye sadece zarargetireceğini çünkü sadece
düşmaniarla konuşularak biyografinin yazılacağı
görüşündeler.
Laurence Ofivier ile Vivien Leigh'den bu yana
İngilitere'nin en ünlü çifti olarak bilinen Branagh
ile Thompson'ın biyografisinin tüm engellemelere
karşın yazılıp yazılamayacağının önümüzdeki ay-
lar gösterecek. Ünlü çift Emma Thompson ve Kenneth Branagh
6. ULUSLARARASIÇÎZGİFİLM
FESTÎVALrNDE BUGÜN
11.00 Türkiye öhö Öhö (5") - Yapımcı, yönetmen: Tonguç Yaşar
Hay (8.5') - Yapıma: Elif Video ve Animasyon. Yön: Haşim
Vatandaş
13.00Fransa: LaTraverseedel'AtlantiquealaRame(30)
Yön: Jean François Laguoinie
L'Enfant de la Haote Mer (12'30") Yön: Patrick Denıau
Transatlantknıe (1T) Yön: Bruce Kreps
14.00 Hindistan: Freedom (4') Yapıma, Yön: V. B. Chandra
Türkiye. Balıkçıl ile V engeç (11). Aldanan
Tavşan (1 V) Yön: Mehmet Dal, Yapımcı; Göreme Animasyon
Bir Sprey Rüyası (7'30") Yapımcı yön: Ejder Teti
Manas Destanı (20') Yön: Bahattin Alkaç. Yap: Denge Animas-
yon
15.00 Danimarka: DetsenderJydske Tegoegik \Vord (18). Lodet
(8')
Türkiye: Cordes(l 1") Yapım-Yönetim: Meral - Cemal Erez
Macaristan: Macar Halk Dansianndan Deriemeler (25')
16.00 Ukrayna: Etc, 9^, CBnic, VVelkome
16.30 Almanya: Werner (80") - Almanya'nın en çok satan çizgi
romanından uyarlanan bu filmin animasyon yönetmenliğini bir
Türk animatör (Tahsin Özgür) üstlenmiştir. Yapımında, sadece
birkaç Alman animatörün yer aldığı filmde, Şahan Ersöz'ün çizgi-
leri de yer alıyor.